Yusuf Suresi 110. Ayet Meâlleri
Meâl Sahibi | İfade |
---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı Meali | Sonucu peygamberler, tamamıyla ümitlerini kesip tamamıyla inkar edileceklerini sandıkları zaman yardımımız gelmiştir de dilediğimizi kurtarmışızdır. Fakat azabımız, suçlu topluluktan hiçbir suretle geriye çevrilemez. |
Diyanet İşleri Meali (Yeni) | Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez. |
Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Nihayet peygamberleri (onların iman etmelerinden) ümit kesecek hale gelince ve kendilerinin yalancı durumuna düştüklerini sanınca, onlara yardımımız geldi, yetişti; dilediklerimiz kurtarıldı. Suçlular topluluğundan bizim azabımız geri çevrilemez. |
Mehmet Okuyan Meali | Sonunda elçiler ümitlerini yitirip de kendilerinin (ümmetleri tarafından) yalanlandıklarını kesin olarak anladıkları sırada onlara yardımımız gelmiş ve dilediğimiz kimse(ler) kurtarılmıştır. Azabımız, suçlular topluluğundan geri döndürülemez. |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Nihâyet o peygamberlerin ye'se düştükleri ve kendilerinin hakikaten yalana çıkarıldıklarını zanneyledikleri zaman onlara nusretimiz geliverdi. Artık dilediğimiz kimseler necâta erdirildi ve mücrimler olan kavimden ise azabımız geri döndürülmeyecektir. |
Süleyman Ateş Meali | (Bir süre serbest bırakılmalarına aldanmasınlar. Kendilerinden önce gelenlere de öyle fırsat verilmişti. Fakat) Ne zaman ki, elçiler umutlarını kestiler ve kendilerinin yalana çıkarıldıklarını (kafirlere karşı kendilerine yapılacağı va'dedilen yardımın yapılmayacağını) sandılar, işte o zaman onlara yardımımız geldi ve dilediğimiz kimseler kurtarıldı. Azabımız suçlular topluluğundan asla geri çevrilmez. |
Süleymaniye Vakfı Meali | O elçiler umutlarını kesmiş ve yalancı yerine konuldukları kanaatine varmışlarsa yardımımız gelir, sonra tercih ettiğimizi kurtarırız. Azabımız, suçlular topluluğundan engellenemez. |
Yaşar Nuri Öztürk Meali | Ne zaman ki resuller ümitsizliğe düşüp yalanlandıkları kanısına vardılar, işte o zaman yardımımız kendilerine ulaştı da dilediklerimiz kurtarıldı. Azabımız suçlular topluluğundan geri çevrilemez. |
Yusuf Suresi 110. Ayet Hakkında Genel Bilgiler
Sure | Yusuf |
Sure Numarası | 12 |
Ayet Numarası | 110 |
Sure Türü | Mekki |
Bulunduğu Cüz | 12 |
Kur'an Sayfası | 246 |
Toplam Harf Sayısı | 104 |
Toplam Kelime Sayısı | 21 |
Yusuf Suresi, Hz. Yusuf'un hayatını ve başından geçen olayları anlatan Mekki bir suredir. Bu sure, özellikle sabır, adalet ve Allah'a güven konularını ön plana çıkarmaktadır. 110. ayet, peygamberlerin karşılaştığı zorluklar ve bu zorlukların ardından gelen Allah yardımı üzerine yoğunlaşmaktadır. Ayet, peygamberlerin, özellikle toplumları tarafından yalanlandıklarını düşündükleri bir dönemde Allah'ın yardımının geldiğini ifade eder. Bu durum, tarihsel olarak, çeşitli peygamberlerin zor zamanlarında yaşadığı bir olgudur. Peygamberler, ümmetleri tarafından inkar edildiklerinde dahi, Allah'ın vaad ettiği yardımın geleceğine dair umutlarını yitirmemelidirler. Ayet, Mekke döneminde inmiş olup, bu dönemde Müslümanların maruz kaldığı baskılar ve zorluklar göz önüne alındığında oldukça anlamlıdır. Surede, Hz. Yusuf'un sabrı ve Allah'a olan teslimiyeti ön plandadır. Bu bağlamda, ayet, inananların, zorluklar karşısında umutsuzluğa kapılmamaları gerektiğini, Allah'ın yardımının her zaman yakın olduğunu hatırlatır.
Yusuf Suresi 110. Ayet ile İlgili Dil Bilgisi Açıklamaları:
Kelime | Temel Anlamı |
---|---|
يَئَسُوا | ümitsizliğe düşmek |
كَذَّبُوا | yalanlamak |
نَصْرٌ | yardım |
Ayette, önemli olan üç kelime bulunmaktadır. 'يَئَسُوا' kelimesi, umutsuzluğa düşmek anlamındadır. 'كَذَّبُوا' kelimesi, yalanlamak anlamını taşırken, 'نَصْرٌ' kelimesi de yardım anlamına gelmektedir. Bu kelimeler, ayetin ana temasını oluşturan umutsuzluk ve Allah'ın yardımı ile ilgili önemli kavramlardır.
Yusuf Suresi 110. Ayet ile İlgili İstatistiksel Bilgiler ve Görselleştirme:
Kelime | Temel Anlamı | Kur'an'daki Toplam Geçiş Sayısı |
---|---|---|
يَئَسُوا | ümitsizliğe düşmek | 4 |
كَذَّبُوا | yalanlamak | 5 |
نَصْرٌ | yardım | 12 |
Ayette geçen 'يَئَسُوا', 'كَذَّبُوا', ve 'نَصْرٌ' kelimeleri, Kur'an'da sıkça kullanılan kavramlardır. Bu kelimelerin sık kullanılması, insanın karşılaştığı zorluklar, inkarcıların tutumları ve Allah'ın yardımına duyulan ihtiyaç ile ilişkilidir. Özellikle 'نَصْرٌ' kelimesi, inananların Allah'tan yardım beklemesi gerektiğini hatırlatır. 'يَئَسُوا' kelimesi ise, umutsuzluğa düşmenin tehlikesini ifade ederken, 'كَذَّبُوا' kelimesi de inkarcılığın yaygınlığına dikkat çeker. Bu nedenle, bu kelimeler, ayetin ana teması olan sabır ve umudun önemini pekiştirir.
نَصْرٌ
12
كَذَّبُوا
5
يَئَسُوا
4
Yusuf Suresi 110. Ayetin Meallerindeki Dilsel Farklılıklar:
Meal Sahibi | Kullanılan İfade | Dilsel Tonu |
---|---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı | Sonucu peygamberler, tamamıyla ümitlerini kesip... | Geleneksel |
Diyanet İşleri | Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip... | Açıklayıcı |
Elmalılı Hamdi Yazır | Nihayet peygamberleri ümit kesecek hale gelince... | Geleneksel |
Mehmet Okuyan | Sonunda elçiler ümitlerini yitirip... | Modern |
Ömer Nasuhi Bilmen | Nihâyet o peygamberlerin ye'se düştükleri... | Geleneksel |
Süleyman Ateş | Ne zaman ki, elçiler umutlarını kestiler... | Açıklayıcı |
Süleymaniye Vakfı | O elçiler umutlarını kesmiş... | Modern |
Yaşar Nuri Öztürk | Ne zaman ki resuller ümitsizliğe düşüp... | Modern |
Yukarıda yer alan mealler, 110. ayetin farklı yorumlarını sunmaktadır. Ortak kelimeler arasında 'ümitlerini kesmek' ve 'yardım' ifade öne çıkmaktadır. Bu ifadeler, ayetin ana temasına hitap ederken, çoğu mealde benzer bir anlamla aktarılmıştır. Ancak farklı mealler arasında belirgin farklılıklar da gözlemlenmektedir. Örneğin, 'yenilgi' yerine 'yalanlama' gibi farklı kelime tercihlerinin kullanılması, yorumların dil açısından zenginliğini gösterir. Bazı mealler, geleneksel bir ton kullanırken, diğerleri daha modern ve açıklayıcı bir dil tercih etmektedir. Bu durum, farklı okuyucu kitlelerine hitap etmek adına önemli bir unsurdur.