الْعَلَقِ

alak suresi

Alak Suresi, Mekke döneminde inen ve 19 ayetten oluşan bir suredir. İsmini, insanın yaratılışının anlatıldığı ikinci ayette geçen "alak" kelimesinden alır. Alak, "bir şeyin asılıp tutunduğu madde, embriyo" gibi anlamlara gelir. Sure, insanın yaratılış süreci ve Rabbimizin eğitici kudreti üzerinde durur. İlk beş ayet, aynı zamanda Kur'an'ın ilk inen ayetleri olarak kabul edilir ve insanı okumaya, bilgiye ve öğrenmeye teşvik eder. Ayrıca, insanın hak ve sorumlulukları, inançsızlığın sonuçları gibi temalar ele alınır. Burada, Alak Suresi'ni Arapça metniyle okuyabilir, Türkçe okunuşunu takip edebilir ve mealine ulaşabilirsiniz.

alak suresi ayetleri: arapça yazılışı, türkçe okunuş ve açıklaması

اِقْرَأْ

بِاسْمِ

رَبِّكَ

الَّذ۪ي

خَلَقَۚ

١

İkra/ bi-ismi rabbike-lleżî ḣalak(e)

Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı "alak" dan yarattı.

خَلَقَ

الْاِنْسَانَ

مِنْ

عَلَقٍۚ

٢

Ḣaleka-l-insâne min ‘alak(in)

Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı "alak" dan yarattı.

اِقْرَأْ

وَرَبُّكَ

الْاَكْرَمُۙ

٣

İkra/ ve rabbuke-l-ekram(u)

Oku! Senin Rabbin en cömert olandır.

اَلَّذ۪ي

عَلَّمَ

بِالْقَلَمِۙ

٤

Elleżî ‘alleme bil-kalem(i)

O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.

عَلَّمَ

الْاِنْسَانَ

مَا

لَمْ

يَعْلَمْۜ

٥

‘Alleme-l-insâne mâ lem ya’lem

O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.

كَلَّٓا

اِنَّ

الْاِنْسَانَ

لَيَطْغٰىۙ

٦

Kellâ inne-l-insâne leyatġâ

Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder.

اَنْ

رَاٰهُ

اسْتَغْنٰىۜ

٧

En ra-âhu-staġnâ

Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder.

اِنَّ

اِلٰى

رَبِّكَ

الرُّجْعٰىۜ

٨

İnne ilâ rabbike-rruc’â

Şüphesiz dönüş ancak Rabbinedir.

اَرَاَيْتَ

الَّذ۪ي

يَنْهٰىۙ

٩

Era-eyte-lleżî yenhâ

Sen, namaz kıldığında kulu (bundan) engelleyeni gördün mü?

عَبْداً

اِذَا

صَلّٰىۜ

١٠

‘Abden iżâ sallâ

Sen, namaz kıldığında kulu (bundan) engelleyeni gördün mü?

اَرَاَيْتَ

اِنْ

كَانَ

عَلَى

الْهُدٰىۙ

١١

Era-eyte in kâne ‘alâ-lhudâ

Ne dersin, ya o (engellenen kul) hidâyet üzere ise; ya da takvayı (Allah'a karşı gelmekten sakınmayı) emrediyorsa!?

اَوْ

اَمَرَ

بِالتَّقْوٰىۜ

١٢

Ev emera bi-ttakvâ

Ne dersin, ya o (engellenen kul) hidâyet üzere ise; ya da takvayı (Allah'a karşı gelmekten sakınmayı) emrediyorsa!?

اَرَاَيْتَ

اِنْ

كَذَّبَ

وَتَوَلّٰىۜ

١٣

Era-eyte in keżżebe ve tevellâ

Ne dersin engelleyen, Peygamberi yalanlamış ve yüz çevirmişse!?

اَلَمْ

يَعْلَمْ

بِاَنَّ

اللّٰهَ

يَرٰىۜ

١٤

Elem ya’lem bi-enna(A)llâhe yerâ

O Allah'ın, her şeyi gördüğünü bilmiyor mu?

كَلَّا

لَئِنْ

لَمْ

يَنْتَهِ۬

لَنَسْفَعاً

بِالنَّاصِيَةِۙ

١٥

Kellâ le-in lem yentehi lenesfe’an bi-nnâsiye(ti)

Hayır! Andolsun, eğer vazgeçmezse, muhakkak onu perçeminden; o yalancı, günahkâr perçeminden yakalarız.

نَاصِيَةٍ

كَاذِبَةٍ

خَاطِئَةٍۚ

١٦

Nâsiyetin kâżibetin ḣâti-e(tin)

Hayır! Andolsun, eğer vazgeçmezse, muhakkak onu perçeminden; o yalancı, günahkâr perçeminden yakalarız.

فَلْيَدْعُ

نَادِيَهُۙ

١٧

Felyed’u nâdiyeh(u)

Haydi, taraftarlarını çağırsın.

سَنَدْعُ

الزَّبَانِيَةَۙ

١٨

Sened’u-zzebâniye(te)

Biz de zebânileri çağıracağız.

كَلَّاۜ

لَا

تُطِعْهُ

وَاسْجُدْ

وَاقْتَرِبْ

١٩

Kellâ lâ tuti’hu vescud vakterib

Hayır! Sakın sen ona uyma; secde et ve Rabbine yaklaş.