Muhammed Suresi 4. Ayet Meâlleri
Meâl Sahibi | İfade |
---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı Meali | Kafir olanlarla savaşa giriştiniz mi vurun boyunlarını, onları iyice yaralayıp kırdınız, bozguna uğratıp da onlara üst geldiniz mi işe sağlam yapışın, bağlayın sımsıkı tutsakları, ondan sonra da isterseniz öylece salıverirsiniz onları, isterseniz para alır da bırakırsınız savaş ağırlığını atıncaya dek, bu, böyle; ve Allah dileseydi savaşsız da helak ederdi onları ve fakat bir kısmınızı, bir kısmınızla sınamak ister ve Allah yolunda öldürülenlerin yaptıklarını asla boşa çıkarmamaktadır. |
Diyanet İşleri Meali (Yeni) | (Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hâle getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur. Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır. |
Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz. |
Mehmet Okuyan Meali | (Savaşta) o inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun! Sonunda o (sağ kalan)ları etkisiz hale getirince bağ(ların)ı sıkıca bağlayın! Savaş sona erince de artık ya karşılıksız serbest bırakma veya fidye (uygulayın)! İşte böyle. Allah dileseydi onlardan intikam alırdı. Fakat (bu) sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, (Allah) onların yaptıklarını asla boşa çıkarmayacaktır. |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali | İmdi kâfir olanlar ile (muharebede) karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurunuz, nihâyet onların kanlarını ziyâdesiyle döktüğünüz vakit artık bukağıyı sıkıca bağlayın, sonra da (onları) ya meccanen azad edersiniz veya bir bedel mukabilinde serbest bırakırsınız. Tâ ki, savaş ağırlıklarını atıversin. Emir böyledir. Ve eğer Allah dilese, elbette onlardan (muharebesiz de) intikam almış olurdu. Velakin bazınızı bazınız ile imtihan etmesi için, böyle savaş ile emretmiştir. Ve o kimseler ki,Allah yolunda öldürülmüşlerdir,elbette (Allah) Onların amellerini zayi kılmayacaktır. |
Süleyman Ateş Meali | (Savaşta) İnkar edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (onları esir alın). Ondan sonra artık ya lutfen bırakır veya karşılığında fidye alırsınız. Harb, ağırlıklarını bırakıncaya (savaş sona erinceye) kadar (böyle yaparsınız). Allah dileseydi (kendisi) onlardan öc alırdı, fakat sizi birbirinizle denemek için (size savaşı emrediyor). Allah, kendi yolunda öldürülenlerin yaptıkları işleri zayi etmeyecektir. |
Süleymaniye Vakfı Meali | Ayetleri görmezlikten gelenlerle (kafirlerle) savaşta karşılaşınca boyun köklerini vurun. Onları etkisiz hale getirince sıkı güvenlik çemberine alın. Sonra karşılıksız ya da fidye alarak serbest bırakın ki savaşın ağırlığı kalmasın. Allah’ın tercihi farklı olsaydı onların hakkından kendisi gelirdi. Böyle olması, birinizi diğerinizle denemek içindir. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin yaptıklarını karşılıksız bırakmaz. |
Yaşar Nuri Öztürk Meali | Küfre batmışlarla burun buruna geldiğinizde, boyunlar vurulur. Nihayet onları bastırıp sindirdiğinizde, antlaşma bağını sıkı bağlayın. Artık bundan sonrası ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet, harp, ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah dileseydi, onlardan öc alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir. Allah yolunda öldürülenlerin amelleri asla göz ardı edilmeyecektir. |
Muhammed Suresi 4. Ayet Hakkında Genel Bilgiler
Sure | Muhammed |
Sure Numarası | 47 |
Ayet Numarası | 4 |
Sure Türü | Mekki |
Bulunduğu Cüz | 26 |
Kur'an Sayfası | 523 |
Toplam Harf Sayısı | 156 |
Toplam Kelime Sayısı | 36 |
Muhammed Suresi, Mekke döneminde inen bir sure olup, Müslümanların savaş ve direniş bağlamında karşılaştıkları durumları ele alır. Bu ayet, özellikle inkar edenlerle savaş durumunda alınacak tedbirler ve esir alma konusunu işler. Ayette, savaşta düşmanların etkisiz hale getirilmesinin ardından yapılması gerekenler açıklanır. Bu sure, Müslüman topluluğun karşılaştığı zorluklar ve bu zorluklara karşı nasıl bir tavır takınmaları gerektiği üzerine yoğunlaşır. Aynı zamanda bu ayet, savaşın dinî bir bağlamda nasıl ele alındığını ve esirlerin durumu hakkında tavsiyelerde bulunur. Bu tür bir yaklaşım, Müslümanların karşılaştığı zorlukların ve askeri stratejilerin nasıl yürütüleceğine dair bir yol haritası sunar. Burada, Allah'ın iradesi ve insanların birbirleriyle olan denemesi de vurgulanmaktadır. Yani, bu tür olayların sadece fiziksel bir mücadele olmadığı, aynı zamanda ruhsal ve ahlaki bir deneme de olduğu ifade edilir. Bu bağlamda, savaşın sona erdiği durumlarda esirlerin nasıl muamele göreceği, savaş sonrası barışın nasıl sağlanacağı gibi hususlar dikkatle ele alınmaktadır.
Muhammed Suresi 4. Ayet ile İlgili Dil Bilgisi Açıklamaları:
Kelime | Temel Anlamı |
---|---|
كَافِرُونَ | inkar edenler |
أَسِيرٌ | esir |
فِي | içinde |
الْحَرْبِ | savaş |
الْأَجْرَ | ödül |
Ayet, Arapça dil bilgisi açısından belirli tecvid kuralları içermektedir. Özellikle "كَافِرُونَ" kelimesinde idgam durumu bulunmaktadır. Ayrıca, "الْحَرْبِ" kelimesinde med ve izhar kuralları da gözlemlenebilir.
Muhammed Suresi 4. Ayet ile İlgili İstatistiksel Bilgiler ve Görselleştirme:
Kelime | Temel Anlamı | Kur'an'daki Toplam Geçiş Sayısı |
---|---|---|
كَافِرُونَ | inkar edenler | 40 |
أَسِيرٌ | esir | 20 |
حَرْب | savaş | 60 |
Bu kelimeler, Kur'an'da sıkça geçmektedir. "كَافِرُونَ" kelimesi, inkar edenlerin durumunu ifade etmek için sıkça kullanılırken, "أَسِيرٌ" kelimesi, savaş bağlamında esir durumu için önem taşır. "حَرْب" kelimesi ise savaşın genel durumunu belirtmek için oldukça yaygındır. Bu kelimeler, Müslümanların savaş ve barış konularındaki tavırlarını belirleyen önemli kavramlardır.
حَرْب
60
كَافِرُونَ
40
أَسِيرٌ
20
Muhammed Suresi 4. Ayetin Meallerindeki Dilsel Farklılıklar:
Meal Sahibi | Kullanılan İfade | Dilsel Tonu |
---|---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı | Kafir olanlarla savaşa giriştiniz mi vurun boyunlarını | Geleneksel |
Diyanet İşleri | inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun | Açıklayıcı |
Elmalılı Hamdi Yazır | Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun | Geleneksel |
Mehmet Okuyan | (Savaşta) o inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun! | Modern |
Ömer Nasuhi Bilmen | kâfir olanlar ile (muharebede) karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurunuz | Geleneksel |
Süleyman Ateş | İnkar edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun | Açıklayıcı |
Süleymaniye Vakfı | Ayatleri görmezlikten gelenlerle savaşta karşılaşınca boyun köklerini vurun | Modern |
Yaşar Nuri Öztürk | Küfre batmışlarla burun buruna geldiğinizde, boyunlar vurulur | Modern |
Tabloda görüldüğü üzere, "boyunlarını vurun" ifadesi birçok mealde ortak olarak kullanılmaktadır. Bu, ayetin ana mesajının anlaşılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Ancak, bazı meallerde kullanılan ifadeler dilsel olarak farklılık göstermektedir. Örneğin, Abdulbaki Gölpınarlı ve Elmalılı Hamdi Yazır, daha geleneksel bir dil kullanırken, Mehmet Okuyan ve Süleymaniye Vakfı daha modern bir dil tercih etmiştir. Bu farklılıklar, meallerin kurulumunda kullanılan üslup ve dil anlayışından kaynaklanmaktadır. Genel olarak, ortak ifadeler, ayetin savaş bağlamındaki ciddiyetini ve gerekliliğini vurgularken, farklılaştırılan ifadeler ise meallerin hedef kitlelerine göre değişen dil tercihlerini göstermektedir.