الْعَنْكَبُوتِ

Ankebut Suresi 39. Ayet

وَقَارُونَ

وَفِرْعَوْنَ

وَهَامَانَ

وَلَقَدْ

جَٓاءَهُمْ

مُوسٰى

بِالْبَيِّنَاتِ

فَاسْتَكْبَرُوا

فِي

الْاَرْضِ

وَمَا

كَانُوا

سَابِق۪ينَۚ

٣٩

Vekârûne vefir’avne vehâmân(e)(s) velekad câehum mûsâ bilbeyyinâti festekberû fî-l-ardi vemâ kânû sâbikîn(e)

Kârûn'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da helak ettik. Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa bizi geçip (azabımızdan) kurtulamazlardı.

Surenin tamamını oku

Ankebût Suresi 39. Ayet Meâlleri

Meâller
Meâl Sahibiİfade
Abdulbaki Gölpınarlı MealiVe Karun'u ve Firavun'u ve Haman'ı da helak etmiştik ve andolsun ki Musa, onlara apaçık delillerle gelmişken tuttular da, yeryüzünde ululanmaya kalkıştılar ve azabı da savuşturamadılar.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)Kârûn’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da helâk ettik. Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa bizi geçip (azabımızdan) kurtulamazlardı.
Elmalılı Hamdi Yazır MealiKarun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helak ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp ) geçebilecek değillerdi.
Mehmet Okuyan MealiKarun’u, Firavun’u ve Haman’ı da (helak etmiştik). Yemin olsun ki Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde kibirlenmişlerdi. (Azabımızı) geçebilecek değillerdi.
Ömer Nasuhi Bilmen MealiVe Karun'u ve Fir'avun'u ve Hâmân'ı da (helâk ettik). Andolsun ki, onlara Mûsa beyyineler ile gelmişti. Fakat onlar yeryüzünde böbürlendiler. Halbuki, onlar (helâkin) önüne geçecek kimseler değildiler.
Süleyman Ateş MealiKaarun'u, Fir'avn'ı, Haman'ı da (helak ettik). Andolsun, Musa onlara açık kanıtlar getirdi, fakat onlar o yerde büyüklük tasla(yıp ayetlerimizi kabule tenezzül etme)diler. Ama geçip gidecek, (elimizden kurtulacak) değillerdi.
Süleymaniye Vakfı MealiKarun, Firavun ve Haman... Musa onlara açık belgelerle gelmişti. Onlar hemen kendilerini o yerin büyüğü gördüler. Bunu ilk yapan onlar değildi.
Yaşar Nuri Öztürk MealiKarun'u, Firavun'u, Hâmân'ı da öyle yaptık. Yemin olsun, Mûsa onlara açık-seçik kanıtlarla geldiği halde, yeryüzünde büyüklük tasladılar. Ama öne geçemezlerdi.

Ankebût Suresi 39. Ayet Hakkında Genel Bilgiler

Genel Bilgiler
SureAnkebût
Sure Numarası29
Ayet Numarası39
Sure TürüMekki
Bulunduğu Cüz20
Kur'an Sayfası467
Toplam Harf Sayısı140
Toplam Kelime Sayısı25

Ankebût Suresi, Mekke döneminde inmiştir ve genel olarak iman, inkâr ve Allah'ın birliğine dair öğretileri içerir. Bu sure, inananların sabretmelerini ve inkârcıların sonunu vurgulayan temalarla doludur. 39. ayet, geçmişte helak edilmiş olan Karun, Firavun ve Haman gibi zalim figürleri anarak, onların inkârları ve kibirleri yüzünden nasıl yok olduklarını belirtmektedir. Ayet, Musa'nın bu zalimlere karşı verdiği açık delilleri ve onların buna rağmen kibirlenmelerini dile getirir. Geçmişten günümüze, bu figürler mâlûm otorite ve güç sembolleri olarak anlatılırken, onların helak edilmesi, Allah'ın adaletini ve gücünü gözler önüne serer. Suredeki bu ayet, toplumsal kibir ve zulmün sonuçlarına dair bir uyarı niteliğindedir, bireyleri ve toplumları düşünmeye sevk eder.

Ankebût Suresi 39. Ayet ile İlgili Dil Bilgisi Açıklamaları:

Dil bilgisi açıklamaları
KelimeTemel Anlamı
كَارُونَKarun
فِرْعَوْنَFiravun
هَامَانَHaman
مُوسَىMusa
بَيِّنَاتٍAçık deliller
بِكِبْرٍKibirlenmek
عَذَابٌAzap

Ayetteki önemli kelimeler arasında 'Karun', 'Firavun' ve 'Haman' gibi zalim figürler yer alır. Bunların her biri, toplumda güç ve otoriteyi temsil ederken, aynı zamanda bu güçlerin geçici olduğunu da vurgular. Ayetteki med ve idgam kuralları uygulanmıştır, özellikle 'مُوسَى' kelimesinde med gerekmektedir.

Ankebût Suresi 39. Ayet ile İlgili İstatistiksel Bilgiler ve Görselleştirme:

İstatiksel bilgiler
KelimeTemel AnlamıKur'an'daki Toplam Geçiş Sayısı
كَارُونَKarun10
فِرْعَوْنَFiravun10
هَامَانَHaman6
عَذَابٌAzap80
مُوسَىMusa28

Ayet içinde geçen kelimeler, Kur'an'da sıkça yer alan temaları temsil eder. 'Karun', 'Firavun' ve 'Haman' figürlerinin çok kullanılması, bu karakterlerin tarihteki zalim liderler olarak anılmasındandır. Ayrıca, 'azap' kelimesinin yüksek sayıda geçişi, Allah'ın adaletinin ve inkâr edenlerin sonunun vurgulanması açısından önemlidir. Bu kelimelerin kullanımı, insanlara tarihsel dersler verme amacı taşır.

عَذَابٌ

80

مُوسَى

28

كَارُونَ

10

فِرْعَوْنَ

10

هَامَانَ

6

Kelimelerin Kur'an'da geçiş grafiği

Ankebût Suresi 39. Ayetin Meallerindeki Dilsel Farklılıklar:

Ayetin meallerindeki dilsel farklılıklar
Meal SahibiKullanılan İfadeDilsel Tonu
Abdulbaki Gölpınarlıyeryüzünde ululanmaya kalkıştılarAçıklayıcı
Diyanet İşleriyeryüzünde büyüklük taslamışlardıModern
Elmalılı Hamdi Yazıryeryüzünde büyüklük taslamışlardıGeleneksel
Mehmet Okuyanyeryüzünde kibirlenmişlerdiAçıklayıcı
Ömer Nasuhi Bilmenyeryüzünde böbürlendilerGeleneksel
Süleyman Ateşo yerde büyüklük tasla(yıp ayetlerimizi kabule tenezzül etme)dilerEdebi
Süleymaniye Vakfıkendilerini o yerin büyüğü gördülerAçıklayıcı
Yaşar Nuri Öztürkyeryüzünde büyüklük tasladılarAçıklayıcı

Ayetin meallerinde, 'yeryüzünde büyüklük taslamak' ifadesi birçok mealde ortak olarak kullanılmıştır ve bu durum, inkâr edenlerin kibirli tutumlarını vurgulamak için tercih edilmiştir. 'Kibirlenmek' ve 'böbürlenmek' gibi farklı ifadeler, benzer anlamlar taşısa da, bazı meallerde edebi veya açıklayıcı bir ton kullanılması dikkat çekmektedir. Örneğin, Süleyman Ateş'in 'büyüklük taslamak' ifadesi biraz daha edebi bir anlatım sergilerken, Diyanet İşleri'nin ve Elmalılı Hamdi Yazır'ın kullanımı daha sade ve doğrudan bir anlatım sunmaktadır. Bu farklılıklar, meallerin dilsel yapıları ve yazarların tercih ettikleri anlatım tarzlarından kaynaklanmaktadır. Ancak, genel olarak ifade edilen anlam tüm meallerde benzer kalmaktadır.