Ankebût Suresi 40. Ayet Meâlleri
Meâl Sahibi | İfade |
---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı Meali | Hepsini de suçları yüzünden helak ettik. Onlardan, üstlerine kasırgayla taş yağdırdıklarımız var ve onlardan, bir bağırışla helak olanlar var ve onlardan yere geçirdiğimiz var ve onlardan sulara garkettiğimiz var ve Allah zulmetmemişti onlara ve fakat onlar, kendi kendilerine zulmetmişlerdi. |
Diyanet İşleri Meali (Yeni) | Bunların her birini kendi günahları yüzünden yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. Onlardan o korkunç sesin yakaladığı kimseler var. Onlardan yerin dibine geçirdiklerimiz var. Onlardan suda boğduklarımız var. Allah, onlara zulmediyor değildi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. |
Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Nitekim onlardan herbirini günahları sebebiyle suç üstü yakaladık: Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine yazık ediyorlardı. |
Mehmet Okuyan Meali | Nitekim onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırmıştık. Kiminin üzerine taş göndermiştik. Kimini korkunç bir ses yakalamıştı. Kimini yerin dibine geçirmiştik. Kimini de suda boğmuştuk. Allah onlara haksızlık edecek değildi fakat onlar kendi kendilerine haksızlık etmekteydiler. |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Artık hepsini de kendi günahlarıyla yakaladık. Binaen-aleyh onlardan bazıları üzerine bir rüzgâr gönderdik ve onlardan bazılarını şiddetli bir ses tutuverdi ve onlardan bazısını da yere batırdık ve onlardan kimisini de garkettik ve Allah onlara zulmeder olmadı. Fakat onlar kendi nefislerine zulmediciler oldular. |
Süleyman Ateş Meali | Nitekim hepsini günahiyle yakaladık. Onlardan kiminin üstüne taş yağdıran bir fırtına gönderdik, kimini korkunç ses yakaladı, kimini yere batırdık, kimini de boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı. |
Süleymaniye Vakfı Meali | Bunların hepsini, işlediği günah yüzünden cezaya çarptırdık. Kimine taş yağdırdık. Kimi korkunç bir sese tutuldu. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de suda boğduk. Allah onlara yanlış yapmıyordu, yanlışı onlar, kendilerine yapıyorlardı. |
Yaşar Nuri Öztürk Meali | Her birini kendi günahı ile yakaladık. Bazılarının üstüne taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Bir kısmını, o korkunç titreşimli ses yakaladı. Onlardan, yere batırdıklarımız da oldu. Bazılarını da boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi benliklerine zulmediyorlardı. |
Ankebût Suresi 40. Ayet Hakkında Genel Bilgiler
Sure | Ankebût |
Sure Numarası | 29 |
Ayet Numarası | 40 |
Sure Türü | Mekki |
Bulunduğu Cüz | 21 |
Kur'an Sayfası | 471 |
Toplam Harf Sayısı | 182 |
Toplam Kelime Sayısı | 40 |
Ankebût Suresi, genel olarak inananları ve inanmayanları, onların eylemlerinin sonuçlarını ve Allah’ın adaletini anlatan bir Mekki suredir. Bu sure, özellikle toplumların düşüşü ve helak oluşları üzerindeki ilahi bildirimleri ile dikkat çeker. Ayet 40, bu bağlamda, geçmişteki kavimlerin günahları yüzünden nasıl cezalandırıldıklarını ifade eder. Burada belirtilen kavimlerden bazıları, taş yağmuruna tutulma, korkunç bir sesle helak olma, yerin dibine geçme veya suya dalma gibi çeşitli şekillerde Allah'ın cezasını tatmışlardır. Bu ayet, geçmiş uygarlıkların sonunu ve sonuç olarak her bireyin kendi eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini vurgular. Bu sure, yalanlarına ve sapkınlıklarına karşı bir uyarı niteliğindedir. Ayet, inananlara bir ders vermekte ve ahlaki değerlerin korunmasının önemini ortaya koymaktadır. Cezalandırma şekilleri, ilahi adaletin bir yansıması olarak, insanların kendi elleriyle yazdıkları kaderlerin sonuçları olarak gösterilmektedir. Bu bağlamda, ayetin verdiği mesaj, insanlara kendi seçimleri ve eylemlerinin sonuçları ile yüzleşmeleri gerektiğini hatırlatır.
Ankebût Suresi 40. Ayet ile İlgili Dil Bilgisi Açıklamaları:
Kelime | Temel Anlamı |
---|---|
قَذَفَ | Yağdırmak |
أَصَابَ | Yakalamak |
زَلَزَلَ | Yerin dibine geçirmek |
غَرَقَ | Boğmak |
ظَلَمَ | Zulmetmek |
Ayet içerisindeki önemli kelimeler arasında, 'قَذَفَ' (yağdırmak), 'أَصَابَ' (yakalamak), 'زَلَزَلَ' (yerin dibine geçirmek), 'غَرَقَ' (boğmak) ve 'ظَلَمَ' (zulmetmek) yer almaktadır. Bu kelimeler, ayetin anlamını derinleştiren ve olayların ciddiyetini vurgulayan unsurlar olarak ön plana çıkmaktadır. Tecvid açısından, ayette bazı idgam ve med kurallarına dikkat edilmesi gerekmektedir.
Ankebût Suresi 40. Ayet ile İlgili İstatistiksel Bilgiler ve Görselleştirme:
Kelime | Temel Anlamı | Kur'an'daki Toplam Geçiş Sayısı |
---|---|---|
قَذَفَ | Yağdırmak | 2 |
أَصَابَ | Yakalamak | 4 |
غَرَقَ | Boğmak | 5 |
Ayet içinde geçen kelimelerin Kur'an'daki toplam geçiş sayıları, kelimelerin anlamlarının ve bağlamlarının önemini vurgular. 'قَذَفَ' kelimesi, özellikle ilahi ceza konusuyla bağlantılı olarak sıkça kullanılır. 'أَصَابَ' kelimesi ise, Allah’ın insanları günahlarıyla yakalaması temasını taşırken, bu durumun vurgusu açısından önemlidir. 'غَرَقَ' kelimesi, boğulma ve helak olma durumunu ifade eder. Bu kelimelerin tekrarları, belirli temaların ve mesajların pekiştirilmesine hizmet eder.
غَرَقَ
5
أَصَابَ
4
قَذَفَ
2
Ankebût Suresi 40. Ayetin Meallerindeki Dilsel Farklılıklar:
Meal Sahibi | Kullanılan İfade | Dilsel Tonu |
---|---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı | suçları yüzünden helak ettik | Geleneksel |
Diyanet İşleri | kendi günahları yüzünden yakaladık | Açıklayıcı |
Elmalılı Hamdi Yazır | günahları sebebiyle suç üstü yakaladık | Geleneksel |
Mehmet Okuyan | günahı sebebiyle cezalandırmıştık | Modern |
Ömer Nasuhi Bilmen | kendi günahlarıyla yakaladık | Geleneksel |
Süleyman Ateş | günahiyle yakaladık | Geleneksel |
Süleymaniye Vakfı | işlediği günah yüzünden cezaya çarptırdık | Açıklayıcı |
Yaşar Nuri Öztürk | kendi günahı ile yakaladık | Modern |
Tablodan görüldüğü üzere, farklı meallerde ortak kullanılan ifadeler arasında 'günah' ve 'zulmetmek' terimleri belirgin bir şekilde öne çıkmaktadır. Çoğu meal, 'günah' kelimesini kullanarak, cezalandırmanın temel nedenini vurgulamaktadır. Ayrıca, 'zulmetmek' ifadesi, bireylerin kendi eylemlerinin sonuçlarına katlanmaları gerektiğini ifade eder. Mealler arasında farklılık gösteren ifadeler ise, bazen anlamda çok benzerlik taşırken bazen de dilsel yapıları açısından dikkat çekici farklılıklar gösterebiliyor. Örneğin, bazı mealler 'cezalandırmak' ifadesini kullanırken, diğerleri 'yakalamak' ve 'helak etmek' gibi kelimeleri tercih etmiştir. Bu, meal sahiplerinin kendi üslup ve yorumlarına göre değişiklik gösterdiğini göstermektedir.