يَا
بَن۪ٓي
اِسْرَٓائ۪لَ
اذْكُرُوا
نِعْمَتِيَ
الَّت۪ٓي
اَنْعَمْتُ
عَلَيْكُمْ
وَاَوْفُوا
بِعَهْد۪ٓي
اُو۫فِ
بِعَهْدِكُمْ
وَاِيَّايَ
فَارْهَبُونِ
٤٠
Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun.
يَا
بَن۪ٓي
اِسْرَٓائ۪لَ
اذْكُرُوا
نِعْمَتِيَ
الَّت۪ٓي
اَنْعَمْتُ
عَلَيْكُمْ
وَاَنّ۪ي
فَضَّلْتُكُمْ
عَلَى
الْعَالَم۪ينَ
٤٧
Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın.
اِنَّ
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا
وَالَّذ۪ينَ
هَادُوا
وَالنَّصَارٰى
وَالصَّابِـ۪ٔينَ
مَنْ
اٰمَنَ
بِاللّٰهِ
وَالْيَوْمِ
الْاٰخِرِ
وَعَمِلَ
صَالِحاً
فَلَهُمْ
اَجْرُهُمْ
عِنْدَ
رَبِّهِمْۖ
وَلَا
خَوْفٌ
عَلَيْهِمْ
وَلَا
هُمْ
يَحْزَنُونَ
٦٢
Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatında) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” (diye hükmedilmiştir).
وَاِذْ
اَخَذْنَا
م۪يثَاقَكُمْ
لَا
تَسْفِكُونَ
دِمَٓاءَكُمْ
وَلَا
تُخْرِجُونَ
اَنْفُسَكُمْ
مِنْ
دِيَارِكُمْ
ثُمَّ
اَقْرَرْتُمْ
وَاَنْتُمْ
تَشْهَدُونَ
٨٤
Hani, “Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız” diye de sizden kesin söz almıştık. Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de buna hâlâ şahitlik etmektesiniz.
وَقَالُوا
لَنْ
يَدْخُلَ
الْجَنَّةَ
اِلَّا
مَنْ
كَانَ
هُوداً
اَوْ
نَصَارٰىۜ
تِلْكَ
اَمَانِيُّهُمْۜ
قُلْ
هَاتُوا
بُرْهَانَكُمْ
اِنْ
كُنْتُمْ
صَادِق۪ينَ
١١١
Bir de; “Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennet’e girmeyecek” dediler. Bu, onların kuruntuları! De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz (iddianızı ispat edecek) delilinizi getirin.”
وَقَالَتِ
الْيَهُودُ
لَيْسَتِ
النَّصَارٰى
عَلٰى
شَيْءٍۖ
وَقَالَتِ
النَّصَارٰى
لَيْسَتِ
الْيَهُودُ
عَلٰى
شَيْءٍۙ
وَهُمْ
يَتْلُونَ
الْكِتَابَۜ
كَذٰلِكَ
قَالَ
الَّذ۪ينَ
لَا
يَعْلَمُونَ
مِثْلَ
قَوْلِهِمْۚ
فَاللّٰهُ
يَحْكُمُ
بَيْنَهُمْ
يَوْمَ
الْقِيٰمَةِ
ف۪يمَا
كَانُوا
ف۪يهِ
يَخْتَلِفُونَ
١١٣
Yahudiler, “Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller” dediler. Hıristiyanlar da, “Yahudiler bir temel üzerinde değiller” dediler. Oysa hepsi Kitab’ı okuyorlar. (Kitab'ı) bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, kıyamet gününde hükmü Allah verecektir.
وَلَنْ
تَرْضٰى
عَنْكَ
الْيَهُودُ
وَلَا
النَّصَارٰى
حَتّٰى
تَتَّبِعَ
مِلَّتَهُمْۜ
قُلْ
اِنَّ
هُدَى
اللّٰهِ
هُوَ
الْهُدٰىۜ
وَلَئِنِ
اتَّبَعْتَ
اَهْوَٓاءَهُمْ
بَعْدَ
الَّذ۪ي
جَٓاءَكَ
مِنَ
الْعِلْمِۙ
مَا
لَكَ
مِنَ
اللّٰهِ
مِنْ
وَلِيٍّ
وَلَا
نَص۪يرٍ
١٢٠
Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.
وَقَالُوا
كُونُوا
هُوداً
اَوْ
نَصَارٰى
تَهْتَدُواۜ
قُلْ
بَلْ
مِلَّةَ
اِبْرٰه۪يمَ
حَن۪يفاًۜ
وَمَا
كَانَ
مِنَ
الْمُشْرِك۪ينَ
١٣٥
(Yahudiler) “Yahudi olun ve (Hıristiyanlar da) "Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız” dediler. De ki: “Hayır, hakka yönelen İbrahim’in dinine uyarız. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”
اَمْ
تَقُولُونَ
اِنَّ
اِبْرٰه۪يمَ
وَاِسْمٰع۪يلَ
وَاِسْحٰقَ
وَيَعْقُوبَ
وَالْاَسْبَاطَ
كَانُوا
هُوداً
اَوْ
نَصَارٰىۜ
قُلْ
ءَاَنْتُمْ
اَعْلَمُ
اَمِ
اللّٰهُۜ
وَمَنْ
اَظْلَمُ
مِمَّنْ
كَتَمَ
شَهَادَةً
عِنْدَهُ
مِنَ
اللّٰهِۜ
وَمَا
اللّٰهُ
بِغَافِلٍ
عَمَّا
تَعْمَلُونَ
١٤٠
Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler” mi diyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?” Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.
مَا
كَانَ
اِبْرٰه۪يمُ
يَهُودِياًّ
وَلَا
نَصْرَانِياًّ
وَلٰكِنْ
كَانَ
حَن۪يفاً
مُسْلِماًۜ
وَمَا
كَانَ
مِنَ
الْمُشْرِك۪ينَ
٦٧
İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi.
مِنَ
الَّذ۪ينَ
هَادُوا
يُحَرِّفُونَ
الْكَلِمَ
عَنْ
مَوَاضِعِه۪
وَيَقُولُونَ
سَمِعْنَا
وَعَصَيْنَا
وَاسْمَعْ
غَيْرَ
مُسْمَعٍ
وَرَاعِنَا
لَياًّ
بِاَلْسِنَتِهِمْ
وَطَعْناً
فِي
الدّ۪ينِۜ
وَلَوْ
اَنَّهُمْ
قَالُوا
سَمِعْنَا
وَاَطَعْنَا
وَاسْمَعْ
وَانْظُرْنَا
لَكَانَ
خَيْراً
لَهُمْ
وَاَقْوَمَۙ
وَلٰكِنْ
لَعَنَهُمُ
اللّٰهُ
بِكُفْرِهِمْ
فَلَا
يُؤْمِنُونَ
اِلَّا
قَل۪يلاً
٤٦
Yahudilerden öyleleri var ki, (kelimeleri yerlerinden kaydırıp) tahrif ederek onları anlamlarından uzaklaştırırlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak “İşittik, karşı geldik”, “İşit, işitmez olası!” “Râ’inâ” derler. Hâlbuki onlar, “İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize bak” deselerdi, bu kendileri için daha hayırlı olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler.
فَبِظُلْمٍ
مِنَ
الَّذ۪ينَ
هَادُوا
حَرَّمْنَا
عَلَيْهِمْ
طَيِّبَاتٍ
اُحِلَّتْ
لَهُمْ
وَبِصَدِّهِمْ
عَنْ
سَب۪يلِ
اللّٰهِ
كَث۪يراًۙ
١٦٠
160,161. Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu hâlde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık. İçlerinden inkâr edenlere de acı bir azap hazırladık.
وَلَقَدْ
اَخَذَ
اللّٰهُ
م۪يثَاقَ
بَن۪ٓي
اِسْرَٓائ۪لَۚ
وَبَعَثْنَا
مِنْهُمُ
اثْنَيْ
عَشَرَ
نَق۪يباًۜ
وَقَالَ
اللّٰهُ
اِنّ۪ي
مَعَكُمْۜ
لَئِنْ
اَقَمْتُمُ
الصَّلٰوةَ
وَاٰتَيْتُمُ
الزَّكٰوةَ
وَاٰمَنْتُمْ
بِرُسُل۪ي
وَعَزَّرْتُمُوهُمْ
وَاَقْرَضْتُمُ
اللّٰهَ
قَرْضاً
حَسَناً
لَاُكَفِّرَنَّ
عَنْكُمْ
سَيِّـَٔاتِكُمْ
وَلَاُدْخِلَنَّكُمْ
جَنَّاتٍ
تَجْر۪ي
مِنْ
تَحْتِهَا
الْاَنْهَارُۚ
فَمَنْ
كَفَرَ
بَعْدَ
ذٰلِكَ
مِنْكُمْ
فَقَدْ
ضَلَّ
سَوَٓاءَ
السَّب۪يلِ
١٢
Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah, şöyle demişti: “Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, (fakirlere gönülden yardımda bulunarak) Allah’a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkâr ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır.”
وَقَالَتِ
الْيَهُودُ
وَالنَّصَارٰى
نَحْنُ
اَبْنَٓاءُ
اللّٰهِ
وَاَحِبَّٓاؤُ۬هُۜ
قُلْ
فَلِمَ
يُعَذِّبُكُمْ
بِذُنُوبِكُمْۜ
بَلْ
اَنْتُمْ
بَشَرٌ
مِمَّنْ
خَلَقَۜ
يَغْفِرُ
لِمَنْ
يَشَٓاءُ
وَيُعَذِّبُ
مَنْ
يَشَٓاءُۜ
وَلِلّٰهِ
مُلْكُ
السَّمٰوَاتِ
وَالْاَرْضِ
وَمَا
بَيْنَهُمَاۘ
وَاِلَيْهِ
الْمَص۪يرُ
١٨
(Bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, “Biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız” dediler. De ki: “Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de O’nun yarattıklarından bir beşersiniz.” (Allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de ancak O’nadır.
يَٓا
اَيُّهَا
الرَّسُولُ
لَا
يَحْزُنْكَ
الَّذ۪ينَ
يُسَارِعُونَ
فِي
الْكُفْرِ
مِنَ
الَّذ۪ينَ
قَالُٓوا
اٰمَنَّا
بِاَفْوَاهِهِمْ
وَلَمْ
تُؤْمِنْ
قُلُوبُهُمْۚ
وَمِنَ
الَّذ۪ينَ
هَادُوا
سَمَّاعُونَ
لِلْكَذِبِ
سَمَّاعُونَ
لِقَوْمٍ
اٰخَر۪ينَۙ
لَمْ
يَأْتُوكَۜ
يُحَرِّفُونَ
الْكَلِمَ
مِنْ
بَعْدِ
مَوَاضِعِه۪ۚ
يَقُولُونَ
اِنْ
اُو۫ت۪يتُمْ
هٰذَا
فَخُذُوهُ
وَاِنْ
لَمْ
تُؤْتَوْهُ
فَاحْذَرُواۜ
وَمَنْ
يُرِدِ
اللّٰهُ
فِتْنَتَهُ
فَلَنْ
تَمْلِكَ
لَهُ
مِنَ
اللّٰهِ
شَيْـٔاًۜ
اُو۬لٰٓئِكَ
الَّذ۪ينَ
لَمْ
يُرِدِ
اللّٰهُ
اَنْ
يُطَهِّرَ
قُلُوبَهُمْۜ
لَهُمْ
فِي
الدُّنْيَا
خِزْيٌ
وَلَهُمْ
فِي
الْاٰخِرَةِ
عَذَابٌ
عَظ۪يمٌ
٤١
Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları hâlde, ağızlarıyla “İnandık” diyenler (münafıklar) ile Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar (Yahudiler) yalan uydurmak için (seni) dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin (ifade içindeki) yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: “Eğer size şu hüküm verilirse, onu tutun. O verilmezse sakının.” Allah, kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir. Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır.
اِنَّٓا
اَنْزَلْنَا
التَّوْرٰيةَ
ف۪يهَا
هُدًى
وَنُورٌۚ
يَحْكُمُ
بِهَا
النَّبِيُّونَ
الَّذ۪ينَ
اَسْلَمُوا
لِلَّذ۪ينَ
هَادُوا
وَالرَّبَّانِيُّونَ
وَالْاَحْبَارُ
بِمَا
اسْتُحْفِظُوا
مِنْ
كِتَابِ
اللّٰهِ
وَكَانُوا
عَلَيْهِ
شُهَدَٓاءَۚ
فَلَا
تَخْشَوُا
النَّاسَ
وَاخْشَوْنِ
وَلَا
تَشْتَرُوا
بِاٰيَات۪ي
ثَمَناً
قَل۪يلاًۜ
وَمَنْ
لَمْ
يَحْكُمْ
بِمَٓا
اَنْزَلَ
اللّٰهُ
فَاُو۬لٰٓئِكَ
هُمُ
الْكَافِرُونَ
٤٤
Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah’a) teslim olmuş nebiler, onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.
يَٓا
اَيُّهَا
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا
لَا
تَتَّخِذُوا
الْيَهُودَ
وَالنَّصَارٰٓى
اَوْلِيَٓاءَۢ
بَعْضُهُمْ
اَوْلِيَٓاءُ
بَعْضٍۜ
وَمَنْ
يَتَوَلَّهُمْ
مِنْكُمْ
فَاِنَّهُ
مِنْهُمْۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
لَا
يَهْدِي
الْقَوْمَ
الظَّالِم۪ينَ
٥١
Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.
وَقَالَتِ
الْيَهُودُ
يَدُ
اللّٰهِ
مَغْلُولَةٌۜ
غُلَّتْ
اَيْد۪يهِمْ
وَلُعِنُوا
بِمَا
قَالُواۢ
بَلْ
يَدَاهُ
مَبْسُوطَتَانِۙ
يُنْفِقُ
كَيْفَ
يَشَٓاءُۜ
وَلَيَز۪يدَنَّ
كَث۪يراً
مِنْهُمْ
مَٓا
اُنْزِلَ
اِلَيْكَ
مِنْ
رَبِّكَ
طُغْيَاناً
وَكُفْراًۜ
وَاَلْقَيْنَا
بَيْنَهُمُ
الْعَدَاوَةَ
وَالْبَغْضَٓاءَ
اِلٰى
يَوْمِ
الْقِيٰمَةِۜ
كُلَّمَٓا
اَوْقَدُوا
نَاراً
لِلْحَرْبِ
اَطْفَاَهَا
اللّٰهُۙ
وَيَسْعَوْنَ
فِي
الْاَرْضِ
فَسَاداًۜ
وَاللّٰهُ
لَا
يُحِبُّ
الْمُفْسِد۪ينَ
٦٤
Bir de Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar! Hayır, O’nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen (Kur’an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozguncuları sevmez.
اِنَّ
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا
وَالَّذ۪ينَ
هَادُوا
وَالصَّابِـؤُ۫نَ
وَالنَّصَارٰى
مَنْ
اٰمَنَ
بِاللّٰهِ
وَالْيَوْمِ
الْاٰخِرِ
وَعَمِلَ
صَالِحاً
فَلَا
خَوْفٌ
عَلَيْهِمْ
وَلَا
هُمْ
يَحْزَنُونَ
٦٩
Şüphesiz inananlar (müslümanlar) ile Yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlardan (her bir grubun kendi şeriatında) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır” (diye hükmedilmiştir.)
لَتَجِدَنَّ
اَشَدَّ
النَّاسِ
عَدَاوَةً
لِلَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا
الْيَهُودَ
وَالَّذ۪ينَ
اَشْرَكُواۚ
وَلَتَجِدَنَّ
اَقْرَبَهُمْ
مَوَدَّةً
لِلَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا
الَّذ۪ينَ
قَالُٓوا
اِنَّا
نَصَارٰىۜ
ذٰلِكَ
بِاَنَّ
مِنْهُمْ
قِسّ۪يس۪ينَ
وَرُهْبَاناً
وَاَنَّهُمْ
لَا
يَسْتَكْبِرُونَ
٨٢
(Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah’a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da “Biz hıristiyanlarız” diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar.
وَقَطَّعْنَاهُمْ
فِي
الْاَرْضِ
اُمَماًۚ
مِنْهُمُ
الصَّالِحُونَ
وَمِنْهُمْ
دُونَ
ذٰلِكَۘ
وَبَلَوْنَاهُمْ
بِالْحَسَنَاتِ
وَالسَّيِّـَٔاتِ
لَعَلَّهُمْ
يَرْجِعُونَ
١٦٨
Biz onları yeryüzünde parça parça topluluklara ayırdık. Onlardan iyi kimseler vardır. İçlerinden öyle olmayanları da vardı. Belki dönüş yaparlar diye de onları güzellikler ve kötülükler ile sınadık.
وَقَالَتِ
الْيَهُودُ
عُزَيْرٌۨ
ابْنُ
اللّٰهِ
وَقَالَتِ
النَّصَارَى
الْمَس۪يحُ
ابْنُ
اللّٰهِۜ
ذٰلِكَ
قَوْلُهُمْ
بِاَفْوَاهِهِمْۚ
يُضَاهِؤُ۫نَ
قَوْلَ
الَّذ۪ينَ
كَفَرُوا
مِنْ
قَبْلُۜ
قَاتَلَهُمُ
اللّٰهُۘ
اَنّٰى
يُؤْفَكُونَ
٣٠
اِتَّخَذُٓوا
اَحْبَارَهُمْ
وَرُهْبَانَهُمْ
اَرْبَاباً
مِنْ
دُونِ
اللّٰهِ
وَالْمَس۪يحَ
ابْنَ
مَرْيَمَۚ
وَمَٓا
اُمِرُٓوا
اِلَّا
لِيَعْبُدُٓوا
اِلٰهاً
وَاحِداًۚ
لَٓا
اِلٰهَ
اِلَّا
هُوَۜ
سُبْحَانَهُ
عَمَّا
يُشْرِكُونَ
٣١
Yahudiler, “Üzeyr, Allah’ın oğludur” dediler. Hıristiyanlar ise, “İsa Mesih, Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah, onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar! (Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (hıristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.
وَعَلَى
الَّذ۪ينَ
هَادُوا
حَرَّمْنَا
مَا
قَصَصْنَا
عَلَيْكَ
مِنْ
قَبْلُۚ
وَمَا
ظَلَمْنَاهُمْ
وَلٰكِنْ
كَانُٓوا
اَنْفُسَهُمْ
يَظْلِمُونَ
١١٨
Daha önce sana anlattıklarımızı yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz (bununla) onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
اِنَّ
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا
وَالَّذ۪ينَ
هَادُوا
وَالصَّابِـ۪ٔينَ
وَالنَّصَارٰى
وَالْمَجُوسَ
وَالَّذ۪ينَ
اَشْرَكُواۗ
اِنَّ
اللّٰهَ
يَفْصِلُ
بَيْنَهُمْ
يَوْمَ
الْقِيٰمَةِۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
عَلٰى
كُلِّ
شَيْءٍ
شَه۪يدٌ
١٧
Şüphesiz, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler, Hıristiyanlar, Mecûsiler ve Allah’a ortak koşanlar var ya; Allah, kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah, her şeye şahittir.
مَثَلُ
الَّذ۪ينَ
حُمِّلُوا
التَّوْرٰيةَ
ثُمَّ
لَمْ
يَحْمِلُوهَا
كَمَثَلِ
الْحِمَارِ
يَحْمِلُ
اَسْفَاراًۜ
بِئْسَ
مَثَلُ
الْقَوْمِ
الَّذ۪ينَ
كَذَّبُوا
بِاٰيَاتِ
اللّٰهِۜ
وَاللّٰهُ
لَا
يَهْدِي
الْقَوْمَ
الظَّالِم۪ينَ
٥
Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.