وَبَيْنَـهُمَا
حِجَابٌۚ
وَعَلَى
الْاَعْرَافِ
رِجَالٌ
يَعْرِفُونَ
كُلاًّ
بِس۪يمٰيهُمْۚ
وَنَادَوْا
اَصْحَابَ
الْجَنَّةِ
اَنْ
سَلَامٌ
عَلَيْكُمْ
لَمْ
يَدْخُلُوهَا
وَهُمْ
يَطْمَعُونَ
٤٦
İkisi (cennet ve cehennem) arasında bir sur, A’râf üzerinde de birtakım adamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, “Selâm olsun size!” diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar.
وَنَادٰٓى
اَصْحَابُ
الْاَعْرَافِ
رِجَالاً
يَعْرِفُونَهُمْ
بِس۪يمٰيهُمْ
قَالُوا
مَٓا
اَغْنٰى
عَنْكُمْ
جَمْعُكُمْ
وَمَا
كُنْتُمْ
تَسْتَكْبِرُونَ
٤٨
A’râftakiler, simalarından tanıdıkları birtakım adamlara da seslenir ve şöyle derler: “Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!”
وَلَقَدْ
جَعَلْنَا
فِي
السَّمَٓاءِ
بُرُوجاً
وَزَيَّنَّاهَا
لِلنَّاظِر۪ينَۙ
١٦
Andolsun, biz gökte burçlar yaptık ve onu, bakanlar için süsledik.
تَبَارَكَ
الَّذ۪ي
جَعَلَ
فِي
السَّمَٓاءِ
بُرُوجاً
وَجَعَلَ
ف۪يهَا
سِرَاجاً
وَقَمَراً
مُن۪يراً
٦١
Göğe burçlar yerleştiren, orada bir ışık kaynağı (güneş) ve aydınlatıcı bir ay yaratanın şanı çok yücedir.
وَالسَّمَٓاءِ
ذَاتِ
الْبُرُوجِۙ
١
Burçlarla dolu göğe andolsun,