Zalimler İle İlgili Ayetler

Kur’an-ı Kerim’de zulüm, hem insanlara hem de Allah’ın ayetlerine karşı yapılan en büyük günahlardan biri olarak gösterilir. Allah, zalimlerin hidayete erdirilmeyeceğini, onların dünyada da ahirette de azaba uğrayacaklarını bildirir. Zalimlerin karşısında sabır ve adalet, müminlerin en önemli sorumluluklarındandır.

Bakara Sûresi 35. Ayet

وَقُلْنَا

يَٓا

اٰدَمُ

اسْكُنْ

اَنْتَ

وَزَوْجُكَ

الْجَنَّةَ

وَكُلَا

مِنْهَا

رَغَداً

حَيْثُ

شِئْتُمَاۖ

وَلَا تَقْرَبَا

هٰذِهِ

الشَّجَرَةَ

فَتَكُونَا

مِنَ

الظَّالِم۪ينَ

٣٥

Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”

Bakara Sûresi 51. Ayet

وَاِذْ

وٰعَدْنَا

مُوسٰٓى

اَرْبَع۪ينَ

لَيْلَةً

ثُمَّ

اتَّخَذْتُمُ

الْعِجْلَ

مِنْ

بَعْدِه۪

وَاَنْتُمْ

ظَالِمُونَ

٥١

Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik. Sizler ise onun ardından (kendinize) zulmederek bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz.

Bakara Sûresi 59. Ayet

فَبَدَّلَ

الَّذ۪ينَ

ظَلَمُوا

قَوْلاً

غَيْرَ

الَّذ۪ي

ق۪يلَ

لَهُمْ

فَاَنْزَلْنَا

عَلَى

الَّذ۪ينَ

ظَلَمُوا

رِجْزاً

مِنَ

السَّمَٓاءِ

بِمَا

كَانُوا

يَفْسُقُونَ۟

٥٩

Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle, o zalimlere gökten bir azap indirdik.

Bakara Sûresi 95. Ayet

وَلَنْ

يَتَمَنَّوْهُ

اَبَداً

بِمَا

قَدَّمَتْ

اَيْد۪يهِمْۜ

وَاللّٰهُ

عَل۪يمٌ

بِالظَّالِم۪ينَ

٩٥

Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman temenni edemezler. Allah, o zalimleri hakkıyla bilendir.

Bakara Sûresi 124. Ayet

وَاِذِ

ابْتَلٰٓى

اِبْرٰه۪يمَ

رَبُّهُ

بِكَلِمَاتٍ

فَاَتَمَّهُنَّۜ

قَالَ

اِنّ۪ي

جَاعِلُكَ

لِلنَّاسِ

اِمَاماًۜ

قَالَ

وَمِنْ

ذُرِّيَّت۪يۜ

قَالَ

لَا

يَنَالُ

عَهْدِي

الظَّالِم۪ينَ

١٢٤

Bir zaman Rabbi İbrahim’i birtakım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” İbrahim de, “Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)” demişti. Bunun üzerine Rabbi, “Benim ahdim (verdiğim söz) zalimleri kapsamaz” demişti.

Bakara Sûresi 140. Ayet

اَمْ

تَقُولُونَ

اِنَّ

اِبْرٰه۪يمَ

وَاِسْمٰع۪يلَ

وَاِسْحٰقَ

وَيَعْقُوبَ

وَالْاَسْبَاطَ

كَانُوا

هُوداً

اَوْ

نَصَارٰىۜ

قُلْ

ءَاَنْتُمْ

اَعْلَمُ

اَمِ

اللّٰهُۜ

وَمَنْ

اَظْلَمُ

مِمَّنْ

كَتَمَ

شَهَادَةً

عِنْدَهُ

مِنَ

اللّٰهِۜ

وَمَا

اللّٰهُ

بِغَافِلٍ

عَمَّا

تَعْمَلُونَ

١٤٠

Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler” mi diyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?” Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.

Bakara Sûresi 145. Ayet

وَلَئِنْ

اَتَيْتَ

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

الْكِتَابَ

بِكُلِّ

اٰيَةٍ

مَا

تَبِعُوا

قِبْلَتَكَۚ

وَمَٓا

اَنْتَ

بِتَابِـعٍ

قِبْلَتَهُمْۚ

وَمَا

بَعْضُهُمْ

بِتَابِـعٍ

قِبْلَةَ

بَعْضٍۜ

وَلَئِنِ

اتَّبَعْتَ

اَهْوَٓاءَهُمْ

مِنْ

بَعْدِ

مَا

جَٓاءَكَ

مِنَ

الْعِلْمِۙ

اِنَّكَ

اِذاً

لَمِنَ

الظَّالِم۪ينَۢ

١٤٥

Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun.

Bakara Sûresi 150. Ayet

وَمِنْ

حَيْثُ

خَرَجْتَ

فَوَلِّ

وَجْهَكَ

شَطْرَ

الْمَسْجِدِ

الْحَرَامِۜ

وَحَيْثُ

مَا

كُنْتُمْ

فَوَلُّوا

وُجُوهَكُمْ

شَطْرَهُۙ

لِئَلَّا

يَكُونَ

لِلنَّاسِ

عَلَيْكُمْ

حُجَّةٌۗ

اِلَّا

الَّذ۪ينَ

ظَلَمُوا

مِنْهُمْ

فَلَا

تَخْشَوْهُمْ

وَاخْشَوْن۪ي

وَلِاُتِمَّ

نِعْمَت۪ي

عَلَيْكُمْ

وَلَعَلَّكُمْ

تَهْتَدُونَۙ

١٥٠

(Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir. (Ey mü’minler!) Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram’a doğru çevirin ki, zalimlerin dışındaki insanların elinde (size karşı) bir koz olmasın. Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız.

Bakara Sûresi 193. Ayet

وَقَاتِلُوهُمْ

حَتّٰى

لَا

تَكُونَ

فِتْنَةٌ

وَيَكُونَ

الدّ۪ينُ

لِلّٰهِۜ

فَاِنِ

انْتَهَوْا

فَلَا

عُدْوَانَ

اِلَّا

عَلَى

الظَّالِم۪ينَ

١٩٣

Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır.

Bakara Sûresi 229. Ayet

اَلطَّـلَاقُ

مَرَّتَانِۖ

فَاِمْسَاكٌ

بِمَعْرُوفٍ

اَوْ

تَسْر۪يحٌ

بِاِحْسَانٍۜ

وَلَا

يَحِلُّ

لَكُمْ

اَنْ

تَأْخُذُوا

مِمَّٓا

اٰتَيْتُمُوهُنَّ

شَيْـٔاً

اِلَّٓا

اَنْ

يَخَافَٓا

اَلَّا

يُق۪يمَا

حُدُودَ

اللّٰهِۜ

فَاِنْ

خِفْتُمْ

اَلَّا

يُق۪يمَا

حُدُودَ

اللّٰهِۙ

فَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْهِمَا

ف۪يمَا

افْتَدَتْ

بِه۪ۜ

تِلْكَ

حُدُودُ

اللّٰهِ

فَلَا

تَعْتَدُوهَاۚ

وَمَنْ

يَتَعَدَّ

حُدُودَ

اللّٰهِ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الظَّالِمُونَ

٢٢٩

(Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız, sizin için helâl olmaz. Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah’ın koyduğu sınırları kim aşarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir.

Bakara Sûresi 246. Ayet

اَلَمْ

تَرَ

اِلَى

الْمَلَأِ

مِنْ

بَن۪ٓي

اِسْرَٓائ۪لَ

مِنْ

بَعْدِ

مُوسٰىۢ

اِذْ

قَالُوا

لِنَبِيٍّ

لَهُمُ

ابْعَثْ

لَنَا

مَلِكاً

نُقَاتِلْ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِۜ

قَالَ

هَلْ

عَسَيْتُمْ

اِنْ

كُتِبَ

عَلَيْكُمُ

الْقِتَالُ

اَلَّا

تُقَاتِلُواۜ

قَالُوا

وَمَا

لَـنَٓا

اَلَّا

نُقَاتِلَ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

وَقَدْ

اُخْرِجْنَا

مِنْ

دِيَارِنَا

وَاَبْنَٓائِنَاۜ

فَلَمَّا

كُتِبَ

عَلَيْهِمُ

الْقِتَالُ

تَوَلَّوْا

اِلَّا

قَل۪يلاً

مِنْهُمْۜ

وَاللّٰهُ

عَل۪يمٌ

بِالظَّالِم۪ينَ

٢٤٦

Mûsâ’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi (ne yaptılar)? Hani, peygamberlerinden birine, “Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi. O, “Ya üzerinize savaş farz kılındığı hâlde, savaşmayacak olursanız?” demişti. Onlar, “Yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz hâlde Allah yolunda niye savaşmayalım” diye cevap vermişlerdi. Ama onlara savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah, zalimleri hakkıyla bilendir.

Bakara Sûresi 254. Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اَنْفِقُوا

مِمَّا

رَزَقْنَاكُمْ

مِنْ

قَبْلِ

اَنْ

يَأْتِيَ

يَوْمٌ

لَا

بَيْعٌ

ف۪يهِ

وَلَا

خُلَّةٌ

وَلَا شَفَاعَةٌۜ

وَالْكَافِرُونَ

هُمُ

الظَّالِمُونَ

٢٥٤

Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir.

Bakara Sûresi 258. Ayet

اَلَمْ

تَرَ

اِلَى

الَّذ۪ي

حَٓاجَّ

اِبْرٰه۪يمَ

ف۪ي

رَبِّه۪ٓ

اَنْ

اٰتٰيهُ

اللّٰهُ

الْمُلْكَۢ

اِذْ

قَالَ

اِبْرٰه۪يمُ

رَبِّيَ

الَّذ۪ي

يُحْـي۪

وَيُم۪يتُۙ

قَالَ

اَنَا۬

اُحْـي۪

وَاُم۪يتُۜ

قَالَ

اِبْرٰه۪يمُ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

يَأْت۪ي

بِالشَّمْسِ

مِنَ

الْمَشْرِقِ

فَأْتِ

بِهَا

مِنَ

الْمَغْرِبِ

فَبُهِتَ

الَّذ۪ي

كَفَرَۜ

وَاللّٰهُ

لَا

يَهْدِي

الْقَوْمَ

الظَّالِم۪ينَۚ

٢٥٨

Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımarıp böbürlenerek) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, “Benim Rabbim diriltir, öldürür.” demiş; o da, “Ben de diriltir, öldürürüm” demişti. (Bunun üzerine) İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir” deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

Âl-i İmrân Sûresi 57. Ayet

وَاَمَّا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِ

فَيُوَفّ۪يهِمْ

اُجُورَهُمْۜ

وَاللّٰهُ

لَا

يُحِبُّ

الظَّالِم۪ينَ

٥٧

“İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükâfatlarını tastamam verecektir. Allah, zalimleri sevmez.”

Nisâ Sûresi 75. Ayet

وَمَا

لَكُمْ

لَا

تُقَاتِلُونَ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ

مِنَ

الرِّجَالِ

وَالنِّسَٓاءِ

وَالْوِلْدَانِ

الَّذ۪ينَ

يَقُولُونَ

رَبَّنَٓا

اَخْرِجْنَا

مِنْ

هٰذِهِ

الْقَرْيَةِ

الظَّالِمِ

اَهْلُهَاۚ

وَاجْعَلْ

لَنَا

مِنْ

لَدُنْكَ

وَلِياًّۚ

وَاجْعَلْ

لَنَا

مِنْ

لَدُنْكَ

نَص۪يراًۜ

٧٥

Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?

Nisâ Sûresi 168-169. Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

وَظَلَمُوا

لَمْ

يَكُنِ

اللّٰهُ

لِيَغْفِرَ

لَهُمْ

وَلَا

لِيَهْدِيَهُمْ

طَر۪يقاًۙ

١٦٨

اِلَّا

طَر۪يقَ

جَهَنَّمَ

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَٓا

اَبَداًۜ

وَكَانَ

ذٰلِكَ

عَلَى

اللّٰهِ

يَس۪يراً

١٦٩

Şüphesiz inkâr edenler ve zulmedenler (var ya), Allah onları asla bağışlayacak ve doğru yola iletecek değildir. (Allah onları) ancak içinde ebedî kalacakları cehennemin yoluna iletir. Bu ise Allah’a çok kolaydır.

Mâide Sûresi 45. Ayet

وَكَتَبْنَا

عَلَيْهِمْ

ف۪يهَٓا

اَنَّ

النَّفْسَ

بِالنَّفْسِۙ

وَالْعَيْنَ

بِالْعَيْنِ

وَالْاَنْفَ

بِالْاَنْفِ

وَالْاُذُنَ

بِالْاُذُنِ

وَالسِّنَّ

بِالسِّنِّۙ

وَالْجُرُوحَ

قِصَاصٌۜ

فَمَنْ

تَصَدَّقَ

بِه۪

فَهُوَ

كَفَّارَةٌ

لَهُۜ

وَمَنْ

لَمْ

يَحْكُمْ

بِمَٓا

اَنْزَلَ

اللّٰهُ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الظَّالِمُونَ

٤٥

Onda (Tevrat’ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için keffaret olur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.

En'âm Sûresi 21. Ayet

وَمَنْ

اَظْلَمُ

مِمَّنِ

افْتَرٰى

عَلَى

اللّٰهِ

كَذِباً

اَوْ

كَذَّبَ

بِاٰيَاتِه۪ۜ

اِنَّهُ

لَا

يُفْلِحُ

الظَّالِمُونَ

٢١

Kim Allah’a karşı yalan uydurandan, ya da O’nun âyetlerini yalanlayandan daha zalimdir? Şüphesiz ki, zalimler kurtuluşa eremez.

En'âm Sûresi 33. Ayet

قَدْ

نَعْلَمُ

اِنَّهُ

لَيَحْزُنُكَ

الَّذ۪ي

يَقُولُونَ

فَاِنَّهُمْ

لَا

يُكَذِّبُونَكَ

وَلٰكِنَّ

الظَّالِم۪ينَ

بِاٰيَاتِ

اللّٰهِ

يَجْحَدُونَ

٣٣

Ey Muhammed! Biz çok iyi biliyoruz ki söyledikleri elbette seni incitiyor. Onlar gerçekte seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler Allah’ın âyetlerini inadına inkâr ediyorlar.

En'âm Sûresi 47. Ayet

قُلْ

اَرَاَيْتَكُمْ

اِنْ

اَتٰيكُمْ

عَذَابُ

اللّٰهِ

بَغْتَةً

اَوْ

جَهْرَةً

هَلْ

يُهْلَكُ

اِلَّا

الْقَوْمُ

الظَّالِمُونَ

٤٧

De ki: “Ne dersiniz, Allah’ın azabı size beklenmedik bir anda veya açıktan açığa gelse, zalimler toplumundan başkası mı helâk edilecek?”

En'âm Sûresi 52. Ayet

وَلَا

تَطْرُدِ

الَّذ۪ينَ

يَدْعُونَ

رَبَّهُمْ

بِالْغَدٰوةِ

وَالْعَشِيِّ

يُر۪يدُونَ

وَجْهَهُۜ

مَا

عَلَيْكَ

مِنْ

حِسَابِهِمْ

مِنْ

شَيْءٍ

وَمَا

مِنْ

حِسَابِكَ

عَلَيْهِمْ

مِنْ

شَيْءٍ

فَتَطْرُدَهُمْ

فَتَكُونَ

مِنَ

الظَّالِم۪ينَ

٥٢

Rab’lerinin rızasını isteyerek sabah akşam O’na dua edenleri yanından kovma. Onların hesabından sana bir şey yok, senin hesabından da onlara bir şey yok ki onları kovasın. Eğer kovarsan zalimlerden olursun.

En'âm Sûresi 58. Ayet

قُلْ

لَوْ

اَنَّ

عِنْد۪ي

مَا

تَسْتَعْجِلُونَ

بِه۪

لَقُضِيَ

الْاَمْرُ

بَيْن۪ي

وَبَيْنَكُمْۜ

وَاللّٰهُ

اَعْلَمُ

بِالظَّالِم۪ينَ

٥٨

De ki: “Sizin acele istediğiniz azap şayet benim elimde olsaydı, benimle sizin aranızda iş elbette bitirilmiş olurdu.” Allah, zalimleri daha iyi bilir.

En'âm Sûresi 68. Ayet

وَاِذَا

رَاَيْتَ

الَّذ۪ينَ

يَخُوضُونَ

ف۪ٓي

اٰيَاتِنَا

فَاَعْرِضْ

عَنْهُمْ

حَتّٰى

يَخُوضُوا

ف۪ي

حَد۪يثٍ

غَيْرِه۪ۜ

وَاِمَّا

يُنْسِيَنَّكَ

الشَّيْطَانُ

فَلَا

تَقْعُدْ

بَعْدَ

الذِّكْرٰى

مَعَ

الْقَوْمِ

الظَّالِم۪ينَ

٦٨

Âyetlerimiz hakkında dedikoduya dalanları gördüğün vakit başka bir söze dalıncaya kadar onlardan yüz çevir, uzaklaş. Şayet şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra (kalk), o zalimler grubu ile beraber oturma.

En'âm Sûresi 93. Ayet

وَمَنْ

اَظْلَمُ

مِمَّنِ

افْتَرٰى

عَلَى

اللّٰهِ

كَذِباً

اَوْ

قَالَ

اُو۫حِيَ

اِلَيَّ

وَلَمْ

يُوحَ

اِلَيْهِ

شَيْءٌ

وَمَنْ

قَالَ

سَاُنْزِلُ

مِثْلَ

مَٓا

اَنْزَلَ

اللّٰهُۜ

وَلَوْ

تَرٰٓى

اِذِ

الظَّالِمُونَ

ف۪ي

غَمَرَاتِ

الْمَوْتِ

وَالْمَلٰٓئِكَةُ

بَاسِطُٓوا

اَيْد۪يهِمْۚ

اَخْرِجُٓوا

اَنْفُسَكُمْۜ

اَلْيَوْمَ

تُجْزَوْنَ

عَذَابَ

الْهُونِ

بِمَا

كُنْتُمْ

تَقُولُونَ

عَلَى

اللّٰهِ

غَيْرَ

الْحَقِّ

وَكُنْتُمْ

عَنْ

اٰيَاتِه۪

تَسْتَكْبِرُونَ

٩٣

Allah’a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vahyedilmemişken, “Bana vahyolundu” diyen, ya da “Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim” diye laf eden kimseden daha zalim kimdir? Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, “Haydi canlarınızı kurtarın! Allah’a karşı doğru olmayanı söylediğiniz, ve O’nun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız” diyecekleri zaman hâllerini bir görsen!

En'âm Sûresi 129. Ayet

وَكَذٰلِكَ

نُوَلّ۪ي

بَعْضَ

الظَّالِم۪ينَ

بَعْضاً

بِمَا

كَانُوا

يَكْسِبُونَ۟

١٢٩

İşte biz, kazanmakta oldukları günahlar sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına böyle musallat ederiz.

En'âm Sûresi 135. Ayet

قُلْ

يَا

قَوْمِ

اعْمَلُوا

عَلٰى

مَكَانَتِكُمْ

اِنّ۪ي

عَامِلٌۚ

فَسَوْفَ

تَعْلَمُونَۙ

مَنْ

تَكُونُ

لَهُ

عَاقِبَةُ

الدَّارِۜ

اِنَّهُ

لَا

يُفْلِحُ

الظَّالِمُونَ

١٣٥

De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de (görevimi) yapacağım. Ama dünya yurdunun sonucunun kimin olacağını yakında öğreneceksiniz. Şüphesiz, zalimler kurtuluşa eremezler.

En'âm Sûresi 144. Ayet

وَمِنَ

الْاِبِلِ

اثْنَيْنِ

وَمِنَ

الْبَقَرِ

اثْنَيْنِۜ

قُلْ

آٰلذَّكَرَيْنِ

حَرَّمَ

اَمِ

الْاُنْثَيَيْنِ

اَمَّا

اشْتَمَلَتْ

عَلَيْهِ

اَرْحَامُ

الْاُنْثَيَيْنِۜ

اَمْ

كُنْتُمْ

شُهَدَٓاءَ

اِذْ

وَصّٰيكُمُ

اللّٰهُ

بِهٰذَاۚ

فَمَنْ

اَظْلَمُ

مِمَّنِ

افْتَرٰى

عَلَى

اللّٰهِ

كَذِباً

لِيُضِلَّ

النَّاسَ

بِغَيْرِ

عِلْمٍۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

لَا

يَهْدِي

الْقَوْمَ

الظَّالِم۪ينَ۟

١٤٤

Yine (erkek ve dişi olarak) deveden iki, sığırdan da iki. De ki: “İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Yoksa Allah size bunları haram ettiğinde, orada hazır mı idiniz!?” İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah’a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.

A'râf Sûresi 44. Ayet

وَنَادٰٓى

اَصْحَابُ

الْجَنَّةِ

اَصْحَابَ

النَّارِ

اَنْ

قَدْ

وَجَدْنَا

مَا

وَعَدَنَا

رَبُّنَا

حَقاًّ

فَهَلْ

وَجَدْتُمْ

مَا

وَعَدَ

رَبُّكُمْ

حَقاًّۜ

قَالُوا

نَعَمْۚ

فَاَذَّنَ

مُؤَذِّنٌ

بَيْنَهُمْ

اَنْ

لَعْنَةُ

اللّٰهِ

عَلَى

الظَّالِم۪ينَۙ

٤٤

Cennetlikler cehennemliklere, “Rabbimizin bize va’dettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin va’dettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. Onlar, “Evet” derler. O zaman aralarında bir duyurucu, “Allah’ın lâneti zalimlere!” diye seslenir.

Tevbe Sûresi 109. Ayet

اَفَمَنْ

اَسَّسَ

بُنْيَانَهُ

عَلٰى

تَقْوٰى

مِنَ

اللّٰهِ

وَرِضْوَانٍ

خَيْرٌ

اَمْ

مَنْ

اَسَّسَ

بُنْيَانَهُ

عَلٰى

شَفَا

جُرُفٍ

هَارٍ

فَانْهَارَ

بِه۪

ف۪ي

نَارِ

جَهَنَّمَۜ

وَاللّٰهُ

لَا

يَهْدِي

الْقَوْمَ

الظَّالِم۪ينَ

١٠٩

Binasını takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) ve O’nun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah, zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez.

Hûd Sûresi 18. Ayet

وَمَنْ

اَظْلَمُ

مِمَّنِ

افْتَرٰى

عَلَى

اللّٰهِ

كَذِباًۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

يُعْرَضُونَ

عَلٰى

رَبِّهِمْ

وَيَقُولُ

الْاَشْهَادُ

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ

الَّذ۪ينَ

كَذَبُوا

عَلٰى

رَبِّهِمْۚ

اَلَا

لَعْنَةُ

اللّٰهِ

عَلَى

الظَّالِم۪ينَۙ

١٨

Kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? İşte bunlar, Rablerine arz edilecekler ve şâhitler de, “Rablerine karşı yalan söyleyenler işte bunlardır” diyeceklerdir. Biliniz ki, Allah’ın lâneti zalimler üzerinedir.

Hûd Sûresi 44. Ayet

وَق۪يلَ

يَٓا

اَرْضُ

ابْلَع۪ي

مَٓاءَكِ

وَيَا

سَمَٓاءُ

اَقْلِع۪ي

وَغ۪يضَ

الْمَٓاءُ

وَقُضِيَ

الْاَمْرُ

وَاسْتَوَتْ

عَلَى

الْجُودِيِّ

وَق۪يلَ

بُعْداً

لِلْقَوْمِ

الظَّالِم۪ينَ

٤٤

“Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu” denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî’ye oturdu ve “Zalimler topluluğu, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!” denildi.

Hûd Sûresi 82. Ayet

فَلَمَّا

جَٓاءَ

اَمْرُنَا

جَعَلْنَا

عَالِيَهَا

سَافِلَهَا

وَاَمْطَرْنَا

عَلَيْهَا

حِجَارَةً

مِنْ

سِجّ۪يلٍۙ

مَنْضُودٍۙ

٨٢

82,83. (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir.

Hûd Sûresi 100. Ayet

ذٰلِكَ

مِنْ

اَنْـبَٓاءِ

الْقُرٰى

نَقُصُّهُ

عَلَيْكَ

مِنْهَا

قَٓائِمٌ

وَحَص۪يدٌ

١٠٠

(Ey Muhammed!) Bunlar o memleketlerin haberlerinden bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. Onlardan ayakta duranlar da var, yıkılıp gidenler de.

Hûd Sûresi 102. Ayet

وَكَذٰلِكَ

اَخْذُ

رَبِّكَ

اِذَٓا

اَخَذَ

الْقُرٰى

وَهِيَ

ظَالِمَةٌۜ

اِنَّ

اَخْذَهُٓ

اَل۪يمٌ

شَد۪يدٌ

١٠٢

Zulme sapmış memleketlerin halkını yakaladığında, Rabbinin yakalaması işte böyledir! Şüphesiz O’nun yakalaması can yakıcı ve şiddetlidir.

Yusuf Sûresi 23. Ayet

وَرَاوَدَتْهُ

الَّت۪ي

هُوَ

ف۪ي

بَيْتِهَا

عَنْ

نَفْسِه۪

وَغَلَّقَتِ

الْاَبْوَابَ

وَقَالَتْ

هَيْتَ

لَكَۜ

قَالَ

مَعَاذَ

اللّٰهِ

اِنَّهُ

رَبّ۪ٓي

اَحْسَنَ

مَثْوَايَۜ

اِنَّهُ

لَا

يُفْلِحُ

الظَّالِمُونَ

٢٣

Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek, “Haydi gelsene!” dedi. O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o (kocan) benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler” dedi.

İbrahim Sûresi 27. Ayet

يُثَبِّتُ

اللّٰهُ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

بِالْقَوْلِ

الثَّابِتِ

فِي

الْحَيٰوةِ

الدُّنْيَا

وَفِي

الْاٰخِرَةِۚ

وَيُضِلُّ

اللّٰهُ

الظَّالِم۪ينَ

وَيَفْعَلُ

اللّٰهُ

مَا

يَشَٓاءُ۟

٢٧

Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle sağlamlaştırır, zalimleri ise saptırır. Ve Allah dilediğini yapar.

İbrahim Sûresi 42-43. Ayet

وَلَا

تَحْسَبَنَّ

اللّٰهَ

غَافِلاً

عَمَّا

يَعْمَلُ

الظَّالِمُونَۜ

اِنَّمَا

يُؤَخِّرُهُمْ

لِيَوْمٍ

تَشْخَصُ

ف۪يهِ

الْاَبْصَارُۙ

٤٢

مُهْطِع۪ينَ

مُقْنِع۪ي

رُؤُ۫سِهِمْ

لَا

يَرْتَدُّ

اِلَيْهِمْ

طَرْفُهُمْۚ

وَاَفْـِٔدَتُهُمْ

هَوَٓاءٌۜ

٤٣

Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor. O gün başlarını dikerek (çağırıldıkları yere doğru) koşarlar. Gözleri kendilerine bile dönmez, kalpleri de bomboştur.

İbrahim Sûresi 44-45. Ayet

وَاَنْذِرِ

النَّاسَ

يَوْمَ

يَأْت۪يهِمُ

الْعَذَابُۙ

فَيَقُولُ

الَّذ۪ينَ

ظَلَمُوا

رَبَّـنَٓا

اَخِّرْنَٓا

اِلٰٓى

اَجَلٍ

قَر۪يبٍۙ

نُجِبْ

دَعْوَتَكَ

وَنَتَّبِـعِ

الرُّسُلَۜ

اَوَلَمْ

تَكُونُٓوا

اَقْسَمْتُمْ

مِنْ

قَبْلُ

مَا

لَكُمْ

مِنْ

زَوَالٍۙ

٤٤

وَسَكَنْتُمْ

ف۪ي

مَسَاكِنِ

الَّذ۪ينَ

ظَلَمُٓوا

اَنْفُسَهُمْ

وَتَبَيَّنَ

لَكُمْ

كَيْفَ

فَعَلْنَا

بِهِمْ

وَضَرَبْنَا

لَكُمُ

الْاَمْثَالَ

٤٥

(Ey Muhammed!) İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar. Zira o gün zalimler, “Ey Rabbimiz! Yakın bir süreye kadar bizi ertele de senin çağrına uyalım ve peygamberlerin izinden gidelim” diyecekler. Onlara şöyle denilecek: “Daha önce siz, sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz?” “Kendilerine zulmedenlerin yerlerinde oturdunuz. Onlara ne yaptığımız ise size belli olmuştu. Size misaller de vermiştik.”

Kasas Sûresi 59. Ayet

وَمَا

كَانَ

رَبُّكَ

مُهْلِكَ

الْقُرٰى

حَتّٰى

يَبْعَثَ

ف۪ٓي

اُمِّهَا

رَسُولاً

يَتْلُوا

عَلَيْهِمْ

اٰيَاتِنَاۚ

وَمَا

كُنَّا

مُهْلِكِي

الْقُرٰٓى

اِلَّا

وَاَهْلُهَا

ظَالِمُونَ

٥٩

Rabbin, ülkelerin merkezî yerlerine, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamber göndermedikçe oraları helâk edici değildir. Zaten biz, halkları zalim olmadıkça memleketleri helâk etmeyiz.

Zümer Sûresi 24. Ayet

اَفَمَنْ

يَتَّق۪ي

بِوَجْهِه۪

سُٓوءَ

الْعَذَابِ

يَوْمَ

الْقِيٰمَةِۜ

وَق۪يلَ

لِلظَّالِم۪ينَ

ذُوقُوا

مَا

كُنْتُمْ

تَكْسِبُونَ

٢٤

Kıyamet günü kötü azaba karşı yüzüyle korunan kimse, (o gün) azaptan emin olan kimse gibi midir? Zalimlere, “Kazandıklarınızı tadın” denir.

Zümer Sûresi 32. Ayet

فَمَنْ

اَظْلَمُ

مِمَّنْ

كَذَبَ

عَلَى

اللّٰهِ

وَكَذَّبَ

بِالصِّدْقِ

اِذْ

جَٓاءَهُۜ

اَلَيْسَ

ف۪ي

جَهَنَّمَ

مَثْوًى

لِلْكَافِر۪ينَ

٣٢

Kim, Allah’a karşı yalan uyduran ve kendisine geldiğinde, doğruyu (Kur’an’ı) yalanlayandan daha zalimdir? Cehennemde kâfirler için kalacak bir yer mi yok!?

Zümer Sûresi 47-48. Ayet

وَلَوْ

اَنَّ

لِلَّذ۪ينَ

ظَلَمُوا

مَا

فِي

الْاَرْضِ

جَم۪يعاً

وَمِثْلَهُ

مَعَهُ

لَافْتَدَوْا

بِه۪

مِنْ

سُٓوءِ

الْعَذَابِ

يَوْمَ

الْقِيٰمَةِۜ

وَبَدَا

لَهُمْ

مِنَ

اللّٰهِ

مَا

لَمْ

يَكُونُوا

يَحْتَسِبُونَ

٤٧

وَبَدَا

لَهُمْ

سَيِّـَٔاتُ

مَا

كَسَبُوا

وَحَاقَ

بِهِمْ

مَا

كَانُوا

بِه۪

يَسْتَهْزِؤُ۫نَ

٤٨

Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da zulmedenlerin olsa, kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için elbette onları verirlerdi. Artık, hiç hesap etmedikleri şeyler Allah tarafından karşılarına çıkmıştır. (Dünyada) kazandıkları şeylerin kötülükleri karşılarına çıkmış, alay etmekte oldukları şey onları kuşatmıştır.

Zümer Sûresi 51. Ayet

فَاَصَابَهُمْ

سَيِّـَٔاتُ

مَا

كَسَبُواۜ

وَالَّذ۪ينَ

ظَلَمُوا

مِنْ

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ

سَيُص۪يبُهُمْ

سَيِّـَٔاتُ

مَا

كَسَبُواۙ

وَمَا

هُمْ

بِمُعْجِز۪ينَ

٥١

Nihayet kazandıkları şeylerin kötülükleri onlara isabet etmişti. Onlardan zulmedenler var ya, kazandıkları şeylerin kötülükleri onlara isabet edecektir. Onlar Allah’ı âciz bırakacak değillerdir.

Şûrâ Sûresi 8. Ayet

وَلَوْ

شَٓاءَ

اللّٰهُ

لَجَعَلَهُمْ

اُمَّةً

وَاحِدَةً

وَلٰكِنْ

يُدْخِلُ

مَنْ

يَشَٓاءُ

ف۪ي

رَحْمَتِه۪ۜ

وَالظَّالِمُونَ

مَا

لَهُمْ

مِنْ

وَلِيٍّ

وَلَا

نَص۪يرٍ

٨

Allah dileseydi, onları (aynı dine mensup) bir tek ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini rahmetine sokar. Zalimlerin ise bir dost ve yardımcısı yoktur.

Şûrâ Sûresi 21. Ayet

اَمْ

لَهُمْ

شُرَكٰٓؤُ۬ا

شَرَعُوا

لَهُمْ

مِنَ

الدّ۪ينِ

مَا

لَمْ

يَأْذَنْ

بِهِ

اللّٰهُۜ

وَلَوْلَا

كَلِمَةُ

الْفَصْلِ

لَقُضِيَ

بَيْنَهُمْۜ

وَاِنَّ

الظَّالِم۪ينَ

لَهُمْ

عَذَابٌ

اَل۪يمٌ

٢١

Yoksa, Allah’ın izin vermediği bir dini kendilerine tutulacak yol kılan ortakları mı var? Eğer (cezaların ertelenmesine dair) kesin hükmü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz, zâlimler için elem dolu bir azap vardır.

Şûrâ Sûresi 22. Ayet

تَرَى

الظَّالِم۪ينَ

مُشْفِق۪ينَ

مِمَّا

كَسَبُوا

وَهُوَ

وَاقِـعٌ

بِهِمْۜ

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِ

ف۪ي

رَوْضَاتِ

الْجَنَّاتِۚ

لَهُمْ

مَا

يَشَٓاؤُ۫نَ

عِنْدَ

رَبِّهِمْۜ

ذٰلِكَ

هُوَ

الْفَضْلُ

الْكَب۪يرُ

٢٢

Sen, zalimlerin yaptıkları şeyler tepelerine inerken bu yüzden korku ile titrediklerini göreceksin. İnanıp yararlı işler yapanlar da cennet bahçelerindedirler. Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu büyük lütuftur.

Şûrâ Sûresi 40. Ayet

وَجَزٰٓؤُ۬ا

سَيِّئَةٍ

سَيِّئَةٌ

مِثْلُهَاۚ

فَمَنْ

عَفَا

وَاَصْلَحَ

فَاَجْرُهُ

عَلَى

اللّٰهِۜ

اِنَّهُ

لَا

يُحِبُّ

الظَّالِم۪ينَ

٤٠

Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz O, zâlimleri sevmez.

Şûrâ Sûresi 44. Ayet

وَمَنْ

يُضْلِلِ

اللّٰهُ

فَمَا

لَهُ

مِنْ

وَلِيٍّ

مِنْ

بَعْدِه۪ۜ

وَتَرَى

الظَّالِم۪ينَ

لَمَّا

رَاَوُا

الْعَذَابَ

يَقُولُونَ

هَلْ

اِلٰى

مَرَدٍّ

مِنْ

سَب۪يلٍۚ

٤٤

Allah, kimi saptırırsa artık bundan sonra onun hiçbir dostu yoktur. Azabı gördüklerinde zâlimlerin, “Dünyaya dönmek için bir yol var mı?” dediklerini görürsün.

Şûrâ Sûresi 45. Ayet

وَتَرٰيهُمْ

يُعْرَضُونَ

عَلَيْهَا

خَاشِع۪ينَ

مِنَ

الذُّلِّ

يَنْظُرُونَ

مِنْ

طَرْفٍ

خَفِيٍّۜ

وَقَالَ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اِنَّ

الْخَاسِر۪ينَ

الَّذ۪ينَ

خَسِرُٓوا

اَنْفُسَهُمْ

وَاَهْل۪يهِمْ

يَوْمَ

الْقِيٰمَةِۜ

اَلَٓا

اِنَّ

الظَّالِم۪ينَ

ف۪ي

عَذَابٍ

مُق۪يمٍ

٤٥

Ateşe sunulurken onların zilletten başlarını öne eğmiş, göz ucuyla gizli gizli baktıklarını görürsün. İnananlar da, “İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır” diyecekler. İyi bilin ki zâlimler, sürekli bir azap içindedirler.

Zuhruf Sûresi 76. Ayet

وَمَا

ظَلَمْنَاهُمْ

وَلٰكِنْ

كَانُوا

هُمُ

الظَّالِم۪ينَ

٧٦

Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendileri zâlim idiler.

Ahkaf Sûresi 10. Ayet

قُلْ

اَرَاَيْتُمْ

اِنْ

كَانَ

مِنْ

عِنْدِ

اللّٰهِ

وَكَفَرْتُمْ

بِه۪

وَشَهِدَ

شَاهِدٌ

مِنْ

بَن۪ٓي

اِسْرَٓائ۪لَ

عَلٰى

مِثْلِه۪

فَاٰمَنَ

وَاسْتَكْـبَرْتُمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

لَا

يَهْدِي

الْقَوْمَ

الظَّالِم۪ينَ۟

١٠

De ki: “Ne dersiniz? Şayet bu, Allah katından ise ve siz onu inkâr etmişseniz, İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini (Tevrat’ta görerek) şahitlik edip inandığı hâlde, siz yine de büyüklük taslamışsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız?). Şüphesiz Allah, zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez.”

Konularına Göre Diğer Ayetler

Devamını Gör...