الْبَقَرَةِ

Bakara Suresi

Bakara Suresi 1 . Ayet

الٓمٓ

ۚ

١

Elif-lâm-mîm.

Elif-lâm-mîm.

Bakara Suresi 2 . Ayet

ذٰلِكَ

الْكِتَابُ

لَا

رَيْبَۚۛ

ف۪يهِۚۛ

هُدًى

لِلْمُتَّق۪ينَۙ

٢

Żâlike-lkitâbu lâ raybe(*) fîhi(*) huden lilmuttekîn(e)

İşte kitap; onda asla şüphe yoktur. O, günahtan sakınanlar için bir rehberdir.

Bakara Suresi 3 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يُؤْمِنُونَ

بِالْغَيْبِ

وَيُق۪يمُونَ

الصَّلٰوةَ

وَمِمَّا

رَزَقْنَاهُمْ

يُنْفِقُونَۙ

٣

Elleżîne yu/minûne bilġaybi veyukîmûne-ssalâte vemimmâ razeknâhum yunfikûn(e)

(Onlar) gayba iman ederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiklerimizden hayra harcarlar;

Bakara Suresi 4 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

يُؤْمِنُونَ

بِمَٓا

اُنْزِلَ

اِلَيْكَ

وَمَٓا

اُنْزِلَ

مِنْ

قَبْلِكَۚ

وَبِالْاٰخِرَةِ

هُمْ

يُوقِنُونَۜ

٤

Velleżîne yu/minûne bimâ unzile ileyke vemâ unzile minkablike vebil-âḣirati hum yûkinûn(e)

Ve onlar ki hem sana indirilene iman ederler, hem senden önce indirilene. Ahirete de bunlar kesinlikle iman ederler.

Bakara Suresi 5 . Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

عَلٰى

هُدًى

مِنْ

رَبِّهِمْ

وَاُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الْمُفْلِحُونَ

٥

Ulâ-ike ‘alâ huden min rabbihim(s) ve ulâ-ike humu-lmuflihûn(e)

Rableri tarafından gösterilen doğru yol üzerinde olanlar ancak onlardır ve kurtuluşa erenler de yalnızca onlardır.

Bakara Suresi 6 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

سَوَٓاءٌ

عَلَيْهِمْ

ءَاَنْذَرْتَهُمْ

اَمْ

لَمْ

تُنْذِرْهُمْ

لَا

يُؤْمِنُونَ

٦

İnne-lleżîne keferû sevâun ‘aleyhim eenżertehum em lem tunżirhum lâ yu/minûn(e)

İnkâr edenleri uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, asla iman etmezler.

Bakara Suresi 7 . Ayet

خَتَمَ

اللّٰهُ

عَلٰى

قُلُوبِهِمْ

وَعَلٰى

سَمْعِهِمْۜ

وَعَلٰٓى

اَبْصَارِهِمْ

غِشَاوَةٌۘ

وَلَهُمْ

عَذَابٌ

عَظ۪يمٌ۟

٧

Ḣatema(A)llâhu ‘alâ kulûbihim ve’alâ sem’ihim(s) ve’alâ ebsârihim ġişâve(tun)(s) velehum ‘ażâbun ‘azîm(un)

Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinde de kalın bir perde bulunmaktadır ve onlar için büyük bir azap vardır.

Bakara Suresi 8 . Ayet

وَمِنَ

النَّاسِ

مَنْ

يَقُولُ

اٰمَنَّا

بِاللّٰهِ

وَبِالْيَوْمِ

الْاٰخِرِ

وَمَا

هُمْ

بِمُؤْمِن۪ينَۢ

٨

Vemine-nnâsi men yekûlu âmennâ bi(A)llâhi ve bilyevmi-l-âḣiri vemâ hum bimu/minîn(e)

İnsanlardan bazıları da vardır ki inanmadıkları halde “Allah’a ve âhiret gününe inandık” derler.

Bakara Suresi 9 . Ayet

يُخَادِعُونَ

اللّٰهَ

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُواۚ

وَمَا

يَخْدَعُونَ

اِلَّٓا

اَنْفُسَهُمْ

وَمَا

يَشْعُرُونَۜ

٩

Yuḣâdi’ûna(A)llâhe velleżîne âmenû vemâ yaḣde’ûne illâ enfusehum vemâ yeş’urûn(e)

Akıllarınca Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya kalkışıyorlar; hâlbuki onlar farkında olmadan yalnızca kendilerini aldatmış oluyorlar.

Bakara Suresi 10 . Ayet

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌۙ

فَزَادَهُمُ

اللّٰهُ

مَرَضاًۚ

وَلَهُمْ

عَذَابٌ

اَل۪يمٌۙ

بِمَا

كَانُوا

يَكْذِبُونَ

١٠

Fî kulûbihim meradun fezâdehumu(A)llâhu merada(n)(s) velehum ‘ażâbun elîmun bimâ kânû yekżibûn(e)

Kalplerinde bir bozukluk vardır, Allah da onlardaki bozukluğu arttırmıştır. Yalan söylemeleri yüzünden, kendilerine acı veren bir azap da vardır.

Bakara Suresi 11 . Ayet

وَاِذَا

ق۪يلَ

لَهُمْ

لَا تُفْسِدُوا

فِي

الْاَرْضِۙ

قَالُٓوا

اِنَّمَا

نَحْنُ

مُصْلِحُونَ

١١

Ve-iżâ kîle lehum lâ tufsidû fi-l-ardi kâlû innemâ nahnu muslihûn(e)

Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler.

Bakara Suresi 12 . Ayet

اَلَٓا

اِنَّهُمْ

هُمُ

الْمُفْسِدُونَ

وَلٰكِنْ

لَا

يَشْعُرُونَ

١٢

Elâ innehum humu-lmufsidûne velâkin lâ yeş’urûn(e)

Biline ki, gerçekten bozanlar onların ta kendileridir, ama farkında olmuyorlar.

Bakara Suresi 13 . Ayet

وَاِذَا

ق۪يلَ

لَهُمْ

اٰمِنُوا

كَمَٓا

اٰمَنَ

النَّاسُ

قَالُٓوا

اَنُؤْمِنُ

كَمَٓا

اٰمَنَ

السُّفَـهَٓاءُۜ

اَلَٓا

اِنَّهُمْ

هُمُ

السُّفَـهَٓاءُ

وَلٰكِنْ

لَا

يَعْلَمُونَ

١٣

Ve-iżâ kîle lehum âminû kemâ âmene-nnâsu kâlû enu/minu kemâ âmene-ssufehâ(u)(k) elâ innehum humu-ssufehâu velâkin lâ ya’lemûn(e)

Onlara “Diğer insanlar gibi siz de iman edin” denildiğinde, “Akılsızların inandıkları gibi biz de inanalım mı?” derler. Biline ki, asıl akılsızlar onlardır, fakat bilmezler.

Bakara Suresi 14 . Ayet

وَاِذَا

لَقُوا

الَّذٖينَ

اٰمَنُوا

قَالُٓوا

اٰمَنَّاۚ

وَاِذَا

خَلَوْا

اِلٰى

شَيَاطٖينِهِمْۙ

قَالُٓوا

اِنَّا

مَعَكُمْۙ

اِنَّمَا

نَحْنُ

مُسْتَهْزِؤُ۫نَ

١٤

Ve-iżâ leku-lleżîne âmenû kâlû âmennâ ve-iżâ ḣalev ilâ şeyâtînihim kâlû innâ me’akum innemâ nahnu mustehzi-ûn(e)

İman edenlerle karşılaşınca “inandık” derler, şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise “Biz sizinleyiz, biz yalnızca alay etmekteyiz” derler.

Bakara Suresi 15 . Ayet

اَللّٰهُ

يَسْتَهْزِئُ

بِهِمْ

وَيَمُدُّهُمْ

ف۪ي

طُغْيَانِهِمْ

يَعْمَهُونَ

١٥

(A)llâhu yestehzi-u bihim ve yemudduhum fî tuġyânihim ya’mehûn(e)

Asıl onlarla alay eden ve azıp saparak dolaşmalarına izin veren Allah’tır.

Bakara Suresi 16 . Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

اشْتَرَوُا

الضَّلَالَةَ

بِالْهُدٰىۖ

فَمَا

رَبِحَتْ

تِجَارَتُهُمْ

وَمَا

كَانُوا

مُهْتَد۪ينَ

١٦

Ulâ-ike-lleżîne-şteravu-ddalâlete bilhudâ femâ rabihat ticâratuhum vemâ kânû muhtedîn(e)

Doğruya karşılık sapkınlığı satın alanlar işte onlardır. Bu sebeple ticaretleri kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır.

Bakara Suresi 17 . Ayet

مَثَلُهُمْ

كَمَثَلِ

الَّذِي

اسْتَوْقَدَ

نَاراًۚ

فَلَمَّٓا

اَضَٓاءَتْ

مَا

حَوْلَهُ

ذَهَبَ

اللّٰهُ

بِنُورِهِمْ

وَتَرَكَهُمْ

ف۪ي

ظُلُمَاتٍ

لَا

يُبْصِرُونَ

١٧

Meśeluhum kemeśeli-lleżi-stevkade nâran felemmâ edâet mâ havlehu żeheba(A)llâhu binûrihim veterakehum fî zulumâtin lâ yubsirûn(e)

Onların durumu, (geceleyin) ateş yakan kimsenin durumuna benzer: Ateş tam çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.

Bakara Suresi 18 . Ayet

صُمٌّ

بُكْمٌ

عُمْيٌ

فَهُمْ

لَا

يَرْجِعُونَۙ

١٨

Summun bukmun ‘umyun fehum lâ yerci’ûn(e)

Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.

Bakara Suresi 19 . Ayet

اَوْ

كَصَيِّبٍ

مِنَ

السَّمَٓاءِ

ف۪يهِ

ظُلُمَاتٌ

وَرَعْدٌ

وَبَرْقٌۚ

يَجْعَلُونَ

اَصَابِعَهُمْ

ف۪ٓي

اٰذَانِهِمْ

مِنَ

الصَّوَاعِقِ

حَذَرَ

الْمَوْتِۜ

وَاللّٰهُ

مُح۪يطٌ

بِالْكَافِر۪ينَ

١٩

Ev kesayyibin mine-ssemâ-i fîhi zulumâtun vera’dun veberkun yec’alûne esâbi’ahum fî âżânihim mine-ssavâ’iki hażera-lmevt(i)(c) va(A)llâhu muhîtun bilkâfirîn(e)

Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak halinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.

Bakara Suresi 20 . Ayet

يَكَادُ

الْبَرْقُ

يَخْطَفُ

اَبْصَارَهُمْۜ

كُلَّمَٓا

اَضَٓاءَ

لَهُمْ

مَشَوْا

ف۪يهِۙ

وَاِذَٓا

اَظْلَمَ

عَلَيْهِمْ

قَامُواۜ

وَلَوْ

شَٓاءَ

اللّٰهُ

لَذَهَبَ

بِسَمْعِهِمْ

وَاَبْصَارِهِمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

عَلٰى

كُلِّ

شَيْءٍ

قَد۪يرٌ۟

٢٠

Yekâdu-lberku yaḣtafu ebsârahum(s) kullemâ edâe lehum meşev fîhi ve-iżâ azleme ‘aleyhim kâmû(c) velev şâa(A)llâhu leżehebe bisem’ihim veebsârihim(c) inna(A)llâhe ‘alâ kulli şey-in kadîr(un)

Şimşek gözlerini kör edercesine çakar, onların çevresini aydınlatınca orada yürürler, karartınca da kalakalırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görmelerini büsbütün giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye kādirdir.

Bakara Suresi 21 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

النَّاسُ

اعْبُدُوا

رَبَّكُمُ

الَّذ۪ي

خَلَقَكُمْ

وَالَّذ۪ينَ

مِنْ

قَبْلِكُمْ

لَعَلَّكُمْ

تَتَّقُونَۙ

٢١

Yâ eyyuhe-nnâsu-’budû rabbekumu-lleżî ḣalekakum velleżîne min kablikum le’allekum tettekûn(e)

Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan rabbinize kulluk edin ki takvâya eresiniz.

Bakara Suresi 22 . Ayet

اَلَّذ۪ي

جَعَلَ

لَكُمُ

الْاَرْضَ

فِرَاشاً

وَالسَّمَٓاءَ

بِنَٓاءًۖ

وَاَنْزَلَ

مِنَ

السَّمَٓاءِ

مَٓاءً

فَاَخْرَجَ

بِه۪

مِنَ

الثَّمَرَاتِ

رِزْقاً

لَكُمْۚ

فَلَا

تَجْعَلُوا

لِلّٰهِ

اَنْدَاداً

وَاَنْتُمْ

تَعْلَمُونَ

٢٢

Elleżî ce’ale lekumu-l-arda firâşen ve-ssemâe binâen veenzele mine-ssemâ-i mâen feaḣrace bihi mine-śśemerâti rizkan lekum(s) felâ tec’alû li(A)llâhi endâden veentum ta’lemûn(e)

Rabbiniz ki, sizin için yeri döşek, göğü bina kılmıştır; gökten su indirmiş, bununla sizin için rızık olarak çeşitli ürünler çıkarmıştır; artık siz de bile bile O’na eş ve ortaklar koşmayın.

Bakara Suresi 23 . Ayet

وَاِنْ

كُنْتُمْ

ف۪ي

رَيْبٍ

مِمَّا

نَزَّلْنَا

عَلٰى

عَبْدِنَا

فَأْتُوا

بِسُورَةٍ

مِنْ

مِثْلِه۪ۖ

وَادْعُوا

شُهَدَٓاءَكُمْ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِ

اِنْ

كُنْتُمْ

صَادِق۪ينَ

٢٣

Ve-in kuntum fî raybin mimmâ nezzelnâ ‘alâ ‘abdinâ fe/tû bisûratin min miślihi ved’û şuhedâekum min dûni(A)llâhi in kuntum sâdikîn(e)

Kulumuza indirdiğimiz kitaptan dolayı bir şüphe içinde iseniz onun benzeri bir sûre de siz getirin, Allah’tan başka taptıklarınızı da yardıma çağırın; eğer iddianızda samimi iseniz!

Bakara Suresi 24 . Ayet

فَاِنْ

لَمْ

تَفْعَلُوا

وَلَنْ

تَفْعَلُوا

فَاتَّقُوا

النَّارَ

الَّت۪ي

وَقُودُهَا

النَّاسُ

وَالْحِجَارَةُۚ

اُعِدَّتْ

لِلْكَافِر۪ينَ

٢٤

Fe-in lem tef’alû velen tef’alû fetteku-nnâra-lletî vekûduha-nnâsu velhicâra(tu)(s) u’iddet lilkâfirîn(e)

Bunu yapamazsanız -ki asla yapamayacaksınız- yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten sakının; o, inkârcılar için hazırlanmıştır.

Bakara Suresi 25 . Ayet

وَبَشِّرِ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِ

اَنَّ

لَهُمْ

جَنَّاتٍ

تَجْر۪ي

مِنْ

تَحْتِهَا

الْاَنْهَارُۜ

كُلَّمَا

رُزِقُوا

مِنْهَا

مِنْ

ثَمَرَةٍ

رِزْقاًۙ

قَالُوا

هٰذَا

الَّذ۪ي

رُزِقْنَا

مِنْ

قَبْلُ

وَاُتُوا

بِه۪

مُتَشَابِهاًۜ

وَلَهُمْ

ف۪يهَٓا

اَزْوَاجٌ

مُطَهَّرَةٌ

وَهُمْ

ف۪يهَا

خَالِدُونَ

٢٥

Vebeşşiri-lleżîne âmenû ve’amilû-ssâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihe-l-enhâr(u)(s) kullemâ ruzikû minhâ min śemeratin rizkan(ﻻ) kâlû hâże-lleżî ruziknâ min kablu veutû bihi muteşâbihen velehum fîhâ ezvâcun mutahhera(tun)(s) vehum fîhâ ḣâlidûn(e)

İman eden ve iyi işler yapanlara, kendileri için zemininden ırmaklar akan cennetler bulunduğu müjdesini ver. Onlara cennetteki meyvelerden biri rızık olarak her sunulduğunda, “Bu daha önce de bize rızık olarak verilendir” derler. O kendilerine, benzer şekilde verilmiştir. Ayrıca orada kendileri için tertemiz eşler de vardır ve orada onlar sonsuza kadar kalıcıdırlar.

Bakara Suresi 26 . Ayet

اِنَّ

اللّٰهَ

لَا

يَسْتَحْـي۪ٓ

اَنْ

يَضْرِبَ

مَثَلاً

مَا

بَعُوضَةً

فَمَا

فَوْقَهَاۜ

فَاَمَّا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

فَيَعْلَمُونَ

اَنَّهُ

الْحَقُّ

مِنْ

رَبِّهِمْۚ

وَاَمَّا

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

فَيَقُولُونَ

مَاذَٓا

اَرَادَ

اللّٰهُ

بِهٰذَا

مَثَلاًۢ

يُضِلُّ

بِه۪

كَث۪يراً

وَيَهْد۪ي

بِه۪

كَث۪يراًۜ

وَمَا

يُضِلُّ

بِه۪ٓ

اِلَّا

الْفَاسِق۪ينَۙ

٢٦

İnna(A)llâhe lâ yestahyî en yadribe meśelen mâ be’ûdaten femâ fevkahâ(c) feemme-lleżîne âmenû feya’lemûne ennehu-lhakku min rabbihim(s) veemme-lleżîne keferû feyekûlûne mâżâ erâda(A)llâhu bihâżâ meśelen yudillu bihi keśîran veyehdî bihi keśîra(n)(c) vemâ yudillu bihi ille-lfâsikîn(e)

Şüphe yok ki, Allah herhangi bir şeyi, bir sivrisineği, hatta onun da ötesindekini misal vermekten utanıp çekinmez. Bunun karşısında iman edenler onun, Allah’tan gelen gerçek olduğunu bilirler, inkâr edenler ise “Allah misal olarak bununla neyi kastediyor?” derler. Allah birçok kimseyi onunla saptırır, birçok kimseyi de onunla doğru yola iletir; onunla başkalarını değil, ancak emrine karşı gelenleri saptırır.

Bakara Suresi 27 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يَنْقُضُونَ

عَهْدَ

اللّٰهِ

مِنْ

بَعْدِ

م۪يثَاقِه۪ۖ

وَيَقْطَعُونَ

مَٓا

اَمَرَ

اللّٰهُ

بِه۪ٓ

اَنْ

يُوصَلَ

وَيُفْسِدُونَ

فِي

الْاَرْضِۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الْخَاسِرُونَ

٢٧

Elleżîne yenkudûne ‘ahda(A)llâhi min ba’di mîśâkihi veyakta’ûne mâ emera(A)llâhu bihi en yûsale veyufsidûne fi-l-ard(i)(c) ulâ-ike humu-lḣâsirûn(e)

Onlar ki, iyice pekiştirdikten sonra da Allah’a verdikleri sözden dönerler, Allah’ın birleştirilmesini emrettiğini ayırırlar, yeryüzünde fesat çıkarırlar; işte sonunda zararlı çıkacak olanlar da yalnız bunlardır.

Bakara Suresi 28 . Ayet

كَيْفَ

تَكْفُرُونَ

بِاللّٰهِ

وَكُنْتُمْ

اَمْوَاتاً

فَاَحْيَاكُمْۚ

ثُمَّ

يُم۪يتُكُمْ

ثُمَّ

يُحْي۪يكُمْ

ثُمَّ

اِلَيْهِ

تُرْجَعُونَ

٢٨

Keyfe tekfurûne bi(A)llâhi vekuntum emvâten feahyâkum(s) śumme yumîtukum śumme yuhyîkum śumme ileyhi turce’ûn(e)

Sizler cansız iken size O hayat verdiği halde Allah’ı nasıl inkâr edebiliyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, sonra diriltecek, sonra O’na götürüleceksiniz.

Bakara Suresi 29 . Ayet

هُوَ

الَّذ۪ي

خَلَقَ

لَكُمْ

مَا

فِي

الْاَرْضِ

جَم۪يعاً

ثُمَّ

اسْتَوٰٓى

اِلَى

السَّمَٓاءِ

فَسَوّٰيهُنَّ

سَبْعَ

سَمٰوَاتٍۜ

وَهُوَ

بِكُلِّ

شَيْءٍ

عَل۪يمٌ۟

٢٩

Huve-lleżî ḣaleka lekum mâ fi-l-ardi cemî’an śümme-stevâ ile-ssemâ-i fesevvâhunne seb’a semâvât(in)(c) vehuve bikulli şey-in ‘alîm(un)

Yeryüzünde ne varsa tamamını sizin için yaratan, sonra göğe yönelerek onları, yedi gök olarak tamamlayıp düzene koyan O’dur ve O, her şeyi hakkıyla bilmektedir.

Bakara Suresi 30 . Ayet

وَاِذْ

قَالَ

رَبُّكَ

لِلْمَلٰٓئِكَةِ

اِنّ۪ي

جَاعِلٌ

فِي

الْاَرْضِ

خَل۪يفَةًۜ

قَالُٓوا

اَتَجْعَلُ

ف۪يهَا

مَنْ

يُفْسِدُ

ف۪يهَا

وَيَسْفِكُ

الدِّمَٓاءَۚ

وَنَحْنُ

نُسَبِّحُ

بِحَمْدِكَ

وَنُقَدِّسُ

لَكَۜ

قَالَ

اِنّ۪ٓي

اَعْلَمُ

مَا

لَا

تَعْلَمُونَ

٣٠

Ve-iż kâle rabbuke lilmelâ-iketi innî câ’ilun fi-l-ardi ḣalîfe(ten)(s) kâlû etec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ veyesfiku-ddimâe venahnu nusebbihu bihamdike venukaddisu lek(e)(s) kâle innî a’lemu mâ lâ ta’lemûn(e)

Hani rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni övgü ile tesbih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu.

Bakara Suresi 31 . Ayet

وَعَلَّمَ

اٰدَمَ

الْاَسْمَٓاءَ

كُلَّهَا

ثُمَّ

عَرَضَهُمْ

عَلَى

الْمَلٰٓئِكَةِ

فَقَالَ

اَنْبِؤُ۫ن۪ي

بِاَسْمَٓاءِ

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ

اِنْ

كُنْتُمْ

صَادِق۪ينَ

٣١

Ve’alleme âdeme-l-esmâe kullehâ śumme ‘aradahum ‘ale-lmelâ-iketi fekâle enbi-ûnî bi-asmâ-i hâulâ-i in kuntum sâdikîn(e)

Ve Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra bunları meleklere gösterip “Sözünüzde doğru iseniz şunların isimlerini bana söyleyin” dedi.

Bakara Suresi 32 . Ayet

قَالُوا

سُبْحَانَكَ

لَا

عِلْمَ

لَنَٓا

اِلَّا

مَا

عَلَّمْتَنَاۜ

اِنَّكَ

اَنْتَ

الْعَل۪يمُ

الْحَك۪يمُ

٣٢

Kâlû subhâneke lâ ‘ilme lenâ illâ mâ ‘allemtenâ(s) inneke ente-l’alîmu-lhakîm(u)

“Seni tenzih ederiz! Bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. En kâmil ilim ve hikmet sahibi şüphesiz sensin” cevabını verdiler.

Bakara Suresi 33 . Ayet

قَالَ

يَٓا

اٰدَمُ

اَنْبِئْهُمْ

بِاَسْمَٓائِهِمْۚ

فَلَمَّٓا

اَنْبَاَهُمْ

بِاَسْمَٓائِهِمْۙ

قَالَ

اَلَمْ

اَقُلْ

لَكُمْ

اِنّ۪ٓي

اَعْلَمُ

غَيْبَ

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِ

وَاَعْلَمُ

مَا

تُبْدُونَ

وَمَا

كُنْتُمْ

تَكْتُمُونَ

٣٣

Kâle yâ âdemu enbi/hum bi-esmâ-ihim(s) felemmâ enbeehum bi-esmâ-ihim kâle elem ekul lekum innî a’lemu ġaybe-ssemâvâti vel-ardi vea’lemu mâ tubdûne vemâ kuntum tektumûn(e)

“Ey Âdem! Bunların isimlerini onlara bildir” dedi. Onlara bunların isimlerini bildirince de “Size ben göklerin ve yerin gizlisini kesinlikle bilirim; yine sizin açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilirim demedim mi!” buyurdu.

Bakara Suresi 34 . Ayet

وَاِذْ

قُلْنَا

لِلْمَلٰٓئِكَةِ

اسْجُدُوا

لِاٰدَمَ

فَسَجَدُٓوا

اِلَّٓا

اِبْل۪يسَۜ

اَبٰى

وَاسْتَكْبَرَ

وَكَانَ

مِنَ

الْكَافِر۪ينَ

٣٤

Ve-iż kulnâ lilmelâ-iketi-scudû li-âdeme fesecedû illâ iblîse ebâ vestekbera vekâne mine-lkâfirîn(e)

Meleklere, “Âdem’e secde edin” dediğimizde İblîs dışındakiler derhal secde ettiler; o direndi, büyüklendi ve kâfirlerden oldu.

Bakara Suresi 35 . Ayet

وَقُلْنَا

يَٓا

اٰدَمُ

اسْكُنْ

اَنْتَ

وَزَوْجُكَ

الْجَنَّةَ

وَكُلَا

مِنْهَا

رَغَداً

حَيْثُ

شِئْتُمَاۖ

وَلَا تَقْرَبَا

هٰذِهِ

الشَّجَرَةَ

فَتَكُونَا

مِنَ

الظَّالِم۪ينَ

٣٥

Vekulnâ yâ âdemu-skun ente vezevcuke-lcennete vekulâ minhâ raġaden hayśu şi/tumâ velâ takrabâ hâżihi-şşecerate fetekûnâ mine-zzâlimîn(e)

“Ey Âdem! Sen ve eşin cennette oturun, orada istediğiniz yerden rahatça yiyip için ve şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz” dedik.

Bakara Suresi 36 . Ayet

فَاَزَلَّهُمَا

الشَّيْطَانُ

عَنْهَا

فَاَخْرَجَهُمَا

مِمَّا

كَانَا

ف۪يهِۖ

وَقُلْنَا

اهْبِطُوا

بَعْضُكُمْ

لِبَعْضٍ

عَدُوٌّۚ

وَلَكُمْ

فِي

الْاَرْضِ

مُسْتَقَرٌّ

وَمَتَاعٌ

اِلٰى

ح۪ينٍ

٣٦

Fe ezellehume-şşeytânu ‘anhâ feaḣracehumâ mimmâ kânâ fîhi(s) vekulna-hbitû ba’dukum liba’din ‘aduvv(un)(s) velekum fi-l-ardi mustekarrun vemetâ’un ilâhîn(in)

Şeytan oradan onların ayağını kaydırdı da bulundukları yerden onları çıkardı. Biz de “Birbirinize düşman olmak üzere inin! Bir zamana kadar sizin için yeryüzünde kalacak bir yer ve ihtiyaç maddeleri vardır” dedik.

Bakara Suresi 37 . Ayet

فَتَلَقّٰٓى

اٰدَمُ

مِنْ

رَبِّه۪

كَلِمَاتٍ

فَتَابَ

عَلَيْهِۜ

اِنَّهُ

هُوَ

التَّوَّابُ

الرَّح۪يمُ

٣٧

Fetelakkâ âdemu min rabbihi kelimâtin fetâbe ‘aleyh(i)(c) innehu huve-ttevvâbu-rrahîm(u)

Bunun üzerine Âdem rabbinden bazı kelimeler aldı (bunlarla tövbe etti); rabbi de onun tövbesini kabul buyurdu. Şüphesiz O, tövbeleri kabul buyuran ve rahmeti sınırsız olandır.

Bakara Suresi 38 . Ayet

قُلْنَا

اهْبِطُوا

مِنْهَا

جَم۪يعاًۚ

فَاِمَّا

يَأْتِيَنَّكُمْ

مِنّ۪ي

هُدًى

فَمَنْ

تَبِعَ

هُدَايَ

فَلَا

خَوْفٌ

عَلَيْهِمْ

وَلَا

هُمْ

يَحْزَنُونَ

٣٨

Kulna-hbitû minhâ cemî’a(n)(s) fe-immâ ye/tiyennekum minnî huden femen tebi’a hudâye felâ ḣavfun ‘aleyhim velâhum yahzenûn(e)

Onlara şöyle dedik: “Oradan hepiniz inin! Benden size muhakkak bir rehber gelecektir.” Kim benim gönderdiğim rehbere uyarsa artık onlara ne korku vardır ne de üzüleceklerdir.

Bakara Suresi 39 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

وَكَذَّبُوا

بِاٰيَاتِنَٓا

اُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

النَّارِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَالِدُونَ۟

٣٩

Velleżîne keferû vekeżżebû bi-âyâtinâ ulâ-ike ashâbu-nnâr(i)(s) hum fîhâ ḣâlidûn(e)

İnkâr eden ve âyetlerimizi yalan sayanlara gelince onlar cehennemliklerdir ve orada devamlı kalıcıdırlar.

Bakara Suresi 40 . Ayet

يَا

بَن۪ٓي

اِسْرَٓائ۪لَ

اذْكُرُوا

نِعْمَتِيَ

الَّت۪ٓي

اَنْعَمْتُ

عَلَيْكُمْ

وَاَوْفُوا

بِعَهْد۪ٓي

اُو۫فِ

بِعَهْدِكُمْ

وَاِيَّايَ

فَارْهَبُونِ

٤٠

Yâ benî isrâ-île-żkurû ni’metiye-lletî en’amtu ‘aleykum veevfû bi’ahdî ûfi bi’ahdikum ve-iyyâye ferhebûn(i)

Ey İsrâiloğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size vaad ettiklerimi vereyim. Asıl bana itaatsizlikten sakının.

Bakara Suresi 41 . Ayet

وَاٰمِنُوا

بِمَٓا

اَنْزَلْتُ

مُصَدِّقاً

لِمَا

مَعَكُمْ

وَلَا

تَكُونُٓوا

اَوَّلَ

كَافِرٍ

بِه۪ۖ

وَلَا

تَشْتَرُوا

بِاٰيَات۪ي

ثَمَناً

قَل۪يلاًۘ

وَاِيَّايَ

فَاتَّقُونِ

٤١

Veâminû bimâ enzeltu musaddikan limâ me’akum velâ tekûnû avvele kâfirin bih(i)(s) velâ teşterû bi-âyâtî śemenen kalîlen ve-iyyâye fettekûn(i)

Elinizdekini (Tevrat) tasdik edici olarak indirdiğime (Kur’an) iman edin; sakın onu inkâr edenlerin ilki olmayın! Âyetlerimi az bir karşılığa satmayın. Yalnız benden korkun.

Bakara Suresi 42 . Ayet

وَلَا

تَلْبِسُوا

الْحَقَّ

بِالْبَاطِلِ

وَتَكْتُمُوا

الْحَقَّ

وَاَنْتُمْ

تَعْلَمُونَ

٤٢

Velâ telbisu-lhakka bilbâtili vetektumu-lhakka veentum ta’lemûn(e)

Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin.

Bakara Suresi 43 . Ayet

وَاَق۪يمُوا

الصَّلٰوةَ

وَاٰتُوا

الزَّكٰوةَ

وَارْكَعُوا

مَعَ

الرَّاكِع۪ينَ

٤٣

Veakîmu-ssalâte veâtu-zzekâte verke’û me’a-rrâki’în(e)

Namazı kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.

Bakara Suresi 44 . Ayet

اَتَأْمُرُونَ

النَّاسَ

بِالْبِرِّ

وَتَنْسَوْنَ

اَنْفُسَكُمْ

وَاَنْتُمْ

تَتْلُونَ

الْكِتَابَۜ

اَفَلَا

تَعْقِلُونَ

٤٤

Ete/murûne-nnâse bilbirri vetensevne enfusekum veentum tetlûne-lkitâb(e)(c) efelâ ta’kilûn(e)

Sizler kitabı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?

Bakara Suresi 45 . Ayet

وَاسْتَع۪ينُوا

بِالصَّبْرِ

وَالصَّلٰوةِۜ

وَاِنَّهَا

لَكَب۪يرَةٌ

اِلَّا

عَلَى

الْخَاشِع۪ينَۙ

٤٥

Veste’înû bi-ssabri ve-ssalâ(ti)(c) ve-innehâ lekebîratun illâ ‘ale-lḣâşi’în(e)

Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz bunlar, Allah’a huşû ile boyun eğenlerden başkasına ağır gelir.

Bakara Suresi 46 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يَظُنُّونَ

اَنَّهُمْ

مُلَاقُوا

رَبِّهِمْ

وَاَنَّهُمْ

اِلَيْهِ

رَاجِعُونَ۟

٤٦

Elleżîne yazunnûne ennehum mulâkû rabbihim veennehum ileyhi râci’ûn(e)

Onlar kesinlikle rablerine kavuşacaklarını ve O’na döneceklerini bilen kimselerdir.

Bakara Suresi 47 . Ayet

يَا

بَن۪ٓي

اِسْرَٓائ۪لَ

اذْكُرُوا

نِعْمَتِيَ

الَّت۪ٓي

اَنْعَمْتُ

عَلَيْكُمْ

وَاَنّ۪ي

فَضَّلْتُكُمْ

عَلَى

الْعَالَم۪ينَ

٤٧

Yâ benî isrâ-île-żkurû ni’metiye-lletî en’amtu ‘aleykum veennî faddaltukum ‘ale-l’âlemîn(e)

Ey İsrâiloğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi diğer topluluklara üstün kıldığımı hatırlayın.

Bakara Suresi 48 . Ayet

وَاتَّقُوا

يَوْماً

لَا

تَجْز۪ي

نَفْسٌ

عَنْ

نَفْسٍ

شَيْـٔاً

وَلَا

يُقْبَلُ

مِنْهَا

شَفَاعَةٌ

وَلَا

يُؤْخَذُ

مِنْهَا

عَدْلٌ

وَلَا

هُمْ

يُنْصَرُونَ

٤٨

Vettekû yevmen lâ teczî nefsun ‘an nefsin şey-en velâ yukbelu minhâ şefâ’atun velâ yu/ḣażu minhâ ‘adlun velâ hum yunsarûn(e)

Öyle bir günden korkun ki, o gün kimse başkası için bir şey ödeyemez; hiç kimseden şefaat kabul olunmaz, hiçbir kimsenin yerine başkası kabul edilmez; onlara asla yardım da yapılmaz.

Bakara Suresi 49 . Ayet

وَاِذْ

نَجَّيْنَاكُمْ

مِنْ

اٰلِ

فِرْعَوْنَ

يَسُومُونَكُمْ

سُٓوءَ

الْعَذَابِ

يُذَبِّحُونَ

اَبْنَٓاءَكُمْ

وَيَسْتَحْيُونَ

نِسَٓاءَكُمْۜ

وَف۪ي

ذٰلِكُمْ

بَلَٓاءٌ

مِنْ

رَبِّكُمْ

عَظ۪يمٌ

٤٩

Ve-iż necceynâkum min âli fir’avne yesûmûnekum sû-e-l’ażâbi yużebbihûne ebnâekum veyestehyûne nisâekum(c) vefî żâlikum belâun min rabbikum ‘azîm(un)

Hatırlayın ki sizi Firavun’un adamlarından kurtardık. Onlar size işkencenin en kötüsünü revâ görüyorlar, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar, kızlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bu size reva görülenlerde rabbinizden büyük bir imtihan vardı.

Bakara Suresi 50 . Ayet

وَاِذْ

فَرَقْنَا

بِكُمُ

الْبَحْرَ

فَاَنْجَيْنَاكُمْ

وَاَغْرَقْـنَٓا

اٰلَ

فِرْعَوْنَ

وَاَنْتُمْ

تَنْظُرُونَ

٥٠

Ve-iż feraknâ bikumu-lbahra feenceynâkum veaġraknâ âle fir’avne veentum tenzurûn(e)

Bir zamanlar biz sizin için denizi yardık, sizi kurtardık; Firavun’un adamlarını da gözünüzün önünde denizde boğduk.

Bakara Suresi 51 . Ayet

وَاِذْ

وٰعَدْنَا

مُوسٰٓى

اَرْبَع۪ينَ

لَيْلَةً

ثُمَّ

اتَّخَذْتُمُ

الْعِجْلَ

مِنْ

بَعْدِه۪

وَاَنْتُمْ

ظَالِمُونَ

٥١

Ve-iż vâ’adnâ mûsâ erbe’îne leyleten śümme-tteḣażtumu-l’icle min ba’dihi veentum zâlimûn(e)

Mûsâ’ya kırk gece için söz vermiştik. Mûsâ gittikten sonra siz, haksızlık ederek buzağıyı (tanrı) edindiniz.

Bakara Suresi 52 . Ayet

ثُمَّ

عَفَوْنَا

عَنْكُمْ

مِنْ

بَعْدِ

ذٰلِكَ

لَعَلَّكُمْ

تَشْكُرُونَ

٥٢

Śumme ‘afevnâ ‘ankum min ba’di żâlike le’allekum teşkurûn(e)

Bundan sonra da (akıllanıp) şükredersiniz diye sizi affettik.

Bakara Suresi 53 . Ayet

وَاِذْ

اٰتَيْنَا

مُوسَى

الْكِتَابَ

وَالْفُرْقَانَ

لَعَلَّكُمْ

تَهْتَدُونَ

٥٣

Ve-iż âteynâ mûsâ-lkitâbe velfurkâne le’allekum tehtedûn(e)

Doğru yolu bulasınız diye Mûsâ’ya kitabı ve hak ile bâtılı ayıran hükümleri ­vermiştik.

Bakara Suresi 54 . Ayet

وَاِذْ

قَالَ

مُوسٰى

لِقَوْمِه۪

يَا

قَوْمِ

اِنَّكُمْ

ظَلَمْتُمْ

اَنْفُسَكُمْ

بِاتِّخَاذِكُمُ

الْعِجْلَ

فَتُوبُٓوا

اِلٰى

بَارِئِكُمْ

فَاقْتُلُٓوا

اَنْفُسَكُمْۜ

ذٰلِكُمْ

خَيْرٌ

لَكُمْ

عِنْدَ

بَارِئِكُمْۜ

فَتَابَ

عَلَيْكُمْۜ

اِنَّهُ

هُوَ

التَّوَّابُ

الرَّح۪يمُ

٥٤

Ve-iż kâle mûsâ likavmihi yâkavmi innekum zalemtum enfusekum bittiḣâżikumu-l’icle fetûbû ilâ bâri-ikum faktulû enfusekum żâlikum ḣayrun lekum ‘inde bâri-ikum fetâbe ‘aleykum(c) innehu huve-ttevvâbu-rrahîm(u)

Mûsâ kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Şüphesiz siz buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Onun için yaratanınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün. Öyle yapmanız yaratıcınızın katında sizin için daha iyidir; böylece Allah tövbenizi kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tövbeleri kabul eden ancak O’dur”.

Bakara Suresi 55 . Ayet

وَاِذْ

قُلْتُمْ

يَا

مُوسٰى

لَنْ

نُؤْمِنَ

لَكَ

حَتّٰى

نَرَى

اللّٰهَ

جَهْرَةً

فَاَخَذَتْكُمُ

الصَّاعِقَةُ

وَاَنْتُمْ

تَنْظُرُونَ

٥٥

Ve-iż kultum yâ mûsâ len nu/mine leke hattâ nera(A)llâhe cehraten feaḣażetkumu-ssâ’ikatu veentum tenzurûn(e)

Bir zamanlar, “Ey Mûsâ! Allah’ı açıkça görmedikçe sana asla inanmayız” demiştiniz de bakıp dururken hemen sizi yıldırım çarpmıştı.

Bakara Suresi 56 . Ayet

ثُمَّ

بَعَثْنَاكُمْ

مِنْ

بَعْدِ

مَوْتِكُمْ

لَعَلَّكُمْ

تَشْكُرُونَ

٥٦

Śumme be’aśnâkum min ba’di mevtikum le’allekum teşkurûn(e)

Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki şükredesiniz.

Bakara Suresi 57 . Ayet

وَظَلَّلْنَا

عَلَيْكُمُ

الْغَمَامَ

وَاَنْزَلْنَا

عَلَيْكُمُ

الْمَنَّ

وَالسَّلْوٰىۜ

كُلُوا

مِنْ

طَيِّبَاتِ

مَا

رَزَقْنَاكُمْۜ

وَمَا

ظَلَمُونَا

وَلٰكِنْ

كَانُٓوا

اَنْفُسَهُمْ

يَظْلِمُونَ

٥٧

Vezallelnâ ‘aleykumu-lġamâme veenzelnâ ‘aleykumu-lmenne ve-sselvâ(s) kulû min tayyibâti mâ razeknâkum(s) vemâ zalemûnâ velâkin kânû enfusehum yazlimûn(e)

Ve sizi bulutlarla gölgeledik; size kudret helvası ve bıldırcın gönderdik; “Verdiğimiz güzel nimetlerden yiyin” (dedik). Gerçekte onlar bize değil, kendilerine kötülük ediyorlardı.

Bakara Suresi 58 . Ayet

وَاِذْ

قُلْنَا

ادْخُلُوا

هٰذِهِ

الْقَرْيَةَ

فَكُلُوا

مِنْهَا

حَيْثُ

شِئْتُمْ

رَغَداً

وَادْخُلُوا

الْبَابَ

سُجَّداً

وَقُولُوا

حِطَّةٌ

نَغْفِرْ

لَكُمْ

خَطَايَاكُمْۜ

وَسَنَز۪يدُ

الْمُحْسِن۪ينَ

٥٨

Ve-iż kulne-dḣulû hâżihi-lkaryete fekulû minhâ hayśu şi/tum raġaden vedḣulu-lbâbe succeden vekûlû hittatun naġfir lekum ḣatâyâkum(c) vesenezîdu-lmuhsinîn(e)

Demiştik ki: “Şu şehre girin, orada bulunanlardan dilediğiniz şekilde bol bol yiyip için, kapıdan eğilerek girin ve af dileyin ki hatalarınızı bağışlayalım. Biz iyi davrananlara fazlasıyla vereceğiz.”

Bakara Suresi 59 . Ayet

فَبَدَّلَ

الَّذ۪ينَ

ظَلَمُوا

قَوْلاً

غَيْرَ

الَّذ۪ي

ق۪يلَ

لَهُمْ

فَاَنْزَلْنَا

عَلَى

الَّذ۪ينَ

ظَلَمُوا

رِجْزاً

مِنَ

السَّمَٓاءِ

بِمَا

كَانُوا

يَفْسُقُونَ۟

٥٩

Febeddele-lleżîne zalemû kavlen ġayra-lleżî kîle lehum feenzelnâ ‘ale-lleżîne zalemû riczen mine-ssemâ-i bimâ kânû yefsukûn(e)

Fakat zalimler kendilerine söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler. Bunun üzerine, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik.

Bakara Suresi 60 . Ayet

وَاِذِ

اسْتَسْقٰى

مُوسٰى

لِقَوْمِه۪

فَقُلْنَا

اضْرِبْ

بِعَصَاكَ

الْحَجَرَۜ

فَانْفَجَرَتْ

مِنْهُ

اثْنَتَا

عَشْرَةَ

عَيْناًۜ

قَدْ

عَلِمَ

كُلُّ

اُنَاسٍ

مَشْرَبَهُمْۜ

كُلُوا

وَاشْرَبُوا

مِنْ

رِزْقِ

اللّٰهِ

وَلَا

تَعْثَوْا

فِي

الْاَرْضِ

مُفْسِد۪ينَ

٦٠

Ve-iżi-steskâ mûsâ likavmihi fekulna-drib bi’asâke-lhacer(a)(s) fenfecerat minhu iśnetâ ‘aşrate ‘aynâ(en)(s) kad ‘alime kullu unâsin meşrabehum(s) kulû veşrabû min rizki(A)llâhi velâ ta’śev fi-l-ardi mufsidîn(e)

Bir zamanlar Mûsâ kavmi için su istemiş, biz de ona, “Asânı taşa vur!” demiştik. Bunun üzerine taştan on iki göze fışkırdı. Her topluluk kendi içeceği yeri bildi. “Allah’ın rızkından yiyin için; yeryüzünde fitne fesat çıkarmayın” (dedik).

Bakara Suresi 61 . Ayet

وَاِذْ

قُلْتُمْ

يَا

مُوسٰى

لَنْ

نَصْبِرَ

عَلٰى

طَعَامٍ

وَاحِدٍ

فَادْعُ

لَنَا

رَبَّكَ

يُخْرِجْ

لَنَا

مِمَّا

تُنْبِتُ

الْاَرْضُ

مِنْ

بَقْلِهَا

وَقِثَّٓائِهَا

وَفُومِهَا

وَعَدَسِهَا

وَبَصَلِهَاۜ

قَالَ

اَتَسْتَبْدِلُونَ

الَّذ۪ي

هُوَ

اَدْنٰى

بِالَّذ۪ي

هُوَ

خَيْرٌۜ

اِهْبِطُوا

مِصْراً

فَاِنَّ

لَكُمْ

مَا

سَاَلْتُمْۜ

وَضُرِبَتْ

عَلَيْهِمُ

الذِّلَّةُ

وَالْمَسْكَنَةُ

وَبَٓاؤُ۫

بِغَضَبٍ

مِنَ

اللّٰهِۜ

ذٰلِكَ

بِاَنَّهُمْ

كَانُوا

يَكْفُرُونَ

بِاٰيَاتِ

اللّٰهِ

وَيَقْتُلُونَ

النَّبِيّ۪نَ

بِغَيْرِ

الْحَقِّۜ

ذٰلِكَ

بِمَا

عَصَوْا

وَكَانُوا

يَعْتَدُونَ۟

٦١

Ve-iż kultum yâ mûsâ len nasbira ‘alâ ta’âmin vâhidin fed’u lenâ rabbeke yuḣric lenâ mimmâ tunbitu-l-ardu min baklihâ vekiśśâ-ihâ vefûmihâ ve’adesihâ vebesalihâ(s) kâle etestebdilûne-lleżî huve ednâ billeżî huve ḣayr(un)(c) ihbitû misran fe-inne lekum mâ seeltum veduribet ‘aleyhimu-żżilletu velmeskenetu vebâû biġadabin mina(A)llâh(i)(k) żâlike bi-ennehum kânû yekfurûne bi-âyâti(A)llâhi veyaktulûne-nnebiyyîne biġayri-lhakk(i)(k) żâlike bimâ ‘asav vekânû ya’tedûn(e)

Hani siz, “Ey Mûsâ! Biz bir tek yiyecekle dayanamayacağız. Bizim için rabbine dua et de bize toprağın mahsullerinden; sebzelerinden, kabakgillerinden, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bitirsin” demiştiniz. Mûsâ ise, “İyiyi kötü ile değişmek mi istiyorsunuz? Şehre inin; istedikleriniz orada var” dedi. Zillete, fakru zarûrete mahkûm oldular; Allah’ın gazabına uğradılar. Bu durum, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerinin, bütün bunlar da isyan etmeleri ve haddi aşmalarının sonucuydu.

Bakara Suresi 62 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَالَّذ۪ينَ

هَادُوا

وَالنَّصَارٰى

وَالصَّابِـ۪ٔينَ

مَنْ

اٰمَنَ

بِاللّٰهِ

وَالْيَوْمِ

الْاٰخِرِ

وَعَمِلَ

صَالِحاً

فَلَهُمْ

اَجْرُهُمْ

عِنْدَ

رَبِّهِمْۖ

وَلَا

خَوْفٌ

عَلَيْهِمْ

وَلَا

هُمْ

يَحْزَنُونَ

٦٢

İnne-lleżîne âmenû velleżîne hâdû ve-nnesârâ ve-ssâbi-îne men âmene bi(A)llâhi velyevmi-l-âḣiri ve’amile sâlihan felehum ecruhum ‘inde rabbihim velâ ḣavfun ‘aleyhim velâ hum yahzenûn(e)

Şüphesiz, iman edenler; yahudilerden, hıristiyanlardan ve Sâbiîler’den de Allah’a ve âhiret gününe inanıp sâlih amel işleyenler için rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler.

Bakara Suresi 63 . Ayet

وَاِذْ

اَخَذْنَا

م۪يثَاقَكُمْ

وَرَفَعْنَا

فَوْقَكُمُ

الطُّورَۜ

خُذُوا

مَٓا

اٰتَيْنَاكُمْ

بِقُوَّةٍ

وَاذْكُرُوا

مَا

ف۪يهِ

لَعَلَّكُمْ

تَتَّقُونَ

٦٣

Ve-iż eḣażnâ mîśâkakum verafa’nâ fevkakumu-ttûra ḣużû mâ âteynâkum bikuvvetin veżkurû mâ fîhi le’allekum tettekûn(e)

Hatırlayın ki, sizden sağlam bir söz almış, üzerinize de dağı kaldırmıştık. “Size verdiğimizi sıkı tutun, onda bulunanları daima hatırlayın; umulur ki korunursunuz” (demiştik).

Bakara Suresi 64 . Ayet

ثُمَّ

تَوَلَّيْتُمْ

مِنْ

بَعْدِ

ذٰلِكَۚ

فَلَوْلَا

فَضْلُ

اللّٰهِ

عَلَيْكُمْ

وَرَحْمَتُهُ

لَكُنْتُمْ

مِنَ

الْخَاسِر۪ينَ

٦٤

Śumme tevelleytum min ba’di żâlike felevlâ fadlu(A)llâhi ‘aleykum verahmetuhu lekuntum mine-lḣâsirîn(e)

Bundan sonra yine döndünüz. Eğer Allah’ın keremi ve rahmeti üzerinizde olmasaydı muhakkak zarara uğrayanlardan olurdunuz.

Bakara Suresi 65 . Ayet

وَلَقَدْ

عَلِمْتُمُ

الَّذ۪ينَ

اعْتَدَوْا

مِنْكُمْ

فِي

السَّبْتِ

فَقُلْنَا

لَهُمْ

كُونُوا

قِرَدَةً

خَاسِـ۪ٔينَۚ

٦٥

Velekad ‘alimtumu-lleżîna’tedev minkum fî-ssebti fekulnâ lehum kûnû kiradeten ḣâsi-în(e)

İçinizden cumartesi günü hakkındaki hükmü çiğneyenleri elbette bilirsiniz. Bu yüzden onlara, “Aşağılık maymunlar olun!” demiştik.

Bakara Suresi 66 . Ayet

فَجَعَلْنَاهَا

نَكَالاً

لِمَا

بَيْنَ

يَدَيْهَا

وَمَا

خَلْفَهَا

وَمَوْعِظَةً

لِلْمُتَّق۪ينَ

٦٦

Fece’alnâhâ nekâlen limâ beyne yedeyhâ vemâ ḣalfehâ vemev’izaten lilmuttekîn(e)

Biz bunu, hem çağdaşlarına hem de sonradan gelenlere ibret veren bir ceza, müttakiler için de bir öğüt kıldık.

Bakara Suresi 67 . Ayet

وَاِذْ

قَالَ

مُوسٰى

لِقَوْمِه۪ٓ

اِنَّ

اللّٰهَ

يَأْمُرُكُمْ

اَنْ

تَذْبَحُوا

بَقَرَةًۜ

قَالُٓوا

اَتَتَّخِذُنَا

هُزُواًۜ

قَالَ

اَعُوذُ

بِاللّٰهِ

اَنْ

اَكُونَ

مِنَ

الْجَاهِل۪ينَ

٦٧

Ve-iż kâle mûsâ likavmihi inna(A)llâhe ye/murukum en teżbehû bekara(ten)(s) kâlû etetteḣiżunâ huzuvâ(en)(s) kâle e’ûżu bi(A)llâhi en ekûne mine-lcâhilîn(e)

Bir zaman Mûsâ kavmine, “Allah size bir inek kesmenizi emrediyor” demiş; onlar da “Bizimle alay mı ediyorsun!” demişlerdi. Mûsâ, “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım!” dedi.

Bakara Suresi 68 . Ayet

قَالُوا

ادْعُ

لَنَا

رَبَّكَ

يُبَيِّنْ

لَنَا

مَا

هِيَۜ

قَالَ

اِنَّهُ

يَقُولُ

اِنَّهَا

بَقَرَةٌ

لَا

فَارِضٌ

وَلَا

بِكْرٌۜ

عَوَانٌ

بَيْنَ

ذٰلِكَۜ

فَافْعَلُوا

مَا

تُؤْمَرُونَ

٦٨

Kâlû ud’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiy(e)(c) kâle innehu yekûlu innehâ bekaratun lâ fâridun velâ bikrun ‘avânun beyne żâlike(s) fef’alû mâ tu/merûn(e)

“Bizim adımıza rabbine dua et de onun nasıl olduğunu bize açıklasın” dediler. Mûsâ dedi ki: “Allah şöyle buyuruyor: ‘O, yaşlı da değil düve de değil; ikisinin arası bir inek olacak.’ Haydi, size emredileni yapın.”

Bakara Suresi 69 . Ayet

قَالُوا

ادْعُ

لَنَا

رَبَّكَ

يُبَيِّنْ

لَنَا

مَا

لَوْنُهَاۜ

قَالَ

اِنَّهُ

يَقُولُ

اِنَّهَا

بَقَرَةٌ

صَفْرَٓاءُۙ

فَاقِعٌ

لَوْنُهَا

تَسُرُّ

النَّاظِر۪ينَ

٦٩

Kâlû ud’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ levnuhâ(c) kâle innehu yekûlu innehâ bekaratun safrâu fâki’un levnuhâ tesurru-nnâzirîn(e)

“Bizim için rabbine dua et de renginin nasıl olacağını bize açıklasın” dediler. Mûsâ, “O buyuruyor ki: Rengi parlak sarı, bakanların içini açan bir inek olacak” dedi.

Bakara Suresi 70 . Ayet

قَالُوا

ادْعُ

لَنَا

رَبَّكَ

يُبَيِّنْ

لَنَا

مَا

هِيَۙ

اِنَّ

الْبَقَرَ

تَشَابَهَ

عَلَيْنَاۜ

وَاِنَّٓا

اِنْ

شَٓاءَ

اللّٰهُ

لَمُهْتَدُونَ

٧٠

Kâlû-d’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiye inne-lbekara teşâbehe ‘aleynâ ve-innâ in şâa(A)llâhu lemuhtedûn(e)

Yine, “Bizim için rabbine dua et de onun nasıl bir şey olduğunu bize iyice açıklasın; çünkü bu sığır bize ayırt edilemez geldi; inşallah doğrusunu buluruz” dediler.

Bakara Suresi 71 . Ayet

قَالَ

اِنَّهُ

يَقُولُ

اِنَّهَا

بَقَرَةٌ

لَا

ذَلُولٌ

تُث۪يرُ

الْاَرْضَ

وَلَا

تَسْقِي

الْحَرْثَۚ

مُسَلَّمَةٌ

لَا

شِيَةَ

ف۪يهَاۜ

قَالُوا

الْـٰٔنَ

جِئْتَ

بِالْحَقِّۜ

فَذَبَحُوهَا

وَمَا

كَادُوا

يَفْعَلُونَ۟

٧١

Kâle innehu yekûlu innehâ bekaratun lâżelûlun tuśîru-l-arda velâ teski-lharśe musellemetun lâ şiyete fîhâ (c)kâlu-l-âne ci/te bilhakk(i)(c) feżebehûhâ vemâ kâdû yef’alûn(e)

Mûsâ, “Rabbim şöyle buyuruyor, dedi: O, henüz boyunduruk altına alınıp yer sürmemiş, ekin sulamamış, serbest dolaşan ve alacası bulunmayan bir inektir.” “İşte şimdi doğrusunu anlattın” dediler ve ineği (bulup) kestiler, ama az daha (bunu) yapmayacaklardı.

Bakara Suresi 72 . Ayet

وَاِذْ

قَتَلْتُمْ

نَفْساً

فَادّٰرَءْتُمْ

ف۪يهَاۜ

وَاللّٰهُ

مُخْرِجٌ

مَا

كُنْتُمْ

تَكْتُمُونَۚ

٧٢

Ve-iż kateltum nefsen feddâra/tum fîhâ(s) ve(A)llâhu muḣricun mâ kuntum tektumûn(e)

Hani siz bir adam öldürmüştünüz de bu hususta birbirinize düşmüştünüz. Hâlbuki Allah sakladığınızı ortaya çıkaracaktı.

Bakara Suresi 73 . Ayet

فَقُلْنَا

اضْرِبُوهُ

بِبَعْضِهَاۜ

كَذٰلِكَ

يُحْـيِ

اللّٰهُ

الْمَوْتٰى

وَيُر۪يكُمْ

اٰيَاتِه۪

لَعَلَّكُمْ

تَعْقِلُونَ

٧٣

Fekulnâ-dribûhu biba’dihâ(c) keżâlike yuhyi(A)llâhu-lmevtâ veyurîkum âyâtihi le’allekum ta’kilûn(e)

Sonra “(kesilen ineğin) bir parçasıyla ölüye vurun” dedik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve düşünesiniz diye size âyetlerini gösterir.

Bakara Suresi 74 . Ayet

ثُمَّ

قَسَتْ

قُلُوبُكُمْ

مِنْ

بَعْدِ

ذٰلِكَ

فَهِيَ

كَالْحِجَارَةِ

اَوْ

اَشَدُّ

قَسْوَةًۜ

وَاِنَّ

مِنَ

الْحِجَارَةِ

لَمَا

يَتَفَجَّرُ

مِنْهُ

الْاَنْهَارُۜ

وَاِنَّ

مِنْهَا

لَمَا

يَشَّقَّقُ

فَيَخْرُجُ

مِنْهُ

الْمَٓاءُۜ

وَاِنَّ

مِنْهَا

لَمَا

يَهْبِطُ

مِنْ

خَشْيَةِ

اللّٰهِۜ

وَمَا

اللّٰهُ

بِغَافِلٍ

عَمَّا

تَعْمَلُونَ

٧٤

Śumme kaset kulûbukum min ba’di żâlike fehiye kelhicârati ev eşeddu kasve(ten)(c) ve-inne mine-lhicârati lemâ yetefecceru minhu-l-anhâr(u)(c) ve-inne minhâ lemâ yeşşekkaku feyeḣrucu minhu-lmâ(u)(c) ve-inne minhâ lemâ yehbitu min ḣaşyeti(A)llâh(i)(k) vema(A)llâhu biġâfilin ‘ammâ ta’melûn(e)

Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; artık kalpleriniz taş gibi, hatta daha da katıdır. Taşın öylesi var ki ondan ırmaklar kaynar; öylesi de var ki çatlayıp bağrından su fışkırır; bazı taşlar da var ki Allah korkusuyla yuvarlanıp düşer. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.

Bakara Suresi 75 . Ayet

اَفَتَطْمَعُونَ

اَنْ

يُؤْمِنُوا

لَكُمْ

وَقَدْ

كَانَ

فَر۪يقٌ

مِنْهُمْ

يَسْمَعُونَ

كَلَامَ

اللّٰهِ

ثُمَّ

يُحَرِّفُونَهُ

مِنْ

بَعْدِ

مَا

عَقَلُوهُ

وَهُمْ

يَعْلَمُونَ

٧٥

Efetetme’ûne en yu/minû lekum vekad kâne ferîkun minhum yesme’ûne kelâma(A)llâhi śümme yuharrifûnehu min ba’di mâ ‘akalûhu vehum ya’lemûn(e)

Şimdi (ey müminler!) onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onlardan bir zümre, Allah’ın kelâmını işitirler; sonra o kelâmı iyice anlamış olmalarına rağmen yine de bile bile onu tahrif ederlerdi.

Bakara Suresi 76 . Ayet

وَاِذَا

لَقُوا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

قَالُٓوا

اٰمَنَّاۚ

وَاِذَا

خَلَا

بَعْضُهُمْ

اِلٰى

بَعْضٍ

قَالُٓوا

اَتُحَدِّثُونَهُمْ

بِمَا

فَتَحَ

اللّٰهُ

عَلَيْكُمْ

لِيُحَٓاجُّوكُمْ

بِه۪

عِنْدَ

رَبِّكُمْۜ

اَفَلَا

تَعْقِلُونَ

٧٦

Ve-iżâ leku-lleżîne âmenû kâlû âmennâ ve-iżâ ḣalâ ba’duhum ilâ ba’din kâlû etuhaddiśûnehum bimâ feteha(A)llâhu ‘aleykum liyuhâccûkum bihi ‘inde rabbikum(c) efelâ ta’kilûn(e)

Onlar inananlarla karşılaştıklarında “İman ettik” derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında ise, “Allah’ın size açtıklarını (Tevrat’taki bilgileri) rabbiniz katında sizin aleyhinizde delil getirsinler diye mi onlara anlatıyorsunuz; bunları düşünemiyor musunuz!” derler.

Bakara Suresi 77 . Ayet

اَوَلَا

يَعْلَمُونَ

اَنَّ

اللّٰهَ

يَعْلَمُ

مَا

يُسِرُّونَ

وَمَا

يُعْلِنُونَ

٧٧

Eve lâ ya’lemûne enna(A)llâhe ya’lemu mâ yusirrûne vemâ yu’linûn(e)

Onlar bilmezler mi ki, gizlediklerini de açığa vurduklarını da Allah bilmektedir!

Bakara Suresi 78 . Ayet

وَمِنْهُمْ

اُمِّيُّونَ

لَا

يَعْلَمُونَ

الْكِتَابَ

اِلَّٓا

اَمَانِيَّ

وَاِنْ

هُمْ

اِلَّا

يَظُنُّونَ

٧٨

Veminhum ummiyyûne lâ ya’lemûne-lkitâbe illâ emâniyye ve-in hum illâ yazunnûn(e)

İçlerinde birtakım ümmîler vardır ki kitabı bilmezler; bütün bildikleri kuruntulardan ibarettir. Onlar sadece zan ve tahminde bulunurlar.

Bakara Suresi 79 . Ayet

فَوَيْلٌ

لِلَّذ۪ينَ

يَكْتُبُونَ

الْكِتَابَ

بِاَيْد۪يهِمْ

ثُمَّ

يَقُولُونَ

هٰذَا

مِنْ

عِنْدِ

اللّٰهِ

لِيَشْتَرُوا

بِه۪

ثَمَناً

قَل۪يلاًۜ

فَوَيْلٌ

لَهُمْ

مِمَّا

كَتَبَتْ

اَيْد۪يهِمْ

وَوَيْلٌ

لَهُمْ

مِمَّا

يَكْسِبُونَ

٧٩

Feveylun lilleżîne yektubûne-lkitâbe bi-eydîhim śümme yekûlûne hâżâ min ‘indi(A)llâhi liyeşterû bihi śemenen kalîlâ(en)(s) feveylun lehum mimmâ ketebet eydîhim veveylun lehum mimmâ yeksibûn(e)

Elleriyle kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için, “Bu Allah’ın katındandır” diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıkları yüzünden vay haline onların! Ve yapıp ettikleri yüzünden vay haline onların!

Bakara Suresi 80 . Ayet

وَقَالُوا

لَنْ

تَمَسَّنَا

النَّارُ

اِلَّٓا

اَيَّاماً

مَعْدُودَةًۜ

قُلْ

اَتَّخَذْتُمْ

عِنْدَ

اللّٰهِ

عَهْداً

فَلَنْ

يُخْلِفَ

اللّٰهُ

عَهْدَهُٓ

اَمْ

تَقُولُونَ

عَلَى

اللّٰهِ

مَا

لَا

تَعْلَمُونَ

٨٠

Ve kâlû len temessene-nnâru illâ eyyâmen ma’dûde(ten)(c) kul etteḣażtum ‘inda(A)llâhi ‘ahden felen yuḣlifa(A)llâhu ‘ahdeh(u)(s) em tekûlûne ‘ala(A)llâhi mâ lâ ta’lemûn(e)

“Sayılı birkaç gün dışında bize ateş dokunmayacak” dediler. De ki: “(Bu hususta) Allah’tan söz mü aldınız; -böyleyse Allah sözünden dönmeyecektir- yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?

Bakara Suresi 81 . Ayet

بَلٰى

مَنْ

كَسَبَ

سَيِّئَةً

وَاَحَاطَتْ

بِه۪

خَط۪ٓيـَٔتُهُ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

النَّارِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَالِدُونَ

٨١

Belâ men kesebe seyyi-eten veehâtat bihi ḣatî-etuhu feulâ-ike as-hâbu annâr(i)(s) hum fîhâ ḣâlidûn(e)

Hayır! Kim bir kötülük işler de kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte bu kimseler cehennemliktirler; onlar orada ebedî olarak kalırlar.

Bakara Suresi 82 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِ

اُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

الْجَنَّةِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَالِدُونَ۟

٨٢

Velleżîne âmenû ve’amilû-ssâlihâti ulâ-ike as-hâbu-lcenne(ti)(s) hum fîhâ ḣâlidûn(e)

İman edip hayırlı işler yapanlara gelince, onlar da cennetliktirler; onlar orada ebedî kalacaklardır.

Bakara Suresi 83 . Ayet

وَاِذْ

اَخَذْنَا

م۪يثَاقَ

بَن۪ٓي

اِسْرَٓائ۪لَ

لَا

تَعْبُدُونَ

اِلَّا

اللّٰهَ

وَبِالْوَالِدَيْنِ

اِحْسَاناً

وَذِي

الْقُرْبٰى

وَالْيَتَامٰى

وَالْمَسَاك۪ينِ

وَقُولُوا

لِلنَّاسِ

حُسْناً

وَاَق۪يمُوا

الصَّلٰوةَ

وَاٰتُوا

الزَّكٰوةَۜ

ثُمَّ

تَوَلَّيْتُمْ

اِلَّا

قَل۪يلاً

مِنْكُمْ

وَاَنْتُمْ

مُعْرِضُونَ

٨٣

Ve-iż eḣażnâ mîśâka benî isrâ-île lâ ta’budûne illa(A)llâhe vebilvâlideyni ihsânen veżi-lkurbâ velyetâmâ velmesâkîni vekûlû linnâsi husnen veakîmû-ssalâte veâtû-zzekâte śümme tevelleytum illâ kalîlen minkum veentum mu’ridûn(e)

Bir zamanlar biz İsrâiloğulları’ndan, “Yalnız Allah’a kulluk edeceksiniz; ana babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin” diyerek söz almıştık. Sonra, içinizden küçük bir kesim dışında, sözünüzden döndünüz; hâlâ da sırt çevirmektesiniz.

Bakara Suresi 84 . Ayet

وَاِذْ

اَخَذْنَا

م۪يثَاقَكُمْ

لَا

تَسْفِكُونَ

دِمَٓاءَكُمْ

وَلَا

تُخْرِجُونَ

اَنْفُسَكُمْ

مِنْ

دِيَارِكُمْ

ثُمَّ

اَقْرَرْتُمْ

وَاَنْتُمْ

تَشْهَدُونَ

٨٤

Ve-iż eḣażnâ mîśâkakum lâ tesfikûne dimâekum velâ tuḣricûne enfusekum min diyârikum śumme akrartum veentum teşhedûn(e)

Vaktiyle sizden, birbirinizin kanlarını dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair de söz almıştık. Siz de kabullene geldiniz. Hâlâ da (buna) şahitlik ediyorsunuz.

Bakara Suresi 85 . Ayet

ثُمَّ

اَنْتُمْ

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ

تَقْتُلُونَ

اَنْفُسَكُمْ

وَتُخْرِجُونَ

فَر۪يقاً

مِنْكُمْ

مِنْ

دِيَارِهِمْۘ

تَظَاهَرُونَ

عَلَيْهِمْ

بِالْاِثْمِ

وَالْعُدْوَانِۜ

وَاِنْ

يَأْتُوكُمْ

اُسَارٰى

تُفَادُوهُمْ

وَهُوَ

مُحَرَّمٌ

عَلَيْكُمْ

اِخْرَاجُهُمْۜ

اَفَتُؤْمِنُونَ

بِبَعْضِ

الْكِتَابِ

وَتَكْفُرُونَ

بِبَعْضٍۚ

فَمَا

جَزَٓاءُ

مَنْ

يَفْعَلُ

ذٰلِكَ

مِنْكُمْ

اِلَّا

خِزْيٌ

فِي

الْحَيٰوةِ

الدُّنْيَاۚ

وَيَوْمَ

الْقِيٰمَةِ

يُرَدُّونَ

اِلٰٓى

اَشَدِّ

الْعَذَابِۜ

وَمَا

اللّٰهُ

بِغَافِلٍ

عَمَّا

تَعْمَلُونَ

٨٥

Śumme entum hâulâ-i taktulûne enfusekum vetuḣricûne ferîkan minkum min diyârihim tezâherûne ‘aleyhim bil-iśmi vel’udvâni ve-in ye/tûkum usârâ tufâdûhum vehuve muharramun ‘aleykum iḣrâcuhum(c) efetu/minûne biba’di-lkitâbi vetekfurûne biba’d(in)(c) femâ cezâu men yef’alu żâlike minkum illâ ḣizyun fi-lhayâti-ddunyâ veyevme-lkiyâmeti yuraddûne ilâ eşeddi-l’ażâb(i)(k) vema(A)llâhu biġâfilin ‘ammâ ta’melûn(e)

Sonra işte şimdi sizler birbirinizi öldürüyorsunuz; içinizden bir kesimi yurtlarından sürüyor, onlara karşı kötülük ve düşmanlıkta birbirinize arka çıkıyorsunuz. Esirler olarak size geldiklerinde de fidye verip kendilerini kurtarıyorsunuz. Hâlbuki onları sürgün etmek size haram kılınmıştı. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bu şekilde davranan birinin dünya hayatındaki cezası ancak rezil rüsvâ olmaktır; kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine itilirler. Allah sizin yapmakta olduğunuzdan habersiz değildir.

Bakara Suresi 86 . Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

اشْتَرَوُا

الْحَيٰوةَ

الدُّنْيَا

بِالْاٰخِرَةِۘ

فَلَا

يُخَفَّفُ

عَنْهُمُ

الْعَذَابُ

وَلَا

هُمْ

يُنْصَرُونَ۟

٨٦

Ulâ-ike-lleżîne-şteravu-lhayâte-ddunyâ bil-âḣirat(i)(s) felâ yuḣaffefu ‘anhumu-l’ażâbu velâ hum yunsarûn(e)

İşte onlar, âhiret karşılığında dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne azapları hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir.

Bakara Suresi 87 . Ayet

وَلَقَدْ

اٰتَيْنَا

مُوسَى

الْكِتَابَ

وَقَفَّيْنَا

مِنْ

بَعْدِه۪

بِالرُّسُلِ

وَاٰتَيْنَا

ع۪يسَى

ابْنَ

مَرْيَمَ

الْبَيِّنَاتِ

وَاَيَّدْنَاهُ

بِرُوحِ

الْقُدُسِۜ

اَفَكُلَّمَا

جَٓاءَكُمْ

رَسُولٌ

بِمَا

لَا

تَهْوٰٓى

اَنْفُسُكُمُ

اسْتَكْبَرْتُمْۚ

فَفَر۪يقاً

كَذَّبْتُمْۘ

وَفَر۪يقاً

تَقْتُلُونَ

٨٧

Velekad âteynâ mûsâ-lkitâbe vekaffeynâ min ba’dihi bi-rrusul(i)(c) veâteynâ ‘îsâ-bne meryeme-lbeyyinâti veeyyednâhu birûhi-lkudus(i)(k) efekullemâ câekum rasûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumu-stekbertum feferîkan keżżebtum veferîkan taktulûn(e)

Andolsun biz Mûsâ’ya kitabı verdik. Ondan sonra da ardarda peygamberler gönderdik. Meryem Oğlu Îsâ’ya da açık kanıtlar verdik ve onu Rûhulkudüs ile destekledik. Ama ne zaman size bir peygamber nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiyse büyüklendiniz, kimini yalanladınız, kimini de öldürdünüz, doğru değil mi?

Bakara Suresi 88 . Ayet

وَقَالُوا

قُلُوبُنَا

غُلْفٌۜ

بَلْ

لَعَنَهُمُ

اللّٰهُ

بِكُفْرِهِمْ

فَقَل۪يلاً

مَا

يُؤْمِنُونَ

٨٨

Ve kâlû kulûbunâ ġulf(un)(c) bel le’anehumu(A)llâhu bikufrihim fekalîlen mâ yu/minûn(e)

Yahudiler “Kalplerimiz perdelidir!” dediler. Aksine, inkârları sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir; o yüzden çok az inanırlar.

Bakara Suresi 89 . Ayet

وَلَمَّا

جَٓاءَهُمْ

كِتَابٌ

مِنْ

عِنْدِ

اللّٰهِ

مُصَدِّقٌ

لِمَا

مَعَهُمْۙ

وَكَانُوا

مِنْ

قَبْلُ

يَسْتَفْتِحُونَ

عَلَى

الَّذ۪ينَ

كَفَرُواۚ

فَلَمَّا

جَٓاءَهُمْ

مَا

عَرَفُوا

كَفَرُوا

بِه۪ۘ

فَلَعْنَةُ

اللّٰهِ

عَلَى

الْكَافِر۪ينَ

٨٩

Velemmâ câehum kitâbun min ‘indi(A)llâhi musaddikun limâ me’ahum vekânû min kablu yesteftihûne ‘ale-lleżîne keferû felemmâ câehum mâ ‘arafû keferû bih(i)(c) fela’netu(A)llâhi ‘ale-lkâfirîn(e)

Onlara Allah katından ellerindekini (Tevrat) doğrulayan bir kitap gelince, daha önce kâfirlere karşı zafer isterlerken işte şimdi bilip tanıdıkları (Kur’an) kendilerine gelince onu inkâr ettiler. Allah’ın lâneti böyle inkârcılaradır.

Bakara Suresi 90 . Ayet

بِئْسَمَا

اشْتَرَوْا

بِه۪ٓ

اَنْفُسَهُمْ

اَنْ

يَكْفُرُوا

بِمَٓا

اَنْزَلَ

اللّٰهُ

بَغْياً

اَنْ

يُنَزِّلَ

اللّٰهُ

مِنْ

فَضْلِه۪

عَلٰى

مَنْ

يَشَٓاءُ

مِنْ

عِبَادِه۪ۚ

فَبَٓاؤُ۫

بِغَضَبٍ

عَلٰى

غَضَبٍۜ

وَلِلْكَافِر۪ينَ

عَذَابٌ

مُه۪ينٌ

٩٠

Bi/semâ-şterav bihi enfusehum en yekfurû bimâ enzela(A)llâhu baġyen en yunezzila(A)llâhu min fadlihi ‘alâ men yeşâu min ‘ibâdih(i)(s) febâû biġadabin ‘alâ ġadab(in)(c) velilkâfirîne ‘ażâbun muhîn(un)

Allah’ın, kullarından dilediğine peygamberlik ihsan etmesini kıskandıkları için Allah’ın indirdiğini inkâr ederek kendilerini harcamaları ne kötü! Böylece onlar gazap üstüne gazaba uğradılar. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır.

Bakara Suresi 91 . Ayet

وَاِذَا

ق۪يلَ

لَهُمْ

اٰمِنُوا

بِمَٓا

اَنْزَلَ

اللّٰهُ

قَالُوا

نُؤْمِنُ

بِمَٓا

اُنْزِلَ

عَلَيْنَا

وَيَكْفُرُونَ

بِمَا

وَرَٓاءَهُ

وَهُوَ

الْحَقُّ

مُصَدِّقاً

لِمَا

مَعَهُمْۜ

قُلْ

فَلِمَ

تَقْتُلُونَ

اَنْبِيَٓاءَ

اللّٰهِ

مِنْ

قَبْلُ

اِنْ

كُنْتُمْ

مُؤْمِن۪ينَ

٩١

Ve-iżâ kîle lehum âminû bimâ enzela(A)llâhu kâlû nu/minu bimâ unzile ‘aleynâ veyekfurûne bimâ verâehu vehuve-lhakku musaddikan limâ me’ahum(k) kul felime taktulûne enbiyâa(A)llâhi min kablu in kuntum mu/minîn(e)

Kendilerine, “Allah’ın indirdiğine iman edin” denilince, “Biz sadece bize indirilene inanırız” derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Hâlbuki o Kur’an, kendi ellerinde bulunan Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gelmiş hak kitaptır. (Resulüm!) Onlara de ki: “Şayet siz gerçekten inanıyor idiyseniz daha önce Allah’ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?”

Bakara Suresi 92 . Ayet

وَلَقَدْ

جَٓاءَكُمْ

مُوسٰى

بِالْبَيِّنَاتِ

ثُمَّ

اتَّخَذْتُمُ

الْعِجْلَ

مِنْ

بَعْدِه۪

وَاَنْتُمْ

ظَالِمُونَ

٩٢

Velekad câekum mûsâ bilbeyyinâti śumme-tteḣażtumu-l’icle min ba’dihi veentum zâlimûn(e)

Andolsun Mûsâ size apaçık mûcizeler getirmişti. Sonra onun ardından haksızlıkla (altın) buzağıyı put edindiniz.

Bakara Suresi 93 . Ayet

وَاِذْ

اَخَذْنَا

م۪يثَاقَكُمْ

وَرَفَعْنَا

فَوْقَكُمُ

الطُّورَۜ

خُذُوا

مَٓا

اٰتَيْنَاكُمْ

بِقُوَّةٍ

وَاسْمَعُواۜ

قَالُوا

سَمِعْنَا

وَعَصَيْنَا

وَاُشْرِبُوا

ف۪ي

قُلُوبِهِمُ

الْعِجْلَ

بِكُفْرِهِمْۜ

قُلْ

بِئْسَمَا

يَأْمُرُكُمْ

بِه۪ٓ

ا۪يمَانُكُمْ

اِنْ

كُنْتُمْ

مُؤْمِن۪ينَ

٩٣

Ve-iż eḣażnâ mîśâkakum verafa’nâ fevkakumu-ttûra ḣużû mââteynâkum bikuvvetin vesme’û(s) kâlû semi’nâ ve’asaynâ ve uşribû fî kulûbihimu-l’icle bikufrihim(c) kul bi/semâ ye/murukum bihi îmânukum in kuntum mu/minîn(e)

Hatırlayın ki sizden sağlam bir söz almış, dağı da üzerinize kaldırmıştık. “Size verdiklerimize sımsıkı sarılın, söylenenlere kulak verin” demiştik. Onlar, “İşittik ve isyan ettik!” dediler. İnkârları yüzünden kalpleri buzağı sevgisiyle dopdoluydu. De ki: “Eğer böyle inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!”

Bakara Suresi 94 . Ayet

قُلْ

اِنْ

كَانَتْ

لَكُمُ

الدَّارُ

الْاٰخِرَةُ

عِنْدَ

اللّٰهِ

خَالِصَةً

مِنْ

دُونِ

النَّاسِ

فَتَمَنَّوُا

الْمَوْتَ

اِنْ

كُنْتُمْ

صَادِق۪ينَ

٩٤

Kul in kânet lekumu-ddâru-l-âḣiratu ‘inda(A)llâhi ḣâlisaten min dûni-nnâsi fetemennevu-lmevte in kuntum sâdikîn(e)

Onlara, “Şayet Allah katında, âhiret yurdu diğer insanlara değil de yalnız size ait ise ve bu iddianızda doğruysanız haydi ölümü isteyin bakalım!” de.

Bakara Suresi 95 . Ayet

وَلَنْ

يَتَمَنَّوْهُ

اَبَداً

بِمَا

قَدَّمَتْ

اَيْد۪يهِمْۜ

وَاللّٰهُ

عَل۪يمٌ

بِالظَّالِم۪ينَ

٩٥

Velen yetemennevhu ebeden bimâkaddemet eydîhim(k) va(A)llâhu ‘alîmun bi-zzâlimîn(e)

Kendi elleriyle yapıp ettikleri işler sebebiyle hiçbir zaman ölümü temenni etmeyeceklerdir. Allah zalimleri iyi bilir.

Bakara Suresi 96 . Ayet

وَلَتَجِدَنَّهُمْ

اَحْرَصَ

النَّاسِ

عَلٰى

حَيٰوةٍۚ

وَمِنَ

الَّذ۪ينَ

اَشْرَكُوا

يَوَدُّ

اَحَدُهُمْ

لَوْ

يُعَمَّرُ

اَلْفَ

سَنَةٍۚ

وَمَا

هُوَ

بِمُزَحْزِحِه۪

مِنَ

الْعَذَابِ

اَنْ

يُعَمَّرَۜ

وَاللّٰهُ

بَص۪يرٌ

بِمَا

يَعْمَلُونَ۟

٩٦

Veletecidennehum ehrasa-nnâsi ‘alâ hayâtin vemine-lleżîne eşrakû(c) yeveddu ehaduhum lev yu’ammeru elfe senetin vemâ huve bimuzehzihihi mine-l’ażâbi en yu’ammer(a)(c) va(A)llâhu basîrun bimâ ya’melûn(e)

Yemin olsun ki, onları insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun; müşriklerden de çok; her biri ister ki bin sene yaşasın. Oysa çok yaşatılması hiç kimseyi azaptan kurtaramaz. Allah onların yapmakta olduklarını eksiksiz görür.

Bakara Suresi 97 . Ayet

قُلْ

مَنْ

كَانَ

عَدُواًّ

لِجِبْر۪يلَ

فَاِنَّهُ

نَزَّلَهُ

عَلٰى

قَلْبِكَ

بِاِذْنِ

اللّٰهِ

مُصَدِّقاً

لِمَا

بَيْنَ

يَدَيْهِ

وَهُدًى

وَبُشْرٰى

لِلْمُؤْمِن۪ينَ

٩٧

Kul men kâne ‘aduvven licibrîle fe-innehu nezzelehu ‘alâ kalbike bi-iżni(A)llâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi vehuden vebuşrâ lilmu/minîn(e)

Söyle (yahudilere): Cebrâil’e kim düşmansa bilsin ki, Allah’ın izniyle önce gelen kitapları doğrulayıcı, müminler için bir hidayet rehberi ve müjdeci olarak Kur’an’ı senin kalbine indiren odur.

Bakara Suresi 98 . Ayet

مَنْ

كَانَ

عَدُواًّ

لِلّٰهِ

وَمَلٰٓئِكَتِه۪

وَرُسُلِه۪

وَجِبْر۪يلَ

وَم۪يكَالَ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

عَدُوٌّ

لِلْكَافِر۪ينَ

٩٨

Men kâne ‘aduvven li(A)llâhi vemelâ-iketihi verusulihi vecibrîle vemîkâle fe-inna(A)llâhe ‘aduvvun lilkâfirîn(e)

Her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâil’e ve Mîkâil’e düşman ise bilsin ki Allah da inkârcıların düşmanıdır.

Bakara Suresi 99 . Ayet

وَلَقَدْ

اَنْزَلْـنَٓا

اِلَيْكَ

اٰيَاتٍ

بَيِّنَاتٍۚ

وَمَا

يَكْفُرُ

بِهَٓا

اِلَّا

الْفَاسِقُونَ

٩٩

Velekad enzelnâ ileyke âyâtin beyyinât(in)(s) vemâ yekfuru bihâ ille-lfâsikûn(e)

Andolsun ki sana apaçık âyetler indirdik. Onları ancak fâsıklar inkâr eder.

Bakara Suresi 100 . Ayet

اَوَكُلَّمَا

عَاهَدُوا

عَهْداً

نَبَذَهُ

فَر۪يقٌ

مِنْهُمْۜ

بَلْ

اَكْثَرُهُمْ

لَا

يُؤْمِنُونَ

١٠٠

Eve kullemâ ‘âhedû ‘ahden nebeżehu ferîkun minhum(c) bel ekśeruhum lâ yu/minûn(e)

Ne zaman onlar bir söz verdilerse yine kendilerinden bir grup onu bozup bir kenara atmadı mı? Zaten onların çoğu iman etmezler.

Bakara Suresi 101 . Ayet

وَلَمَّا

جَٓاءَهُمْ

رَسُولٌ

مِنْ

عِنْدِ

اللّٰهِ

مُصَدِّقٌ

لِمَا

مَعَهُمْ

نَبَذَ

فَر۪يقٌ

مِنَ

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

الْكِتَابَۗ

كِتَابَ

اللّٰهِ

وَرَٓاءَ

ظُهُورِهِمْ

كَاَنَّهُمْ

لَا

يَعْلَمُونَ

١٠١

Velemmâ câehum rasûlun min ‘indi(A)llâhi musaddikun limâ me’ahum nebeże ferîkun mine-lleżîne ûtu-lkitâbe kitâba(A)llâhi verâe zuhûrihim keennehum lâ ya’lemûn(e)

Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı (Tevrat) tasdik edici bir elçi gelince Ehl-i kitabın bir kısmı, Allah’ın kitabını sanki bilmiyorlarmış gibi arkalarına atıp terk ettiler.

Bakara Suresi 102 . Ayet

وَاتَّـبَعُوا

مَا

تَتْلُوا

الشَّيَاط۪ينُ

عَلٰى

مُلْكِ

سُلَيْمٰنَۚ

وَمَا

كَفَرَ

سُلَيْمٰنُ

وَلٰكِنَّ

الشَّيَاط۪ينَ

كَفَرُوا

يُعَلِّمُونَ

النَّاسَ

السِّحْرَۗ

وَمَٓا

اُنْزِلَ

عَلَى

الْمَلَكَيْنِ

بِبَابِلَ

هَارُوتَ

وَمَارُوتَۜ

وَمَا

يُعَلِّمَانِ

مِنْ

اَحَدٍ

حَتّٰى

يَقُولَٓا

اِنَّمَا

نَحْنُ

فِتْنَةٌ

فَلَا

تَكْفُرْۜ

فَيَتَعَلَّمُونَ

مِنْهُمَا

مَا

يُفَرِّقُونَ

بِه۪

بَيْنَ

الْمَرْءِ

وَزَوْجِه۪ۜ

وَمَا

هُمْ

بِضَٓارّ۪ينَ

بِه۪

مِنْ

اَحَدٍ

اِلَّا

بِاِذْنِ

اللّٰهِۜ

وَيَتَعَلَّمُونَ

مَا

يَضُرُّهُمْ

وَلَا

يَنْفَعُهُمْۜ

وَلَقَدْ

عَلِمُوا

لَمَنِ

اشْتَرٰيهُ

مَا

لَهُ

فِي

الْاٰخِرَةِ

مِنْ

خَلَاقٍ۠

وَلَبِئْسَ

مَا

شَرَوْا

بِه۪ٓ

اَنْفُسَهُمْۜ

لَوْ

كَانُوا

يَعْلَمُونَ

١٠٢

Vettebe’û mâ tetlû-şşeyâtînu ‘alâ mulki suleymân(e)(s) vemâ kefera suleymânu velâkinne-şşeyâtîne keferû yu’allimûne-nnâse-ssihra vemâ unzile ‘ale-lmelekeyni bibâbile hârûte vemârût(e)(c) vemâ yu’allimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun felâ tekfur(s) feyete’allemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihi beyne-lmer-i vezevcih(i)(c) vemâ hum bidârrîne bihi min ehadin illâ bi-iżni(A)llâh(i)(c) veyete’allemûne mâ yedurruhum velâ yenfe’uhum(c) velekad ‘alimû lemeni-şterâhu mâ lehu fi-l-âḣirati min ḣalâk(in)(c) velebi/se mâ şerav bihi enfusehum(c) lev kânû ya’lemûn(e)

Onlar, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurup söylediklerine uydular. Gerçek şu ki Süleyman kâfir olmadı, fakat şeytanlar kâfir oldular; çünkü insanlara sihri, Bâbil’de iki meleğe, Hârût’la Mârût’a indirileni öğretiyorlardı. Hâlbuki bu iki melek, “Biz ancak imtihan vasıtasıyız; sakın küfre sapma!” demedikçe hiç kimseye bilgi vermezlerdi. Fakat onlar bu iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa Allah’ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Yine de kendilerine fayda sağlayanı değil zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu (sihri) satın alan kimsenin âhiretten nasibi olmadığını çok iyi biliyorlardı. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür, bir bilselerdi!

Bakara Suresi 103 . Ayet

وَلَوْ

اَنَّهُمْ

اٰمَنُوا

وَاتَّقَوْا

لَمَثُوبَةٌ

مِنْ

عِنْدِ

اللّٰهِ

خَيْرٌۜ

لَوْ

كَانُوا

يَعْلَمُونَ۟

١٠٣

Velev ennehum âmenû vettekav lemeśûbetun min ‘indi(A)llâhi ḣayr(un)(s) lev kânû ya’lemûn(e)

Eğer onlar iman edip kendilerini kötülükten korusalardı şüphesiz Allah tarafından verilecek sevap daha hayırlı olacaktı. Keşke bunu bilselerdi!

Bakara Suresi 104 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

لَا

تَقُولُوا

رَاعِنَا

وَقُولُوا

انْظُرْنَا

وَاسْمَعُواۜ

وَلِلْكَافِر۪ينَ

عَذَابٌ

اَل۪يمٌ

١٠٤

Yâ eyyuhe-lleżîne âmenû lâ tekûlû râ’inâ vekûlû-nzurnâ vesme’û(k) velilkâfirîne ‘ażâbun elîm(un)

Ey iman edenler! "Râinâ" (bizi gözet) demeyin, "unzurnâ" (bize bak) deyin ve dinleyin. Kafirler için acıklı bir azap vardır.

Bakara Suresi 105 . Ayet

مَا

يَوَدُّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

مِنْ

اَهْلِ

الْكِتَابِ

وَلَا الْمُشْرِك۪ينَ

اَنْ

يُنَزَّلَ

عَلَيْكُمْ

مِنْ

خَيْرٍ

مِنْ

رَبِّكُمْۜ

وَاللّٰهُ

يَخْتَصُّ

بِرَحْمَتِه۪

مَنْ

يَشَٓاءُۜ

وَاللّٰهُ

ذُوالْفَضْلِ

الْعَظ۪يمِ

١٠٥

Mâ yeveddu-lleżîne keferû min ehli-lkitâbi vele-lmuşrikîne en yunezzele ‘aleykum min ḣayrin min rabbikum(k) va(A)llâhu yaḣtessu birahmetihi men yeşâu va(A)llâhu żu-lfadli-l’azîm(i)

Ne Kitab ehlinden inkâr edenler ve ne de Allah'a ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini isterler. Oysa Allah rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir.

Bakara Suresi 106 . Ayet

مَا

نَنْسَخْ

مِنْ

اٰيَةٍ

اَوْ

نُنْسِهَا

نَأْتِ

بِخَيْرٍ

مِنْهَٓا

اَوْ

مِثْلِهَاۜ

اَلَمْ

تَعْلَمْ

اَنَّ

اللّٰهَ

عَلٰى

كُلِّ

شَيْءٍ

قَد۪يرٌ

١٠٦

Mâ nensaḣ min âyetin ev nunsihâ ne/ti biḣayrin minhâ ev miślihâ(k) elem ta’lem enna(A)llâhe ‘alâ kulli şey-in kadîr(un)

Biz bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak, mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kādirdir.

Bakara Suresi 107 . Ayet

اَلَمْ

تَعْلَمْ

اَنَّ

اللّٰهَ

لَهُ

مُلْكُ

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِۜ

وَمَا

لَكُمْ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِ

مِنْ

وَلِيٍّ

وَلَا

نَص۪يرٍ

١٠٧

Elem ta’lem enna(A)llâhe lehu mulku-ssemâvâti vel-ard(i)(k) vemâ lekum min dûni(A)llâhi min veliyyin velâ nesîr(in)

Yine bilmez misin ki göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnız Allah’ındır. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de yardımcı vardır.

Bakara Suresi 108 . Ayet

اَمْ

تُر۪يدُونَ

اَنْ

تَسْـَٔلُوا

رَسُولَكُمْ

كَمَا

سُئِلَ

مُوسٰى

مِنْ

قَبْلُۜ

وَمَنْ

يَتَبَدَّلِ

الْكُفْرَ

بِالْا۪يمَانِ

فَقَدْ

ضَلَّ

سَوَٓاءَ

السَّب۪يلِ

١٠٨

Em turîdûne en tes-elû rasûlekum kemâ su-ile mûsâ min kabl(u)(k) vemen yetebeddeli-lkufra bil-îmâni fekad dalle sevâe-ssebîl(i)

Yoksa daha önce Mûsâ’ya sorulduğu gibi siz de peygamberinize sorular sormak mı istiyorsunuz? Kim imanı küfre değişirse şüphesiz dosdoğru yoldan sapmış olur.

Bakara Suresi 109 . Ayet

وَدَّ

كَث۪يرٌ

مِنْ

اَهْلِ

الْكِتَابِ

لَوْ

يَرُدُّونَكُمْ

مِنْ

بَعْدِ

ا۪يمَانِكُمْ

كُفَّاراًۚ

حَسَداً

مِنْ

عِنْدِ

اَنْفُسِهِمْ

مِنْ

بَعْدِ

مَا

تَبَيَّنَ

لَهُمُ

الْحَقُّۚ

فَاعْفُوا

وَاصْفَحُوا

حَتّٰى

يَأْتِيَ

اللّٰهُ

بِاَمْرِه۪ۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

عَلٰى

كُلِّ

شَيْءٍ

قَد۪يرٌ

١٠٩

Vedde keśîrun min ehli-lkitâbi lev yeruddûnekum min ba’di îmânikum kuffâran haseden min ‘indi enfusihim min ba’di mâ tebeyyene lehumu-lhakk(u)(s) fa’fû vesfehû hattâ ye/tiya(A)llâhu bi-emrih(i)(s) inna(A)llâhe ‘alâ kulli şey-in kadîr(un)

Ehl-i kitap’tan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki haset duygusundan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah hükmünü ortaya koyuncaya kadar affedin ve hoşgörün. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.

Bakara Suresi 110 . Ayet

وَاَق۪يمُوا

الصَّلٰوةَ

وَاٰتُوا

الزَّكٰوةَۜ

وَمَا

تُقَدِّمُوا

لِاَنْفُسِكُمْ

مِنْ

خَيْرٍ

تَجِدُوهُ

عِنْدَ

اللّٰهِۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

بَص۪يرٌ

١١٠

Veekîmû assalâte veâtû-zzekâ(te)(c) vemâ tukaddimû li-enfusikum min ḣayrin tecidûhu ‘inda(A)llâh(i)(k) inna(A)llâhe bimâ ta’melûne basîr(un)

Namazı kılın, zekâtı verin. Önceden kendiniz için ne hayır yaparsanız onu Allah katında bulursunuz. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı eksiksiz görür.

Bakara Suresi 111 . Ayet

وَقَالُوا

لَنْ

يَدْخُلَ

الْجَنَّةَ

اِلَّا

مَنْ

كَانَ

هُوداً

اَوْ

نَصَارٰىۜ

تِلْكَ

اَمَانِيُّهُمْۜ

قُلْ

هَاتُوا

بُرْهَانَكُمْ

اِنْ

كُنْتُمْ

صَادِق۪ينَ

١١١

Ve kâlû len yedḣule-lcennete illâ men kâne hûden ev nesârâ(k) tilke emâniyyuhum(k) kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikîn(e)

Onlar, “Yahudi veya hıristiyan olanlar hariç, hiç kimse cennete giremeyecek” dediler. Bu onların kuruntusudur. De ki: “Eğer sözünüzde doğru iseniz kesin kanıtınızı getirin!”

Bakara Suresi 112 . Ayet

بَلٰى

مَنْ

اَسْلَمَ

وَجْهَهُ

لِلّٰهِ

وَهُوَ

مُحْسِنٌ

فَلَهُٓ

اَجْرُهُ

عِنْدَ

رَبِّه۪ۖ

وَلَا

خَوْفٌ

عَلَيْهِمْ

وَلَا

هُمْ

يَحْزَنُونَ۟

١١٢

Belâ men esleme vechehu li(A)llâhi vehuve muhsinun felehu ecruhu ‘inde rabbihi velâ ḣavfun ‘aleyhim velâ hum yahzenûn(e)

Bilâkis, kim güzel niyet ve davranış sahibi olarak kendini Allah’a teslim ederse rabbinin katında onun mükâfatı vardır. Öylelerine korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de.

Bakara Suresi 113 . Ayet

وَقَالَتِ

الْيَهُودُ

لَيْسَتِ

النَّصَارٰى

عَلٰى

شَيْءٍۖ

وَقَالَتِ

النَّصَارٰى

لَيْسَتِ

الْيَهُودُ

عَلٰى

شَيْءٍۙ

وَهُمْ

يَتْلُونَ

الْكِتَابَۜ

كَذٰلِكَ

قَالَ

الَّذ۪ينَ

لَا

يَعْلَمُونَ

مِثْلَ

قَوْلِهِمْۚ

فَاللّٰهُ

يَحْكُمُ

بَيْنَهُمْ

يَوْمَ

الْقِيٰمَةِ

ف۪يمَا

كَانُوا

ف۪يهِ

يَخْتَلِفُونَ

١١٣

Vekâleti-lyehûdu leyseti-nnesârâ ‘alâ şey-in vekâleti-nnesârâ leyseti-lyehûdu ‘alâ şey-in vehum yetlûne-lkitâb(e)(k) keżâlikekâle-lleżîne lâ ya’lemûne miśle kavlihim(c) fe(A)llâhu yahkumu beynehum yevme-lkiyâmeti fîmâ kânû fîhi yaḣtelifûn(e)

Yahudiler, "Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller" dediler. Hıristiyanlar da, "Yahudiler bir temel üzerinde değiller" dediler. Oysa hepsi Kitab'ı okuyorlar.(Kitab'ı) bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, hükmü Allah verecektir.

Bakara Suresi 114 . Ayet

وَمَنْ

اَظْلَمُ

مِمَّنْ

مَنَعَ

مَسَاجِدَ

اللّٰهِ

اَنْ

يُذْكَرَ

ف۪يهَا

اسْمُهُ

وَسَعٰى

ف۪ي

خَرَابِهَاۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

مَا

كَانَ

لَهُمْ

اَنْ

يَدْخُلُوهَٓا

اِلَّا

خَٓائِف۪ينَۜ

لَهُمْ

فِي

الدُّنْيَا

خِزْيٌ

وَلَهُمْ

فِي

الْاٰخِرَةِ

عَذَابٌ

عَظ۪يمٌ

١١٤

Vemen azlemu mimmen mene’a mesâcida(A)llâhi en yużkera fîhâ-smuhu vese’â fî ḣarâbihâ(c) ulâ-ike mâ kâne lehum en yedḣulûhâ illâ ḣâ-ifîn(e)(c) lehum fî-ddunyâ ḣizyun velehum fi-l-âḣirati ‘ażâbun ‘azîm(un)

Allah'ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır.

Bakara Suresi 115 . Ayet

وَلِلّٰهِ

الْمَشْرِقُ

وَالْمَغْرِبُ

فَاَيْنَمَا

تُوَلُّوا

فَثَمَّ

وَجْهُ

اللّٰهِۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

وَاسِعٌ

عَل۪يمٌ

١١٥

Veli(A)llâhi-lmeşriku velmaġrib(u)(c) feeynemâ tuvellû feśemme vechu(A)llâh(i)(c) inna(A)llâhe vâsi’un ‘alîm(un)

Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah'ındır. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.

Bakara Suresi 116 . Ayet

وَقَالُوا

اتَّخَذَ

اللّٰهُ

وَلَداًۙ

سُبْحَانَهُۜ

بَلْ

لَهُ

مَا

فِي

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِۜ

كُلٌّ

لَهُ

قَانِتُونَ

١١٦

Ve kâlû-teḣaża(A)llâhu veledâ(en)(k) subhâneh(u)(s) bel lehu mâ fî-ssemâvâti vel-ard(i)(s) kullun lehu kânitûn(e)

"Allah, çocuk edindi" dediler. O, bundan uzaktır. Hayır! Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ındır. Hepsi O'na boyun eğmiştir.

Bakara Suresi 117 . Ayet

بَد۪يعُ

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِۜ

وَاِذَا

قَضٰٓى

اَمْراً

فَاِنَّمَا

يَقُولُ

لَهُ

كُنْ

فَيَكُونُ

١١٧

Bedî’u assemâvâti vel-ard(i)(c) ve-iżâ kadâ emran fe-innemâ yekûlu lehu kun feyekûn(u)

O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece "ol" der, o da hemen oluverir.

Bakara Suresi 118 . Ayet

وَقَالَ

الَّذ۪ينَ

لَا

يَعْلَمُونَ

لَوْلَا

يُكَلِّمُنَا

اللّٰهُ

اَوْ

تَأْت۪ينَٓا

اٰيَةٌۜ

كَذٰلِكَ

قَالَ

الَّذ۪ينَ

مِنْ

قَبْلِهِمْ

مِثْلَ

قَوْلِهِمْۜ

تَشَابَهَتْ

قُلُوبُهُمْۜ

قَدْ

بَيَّنَّا

الْاٰيَاتِ

لِقَوْمٍ

يُوقِنُونَ

١١٨

Vekâle-lleżîne lâ ya’lemûne levlâ yukellimuna(A)llâhu ev te/tînâ âye(tun)(k) keżâlike kâle-lleżîne min kablihim miśle kavlihim teşâbehet kulûbuhum(k) kad beyyenne-l-âyâti likavmin yûkinûn(e)

Bilmeyenler, "Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!" derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları) birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık.

Bakara Suresi 119 . Ayet

اِنَّٓا

اَرْسَلْنَاكَ

بِالْحَقِّ

بَش۪يراً

وَنَذ۪يراًۙ

وَلَا

تُسْـَٔلُ

عَنْ

اَصْحَابِ

الْجَح۪يمِ

١١٩

İnnâ erselnâke bilhakki beşîran veneżîrâ(an)(s) velâ tus-elu ‘an ashâbi-lcehîm(i)

Şüphesiz biz seni hak ile; müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemlik olanlardan sorumlu tutulacak değilsin.

Bakara Suresi 120 . Ayet

وَلَنْ

تَرْضٰى

عَنْكَ

الْيَهُودُ

وَلَا

النَّصَارٰى

حَتّٰى

تَتَّبِعَ

مِلَّتَهُمْۜ

قُلْ

اِنَّ

هُدَى

اللّٰهِ

هُوَ

الْهُدٰىۜ

وَلَئِنِ

اتَّبَعْتَ

اَهْوَٓاءَهُمْ

بَعْدَ

الَّذ۪ي

جَٓاءَكَ

مِنَ

الْعِلْمِۙ

مَا

لَكَ

مِنَ

اللّٰهِ

مِنْ

وَلِيٍّ

وَلَا

نَص۪يرٍ

١٢٠

Velen terdâ ‘anke-lyehûdu velâ-nnesârâ hattâ tettebi’a milletehum(k) kul inne huda(A)llâhi huve-lhudâ(k) vele-ini-tteba’te ehvâehum ba’de-lleżî câeke mine-l’ilmi(ﻻ) mâ leke mina(A)llâhi min veliyyin velâ nasîr(in)

Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: "Allah'ın yolu asıl doğru yoldur." Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.

Bakara Suresi 121 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

اٰتَيْنَاهُمُ

الْكِتَابَ

يَتْلُونَهُ

حَقَّ

تِلَاوَتِه۪ۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

يُؤْمِنُونَ

بِه۪ۜ

وَمَنْ

يَكْفُرْ

بِه۪

فَاُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الْخَاسِرُونَ۟

١٢١

Elleżîne âteynâhumu-lkitâbe yetlûnehu hakka tilâvetihi ulâ-ike yu/minûne bih(i)(k) vemen yekfur bihi feulâ-ike humu-lḣâsirûn(e)

Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkar edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.

Bakara Suresi 122 . Ayet

يَا

بَن۪ٓي

اِسْرَٓائ۪لَ

اذْكُرُوا

نِعْمَتِيَ

الَّت۪ٓي

اَنْعَمْتُ

عَلَيْكُمْ

وَاَنّ۪ي

فَضَّلْتُكُمْ

عَلَى

الْعَالَم۪ينَ

١٢٢

Yâ benî isrâ-île-żkurû ni’metiye-lletî en’amtu ‘aleykum veennî faddaltukum ‘ale-l’âlemîn(e)

Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün tuttuğumu hatırlayın.

Bakara Suresi 123 . Ayet

وَاتَّقُوا

يَوْماً

لَا

تَجْز۪ي

نَفْسٌ

عَنْ

نَفْسٍ

شَيْـٔاً

وَلَا

يُقْبَلُ

مِنْهَا

عَدْلٌ

وَلَا

تَنْفَعُهَا

شَفَاعَةٌ

وَلَا

هُمْ

يُنْصَرُونَ

١٢٣

Vettekû yevmen lâ teczî nefsun ‘an nefsin şey-en velâ yukbelu minhâ ‘adlun velâ tenfe’uhâ şefâ’atun velâ hum yunsarûn(e)

Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden sakının.

Bakara Suresi 124 . Ayet

وَاِذِ

ابْتَلٰٓى

اِبْرٰه۪يمَ

رَبُّهُ

بِكَلِمَاتٍ

فَاَتَمَّهُنَّۜ

قَالَ

اِنّ۪ي

جَاعِلُكَ

لِلنَّاسِ

اِمَاماًۜ

قَالَ

وَمِنْ

ذُرِّيَّت۪يۜ

قَالَ

لَا

يَنَالُ

عَهْدِي

الظَّالِم۪ينَ

١٢٤

Ve-iżi-btelâ ibrâhîme rabbuhu bikelimâtin feetemmehun(ne)(s) kâle innî câ’iluke linnâsi imâmâ(en)(s) kâle vemin żurriyyetî(c) kâle lâ yenâlu ‘ahdî-zzâlimîn(e)

Bir zaman Rabbi İbrahim'i bir takım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu: "Ben seni insanlara önder yapacağım." İbrahim de, "Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)" demişti. Bunun üzerine Rabbi, "Benim ahdim (verdiğim söz) zalimleri kapsamaz" demişti.

Bakara Suresi 125 . Ayet

وَاِذْ

جَعَلْنَا

الْبَيْتَ

مَثَابَةً

لِلنَّاسِ

وَاَمْناًۜ

وَاتَّخِذُوا

مِنْ

مَقَامِ

اِبْرٰه۪يمَ

مُصَلًّىۜ

وَعَهِدْنَٓا

اِلٰٓى

اِبْرٰه۪يمَ

وَاِسْمٰع۪يلَ

اَنْ

طَهِّرَا

بَيْتِيَ

لِلطَّٓائِف۪ينَ

وَالْعَاكِف۪ينَ

وَالرُّكَّعِ

السُّجُودِ

١٢٥

Ve-iż ce’alne-lbeyte meśâbeten linnâsi veemnen vetteḣiżû min mekâmi ibrâhîme musallâ(en)(s) ve’ahidnâ ilâ ibrâhîme ve-ismâ’île en tahhirâ beytiye littâ-ifîne vel’âkifîne ve-rrukke’i-ssucûd(i)

Hani, biz Kâbe'yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim'den kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail'e şöyle emretmiştik: "Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rukû ve secde edenler için evimi (Kâbe'yi) tertemiz tutun."

Bakara Suresi 126 . Ayet

وَاِذْ

قَالَ

اِبْرٰه۪يمُ

رَبِّ

اجْعَلْ

هٰذَا

بَلَداً

اٰمِناً

وَارْزُقْ

اَهْلَهُ

مِنَ

الثَّمَرَاتِ

مَنْ

اٰمَنَ

مِنْهُمْ

بِاللّٰهِ

وَالْيَوْمِ

الْاٰخِرِۜ

قَالَ

وَمَنْ

كَفَرَ

فَاُمَتِّعُهُ

قَل۪يلاً

ثُمَّ

اَضْطَرُّهُٓ

اِلٰى

عَذَابِ

النَّارِۜ

وَبِئْسَ

الْمَص۪يرُ

١٢٦

Ve-iż kâle ibrâhîmu rabbi-c’al hâżâ beleden âminen verzuk ehlehu mine-śśemerâti men âmene minhum bi(A)llâhi velyevmi-l-âḣir(i)(s) kâle vemen kefera feumetti’uhu kalîlen śumme edtarruhu ilâ ‘ażâbi annâr(i)(s) vebi/se-lmasîr(u)

Hani İbrahim, "Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl. Halkından Allah'a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır" demişti. Allah da, "İnkâr edeni bile az bir süre, (bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası!" demişti.

Bakara Suresi 127 . Ayet

وَاِذْ

يَرْفَعُ

اِبْرٰه۪يمُ

الْقَوَاعِدَ

مِنَ

الْبَيْتِ

وَاِسْمٰع۪يلُۜ

رَبَّنَا

تَقَبَّلْ

مِنَّاۜ

اِنَّكَ

اَنْتَ

السَّم۪يعُ

الْعَل۪يمُ

١٢٧

Ve-iż yerfe’u ibrâhîmu-lkavâ’ide mine-lbeyti ve-ismâ’îlu rabbenâ tekabbel minnâ(s) inneke ente-ssemî’u-l’alîm(u)

Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe'nin) temellerini yükseltiyor, "Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin" diyorlardı.

Bakara Suresi 128 . Ayet

رَبَّنَا

وَاجْعَلْنَا

مُسْلِمَيْنِ

لَكَ

وَمِنْ

ذُرِّيَّتِنَٓا

اُمَّةً

مُسْلِمَةً

لَكَۖ

وَاَرِنَا

مَنَاسِكَنَا

وَتُبْ

عَلَيْنَاۚ

اِنَّكَ

اَنْتَ

التَّوَّابُ

الرَّح۪يمُ

١٢٨

Rabbenâ vec’alnâ muslimeyni leke vemin żurriyyetinâ ummeten muslimeten leke veerinâ menâsikenâ vetub ‘aleynâ(s) inneke ente-ttevvâbu-rrahîm(u)

"Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın."

Bakara Suresi 129 . Ayet

رَبَّنَا

وَابْعَثْ

ف۪يهِمْ

رَسُولاً

مِنْهُمْ

يَتْلُوا

عَلَيْهِمْ

اٰيَاتِكَ

وَيُعَلِّمُهُمُ

الْكِتَابَ

وَالْحِكْمَةَ

وَيُزَكّ۪يهِمْۜ

اِنَّكَ

اَنْتَ

الْعَز۪يزُ

الْحَك۪يمُ۟

١٢٩

Rabbenâ veb’aś fîhim rasûlen minhum yetlû ‘aleyhim âyâtike veyu’allimuhumu-lkitâbe velhikmete veyuzekkîhim(c) inneke ente-l’azîzu-lhakîm(u)

"Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin."

Bakara Suresi 130 . Ayet

وَمَنْ

يَرْغَبُ

عَنْ

مِلَّةِ

اِبْرٰه۪يمَ

اِلَّا

مَنْ

سَفِهَ

نَفْسَهُۜ

وَلَقَدِ

اصْطَفَيْنَاهُ

فِي

الدُّنْيَاۚ

وَاِنَّهُ

فِي

الْاٰخِرَةِ

لَمِنَ

الصَّالِح۪ينَ

١٣٠

Vemen yerġabu ‘an milleti ibrâhîme illâ men sefihe nefseh(u)(c) velekadi-stafeynâhu fî-ddunyâ(c) ve-innehu fi-l-âḣirati lemine-ssâlihîn(e)

Kendini bilmeyenden başka İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz İbrahim'i bu dünyada seçkin kıldık. Şüphesiz o ahirette de iyilerdendir.

Bakara Suresi 131 . Ayet

اِذْ

قَالَ

لَهُ

رَبُّهُٓ

اَسْلِمْۙ

قَالَ

اَسْلَمْتُ

لِرَبِّ

الْعَالَم۪ينَ

١٣١

İż kâle lehu rabbuhu eslim(s) kâle eslemtu lirabbi-l’âlemîn(e)

Rabbi ona "Teslim ol" dediğinde "Âlemlerin Rabbine teslim oldum" demişti.

Bakara Suresi 132 . Ayet

وَوَصّٰى

بِهَٓا

اِبْرٰه۪يمُ

بَن۪يهِ

وَيَعْقُوبُۜ

يَا

بَنِيَّ

اِنَّ

اللّٰهَ

اصْطَفٰى

لَكُمُ

الدّ۪ينَ

فَلَا

تَمُوتُنَّ

اِلَّا

وَاَنْتُمْ

مُسْلِمُونَۜ

١٣٢

Vevassâ bihâ ibrâhîmu benîhi veya’kûbu yâ beniyye inna(A)llâhe-stafâ lekumu-ddîne felâ temûtunne illâ veentum muslimûn(e)

İbrahim bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle: "Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm'ı) seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün" dedi.

Bakara Suresi 133 . Ayet

اَمْ

كُنْتُمْ

شُهَدَٓاءَ

اِذْ

حَضَرَ

يَعْقُوبَ

الْمَوْتُۙ

اِذْ

قَالَ

لِبَن۪يهِ

مَا

تَعْبُدُونَ

مِنْ

بَعْد۪يۜ

قَالُوا

نَعْبُدُ

اِلٰهَكَ

وَاِلٰهَ

اٰبَٓائِكَ

اِبْرٰه۪يمَ

وَاِسْمٰع۪يلَ

وَاِسْحٰقَ

اِلٰهاً

وَاحِداًۚ

وَنَحْنُ

لَهُ

مُسْلِمُونَ

١٣٣

Em kuntum şuhedâe iż hadara ya’kûbe-lmevtu iż kâle libenîhi mâ ta’budûne min ba’dî kâlû na’budu ilâheke ve-ilâhe âbâ-ike ibrâhîme ve-ismâ’île ve-ishâka ilâhen vâhiden venahnu lehu muslimûn(e)

Yoksa siz Yakub'un, ölüm döşeğinde iken çocuklarına, "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediği, onların da, "Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek bir ilâha ibadet edeceğiz; bizler ona boyun eğmiş müslümanlarız." dedikleri zaman orada hazır mı bulunuyordunuz?

Bakara Suresi 134 . Ayet

تِلْكَ

اُمَّةٌ

قَدْ

خَلَتْۚ

لَهَا

مَا

كَسَبَتْ

وَلَكُمْ

مَا

كَسَبْتُمْۚ

وَلَا

تُسْـَٔلُونَ

عَمَّا

كَانُوا

يَعْمَلُونَ

١٣٤

Tilke ummetun kad ḣalet(s) lehâ mâ kesebet velekum mâ kesebtum(s) velâ tus-elûne ‘ammâ kânu ya’melûn(e)

Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.

Bakara Suresi 135 . Ayet

وَقَالُوا

كُونُوا

هُوداً

اَوْ

نَصَارٰى

تَهْتَدُواۜ

قُلْ

بَلْ

مِلَّةَ

اِبْرٰه۪يمَ

حَن۪يفاًۜ

وَمَا

كَانَ

مِنَ

الْمُشْرِك۪ينَ

١٣٥

Ve kâlû kûnû hûden ev nasârâ tehtedû(k) kul bel millete ibrâhîme hanîfâ(en)(s) vemâ kâne mine-lmuşrikîn(e)

(Yahudiler) "Yahudi olun" ve (Hıristiyanlar da) "Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız" dediler. De ki: "Hayır, hakka yönelen İbrahim'in dinine uyarız. O, Allah'a ortak koşanlardan değildi."

Bakara Suresi 136 . Ayet

قُولُٓوا

اٰمَنَّا

بِاللّٰهِ

وَمَٓا

اُنْزِلَ

اِلَيْنَا

وَمَٓا

اُنْزِلَ

اِلٰٓى

اِبْرٰه۪يمَ

وَاِسْمٰع۪يلَ

وَاِسْحٰقَ

وَيَعْقُوبَ

وَالْاَسْبَاطِ

وَمَٓا

اُو۫تِيَ

مُوسٰى

وَع۪يسٰى

وَمَٓا

اُو۫تِيَ

النَّبِيُّونَ

مِنْ

رَبِّهِمْۚ

لَا

نُفَرِّقُ

بَيْنَ

اَحَدٍ

مِنْهُمْۘ

وَنَحْنُ

لَهُ

مُسْلِمُونَ

١٣٦

Kûlû âmennâ bi(A)llâhi vemâ unzile ileynâ vemâ unzile ilâ ibrâhîme ve-ismâ’île ve-ishâka veya’kûbe vel-esbâti vemâ ûtiye mûsâ ve’îsâ vemâ ûtiye-nnebiyyûne min rabbihim lâ nuferriku beyne ehadin minhum venahnu lehu muslimûn(e)

Deyin ki: "Biz Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa'ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab'lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz."

Bakara Suresi 137 . Ayet

فَاِنْ

اٰمَنُوا

بِمِثْلِ

مَٓا

اٰمَنْتُمْ

بِه۪

فَقَدِ

اهْتَدَوْاۚ

وَاِنْ

تَوَلَّوْا

فَاِنَّمَا

هُمْ

ف۪ي

شِقَاقٍۚ

فَسَيَكْف۪يكَهُمُ

اللّٰهُۚ

وَهُوَ

السَّم۪يعُ

الْعَل۪يمُۜ

١٣٧

Fe-in âmenû bimiśli mâ âmentum bihi fekadi-htedev(s) ve-in tevellev fe-innemâ hum fî şikâk(in)(s) feseyekfîkehumu(A)llâh(u)(c) vehuve-ssemî’u-l’alîm(u)

Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Bakara Suresi 138 . Ayet

صِبْغَةَ

اللّٰهِۚ

وَمَنْ

اَحْسَنُ

مِنَ

اللّٰهِ

صِبْغَةًۘ

وَنَحْنُ

لَهُ

عَابِدُونَ

١٣٨

Sibġata(A)llâh(i)(c) vemen ahsenu mina(A)llâhi sibġa(ten)(c) venahnu lehu ‘âbidûn(e)

"Biz Allah'ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah'ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz" (deyin).

Bakara Suresi 139 . Ayet

قُلْ

اَتُحَٓاجُّونَنَا

فِي

اللّٰهِ

وَهُوَ

رَبُّنَا

وَرَبُّكُمْۚ

وَلَـنَٓا

اَعْمَالُنَا

وَلَكُمْ

اَعْمَالُكُمْۚ

وَنَحْنُ

لَهُ

مُخْلِصُونَۙ

١٣٩

Kul etuhâccûnenâ fi(A)llâhi vehuve rabbunâ verabbukum velenâ a’mâlunâ velekum a’mâlukum venahnu lehu muḣlisûn(e)

Onlara de ki: "Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Halbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz ona gönülden bağlanmış kimseleriz."

Bakara Suresi 140 . Ayet

اَمْ

تَقُولُونَ

اِنَّ

اِبْرٰه۪يمَ

وَاِسْمٰع۪يلَ

وَاِسْحٰقَ

وَيَعْقُوبَ

وَالْاَسْبَاطَ

كَانُوا

هُوداً

اَوْ

نَصَارٰىۜ

قُلْ

ءَاَنْتُمْ

اَعْلَمُ

اَمِ

اللّٰهُۜ

وَمَنْ

اَظْلَمُ

مِمَّنْ

كَتَمَ

شَهَادَةً

عِنْدَهُ

مِنَ

اللّٰهِۜ

وَمَا

اللّٰهُ

بِغَافِلٍ

عَمَّا

تَعْمَلُونَ

١٤٠

Em tekûlûne inne ibrâhîme ve-ismâ’île ve-ishâka veya’kûbe vel-esbâta kânû hûden ev nasârâ(k) kul eentum a’lemu emi(A)llâhu vemen azlemu mimmen keteme şehâdeten ‘indehu mina(A)llâh(i)(k) vema(A)llâhu biġâfilin ‘ammâ ta’melûn(e)

Yoksa siz, "İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler" mi diyorsunuz? De ki: "Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?" Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.

Bakara Suresi 141 . Ayet

تِلْكَ

اُمَّةٌ

قَدْ

خَلَتْۚ

لَهَا

مَا

كَسَبَتْ

وَلَكُمْ

مَا

كَسَبْتُمْۚ

وَلَا

تُسْـَٔلُونَ

عَمَّا

كَانُوا

يَعْمَلُونَ۟

١٤١

Tilke ummetun kad ḣalet lehâ mâ kesebet velekum mâ kesebtum(s) velâ tus-elûne ‘ammâ kânû ya’melûn(e)

Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.

Bakara Suresi 142 . Ayet

سَيَقُولُ

السُّفَـهَٓاءُ

مِنَ

النَّاسِ

مَا

وَلّٰيهُمْ

عَنْ

قِبْلَتِهِمُ

الَّت۪ي

كَانُوا

عَلَيْهَاۜ

قُلْ

لِلّٰهِ

الْمَشْرِقُ

وَالْمَغْرِبُۜ

يَهْد۪ي

مَنْ

يَشَٓاءُ

اِلٰى

صِرَاطٍ

مُسْتَق۪يمٍ

١٤٢

Seyekûlu-ssufehâu mine-nnâsi mâ vellâhum ‘an kibletihimu-lletî kânû ‘aleyhâ(c) kul li(A)llâhi-lmeşriku velmaġribu yehdî men yeşâu ilâ sirâtin mustekîm(in)

Bir takım kendini bilmez insanlar, "Onları (müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da, Batı da Allah'ındır. Allah dilediği kimseyi doğru yola iletir."

Bakara Suresi 143 . Ayet

وَكَذٰلِكَ

جَعَلْنَاكُمْ

اُمَّةً

وَسَطاً

لِتَكُونُوا

شُهَدَٓاءَ

عَلَى

النَّاسِ

وَيَكُونَ

الرَّسُولُ

عَلَيْكُمْ

شَه۪يداًۜ

وَمَا

جَعَلْنَا

الْقِبْلَةَ

الَّت۪ي

كُنْتَ

عَلَيْهَٓا

اِلَّا

لِنَعْلَمَ

مَنْ

يَتَّبِـعُ

الرَّسُولَ

مِمَّنْ

يَنْقَلِبُ

عَلٰى

عَقِبَيْهِۜ

وَاِنْ

كَانَتْ

لَكَب۪يرَةً

اِلَّا

عَلَى

الَّذ۪ينَ

هَدَى

اللّٰهُۜ

وَمَا

كَانَ

اللّٰهُ

لِيُض۪يعَ

ا۪يمَانَكُمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

بِالنَّاسِ

لَرَؤُ۫فٌ

رَح۪يمٌ

١٤٣

Vekeżâlike ce’alnâkum ummeten vesetan litekûnû şuhedâe ‘alâ-nnâsi veyekûne-rrasûlu ‘aleykum şehîd(en)(k) vemâ ce’alne-lkiblete-lletî kunte ‘aleyhâ illâ lina’leme men yettebi’u-rrasûle mimmen yenkalibu ‘alâ ‘akibeyh(i)(c) ve-in kânet lekebîraten illâ ‘ale-lleżîne heda(A)llâhu vemâ kâna(A)llâh(u)(k) liyudî’a îmânekum(c) inna(A)llâhe bi-nnâsi leraûfun rahîm(un)

Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah'ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl'e tabi olanlarla, gerisin geriye dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.

Bakara Suresi 144 . Ayet

قَدْ

نَرٰى

تَقَلُّبَ

وَجْهِكَ

فِي

السَّمَٓاءِۚ

فَلَنُوَلِّيَنَّكَ

قِبْلَةً

تَرْضٰيهَاۖ

فَوَلِّ

وَجْهَكَ

شَطْرَ

الْمَسْجِدِ

الْحَرَامِۜ

وَحَيْثُ

مَا

كُنْتُمْ

فَوَلُّوا

وُجُوهَكُمْ

شَطْرَهُۜ

وَاِنَّ

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

الْكِتَابَ

لَيَعْلَمُونَ

اَنَّهُ

الْحَقُّ

مِنْ

رَبِّهِمْۜ

وَمَا

اللّٰهُ

بِغَافِلٍ

عَمَّا

يَعْمَلُونَ

١٤٤

Kad nerâ tekallube vechike fî-ssemâ-(i)(s) felenuvelliyenneke kibleten terdâhâ(c) fevelli vecheke şetra-lmescidi-lharâm(i)(c) vehayśu mâ kuntum fevellû vucûhekum şetrah(u)(k) ve-inne-lleżîne ûtu-lkitâbe leya’lemûne ennehu-lhakku min rabbihim(k) vema(A)llâhu biġâfilin ‘ammâ ya’melûn(e)

(Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) hep o yöne dönün. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.

Bakara Suresi 145 . Ayet

وَلَئِنْ

اَتَيْتَ

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

الْكِتَابَ

بِكُلِّ

اٰيَةٍ

مَا

تَبِعُوا

قِبْلَتَكَۚ

وَمَٓا

اَنْتَ

بِتَابِـعٍ

قِبْلَتَهُمْۚ

وَمَا

بَعْضُهُمْ

بِتَابِـعٍ

قِبْلَةَ

بَعْضٍۜ

وَلَئِنِ

اتَّبَعْتَ

اَهْوَٓاءَهُمْ

مِنْ

بَعْدِ

مَا

جَٓاءَكَ

مِنَ

الْعِلْمِۙ

اِنَّكَ

اِذاً

لَمِنَ

الظَّالِم۪ينَۢ

١٤٥

Vele-in eteyte-lleżîne ûtu-lkitâbe bikulli âyetin mâ tebi’û kibletek(e)(c) vemâ ente bitâbi’in kibletehum(c) vemâ ba’duhum bitâbi’in kiblete ba’d(in)(c) vele-ini itteba’te ehvâehum min ba’di mâ câeke mine-l’ilmi(ﻻ) inneke iżen lemine-zzâlimîn(e)

Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun.

Bakara Suresi 146 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

اٰتَيْنَاهُمُ

الْكِتَابَ

يَعْرِفُونَهُ

كَمَا

يَعْرِفُونَ

اَبْنَٓاءَهُمْۜ

وَاِنَّ

فَر۪يقاً

مِنْهُمْ

لَيَكْتُمُونَ

الْحَقَّ

وَهُمْ

يَعْلَمُونَ

١٤٦

Elleżîne âteynâhumu-lkitâbe ya’rifûnehu kemâ ya’rifûne ebnâehum(s) ve-inne ferîkan minhum leyektumûne-lhakka vehum ya’lemûn(e)

Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden bir takımı bile bile gerçeği gizlerler.

Bakara Suresi 147 . Ayet

اَلْحَقُّ

مِنْ

رَبِّكَ

فَلَا

تَكُونَنَّ

مِنَ

الْمُمْتَر۪ينَ۟

١٤٧

Elhakku min rabbik(e)(s) felâ tekûnenne mine-lmumterîn(e)

Hak (ancak) Rabbindendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma!

Bakara Suresi 148 . Ayet

وَلِكُلٍّ

وِجْهَةٌ

هُوَ

مُوَلّ۪يهَا

فَاسْتَبِقُوا

الْخَيْرَاتِۜ

اَيْنَ

مَا

تَكُونُوا

يَأْتِ

بِكُمُ

اللّٰهُ

جَم۪يعاًۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

عَلٰى

كُلِّ

شَيْءٍ

قَد۪يرٌ

١٤٨

Velikullin vichetun huve muvellîhâ(s) festebiku-lḣayrât(i)(c) eynemâ tekûnû ye/ti bikumu(A)llâhu cemî’â(an)(c) inna(A)llâhe ‘alâ kulli sey-in kadîr(un)

Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter.

Bakara Suresi 149 . Ayet

وَمِنْ

حَيْثُ

خَرَجْتَ

فَوَلِّ

وَجْهَكَ

شَطْرَ

الْمَسْجِدِ

الْحَرَامِۜ

وَاِنَّهُ

لَلْحَقُّ

مِنْ

رَبِّكَۜ

وَمَا

اللّٰهُ

بِغَافِلٍ

عَمَّا

تَعْمَلُونَ

١٤٩

Vemin hayśu ḣaracte fevelli vecheke şetra-lmescidi-lharâm(i)(s) ve-innehu lelhakku min rabbik(e)(k) vema(A)llâhu biġâfilin ‘ammâ ta’melûn(e)

(Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram'a doğru dön. Bu elbette Rabbinden gelen gerçek bir emirdir. Allah, sizin işlediklerinizden asla habersiz değildir.

Bakara Suresi 150 . Ayet

وَمِنْ

حَيْثُ

خَرَجْتَ

فَوَلِّ

وَجْهَكَ

شَطْرَ

الْمَسْجِدِ

الْحَرَامِۜ

وَحَيْثُ

مَا

كُنْتُمْ

فَوَلُّوا

وُجُوهَكُمْ

شَطْرَهُۙ

لِئَلَّا

يَكُونَ

لِلنَّاسِ

عَلَيْكُمْ

حُجَّةٌۗ

اِلَّا

الَّذ۪ينَ

ظَلَمُوا

مِنْهُمْ

فَلَا

تَخْشَوْهُمْ

وَاخْشَوْن۪ي

وَلِاُتِمَّ

نِعْمَت۪ي

عَلَيْكُمْ

وَلَعَلَّكُمْ

تَهْتَدُونَۙ

١٥٠

Vemin hayśu ḣaracte fevelli vecheke şetra-lmescidi-lharâm(i)(c) vehayśu mâ kuntum fevellû vucûhekum şetrahu li-ellâ yekûne linnâsi ‘aleykum huccetun ille-lleżîne zalemû minhum felâ taḣşevhum vaḣşevnî veli-utimme ni’metî ‘aleykum vele’allekum tehtedûn(e)

(Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. (Ey mü'minler!) Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram'a doğru çevirin ki, zalimlerin dışındaki insanların elinde (size karşı) bir koz olmasın. Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız.

Bakara Suresi 151 . Ayet

كَمَٓا

اَرْسَلْنَا

ف۪يكُمْ

رَسُولاً

مِنْكُمْ

يَتْلُوا

عَلَيْكُمْ

اٰيَاتِنَا

وَيُزَكّ۪يكُمْ

وَيُعَلِّمُكُمُ

الْكِتَابَ

وَالْحِكْمَةَ

وَيُعَلِّمُكُمْ

مَا

لَمْ

تَكُونُوا

تَعْلَمُونَۜ

١٥١

Kemâ erselnâ fîkum rasûlen minkum yetlû ‘aleykum âyâtinâ veyuzekkîkum veyu’allimukumu-lkitâbe velhikmete veyu’allimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(e)

Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik.

Bakara Suresi 152 . Ayet

فَاذْكُرُون۪ٓي

اَذْكُرْكُمْ

وَاشْكُرُوا

ل۪ي

وَلَا

تَكْفُرُونِ۟

١٥٢

Feżkurûnî eżkurkum veşkurû lî velâ tekfurûn(i)

Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.

Bakara Suresi 153 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

اسْتَع۪ينُوا

بِالصَّبْرِ

وَالصَّلٰوةِۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

مَعَ

الصَّابِر۪ينَ

١٥٣

Yâ eyyuhe-lleżîne âmenû-ste’înû bi-ssabri ve-ssalât(i)(c) inna(A)llâhe me’a-ssâbirîn(e)

Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah'tan yardım dileyin. Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir.

Bakara Suresi 154 . Ayet

وَلَا

تَقُولُوا

لِمَنْ

يُقْتَلُ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

اَمْوَاتٌۜ

بَلْ

اَحْيَٓاءٌ

وَلٰكِنْ

لَا

تَشْعُرُونَ

١٥٤

Velâ tekûlû limen yuktelu fî sebîli(A)llâhi emvât(un)(c) bel ahyâun velâkin lâ teş’urûn(e)

Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.

Bakara Suresi 155 . Ayet

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ

بِشَيْءٍ

مِنَ

الْخَوْفِ

وَالْجُوعِ

وَنَقْصٍ

مِنَ

الْاَمْوَالِ

وَالْاَنْفُسِ

وَالثَّمَرَاتِۜ

وَبَشِّرِ

الصَّابِر۪ينَۙ

١٥٥

Velenebluvennekum bişey-in mine-lḣavfi velcû’i venaksin mine-l-emvâli vel-enfusi ve-śśemerât(i)(k) vebeşşiri-ssâbirîn(e)

Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.

Bakara Suresi 156 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

اِذَٓا

اَصَابَتْهُمْ

مُص۪يبَةٌۙ

قَالُٓوا

اِنَّا

لِلّٰهِ

وَاِنَّٓا

اِلَيْهِ

رَاجِعُونَۜ

١٥٦

Elleżîne iżâ esâbet-hum musîbetun kâlû innâ li(A)llâhi ve-innâ ileyhi râci’ûn(e)

Onlar; başlarına bir musibet gelince, "Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz" derler.

Bakara Suresi 157 . Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

عَلَيْهِمْ

صَلَوَاتٌ

مِنْ

رَبِّهِمْ

وَرَحْمَةٌ

وَاُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الْمُهْتَدُونَ

١٥٧

Ulâ-ike ‘aleyhim salevâtun min rabbihim verahme(tun)(s) veulâ-ike humu-lmuhtedûn(e)

İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.

Bakara Suresi 158 . Ayet

اِنَّ

الصَّفَا

وَالْمَرْوَةَ

مِنْ

شَعَٓائِرِ

اللّٰهِۚ

فَمَنْ

حَجَّ

الْبَيْتَ

اَوِ

اعْتَمَرَ

فَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْهِ

اَنْ

يَطَّوَّفَ

بِهِمَاۜ

وَمَنْ

تَطَوَّعَ

خَيْراًۙ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

شَاكِرٌ

عَل۪يمٌ

١٥٨

İnne-ssafâ velmervete min şe’â-iri(A)llâh(i)(s) femen hacce-lbeyte evi-’temera felâ cunâha ‘aleyhi en yettavvefe bihimâ(c) vemen tetavve’a ḣayran fe-inna(A)llâhe şâkirun ‘alîm(un)

Şüphesiz, Safa ile Merve Allah'ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâ'be'yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse bunda bir günah yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse şüphesiz, Allah onu bilir, karşılığını verir.

Bakara Suresi 159 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

يَكْتُمُونَ

مَٓا

اَنْزَلْنَا

مِنَ

الْبَيِّنَاتِ

وَالْهُدٰى

مِنْ

بَعْدِ

مَا

بَيَّنَّاهُ

لِلنَّاسِ

فِي

الْكِتَابِۙ

اُو۬لٰٓئِكَ

يَلْعَنُهُمُ

اللّٰهُ

وَيَلْعَنُهُمُ

اللَّاعِنُونَۙ

١٥٩

İnne-lleżîne yektumûne mâ enzelnâ mine-lbeyyinâti velhudâ min ba’di mâ beyyennâhu linnâsi fi-lkitâbi(ﻻ) ulâ-ike yel’anuhumu(A)llâhu veyel’anuhumu-llâ’inûn(e)

İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap'ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lanet eder, hem de bütün lanet etme konumunda olanlar lanet eder.

Bakara Suresi 160 . Ayet

اِلَّا

الَّذ۪ينَ

تَابُوا

وَاَصْلَحُوا

وَبَيَّنُوا

فَاُو۬لٰٓئِكَ

اَتُوبُ

عَلَيْهِمْۚ

وَاَنَا

التَّوَّابُ

الرَّح۪يمُ

١٦٠

İlle-lleżîne tâbû veaslehû vebeyyenû feulâ-ike etûbu ‘aleyhim(c) ve enâ-ttevvâbu-rrahîm(u)

Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lanetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim.

Bakara Suresi 161 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

وَمَاتُوا

وَهُمْ

كُفَّارٌ

اُو۬لٰٓئِكَ

عَلَيْهِمْ

لَعْنَةُ

اللّٰهِ

وَالْمَلٰٓئِكَةِ

وَالنَّاسِ

اَجْمَع۪ينَۙ

١٦١

İnne-lleżîne keferû vemâtû vehum kuffârun ulâ-ike ‘aleyhim la’netu(A)llâhi velmelâ-iketi ve-nnâsi ecme’în(e)

Fakat âyetlerimizi inkar etmiş ve kafir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir.

Bakara Suresi 162 . Ayet

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَاۚ

لَا

يُخَفَّفُ

عَنْهُمُ

الْعَذَابُ

وَلَا

هُمْ

يُنْظَرُونَ

١٦٢

Ḣâlidîne fîhâ(s) lâ yuḣaffefu ‘anhumu-l’ażâbu velâ hum yunzarûn(e)

Onlar ebedî olarak lânet içinde kalırlar. Artık ne kendilerinden azap hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır.

Bakara Suresi 163 . Ayet

وَاِلٰهُكُمْ

اِلٰهٌ

وَاحِدٌۚ

لَٓا

اِلٰهَ

اِلَّا

هُوَ

الرَّحْمٰنُ

الرَّح۪يمُ۟

١٦٣

Ve-ilâhukum ilâhun vâhid(un)(s) lâ ilâhe illâ huve-rrahmânu-rrahîm(u)

Sizin ilahınız bir tek ilahtır. Ondan başka ilah yoktur. O Rahmân'dır, Rahîm'dir.

Bakara Suresi 164 . Ayet

اِنَّ

ف۪ي

خَلْقِ

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِ

وَاخْتِلَافِ

الَّيْلِ

وَالنَّهَارِ

وَالْفُلْكِ

الَّت۪ي

تَجْر۪ي

فِي

الْبَحْرِ

بِمَا

يَنْفَعُ

النَّاسَ

وَمَٓا

اَنْزَلَ

اللّٰهُ

مِنَ

السَّمَٓاءِ

مِنْ

مَٓاءٍ

فَاَحْيَا

بِهِ

الْاَرْضَ

بَعْدَ

مَوْتِهَا

وَبَثَّ

ف۪يهَا

مِنْ

كُلِّ

دَٓابَّةٍۖ

وَتَصْر۪يفِ

الرِّيَاحِ

وَالسَّحَابِ

الْمُسَخَّرِ

بَيْنَ

السَّمَٓاءِ

وَالْاَرْضِ

لَاٰيَاتٍ

لِقَوْمٍ

يَعْقِلُونَ

١٦٤

İnne fî ḣalki-ssemâvâti vel-ardi vaḣtilâfi-lleyli ve-nnehâri velfulki-lletî tecrî fi-lbahri bimâ yenfe’u-nnâse vemâ enzela(A)llâhu mine-ssemâ-i min mâ-in feahyâ bihi-l-arda ba’de mevtihâ vebeśśe fîhâ min kulli dâbbetin vetasrîfi-rriyâhi ve-ssehâbi-lmuseḣḣari beyne-ssemâ-i vel-ardi leâyâtin likavmin ya’kilûn(e)

Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.

Bakara Suresi 165 . Ayet

وَمِنَ

النَّاسِ

مَنْ

يَتَّخِذُ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِ

اَنْدَاداً

يُحِبُّونَهُمْ

كَحُبِّ

اللّٰهِۜ

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اَشَدُّ

حُباًّ

لِلّٰهِۜ

وَلَوْ

يَرَى

الَّذ۪ينَ

ظَلَمُٓوا

اِذْ

يَرَوْنَ

الْعَذَابَۙ

اَنَّ

الْقُوَّةَ

لِلّٰهِ

جَم۪يعاًۙ

وَاَنَّ

اللّٰهَ

شَد۪يدُ

الْعَذَابِ

١٦٥

Vemine-nnâsi men yetteḣiżu min dûni(A)llâhi endâden yuhibbûnehum kehubbi(A)llâh(i)(s) velleżîne âmenû eşeddu hubben li(A)llâh(i)(k) velev yera-lleżîne zalemû iż yeravne-l’ażâbe enne-lkuvvete li(A)llâhi cemî’an veenna(A)llâhe şedîdu-l’ażâb(i)

İnsanlar arasında Allah'ı bırakıp da ona ortak koşanlar vardır. Onları, Allah'ı severcesine severler. Mü'minlerin Allah'a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah'ın olduğunu ve Allah'ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi.

Bakara Suresi 166 . Ayet

اِذْ

تَبَرَّاَ

الَّذ۪ينَ

اتُّبِعُوا

مِنَ

الَّذ۪ينَ

اتَّبَعُوا

وَرَاَوُا

الْعَذَابَ

وَتَقَطَّعَتْ

بِهِمُ

الْاَسْبَابُ

١٦٦

İż teberrae-lleżîne-ttubi’û mine-lleżîne-ttebe’û veraevu-l’ażâbe vetekatta’at bihimu-l-esbâb(u)

Kendilerine uyulanlar o gün azabı görünce, kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklar, aralarındaki bütün bağlar kopacaktır.

Bakara Suresi 167 . Ayet

وَقَالَ

الَّذ۪ينَ

اتَّبَعُوا

لَوْ

اَنَّ

لَنَا

كَرَّةً

فَنَتَبَرَّاَ

مِنْهُمْ

كَمَا

تَبَرَّؤُ۫ا

مِنَّاۜ

كَذٰلِكَ

يُر۪يهِمُ

اللّٰهُ

اَعْمَالَهُمْ

حَسَرَاتٍ

عَلَيْهِمْۜ

وَمَا

هُمْ

بِخَارِج۪ينَ

مِنَ

النَّارِ۟

١٦٧

Vekâle-lleżîne-ttebe’û lev enne lenâ kerraten feneteberrae minhum kemâ teberraû minnâ(k) keżâlike yurîhimu(A)llâhu a’mâlehum haserâtin ‘aleyhim(s) vemâ hum biḣâricîne mine-nnâr(i)

Uyanlar şöyle derler: "Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık." Böylece Allah, onlara işledikleri fiilleri pişmanlık kaynağı olarak gösterir. Onlar ateşten çıkacak da değillerdir.

Bakara Suresi 168 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

النَّاسُ

كُلُوا

مِمَّا

فِي

الْاَرْضِ

حَـلَالاً

طَـيِّباًۘ

وَلَا

تَتَّبِعُوا

خُطُوَاتِ

الشَّيْطَانِۜ

اِنَّهُ

لَكُمْ

عَدُوٌّ

مُب۪ينٌ

١٦٨

Yâ eyyuhâ-nnâsu kulû mimmâ fi-l-ardi halâlen tayyiben velâ tettebi’û ḣutuvâti-şşeytân(i)(c) innehu lekum ‘aduvvun mubîn(un)

Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.

Bakara Suresi 169 . Ayet

اِنَّمَا

يَأْمُرُكُمْ

بِالسُّٓوءِ

وَالْفَحْشَٓاءِ

وَاَنْ

تَقُولُوا

عَلَى

اللّٰهِ

مَا

لَا

تَعْلَمُونَ

١٦٩

İnnemâ ye/murukum bi-ssû-i velfahşâ-i veen tekûlû ‘ala(A)llâhi mâ lâ ta’lemûn(e)

O, size ancak kötülüğü, hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.

Bakara Suresi 170 . Ayet

وَاِذَا

ق۪يلَ

لَهُمُ

اتَّبِعُوا

مَٓا

اَنْزَلَ

اللّٰهُ

قَالُوا

بَلْ

نَـتَّبِـعُ

مَٓا

اَلْفَيْنَا

عَلَيْهِ

اٰبَٓاءَنَاۜ

اَوَلَوْ

كَانَ

اٰبَٓاؤُ۬هُمْ

لَا

يَعْقِلُونَ

شَيْـٔاً

وَلَا

يَهْتَدُونَ

١٧٠

Ve-iżâ kîle lehumu-ttebi’û mâ enzela(A)llâhu kâlû bel nettebi’u mâ elfeynâ ‘aleyhi âbâenâ(k) eve lev kâne âbâuhum lâ ya’kilûne şey-en velâ yehtedûn(e)

Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" denildiğinde, "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!" derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)?

Bakara Suresi 171 . Ayet

وَمَثَلُ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

كَمَثَلِ

الَّذ۪ي

يَنْعِقُ

بِمَا

لَا

يَسْمَعُ

اِلَّا

دُعَٓاءً

وَنِدَٓاءًۜ

صُمٌّ

بُكْمٌ

عُمْيٌ

فَهُمْ

لَا يَعْقِلُونَ

١٧١

Vemeśelu-lleżîne keferû kemeśeli-lleżî yen’iku bimâ lâ yesme’u illâ du’âen venidâ(en)(c) summun bukmun ‘umyun fehum lâ ya’kilûn(e)

İnkar edenleri imana çağıran (peygamber) ile inkar edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar.

Bakara Suresi 172 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

كُلُوا

مِنْ

طَيِّبَاتِ

مَا

رَزَقْنَاكُمْ

وَاشْكُرُوا

لِلّٰهِ

اِنْ

كُنْتُمْ

اِيَّاهُ

تَعْبُدُونَ

١٧٢

Yâ eyyuhe-lleżîne âmenû kulû min tayyibâti mâ razeknâkum veşkurû li(A)llâhi in kuntum iyyâhu ta’budûn(e)

Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah'a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah'a şükredin.

Bakara Suresi 173 . Ayet

اِنَّمَا

حَرَّمَ

عَلَيْكُمُ

الْمَيْتَةَ

وَالدَّمَ

وَلَحْمَ

الْخِنْز۪يرِ

وَمَٓا

اُهِلَّ

بِه۪

لِغَيْرِ

اللّٰهِۚ

فَمَنِ

اضْطُرَّ

غَيْرَ

بَاغٍ

وَلَا

عَادٍ

فَلَٓا

اِثْمَ

عَلَيْهِۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

غَفُورٌ

رَح۪يمٌ

١٧٣

İnnemâ harrame ‘aleykumu-lmeytete ve-ddeme velahme-lḣinzîri vemâ uhille bihi liġayri(A)llâh(i)(s) femeni-dturra ġayra bâġin velâ ‘âdin felâ iśme ‘aleyh(i)(c) inna(A)llâhe ġafûrun rahîm(un)

Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Bakara Suresi 174 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

يَكْتُمُونَ

مَٓا

اَنْزَلَ

اللّٰهُ

مِنَ

الْكِتَابِ

وَيَشْتَرُونَ

بِه۪

ثَمَناً

قَل۪يلاًۙ

اُو۬لٰٓئِكَ

مَا

يَأْكُلُونَ

ف۪ي

بُطُونِهِمْ

اِلَّا

النَّارَ

وَلَا

يُكَلِّمُهُمُ

اللّٰهُ

يَوْمَ

الْقِيٰمَةِ

وَلَا

يُزَكّ۪يهِمْۚ

وَلَهُمْ

عَذَابٌ

اَل۪يمٌ

١٧٤

İnne-lleżîne yektumûne mâ enzela(A)llâhu mine-lkitâbi veyeşterûne bihi śemenen kalîlen(ﻻ) ulâ-ike mâ ye/kulûne fî butûnihim illâ-nnâra velâ yukellimuhumu(A)llâhu yevme-lkiyâmeti velâ yuzekkîhim velehum ‘ażâbun elîm(un)

Allah'ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.

Bakara Suresi 175 . Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

اشْتَرَوُا

الضَّلَالَةَ

بِالْهُدٰى

وَالْعَذَابَ

بِالْمَغْفِرَةِۚ

فَمَٓا

اَصْبَرَهُمْ

عَلَى

النَّارِ

١٧٥

Ulâ-ike-lleżîne-şteravû-ddalâlete bilhudâ vel’ażâbe bilmaġfirat(i)(c) femâ asberahum ‘alâ-nnâr(i)

İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!)

Bakara Suresi 176 . Ayet

ذٰلِكَ

بِاَنَّ

اللّٰهَ

نَزَّلَ

الْكِتَابَ

بِالْحَقِّۜ

وَاِنَّ

الَّذ۪ينَ

اخْتَلَفُوا

فِي

الْكِتَابِ

لَف۪ي

شِقَاقٍ

بَع۪يدٍ۟

١٧٦

Żâlike bi-enna(A)llâhe nezzele-lkitâbe bilhakk(i)(k) ve-inne-lleżîna-ḣtelefû fi-lkitâbi lefî şikâkin ba’îd(in)

Bu (azab) da, Allah'ın, Kitab'ı hak olarak indirmiş olması (ve onların bunu inkar etmesi) sebebiyledir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise derin bir ayrılık içindedirler.

Bakara Suresi 177 . Ayet

لَيْسَ

الْبِرَّ

اَنْ

تُوَلُّوا

وُجُوهَكُمْ

قِبَلَ

الْمَشْرِقِ

وَالْمَغْرِبِ

وَلٰكِنَّ

الْبِرَّ

مَنْ

اٰمَنَ

بِاللّٰهِ

وَالْيَوْمِ

الْاٰخِرِ

وَالْمَلٰٓئِكَةِ

وَالْكِتَابِ

وَالنَّبِيّ۪نَۚ

وَاٰتَى

الْمَالَ

عَلٰى

حُبِّه۪

ذَوِي

الْقُرْبٰى

وَالْيَتَامٰى

وَالْمَسَاك۪ينَ

وَابْنَ

السَّب۪يلِ

وَالسَّٓائِل۪ينَ

وَفِي

الرِّقَابِۚ

وَاَقَامَ

الصَّلٰوةَ

وَاٰتَى

الزَّكٰوةَۚ

وَالْمُوفُونَ

بِعَهْدِهِمْ

اِذَا

عَاهَدُواۚ

وَالصَّابِر۪ينَ

فِي

الْبَأْسَٓاءِ

وَالضَّرَّٓاءِ

وَح۪ينَ

الْبَأْسِۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

صَدَقُواۜ

وَاُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الْمُتَّقُونَ

١٧٧

Leyse-lbirra en tuvellû vucûhekum kibele-lmeşriki velmaġribi velâkinne-lbirra men âmene bi(A)llâhi velyevmi-l-âḣiri velmelâ-iketi velkitâbi ve-nnebiyyîne veâte-lmâle ‘alâ hubbihi żevi-lkurbâ velyetâmâ velmesâkîne vebne-ssebîli ve-ssâ-ilîne vefî-rrikâbi veekâme-ssalâte veâtâ ezzekâte velmûfûne bi’ahdihim iżâ ‘âhedû(s) ve-ssâbirîne fi-lbe/sâ-i ve-ddarrâ-i vehîne-lbe/s(i)(k) ulâ-ike-lleżîne sadekû(i)(s) veulâ-ike humu-lmuttekûn(e)

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.

Bakara Suresi 178 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

كُتِبَ

عَلَيْكُمُ

الْقِصَاصُ

فِي

الْقَتْلٰىۜ

اَلْحُرُّ

بِالْحُرِّ

وَالْعَبْدُ

بِالْعَبْدِ

وَالْاُنْثٰى

بِالْاُنْثٰىۜ

فَمَنْ

عُفِيَ

لَهُ

مِنْ

اَخ۪يهِ

شَيْءٌ

فَاتِّبَاعٌ

بِالْمَعْرُوفِ

وَاَدَٓاءٌ

اِلَيْهِ

بِاِحْسَانٍۜ

ذٰلِكَ

تَخْف۪يفٌ

مِنْ

رَبِّكُمْ

وَرَحْمَةٌۜ

فَمَنِ

اعْتَدٰى

بَعْدَ

ذٰلِكَ

فَلَهُ

عَذَابٌ

اَل۪يمٌ

١٧٨

Yâ eyyuhe-lleżîne âmenû kutibe ‘aleykumu-lkisâsu fi-lkatl(e)(s)-lhurru bilhurri vel’abdu bil’abdi velunśâ bilunśâ(c) femen ‘ufiye lehu min eḣîhi şey-un fettibâ’un bilma’rûfi veedâun ileyhi bi-ihsân(in)(k) żâlike taḣfîfun min rabbikum verahme(tun)(k) femeni-’tedâ ba’de żâlike felehu ‘ażâbun elîm(un)

Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır.

Bakara Suresi 179 . Ayet

وَلَكُمْ

فِي

الْقِصَاصِ

حَيٰوةٌ

يَٓا

اُو۬لِي

الْاَلْبَابِ

لَعَلَّكُمْ

تَتَّقُونَ

١٧٩

Velekum fi-lkisâsi hayâtun yâ uli-l-elbâbi le’allekum tettekûn(e)

Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz.

Bakara Suresi 180 . Ayet

كُتِبَ

عَلَيْكُمْ

اِذَا

حَضَرَ

اَحَدَكُمُ

الْمَوْتُ

اِنْ

تَرَكَ

خَيْراًۚ

اَلْوَصِيَّةُ

لِلْوَالِدَيْنِ

وَالْاَقْرَب۪ينَ

بِالْمَعْرُوفِۚ

حَقاًّ

عَلَى

الْمُتَّق۪ينَۜ

١٨٠

Kutibe ‘aleykum iżâ hadara ehadekumu-lmevtu in terake ḣayran elvasiyyetu lilvâlideyni vel-akrabîne bilma’rûf(i)(s) hakkan ‘ale-lmuttekîn(e)

Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı.

Bakara Suresi 181 . Ayet

فَمَنْ

بَدَّلَهُ

بَعْدَ

مَا

سَمِعَهُ

فَاِنَّمَٓا

اِثْمُهُ

عَلَى

الَّذ۪ينَ

يُبَدِّلُونَهُۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

سَم۪يعٌ

عَل۪يمٌۜ

١٨١

Femen beddelehu ba’de mâ semi’ahu fe-innemâ iśmuhu ‘ale-lleżîne yubeddilûneh(u)(c) inna(A)llâhe semî’un ‘alîm(un)

Her kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Bakara Suresi 182 . Ayet

فَمَنْ

خَافَ

مِنْ

مُوصٍ

جَنَفاً

اَوْ

اِثْماً

فَاَصْلَحَ

بَيْنَهُمْ

فَلَٓا

اِثْمَ

عَلَيْهِۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

غَفُورٌ

رَح۪يمٌ۟

١٨٢

Femen ḣâfe min mûsin cenefen ev iśmen feasleha beynehum felâ iśme ‘aleyh(i)(c) inna(A)llâhe ġafûrun rahîm(un)

Vasiyet edenin hataya meyletmesinden ve günaha girmesinden korkan bir kimse, (tarafların) aralarını düzeltirse ona hiçbir günah yoktur. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Bakara Suresi 183 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

كُتِبَ

عَلَيْكُمُ

الصِّيَامُ

كَمَا

كُتِبَ

عَلَى

الَّذ۪ينَ

مِنْ

قَبْلِكُمْ

لَعَلَّكُمْ

تَتَّقُونَۙ

١٨٣

Yâ eyyuhe-lleżîne âmenû kutibe ‘aleykumu-ssiyâmu kemâ kutibe ‘ale-lleżîne min kablikum le’allekum tettekûn(e)

Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.

Bakara Suresi 184 . Ayet

اَيَّاماً

مَعْدُودَاتٍۜ

فَمَنْ

كَانَ

مِنْكُمْ

مَر۪يضاً

اَوْ

عَلٰى

سَفَرٍ

فَعِدَّةٌ

مِنْ

اَيَّامٍ

اُخَرَۜ

وَعَلَى

الَّذ۪ينَ

يُط۪يقُونَهُ

فِدْيَةٌ

طَعَامُ

مِسْك۪ينٍۜ

فَمَنْ

تَطَوَّعَ

خَيْراً

فَهُوَ

خَيْرٌ

لَهُۜ

وَاَنْ

تَصُومُوا

خَيْرٌ

لَكُمْ

اِنْ

كُنْتُمْ

تَعْلَمُونَ

١٨٤

Eyyâmen ma’dûdât(in)(c) femen kâne minkum merîdan ev ‘alâ seferin fe’iddetun min eyyâmin uḣar(e)(c) ve’ale-lleżîne yutîkûnehu fidyetun ta’âmu miskîn(in)(s) femen tetavve’a ḣayran fehuve ḣayrun leh(u)(c) veen tesûmû ḣayrun lekum in kuntum ta’lemûn(e)

Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.

Bakara Suresi 185 . Ayet

شَهْرُ

رَمَضَانَ

الَّذ۪ٓي

اُنْزِلَ

ف۪يهِ

الْقُرْاٰنُ

هُدًى

لِلنَّاسِ

وَبَيِّنَاتٍ

مِنَ

الْهُدٰى

وَالْفُرْقَانِۚ

فَمَنْ

شَهِدَ

مِنْكُمُ

الشَّهْرَ

فَلْيَصُمْهُۜ

وَمَنْ

كَانَ

مَر۪يضاً

اَوْ

عَلٰى

سَفَرٍ

فَعِدَّةٌ

مِنْ

اَيَّامٍ

اُخَرَۜ

يُر۪يدُ

اللّٰهُ

بِكُمُ

الْيُسْرَ

وَلَا يُر۪يدُ

بِكُمُ

الْعُسْرَۘ

وَلِتُكْمِلُوا

الْعِدَّةَ

وَلِتُكَبِّرُوا

اللّٰهَ

عَلٰى

مَا

هَدٰيكُمْ

وَلَعَلَّكُمْ

تَشْكُرُونَ

١٨٥

şehru ramadâne-lleżî unzile fîhi-lkur-ânu huden linnâsi vebeyyinâtin mine-lhudâ velfurkân(i)(c) femen şehide minkumu-şşehra felyesumh(u)(s) vemen kâne merîdan ev ‘alâ seferin fe’iddetun min eyyâmin uḣar(a)(k) yurîdu(A)llâhu bikumu-lyusra velâ yurîdu bikumu-l’usra velitukmilu-l’iddete velitukebbirû(A)llâhe ‘alâ mâ hedâkum vele’allekum teşkurûn(e)

(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah'ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.

Bakara Suresi 186 . Ayet

وَاِذَا

سَاَلَكَ

عِبَاد۪ي

عَنّ۪ي

فَاِنّ۪ي

قَر۪يبٌۜ

اُج۪يبُ

دَعْوَةَ

الدَّاعِ

اِذَا

دَعَانِۙ

فَلْيَسْتَج۪يبُوا

ل۪ي

وَلْيُؤْمِنُوا

ب۪ي

لَعَلَّهُمْ

يَرْشُدُونَ

١٨٦

Ve-iżâ seeleke ‘ibâdî ‘annî fe-innî karîb(un)(s) ucîbu da’vete-ddâ’i iżâ de’ân(i)(s) felyestecîbû lî velyu/minû bî le’allehum yerşudûn(e)

Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.

Bakara Suresi 187 . Ayet

اُحِلَّ

لَكُمْ

لَيْلَةَ

الصِّيَامِ

الرَّفَثُ

اِلٰى

نِسَٓائِكُمْۜ

هُنَّ

لِبَاسٌ

لَكُمْ

وَاَنْتُمْ

لِبَاسٌ

لَهُنَّۜ

عَلِمَ

اللّٰهُ

اَنَّكُمْ

كُنْتُمْ

تَخْتَانُونَ

اَنْفُسَكُمْ

فَتَابَ

عَلَيْكُمْ

وَعَفَا

عَنْكُمْۚ

فَالْـٰٔنَ

بَاشِرُوهُنَّ

وَابْتَغُوا

مَا

كَتَبَ

اللّٰهُ

لَكُمْۖ

وَكُلُوا

وَاشْرَبُوا

حَتّٰى

يَتَبَيَّنَ

لَكُمُ

الْخَيْطُ

الْاَبْيَضُ

مِنَ

الْخَيْطِ

الْاَسْوَدِ

مِنَ

الْفَجْرِۖ

ثُمَّ

اَتِمُّوا

الصِّيَامَ

اِلَى

الَّيْلِۚ

وَلَا

تُبَاشِرُوهُنَّ

وَاَنْتُمْ

عَاكِفُونَۙ

فِي

الْمَسَاجِدِۜ

تِلْكَ

حُدُودُ

اللّٰهِ

فَلَا

تَقْرَبُوهَاۜ

كَذٰلِكَ

يُبَيِّنُ

اللّٰهُ

اٰيَاتِه۪

لِلنَّاسِ

لَعَلَّهُمْ

يَتَّقُونَ

١٨٧

Uhille lekum leylete-ssiyâmi-rrafeśu ilâ nisâ-ikum(c) hunne libâsun lekum veentum libâsun lehun(ne)(k) ‘alima(A)llâhu ennekum kuntum taḣtânûne enfusekum fetâbe ‘aleykum ve’afâ ‘ankum(s) fel-âne bâşirûhunne vebteġû mâ keteba(A)llâhu lekum(c) vekulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumu-lḣaytu-l-ebyedu mine-lḣayti-l-esvedi mine-lfecr(i)(s) śümme etimmû-ssiyâme ile-lleyl(i)(c) velâ tubâşirûhunne veentum ‘âkifûne fi-lmesâcid(i)(k) tilke hudûdu(A)llâhi felâ takrabûhâ(c) keżâlike yubeyyinu(A)llâhu âyâtihi linnâsi le’allehum yettekûn(e)

Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikafta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar.

Bakara Suresi 188 . Ayet

وَلَا

تَأْكُلُٓوا

اَمْوَالَكُمْ

بَيْنَكُمْ

بِالْبَاطِلِ

وَتُدْلُوا

بِهَٓا

اِلَى

الْحُكَّامِ

لِتَأْكُلُوا

فَر۪يقاً

مِنْ

اَمْوَالِ

النَّاسِ

بِالْاِثْمِ

وَاَنْتُمْ

تَعْلَمُونَ۟

١٨٨

Velâ te/kulû emvâlekum beynekum bilbâtili vetudlû bihâ ile-lhukkâmi lite/kulû ferîkan min emvâli-nnâsi bil-iśmi veentum ta’lemûn(e)

Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin.

Bakara Suresi 189 . Ayet

يَسْـَٔلُونَكَ

عَنِ

الْاَهِلَّةِۜ

قُلْ

هِيَ

مَوَاق۪يتُ

لِلنَّاسِ

وَالْحَجِّۜ

وَلَيْسَ

الْبِرُّ

بِاَنْ

تَأْتُوا

الْبُيُوتَ

مِنْ

ظُهُورِهَا

وَلٰكِنَّ

الْبِرَّ

مَنِ

اتَّقٰىۚ

وَأْتُوا

الْبُيُوتَ

مِنْ

اَبْوَابِهَاۖ

وَاتَّقُوا

اللّٰهَ

لَعَلَّكُمْ

تُفْلِحُونَ

١٨٩

Yes-elûneke ‘ani-l-ehille(ti)(s) kul hiye mevâkîtu linnâsi velhacc(i)(k) veleyse-lbirru bi-en te/tu-lbuyûte min zuhûrihâ velâkinne-lbirra meni-ttekâ(k) ve/tu-lbuyûte min ebvâbihâ(c) vettekû(A)llâhe le’allekum tuflihûn(e)

Sana, hilalleri soruyorlar. De ki: "Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi (Allah'a karşı gelmekten sakınan) insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

Bakara Suresi 190 . Ayet

وَقَاتِلُوا

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

الَّذ۪ينَ

يُقَاتِلُونَكُمْ

وَلَا

تَعْتَدُواۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

لَا

يُحِبُّ

الْمُعْتَد۪ينَ

١٩٠

Vekâtilû fî sebîli(A)llâhi-lleżîne yukâtilûnekum velâ ta’tedû(c) inna(A)llâhe lâ yuhibbu-lmu’tedîn(e)

Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.

Bakara Suresi 191 . Ayet

وَاقْتُلُوهُمْ

حَيْثُ

ثَقِفْتُمُوهُمْ

وَاَخْرِجُوهُمْ

مِنْ

حَيْثُ

اَخْرَجُوكُمْ

وَالْفِتْنَةُ

اَشَدُّ

مِنَ

الْقَتْلِۚ

وَلَا

تُقَاتِلُوهُمْ

عِنْدَ

الْمَسْجِدِ

الْحَرَامِ

حَتّٰى

يُقَاتِلُوكُمْ

ف۪يهِۚ

فَاِنْ

قَاتَلُوكُمْ

فَاقْتُلُوهُمْۜ

كَذٰلِكَ

جَزَٓاءُ

الْكَافِر۪ينَ

١٩١

Vaktulûhum hayśu śekiftumûhum veaḣricûhum min hayśu aḣracûkum(c) velfitnetu eşeddu mine-lkatl(i)(c) velâ tukâtilûhum ‘inde-lmescidi-lharâmi hattâ yukâtilûkum fîh(i)(k) fe-in kâtelûkum fektulûhum keżâlike cezâu-lkâfirîn(e)

Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke'den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.

Bakara Suresi 192 . Ayet

فَاِنِ

انْتَهَوْا

فَاِنَّ

اللّٰهَ

غَفُورٌ

رَح۪يمٌ

١٩٢

Fe-ini-ntehev fe-inna(A)llâhe ġafûrun rahîm(un)

Eğer onlar (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Bakara Suresi 193 . Ayet

وَقَاتِلُوهُمْ

حَتّٰى

لَا

تَكُونَ

فِتْنَةٌ

وَيَكُونَ

الدّ۪ينُ

لِلّٰهِۜ

فَاِنِ

انْتَهَوْا

فَلَا

عُدْوَانَ

اِلَّا

عَلَى

الظَّالِم۪ينَ

١٩٣

Vekâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun veyekûne-ddînu li(A)llâh(i)(s) fe-ini-ntehev felâ ‘udvâne illâ ‘alâ-zzâlimîn(e)

Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır.

Bakara Suresi 194 . Ayet

اَلشَّهْرُ

الْحَرَامُ

بِالشَّهْرِ

الْحَرَامِ

وَالْحُرُمَاتُ

قِصَاصٌۜ

فَمَنِ

اعْتَدٰى

عَلَيْكُمْ

فَاعْتَدُوا

عَلَيْهِ

بِمِثْلِ

مَا

اعْتَدٰى

عَلَيْكُمْۖ

وَاتَّقُوا

اللّٰهَ

وَاعْلَمُٓوا

اَنَّ

اللّٰهَ

مَعَ

الْمُتَّق۪ينَ

١٩٤

Eşşehru-lharâmu bi-şşehri-lharâmi velhurumâtu kisâs(un)(c) femeni-’tedâ ‘aleykum fa’tedû ‘aleyhi bimiśli mâ-’tedâ ‘aleykum(c) vettekû(A)llâhe va’lemû enna(A)llâhe me’a-lmuttekîn(e)

Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (saygı gösterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına tabidir. O halde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın, (fakat ileri gitmeyin). Allah'a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.

Bakara Suresi 195 . Ayet

وَاَنْفِقُوا

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

وَلَا

تُلْقُوا

بِاَيْد۪يكُمْ

اِلَى

التَّهْلُكَةِۚۛ

وَاَحْسِنُواۚۛ

اِنَّ

اللّٰهَ

يُحِبُّ

الْمُحْسِن۪ينَ

١٩٥

Veenfikû fî sebîli(A)llâhi velâ tulkû bi-eydîkum ilâ-ttehluketi veahsinû inna(A)llâhe yuhibbu-lmuhsinîn(e)

(Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.

Bakara Suresi 196 . Ayet

وَاَتِمُّوا

الْحَجَّ

وَالْعُمْرَةَ

لِلّٰهِۜ

فَاِنْ

اُحْصِرْتُمْ

فَمَا

اسْتَيْسَرَ

مِنَ

الْهَدْيِۚ

وَلَا

تَحْلِقُوا

رُؤُ۫سَكُمْ

حَتّٰى

يَبْلُغَ

الْهَدْيُ

مَحِلَّهُۜ

فَمَنْ

كَانَ

مِنْكُمْ

مَر۪يضاً

اَوْ

بِه۪ٓ

اَذًى

مِنْ

رَأْسِه۪

فَفِدْيَةٌ

مِنْ

صِيَامٍ

اَوْ

صَدَقَةٍ

اَوْ

نُسُكٍۚ

فَاِذَٓا

اَمِنْتُمْ۠

فَمَنْ

تَمَتَّعَ

بِالْعُمْرَةِ

اِلَى

الْحَجِّ

فَمَا

اسْتَيْسَرَ

مِنَ

الْهَدْيِۚ

فَمَنْ

لَمْ

يَجِدْ

فَصِيَامُ

ثَلٰثَةِ

اَيَّامٍ

فِي

الْحَجِّ

وَسَبْعَةٍ

اِذَا

رَجَعْتُمْۜ

تِلْكَ

عَشَرَةٌ

كَامِلَةٌۜ

ذٰلِكَ

لِمَنْ

لَمْ

يَكُنْ

اَهْلُهُ

حَاضِرِي

الْمَسْجِدِ

الْحَرَامِۜ

وَاتَّقُوا

اللّٰهَ

وَاعْلَمُٓوا

اَنَّ

اللّٰهَ

شَد۪يدُ

الْعِقَابِ۟

١٩٦

Veetimmu-lhacce vel’umrate li(A)llâh(i)(c) fe-in uhsirtum femâ-steysera mine-lhedy(i)(s) velâ tahlikû ruûsekum hattâ yebluġa-lhedyu mehilleh(u)(c) femen kâne minkum merîdan ev bihi eżen min ra/sihi fefidyetun min siyâmin ev sadekatin ev nusuk(in)(c) fe-iżâ emintum femen temette’a bil’umrati ile-lhacci femâ-steysera mine-lhedy(i)(c) femen lem yecid fesiyâmu śelâśeti eyyâmin fi-lhacci veseb’atin iżâ raca’tum(k) tilke ‘aşeratun kâmile(tun)(k) żâlike limen lem yekun ehluhu hâdiri-lmescidi-lharâm(i)(c) vettekû(A)llâhe va’lemû enna(A)llâhe şedîdu-l’ikâb(i)

Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah'a karşı gelmekten sakının ve Allah'ın cezasının çetin olduğunu bilin.

Bakara Suresi 197 . Ayet

اَلْحَجُّ

اَشْهُرٌ

مَعْلُومَاتٌۚ

فَمَنْ

فَرَضَ

ف۪يهِنَّ

الْحَجَّ

فَلَا رَفَثَ

وَلَا

فُسُوقَ

وَلَا

جِدَالَ

فِي

الْحَجِّۜ

وَمَا

تَفْعَلُوا

مِنْ

خَيْرٍ

يَعْلَمْهُ

اللّٰهُۜ

وَتَزَوَّدُوا

فَاِنَّ

خَيْرَ

الزَّادِ

التَّقْوٰىۘ

وَاتَّقُونِ

يَٓا

اُو۬لِي

الْاَلْبَابِ

١٩٧

Elhaccu eşhurun ma’lûmât(un)(c) femen ferada fîhinne-lhacce felâ rafeśe velâ fusûka velâ cidâle fi-lhacc(i)(k) vemâ tef’alû min ḣayrin ya’lemhu(A)llâh(u)(k) vetezevvedû fe-inne ḣayra-zzâdi-ttakvâ(c) vettekûni yâ uli-l-elbâb(i)

Hac (ayları), bilinen aylardır. Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona hacda cinsel ilişki, günaha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir. (Ahiret için) azık toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma)dır. Ey akıl sahipleri, bana karşı gelmekten sakının.

Bakara Suresi 198 . Ayet

لَيْسَ

عَلَيْكُمْ

جُنَاحٌ

اَنْ

تَبْتَغُوا

فَضْلاً

مِنْ

رَبِّكُمْۜ

فَاِذَٓا

اَفَضْتُمْ

مِنْ

عَرَفَاتٍ

فَاذْكُرُوا

اللّٰهَ

عِنْدَ

الْمَشْعَرِ

الْحَرَامِۖ

وَاذْكُرُوهُ

كَمَا

هَدٰيكُمْۚ

وَاِنْ

كُنْتُمْ

مِنْ

قَبْلِه۪

لَمِنَ

الضَّٓالّ۪ينَ

١٩٨

Leyse ‘aleykum cunâhun en tebteġû fadlen min rabbikum(c) fe-iżâ efadtum min ‘arafâtin feżkurû(A)llâhe ‘inde-lmeş’ari-lharâm(i)(s) veżkurûhu kemâ hedâkum ve-in kuntum min kablihi lemine-ddâllîn(e)

(Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizin lütuf ve keremini istemekte size bir günah yoktur. Arafat'tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife'ye) akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin.Onu, size gösterdiği gibi zikredin. Doğrusu siz onun yol göstermesinden önce yolunu şaşırmışlardan idiniz.

Bakara Suresi 199 . Ayet

ثُمَّ

اَف۪يضُوا

مِنْ

حَيْثُ

اَفَاضَ

النَّاسُ

وَاسْتَغْفِرُوا

اللّٰهَۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

غَفُورٌ

رَح۪يمٌ

١٩٩

Śumme efîdû min hayśu efâda-nnâsu vestaġfirû(A)llâh(e)(c) inna(A)llâhe ġafûrun rahîm(un)

Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah'tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Bakara Suresi 200 . Ayet

فَاِذَا

قَضَيْتُمْ

مَنَاسِكَكُمْ

فَاذْكُرُوا

اللّٰهَ

كَذِكْرِكُمْ

اٰبَٓاءَكُمْ

اَوْ

اَشَدَّ

ذِكْراًۜ

فَمِنَ

النَّاسِ

مَنْ

يَقُولُ

رَبَّنَٓا

اٰتِنَا

فِي

الدُّنْيَا

وَمَا

لَهُ

فِي

الْاٰخِرَةِ

مِنْ

خَلَاقٍ

٢٠٠

Fe-iżâ kadaytum menâsikekum feżkurû(A)llâhe keżikrikum âbâekum ev eşedde żikrâ(an)(k) femine-nnâsi men yekûlu rabbenâ âtinâ fî-ddunyâ vemâ lehu fi-l-âḣirati min ḣalâk(in)

Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. İnsanlardan, "Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver" diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.

Bakara Suresi 201 . Ayet

وَمِنْهُمْ

مَنْ

يَقُولُ

رَبَّنَٓا

اٰتِنَا

فِي

الدُّنْيَا

حَسَنَةً

وَفِي

الْاٰخِرَةِ

حَسَنَةً

وَقِنَا

عَذَابَ

النَّارِ

٢٠١

Veminhum men yekûlu rabbenâ âtinâ fî-ddunyâ haseneten vefi-l-âḣirati haseneten vekinâ ‘ażâbe-nnâr(i)

Onlardan, "Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru" diyenler de vardır.

Bakara Suresi 202 . Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

لَهُمْ

نَص۪يبٌ

مِمَّا

كَسَبُواۜ

وَاللّٰهُ

سَر۪يعُ

الْحِسَابِ

٢٠٢

Ulâ-ike lehum nasîbun mimmâ kesebû(c) va(A)llâhu serî’u-lhisâb(i)

İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir.

Bakara Suresi 203 . Ayet

وَاذْكُرُوا

اللّٰهَ

ف۪ٓي

اَيَّامٍ

مَعْدُودَاتٍۜ

فَمَنْ

تَعَجَّلَ

ف۪ي

يَوْمَيْنِ

فَلَٓا

اِثْمَ

عَلَيْهِۚ

وَمَنْ

تَاَخَّرَ

فَلَٓا

اِثْمَ

عَلَيْهِۙ

لِمَنِ

اتَّقٰىۜ

وَاتَّقُوا

اللّٰهَ

وَاعْلَمُٓوا

اَنَّكُمْ

اِلَيْهِ

تُحْشَرُونَ

٢٠٣

Veżkurû(A)llâhe fî eyyâmin ma’dûdât(in)(c) femen te’accele fî yevmeyni felâ iśme ‘aleyhi vemen teaḣḣara felâ iśme ‘aleyh(i)(c) limeni-ttekâ(k) vettekû(A)llâhe va’lemû ennekum ileyhi tuhşerûn(e)

Sayılı günlerde Allah'ı anın (telbiye ve tekbir getirin). Kim iki gün içinde acele edip (Mina'dan Mekke'ye) dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar içindir. Allah'a karşı gelmekten sakının ve onun huzurunda toplanacağınızı bilin.

Bakara Suresi 204 . Ayet

وَمِنَ

النَّاسِ

مَنْ

يُعْجِبُكَ

قَوْلُهُ

فِي

الْحَيٰوةِ

الدُّنْيَا

وَيُشْهِدُ

اللّٰهَ

عَلٰى

مَا

ف۪ي

قَلْبِه۪ۙ

وَهُوَ

اَلَدُّ

الْخِصَامِ

٢٠٤

Vemine-nnâsi men yu’cibuke kavluhu fi-lhayâti-ddunyâ veyuşhidu(A)llâhe ‘alâ mâ fî kalbihi vehuve eleddu-lḣisâm(i)

İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o düşmanlıkta en amansız olandır.

Bakara Suresi 205 . Ayet

وَاِذَا

تَوَلّٰى

سَعٰى

فِي

الْاَرْضِ

لِيُفْسِدَ

ف۪يهَا

وَيُهْلِكَ

الْحَرْثَ

وَالنَّسْلَۜ

وَاللّٰهُ

لَا

يُحِبُّ

الْفَسَادَ

٢٠٥

Ve-iżâ tevellâ se’â fi-l-ardi liyufside fîhâ veyuhlike-lharśe ve-nnesl(e)(k) va(A)llâhu lâ yuhibbu-lfesâd(e)

O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.

Bakara Suresi 206 . Ayet

وَاِذَا

ق۪يلَ

لَهُ

اتَّقِ

اللّٰهَ

اَخَذَتْهُ

الْعِزَّةُ

بِالْاِثْمِ

فَحَسْبُهُ

جَهَنَّمُۜ

وَلَبِئْسَ

الْمِهَادُ

٢٠٦

Ve-iżâ kîle lehu-tteki(A)llâhe eḣażet-hu-l’izzetu bil-iśm(i)(c) fehasbuhu cehennem(u)(c) velebi/se-lmihâd(u)

Ona "Allah'tan kork" denildiği zaman gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır!

Bakara Suresi 207 . Ayet

وَمِنَ

النَّاسِ

مَنْ

يَشْر۪ي

نَفْسَهُ

ابْتِغَٓاءَ

مَرْضَاتِ

اللّٰهِۜ

وَاللّٰهُ

رَؤُ۫فٌ

بِالْعِبَادِ

٢٠٧

Vemine-nnâsi men yeşrî nefsehu-btiġâe merdâti(A)llâh(i)(k) va(A)llâhu raûfun bil’ibâd(i)

İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah kullarına çok şefkatlidir.

Bakara Suresi 208 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

ادْخُلُوا

فِي

السِّلْمِ

كَٓافَّةًۖ

وَلَا

تَتَّبِعُوا

خُطُوَاتِ

الشَّيْطَانِۜ

اِنَّهُ

لَكُمْ

عَدُوٌّ

مُب۪ينٌ

٢٠٨

Yâ eyyuhe-lleżîne âmenû-dḣulû fî-ssilmi kâffeten velâ tettebi’û ḣutuvâti-şşeytân(i)(c) innehu lekum ‘aduvvun mubîn(un)

Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslam'a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.

Bakara Suresi 209 . Ayet

فَاِنْ

زَلَلْتُمْ

مِنْ

بَعْدِ

مَا

جَٓاءَتْكُمُ

الْبَيِّنَاتُ

فَاعْلَمُٓوا

اَنَّ

اللّٰهَ

عَز۪يزٌ

حَك۪يمٌ

٢٠٩

Fe-in zeleltum min ba’di mâ câetkumu-lbeyyinâtu fa’lemû enna(A)llâhe ‘azîzun hakîm(un)

Size apaçık deliller geldikten sonra, eğer yine de yan çizerseniz, bilin ki Allah, gerçekten mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Bakara Suresi 210 . Ayet

هَلْ

يَنْظُرُونَ

اِلَّٓا

اَنْ

يَأْتِيَهُمُ

اللّٰهُ

ف۪ي

ظُلَلٍ

مِنَ

الْغَمَامِ

وَالْمَلٰٓئِكَةُ

وَقُضِيَ

الْاَمْرُۜ

وَاِلَى

اللّٰهِ

تُرْجَعُ

الْاُمُورُ۟

٢١٠

Hel yenzurûne illâ en ye/tiyehumu(A)llâhu fî zulelin mine-lġamâmi velmelâ-iketu vekudiye-l-emr(u)(c) ve-ila(A)llâhi turce’u-l-umûr(u)

Onlar (böyle davranmakla), bulut gölgeleri içinde Allah'ın (azabının) ve meleklerin kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Halbuki bütün işler Allah'a döndürülür.

Bakara Suresi 211 . Ayet

سَلْ

بَن۪ٓي

اِسْرَٓائ۪لَ

كَمْ

اٰتَيْنَاهُمْ

مِنْ

اٰيَةٍ

بَيِّنَةٍۜ

وَمَنْ

يُبَدِّلْ

نِعْمَةَ

اللّٰهِ

مِنْ

بَعْدِ

مَا

جَٓاءَتْهُ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

شَد۪يدُ

الْعِقَابِ

٢١١

Sel benî isrâ-île kem âteynâhum min âyetin beyyine(tin)(k) vemen yubeddil ni’meta(A)llâhi min ba’di mâ câethu fe-inna(A)llâhe şedîdu-l’ikâb(i)

İsrailoğullarına sor; biz onlara nice açık mucizeler verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah'ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır.

Bakara Suresi 212 . Ayet

زُيِّنَ

لِلَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

الْحَيٰوةُ

الدُّنْيَا

وَيَسْخَرُونَ

مِنَ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُواۢ

وَالَّذ۪ينَ

اتَّقَوْا

فَوْقَهُمْ

يَوْمَ

الْقِيٰمَةِۜ

وَاللّٰهُ

يَرْزُقُ

مَنْ

يَشَٓاءُ

بِغَيْرِ

حِسَابٍ

٢١٢

Zuyyine lilleżîne keferu-lhayâtu-ddunyâ veyesḣarûne mine-lleżîne âmenû velleżîne-ttekav fevkahum yevme-lkiyâmet(i)(k) va(A)llâhu yerzuku men yeşâu biġayri hisâb(in)

İnkar edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.

Bakara Suresi 213 . Ayet

كَانَ

النَّاسُ

اُمَّةً

وَاحِدَةً

فَبَعَثَ

اللّٰهُ

النَّبِيّ۪نَ

مُبَشِّر۪ينَ

وَمُنْذِر۪ينَۖ

وَاَنْزَلَ

مَعَهُمُ

الْكِتَابَ

بِالْحَقِّ

لِيَحْكُمَ

بَيْنَ

النَّاسِ

ف۪يمَا

اخْتَلَفُوا

ف۪يهِۜ

وَمَا

اخْتَلَفَ

ف۪يهِ

اِلَّا

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوهُ

مِنْ

بَعْدِ

مَا

جَٓاءَتْهُمُ

الْبَيِّنَاتُ

بَغْياً

بَيْنَهُمْۚ

فَهَدَى

اللّٰهُ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

لِمَا

اخْتَلَفُوا

ف۪يهِ

مِنَ

الْحَقِّ

بِاِذْنِه۪ۜ

وَاللّٰهُ

يَهْد۪ي

مَنْ

يَشَٓاءُ

اِلٰى

صِرَاطٍ

مُسْتَق۪يمٍ

٢١٣

Kâne-nnâsu ummeten vâhideten febe’aśa(A)llâhu-nnebiyyîne mubeşşirîne vemunżirîne veenzele me’ahumu-lkitâbe bilhakki liyahkume beyne-nnâsi fîmâ-ḣtelefû fîh(i)(c) vemâ-ḣtelefe fîhi ille-lleżîne ûtûhu min ba’di mâ câet-humu-lbeyyinâtu baġyen beynehum(s) feheda(A)llâhu-lleżîne âmenû limâ-ḣtelefû fîhi mine-lhakki bi-iżnih(i)(k) va(A)llâhu yehdî men yeşâu ilâ sirâtin mustekîm(in)

İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah dilediğini doğru yola iletir.

Bakara Suresi 214 . Ayet

اَمْ

حَسِبْتُمْ

اَنْ

تَدْخُلُوا

الْجَنَّةَ

وَلَمَّا

يَأْتِكُمْ

مَثَلُ

الَّذ۪ينَ

خَلَوْا

مِنْ

قَبْلِكُمْۜ

مَسَّتْهُمُ

الْبَأْسَٓاءُ

وَالضَّرَّٓاءُ

وَزُلْزِلُوا

حَتّٰى

يَقُولَ

الرَّسُولُ

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

مَعَهُ

مَتٰى

نَصْرُ

اللّٰهِۜ

اَلَٓا

اِنَّ

نَصْرَ

اللّٰهِ

قَر۪يبٌ

٢١٤

Em hasibtum en tedḣulu-lcennete velemmâ ye/tikum meśelu-lleżîne ḣalev min kablikum(s) messet-humu-lbe/sâu ve-ddarrâu vezulzilû hattâ yekûle-rrasûlu velleżîne âmenû me’ahu metâ nasru(A)llâh(i)(k) elâ inne nasra(A)llâhi karîb(un)

Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü'minler, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah'ın yardımı pek yakındır.

Bakara Suresi 215 . Ayet

يَسْـَٔلُونَكَ

مَاذَا

يُنْفِقُونَۜ

قُلْ

مَٓا

اَنْفَقْتُمْ

مِنْ

خَيْرٍ

فَلِلْوَالِدَيْنِ

وَالْاَقْرَب۪ينَ

وَالْيَتَامٰى

وَالْمَسَاك۪ينِ

وَابْنِ

السَّب۪يلِۜ

وَمَا

تَفْعَلُوا

مِنْ

خَيْرٍ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

بِه۪

عَل۪يمٌ

٢١٥

Yes-elûneke mâżâ yunfikûn(e)(s) kul mâ enfektum min ḣayrin felilvâlideyni vel-akrabîne velyetâmâ velmesâkîni vebni-ssebîl(i)(k) vemâ tef’alû min ḣayrin fe-inna(A)llâhe bihi ‘alîm(un)

Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: "Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir."

Bakara Suresi 216 . Ayet

كُتِبَ

عَلَيْكُمُ

الْقِتَالُ

وَهُوَ

كُرْهٌ

لَكُمْۚ

وَعَسٰٓى

اَنْ

تَكْرَهُوا

شَيْـٔاً

وَهُوَ

خَيْرٌ

لَكُمْۚ

وَعَسٰٓى

اَنْ

تُحِبُّوا

شَيْـٔاً

وَهُوَ

شَرٌّ

لَكُمْۜ

وَاللّٰهُ

يَعْلَمُ

وَاَنْتُمْ

لَا

تَعْلَمُونَ۟

٢١٦

Kutibe ‘aleykumu-lkitâlu vehuve kurhun lekum(s) ve’asâ en tekrahû şey-en vehuve ḣayrun lekum(s) ve’asâ en tuhibbû şey-en vehuve şerrun lekum(k) va(A)llâhu ya’lemu veentum lâ ta’lemûn(e)

Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

Bakara Suresi 217 . Ayet

يَسْـَٔلُونَكَ

عَنِ

الشَّهْرِ

الْحَرَامِ

قِتَالٍ

ف۪يهِۜ

قُلْ

قِتَالٌ

ف۪يهِ

كَب۪يرٌۜ

وَصَدٌّ

عَنْ

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

وَكُفْرٌ

بِه۪

وَالْمَسْجِدِ

الْحَرَامِ

وَاِخْرَاجُ

اَهْلِه۪

مِنْهُ

اَكْبَرُ

عِنْدَ

اللّٰهِۚ

وَالْفِتْنَةُ

اَكْبَرُ

مِنَ

الْقَتْلِۜ

وَلَا يَزَالُونَ

يُقَاتِلُونَكُمْ

حَتّٰى

يَرُدُّوكُمْ

عَنْ

د۪ينِكُمْ

اِنِ

اسْتَطَاعُواۜ

وَمَنْ

يَرْتَدِدْ

مِنْكُمْ

عَنْ

د۪ينِه۪

فَيَمُتْ

وَهُوَ

كَافِرٌ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

حَبِطَتْ

اَعْمَالُهُمْ

فِي

الدُّنْيَا

وَالْاٰخِرَةِۚ

وَاُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

النَّارِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَـالِدُونَ

٢١٧

Yes-elûneke ‘ani-şşehri-lharâmi kitâlin fîh(i)(s) kulkitâlun fîhi kebîr(un)(s) vesaddun ‘an sebîli(A)llâhi vekufrun bihi velmescidi-lharâmi ve-iḣrâcu ehlihi minhu ekberu ‘inda(A)llâh(i)(c) velfitnetu ekberu mine-lkatl(i)(k) velâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum ‘an dînikum ini-stetâ’û(c) vemen yertedid minkum ‘an dînihi feyemut vehuve kâfirun feulâ-ike habitat a’mâluhum fî-ddunyâ vel-âḣirat(i)(s) veulâ-ike ashâbu-nnâr(i)(s) hum fîhâ ḣâlidûn(e)

Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: "O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.

Bakara Suresi 218 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَالَّذ۪ينَ

هَاجَرُوا

وَجَاهَدُوا

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِۙ

اُو۬لٰٓئِكَ

يَرْجُونَ

رَحْمَتَ

اللّٰهِۜ

وَاللّٰهُ

غَفُورٌ

رَح۪يمٌ

٢١٨

İnne-lleżîne âmenû velleżîne hâcerû vecâhedû fî sebîli(A)llâhi ulâ-ike yercûne rahmeta(A)llâh(i)(c) ve(A)llâhu ġafûrun rahîm(un)

İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah'ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Bakara Suresi 219 . Ayet

يَسْـَٔلُونَكَ

عَنِ

الْخَمْرِ

وَالْمَيْسِرِۜ

قُلْ

ف۪يهِمَٓا

اِثْمٌ

كَب۪يرٌ

وَمَنَافِـعُ

لِلنَّاسِۘ

وَاِثْمُهُمَٓا

اَكْبَرُ

مِنْ

نَفْعِهِمَاۜ

وَيَسْـَٔلُونَكَ

مَاذَا

يُنْفِقُونَۜ

قُلِ

الْعَفْوَۜ

كَذٰلِكَ

يُبَيِّنُ

اللّٰهُ

لَكُمُ

الْاٰيَاتِ

لَعَلَّكُمْ

تَتَفَكَّرُونَۙ

٢١٩

Yes-elûneke ‘ani-lḣamri velmeysir(i)(S) kul fîhimâ iśmun kebîrun vemenâfi’u linnâsi ve-iśmuhumâ akberu min nef’ihimâ(k) ve yes-elûneke mâżâ yunfikûnekuli-l’afv(e)(k) keżâlike yubeyyinu(A)llâhu lekumu-l-âyâti le’allekum tetefekkerûn(e)

Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahiri) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür." Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: "İhtiyaçtan arta kalanı." Allah size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz.

Bakara Suresi 220 . Ayet

فِي

الدُّنْيَا

وَالْاٰخِرَةِۜ

وَيَسْـَٔلُونَكَ

عَنِ

الْيَتَامٰىۜ

قُلْ

اِصْلَاحٌ

لَهُمْ

خَيْرٌۜ

وَاِنْ

تُخَالِطُوهُمْ

فَاِخْوَانُكُمْۜ

وَاللّٰهُ

يَعْلَمُ

الْمُفْسِدَ

مِنَ

الْمُصْلِحِۜ

وَلَوْ

شَٓاءَ

اللّٰهُ

لَاَعْنَتَكُمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

عَز۪يزٌ

حَك۪يمٌ

٢٢٠

Fî-ddunyâ vel-âḣirat(i)(k) veyes-elûneke ‘ani-lyetâmâ(s) kul islâhun lehum ḣayr(un)(s) ve-in tuḣâlitûhum fe-iḣvânukum(c) va(A)llâhu ya’lemu-lmufside mine-lmuslih(i)(c) velev şâa(A)llâhu lea’netekum(c) inna(A)llâhe ‘azîzun hakîm(un)

Dünya ve ahiret hakkında düşünesiniz diye böyle yapıyor. Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: "Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. Allah bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. Allah dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Bakara Suresi 221 . Ayet

وَلَا

تَنْكِحُوا

الْمُشْرِكَاتِ

حَتّٰى

يُؤْمِنَّۜ

وَلَاَمَةٌ

مُؤْمِنَةٌ

خَيْرٌ

مِنْ

مُشْرِكَةٍ

وَلَوْ

اَعْجَبَتْكُمْۚ

وَلَا

تُنْكِحُوا

الْمُشْرِك۪ينَ

حَتّٰى

يُؤْمِنُواۜ

وَلَعَبْدٌ

مُؤْمِنٌ

خَيْرٌ

مِنْ

مُشْرِكٍ

وَلَوْ

اَعْجَبَكُمْۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

يَدْعُونَ

اِلَى

النَّارِۚ

وَاللّٰهُ

يَدْعُٓوا

اِلَى

الْجَنَّةِ

وَالْمَغْفِرَةِ

بِاِذْنِه۪ۚ

وَيُبَيِّنُ

اٰيَاتِه۪

لِلنَّاسِ

لَعَلَّهُمْ

يَتَذَكَّرُونَ۟

٢٢١

Velâ tenkihu-lmuşrikâti hattâ yu/min(ne)(c) veleemetun mu/minetun ḣayrun min muşriketin velev a’cebetkum(k) velâ tunkihu-lmuşrikîne hattâ yu/minû(c) vele’abdun mu/minun ḣayrun min muşrikin velev a’cebekum ulâ-ike yed’ûne ilâ-nnâr(i)(s) va(A)llâhu yed’û ile-lcenneti velmaġfirati bi-iżnih(i)(s) veyubeyyinu âyâtihi linnâsi le’allehum yeteżekkerûn(e)

İman etmedikleri sürece Allah'a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah'a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü'min bir cariye Allah'a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah'a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah'a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de, iman eden bir köle, Allah'a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler.

Bakara Suresi 222 . Ayet

وَيَسْـَٔلُونَكَ

عَنِ

الْمَح۪يضِۜ

قُلْ

هُوَ

اَذًىۙ

فَاعْتَزِلُوا

النِّسَٓاءَ

فِي

الْمَح۪يضِۙ

وَلَا

تَقْرَبُوهُنَّ

حَتّٰى

يَطْهُرْنَۚ

فَاِذَا

تَطَهَّرْنَ

فَأْتُوهُنَّ

مِنْ

حَيْثُ

اَمَرَكُمُ

اللّٰهُۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

يُحِبُّ

التَّوَّاب۪ينَ

وَيُحِبُّ

الْمُتَطَهِّر۪ينَ

٢٢٢

Veyes-elûneke ‘ani-lmehîd(i)(s) kul huve eżen fa’tezilû-nnisâe fi-lmehîd(i)(s) velâ takrabûhunne hattâ yathurn(e)(s) fe-iżâ tetahherne fe/tûhunne min hayśu emerakumu(A)llâh(u)(c) inna(A)llâhe yuhibbu-ttevvâbîne veyuhibbu-lmutetahhirîn(e)

Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: "O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay halinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever."

Bakara Suresi 223 . Ayet

نِسَٓاؤُ۬كُمْ

حَرْثٌ

لَكُمْۖ

فَأْتُوا

حَرْثَكُمْ

اَنّٰى

شِئْتُمْۘ

وَقَدِّمُوا

لِاَنْفُسِكُمْۜ

وَاتَّقُوا

اللّٰهَ

وَاعْلَمُٓوا

اَنَّكُمْ

مُلَاقُوهُۜ

وَبَشِّرِ

الْمُؤْمِن۪ينَ

٢٢٣

Nisâukum harśun lekum fe/tû harśekum ennâ şi/tum(s) vekaddimû li-enfusikum(c) vettekû(A)llâhe va’lemû ennekum mulâkûhu vebeşşiri-lmu/minîn(e)

Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin. Allah'a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Mü'minler'i müjdele."

Bakara Suresi 224 . Ayet

وَلَا

تَجْعَلُوا

اللّٰهَ

عُرْضَةً

لِاَيْمَانِكُمْ

اَنْ

تَبَرُّوا

وَتَتَّقُوا

وَتُصْلِحُوا

بَيْنَ

النَّاسِۜ

وَاللّٰهُ

سَم۪يعٌ

عَل۪يمٌ

٢٢٤

Velâ tec’alû(A)llâhe ‘urdaten li-eymânikum en teberrû vetettekû vetuslihû beyne-nnâs(i)(k) va(A)llâhu semî’un ‘alîm(un)

İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah'ı siper yapmayın. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Bakara Suresi 225 . Ayet

لَا

يُؤَاخِذُكُمُ

اللّٰهُ

بِاللَّغْوِ

ف۪ٓي

اَيْمَانِكُمْ

وَلٰكِنْ

يُؤَاخِذُكُمْ

بِمَا

كَسَبَتْ

قُلُوبُكُمْۜ

وَاللّٰهُ

غَفُورٌ

حَل۪يمٌ

٢٢٥

Lâ yu-âḣiżukumu(A)llâhu billaġvi fî eymânikum velâkin yu-âḣiżukum bimâ kesebet kulûbukum(k) va(A)llâhu ġafûrun halîm(un)

Allah sizi, kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerinizin kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir)

Bakara Suresi 226 . Ayet

لِلَّذ۪ينَ

يُؤْلُونَ

مِنْ

نِسَٓائِهِمْ

تَرَبُّصُ

اَرْبَعَةِ

اَشْهُرٍۚ

فَاِنْ

فَٓاؤُ۫

فَاِنَّ

اللّٰهَ

غَفُورٌ

رَح۪يمٌ

٢٢٦

Lilleżîne yu/lûne min nisâ-ihim terabbusu erbe’ati eşhur(in)(s) fe-in fâû fe-inna(A)llâhe ġafûrun rahîm(un)

Eşlerine yaklaşmamağa yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer (bu süre içinde) dönerlerse şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Bakara Suresi 227 . Ayet

وَاِنْ

عَزَمُوا

الطَّـلَاقَ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

سَم۪يعٌ

عَل۪يمٌ

٢٢٧

Ve-in ‘azemû-ttalâka fe-inna(A)llâhe semî’un ‘alîm(un)

Eğer (yemin edenler yeminlerinden dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Bakara Suresi 228 . Ayet

وَالْمُطَلَّقَاتُ

يَتَرَبَّصْنَ

بِاَنْفُسِهِنَّ

ثَلٰثَةَ

قُرُٓوءٍۜ

وَلَا

يَحِلُّ

لَهُنَّ

اَنْ

يَكْتُمْنَ

مَا

خَلَقَ

اللّٰهُ

ف۪ٓي

اَرْحَامِهِنَّ

اِنْ

كُنَّ

يُؤْمِنَّ

بِاللّٰهِ

وَالْيَوْمِ

الْاٰخِرِۜ

وَبُعُولَتُهُنَّ

اَحَقُّ

بِرَدِّهِنَّ

ف۪ي

ذٰلِكَ

اِنْ

اَرَادُٓوا

اِصْلَاحاًۜ

وَلَهُنَّ

مِثْلُ

الَّذ۪ي

عَلَيْهِنَّ

بِالْمَعْرُوفِۖ

وَلِلرِّجَالِ

عَلَيْهِنَّ

دَرَجَةٌۜ

وَاللّٰهُ

عَز۪يزٌ

حَك۪يمٌ۟

٢٢٨

Velmutallekâtu yeterabbesne bi-enfusihinne śelâśete kurû(in)(c) velâ yehillu lehunne en yektumne mâ ḣaleka(A)llâhu fî erhâmihinne in kunne yu/minne bi(A)llâhi velyevmi-l-âḣir(i)(c) ve bu’ûletuhunne ehakku biraddihinne fî żâlike in erâdû islâhâ(an)(c) velehunne miślu-lleżî ‘aleyhinne bilma’rûf(i)(c) velirricâli ‘aleyhinne derace(tun)(k) va(A)llâhu ‘azîzun hakîm(un)

Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helal olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almağa daha çok hak sahibidirler. Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Bakara Suresi 229 . Ayet

اَلطَّـلَاقُ

مَرَّتَانِۖ

فَاِمْسَاكٌ

بِمَعْرُوفٍ

اَوْ

تَسْر۪يحٌ

بِاِحْسَانٍۜ

وَلَا

يَحِلُّ

لَكُمْ

اَنْ

تَأْخُذُوا

مِمَّٓا

اٰتَيْتُمُوهُنَّ

شَيْـٔاً

اِلَّٓا

اَنْ

يَخَافَٓا

اَلَّا

يُق۪يمَا

حُدُودَ

اللّٰهِۜ

فَاِنْ

خِفْتُمْ

اَلَّا

يُق۪يمَا

حُدُودَ

اللّٰهِۙ

فَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْهِمَا

ف۪يمَا

افْتَدَتْ

بِه۪ۜ

تِلْكَ

حُدُودُ

اللّٰهِ

فَلَا

تَعْتَدُوهَاۚ

وَمَنْ

يَتَعَدَّ

حُدُودَ

اللّٰهِ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الظَّالِمُونَ

٢٢٩

Ettalâku merratân(i)(s) fe-imsâkun bima’rûfin ev tesrîhun bi-ihsân(in)(k) velâ yahillu lekum en te/ḣużû mimmâ âteytumûhunne şey-en illâ en yeḣâfâ ellâ yukîmâ hudûda(A)llâh(i)(s) fe-in ḣiftum ellâ yukîmâ hudûda(A)llâhi felâ cunâha ‘aleyhimâ fîmâ-ftedet bih(i)(k) tilke hudûdu(A)llâhi felâ ta’tedûhâ(c) vemen yete’adde hudûda(A)llâhi feulâ-ike humu-zzâlimûn(e)

(Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah'ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız sizin için helal olmaz. Eğer onlar Allah'ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah'ın koyduğu sınırları kim aşarsa onlar zalimlerin ta kendileridir.

Bakara Suresi 230 . Ayet

فَاِنْ

طَلَّقَهَا

فَلَا

تَحِلُّ

لَهُ

مِنْ

بَعْدُ

حَتّٰى

تَنْكِحَ

زَوْجاً

غَيْرَهُۜ

فَاِنْ

طَلَّقَهَا

فَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْهِمَٓا

اَنْ

يَتَرَاجَعَٓا

اِنْ

ظَـنَّٓا

اَنْ

يُق۪يمَا

حُدُودَ

اللّٰهِۜ

وَتِلْكَ

حُدُودُ

اللّٰهِ

يُبَيِّنُهَا

لِقَوْمٍ

يَعْلَمُونَ

٢٣٠

Fe-in tallekahâ felâ tehillu lehu min ba’du hattâ tenkiha zevcen ġayrah(u)(k) fe-in tallekahâ felâ cunâha ‘aleyhimâ en yeterâce’â in zannâ en yukîmâ hudûda(A)llâh(i)(k) vetilke hudûdu(A)llâhi yubeyyinuhâ likavmin ya’lemûn(e)

Eğer erkek karısını (üçüncü defa) boşarsa, kadın, onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. (Bu koca da) onu boşadığı takdirde onlar (kadın ile ilk kocası) Allah'ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsa tekrar birbirlerine dönüp evlenmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın, anlayan bir toplum için açıkladığı ölçüleridir.

Bakara Suresi 231 . Ayet

وَاِذَا

طَلَّقْتُمُ

النِّسَٓاءَ

فَبَلَغْنَ

اَجَلَهُنَّ

فَاَمْسِكُوهُنَّ

بِمَعْرُوفٍ

اَوْ

سَرِّحُوهُنَّ

بِمَعْرُوفٍۖ

وَلَا

تُمْسِكُوهُنَّ

ضِرَاراً

لِتَعْتَدُواۚ

وَمَنْ

يَفْعَلْ

ذٰلِكَ

فَقَدْ

ظَلَمَ

نَفْسَهُۜ

وَلَا

تَتَّخِذُٓوا

اٰيَاتِ

اللّٰهِ

هُزُواًۘ

وَاذْكُرُوا

نِعْمَتَ

اللّٰهِ

عَلَيْكُمْ

وَمَٓا

اَنْزَلَ

عَلَيْكُمْ

مِنَ

الْكِتَابِ

وَالْحِكْمَةِ

يَعِظُـكُمْ

بِه۪ۜ

وَاتَّقُوا

اللّٰهَ

وَاعْلَمُٓوا

اَنَّ

اللّٰهَ

بِكُلِّ

شَيْءٍ

عَل۪يمٌ۟

٢٣١

Ve-iżâ tallektumu-nnisâe febelaġne ecelehunne feemsikûhunne bima’rûfin ev serrihûhunne bima’rûf(in)(c) velâ tumsikûhunne dirâran lita’tedû(c) vemen yef’al żâlike fekad zaleme nefseh(u)(c) velâ tetteḣiżû âyâti(A)llâhi huzuvâ(en)(c) veżkurû ni’meta(A)llâhi ‘aleykum vemâ enzele ‘aleykum mine-lkitâbi velhikmeti ya’iżukum bih(i)(c) vettekû(A)llâhe va’lemû enna(A)llâhe bikulli şey-in ‘alîm(un)

Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar vermek için onları tutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah'ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Bakara Suresi 232 . Ayet

وَاِذَا

طَلَّقْتُمُ

النِّسَٓاءَ

فَبَلَغْنَ

اَجَلَهُنَّ

فَلَا

تَعْضُلُوهُنَّ

اَنْ

يَنْكِحْنَ

اَزْوَاجَهُنَّ

اِذَا

تَرَاضَوْا

بَيْنَهُمْ

بِالْمَعْرُوفِۜ

ذٰلِكَ

يُوعَظُ

بِه۪

مَنْ

كَانَ

مِنْكُمْ

يُؤْمِنُ

بِاللّٰهِ

وَالْيَوْمِ

الْاٰخِرِۜ

ذٰلِكُمْ

اَزْكٰى

لَكُمْ

وَاَطْهَرُۜ

وَاللّٰهُ

يَعْلَمُ

وَاَنْتُمْ

لَا

تَعْلَمُونَ

٢٣٢

Ve-iżâ tallektumu-nnisâe febelaġne ecelehunne felâ ta’dulûhunne en yenkihne ezvâcehunne iżâ terâdav beynehum bilma’rûf(i)(k) żâlike yû’azu bihi men kâne minkum yu/minu bi(A)llâhi velyevmi-l-âḣir(i)(k) żâlikum ezkâ lekum veather(u)(k) va(A)llâhu ya’lemu veentum lâ ta’lemûn(e)

Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman kendi aralarında aklın ve dinin gereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları takdirde, eşleriyle (yeniden) evlenmelerine engel olmayın. Bununla içinizden Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

Bakara Suresi 233 . Ayet

وَالْوَالِدَاتُ

يُرْضِعْنَ

اَوْلَادَهُنَّ

حَوْلَيْنِ

كَامِلَيْنِ

لِمَنْ

اَرَادَ

اَنْ

يُـتِمَّ

الرَّضَاعَةَۜ

وَعَلَى

الْمَوْلُودِ

لَهُ

رِزْقُهُنَّ

وَكِسْوَتُهُنَّ

بِالْمَعْرُوفِۜ

لَا

تُكَلَّفُ

نَفْسٌ

اِلَّا

وُسْعَهَاۚ

لَا

تُضَٓارَّ

وَالِدَةٌ

بِوَلَدِهَا

وَلَا

مَوْلُودٌ

لَهُ

بِوَلَدِه۪

وَعَلَى

الْوَارِثِ

مِثْلُ

ذٰلِكَۚ

فَاِنْ

اَرَادَا

فِصَالاً

عَنْ

تَرَاضٍ

مِنْهُمَا

وَتَشَاوُرٍ

فَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْهِمَاۜ

وَاِنْ

اَرَدْتُمْ

اَنْ

تَسْتَرْضِعُٓوا

اَوْلَادَكُمْ

فَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْكُمْ

اِذَا

سَلَّمْتُمْ

مَٓا

اٰتَيْتُمْ

بِالْمَعْرُوفِۜ

وَاتَّقُوا

اللّٰهَ

وَاعْلَمُٓوا

اَنَّ

اللّٰهَ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

بَص۪يرٌ

٢٣٣

Velvâlidâtu yurdi’ne evlâdehunne havleyni kâmileyn(i)(s) limen erâde en yutimme-rradâ’a(te)(c) ve’ale-lmevlûdi lehu rizkuhunne vekisvetuhunne bilma’rûf(i)(c) lâ tukellefu nefsun illâ vus’ahâ(c) lâ tudârra vâlidetun biveledihâ velâ mevlûdun lehu biveledih(i)(c) ve’ale-lvâriśi miślu żâlik(e)(k) fe-in erâdâ fisâlen ‘an terâdin minhumâ veteşâvurin felâ cunâha ‘aleyhimâ(k) ve-in eradtum en testerdi’û evlâdekum felâ cunâha ‘aleykum iżâ sellemtum mâ âteytum bilma’rûf(i)(k) vettekû(A)llâhe va’lemû enna(A)llâhe bimâ ta’melûne basîr(un)

-Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için- anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir. Hiçbir kimseye gücünün üstünde bir yük ve sorumluluk teklif edilmez. -Hiçbir anne ve hiçbir baba çocuğu sebebiyle zarara uğratılmasın- (Baba ölmüşse) mirasçı da aynı şeyle sorumludur. Eğer (anne ve baba) kendi aralarında danışıp anlaşarak (iki yıl dolmadan) çocuğu sütten kesmek isterlerse onlara günah yoktur. Eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz örfe uygun olarak vereceğiniz ücreti güzelce ödediğiniz takdirde size bir günah yoktur. Allah'a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir.

Bakara Suresi 234 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

يُتَوَفَّوْنَ

مِنْكُمْ

وَيَذَرُونَ

اَزْوَاجاً

يَتَرَبَّصْنَ

بِاَنْفُسِهِنَّ

اَرْبَعَةَ

اَشْهُرٍ

وَعَشْراًۚ

فَاِذَا

بَلَغْنَ

اَجَلَهُنَّ

فَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْكُمْ

ف۪يمَا

فَعَلْنَ

ف۪ٓي

اَنْفُسِهِنَّ

بِالْمَعْرُوفِۜ

وَاللّٰهُ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

خَب۪يرٌ

٢٣٤

Velleżîne yuteveffevne minkum veyeżerûne ezvâcen yeterabbasne bi-enfusihinne erbe’ate eşhurin ve’aşrâ(an)(s) fe-iżâ belaġne ecelehunne felâ cunâha ‘aleykum fîmâ fe’alne fî enfusihinne bilma’rûf(i)(k) ve(A)llâhu bimâ ta’melûne ḣabîr(un)

İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler. Sürelerini bitirince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Bakara Suresi 235 . Ayet

وَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْكُمْ

ف۪يمَا

عَرَّضْتُمْ

بِه۪

مِنْ

خِطْبَةِ

النِّسَٓاءِ

اَوْ

اَكْنَنْتُمْ

ف۪ٓي

اَنْفُسِكُمْۜ

عَلِمَ

اللّٰهُ

اَنَّكُمْ

سَتَذْكُرُونَهُنَّ

وَلٰكِنْ

لَا

تُوَاعِدُوهُنَّ

سِراًّ

اِلَّٓا

اَنْ

تَقُولُوا

قَوْلاً

مَعْرُوفاًۜ

وَلَا تَعْزِمُوا

عُقْدَةَ

النِّكَاحِ

حَتّٰى

يَبْلُغَ

الْكِتَابُ

اَجَلَهُۜ

وَاعْلَمُٓوا

اَنَّ

اللّٰهَ

يَعْلَمُ

مَا

ف۪ٓي

اَنْفُسِكُمْ

فَاحْذَرُوهُۚ

وَاعْلَمُٓوا

اَنَّ

اللّٰهَ

غَفُورٌ

حَل۪يمٌ۟

٢٣٥

Velâ cunâha ‘aleykum fîmâ ‘arradtum bihi min ḣitbeti-nnisâ-i ev eknentum fî enfusikum(c) ‘alima(A)llâhu ennekum seteżkurûnehunne velâkin lâ tuvâ’idûhunne sirran illâ en takûlû kavlen ma’rûfâ(en)(c) velâ ta’zimû ‘ukdete-nnikâhi hattâ yebluġa-lkitâbu eceleh(u)(c) va’lemû enna(A)llâhe ya’lemu mâ fî enfusikum fahżerûh(u)(c) va’lemû enna(A)llâhe ġafûrun halîm(un)

(Vefat iddeti beklemekte olan) kadınlara kendileri ile evlenmek istediğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızda veya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. Allah biliyor ki siz onlara (bunu er geç mutlaka) söyleyeceksiniz. Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin. Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikah yapmaya kalkışmayın. Şunu da bilin ki Allah içinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için Allah'a karşı gelmekten sakının ve yine şunu da bilin ki Allah gerçekten çok bağışlayandır, halimdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)

Bakara Suresi 236 . Ayet

لَا

جُنَاحَ

عَلَيْكُمْ

اِنْ

طَلَّقْتُمُ

النِّسَٓاءَ

مَا

لَمْ

تَمَسُّوهُنَّ

اَوْ

تَفْرِضُوا

لَهُنَّ

فَر۪يضَةًۚ

وَمَتِّعُوهُنَّۚ

عَلَى

الْمُوسِعِ

قَدَرُهُ

وَعَلَى

الْمُقْتِرِ

قَدَرُهُۚ

مَتَـاعاً

بِالْمَعْرُوفِۚ

حَقاًّ

عَلَى

الْمُحْسِن۪ينَ

٢٣٦

Lâ cunâha ‘aleykum in tallektumu-nnisâe mâ lem temessûhunne ev tefridû lehunne ferîda(ten)(c) vemetti’ûhunne ‘ale-lmûsi’i kaderuhu ve’ale-lmuktiri kaderuhu metâ’en bilma’rûf(i)(s) hakkan ‘ale-lmuhsinîn(e)

Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirlemeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur. (Bu durumda) -eli geniş olan gücüne göre, eli dar olan da gücüne göre olmak üzere- onlara, aklın ve dinin gereklerine uygun olarak müt'a verin. Bu iyilik yapanlar üzerinde bir borçtur.

Bakara Suresi 237 . Ayet

وَاِنْ

طَلَّقْتُمُوهُنَّ

مِنْ

قَبْلِ

اَنْ

تَمَسُّوهُنَّ

وَقَدْ

فَرَضْتُمْ

لَهُنَّ

فَر۪يضَةً

فَنِصْفُ

مَا

فَرَضْتُمْ

اِلَّٓا

اَنْ

يَعْفُونَ

اَوْ

يَعْفُوَا

الَّذ۪ي

بِيَدِه۪

عُقْدَةُ

النِّكَاحِۜ

وَاَنْ

تَعْفُٓوا

اَقْرَبُ

لِلتَّقْوٰىۜ

وَلَا

تَنْسَوُا

الْفَضْلَ

بَيْنَكُمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

بَص۪يرٌ

٢٣٧

Ve-in tallektumûhunne min kabli en temessûhunne vekad feradtum lehunne ferîdaten fenisfu mâ feradtum illâ en ya’fûne ev ya’fuve-lleżî biyedihi ‘ukdetu-nnikâh(i)(c) veen ta’fû akrabu littekvâ(c) velâ tensevu-lfadle beynekum(c) inna(A)llâhe bimâ ta’melûne basîr(un)

Eğer onlara mehir tespit eder de kendilerine el sürmeden boşarsanız, tespit ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Ancak kadının, ya da nikah bağı elinde bulunanın (kocanın, paylarından) vazgeçmesi başka. Bununla birlikte (ey erkekler), sizin vazgeçmeniz takvaya (Allah'a karşı gelmekten sakınmaya) daha yakındır. Aranızda iyilik yapmayı da unutmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

Bakara Suresi 238 . Ayet

حَافِظُوا

عَلَى

الصَّلَوَاتِ

وَالصَّلٰوةِ

الْوُسْطٰى

وَقُومُوا

لِلّٰهِ

قَانِت۪ينَ

٢٣٨

Hâfizû ‘alâ-ssalevâti ve-ssalâti-lvustâ vekûmû li(A)llâhi kânitîn(e)

Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah'a gönülden boyun eğerek namaza durun.

Bakara Suresi 239 . Ayet

فَاِنْ

خِفْتُمْ

فَرِجَـالاً

اَوْ

رُكْبَـاناًۚ

فَاِذَٓا

اَمِنْتُمْ

فَاذْكُرُوا

اللّٰهَ

كَمَا

عَلَّمَكُمْ

مَا

لَمْ

تَكُونُوا

تَعْلَمُونَ

٢٣٩

Fe-in ḣiftum fericâlen ev rukbânâ(en)(s) fe-iżâ emintum feżkurû(A)llâhe kemâ ‘allemekum mâ lem tekûnû ta’lemûn(e)

Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah'ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın (namazı normal vakitlerdeki gibi kılın).

Bakara Suresi 240 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

يُتَوَفَّوْنَ

مِنْكُمْ

وَيَذَرُونَ

اَزْوَاجاًۚ

وَصِيَّةً

لِاَزْوَاجِهِمْ

مَتَاعاً

اِلَى

الْحَوْلِ

غَيْرَ

اِخْرَاجٍۚ

فَاِنْ

خَرَجْنَ

فَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْكُمْ

ف۪ي

مَا

فَعَلْنَ

ف۪ٓي

اَنْفُسِهِنَّ

مِنْ

مَعْرُوفٍۜ

وَاللّٰهُ

عَز۪يزٌ

حَك۪يمٌ

٢٤٠

Velleżîne yuteveffevne minkum veyeżerûne ezvâcen vasiyyeten li-ezvâcihim metâ’en ile-lhavli ġayra iḣrâc(in)(c) fe-in ḣaracne felâ cunâha ‘aleykum fî mâ fe’alne fî enfusihinne min ma’rûf(in)(k) va(A)llâhu ‘azîzun hakîm(un)

İçinizden ölüp geriye dul eşler bırakan erkekler, eşleri için, evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Ama onlar (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların meşru biçimde kendileri ile ilgili olarak işlediklerinden dolayı size bir günah yoktur. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Bakara Suresi 241 . Ayet

وَلِلْمُطَلَّقَاتِ

مَتَاعٌ

بِالْمَعْرُوفِۜ

حَقاًّ

عَلَى

الْمُتَّق۪ينَ

٢٤١

Velilmutallekâti metâ’un bilma’rûf(i)(s) hakkan ‘ale-lmuttekîn(e)

Boşanmış kadınların örfe göre geçimlerinin sağlanması onların hakkıdır. Bu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir borçtur.

Bakara Suresi 242 . Ayet

كَذٰلِكَ

يُبَيِّنُ

اللّٰهُ

لَكُمْ

اٰيَاتِه۪

لَعَلَّكُمْ

تَعْقِلُونَ۟

٢٤٢

Keżâlike yubeyyinu(A)llâhu lekum âyâtihi le’allekum ta’kilûn(e)

Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır.

Bakara Suresi 243 . Ayet

اَلَمْ

تَرَ

اِلَى

الَّذ۪ينَ

خَرَجُوا

مِنْ

دِيَارِهِمْ

وَهُمْ

اُلُوفٌ

حَذَرَ

الْمَوْتِۖ

فَقَالَ

لَهُمُ

اللّٰهُ

مُوتُوا

ثُمَّ

اَحْيَاهُمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

لَذُو

فَضْلٍ

عَلَى

النَّاسِ

وَلٰكِنَّ

اَكْثَرَ

النَّاسِ

لَا

يَشْكُرُونَ

٢٤٣

Elem tera ile-lleżîne ḣaracû min diyârihim vehum ulûfun hażera-lmevti fekâle lehumu(A)llâhu mûtû śumme ahyâhum(c) inna(A)llâhe leżû fadlin ‘alâ-nnâsi velâkinne ekśera-nnâsi lâ yeşkurûn(e)

Binlerce kişi oldukları halde, ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenleri görmedin mi? Allah onlara "ölün" dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf ve ikram sahibidir. Ama insanların çoğu şükretmezler.

Bakara Suresi 244 . Ayet

وَقَاتِلُوا

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

وَاعْلَمُٓوا

اَنَّ

اللّٰهَ

سَم۪يعٌ

عَل۪يمٌ

٢٤٤

Vekâtilû fî sebîli(A)llâhi va’lemû enna(A)llâhe semî’un ‘alîm(un)

Allah yolunda savaşın ve bilin ki şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir.

Bakara Suresi 245 . Ayet

مَنْ

ذَا

الَّذ۪ي

يُقْرِضُ

اللّٰهَ

قَرْضاً

حَسَناً

فَيُضَاعِفَهُ

لَهُٓ

اَضْعَافاً

كَـث۪يرَةًۜ

وَاللّٰهُ

يَقْبِضُ

وَيَبْصُۣطُۖ

وَاِلَيْهِ

تُرْجَعُونَ

٢٤٥

Men że-lleżî yukridu(A)llâhe kardan hasenen feyudâ’ifehu lehu ad’âfen keśîra(ten)(c) va(A)llâhu yakbidu veyebsutu ve-ileyhi turce’ûn(e)

Kimdir Allah'a güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin. (Rızkı) Allah daraltır ve genişletir. Ancak ona döndürüleceksiniz.

Bakara Suresi 246 . Ayet

اَلَمْ

تَرَ

اِلَى

الْمَلَأِ

مِنْ

بَن۪ٓي

اِسْرَٓائ۪لَ

مِنْ

بَعْدِ

مُوسٰىۢ

اِذْ

قَالُوا

لِنَبِيٍّ

لَهُمُ

ابْعَثْ

لَنَا

مَلِكاً

نُقَاتِلْ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِۜ

قَالَ

هَلْ

عَسَيْتُمْ

اِنْ

كُتِبَ

عَلَيْكُمُ

الْقِتَالُ

اَلَّا

تُقَاتِلُواۜ

قَالُوا

وَمَا

لَـنَٓا

اَلَّا

نُقَاتِلَ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

وَقَدْ

اُخْرِجْنَا

مِنْ

دِيَارِنَا

وَاَبْنَٓائِنَاۜ

فَلَمَّا

كُتِبَ

عَلَيْهِمُ

الْقِتَالُ

تَوَلَّوْا

اِلَّا

قَل۪يلاً

مِنْهُمْۜ

وَاللّٰهُ

عَل۪يمٌ

بِالظَّالِم۪ينَ

٢٤٦

Elem tera ile-lmele-i min benî isrâ-île min ba’di mûsâ iżkâlû linebiyyin lehumu-b’aś lenâ meliken nukâtil fî sebîli(A)llâh(i)(s) kâle hel ‘aseytum in kutibe ‘aleykumu-lkitâlu ellâ tukâtilû(s) kâlû vemâ lenâ ellâ nukâtile fî sebîli(A)llâhi vekad uḣricnâ min diyârinâ veebnâ-inâ(s) felemmâ kutibe ‘aleyhimu-lkitâlu tevellev illâ kalîlen minhum(k) ve(A)llâhu ‘alîmun bi-zzâlimîn(e)

Mûsâ'dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi (ne yaptılar)? Hani, peygamberlerinden birine, "Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi. O, "Ya üzerinize savaş farz kılındığı halde, savaşmayacak olursanız?" demişti. Onlar, "Yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda niye savaşmayalım" diye cevap vermişlerdi. Ama onlara savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah zalimleri hakkıyla bilendir.

Bakara Suresi 247 . Ayet

وَقَالَ

لَهُمْ

نَبِيُّهُمْ

اِنَّ

اللّٰهَ

قَدْ

بَعَثَ

لَكُمْ

طَالُوتَ

مَلِكاًۜ

قَالُٓوا

اَنّٰى

يَكُونُ

لَهُ

الْمُلْكُ

عَلَيْنَا

وَنَحْنُ

اَحَقُّ

بِالْمُلْكِ

مِنْهُ

وَلَمْ

يُؤْتَ

سَعَةً

مِنَ

الْمَالِۜ

قَالَ

اِنَّ

اللّٰهَ

اصْطَفٰيهُ

عَلَيْكُمْ

وَزَادَهُ

بَسْطَةً

فِي

الْعِلْمِ

وَالْجِسْمِۜ

وَاللّٰهُ

يُؤْت۪ي

مُلْكَهُ

مَنْ

يَشَٓاءُۜ

وَاللّٰهُ

وَاسِعٌ

عَل۪يمٌ

٢٤٧

Vekâle lehum nebiyyuhum inna(A)llâhe kad be’aśe lekum tâlûte melikâ(en)(c) kâlû ennâ yekûnu lehu-lmulku ‘aleynâ venahnu ahakku bilmulki minhu velem yu/te se’aten mine-lmâl(i)(c) kâle inna(A)llâhe-stafâhu ‘aleykum vezâdehu bestaten fi-l’ilmi velcism(i)(s) ve(A)llâhu yu/tî mulkehu men yeşâ(u)(c) va(A)llâhu vâsi’un ‘alîm(un)

Peygamberleri onlara, "Allah size Tâlût'u hükümdar olarak gönderdi" dedi. Onlar, "O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyığız. Ona zenginlik de verilmemiştir" dediler. Peygamberleri şöyle dedi: "Şüphesiz Allah onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı." Allah mülkünü dilediğine verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.

Bakara Suresi 248 . Ayet

وَقَالَ

لَهُمْ

نَبِيُّهُمْ

اِنَّ

اٰيَةَ

مُلْكِه۪ٓ

اَنْ

يَأْتِيَكُمُ

التَّابُوتُ

ف۪يهِ

سَك۪ينَةٌ

مِنْ

رَبِّكُمْ

وَبَقِيَّةٌ

مِمَّا

تَرَكَ

اٰلُ

مُوسٰى

وَاٰلُ

هٰرُونَ

تَحْمِلُهُ

الْمَلٰٓئِكَةُۜ

اِنَّ

ف۪ي

ذٰلِكَ

لَاٰيَةً

لَكُمْ

اِنْ

كُنْتُمْ

مُؤْمِن۪ينَ۟

٢٤٨

Vekâle lehum nebiyyuhum inne âyete mulkihi en ye/tiyekumu-ttâbûtu fîhi sekînetun min rabbikum vebakiyyetun mimmâ terake âlu mûsâ veâlu hârûne tahmiluhu-lmelâ-ike(tu)(c) inne fî żâlike leâyeten lekum in kuntum mu/minîn(e)

Peygamberleri onlara şöyle dedi: "Onun hükümdarlığının alameti size o sandığın gelmesidir. Onda Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur ile Mûsâ ailesinin, Hârûn ailesinin geriye bıraktığından kalıntılar vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanmış kimselerseniz bunda şüphesiz, sizin için kesin bir delil vardır."

Bakara Suresi 249 . Ayet

فَلَمَّا

فَصَلَ

طَالُوتُ

بِالْجُنُودِۙ

قَالَ

اِنَّ

اللّٰهَ

مُبْتَل۪يكُمْ

بِنَهَرٍۚ

فَمَنْ

شَرِبَ

مِنْهُ

فَلَيْسَ

مِنّ۪يۚ

وَمَنْ

لَمْ

يَطْعَمْهُ

فَاِنَّهُ

مِنّ۪ٓي

اِلَّا

مَنِ

اغْتَرَفَ

غُرْفَةً

بِيَدِه۪ۚ

فَشَرِبُوا

مِنْهُ

اِلَّا

قَل۪يلاً

مِنْهُمْۜ

فَلَمَّا

جَاوَزَهُ

هُوَ

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

مَعَهُۙ

قَالُوا

لَا

طَاقَةَ

لَنَا

الْيَوْمَ

بِجَالُوتَ

وَجُنُودِه۪ۜ

قَالَ

الَّذ۪ينَ

يَظُنُّونَ

اَنَّهُمْ

مُلَاقُوا

اللّٰهِۙ

كَمْ

مِنْ

فِئَةٍ

قَل۪يلَةٍ

غَلَبَتْ

فِئَةً

كَث۪يرَةً

بِاِذْنِ

اللّٰهِۜ

وَاللّٰهُ

مَعَ

الصَّابِر۪ينَ

٢٤٩

Felemmâ fasale tâlûtu bilcunûdi kâle inna(A)llâhe mubtelîkum bineherin femen şeribe minhu feleyse minnî vemen lem yet’amhu fe-innehu minnî illâ meni-ġterafe ġurfeten biyedih(i)(c) feşeribû minhu illâ kalîlen minhum(c) felemmâ câvezehu huve velleżîne âmenû me’ahu kâlû lâ tâkate lene-lyevme bicâlûte vecunûdih(i)(c) kâle-lleżîne yazunnûne ennehum mulâkû(A)llâhi kem min fi-etin kalîletin ġalebet fi-eten keśîraten bi-iżni(A)llâh(i)(k) va(A)llâhu me’a-ssâbirîn(e)

Tâlût ordu ile hareket edince, "Şüphesiz Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka." dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) "Bugün bizim Câlût'a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: "Allah'ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah sabredenlerle beraberdir".

Bakara Suresi 250 . Ayet

وَلَمَّا

بَرَزُوا

لِجَالُوتَ

وَجُنُودِه۪

قَالُوا

رَبَّنَٓا

اَفْرِغْ

عَلَيْنَا

صَبْراً

وَثَبِّتْ

اَقْدَامَنَا

وَانْصُرْنَا

عَلَى

الْقَوْمِ

الْكَافِر۪ينَۜ

٢٥٠

Velemmâ berazû licâlûte vecunûdihi kâlû rabbenâ efriġ ‘aleynâ sabran veśebbit akdâmenâ vensurnâ ‘ale-lkavmi-lkâfirîn(e)

(Tâlût'un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et."

Bakara Suresi 251 . Ayet

فَهَزَمُوهُمْ

بِاِذْنِ

اللّٰهِۙ

وَقَتَلَ

دَاوُ۫دُ

جَالُوتَ

وَاٰتٰيهُ

اللّٰهُ

الْمُلْكَ

وَالْحِكْمَةَ

وَعَلَّمَهُ

مِمَّا

يَشَٓاءُۜ

وَلَوْلَا

دَفْعُ

اللّٰهِ

النَّاسَ

بَعْضَهُمْ

بِبَعْضٍ

لَفَسَدَتِ

الْاَرْضُ

وَلٰكِنَّ

اللّٰهَ

ذُوفَضْلٍ

عَلَى

الْعَالَم۪ينَ

٢٥١

Fehezemûhum bi-iżni(A)llâhi vekatele dâvûdu câlûte veâtâhu(A)llâhu-lmulke velhikmete ve’allemehu mimmâ yeşâ(u)(k) velevlâ def’u(A)llâhi-nnâse ba’dahum biba’din lefesedeti-l-ardu velâkinna(A)llâhe żû fadlin ‘ale-l’âlemîn(e)

Derken, Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût'u öldürdü. Allah ona (Davud'a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah'ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir.

Bakara Suresi 252 . Ayet

تِلْكَ

اٰيَاتُ

اللّٰهِ

نَتْلُوهَا

عَلَيْكَ

بِالْحَقِّۜ

وَاِنَّكَ

لَمِنَ

الْمُرْسَل۪ينَ

٢٥٢

Tilke âyâtu(A)llâhi netlûhâ ‘aleyke bilhakk(i)(c) ve-inneke lemine-lmurselîn(e)

İşte bunlar Allah'ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak okuyoruz. Şüphesiz sen, Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerdensin.

Bakara Suresi 253 . Ayet

تِلْكَ

الرُّسُلُ

فَضَّلْنَا

بَعْضَهُمْ

عَلٰى

بَعْضٍۢ

مِنْهُمْ

مَنْ

كَلَّمَ

اللّٰهُ

وَرَفَعَ

بَعْضَهُمْ

دَرَجَاتٍۜ

وَاٰتَيْنَا

ع۪يسَى

ابْنَ

مَرْيَمَ

الْبَيِّنَاتِ

وَاَيَّدْنَاهُ

بِرُوحِ

الْقُدُسِۜ

وَلَوْ

شَٓاءَ

اللّٰهُ

مَا

اقْتَتَلَ

الَّذ۪ينَ

مِنْ

بَعْدِهِمْ

مِنْ

بَعْدِ

مَا

جَٓاءَتْهُمُ

الْبَيِّنَاتُ

وَلٰكِنِ

اخْتَلَفُوا

فَمِنْهُمْ

مَنْ

اٰمَنَ

وَمِنْهُمْ

مَنْ

كَفَرَۜ

وَلَوْ

شَٓاءَ

اللّٰهُ

مَا

اقْتَتَلُوا

وَلٰكِنَّ

اللّٰهَ

يَفْعَلُ

مَا

يُر۪يدُ۟

٢٥٣

Tilke-rrusulu faddalnâ ba’dahum ‘alâ ba’din minhum men kellema(A)llâh(u)(s) verafe’a ba’dahum deracât(in)(c) veâteynâ ‘îsâ-bne meryeme-lbeyyinâti veeyyednâhu birûhi-lkudus(i)(k) velev şâa(A)llâhu mâ-ktetele-lleżîne min ba’dihim min ba’di mâ câet-humu-lbeyyinâtu velâkini-ḣtelefû feminhum men âmene veminhum men kefer(a)(c) velev şâa(A)llâhu mâ-ktetelû velâkinna(A)llâhe yef’alu mâ yurîd(u)

İşte peygamberler! Biz onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah'ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryemoğlu İsa'ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkar edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lakin Allah dilediğini yapar.

Bakara Suresi 254 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اَنْفِقُوا

مِمَّا

رَزَقْنَاكُمْ

مِنْ

قَبْلِ

اَنْ

يَأْتِيَ

يَوْمٌ

لَا

بَيْعٌ

ف۪يهِ

وَلَا

خُلَّةٌ

وَلَا شَفَاعَةٌۜ

وَالْكَافِرُونَ

هُمُ

الظَّالِمُونَ

٢٥٤

Yâ eyyuhe-lleżîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye/tiye yevmun lâ bey’un fîhi velâ ḣulletun velâ şefâ’a(tun)(c) velkâfirûne humu-zzâlimûn(e)

Ey iman edenler! Hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkar edenler ise zalimlerin ta kendileridir.

Bakara Suresi 255 . Ayet

اَللّٰهُ

لَٓا

اِلٰهَ

اِلَّا

هُوَۚ

اَلْحَيُّ

الْقَيُّومُۚ

لَا

تَأْخُذُهُ

سِنَةٌ

وَلَا

نَوْمٌۜ

لَهُ

مَا

فِي

السَّمٰوَاتِ

وَمَا

فِي

الْاَرْضِۜ

مَنْ

ذَا

الَّذ۪ي

يَشْفَعُ

عِنْدَهُٓ

اِلَّا

بِاِذْنِه۪ۜ

يَعْلَمُ

مَا

بَيْنَ

اَيْد۪يهِمْ

وَمَا

خَلْفَهُمْۚ

وَلَا

يُح۪يطُونَ

بِشَيْءٍ

مِنْ

عِلْمِه۪ٓ

اِلَّا

بِمَا

شَٓاءَۚ

وَسِعَ

كُرْسِيُّهُ

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضَۚ

وَلَا

يَؤُ۫دُهُ

حِفْظُهُمَاۚ

وَهُوَ

الْعَلِيُّ

الْعَظ۪يمُ

٢٥٥

(A)llâhu lâ ilâhe illâ huve-lhayyu-lkayyûm(u)(c) lâ te/ḣużuhu sinetun velâ nevm(un)(c) lehu mâ fî-ssemâvâti vemâ fi-l-ard(i)(k) men że-lleżî yeşfe’u ‘indehu illâ bi-iżnih(i)(c) ya’lemu mâ beyne eydîhim vemâ ḣalfehum(s) velâ yuhîtûne bişey-in min ‘ilmihi illâ bimâ şâ(e)(c) vesi’a kursiyyuhu-ssemâvâti vel-ard(a)(s) velâ yeûduhu hifzuhumâ vehuve-l’aliyyu-l’azîm(u)

Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Diridir, kayyumdur. Onu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. İzni olmaksızın onun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar onun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. Onun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek ona güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.

Bakara Suresi 256 . Ayet

لَٓا

اِكْرَاهَ

فِي

الدّ۪ينِ

قَدْ

تَبَيَّنَ

الرُّشْدُ

مِنَ

الْغَيِّۚ

فَمَنْ

يَكْفُرْ

بِالطَّاغُوتِ

وَيُؤْمِنْ

بِاللّٰهِ

فَقَدِ

اسْتَمْسَكَ

بِالْعُرْوَةِ

الْوُثْقٰىۗ

لَا

انْفِصَامَ

لَهَاۜ

وَاللّٰهُ

سَم۪يعٌ

عَل۪يمٌ

٢٥٦

Lâ ikrâhe fî-ddîn(i)(s) kad tebeyyene-rruşdu mine-lġayy(i)(c) femen yekfur bi-ttâġûti veyu/min bi(A)llâhi fekadi-stemseke bil’urveti-lvuśkâ lâ-nfisâme lehâ (k) va(A)llâhu semî’un ‘alîm(un)

Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tâğûtu tanımayıp Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Bakara Suresi 257 . Ayet

اَللّٰهُ

وَلِيُّ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُواۙ

يُخْرِجُهُمْ

مِنَ

الظُّلُمَاتِ

اِلَى

النُّورِۜ

وَالَّذ۪ينَ

كَفَرُٓوا

اَوْلِيَٓاؤُ۬هُمُ

الطَّاغُوتُۙ

يُخْرِجُونَهُمْ

مِنَ

النُّورِ

اِلَى

الظُّلُمَاتِۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

النَّارِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَالِدُونَ۟

٢٥٧

(A)llâhu veliyyu-lleżîne âmenû yuḣricuhum mine-zzulumâti ilâ-nnûr(i)(s) velleżîne keferû evliyâuhumu-ttâġûtu yuḣricûnehum mine-nnûri ilâ-zzulumât(i)(k) ulâ-ike ashâbu annâr(i)(s) hum fîhâ ḣâlidûn(e)

Allah iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kafirlerin velileri ise tâğuttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.

Bakara Suresi 258 . Ayet

اَلَمْ

تَرَ

اِلَى

الَّذ۪ي

حَٓاجَّ

اِبْرٰه۪يمَ

ف۪ي

رَبِّه۪ٓ

اَنْ

اٰتٰيهُ

اللّٰهُ

الْمُلْكَۢ

اِذْ

قَالَ

اِبْرٰه۪يمُ

رَبِّيَ

الَّذ۪ي

يُحْـي۪

وَيُم۪يتُۙ

قَالَ

اَنَا۬

اُحْـي۪

وَاُم۪يتُۜ

قَالَ

اِبْرٰه۪يمُ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

يَأْت۪ي

بِالشَّمْسِ

مِنَ

الْمَشْرِقِ

فَأْتِ

بِهَا

مِنَ

الْمَغْرِبِ

فَبُهِتَ

الَّذ۪ي

كَفَرَۜ

وَاللّٰهُ

لَا

يَهْدِي

الْقَوْمَ

الظَّالِم۪ينَۚ

٢٥٨

Elem tera ile-lleżî hâcce ibrâhîme fî rabbihi en âtâhu(A)llâhu-lmulke iż kâle ibrâhîmu rabbiye-lleżî yuhyî veyumîtu kâle enâ uhyî veumît(u)(c) kâle ibrâhîmu fe-inna(A)llâhe ye/tî bi-şşemsi mine-lmeşriki fe/ti bihâ mine-lmaġribi febuhite-lleżî kefer(a)(k) va(A)llâhu lâ yehdi-lkavme-zzâlimîn(e)

Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımarıp böbürlenerek) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, "Benim Rabbim diriltir, öldürür." demiş; o da, "Ben de diriltir, öldürürüm" demişti. (Bunun üzerine) İbrahim, "Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir" deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

Bakara Suresi 259 . Ayet

اَوْ

كَالَّذ۪ي

مَرَّ

عَلٰى

قَرْيَةٍ

وَهِيَ

خَاوِيَةٌ

عَلٰى

عُرُوشِهَاۚ

قَالَ

اَنّٰى

يُحْـي۪

هٰذِهِ

اللّٰهُ

بَعْدَ

مَوْتِهَاۚ

فَاَمَاتَهُ

اللّٰهُ

مِائَةَ

عَامٍ

ثُمَّ

بَعَثَهُۜ

قَالَ

كَمْ

لَبِثْتَۜ

قَالَ

لَبِثْتُ

يَوْماً

اَوْ

بَعْضَ

يَوْمٍۜ

قَالَ

بَلْ

لَبِثْتَ

مِائَةَ

عَامٍ

فَانْظُرْ

اِلٰى

طَعَامِكَ

وَشَرَابِكَ

لَمْ

يَتَسَنَّهْۚ

وَانْظُرْ

اِلٰى

حِمَارِكَ

وَلِنَجْعَلَكَ

اٰيَةً

لِلنَّاسِ

وَانْظُرْ

اِلَى

الْعِظَامِ

كَيْفَ

نُنْشِزُهَا

ثُمَّ

نَكْسُوهَا

لَحْماًۜ

فَلَمَّا

تَبَيَّنَ

لَهُۙ

قَالَ

اَعْلَمُ

اَنَّ

اللّٰهَ

عَلٰى

كُلِّ

شَيْءٍ

قَد۪يرٌ

٢٥٩

Ev kelleżî merra ‘alâ karyetin vehiye ḣâviyetun ‘alâ ‘urûşihâ kâle ennâ yuhyî hâżihi(A)llâhu ba’de mevtihâ(s) feemâtehu(A)llâhu mi-ete ‘âmin śumme be’aśeh(u)(s) kâle kem lebiśt(e)(s) kâle lebiśtu yevmen ev ba’da yevm(in)(s) kâle bel lebiśte mi-ete ‘âmin fenzur ilâ ta’âmike veşerâbike lem yetesenneh(s) venzur ilâ himârike velinec’aleke âyeten linnâs(i)(s) venzur ile-l’izâmi keyfe nunşizuhâ śumme neksûhâ lahmâ(en)(c) felemmâ tebeyyene lehu kâle a’lemu enna(A)llâhe ‘alâ kulli şey-in kadîr(un)

Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, "Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?" demişti. Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu: "Ne kadar (ölü) kaldın?" O, "Bir gün veya bir günden daha az kaldım" diye cevap verdi. Allah şöyle dedi: "Hayır, yüz sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. (Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?" Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi: "Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter."

Bakara Suresi 260 . Ayet

وَاِذْ

قَالَ

اِبْرٰه۪يمُ

رَبِّ

اَرِن۪ي

كَيْفَ

تُحْـيِ

الْمَوْتٰىۜ

قَالَ

اَوَلَمْ

تُؤْمِنْۜ

قَالَ

بَلٰى

وَلٰكِنْ

لِيَطْمَئِنَّ

قَلْب۪يۜ

قَالَ

فَخُذْ

اَرْبَعَةً

مِنَ

الطَّيْرِ

فَصُرْهُنَّ

اِلَيْكَ

ثُمَّ

اجْعَلْ

عَلٰى

كُلِّ

جَبَلٍ

مِنْهُنَّ

جُزْءاً

ثُمَّ

ادْعُهُنَّ

يَأْت۪ينَكَ

سَعْياًۜ

وَاعْلَمْ

اَنَّ

اللّٰهَ

عَز۪يزٌ

حَك۪يمٌ۟

٢٦٠

Ve-iż kâle ibrâhîmu rabbi erinî keyfe tuhyi-lmevtâ(s) kâle eve lem tu/min(s) kâle belâ velâkin liyatme-inne kalbî(s) kâle feḣuż arbe’aten mine-ttayri fesurhunne ileyke śumme-c’al ‘alâ kulli cebelin minhunne cuz-en śumme-d’uhunne ye/tîneke sa’yâ(en)(c) va’lem enna(A)llâhe ‘azîzun hakîm(un)

Hani İbrahim, "Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için" demişti. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir."

Bakara Suresi 261 . Ayet

مَثَلُ

الَّذ۪ينَ

يُنْفِقُونَ

اَمْوَالَهُمْ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

كَمَثَلِ

حَبَّةٍ

اَنْبَتَتْ

سَبْعَ

سَنَابِلَ

ف۪ي

كُلِّ

سُنْبُلَةٍ

مِائَةُ

حَبَّةٍۜ

وَاللّٰهُ

يُضَاعِفُ

لِمَنْ

يَشَٓاءُۜ

وَاللّٰهُ

وَاسِعٌ

عَل۪يمٌ

٢٦١

Meśelu-lleżîne yunfikûne emvâlehum fî sebîli(A)llâhi kemeśeli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mi-etu habbe(tin)(k) va(A)llâhu yudâ’ifu limen yeşâu va(A)llâhu vâsi’un ‘alîm(un)

Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.

Bakara Suresi 262 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يُنْفِقُونَ

اَمْوَالَهُمْ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

ثُمَّ

لَا

يُتْبِعُونَ

مَٓا

اَنْفَقُوا

مَناًّ

وَلَٓا اَذًۙى

لَهُمْ

اَجْرُهُمْ

عِنْدَ

رَبِّهِمْۚ

وَلَا

خَوْفٌ

عَلَيْهِمْ

وَلَا

هُمْ

يَحْزَنُونَ

٢٦٢

Elleżîne yunfikûne emvâlehum fî sebîli(A)llâhi śumme lâ yutbi’ûne mâ enfekû mennen velâ eżen(ﻻ) lehum ecruhum ‘inde rabbihim velâ ḣavfun ‘aleyhim velâ hum yahzenûn(e)

Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab'leri katında mükafatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.

Bakara Suresi 263 . Ayet

قَوْلٌ

مَعْرُوفٌ

وَمَغْفِرَةٌ

خَيْرٌ

مِنْ

صَدَقَةٍ

يَتْبَعُهَٓا

اَذًىۜ

وَاللّٰهُ

غَنِيٌّ

حَل۪يمٌ

٢٦٣

Kavlun ma’rûfun vemaġfiratun ḣayrun min sadekatin yetbe’uhâ eżâ(en)(k) va(A)llâhu ġaniyyun halîm(un)

Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).

Bakara Suresi 264 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

لَا

تُبْطِلُوا

صَدَقَاتِكُمْ

بِالْمَنِّ

وَالْاَذٰىۙ

كَالَّذ۪ي

يُنْفِقُ

مَالَهُ

رِئَٓاءَ

النَّاسِ

وَلَا

يُؤْمِنُ

بِاللّٰهِ

وَالْيَوْمِ

الْاٰخِرِۜ

فَمَثَلُهُ

كَمَثَلِ

صَفْوَانٍ

عَلَيْهِ

تُرَابٌ

فَاَصَابَهُ

وَابِلٌ

فَتَرَكَهُ

صَلْداًۜ

لَا

يَقْدِرُونَ

عَلٰى

شَيْءٍ

مِمَّا

كَسَبُواۜ

وَاللّٰهُ

لَا

يَهْدِي

الْقَوْمَ

الْكَافِر۪ينَ

٢٦٤

Yâ eyyuhe-lleżîne âmenû lâ tubtilû sadekâtikum bilmenni vel-eżâ kelleżî yunfiku mâlehu ri-âe-nnâsi velâ yu/minu bi(A)llâhi velyevmi-l-âḣir(i)(s) femeśeluhu kemeśeli safvânin ‘aleyhi turâbun feasâbehu vâbilun feterakehu saldâ(en)(s) lâ yakdirûne ‘alâ şey-in mimmâ kesebû(k) va(A)llâhu lâ yehdi-lkavme-lkâfirîn(e)

Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.

Bakara Suresi 265 . Ayet

وَمَثَلُ

الَّذ۪ينَ

يُنْفِقُونَ

اَمْوَالَهُمُ

ابْتِغَٓاءَ

مَرْضَاتِ

اللّٰهِ

وَتَثْب۪يتاً

مِنْ

اَنْفُسِهِمْ

كَمَثَلِ

جَنَّةٍ

بِرَبْوَةٍ

اَصَابَهَا

وَابِلٌ

فَاٰتَتْ

اُكُلَهَا

ضِعْفَيْنِۚ

فَاِنْ

لَمْ

يُصِبْهَا

وَابِلٌ

فَطَلٌّۜ

وَاللّٰهُ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

بَص۪يرٌ

٢٦٥

Vemeśelu-lleżîne yunfikûne emvâlehumu-btiġâe merdâti(A)llâhi veteśbîten min enfusihim kemeśeli cennetin birabvetin esâbehâ vâbilun feâtet ukulehâ di’feyni fe-in lem yusibhâ vâbilun fetal(lun)(k) ve(A)llâhu bimâ ta’melûne basîr(un)

Allah'ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

Bakara Suresi 266 . Ayet

اَيَوَدُّ

اَحَدُكُمْ

اَنْ

تَكُونَ

لَهُ

جَنَّةٌ

مِنْ

نَخ۪يلٍ

وَاَعْنَابٍ

تَجْر۪ي

مِنْ

تَحْتِهَا

الْاَنْهَارُۙ

لَهُ

ف۪يهَا

مِنْ

كُلِّ

الثَّمَرَاتِۙ

وَاَصَابَهُ

الْكِبَرُ

وَلَهُ

ذُرِّيَّةٌ

ضُعَفَٓاءُۖ

فَاَصَابَهَٓا

اِعْصَارٌ

ف۪يهِ

نَارٌ

فَاحْتَرَقَتْۜ

كَذٰلِكَ

يُبَيِّنُ

اللّٰهُ

لَكُمُ

الْاٰيَاتِ

لَعَلَّكُمْ

تَتَفَكَّرُونَ۟

٢٦٦

Eyeveddu ehadukum en tekûne lehu cennetun min naḣîlin vea’nâbin tecrî min tahtihe-l-enhâru lehu fîhâ min kulli-śśemerâti veesâbehu-lkiberu velehu żurriyyetun du’afâu feasâbehâ i’sârun fîhi nârun fahterakat(k) keżâlike yubeyyinu(A)llâhu lekumu-l-âyâti le’allekum tetefekkerûn(e)

Herhangi biriniz ister mi ki, içerisinde her türlü meyveye sahip bulunduğu, içinden ırmaklar akan, hurma ve üzüm ağaçlarından oluşan bir bahçesi olsun; himayeye muhtaç çocukları var iken ihtiyarlık gelip kendisine çatsın; derken bağı ateşli (yıldırımlı) bir kasırga vursun da orası yanıversin? Allah düşünesiniz diye size âyetlerini böyle açıklıyor.

Bakara Suresi 267 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اَنْفِقُوا

مِنْ

طَيِّبَاتِ

مَا

كَسَبْتُمْ

وَمِمَّٓا

اَخْرَجْنَا

لَكُمْ

مِنَ

الْاَرْضِۖ

وَلَا

تَيَمَّمُوا

الْخَب۪يثَ

مِنْهُ

تُنْفِقُونَ

وَلَسْتُمْ

بِاٰخِذ۪يهِ

اِلَّٓا

اَنْ

تُغْمِضُوا

ف۪يهِۜ

وَاعْلَمُٓوا

اَنَّ

اللّٰهَ

غَنِيٌّ

حَم۪يدٌ

٢٦٧

Yâ eyyuhe-lleżîne âmenû enfikû min tayyibâti mâ kesebtum vemimmâ aḣracnâ lekum mine-l-ard(i)(s) velâ teyemmemu-lḣabîśe minhu tunfikûne velestum bi-âḣiżîhi illâ en tuġmidû fîh(i)(c) va’lemû enna(A)llâhe ġaniyyun hamîd(un)

Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye layıktır.

Bakara Suresi 268 . Ayet

اَلشَّيْطَانُ

يَعِدُكُمُ

الْفَقْرَ

وَيَأْمُرُكُمْ

بِالْفَحْشَٓاءِۚ

وَاللّٰهُ

يَعِدُكُمْ

مَغْفِرَةً

مِنْهُ

وَفَضْلاًۜ

وَاللّٰهُ

وَاسِعٌ

عَل۪يمٌۚ

٢٦٨

Eşşeytânu ya’idukumu-lfakra veye/murukum bilfahşâ-(i)(s) va(A)llâhu ye’idukum maġfiraten minhu vefadlâ(en)(k) va(A)llâhu vâsi’un ‘alîm(un)

Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayasızlığı emreder. Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet vadediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.

Bakara Suresi 269 . Ayet

يُؤْتِي

الْحِكْمَةَ

مَنْ

يَشَٓاءُۚ

وَمَنْ

يُؤْتَ

الْحِكْمَةَ

فَقَدْ

اُو۫تِيَ

خَيْراً

كَث۪يراًۜ

وَمَا

يَذَّكَّرُ

اِلَّٓا

اُو۬لُوا

الْاَلْبَابِ

٢٦٩

Yu/ti-l hikmete men yeşâ(u)(c) vemen yu/te-l hikmete fekad ûtiye ḣayran keśîrâ(an)(k) vemâ yeżżekkeru illâ ulu-l-elbâb(i)

Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar.

Bakara Suresi 270 . Ayet

وَمَٓا

اَنْفَقْتُمْ

مِنْ

نَفَقَةٍ

اَوْ

نَذَرْتُمْ

مِنْ

نَذْرٍ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

يَعْلَمُهُۜ

وَمَا

لِلظَّالِم۪ينَ

مِنْ

اَنْصَارٍ

٢٧٠

Vemâ enfektum min nefekatin ev neżertum min neżrin fe-inna(A)llâhe ya’lemuh(u)(k) vemâ lizzâlimîne min ensâr(in)

Allah yolunda her ne harcar veya her ne adarsanız, şüphesiz Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur.

Bakara Suresi 271 . Ayet

اِنْ

تُبْدُوا

الصَّدَقَاتِ

فَنِعِمَّا

هِيَۚ

وَاِنْ

تُخْفُوهَا

وَتُؤْتُوهَا

الْفُقَـرَٓاءَ

فَهُوَ

خَيْرٌ

لَكُمْۜ

وَيُكَفِّرُ

عَنْكُمْ

مِنْ

سَيِّـَٔاتِكُمْۜ

وَاللّٰهُ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

خَب۪يرٌ

٢٧١

İn tubdû-ssadekâti feni’immâ hiy(e)(s) ve-in tuḣfûhâ vetu/tûhe-lfukarâe fehuve ḣayrun lekum(c) veyukeffiru ‘ankum min seyyi-âtikum(k) va(A)llâhu bimâ ta’melûne ḣabîr(un)

Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Bakara Suresi 272 . Ayet

لَيْسَ

عَلَيْكَ

هُدٰيهُمْ

وَلٰكِنَّ

اللّٰهَ

يَهْد۪ي

مَنْ

يَشَٓاءُۜ

وَمَا

تُنْفِقُوا

مِنْ

خَيْرٍ

فَلِاَنْفُسِكُمْۜ

وَمَا

تُنْفِقُونَ

اِلَّا

ابْتِغَٓاءَ

وَجْهِ

اللّٰهِۜ

وَمَا

تُنْفِقُوا

مِنْ

خَيْرٍ

يُوَفَّ

اِلَيْكُمْ

وَاَنْتُمْ

لَا تُظْلَمُونَ

٢٧٢

Leyse ‘aleyke hudâhum velâkinna(A)llâhe yehdî men yeşâ(u)(k) vemâ tunfikû min ḣayrin feli-enfusikum(c) vemâ tunfikûne illâ-btiġâe vechi(A)llâh(i)(c) vemâ tunfikû min ḣayrin yuveffe ileykum veentum lâ tuzlemûn(e)

Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah'ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız -hiç hakkınız yenmeden- karşılığı size tastamam ödenir.

Bakara Suresi 273 . Ayet

لِلْفُقَـرَٓاءِ

الَّذ۪ينَ

اُحْصِرُوا

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

لَا

يَسْتَط۪يعُونَ

ضَـرْباً

فِي

الْاَرْضِۘ

يَحْسَبُهُمُ

الْجَاهِلُ

اَغْنِيَٓاءَ

مِنَ

التَّعَفُّفِۚ

تَعْرِفُهُمْ

بِس۪يمٰيهُمْۚ

لَا

يَسْـَٔلُونَ

النَّاسَ

اِلْحَافاًۜ

وَمَا

تُنْفِقُوا

مِنْ

خَيْرٍ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

بِه۪

عَل۪يمٌ۟

٢٧٣

Lilfukarâ-i-lleżîne uhsirû fî sebîli(A)llâhi lâ yestetî’ûne darben fi-l-ardi yahsebuhumu-lcâhilu aġniyâe mine-tte’affufi ta’rifuhum bisîmâhum lâ yes-elûne-nnâse ilhâfâ(en)(k) vemâ tunfikû min ḣayrin fe-inna(A)llâhe bihi ‘alîm(un)

(Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.

Bakara Suresi 274 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يُنْفِقُونَ

اَمْوَالَهُمْ

بِالَّيْلِ

وَالنَّهَارِ

سِراًّ

وَعَلَانِيَةً

فَلَهُمْ

اَجْرُهُمْ

عِنْدَ

رَبِّهِمْۚ

وَلَا

خَوْفٌ

عَلَيْهِمْ

وَلَا

هُمْ

يَحْزَنُونَ

٢٧٤

Elleżîne yunfikûne emvâlehum billeyli ve-nnehâri sirran ve’alâniyeten felehum ecruhum ‘inde rabbihim velâ ḣavfun ‘aleyhim velâ hum yahzenûn(e)

Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükafatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir

Bakara Suresi 275 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يَأْكُلُونَ

الرِّبٰوا

لَا

يَقُومُونَ

اِلَّا

كَمَا

يَقُومُ

الَّذ۪ي

يَتَخَبَّطُهُ

الشَّيْطَانُ

مِنَ

الْمَسِّۜ

ذٰلِكَ

بِاَنَّهُمْ

قَالُٓوا

اِنَّمَا

الْبَيْعُ

مِثْلُ

الرِّبٰواۢ

وَاَحَلَّ

اللّٰهُ

الْبَيْعَ

وَحَرَّمَ

الرِّبٰواۜ

فَمَنْ

جَٓاءَهُ

مَوْعِظَةٌ

مِنْ

رَبِّه۪

فَانْتَهٰى

فَلَهُ

مَا

سَلَفَۜ

وَاَمْرُهُٓ

اِلَى

اللّٰهِۜ

وَمَنْ

عَادَ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

النَّارِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَالِدُونَ

٢٧٥

Elleżîne ye/kulûne-rribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmu-lleżî yeteḣabbetuhu-şşeytânu mine-lmess(i)(c) żâlike bi-ennehum kâlû inneme-lbey’u miślu-rribâ(k) veehalla(A)llâhu-lbey’a veharrame-rribâ(c) femen câehu mev’izatun min rabbihi fentehâ felehu mâ selefe veemruhu ila(A)llâh(i)(s) vemen ‘âde feulâ-ike ashâbu-nnâr(i)(s) hum fîhâ ḣâlidûn(e)

Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, "Alış veriş de faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah'a kalmıştır. (Allah onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedi kalacaklardır.

Bakara Suresi 276 . Ayet

يَمْحَقُ

اللّٰهُ

الرِّبٰوا

وَيُرْبِي

الصَّدَقَاتِۜ

وَاللّٰهُ

لَا

يُحِبُّ

كُلَّ

كَفَّارٍ

اَث۪يمٍ

٢٧٦

Yemhaku(A)llâhu-rribâ veyurbî-ssadekât(i)(k) va(A)llâhu lâ yuhibbu kulle keffârin eśîm(in)

Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez.

Bakara Suresi 277 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِ

وَاَقَامُوا

الصَّلٰوةَ

وَاٰتَوُا

الزَّكٰوةَ

لَهُمْ

اَجْرُهُمْ

عِنْدَ

رَبِّهِمْۚ

وَلَا خَوْفٌ

عَلَيْهِمْ

وَلَا

هُمْ

يَحْزَنُونَ

٢٧٧

İnne-lleżîne âmenû ve’amilû-ssâlihâti veekâmû-ssalâte veâtevû-zzekâte lehum ecruhum ‘inde rabbihim velâ ḣavfun ‘aleyhim velâ hum yahzenûn(e)

Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekatı verenlerin mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.

Bakara Suresi 278 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

اتَّقُوا

اللّٰهَ

وَذَرُوا

مَا

بَـقِيَ

مِنَ

الرِّبٰٓوا

اِنْ

كُنْتُمْ

مُؤْمِن۪ينَ

٢٧٨

Yâ eyyuhe-lleżîne âmenû-ttekû(A)llâhe veżerû mâ bakiye mine-rribâ in kuntum mu/minîn(e)

Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın.

Bakara Suresi 279 . Ayet

فَاِنْ

لَمْ

تَفْعَلُوا

فَأْذَنُوا

بِحَرْبٍ

مِنَ

اللّٰهِ

وَرَسُولِه۪ۚ

وَاِنْ

تُبْتُمْ

فَلَكُمْ

رُؤُ۫سُ

اَمْوَالِكُمْۚ

لَا

تَظْلِمُونَ

وَلَا

تُظْلَمُونَ

٢٧٩

Fe-in lem tef’alû fe/żenû biharbin mina(A)llâhi verasûlih(i)(s) ve-in tubtum felekum ruûsu emvâlikum lâ tazlimûne velâ tuzlemûn(e)

Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Rasûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, ana paralarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.

Bakara Suresi 280 . Ayet

وَاِنْ

كَانَ

ذُوعُسْرَةٍ

فَنَظِرَةٌ

اِلٰى

مَيْسَرَةٍۜ

وَاَنْ

تَصَدَّقُوا

خَيْرٌ

لَكُمْ

اِنْ

كُنْتُمْ

تَعْلَمُونَ

٢٨٠

Ve-in kâne żû ‘usratin fenaziratun ilâ meysera(tin)(c) veen tesaddekû ḣayrun lekum(c) in kuntum ta’lemûn(e)

Eğer borçlu darlık içindeyse ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır.

Bakara Suresi 281 . Ayet

وَاتَّقُوا

يَوْماً

تُرْجَعُونَ

ف۪يهِ

اِلَى

اللّٰهِ

ثُمَّ

تُوَفّٰى

كُلُّ

نَفْسٍ

مَا

كَسَبَتْ

وَهُمْ

لَا

يُظْلَمُونَ۟

٢٨١

Vettekû yevmen turce’ûne fîhi ila(A)llâh(i)(s) śumme tuveffâ kullu nefsin mâ kesebet vehum lâ yuzlemûn(e)

Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah'a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır.

Bakara Suresi 282 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اِذَا

تَدَايَنْتُمْ

بِدَيْنٍ

اِلٰٓى

اَجَلٍ

مُسَمًّى

فَاكْتُبُوهُۜ

وَلْيَكْتُبْ

بَيْنَكُمْ

كَاتِبٌ

بِالْعَدْلِۖ

وَلَا

يَأْبَ

كَاتِبٌ

اَنْ

يَكْتُبَ

كَمَا

عَلَّمَهُ

اللّٰهُ

فَلْيَكْتُبْۚ

وَلْيُمْلِلِ

الَّذ۪ي

عَلَيْهِ

الْحَقُّ

وَلْيَتَّقِ

اللّٰهَ

رَبَّهُ

وَلَا

يَبْخَسْ

مِنْهُ

شَيْـٔاًۜ

فَاِنْ

كَانَ

الَّذ۪ي

عَلَيْهِ

الْحَقُّ

سَف۪يهاً

اَوْ

ضَع۪يفاً

اَوْ

لَا

يَسْتَط۪يعُ

اَنْ

يُمِلَّ

هُوَ

فَلْيُمْلِلْ

وَلِيُّهُ

بِالْعَدْلِۜ

وَاسْتَشْهِدُوا

شَه۪يدَيْنِ

مِنْ

رِجَالِكُمْۚ

فَاِنْ

لَمْ

يَكُونَا

رَجُلَيْنِ

فَرَجُلٌ

وَامْرَاَتَانِ

مِمَّنْ

تَرْضَوْنَ

مِنَ

الشُّهَدَٓاءِ

اَنْ

تَضِلَّ

اِحْدٰيهُمَا

فَتُذَكِّرَ

اِحْدٰيهُمَا

الْاُخْرٰىۜ

وَلَا

يَأْبَ

الشُّهَدَٓاءُ

اِذَا

مَا

دُعُواۜ

وَلَا تَسْـَٔمُٓوا

اَنْ

تَكْتُبُوهُ

صَغ۪يراً

اَوْ

كَب۪يراً

اِلٰٓى

اَجَلِه۪ۜ

ذٰلِكُمْ

اَقْسَطُ

عِنْدَ

اللّٰهِ

وَاَقْوَمُ

لِلشَّهَادَةِ

وَاَدْنٰٓى

اَلَّا

تَرْتَابُٓوا

اِلَّٓا

اَنْ

تَكُونَ

تِجَارَةً

حَاضِرَةً

تُد۪يرُونَهَا

بَيْنَكُمْ

فَلَيْسَ

عَلَيْكُمْ

جُنَاحٌ

اَلَّا

تَكْتُبُوهَاۜ

وَاَشْهِدُٓوا

اِذَا

تَبَايَعْتُمْۖ

وَلَا يُضَٓارَّ

كَاتِبٌ

وَلَا

شَه۪يدٌۜ

وَاِنْ

تَفْعَلُوا

فَاِنَّهُ

فُسُوقٌ

بِكُمْۜ

وَاتَّقُوا

اللّٰهَۜ

وَيُعَلِّمُكُمُ

اللّٰهُۜ

وَاللّٰهُ

بِكُلِّ

شَيْءٍ

عَل۪يمٌ

٢٨٢

Yâ eyyuhe-lleżîne âmenû iżâ tedâyentum bideynin ilâ ecelin musemmen fektubûh(u)(c) velyektub beynekum kâtibun bil’adl(i)(c) velâ ye/be kâtibun en yektube kemâ ‘allemehu(A)llâh(u)(c) felyektub velyumlili-lleżî ‘aleyhi-lhakku velyetteki(A)llâhe rabbehu velâ yebḣas minhu şey-â(en)(c) fe-in kâne-lleżî ‘aleyhi-lhakku sefîhen ev da’îfen ev lâ yestatî’u en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil’adl(i)(c) vesteşhidû şehîdeyni min ricâlikum(s) fe-in lem yekûnâ raculeyni feraculun vemraetâni mimmen terdavne mine-şşuhedâ-i en tedille ihdâhumâ fetużekkira ihdâhume-l-uḣrâ(c) velâ ye/be-şşuhedâu iżâ mâ du’û(c) velâ tes-emû en tektubûhu saġîran ev kebîran ilâ ecelih(i)(c) żâlikum aksetu ‘inda(A)llâhi veakvemu lişşehâdeti ve ednâ ellâ tertâbû(s) illâ en tekûne ticâraten hâdiraten tudîrûnehâ beynekum feleyse ‘aleykum cunâhun ellâ tektubûhâ(k) ve eşhidû iżâ tebâya’tum(c) velâ yudârra kâtibun velâ şehîd(un)(c) ve-in tef’alû fe-innehu fusûkun bikum(k) vettekû(A)llâh(e)(s) veyu’allimukumu(A)llâh(u)(k) va(A)llâhu bikulli şey-in ‘alîm(un)

Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alış-veriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. Allah'a karşı gelmekten sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Bakara Suresi 283 . Ayet

وَاِنْ

كُنْتُمْ

عَلٰى

سَفَرٍ

وَلَمْ

تَجِدُوا

كَاتِباً

فَرِهَانٌ

مَقْبُوضَةٌۜ

فَاِنْ

اَمِنَ

بَعْضُكُمْ

بَعْضاً

فَلْيُؤَدِّ

الَّذِي

اؤْتُمِنَ

اَمَانَتَهُ

وَلْيَتَّقِ

اللّٰهَ

رَبَّهُۜ

وَلَا

تَكْتُمُوا

الشَّهَادَةَۜ

وَمَنْ

يَكْتُمْهَا

فَاِنَّهُٓ

اٰثِمٌ

قَلْبُهُۜ

وَاللّٰهُ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

عَل۪يمٌ۟

٢٨٣

Ve-in kuntum ‘alâ seferin velem tecidû kâtiben ferihânun makbûda(tun)(s) fe-in emine ba’dukum ba’dan felyu-eddi-lleżî i/tumine emânetehu velyetteki(A)llâhe rabbeh(u)(k) velâ tektumû-şşehâde(te)(c) vemen yektumhâ fe-innehu âśimun kalbuh(u)(k) va(A)llâhu bimâ ta’melûne ‘alîm(un)

Eğer yolculukta olur da bir yazıcı bulamazsanız, o zaman alınmış rehinler yeterlidir. Eğer birbirinize güvenirseniz kendisine güvenilen kimse emanetini (borcunu) ödesin ve Rabbi Allah'tan sakınsın. Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilendir.

Bakara Suresi 284 . Ayet

لِلّٰهِ

مَا

فِي

السَّمٰوَاتِ

وَمَا

فِي

الْاَرْضِۜ

وَاِنْ

تُبْدُوا

مَا

ف۪ٓي

اَنْفُسِكُمْ

اَوْ

تُخْفُوهُ

يُحَاسِبْكُمْ

بِهِ

اللّٰهُۜ

فَيَغْفِرُ

لِمَنْ

يَشَٓاءُ

وَيُعَذِّبُ

مَنْ

يَشَٓاءُۜ

وَاللّٰهُ

عَلٰى

كُلِّ

شَيْءٍ

قَد۪يرٌ

٢٨٤

li(A)llâhi mâ fî-ssemâvâti vemâ fi-l-ard(i)(k) ve-in tubdû mâ fî enfusikum ev tuḣfûhu yuhâsibkum bihi(A)llâh(u)(s) feyaġfiru limen yeşâu ve yu’ażżibu men yeşâ(u)(k) va(A)llâhu ‘alâ kulli şey-in kadîr(un)

Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter.

Bakara Suresi 285 . Ayet

اٰمَنَ

الرَّسُولُ

بِمَٓا

اُنْزِلَ

اِلَيْهِ

مِنْ

رَبِّه۪

وَالْمُؤْمِنُونَۜ

كُلٌّ

اٰمَنَ

بِاللّٰهِ

وَمَلٰٓئِكَتِه۪

وَكُتُبِه۪

وَرُسُلِه۪ۜ

لَا

نُفَرِّقُ

بَيْنَ

اَحَدٍ

مِنْ

رُسُلِه۪۠

وَقَالُوا

سَمِعْنَا

وَاَطَعْنَا

غُفْرَانَكَ

رَبَّنَا

وَاِلَيْكَ

الْمَص۪يرُ

٢٨٥

âmene-rrasûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihi velmu/minûn(e)(c) kullun âmene bi(A)llâhi ve melâ-iketihi ve kutubihi ve rusulihi lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(i)(c) ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ(s) ġufrâneke rabbenâ ve-ileyke-lmasîr(u)

Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü'minler de (iman ettiler). Her biri; Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: "Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz." Şöyle de dediler: "İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır."

Bakara Suresi 286 . Ayet

لَا

يُكَلِّفُ

اللّٰهُ

نَفْساً

اِلَّا

وُسْعَهَاۜ

لَهَا

مَا

كَسَبَتْ

وَعَلَيْهَا

مَا

اكْتَسَبَتْۜ

رَبَّنَا

لَا

تُؤَاخِذْنَٓا

اِنْ

نَس۪ينَٓا

اَوْ

اَخْطَأْنَاۚ

رَبَّنَا

وَلَا

تَحْمِلْ

عَلَيْنَٓا

اِصْراً

كَمَا

حَمَلْتَهُ

عَلَى

الَّذ۪ينَ

مِنْ

قَبْلِنَاۚ

رَبَّنَا

وَلَا

تُحَمِّلْنَا

مَا

لَا

طَاقَةَ

لَنَا

بِه۪ۚ

وَاعْفُ

عَنَّا۠

وَاغْفِرْ

لَنَا۠

وَارْحَمْنَا۠

اَنْتَ

مَوْلٰينَا

فَانْصُرْنَا

عَلَى

الْقَوْمِ

الْكَافِر۪ينَ

٢٨٦

Lâ yukellifu(A)llâhu nefsen illâ vus’ahâ(c) lehâ mâ kesebet ve’aleyhâ me-ktesebet(k) rabbenâ lâ tu-âḣiżnâ in nesînâ ev aḣta/nâ(c) rabbenâ velâ tahmil ‘aleynâ isran kemâ hameltehu ‘ale-lleżîne min kablinâ(c) rabbenâ velâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(i)(s) va’fu ‘annâ vaġfir lenâ verhamnâ(c) ente mevlânâ fensurnâ ‘ale-lkavmi-lkâfirîn(e)

Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): "Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."