الشُّورٰى

Şura Suresi

Şura Suresi 1 . Ayet

حٰمٓ

١

Hâ-Mîm

Hâ Mîm.

Şura Suresi 2 . Ayet

عٓسٓقٓ۠

٢

‘Ayn-Sîn-Kâf

‘Ayn Sîn Kâf

Şura Suresi 3 . Ayet

كَذٰلِكَ

يُوح۪ٓي

اِلَيْكَ

وَاِلَى

الَّذ۪ينَ

مِنْ

قَبْلِكَۙ

اللّٰهُ

الْعَز۪يزُ

الْحَك۪يمُ

٣

Keżâlike yûhî ileyke ve-ilâ-lleżîne min kablika(A)llâhu-l’azîzu-lhakîm(u)

(Ey Muhammed!) Mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder.

Şura Suresi 4 . Ayet

لَهُ

مَا

فِي

السَّمٰوَاتِ

وَمَا

فِي

الْاَرْضِۜ

وَهُوَ

الْعَلِيُّ

الْعَظ۪يمُ

٤

Lehu mâ fî-ssemâvâti vemâ fî-l-ard(i)(s) vehuve-l’aliyyu-l’azîm(u)

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O, yücedir, büyüktür.

Şura Suresi 5 . Ayet

تَكَادُ

السَّمٰوَاتُ

يَتَفَطَّرْنَ

مِنْ

فَوْقِهِنَّ

وَالْمَلٰٓئِكَةُ

يُسَبِّحُونَ

بِحَمْدِ

رَبِّهِمْ

وَيَسْتَغْفِرُونَ

لِمَنْ

فِي

الْاَرْضِۜ

اَلَٓا

اِنَّ

اللّٰهَ

هُوَ

الْغَفُورُ

الرَّح۪يمُ

٥

Tekâdu-ssemâvâtu yetefattarne min fevkihin(ne)(c) velmelâ-iketu yusebbihûne bihamdi rabbihim ve yestaġfirûne limen fî-l-ard(i)(k) elâ inna(A)llâhe huve-lġafûru-rrahîm(u)

Neredeyse gökler (onun azametinden) üstlerinden çatlayacaklar. Melekler ise, Rablerini hamd ile tespih ederler ve yeryüzündekiler için bağışlanma dilerler. İyi bilin ki Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Şura Suresi 6 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

اتَّخَذُوا

مِنْ

دُونِه۪ٓ

اَوْلِيَٓاءَ

اللّٰهُ

حَف۪يظٌ

عَلَيْهِمْۘ

وَمَٓا

اَنْتَ

عَلَيْهِمْ

بِوَك۪يلٍ

٦

Velleżîne-tteḣażû min dûnihi evliyâa(A)llâhu hafîzun ‘aleyhim vemâ ente ‘aleyhim bivekîl(in)

Allah'tan başka dostlar edinenlere gelince, Allah onları daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin.

Şura Suresi 7 . Ayet

وَكَذٰلِكَ

اَوْحَيْنَٓا

اِلَيْكَ

قُرْاٰناً

عَرَبِياًّ

لِتُنْذِرَ

اُمَّ

الْقُرٰى

وَمَنْ

حَوْلَهَا

وَتُنْذِرَ

يَوْمَ

الْجَمْعِ

لَا

رَيْبَ

ف۪يهِۜ

فَر۪يقٌ

فِي

الْجَنَّةِ

وَفَر۪يقٌ

فِي

السَّع۪يرِ

٧

Ve keżâlike evhaynâ ileyke kur-ânen ‘arabiyyen litunżira umme-lkurâ vemen havlehâ ve tunżira yevme-lcem’i lâ raybe fîh(i)(c) ferîkun fî-lcenneti ve ferîkun fî-ssa’îr(i)

Böylece biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir.

Şura Suresi 8 . Ayet

وَلَوْ

شَٓاءَ

اللّٰهُ

لَجَعَلَهُمْ

اُمَّةً

وَاحِدَةً

وَلٰكِنْ

يُدْخِلُ

مَنْ

يَشَٓاءُ

ف۪ي

رَحْمَتِه۪ۜ

وَالظَّالِمُونَ

مَا

لَهُمْ

مِنْ

وَلِيٍّ

وَلَا

نَص۪يرٍ

٨

Velev şâa(A)llâhu lece’alehum ummeten vâhideten velâkin yudḣilu men yeşâu fî rahmetih(i)(c) ve-zzâlimûne mâ lehum min veliyyin velâ nasîr(in)

Allah dileseydi onları (aynı dine mensup) bir tek ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini rahmetine sokar. Zalimlerin ise bir dost ve yardımcısı yoktur.

Şura Suresi 9 . Ayet

اَمِ

اتَّخَذُوا

مِنْ

دُونِه۪ٓ

اَوْلِيَٓاءَۚ

فَاللّٰهُ

هُوَ

الْوَلِيُّ

وَهُوَ

يُحْـيِ

الْمَوْتٰىۘ

وَهُوَ

عَلٰى

كُلِّ

شَيْءٍ

قَد۪يرٌ۟

٩

Emi-tteḣażû min dûnihi evliyâ/(e)(s) fa(A)llâhu huve-lveliyyu ve huve yuhyî-lmevtâ ve huve ‘alâ kulli şey-in kadîr(un)

Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar mı edindiler? Halbuki gerçek dost Allah'tır. O, ölüleri diriltir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

Şura Suresi 10 . Ayet

وَمَا

اخْتَلَفْتُمْ

ف۪يهِ

مِنْ

شَيْءٍ

فَحُكْمُهُٓ

اِلَى

اللّٰهِۜ

ذٰلِكُمُ

اللّٰهُ

رَبّ۪ي

عَلَيْهِ

تَوَكَّلْتُۗ

وَاِلَيْهِ

اُن۪يبُ

١٠

Vemâ-ḣteleftum fîhi min şey-in fehukmuhu ila(A)llâh(i)(c) żâlikumu(A)llâhu rabbî ‘aleyhi tevekkeltu ve-ileyhi unîb(u)

Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah'a aittir. İşte bu, Rabbim Allah'tır. Yalnız O'na tevekkül ettim ve ancak O'na yöneliyorum.

Şura Suresi 11 . Ayet

فَاطِرُ

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِۜ

جَعَلَ

لَكُمْ

مِنْ

اَنْفُسِكُمْ

اَزْوَاجاً

وَمِنَ

الْاَنْعَامِ

اَزْوَاجاًۚ

يَذْرَؤُ۬كُمْ

ف۪يهِۜ

لَيْسَ

كَمِثْلِه۪

شَيْءٌۚ

وَهُوَ

السَّم۪يعُ

الْبَص۪يرُ

١١

Fâtiru-ssemâvâti vel-ard(i)(c) ce’ale lekum min enfusikum ezvâcen vemine-l-en’âmi ezvâc(en)(s) yeżraukum fîh(i)(c) leyse kemiślihi şey-un vehuve-ssemî’u-lbasîr(u)

O, gökleri ve yeri yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu sûretle sizi üretiyor. Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.

Şura Suresi 12 . Ayet

لَهُ

مَقَال۪يدُ

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِۚ

يَبْسُطُ

الرِّزْقَ

لِمَنْ

يَشَٓاءُ

وَيَقْدِرُۜ

اِنَّهُ

بِكُلِّ

شَيْءٍ

عَل۪يمٌ

١٢

Lehu mekâlîdu-ssemâvâti vel-ard(i)(s) yebsutu-rrizka limen yeşâu veyakdir(u)(c) innehu bikulli şey-in ‘alîm(un)

Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediğine rızkı bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir.

Şura Suresi 13 . Ayet

شَرَعَ

لَكُمْ

مِنَ

الدّ۪ينِ

مَا

وَصّٰى

بِه۪

نُوحاً

وَالَّـذ۪ٓي

اَوْحَيْنَٓا

اِلَيْكَ

وَمَا

وَصَّيْنَا

بِه۪ٓ

اِبْرٰه۪يمَ

وَمُوسٰى

وَع۪يسٰٓى

اَنْ

اَق۪يمُوا

الدّ۪ينَ

وَلَا

تَتَفَرَّقُوا

ف۪يهِۜ

كَبُرَ

عَلَى

الْمُشْرِك۪ينَ

مَا

تَدْعُوهُمْ

اِلَيْهِۜ

اَللّٰهُ

يَجْتَب۪ٓي

اِلَيْهِ

مَنْ

يَشَٓاءُ

وَيَهْد۪ٓي

اِلَيْهِ

مَنْ

يُن۪يبُ

١٣

şera’a lekum mine-ddîni mâ vassâ bihi nûhan velleżî evhaynâ ileyke vemâ vassaynâ bihi ibrâhîme ve mûsâ ve ’îsâ(s) en ekîmû-ddîne velâ teteferrakû fîh(i)(c) kebura ‘alâ-lmuşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(i)(c) (A)llâhu yectebî ileyhi men yeşâu veyehdî ileyhi men yunîb(u)

"Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!" diye Nûh'a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim'e, Mûsâ'ya ve İsâ'ya emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın şey (İslam dini), Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allah ona dilediğini seçer. İçtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştırır.

Şura Suresi 14 . Ayet

وَمَا

تَفَرَّقُٓوا

اِلَّا

مِنْ

بَعْدِ

مَا

جَٓاءَهُمُ

الْعِلْمُ

بَغْياً

بَيْنَهُمْۜ

وَلَوْلَا

كَلِمَةٌ

سَبَقَتْ

مِنْ

رَبِّكَ

اِلٰٓى

اَجَلٍ

مُسَمًّى

لَقُضِيَ

بَيْنَهُمْۜ

وَاِنَّ

الَّذ۪ينَ

اُو۫رِثُوا

الْكِتَابَ

مِنْ

بَعْدِهِمْ

لَف۪ي

شَكٍّ

مِنْهُ

مُر۪يبٍ

١٤

Vemâ teferrakû illâ min ba’di mâ câehumu-l’ilmu baġyen beynehum(c) velevlâ kelimetun sebekat min rabbike ilâ ecelin musemmen lekudiye beynehum(c) ve-inne-lleżîne ûriśû-lkitâbe min ba’dihim lefî şekkin minhu murîb(in)

Onlar, kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer (azabın) belli bir süreye kadar (ertelenmesi ile ilgili olarak) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra Kitab'a mirasçı kılınanlar da, onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.

Şura Suresi 15 . Ayet

فَلِذٰلِكَ

فَادْعُۚ

وَاسْتَقِمْ

كَمَٓا

اُمِرْتَۚ

وَلَا

تَتَّبِعْ

اَهْوَٓاءَهُمْۚ

وَقُلْ

اٰمَنْتُ

بِمَٓا

اَنْزَلَ

اللّٰهُ

مِنْ

كِتَابٍۚ

وَاُمِرْتُ

لِاَعْدِلَ

بَيْنَكُمْۜ

اَللّٰهُ

رَبُّنَا

وَرَبُّكُمْۜ

لَـنَٓا

اَعْمَالُنَا

وَلَكُمْ

اَعْمَالُكُمْۜ

لَا حُجَّةَ

بَيْنَنَا

وَبَيْنَكُمْۜ

اَللّٰهُ

يَجْمَعُ

بَيْنَنَاۚ

وَاِلَيْهِ

الْمَص۪يرُۜ

١٥

Feliżâlike fed’u(s) vestakim kemâ umirt(e)(s) velâ tettebi’ ehvâehum(s) ve kul âmentu bimâ enzela(A)llâhu min kitâb(in)(s) ve umirtu li-a’dile beynekum(u)(s) (A)llâhu rabbunâ ve rabbukum(s) lenâ a’mâlunâ velekum a’mâlukum(s) lâhuccete beynenâ vebeynekum(u)(s) (A)llâhu yecme’u beynenâ ve-ileyhi-lmasîr(u)

(Ey Muhammed!) Bundan dolayı sen çağrıya devam et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heva ve heveslerine uyma ve şöyle de: "Ben Allah'ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de ancak O'nadır."

Şura Suresi 16 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

يُحَٓاجُّونَ

فِي

اللّٰهِ

مِنْ

بَعْدِ

مَا

اسْتُج۪يبَ

لَهُ

حُجَّتُهُمْ

دَاحِضَةٌ

عِنْدَ

رَبِّهِمْ

وَعَلَيْهِمْ

غَضَبٌ

وَلَهُمْ

عَذَابٌ

شَد۪يدٌ

١٦

Velleżîne yuhâccûne fi(A)llâhi min ba’di mâ-stucîbe lehu huccetuhum dâhidatun ‘inde rabbihim ve ’aleyhim ġadabun velehum ‘ażâbun şedîd(un)

Allah'ın çağrısına uyulduktan sonra O'nun hakkında tartışmaya girenlerin delilleri Rableri katında bâtıldır. Onlara bir gazap vardır. Onlar için çetin bir azap vardır.

Şura Suresi 17 . Ayet

اَللّٰهُ

الَّـذ۪ٓي

اَنْزَلَ

الْكِتَابَ

بِالْحَقِّ

وَالْم۪يزَانَۜ

وَمَا

يُدْر۪يكَ

لَعَلَّ

السَّاعَةَ

قَر۪يبٌ

١٧

(A)llâhu-lleżî enzele-lkitâbe bilhakki velmîzân(e)(k) vemâ yudrîke le’alle-ssâ’ate karîb(un)

Allah, hak olarak Kitab'ı ve mizanı indirendir. Sen nereden bileceksin belki de o saat (kıyamet) yakındır.

Şura Suresi 18 . Ayet

يَسْتَعْجِلُ

بِهَا

الَّذ۪ينَ

لَا

يُؤْمِنُونَ

بِهَاۚ

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

مُشْفِقُونَ

مِنْهَاۙ

وَيَعْلَمُونَ

اَنَّهَا

الْحَقُّۜ

اَلَٓا

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

يُمَارُونَ

فِي

السَّاعَةِ

لَف۪ي

ضَلَالٍ

بَع۪يدٍ

١٨

Yesta’cilu bihâ-lleżîne lâ yu/minûne bihâ(s) velleżîne âmenû muşfikûne minhâ ve ya’lemûne ennehâ-lhakk(u)(k) elâ inne-lleżîne yumârûne fî-ssâ’ati lefî dalâlin ba’îd(in)

Kıyamete inanmayanlar, onun çabuk kopmasını isterler. İnananlar ise, ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki, Kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler.

Şura Suresi 19 . Ayet

اَللّٰهُ

لَط۪يفٌ

بِعِبَادِه۪

يَرْزُقُ

مَنْ

يَشَٓاءُۚ

وَهُوَ

الْقَوِيُّ

الْعَز۪يزُ۟

١٩

(A)llâhu latîfun bi’ibâdihi yerzuku men yeşâ/(u)(s) ve huve-lkaviyyu-l’azîz(u)

Allah kullarına çok lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.

Şura Suresi 20 . Ayet

مَنْ

كَانَ

يُر۪يدُ

حَرْثَ

الْاٰخِرَةِ

نَزِدْ

لَهُ

ف۪ي

حَرْثِه۪ۚ

وَمَنْ

كَانَ

يُر۪يدُ

حَرْثَ

الدُّنْيَا

نُؤْتِه۪

مِنْهَا

وَمَا

لَهُ

فِي

الْاٰخِرَةِ

مِنْ

نَص۪يبٍ

٢٠

Men kâne yurîdu harśe-l-âḣirati nezid lehu fî harśih(i)(s) vemen kâne yurîdu harśe-ddunyâ nu/tihi minhâ vemâ lehu fî-l-âḣirati min nasîb(in)

Kim âhiret kazancını isterse, onun kazancını artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona da istediğinden veririz, fakat onun ahirette hiçbir payı yoktur.

Şura Suresi 21 . Ayet

اَمْ

لَهُمْ

شُرَكٰٓؤُ۬ا

شَرَعُوا

لَهُمْ

مِنَ

الدّ۪ينِ

مَا

لَمْ

يَأْذَنْ

بِهِ

اللّٰهُۜ

وَلَوْلَا

كَلِمَةُ

الْفَصْلِ

لَقُضِيَ

بَيْنَهُمْۜ

وَاِنَّ

الظَّالِم۪ينَ

لَهُمْ

عَذَابٌ

اَل۪يمٌ

٢١

Em lehum şurakâu şera’û lehum mine-ddîni mâ lem ye/żen bihi(A)llâh(u)(c) velevlâ kelimetu-lfasli lekudiye beynehum(k) ve-inne-zzâlimîne lehum ‘ażâbun elîm(un)

Yoksa, Allah'ın izin vermediği bir dini kendilerine tutulacak yol kılan ortakları mı var? Eğer (cezaların ertelenmesine dair) kesin hükmü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz, zâlimler için elem dolu bir azap vardır.

Şura Suresi 22 . Ayet

تَرَى

الظَّالِم۪ينَ

مُشْفِق۪ينَ

مِمَّا

كَسَبُوا

وَهُوَ

وَاقِـعٌ

بِهِمْۜ

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِ

ف۪ي

رَوْضَاتِ

الْجَنَّاتِۚ

لَهُمْ

مَا

يَشَٓاؤُ۫نَ

عِنْدَ

رَبِّهِمْۜ

ذٰلِكَ

هُوَ

الْفَضْلُ

الْكَب۪يرُ

٢٢

Terâ-zzâlimîne muşfikîne mimmâ kesebû ve huve vâki’un bihim(k) velleżîne âmenû ve ’amilû-ssâlihâti fî ravdâti-lcennât(i)(s) lehum mâ yeşâûne ‘inde rabbihim(c) żâlike huve-lfadlu-lkebîr(u)

Sen zalimlerin yaptıkları şeyler tepelerine inerken bu yüzden korku ile titrediklerini göreceksin. İnanıp yararlı işler yapanlar da cennet bahçelerindedirler. Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu büyük lütuftur.

Şura Suresi 23 . Ayet

ذٰلِكَ

الَّذ۪ي

يُبَشِّرُ

اللّٰهُ

عِبَادَهُ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِۜ

قُلْ

لَٓا

اَسْـَٔلُكُمْ

عَلَيْهِ

اَجْراً

اِلَّا

الْمَوَدَّةَ

فِي

الْقُرْبٰىۜ

وَمَنْ

يَقْتَرِفْ

حَسَنَةً

نَزِدْ

لَهُ

ف۪يهَا

حُسْناًۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

غَفُورٌ

شَكُورٌ

٢٣

Żâlike-lleżî yubeşşiru(A)llâhu ‘ibâdehu-lleżîne âmenû ve’amilû-ssâlihât(i)(k) kul lâ es-elukum ‘aleyhi ecran illâ-lmeveddete fî-lkurbâ(k) vemen yakterif haseneten nezid lehu fîhâ husnâ(en)(c) inna(A)llâhe ġafûrun şekûr(un)

İşte bu Allah'ın, inanıp salih ameller işleyen kullarına müjdelediği şeydir. De ki: "Ben buna (yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret istemiyorum." Kim güzel bir iş yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.

Şura Suresi 24 . Ayet

اَمْ

يَقُولُونَ

افْتَرٰى

عَلَى

اللّٰهِ

كَذِباًۚ

فَاِنْ

يَشَأِ

اللّٰهُ

يَخْتِمْ

عَلٰى

قَلْبِكَۜ

وَيَمْحُ

اللّٰهُ

الْبَاطِلَ

وَيُحِقُّ

الْحَقَّ

بِكَلِمَاتِه۪ۜ

اِنَّهُ

عَل۪يمٌ

بِذَاتِ

الصُّدُورِ

٢٤

Em yekûlûne-fterâ ‘ala(A)llâhi keżibâ(en)(s) fe-in yeşe-i(A)llâhu yaḣtim ‘alâ kalbik(e)(k) ve yemhu(A)llâhu-lbâtile ve yuhikku-lhakka bikelimâtih(i)(c) innehu ‘alîmun biżâti-ssudûr(i)

Yoksa "Yalan uydurup Allah'a iftira etti" mi diyorlar. Eğer Allah dilerse senin kalbini mühürler. Allah bâtılı yok eder, hakkı sözleriyle gerçekleştirir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü (kalplerde olanları) hakkıyla bilendir.

Şura Suresi 25 . Ayet

وَهُوَ

الَّذ۪ي

يَقْبَلُ

التَّوْبَةَ

عَنْ

عِبَادِه۪

وَيَعْفُوا

عَنِ

السَّيِّـَٔاتِ

وَيَعْلَمُ

مَا

تَفْعَلُونَۙ

٢٥

Ve huve-lleżî yakbelu-ttevbete ‘an ‘ibâdihi ve ya’fû ‘ani-sseyyi-âti ve ya’lemu mâ tef’alûn(e)

O, kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.

Şura Suresi 26 . Ayet

وَيَسْتَج۪يبُ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِ

وَيَز۪يدُهُمْ

مِنْ

فَضْلِه۪ۜ

وَالْكَافِرُونَ

لَهُمْ

عَذَابٌ

شَد۪يدٌ

٢٦

Ve yestecîbu-lleżîne âmenû ve ’amilû-ssâlihâti ve yezîduhum min fadlih(i)(c) velkâfirûne lehum ‘ażâbun şedîd(un)

Allah, iman edip salih ameller işleyenlerin dualarına karşılık verir; lütfundan onlara fazlasını da verir. Kafirler için ise çetin bir azap vardır.

Şura Suresi 27 . Ayet

وَلَوْ

بَسَطَ

اللّٰهُ

الرِّزْقَ

لِعِبَادِه۪

لَبَغَوْا

فِي

الْاَرْضِ

وَلٰكِنْ

يُنَزِّلُ

بِقَدَرٍ

مَا

يَشَٓاءُۜ

اِنَّهُ

بِعِبَادِه۪

خَب۪يرٌ

بَص۪يرٌ

٢٧

Velev besata(A)llâhu-rrizka li’ibâdihi lebeġav fî-l-ardi velâkin yunezzilu bikaderin mâ yeşâ/(u)(s) innehu bi’ibâdihi ḣabîrun basîr(un)

Allah kullarına (tümüne birden) rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde mutlaka azgınlık ederlerdi. Fakat O, rızkı dilediği ölçüde indirir. Şüphesiz O, kullarından hakkıyla haberdardır ve onları hakkıyla görendir.

Şura Suresi 28 . Ayet

وَهُوَ

الَّذ۪ي

يُنَزِّلُ

الْغَيْثَ

مِنْ

بَعْدِ

مَا

قَنَطُوا

وَيَنْشُرُ

رَحْمَتَهُۜ

وَهُوَ

الْوَلِيُّ

الْحَم۪يدُ

٢٨

Vehuve-lleżî yunezzilu-lġayśe min ba’di mâ kanetû ve yenşuru rahmeteh(u)(c) vehuve-lveliyyu-lhamîd(u)

O, insanlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, dost olandır, övülmeye lâyık olandır.

Şura Suresi 29 . Ayet

وَمِنْ

اٰيَاتِه۪

خَلْقُ

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِ

وَمَا

بَثَّ

ف۪يهِمَا

مِنْ

دَٓابَّةٍۜ

وَهُوَ

عَلٰى

جَمْعِهِمْ

اِذَا

يَشَٓاءُ

قَد۪يرٌ۟

٢٩

Vemin âyâtihi ḣalku-ssemâvâti vel-ardi vemâ beśśe fîhimâ min dâbbe(tin)(c) ve huve ‘alâ cem’ihim iżâ yeşâu kadîr(un)

Gökleri, yeri ve bu ikisi içinde yaydığı canlıları yaratması, O'nun varlığının delillerindendir. O, dilediği zaman, onları bir araya getirmeye de gücü yetendir.

Şura Suresi 30 . Ayet

وَمَٓا

اَصَابَكُمْ

مِنْ

مُص۪يبَةٍ

فَبِمَا

كَسَبَتْ

اَيْد۪يكُمْ

وَيَعْفُوا

عَنْ

كَث۪يرٍۜ

٣٠

Vemâ esâbekum min musîbetin febimâ kesebet eydîkum ve ya’fû ‘an keśîr(in)

Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.

Şura Suresi 31 . Ayet

وَمَٓا

اَنْتُمْ

بِمُعْجِز۪ينَ

فِي

الْاَرْضِۚ

وَمَا

لَكُمْ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِ

مِنْ

وَلِيٍّ

وَلَا

نَص۪يرٍ

٣١

Vemâ entum bimu’cizîne fî-l-ard(i)(s) vemâ lekum min dûni(A)llâhi min veliyyin velâ nasîr(in)

Yeryüzünde O'nu âciz bırakamazsınız. Sizin için Allah'tan başka hiçbir dost ve yardımcı yoktur.

Şura Suresi 32 . Ayet

وَمِنْ

اٰيَاتِهِ

الْجَوَارِ

فِي

الْبَحْرِ

كَالْاَعْلَامِۜ

٣٢

Vemin âyâtihi-lcevâri fî-lbahri kel-a’lâm(i)

Denizde dağlar gibi yüzen gemiler, O'nun varlığının delillerindendir.

Şura Suresi 33 . Ayet

اِنْ

يَشَأْ

يُسْكِنِ

الرّ۪يحَ

فَيَظْلَلْنَ

رَوَاكِدَ

عَلٰى

ظَهْرِه۪ۜ

اِنَّ

ف۪ي

ذٰلِكَ

لَاٰيَاتٍ

لِكُلِّ

صَبَّارٍ

شَكُورٍۙ

٣٣

İn yeşe/ yuskini-rrîha feyazlelne ravâkide ‘alâ zahrih(i)(c) inne fî żâlike leâyâtin likulli sabbârin şekûr(in)

O, dilerse rüzgârı durdurur da onlar denizin üstünde durakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.

Şura Suresi 34 . Ayet

اَوْ

يُوبِقْهُنَّ

بِمَا

كَسَبُوا

وَيَعْفُ

عَنْ

كَث۪يرٍۘ

٣٤

Ev yûbikhunne bimâ kesebû ve ya’fu ‘an keśîr(in)

Yahut (içlerindekilerin) yaptıklarından dolayı onları helak eder, birçoğunu da affeder.

Şura Suresi 35 . Ayet

وَيَعْلَمَ

الَّذ۪ينَ

يُجَادِلُونَ

ف۪ٓي

اٰيَاتِنَاۜ

مَا

لَهُمْ

مِنْ

مَح۪يصٍ

٣٥

Ve ya’leme-lleżîne yucâdilûne fî âyâtinâ mâ lehum min mehîs(in)

Allah böyle yapar ki, âyetlerimiz hakkında tartışanlar, kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.

Şura Suresi 36 . Ayet

فَمَٓا

اُو۫ت۪يتُمْ

مِنْ

شَيْءٍ

فَمَتَاعُ

الْحَيٰوةِ

الدُّنْيَاۚ

وَمَا

عِنْدَ

اللّٰهِ

خَيْرٌ

وَاَبْقٰى

لِلَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَلٰى

رَبِّهِمْ

يَتَوَكَّلُونَۚ

٣٦

Femâ ûtîtum min şey-in femetâ’u-lhayâti-ddunyâ(s) vemâ ‘inda(A)llâhi ḣayrun ve ebkâ lilleżîne âmenû ve ’alâ rabbihim yetevekkelûn(e)

(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükafat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir.

Şura Suresi 37 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

يَجْتَنِبُونَ

كَـبَٓائِرَ

الْاِثْمِ

وَالْفَوَاحِشَ

وَاِذَا

مَا

غَضِبُوا

هُمْ

يَغْفِرُونَۚ

٣٧

Velleżîne yectenibûne kebâ-ira-l-iśmi velfevâhişe ve-iżâ mâ ġadibû hum yaġfirûn(e)

(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükafat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir.

Şura Suresi 38 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

اسْتَجَابُوا

لِرَبِّهِمْ

وَاَقَامُوا

الصَّلٰوةَۖ

وَاَمْرُهُمْ

شُورٰى

بَيْنَهُمْۖ

وَمِمَّا

رَزَقْنَاهُمْ

يُنْفِقُونَۚ

٣٨

Velleżîne-stecâbû lirabbihim ve ekâmû-ssalâte ve emruhum şûrâ beynehum ve mimmâ razeknâhum yunfikûn(e)

(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükafat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir.

Şura Suresi 39 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

اِذَٓا

اَصَابَهُمُ

الْبَغْيُ

هُمْ

يَنْتَصِرُونَ

٣٩

Velleżîne iżâ esâbehumu-lbaġyu hum yentasirûn(e)

(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükafat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir.

Şura Suresi 40 . Ayet

وَجَزٰٓؤُ۬ا

سَيِّئَةٍ

سَيِّئَةٌ

مِثْلُهَاۚ

فَمَنْ

عَفَا

وَاَصْلَحَ

فَاَجْرُهُ

عَلَى

اللّٰهِۜ

اِنَّهُ

لَا

يُحِبُّ

الظَّالِم۪ينَ

٤٠

Ve cezâu seyyi-etin seyyi-etun miśluhâ(s) femen ‘afâ ve asleha fe-ecruhu ‘ala(A)llâh(i)(c) innehu lâ yuhibbu-zzâlimîn(e)

Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse onun mükafatı Allah'a aittir. Şüphesiz O, zâlimleri sevmez.

Şura Suresi 41 . Ayet

وَلَمَنِ

انْتَصَرَ

بَعْدَ

ظُلْمِه۪

فَاُو۬لٰٓئِكَ

مَا

عَلَيْهِمْ

مِنْ

سَب۪يلٍۜ

٤١

Velemeni-ntesara ba’dezulmihi feulâ-ike mâ ‘aleyhim min sebîl(in)

Zulme uğradıktan sonra, kendini savunup hakkını alan kimseye (ceza vermek için) bir yol yoktur.

Şura Suresi 42 . Ayet

اِنَّمَا

السَّب۪يلُ

عَلَى

الَّذ۪ينَ

يَظْلِمُونَ

النَّاسَ

وَيَبْغُونَ

فِي

الْاَرْضِ

بِغَيْرِ

الْحَقِّۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

لَهُمْ

عَذَابٌ

اَل۪يمٌ

٤٢

İnnemâ-ssebîlu ‘alâ-lleżîne yazlimûne-nnâse ve yebġûne fî-l-ardi biġayri-lhakk(i)(c) ulâ-ike lehum ‘ażâbun elîm(un)

Ceza yolu ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler içindir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır.

Şura Suresi 43 . Ayet

وَلَمَنْ

صَبَرَ

وَغَفَرَ

اِنَّ

ذٰلِكَ

لَمِنْ

عَزْمِ

الْاُمُورِ۟

٤٣

Velemen sabera ve ġafera inne żâlike lemin ‘azmi-l-umûr(i)

Her kim de sabreder ve bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek işlerdendir.

Şura Suresi 44 . Ayet

وَمَنْ

يُضْلِلِ

اللّٰهُ

فَمَا

لَهُ

مِنْ

وَلِيٍّ

مِنْ

بَعْدِه۪ۜ

وَتَرَى

الظَّالِم۪ينَ

لَمَّا

رَاَوُا

الْعَذَابَ

يَقُولُونَ

هَلْ

اِلٰى

مَرَدٍّ

مِنْ

سَب۪يلٍۚ

٤٤

Vemen yudlili(A)llâhu femâ lehu min veliyyin min ba’dih(i)(k) ve terâ-zzâlimîne lemmâ raevû-l’ażâbe yekûlûne hel ilâ meraddin min sebîl(in)

Allah kimi saptırırsa, artık bundan sonra onun hiçbir dostu yoktur. Azabı gördüklerinde zâlimlerin, "Dünyaya dönmek için bir yol var mı?" dediklerini görürsün.

Şura Suresi 45 . Ayet

وَتَرٰيهُمْ

يُعْرَضُونَ

عَلَيْهَا

خَاشِع۪ينَ

مِنَ

الذُّلِّ

يَنْظُرُونَ

مِنْ

طَرْفٍ

خَفِيٍّۜ

وَقَالَ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اِنَّ

الْخَاسِر۪ينَ

الَّذ۪ينَ

خَسِرُٓوا

اَنْفُسَهُمْ

وَاَهْل۪يهِمْ

يَوْمَ

الْقِيٰمَةِۜ

اَلَٓا

اِنَّ

الظَّالِم۪ينَ

ف۪ي

عَذَابٍ

مُق۪يمٍ

٤٥

Veterâhum yu’radûne ‘aleyhâ ḣâşi’îne mine-żżulli yenzurûne min tarfin ḣafiyy(in)(k) ve kâle-lleżîne âmenû inne-lḣâsirîne-lleżîne ḣasirû enfusehum ve ehlîhim yevme-lkiyâme(ti)(k) elâ inne-zzâlimîne fî ‘ażâbin mukîm(in)

Ateşe sunulurken onların zilletten başlarını öne eğmiş, göz ucuyla gizli gizli baktıklarını görürsün. İnananlar da, "İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır" diyecekler. İyi bilin ki zâlimler, sürekli bir azâp içindedirler.

Şura Suresi 46 . Ayet

وَمَا

كَانَ

لَهُمْ

مِنْ

اَوْلِيَٓاءَ

يَنْصُرُونَهُمْ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِۜ

وَمَنْ

يُضْلِلِ

اللّٰهُ

فَمَا

لَهُ

مِنْ

سَب۪يلٍۜ

٤٦

Vemâ kâne lehum min evliyâe yensurûnehum min dûni(A)llâh(i)(k) vemen yudlili(A)llâhu femâ lehu min sebîl(in)

Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir çıkar yol yoktur.

Şura Suresi 47 . Ayet

اِسْتَج۪يبُوا

لِرَبِّكُمْ

مِنْ

قَبْلِ

اَنْ

يَأْتِيَ

يَوْمٌ

لَا

مَرَدَّ

لَهُ

مِنَ

اللّٰهِۜ

مَا

لَكُمْ

مِنْ

مَلْجَاٍ

يَوْمَئِذٍ

وَمَا

لَكُمْ

مِنْ

نَك۪يرٍ

٤٧

İstecîbû lirabbikum min kabli en ye/tiye yevmun lâ meradde lehu mina(A)llâh(i)(c) mâ lekum min melce-in yevme-iżin vemâ lekum min nekîr(in)

Allah'tan, geri çevrilmesi imkansız olan bir gün gelmeden önce, Rabbinizin çağrısına uyun. O gün sizin için ne sığınacak bir yer vardır ne de (günahlarınızı), inkar edebilirsiniz!

Şura Suresi 48 . Ayet

فَاِنْ

اَعْرَضُوا

فَمَٓا

اَرْسَلْنَاكَ

عَلَيْهِمْ

حَف۪يظاًۜ

اِنْ

عَلَيْكَ

اِلَّا

الْبَلَاغُۜ

وَاِنَّٓا

اِذَٓا

اَذَقْنَا

الْاِنْسَانَ

مِنَّا

رَحْمَةً

فَرِحَ

بِهَاۜ

وَاِنْ

تُصِبْهُمْ

سَيِّئَةٌ

بِمَا

قَدَّمَتْ

اَيْد۪يهِمْ

فَاِنَّ

الْاِنْسَانَ

كَفُورٌ

٤٨

Fe-in a’radû femâ erselnâke ‘aleyhim hafîzâ(an)(s) in ‘aleyke illâ-lbelâġ(u)(k) ve-innâ iżâ eżaknâ-l-insâne minnâ rahmeten feriha bihâ(s) ve-in tusibhum seyyi-etun bimâ kaddemet eydîhim fe-inne-l-insâne kefûr(un)

Eğer yüz çevirirlerse (bilesin ki), biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen, sadece tebliğdir. Gerçekten biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir; ama elleriyle yaptıkları işler yüzünden onlara bir kötülük dokunursa o zaman da insan pek nankördür.

Şura Suresi 49 . Ayet

لِلّٰهِ

مُلْكُ

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِۜ

يَخْلُقُ

مَا

يَشَٓاءُۜ

يَهَبُ

لِمَنْ

يَشَٓاءُ

اِنَاثاً

وَيَهَبُ

لِمَنْ

يَشَٓاءُ

الذُّكُورَۙ

٤٩

Li(A)llâhi mulku-ssemâvâti vel-ard(i)(c) yaḣluku mâ yeşâ/(u)(s) yehebu limen yeşâu inâśen ve yehebu limen yeşâu-żżukûr(a)

Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah'ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir.

Şura Suresi 50 . Ayet

اَوْ

يُزَوِّجُهُمْ

ذُكْرَاناً

وَاِنَاثاًۚ

وَيَجْعَلُ

مَنْ

يَشَٓاءُ

عَق۪يماًۜ

اِنَّهُ

عَل۪يمٌ

قَد۪يرٌ

٥٠

Ev yuzevvicuhum żukrânen ve-inâśâ(en)(s) ve yec’alu men yeşâu ‘akîmâ(en)(c) innehu ‘alîmun kadîr(un)

Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır yapar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir, hakkıyla gücü yetendir.

Şura Suresi 51 . Ayet

وَمَا

كَانَ

لِبَشَرٍ

اَنْ

يُكَلِّمَهُ

اللّٰهُ

اِلَّا

وَحْياً

اَوْ

مِنْ

وَرَٓائِ۬

حِجَابٍ

اَوْ

يُرْسِلَ

رَسُولاً

فَيُوحِيَ

بِـاِذْنِه۪

مَا

يَشَٓاءُۜ

اِنَّهُ

عَلِيٌّ

حَك۪يمٌ

٥١

Vemâ kâne libeşerin en yukellimehu(A)llâhu illâ vahyen ev min verâ-i hicâbin ev yursile rasûlen feyûhiye bi-iżnihi mâ yeşâ/(u)(c) innehu ‘aliyyun hakîm(un)

Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Şura Suresi 52 . Ayet

وَكَذٰلِكَ

اَوْحَيْنَٓا

اِلَيْكَ

رُوحاً

مِنْ

اَمْرِنَاۜ

مَا

كُنْتَ

تَدْر۪ي

مَا الْكِتَابُ

وَلَا

الْا۪يمَانُ

وَلٰكِنْ

جَعَلْنَاهُ

نُوراً

نَهْد۪ي

بِه۪

مَنْ

نَشَٓاءُ

مِنْ

عِبَادِنَاۜ

وَاِنَّكَ

لَتَهْد۪ٓي

اِلٰى

صِرَاطٍ

مُسْتَق۪يمٍۙ

٥٢

Ve keżâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ(c) mâ kunte tedrî mâ-lkitâbu velâ-l-îmânu velâkin ce’alnâhu nûran nehdî bihi men neşâu min ‘ibâdinâ(c) ve-inneke letehdî ilâ sirâtin mustakîm(in)

İşte sana da, emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. Şüphesiz ki sen doğru bir yola iletiyorsun; göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah'ın yoluna. İyi bilin ki, bütün işler sonunda Allah'a döner.

Şura Suresi 53 . Ayet

صِرَاطِ

اللّٰهِ

الَّذ۪ي

لَهُ

مَا

فِي

السَّمٰوَاتِ

وَمَا

فِي

الْاَرْضِۜ

اَلَٓا

اِلَى

اللّٰهِ

تَص۪يرُ

الْاُمُورُ

٥٣

Sirâti(A)llâhi-lleżî lehu mâ fî-ssemâvâti vemâ fî-l-ard(i)(k) elâ ila(A)llâhi tasîru-l-umûr(u)

İşte sana da, emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. Şüphesiz ki sen doğru bir yola iletiyorsun; göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah'ın yoluna. İyi bilin ki, bütün işler sonunda Allah'a döner.