Nur Suresi 40. Ayet Meâlleri
Meâl Sahibi | İfade |
---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı Meali | Yahut da derin bir denizi kaplayan karanlıklara benzer; onu bir dalgadır, sarmıştır, üstüne bir dalga daha gelir, daha üste de bulut çökmüştür, karanlıklar, karanlıklar üstüne yığılmıştır, öylesine ki elini çıkarsa onu bile nerdeyse göremez ve Allah, kime nur vermemişse artık bir nur yoktur ona. |
Diyanet İşleri Meali (Yeni) | Yahut (inkârcıların küfür içindeki hâlleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. (Bir deniz ki) onu dalga üstüne dalga kaplıyor, üstünde de bulutlar var. Karanlıklar üstüne karanlıklar. İnsan, elini çıkarsa neredeyse onu bile göremez. Kime Allah nur vermezse, onun için nur diye bir şey yoktur. |
Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Yahut (o kâfirlerin duygu, düşünce ve davranışları) engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir ki, onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut. Bir biri üstüne karanlıklar... İnsan, elini çıkarıp uzatsa, nerdeyse onu dahi göremez. Bir kimseye Allah, nur vermemişse, artık o kimsenin ışık ve aydınlıktan nasibi yoktur. |
Mehmet Okuyan Meali | Veya (o kâfirlerin davranışları) derin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; (öyle) ki onu dalga üstüne dalga kuşatıyor; üzerinde de (bir) bulut; birbiri üstüne karanlıklar. (İnsan), elini çıkar(ıp bak)sa, neredeyse onu bile göremez. Allah bir kimseye [nûr] (ışık) vermemişse, artık onun hiçbir [nur]u olmaz. |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Yahut (onların amelleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir ki, o denizi bir dalga bürür, üstünden bir dalga (bir bulut) ihata eder. Bunlar, bazısı bazısı üstünde olan zulmetlerdir. Elini çıkardığı zaman onu görmeğe yaklaşamaz. Ve her kim için ki, Allah bir nûr nâsib kılmamıştır. Artık onun için nûrdan bir şey yoktur. |
Süleyman Ateş Meali | Yahut (Onların işleri) engin bir denizdeki karanlıklar gibidir: (Bir deniz) Ki üstünü bir dalga, örtüyor, onun üstünden bir dalga onun üstünden de bir bulut (örtmektedir). Birbiri üstüne yığılmış karanlıklar. (İçinde bulunan kimse) Elini çıkarsa neredeyse onu dahi göremez. Allah bir kimseye nur vermemişse artık onun nuru olmaz. |
Süleymaniye Vakfı Meali | Onların işleri dalgalı bir denizdeki karanlıklara da benzer; (geminin) üstünü bir dalga örtmüştür. Üstünde bir dalga daha onun da üstünde bulut vardır. Üst üste yığılmış karanlıklar! Elini kaldırsa göremeyecek gibidir. Allah’ın ışık vermediği kimsenin ışığı olmaz. |
Yaşar Nuri Öztürk Meali | Engin denizdeki karanlıklara da benzerlik var. Üst üste dalgaların kapladığı bir deniz. Daha üstünde de bulutlar var. Birbiri üstüne karanlıklar... Elini çıkarsa göremeyecek halde. Allah'ın ışık vermediği kişiye hiçbir ışık bulunamaz. |
Nur Suresi 40. Ayet Hakkında Genel Bilgiler
Sure | Nur |
Sure Numarası | 24 |
Ayet Numarası | 40 |
Sure Türü | Mekki |
Bulunduğu Cüz | 18 |
Kur'an Sayfası | 508 |
Toplam Harf Sayısı | 176 |
Toplam Kelime Sayısı | 41 |
Nur Suresi, Kur'an'ın 24. suresi olup, Mekke'de inmiştir. Bu sure, genel olarak toplumsal yaşam, ahlaki değerler, aile yapısı ve kadın-erkek ilişkileri üzerine odaklanmakta olup, inananların ve inanmayanların arasındaki farkları vurgulamaktadır. Ayet 40, özellikle inkârcıların durumunu sembolik bir dille anlatmakta ve onların karanlık içindeki hallerini derin denizlerdeki karanlıklara benzetmektedir. Bu tasvir, inançsızlık ve cehalet içinde bulunanların ruh halini açıkça yansıtır. Sure, genel olarak Müslüman topluma ahlaki ve dini değerlerin önemini hatırlatmakta ve toplumun düzeni için gerekli olan kuralları belirtmektedir. Nur Suresi, içindeki ayetlerin derin anlamlarıyla, ahlaki bir yaşam sürdürmenin ve Allah'ın nurunu kazanmanın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, ayet 40, inanmayanların durumunu karanlıklarla dolu bir denizle ifade ederek, onların Allah'tan uzak durdukça hiçbir aydınlığa ulaşamayacaklarını vurgulamaktadır.
Nur Suresi 40. Ayet ile İlgili Dil Bilgisi Açıklamaları:
Kelime | Temel Anlamı |
---|---|
يَكْسِفُ | kaplamak |
حَرَامَ | yasak |
نَوْرَ | ışık |
مَاءِ | su |
ظُلُمَاتٍ | karanlıklar |
Ayetin içinde, kelimelerin doğru telaffuzu için bazı tecvid kuralları bulunmaktadır. Örneğin, "نَوْرَ" kelimesinde med (uzatma) kuralı uygulanmaktadır. Ayrıca, "ظُلُمَاتٍ" kelimesinde idgam (sözlerin birleştirilmesi) kuralı görülmektedir.
Nur Suresi 40. Ayet ile İlgili İstatistiksel Bilgiler ve Görselleştirme:
Kelime | Temel Anlamı | Kur'an'daki Toplam Geçiş Sayısı |
---|---|---|
كُرْسِيٌّ | taht | 1 |
حَرَامَ | yasak | 2 |
نَوْرَ | ışık | 3 |
Kur'an'da geçen kelimelerin farklı sıklıkları, bu kelimelerin önemine işaret etmektedir. Özellikle "نَوْرَ" (ışık) kelimesi, inananlar için anlam yüklü bir kavramdır ve sıkça kullanılması, Allah'ın rehberliğinin ve aydınlatıcı gücünün önemini vurgulamaktadır. "حَرَامَ" kelimesinin iki kez geçmesi ise, yasakların ve değersizliklerin toplumda nasıl bir etki yarattığını göstermektedir. Bu kelimelerin sıklığı, inanç ve ahlak konularında tekrar eden temaların altını çizmektedir.
نَوْرَ
3
حَرَامَ
2
كُرْسِيٌّ
1
Nur Suresi 40. Ayetin Meallerindeki Dilsel Farklılıklar:
Meal Sahibi | Kullanılan İfade | Dilsel Tonu |
---|---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı | derin bir denizdeki karanlıklar | Açıklayıcı |
Diyanet İşleri | derin bir denizdeki karanlıklar gibidir | Geleneksel |
Elmalılı Hamdi Yazır | enginde bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir | Geleneksel |
Mehmet Okuyan | derin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir | Açıklayıcı |
Ömer Nasuhi Bilmen | derin bir denizdeki karanlıklar gibidir | Geleneksel |
Süleyman Ateş | engin bir denizdeki karanlıklar gibidir | Açıklayıcı |
Süleymaniye Vakfı | dalgalı bir denizdeki karanlıklara da benzer | Açıklayıcı |
Yaşar Nuri Öztürk | engin denizdeki karanlıklara da benzerlik var | Açıklayıcı |
Tabloda yer alan meallerdeki ifadeler incelendiğinde, çoğu mealde 'derin bir denizdeki karanlıklar' ifadesinin ortak olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu ifade, ayetin genel teması olan karanlık ve belirsizlik kavramlarını güçlü bir şekilde yansıtmaktadır. Diğer yandan, bazı meallerde 'dalgalı bir denizdeki karanlıklar' gibi farklı ifadelerin kullanılması, mecazın daha somut bir şekilde ifade edilmesine olanak tanımaktadır. Burada anlam açısından bir farklılık yok, ancak dilin tonu ve kullanılan mecazlar açısından bir çeşitlilik görülmektedir. Genel olarak, ortak ifadeler, ayetin anlamını pekiştirmek adına tercih edilmişken, farklı ifadeler ise metne zenginlik katmaktadır.