النِّسَاءِ

Nisâ Sûresi

Nisâ Sûresi 1 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

النَّاسُ

اتَّقُوا

رَبَّكُمُ

الَّذ۪ي

خَلَقَكُمْ

مِنْ

نَفْسٍ

وَاحِدَةٍ

وَخَلَقَ

مِنْهَا

زَوْجَهَا

وَبَثَّ

مِنْهُمَا

رِجَالاً

كَث۪يراً

وَنِسَٓاءًۚ

وَاتَّقُوا

اللّٰهَ

الَّذ۪ي

تَسَٓاءَلُونَ

بِه۪

وَالْاَرْحَامَۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

عَلَيْكُمْ

رَق۪يباً

١

Yâ eyyuhâ-nnâsu-ttekû rabbekumu-lleżî ḣalekakum min nefsin vâhidetin veḣaleka minhâ zevcehâ vebeśśe minhumâ ricâlen keśîran venisâ-â(en)(c) vettekû(A)llâhe-lleżî tesâelûne bihi vel-erhâm(e)(c) inna(A)llâhe kâne ‘aleykum rakîbe(n)

Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah üzerinizde bir gözetleyicidir.

Nisâ Sûresi 2 . Ayet

وَاٰتُوا

الْيَتَامٰٓى

اَمْوَالَهُمْ

وَلَا

تَتَبَدَّلُوا

الْخَب۪يثَ

بِالطَّيِّبِۖ

وَلَا

تَأْكُلُٓوا

اَمْوَالَهُمْ

اِلٰٓى

اَمْوَالِكُمْۜ

اِنَّهُ

كَانَ

حُوباً

كَب۪يراً

٢

Veâtû-lyetâmâ emvâlehum velâ tetebeddelû-lḣabîśe bi-ttayyib(i)(s) velâ te/kulû emvâlehum ilâ emvâlikum(c) innehu kâne hûben kebîrâ(n)

Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla (helâli haramla) değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır.

Nisâ Sûresi 3 . Ayet

وَاِنْ

خِفْتُمْ

اَلَّا

تُـقْسِطُوا

فِي

الْيَتَامٰى

فَانْكِحُوا

مَا

طَابَ

لَكُمْ

مِنَ

النِّسَٓاءِ

مَثْنٰى

وَثُلٰثَ

وَرُبَاعَۚ

فَاِنْ

خِفْتُمْ

اَلَّا

تَعْدِلُوا

فَوَاحِدَةً

اَوْ

مَا

مَلَكَتْ

اَيْمَانُكُمْۜ

ذٰلِكَ

اَدْنٰٓى

اَلَّا

تَعُولُواۜ

٣

Ve-in ḣiftum ellâ tuksitû fî-lyetâmâ fenkihû mâ tâbe lekum mine-nnisâ-i meśnâ veśulâśe verubâ’(a)(s) fe-in ḣiftum ellâ ta’dilû fevâhideten ev mâ meleket eymânukum(c) żâlike ednâ ellâ te’ûlû

Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.

Nisâ Sûresi 4 . Ayet

وَاٰتُوا

النِّسَٓاءَ

صَدُقَاتِهِنَّ

نِحْلَةًۜ

فَاِنْ

طِبْنَ

لَكُمْ

عَنْ

شَيْءٍ

مِنْهُ

نَفْساً

فَكُلُوهُ

هَن۪ٓيـٔاً

مَر۪ٓيـٔاً

٤

Veâtû-nnisâe sadukâtihinne nihle(ten)(c) fe-in tibne lekum ‘an şey-in minhu nefsen fekulûhu henî-en merî-â(n)

Kadınlara mehirlerini (bir görev olarak) gönül hoşluğuyla verin. Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin.

Nisâ Sûresi 5 . Ayet

وَلَا

تُؤْتُوا

السُّفَـهَٓاءَ

اَمْوَالَكُمُ

الَّت۪ي

جَعَلَ

اللّٰهُ

لَكُمْ

قِيَاماً

وَارْزُقُوهُمْ

ف۪يهَا

وَاكْسُوهُمْ

وَقُولُوا

لَهُمْ

قَوْلاً

مَعْرُوفاً

٥

Velâ tu/tû-ssufehâe emvâlekumu-lletî ce’ala(A)llâhu lekum kiyâmen verzukûhum fîhâ veksûhum vekûlû lehum kavlen ma’rûfâ(n)

Allah'ın, sizin için geçim kaynağı yaptığı mallarınızı aklı ermezlere vermeyin. O mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.

Nisâ Sûresi 6 . Ayet

وَابْتَلُوا

الْيَتَامٰى

حَتّٰٓى

اِذَا

بَلَغُوا

النِّكَاحَۚ

فَاِنْ

اٰنَسْتُمْ

مِنْهُمْ

رُشْداً

فَادْفَعُٓوا

اِلَيْهِمْ

اَمْوَالَهُمْۚ

وَلَا

تَأْكُلُوهَٓا

اِسْرَافاً

وَبِدَاراً

اَنْ

يَكْـبَرُواۜ

وَمَنْ

كَانَ

غَنِياًّ

فَلْيَسْتَعْفِفْۚ

وَمَنْ

كَانَ

فَق۪يراً

فَلْيَأْكُلْ

بِالْمَعْرُوفِۜ

فَاِذَا

دَفَعْتُمْ

اِلَيْهِمْ

اَمْوَالَهُمْ

فَاَشْهِدُوا

عَلَيْهِمْۜ

وَكَفٰى

بِاللّٰهِ

حَس۪يباً

٦

Vebtelû-lyetâmâ hattâ iżâ belaġû-nnikâha fe-in ânestum minhum ruşden fedfe’û ileyhim emvâlehum(s) velâ te/kulûhâ isrâfen vebidâran en yekberû(c) vemen kâne ġaniyyen felyesta’fif(s) vemen kâne fakîran felye/kul bilma’rûf(i)(c) fe-iżâ defa’tum ileyhim emvâlehum feeşhidû ‘aleyhim(c) vekefâ bi(A)llâhi hasîbâ(n)

Yetimleri deneyin. Evlenme çağına (büluğa) erdiklerinde, eğer reşid olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye israf ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin. (Velilerden) kim zengin ise (yetim malından yemeğe) tenezzül etmesin. Kim de fakir ise, aklın ve dinin gereklerine uygun bir biçimde (hizmetinin karşılığı kadar) yesin. Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.

Nisâ Sûresi 7 . Ayet

لِلرِّجَالِ

نَص۪يبٌ

مِمَّا

تَرَكَ

الْوَالِدَانِ

وَالْاَقْرَبُونَۖ

وَلِلنِّسَٓاءِ

نَص۪يبٌ

مِمَّا

تَرَكَ

الْوَالِدَانِ

وَالْاَقْرَبُونَ

مِمَّا

قَلَّ

مِنْهُ

اَوْ

كَثُرَۜ

نَص۪يباً

مَفْرُوضاً

٧

Lirricâli nasîbun mimmâ terake-lvâlidâni vel-akrabûne velinnisâ-i nasîbun mimmâ terake-lvâlidâni vel-akrabûne mimmâ kalle minhu ev keśur(a)(c) nasîben mefrûdâ(n)

Ana, baba ve akrabaların (miras olarak) bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana, baba ve akrabaların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Allah, bırakılanın azından da çoğundan da bunları farz kılınmış birer hisse olarak belirlemiştir.

Nisâ Sûresi 8 . Ayet

وَاِذَا

حَضَرَ

الْقِسْمَةَ

اُو۬لُوا

الْقُرْبٰى

وَالْيَتَامٰى

وَالْمَسَاك۪ينُ

فَارْزُقُوهُمْ

مِنْهُ

وَقُولُوا

لَهُمْ

قَوْلاً

مَعْرُوفاً

٨

Ve-iżâ hadara-lkismete ulû-lkurbâ velyetâmâ velmesâkînu ferzukûhum minhu vekûlû lehum kavlen ma’rûfâ(n)

Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin.

Nisâ Sûresi 9 . Ayet

وَلْيَخْشَ

الَّذ۪ينَ

لَوْ

تَرَكُوا

مِنْ

خَلْفِهِمْ

ذُرِّيَّةً

ضِعَافاً

خَافُوا

عَلَيْهِمْۖ

فَلْيَتَّقُوا

اللّٰهَ

وَلْيَقُولُوا

قَوْلاً

سَد۪يداً

٩

Velyaḣşe-lleżîne lev terakû min ḣalfihim żurriyyeten di’âfen ḣâfû ‘aleyhim felyettekû(A)llâhe velyekûlû kavlen sedîdâ(n)

Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar hakkında endişeye kapılanlar, (yetimler hakkında da) ürperip korksunlar. Allah'a karşı gelmekten sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.

Nisâ Sûresi 10 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

يَأْكُلُونَ

اَمْوَالَ

الْيَتَامٰى

ظُلْماً

اِنَّمَا

يَأْكُلُونَ

ف۪ي

بُطُونِهِمْ

نَاراًۜ

وَسَيَصْلَوْنَ

سَع۪يراً۟

١٠

İnne-lleżîne ye/kulûne emvâle-lyetâmâ zulmen innemâ ye/kulûne fî butûnihim nârâ(an)(c) veseyaslevne se’îrâ(n)

Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir.

Nisâ Sûresi 11 . Ayet

يُوص۪يكُمُ

اللّٰهُ

ف۪ٓي

اَوْلَادِكُمْ

لِلذَّكَرِ

مِثْلُ

حَظِّ

الْاُنْثَيَيْنِۚ

فَاِنْ

كُنَّ

نِسَٓاءً

فَوْقَ

اثْنَتَيْنِ

فَلَهُنَّ

ثُلُثَا

مَا

تَرَكَۚ

وَاِنْ

كَانَتْ

وَاحِدَةً

فَلَهَا

النِّصْفُۜ

وَلِاَبَوَيْهِ

لِكُلِّ

وَاحِدٍ

مِنْهُمَا

السُّدُسُ

مِمَّا

تَرَكَ

اِنْ

كَانَ

لَهُ

وَلَدٌۚ

فَاِنْ

لَمْ

يَكُنْ

لَهُ

وَلَدٌ

وَوَرِثَهُٓ

اَبَوَاهُ

فَلِاُمِّهِ

الثُّلُثُۚ

فَاِنْ

كَانَ

لَهُٓ

اِخْوَةٌ

فَلِاُمِّهِ

السُّدُسُ

مِنْ

بَعْدِ

وَصِيَّةٍ

يُوص۪ي

بِهَٓا

اَوْ

دَيْنٍۜ

اٰبَٓاؤُ۬كُمْ

وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْۚ

لَا

تَدْرُونَ

اَيُّهُمْ

اَقْرَبُ

لَكُمْ

نَفْعاًۚ

فَر۪يضَةً

مِنَ

اللّٰهِۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

عَل۪يماً

حَك۪يماً

١١

Yûsîkumu(A)llâhu fî evlâdikum(c) liżżekeri miślu hazzi-lunśeyeyn(i)(c) fe-in kunne nisâen fevka-śneteyni felehunne śuluśâ mâ terak(e)(s) ve-in kânet vâhideten felehâ-nnisf(u)(c) veli-ebeveyhi likulli vâhidin minhumâ-ssudusu mimmâ terake in kâne lehu veled(un)(c) fe-in lem yekun lehu veledun veveriśehu ebevâhu feli-ummihi-śśuluś(u)(c) fe-in kâne lehu iḣvetun feli-ummihi-ssudus(u)(c) min ba’di vasiyyetin yûsî bihâ ev deyn(in)(k) âbâukum veebnâukum lâ tedrûne eyyuhum akrabu lekum nef’â(an)(c) ferîdaten mina(A)llâh(i)(k) inna(A)llâhe kâne ‘alîmen hakîmâ(n)

Allah size, çocuklarınız (ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Nisâ Sûresi 12 . Ayet

وَلَكُمْ

نِصْفُ

مَا

تَرَكَ

اَزْوَاجُكُمْ

اِنْ

لَمْ

يَكُنْ

لَهُنَّ

وَلَدٌۚ

فَاِنْ

كَانَ

لَهُنَّ

وَلَدٌ

فَلَكُمُ

الرُّبُعُ

مِمَّا

تَرَكْنَ

مِنْ

بَعْدِ

وَصِيَّةٍ

يُوص۪ينَ

بِهَٓا

اَوْ

دَيْنٍۜ

وَلَهُنَّ

الرُّبُعُ

مِمَّا

تَرَكْتُمْ

اِنْ

لَمْ

يَكُنْ

لَكُمْ

وَلَدٌۚ

فَاِنْ

كَانَ

لَكُمْ

وَلَدٌ

فَلَهُنَّ

الثُّمُنُ

مِمَّا

تَرَكْتُمْ

مِنْ

بَعْدِ

وَصِيَّةٍ

تُوصُونَ

بِهَٓا

اَوْ

دَيْنٍۜ

وَاِنْ

كَانَ

رَجُلٌ

يُورَثُ

كَلَالَةً

اَوِ

امْرَاَةٌ

وَلَهُٓ

اَخٌ

اَوْ

اُخْتٌ

فَلِكُلِّ

وَاحِدٍ

مِنْهُمَا

السُّدُسُۚ

فَاِنْ

كَانُٓوا

اَكْثَرَ

مِنْ

ذٰلِكَ

فَهُمْ

شُرَكَٓاءُ

فِي

الثُّلُثِ

مِنْ

بَعْدِ

وَصِيَّةٍ

يُوصٰى

بِهَٓا

اَوْ

دَيْنٍۙ

غَيْرَ

مُضَٓارٍّۚ

وَصِيَّةً

مِنَ

اللّٰهِۜ

وَاللّٰهُ

عَل۪يمٌ

حَل۪يمٌۜ

١٢

Velekum nisfu mâ terake ezvâcukum in lem yekun lehunne veled(un)(c) fe-in kâne lehunne veledun felekumu-rrubu’u mimmâ terakn(e)(c) min ba’di vasiyyetin yûsîne bihâ ev deyn(in)(c) velehunne-rrubu’u mimmâ teraktum in lem yekun lekum veled(un)(k) fe-in kâne lekum veledun felehunne-śśumunu mimmâ teraktum(c) min ba’di vasiyyetin tûsûne bihâ ev deyn(in)(k) ve-in kâne raculun yûraśu kelâleten evi-mraetun velehu eḣun ev uḣtun felikulli vâhidin minhumâ-ssudus(u)(c) fe-in kânû ekśera min żâlike fehum şurakâu fî-śśuluś(i)(c) min ba’di vasiyyetin yûsâ bihâ ev deynin ġayra mudâr(rin)(c) vasiyyeten mina(A)llâh(i)(k) va(A)llâhu ‘alîmun halîm(un)

Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. (Bu paylaştırma, ölen karılarınızın) yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesi, yahut borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. (Yine bu paylaştırma) yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borçlarınızın ödenmesinden sonradır. Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa ona altıda bir düşer. Eğer (kardeşler) birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar. (Bu paylaştırma varislere) zarar vermeksizin yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır. (Bütün bunlar) Allah'ın emridir. Allah hakkıyla bilendir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)

Nisâ Sûresi 13 . Ayet

تِلْكَ

حُدُودُ

اللّٰهِۜ

وَمَنْ

يُطِـعِ

اللّٰهَ

وَرَسُولَهُ

يُدْخِلْهُ

جَنَّاتٍ

تَجْر۪ي

مِنْ

تَحْتِهَا

الْاَنْهَارُ

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَاۜ

وَذٰلِكَ

الْفَوْزُ

الْعَظ۪يمُ

١٣

Tilke hudûdu(A)llâh(i)(c) vemen yuti’i(A)llâhe verasûlehu yudḣilhu cennâtin tecrî min tahtihâ-l-enhâru ḣâlidîne fîhâ(c) veżâlike-lfevzu-l’azîm(u)

İşte bu (hükümler) Allah'ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır.

Nisâ Sûresi 14 . Ayet

وَمَنْ

يَعْصِ

اللّٰهَ

وَرَسُولَهُ

وَيَتَعَدَّ

حُدُودَهُ

يُدْخِلْهُ

نَاراً

خَالِداً

ف۪يهَاۖ

وَلَهُ

عَذَابٌ

مُه۪ينٌ۟

١٤

Vemen ya’si(A)llâhe verasûlehu veyete’adde hudûdehu yudḣilhu nâran ḣâliden fîhâ velehu ‘ażâbun muhîn(un)

Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve onun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedi kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.

Nisâ Sûresi 15 . Ayet

وَالّٰت۪ي

يَأْت۪ينَ

الْفَاحِشَةَ

مِنْ

نِسَٓائِكُمْ

فَاسْتَشْهِدُوا

عَلَيْهِنَّ

اَرْبَعَةً

مِنْكُمْۚ

فَاِنْ

شَهِدُوا

فَاَمْسِكُوهُنَّ

فِي

الْبُيُوتِ

حَتّٰى

يَتَوَفّٰيهُنَّ

الْمَوْتُ

اَوْ

يَجْعَلَ

اللّٰهُ

لَهُنَّ

سَب۪يلاً

١٥

Vellâtî ye/tîne-lfâhişete min nisâ-ikum festeşhidû ‘aleyhinne erbe’aten minkum(s) fe-in şehidû feemsikûhunne fî-lbuyûti hattâ yeteveffâhunne-lmevtu ev yec’ala(A)llâhu lehunne sebîlâ(n)

Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde tutun (dışarı çıkarmayın).

Nisâ Sûresi 16 . Ayet

وَالَّذَانِ

يَأْتِيَانِهَا

مِنْكُمْ

فَاٰذُوهُمَاۚ

فَاِنْ

تَابَا

وَاَصْلَحَا

فَاَعْرِضُوا

عَنْهُمَاۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

تَـوَّاباً

رَح۪يماً

١٦

Velleżâni ye/tiyânihâ minkum feâżûhumâ(s) fe-in tâbâ ve aslehâ fea’ridû ‘anhumâ inna(A)llâhe kâne tevvâben rahîmâ(n)

Sizlerden fuhuş (zina) yapanların her ikisini de incitip kınayın. Eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa onları incitip kınamaktan vazgeçin. Çünkü Allah tövbeleri çok kabul edendir, çok merhamet edendir.

Nisâ Sûresi 17 . Ayet

اِنَّمَا

التَّوْبَةُ

عَلَى

اللّٰهِ

لِلَّذ۪ينَ

يَعْمَلُونَ

السُّٓوءَ

بِجَهَالَةٍ

ثُمَّ

يَتُوبُونَ

مِنْ

قَر۪يبٍ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

يَتُوبُ

اللّٰهُ

عَلَيْهِمْۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَل۪يماً

حَك۪يماً

١٧

İnnemâ-ttevbetu ‘ala(A)llâhi lilleżîne ya’melûne-ssû-e bicehâletin śümme yetûbûne min karîbin feulâ-ike yetûbu(A)llâhu ‘aleyhim(k) vekâna(A)llâhu ‘alîmen hakîmâ(n)

Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Nisâ Sûresi 18 . Ayet

وَلَيْسَتِ

التَّوْبَةُ

لِلَّذ۪ينَ

يَعْمَلُونَ

السَّيِّـَٔاتِۚ

حَتّٰٓى

اِذَا

حَضَرَ

اَحَدَهُمُ

الْمَوْتُ

قَالَ

اِنّ۪ي

تُبْتُ

الْـٰٔنَ

وَلَا

الَّذ۪ينَ

يَمُوتُونَ

وَهُمْ

كُفَّارٌۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

اَعْتَدْنَا

لَهُمْ

عَذَاباً

اَل۪يماً

١٨

Veleyseti-ttevbetu lilleżîne ya’melûne-sseyyi-âti hattâ iżâ hadara ehadehumu-lmevtu kâle innî tubtu-l-âne velâ-lleżîne yemûtûne vehum kuffâr(un)(c) ulâ-ike a’tednâ lehum ‘ażâben elîmâ(n)

Yoksa, (makbul) tövbe, kötülükleri (günahları) yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, "İşte ben şimdi tövbe ettim" diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır.

Nisâ Sûresi 19 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

لَا

يَحِلُّ

لَكُمْ

اَنْ

تَرِثُوا

النِّسَٓاءَ

كَرْهاًۜ

وَلَا

تَعْضُلُوهُنَّ

لِتَذْهَبُوا

بِبَعْضِ

مَٓا

اٰتَيْتُمُوهُنَّ

اِلَّٓا

اَنْ

يَأْت۪ينَ

بِفَاحِشَةٍ

مُبَيِّنَةٍۚ

وَعَاشِرُوهُنَّ

بِالْمَعْرُوفِۚ

فَاِنْ

كَرِهْتُمُوهُنَّ

فَعَسٰٓى

اَنْ

تَكْرَهُوا

شَيْـٔاً

وَيَجْعَلَ

اللّٰهُ

ف۪يهِ

خَيْراً

كَث۪يراً

١٩

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû lâ yahillu lekum en teriśû-nnisâe kerhâ(en)(s) velâ ta’dulûhunne liteżhebû biba’di mâ âteytumûhunne illâ en ye/tîne bifâhişetin mubeyyine(tin)(c) ve’âşirûhunne bilma’rûf(i)(c) fe-in kerihtumûhunne fe’asâ en tekrahû şey-en veyec’ala(A)llâhu fîhi ḣayran keśîrâ(n)

Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal değildir. Açık bir hayasızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur.

Nisâ Sûresi 20 . Ayet

وَاِنْ

اَرَدْتُمُ

اسْتِبْدَالَ

زَوْجٍ

مَكَانَ

زَوْجٍۙ

وَاٰتَيْتُمْ

اِحْدٰيهُنَّ

قِنْطَاراً

فَلَا

تَأْخُذُوا

مِنْهُ

شَيْـٔاًۜ

اَتَأْخُذُونَهُ

بُهْتَاناً

وَاِثْماً

مُب۪يناً

٢٠

Ve-in eradtumu-stibdâle zevcin mekâne zevcin veâteytum ihdâhunne kintâran felâ te/ḣużû minhu şey-â(en)(c) ete/ḣużûnehu buhtânen ve-iśmen mubînâ(n)

Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek mi verdiğinizi geri alacaksınız?

Nisâ Sûresi 21 . Ayet

وَكَيْفَ

تَأْخُذُونَهُ

وَقَدْ

اَفْضٰى

بَعْضُكُمْ

اِلٰى

بَعْضٍ

وَاَخَذْنَ

مِنْكُمْ

م۪يثَاقاً

غَل۪يظاً

٢١

Vekeyfe te/ḣużûnehu vekad efdâ ba’dukum ilâ ba’din veaḣażne minkum mîśâkan ġalîzâ(n)

Hem, siz eşlerinizle birleşmiş ve onlar da sizden sağlam bir söz almış iken, onu nasıl (geri) alırsınız?

Nisâ Sûresi 22 . Ayet

وَلَا

تَنْكِحُوا

مَا

نَكَحَ

اٰبَٓاؤُ۬كُمْ

مِنَ

النِّسَٓاءِ

اِلَّا

مَا

قَدْ

سَلَفَۜ

اِنَّهُ

كَانَ

فَاحِشَةً

وَمَقْتاًۜ

وَسَٓاءَ

سَب۪يلاً۟

٢٢

Velâ tenkihû mâ nekeha âbâukum mine-nnisâ-i illâ mâ kad selef(e)(c) innehu kâne fâhişeten vemakten vesâe sebîlâ(n)

Geçmişte olanlar hariç, artık babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu bir hayasızlık, öfke ve nefret gerektiren bir iştir. Bu ne kötü bir yoldur.

Nisâ Sûresi 23 . Ayet

حُرِّمَتْ

عَلَيْكُمْ

اُمَّهَاتُكُمْ

وَبَنَاتُكُمْ

وَاَخَوَاتُكُمْ

وَعَمَّاتُكُمْ

وَخَالَاتُكُمْ

وَبَنَاتُ

الْاَخِ

وَبَنَاتُ

الْاُخْتِ

وَاُمَّهَاتُكُمُ

الّٰت۪ٓي

اَرْضَعْنَكُمْ

وَاَخَوَاتُكُمْ

مِنَ

الرَّضَاعَةِ

وَاُمَّهَاتُ

نِسَٓائِكُمْ

وَرَبَٓائِبُكُمُ

الّٰت۪ي

ف۪ي

حُجُورِكُمْ

مِنْ

نِسَٓائِكُمُ

الّٰت۪ي

دَخَلْتُمْ

بِهِنَّۘ

فَاِنْ

لَمْ

تَكُونُوا

دَخَلْتُمْ

بِهِنَّ

فَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْكُمْۘ

وَحَلَٓائِلُ

اَبْنَٓائِكُمُ

الَّذ۪ينَ

مِنْ

اَصْلَابِكُمْۙ

وَاَنْ

تَجْمَعُوا

بَيْنَ

الْاُخْتَيْنِ

اِلَّا

مَا

قَدْ

سَلَفَۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

غَفُوراً

رَح۪يماًۙ

٢٣

hurrimet ‘aleykum ummehâtukum ve benâtukum ve eḣavâtukum ve ’ammâtukum ve ḣâlâtukum ve benâtu-l-eḣi ve benâtu-l-uḣti ve ummehâtukumu-llâtî erda’nekum ve eḣavâtukum mine-rradâ’ati ve ummehâtu nisâ-ikum ve rabâ-ibukumu-llâtî fî hucûrikum min nisâ-ikumu-llâtî deḣaltum bihinne fe-in lem tekûnû deḣaltum bihinne felâ cunâha ‘aleykum ve halâ-ilu ebnâ-ikumu-lleżîne min aslâbikum ve en tecme’û beyne-l-uḣteyni illâ mâ kad selef(e)(k) inna(A)llâhe kâne ġafûran rahîmâ(n)

Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikah altında) bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Nisâ Sûresi 24 . Ayet

وَالْمُحْصَنَاتُ

مِنَ

النِّسَٓاءِ

اِلَّا

مَا

مَلَكَتْ

اَيْمَانُكُمْۚ

كِتَابَ

اللّٰهِ

عَلَيْكُمْۘ

وَاُحِلَّ

لَكُمْ

مَا

وَرَٓاءَ

ذٰلِكُمْ

اَنْ

تَبْتَغُوا

بِاَمْوَالِكُمْ

مُحْصِن۪ينَ

غَيْرَ

مُسَافِح۪ينَۜ

فَمَا

اسْتَمْتَعْتُمْ

بِه۪

مِنْهُنَّ

فَاٰتُوهُنَّ

اُجُورَهُنَّ

فَر۪يضَةًۜ

وَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْكُمْ

ف۪يمَا

تَرَاضَيْتُمْ

بِه۪

مِنْ

بَعْدِ

الْفَر۪يضَةِۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

عَل۪يماً

حَك۪يماً

٢٤

Velmuhsanâtu mine-nnisâ-i illâ mâ meleket eymânukum(s) kitâba(A)llâhi ‘aleykum(c) ve uhille lekum mâ verâe żâlikum en tebteġû bi-emvâlikum muhsinîne ġayra musâfihîn(e)(c) femâ-stemta’tum bihi minhunne feâtûhunne ucûrahunne ferîda(ten)(c) velâ cunâha ‘aleykum fîmâ terâdaytum bihi min ba’di-lferîda(ti)(c) inna(A)llâhe kâne ‘alîmen hakîmâ(n)

(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah'ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helal kılındı. Onlardan (nikahlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Nisâ Sûresi 25 . Ayet

وَمَنْ

لَمْ

يَسْتَطِـعْ

مِنْكُمْ

طَوْلاً

اَنْ

يَنْكِـحَ

الْمُحْصَنَاتِ

الْمُؤْمِنَاتِ

فَمِنْ

مَا

مَلَكَتْ

اَيْمَانُكُمْ

مِنْ

فَتَيَاتِكُمُ

الْمُؤْمِنَاتِۜ

وَاللّٰهُ

اَعْلَمُ

بِا۪يمَانِكُمْۜ

بَعْضُكُمْ

مِنْ

بَعْضٍۚ

فَانْكِحُوهُنَّ

بِاِذْنِ

اَهْلِهِنَّ

وَاٰتُوهُنَّ

اُجُورَهُنَّ

بِالْمَعْرُوفِ

مُحْصَنَاتٍ

غَيْرَ

مُسَافِحَاتٍ

وَلَا

مُتَّخِذَاتِ

اَخْدَانٍۚ

فَاِذَٓا

اُحْصِنَّ

فَاِنْ

اَتَيْنَ

بِفَاحِشَةٍ

فَعَلَيْهِنَّ

نِصْفُ

مَا

عَلَى

الْمُحْصَنَاتِ

مِنَ

الْعَذَابِۜ

ذٰلِكَ

لِمَنْ

خَشِيَ

الْعَنَتَ

مِنْكُمْۜ

وَاَنْ

تَصْبِرُوا

خَيْرٌ

لَكُمْۜ

وَاللّٰهُ

غَفُورٌ

رَح۪يمٌ۟

٢٥

Vemen lem yestati’ minkum tavlen en yenkiha-lmuhsanâti-lmu/minâti femin mâ meleket eymânukum min feteyâtikumu-lmu/minât(i)(c) va(A)llâhu a’lemu bi-îmânikum(c) ba’dukum min ba’d(in)(c) fenkihûhunne bi-iżni ehlihinne veâtûhunne ucûrahunne bilma’rûfi muhsanâtin ġayra musâfihâtin velâ mutteḣiżâti aḣdân(in)(c) fe-iżâ uhsinne fe-in eteyne bifâhişetin fe’aleyhinne nisfu mâ ‘alâ-lmuhsanâti mine-l’ażâb(i)(c) żâlike limen ḣaşiye-l’anete minkum(c) veen tasbirû ḣayrun lekum(k) va(A)llâhu ġafûrun rahîm(un)

Sizden kimin, hür mü'min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü'min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları halinde sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Nisâ Sûresi 26 . Ayet

يُر۪يدُ

اللّٰهُ

لِيُبَيِّنَ

لَكُمْ

وَيَهْدِيَكُمْ

سُنَنَ

الَّذ۪ينَ

مِنْ

قَبْلِكُمْ

وَيَتُوبَ

عَلَيْكُمْۜ

وَاللّٰهُ

عَل۪يمٌ

حَك۪يمٌ

٢٦

Yurîdu(A)llâhu liyubeyyine lekum veyehdiyekum sunene-lleżîne min kablikum veyetûbe ‘aleykum(k) va(A)llâhu ‘alîmun hakîm(un)

Allah, size (hükümlerini) açıklamak, size, sizden öncekilerin yollarını göstermek ve tövbelerinizi kabul etmek istiyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Nisâ Sûresi 27 . Ayet

وَاللّٰهُ

يُر۪يدُ

اَنْ

يَتُوبَ

عَلَيْكُمْ

وَيُر۪يدُ

الَّذ۪ينَ

يَتَّبِعُونَ

الشَّهَوَاتِ

اَنْ

تَم۪يلُوا

مَيْلاً

عَظ۪يماً

٢٧

Ve(A)llâhu yurîdu en yetûbe ‘aleykum veyurîdu-lleżîne yettebi’ûne-şşehevâti en temîlû meylen ‘azîmâ(en)

Allah, sizin tövbenizi kabul etmek istiyor. Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi istiyorlar.

Nisâ Sûresi 28 . Ayet

يُر۪يدُ

اللّٰهُ

اَنْ

يُخَفِّفَ

عَنْكُمْۚ

وَخُلِقَ

الْاِنْسَانُ

ضَع۪يفاً

٢٨

Yurîdu(A)llâhu en yuḣaffife ‘ankum veḣulika-l-insânu da’îfâ(n)

Allah sizden (yükümlülükleri) hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.

Nisâ Sûresi 29 . Ayet

يَٓا اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

لَا

تَأْكُلُٓوا

اَمْوَالَكُمْ

بَيْنَكُمْ

بِالْبَاطِلِ

اِلَّٓا

اَنْ

تَكُونَ

تِجَارَةً

عَنْ

تَرَاضٍ

مِنْكُمْ

وَلَا

تَقْتُلُٓوا

اَنْفُسَكُمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

بِكُمْ

رَح۪يماً

٢٩

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû lâ te/kulû emvâlekum beynekum bilbâtili illâ en tekûne ticâraten ‘an terâdin minkum(c) velâ taktulû enfusekum(c) inna(A)llâhe kâne bikum rahîmâ(n)

Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.

Nisâ Sûresi 30 . Ayet

وَمَنْ

يَفْعَلْ

ذٰلِكَ

عُدْوَاناً

وَظُلْماً

فَسَوْفَ

نُصْل۪يهِ

نَاراًۜ

وَكَانَ

ذٰلِكَ

عَلَى

اللّٰهِ

يَس۪يراً

٣٠

Vemen yef’al żâlike ‘udvânen vezulmen fesevfe nuslîhi nârâ(an)(c) vekâne żâlike ‘ala(A)llâhi yesîrâ(n)

Kim haddi aşarak ve zulmederek bunu yaparsa, onu cehennem ateşine atacağız. Bu, Allah'a pek kolaydır.

Nisâ Sûresi 31 . Ayet

اِنْ

تَجْتَنِبُوا

كَـبَٓائِرَ

مَا

تُنْهَوْنَ

عَنْهُ

نُكَفِّرْ

عَنْكُمْ

سَيِّـَٔاتِكُمْ

وَنُدْخِلْكُمْ

مُدْخَلاً

كَر۪يماً

٣١

İn tectenibû kebâ-ira mâ tunhevne ‘anhu nukeffir ‘ankum seyyi-âtikum venudḣilkum mudḣalen kerîmâ(n)

Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.

Nisâ Sûresi 32 . Ayet

وَلَا

تَتَمَنَّوْا

مَا

فَضَّلَ

اللّٰهُ

بِه۪

بَعْضَكُمْ

عَلٰى

بَعْضٍۜ

لِلرِّجَالِ

نَص۪يبٌ

مِمَّا

اكْتَسَبُوا

وَلِلنِّسَٓاءِ

نَص۪يبٌ

مِمَّا

اكْتَسَبْنَۜ

وَسْـَٔلُوا

اللّٰهَ

مِنْ

فَضْلِه۪ۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

بِكُلِّ

شَيْءٍ

عَل۪يماً

٣٢

Velâ tetemennev mâ faddala(A)llâhu bihi ba’dakum ‘alâ ba’d(in)(c) lirricâli nasîbun mimmâ-ktesebû velinnisâ-i nasîbun mimmâ-ktesebn(e)(c) ves-elû(A)llâhe min fadlih(i)(k) inna(A)llâhe kâne bikulli şey-in ‘alîmâ(n)

Allah'ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan, onun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Nisâ Sûresi 33 . Ayet

وَلِكُلٍّ

جَعَلْنَا

مَوَالِيَ

مِمَّا

تَرَكَ

الْوَالِدَانِ

وَالْاَقْرَبُونَۜ

وَالَّذ۪ينَ

عَقَدَتْ

اَيْمَانُكُمْ

فَاٰتُوهُمْ

نَص۪يبَهُمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

عَلٰى

كُلِّ

شَيْءٍ

شَه۪يداً۟

٣٣

Velikullin ce’alnâ mevâliye mimmâ terake-lvâlidâni vel-akrabûn(e)(c) velleżîne ‘akadet eymânukum feâtûhum nasîbehum(c) inna(A)llâhe kâne ‘alâ kulli şey-in şehîdâ(n)

(Erkek ve kadından) her biri için ana-babanın ve akrabanın bıraktıklarından (pay alan) varisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı (ahitleştiğiniz) kimselere de kendi hisselerini verin.Şüphesiz Allah her şeye şahittir.

Nisâ Sûresi 34 . Ayet

اَلرِّجَالُ

قَوَّامُونَ

عَلَى

النِّسَٓاءِ

بِمَا

فَضَّلَ

اللّٰهُ

بَعْضَهُمْ

عَلٰى

بَعْضٍ

وَبِمَٓا

اَنْفَقُوا

مِنْ

اَمْوَالِهِمْۜ

فَالصَّالِحَاتُ

قَانِتَاتٌ

حَافِظَاتٌ

لِلْغَيْبِ

بِمَا

حَفِظَ

اللّٰهُۜ

وَالّٰت۪ي

تَخَافُونَ

نُشُوزَهُنَّ

فَعِظُوهُنَّ

وَاهْجُرُوهُنَّ

فِي

الْمَضَاجِعِ

وَاضْرِبُوهُنَّۚ

فَاِنْ

اَطَعْنَكُمْ

فَلَا

تَبْغُوا

عَلَيْهِنَّ

سَب۪يلاًۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

عَلِياًّ

كَب۪يراً

٣٤

Erricâlu kavvâmûne ‘alâ annisâ-i bimâ faddala(A)llâhu ba’dahum ‘alâ ba’din vebimâ enfekû min emvâlihim(c) fe-ssâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lilġaybi bimâ hafiza(A)llâh(u)(c) vellâtî teḣâfûne nuşûzehunne fe’izûhunne vehcurûhunne fî-lmedâci’i vadribûhun(ne)(s) fe-in eta’nekum felâ tebġû ‘aleyhinne sebîlâ(en)(k) inna(A)llâhe kâne ‘aliyyen kebîrâ(n)

Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da "gayb"ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür.

Nisâ Sûresi 35 . Ayet

وَاِنْ

خِفْتُمْ

شِقَاقَ

بَيْنِهِمَا

فَابْعَثُوا

حَكَماً

مِنْ

اَهْلِه۪

وَحَكَماً

مِنْ

اَهْلِهَاۚ

اِنْ

يُر۪يدَٓا

اِصْلَاحاً

يُوَفِّقِ

اللّٰهُ

بَيْنَهُمَاۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

عَل۪يماً

خَب۪يراً

٣٥

Ve-in ḣiftum şikâka beynihimâ feb’aśû hakemen min ehlihi vehakemen min ehlihâ in yurîdâ islâhan yuveffiki(A)llâhu beynehumâ(c) inna(A)llâhe kâne ‘alîmen ḣabîrâ(n)

Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır. Şüphesiz, Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır.

Nisâ Sûresi 36 . Ayet

وَاعْبُدُوا

اللّٰهَ

وَلَا

تُشْرِكُوا

بِه۪

شَيْـٔاً

وَبِالْوَالِدَيْنِ

اِحْسَاناً

وَبِذِي

الْقُرْبٰى

وَالْيَتَامٰى

وَالْمَسَاك۪ينِ

وَالْجَارِ

ذِي

الْقُرْبٰى

وَالْجَارِ

الْجُنُبِ

وَالصَّاحِبِ

بِالْجَنْبِ

وَابْنِ

السَّب۪يلِۙ

وَمَا

مَلَكَتْ

اَيْمَانُكُمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

لَا

يُحِبُّ

مَنْ

كَانَ

مُخْتَالاً

فَخُوراًۙ

٣٦

Va’budû(A)llâhe velâ tuşrikû bihi şey-â(en)(s) vebilvâlideyni ihsânen vebiżî-lkurbâ velyetâmâ velmesâkîni velcâriżî-lkurbâ velcâri-lcunubi ve-ssâhibi bilcenbi vebni-ssebîli vemâ meleket eymânukum(k) inna(A)llâhe lâ yuhibbu men kâne muḣtâlen feḣûrâ(n)

Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.

Nisâ Sûresi 37 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يَبْخَلُونَ

وَيَأْمُرُونَ

النَّاسَ

بِالْبُخْلِ

وَيَكْتُمُونَ

مَٓا

اٰتٰيهُمُ

اللّٰهُ

مِنْ

فَضْلِه۪ۜ

وَاَعْتَدْنَا

لِلْكَافِر۪ينَ

عَذَاباً

مُه۪يناًۚ

٣٧

Elleżîne yebḣalûne veye/murûne-nnâse bilbuḣli veyektumûne mâ âtâhumu(A)llâhu min fadlih(i)(k) vea’tednâ lilkâfirîne ‘ażâben muhînâ(n)

Bunlar cimrilik eden, insanlara da cimriliği emreden ve Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimeti gizleyen kimselerdir. Biz de o nankörlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.

Nisâ Sûresi 38 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

يُنْفِقُونَ

اَمْوَالَهُمْ

رِئَٓاءَ

النَّاسِ

وَلَا

يُؤْمِنُونَ

بِاللّٰهِ

وَلَا

بِالْيَوْمِ

الْاٰخِرِۜ

وَمَنْ

يَكُنِ

الشَّيْطَانُ

لَهُ

قَر۪يناً

فَسَٓاءَ

قَر۪يناً

٣٨

Velleżîne yunfikûne emvâlehum ri-âe-nnâsi velâ yu/minûne bi(A)llâhi velâ bilyevmi-l-âḣir(i)(k) vemen yekuni-şşeytânu lehu karînen fesâe karînâ(n)

Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah'a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır.

Nisâ Sûresi 39 . Ayet

وَمَاذَا

عَلَيْهِمْ

لَوْ

اٰمَنُوا

بِاللّٰهِ

وَالْيَوْمِ

الْاٰخِرِ

وَاَنْفَقُوا

مِمَّا

رَزَقَهُمُ

اللّٰهُۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

بِهِمْ

عَل۪يماً

٣٩

Vemâżâ ‘aleyhim lev âmenû bi(A)llâhi velyevmi-l-âḣiri veenfekû mimmâ razekahumu(A)llâh(u)(c) vekâna(A)llâhu bihim ‘alîmâ(n)

Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman etselerdi ve Allah'ın verdiği rızıktan (gösterişsiz olarak) harcasalardı kendilerine ne zarar gelirdi? Allah, onları en iyi bilendir.

Nisâ Sûresi 40 . Ayet

اِنَّ

اللّٰهَ

لَا

يَظْلِمُ

مِثْقَالَ

ذَرَّةٍۚ

وَاِنْ

تَكُ

حَسَنَةً

يُضَاعِفْهَا

وَيُؤْتِ

مِنْ

لَدُنْهُ

اَجْراً

عَظ۪يماً

٤٠

İnna(A)llâhe lâ yazlimu miśkâle żerra(tin)(s) ve-in teku haseneten yudâ’ifhâ veyu/ti min ledunhu ecran ‘azîmâ(n)

Şüphesiz Allah (hiç kimseye) zerre kadar zulüm etmez. (Yapılan) çok küçük bir iyilik de olsa onun sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir mükâfat verir.

Nisâ Sûresi 41 . Ayet

فَكَيْفَ

اِذَا

جِئْنَا

مِنْ

كُلِّ

اُمَّةٍ

بِشَه۪يدٍ

وَجِئْنَا

بِكَ

عَلٰى

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ

شَه۪يداًۜ

٤١

Fekeyfe iżâ ci/nâ min kulli ummetin bişehîdin veci/nâ bike ‘alâ hâulâ-i şehîdâ(n)

Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hali nice olacak!..

Nisâ Sûresi 42 . Ayet

يَوْمَئِذٍ

يَوَدُّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

وَعَصَوُا

الرَّسُولَ

لَوْ

تُسَوّٰى

بِهِمُ

الْاَرْضُۜ

وَلَا

يَكْتُمُونَ

اللّٰهَ

حَد۪يثاً۟

٤٢

Yevme-iżin yeveddu-lleżîne keferû ve’asavû-rrasûle lev tusevvâ bihimu-l-ardu velâ yektumûna(A)llâhe hadîśâ(n)

O kıyamet günü, Allah'ı inkar edip Peygamber'e isyan edenler, yer yarılıp içine girmiş olmayı isterler ve Allah'tan hiçbir söz gizleyemezler.

Nisâ Sûresi 43 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

لَا

تَقْرَبُوا

الصَّلٰوةَ

وَاَنْتُمْ

سُكَارٰى

حَتّٰى

تَعْلَمُوا

مَا

تَقُولُونَ

وَلَا

جُنُباً

اِلَّا

عَابِر۪ي

سَب۪يلٍ

حَتّٰى

تَغْتَسِلُواۜ

وَاِنْ

كُنْتُمْ

مَرْضٰٓى

اَوْ

عَلٰى

سَفَرٍ

اَوْ

جَٓاءَ

اَحَدٌ

مِنْكُمْ

مِنَ

الْغَٓائِطِ

اَوْ

لٰمَسْتُمُ

النِّسَٓاءَ

فَلَمْ

تَجِدُوا

مَٓاءً

فَتَيَمَّمُوا

صَع۪يداً

طَيِّباً

فَامْسَحُوا

بِوُجُوهِكُمْ

وَاَيْد۪يكُمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

عَفُواًّ

غَفُوراً

٤٣

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû lâ takrabû-ssalâte veentum sukârâ hattâ ta’lemû mâ tekûlûne velâ cunuben illâ ‘âbirî sebîlin hattâ taġtesilû(c) ve-in kuntum merdâ ev ‘alâ seferin ev câe ehadun minkum mine-lġâ-iti ev lâmestumu-nnisâe felem tecidû mâen feteyemmemû sa’îden tayyiben femsehû bivucûhikum veeydîkum(k) inna(A)llâhe kâne ‘afuvven ġafûrâ(n)

Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.

Nisâ Sûresi 44 . Ayet

اَلَمْ

تَرَ

اِلَى

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

نَص۪يباً

مِنَ

الْكِتَابِ

يَشْتَرُونَ

الضَّلَالَةَ

وَيُر۪يدُونَ

اَنْ

تَضِلُّوا

السَّب۪يلَۜ

٤٤

Elem tera ilâ-lleżîne ûtû nasîben mine-lkitâbi yeşterûne-ddalâlete veyurîdûne en tadillû-ssebîl(e)

Kendilerine Kitaptan bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar.

Nisâ Sûresi 45 . Ayet

وَاللّٰهُ

اَعْلَمُ

بِاَعْدَٓائِكُمْۜ

وَكَفٰى

بِاللّٰهِ

وَلِياًّۗ

وَكَفٰى

بِاللّٰهِ

نَص۪يراً

٤٥

Ve(A)llâhu a’lemu bi-a’dâ-ikum(c) vekefâ bi(A)llâhi veliyyen vekefâ bi(A)llâhi nasîrâ(n)

Allah sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah dost olarak yeter. Allah yardımcı olarak da yeter.

Nisâ Sûresi 46 . Ayet

مِنَ

الَّذ۪ينَ

هَادُوا

يُحَرِّفُونَ

الْكَلِمَ

عَنْ

مَوَاضِعِه۪

وَيَقُولُونَ

سَمِعْنَا

وَعَصَيْنَا

وَاسْمَعْ

غَيْرَ

مُسْمَعٍ

وَرَاعِنَا

لَياًّ

بِاَلْسِنَتِهِمْ

وَطَعْناً

فِي

الدّ۪ينِۜ

وَلَوْ

اَنَّهُمْ

قَالُوا

سَمِعْنَا

وَاَطَعْنَا

وَاسْمَعْ

وَانْظُرْنَا

لَكَانَ

خَيْراً

لَهُمْ

وَاَقْوَمَۙ

وَلٰكِنْ

لَعَنَهُمُ

اللّٰهُ

بِكُفْرِهِمْ

فَلَا

يُؤْمِنُونَ

اِلَّا

قَل۪يلاً

٤٦

Mine-lleżîne hâdû yuharrifûne-lkelime ‘an mevâdi’ihi veyekûlûne semi’nâ ve’asaynâ vesma’ ġayra musma’in verâ’inâ leyyen bi-elsinetihim veta’nen fî-ddîn(i)(c) velev ennehum kâlû semi’nâ veata’nâ vesma’ venzurnâ lekâne ḣayran lehum veakveme velâkin le’anehumu(A)llâhu bikufrihim felâ yu/minûne illâ kalîlâ(n)

Yahudilerden öyleleri var ki, (kelimeleri yerlerinden kaydırıp) tahrif ederek onları anlamlarından uzaklaştırırlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak "İşittik, karşı geldik", "İşit, işitmez olası!" "Râ'inâ" derler. Halbuki onlar, "İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize bak" deselerdi bu kendileri için daha hayırlı olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler.

Nisâ Sûresi 47 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

الْكِتَابَ

اٰمِنُوا

بِمَا

نَزَّلْنَا

مُصَدِّقاً

لِمَا

مَعَكُمْ

مِنْ

قَبْلِ

اَنْ

نَطْمِسَ

وُجُوهاً

فَنَرُدَّهَا

عَلٰٓى

اَدْبَارِهَٓا

اَوْ

نَلْعَنَهُمْ

كَمَا

لَعَنَّٓا

اَصْحَابَ

السَّبْتِۜ

وَكَانَ

اَمْرُ

اللّٰهِ

مَفْعُولاً

٤٧

Yâ eyyuhâ-lleżîne ûtû-lkitâbe âminû bimâ nezzelnâ musaddikan limâ me’akum min kabli en natmise vucûhen feneruddehâ ‘alâ edbârihâ ev nel’anehum kemâ le’annâ ashâbe-ssebt(i)(c) vekâne emru(A)llâhi mef’ûlâ(n)

Ey kendilerine kitap verilenler! Bir takım yüzleri silip de tersine çevirmeden, yahut Cumartesi halkını lanetlediğimiz gibi onları lanetlemeden, yanınızda bulunanı (Tevrat'ı) doğrulayıcı olarak indirdiğimiz bu kitaba (Kur'an'a) iman edin. Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir.

Nisâ Sûresi 48 . Ayet

اِنَّ

اللّٰهَ

لَا

يَغْفِرُ

اَنْ

يُشْرَكَ

بِه۪

وَيَغْفِرُ

مَا

دُونَ

ذٰلِكَ

لِمَنْ

يَشَٓاءُۚ

وَمَنْ

يُشْرِكْ

بِاللّٰهِ

فَقَدِ

افْتَرٰٓى

اِثْماً

عَظ۪يماً

٤٨

İnna(A)llâhe lâ yaġfiru en yuşrake bihi veyaġfiru mâ dûne żâlike limen yeşâ(u)(c) vemen yuşrik bi(A)llâhi fekadi-fterâ iśmen ‘azîmâ(n)

Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah) ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah'a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.

Nisâ Sûresi 49 . Ayet

اَلَمْ

تَرَ

اِلَى

الَّذ۪ينَ

يُزَكُّونَ

اَنْفُسَهُمْۜ

بَلِ

اللّٰهُ

يُزَكّ۪ي

مَنْ

يَشَٓاءُ

وَلَا

يُظْلَمُونَ

فَت۪يلاً

٤٩

Elem tera ilâ-lleżîne yuzekkûne enfusehum(c) beli(A)llâhu yuzekkî men yeşâu velâ yuzlemûne fetîlâ(n)

Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır! Allah dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar zulmedilmez.

Nisâ Sûresi 50 . Ayet

اُنْظُرْ

كَيْفَ

يَفْتَرُونَ

عَلَى

اللّٰهِ

الْكَذِبَۜ

وَكَفٰى

بِه۪ٓ

اِثْماً

مُب۪يناً۟

٥٠

Unzur keyfe yefterûne ‘ala(A)llâhi-lkeżib(e)(s) vekefâ bihi iśmen mubînâ(n)

Bak Allah'a karşı nasıl yalan uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter.

Nisâ Sûresi 51 . Ayet

اَلَمْ

تَرَ

اِلَى

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

نَص۪يباً

مِنَ

الْكِتَابِ

يُؤْمِنُونَ

بِالْجِبْتِ

وَالطَّاغُوتِ

وَيَقُولُونَ

لِلَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ

اَهْدٰى

مِنَ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

سَب۪يلاً

٥١

Elem tera ilâ-lleżîne ûtû nasîben mine-lkitâbi yu/minûne bilcibti ve-ttâġûti veyekûlûne lilleżîne keferû hâulâ-i ehdâ mine-lleżîne âmenû sebîlâ(n)

Kendilerine Kitap'tan bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar "cibt"e ve "tâğut"a inanıyorlar. İnkar edenler için de, "Bunlar, iman edenlerden daha doğru yoldadır" diyorlar.

Nisâ Sûresi 52 . Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

لَعَنَهُمُ

اللّٰهُۜ

وَمَنْ

يَلْعَنِ

اللّٰهُ

فَلَنْ

تَجِدَ

لَهُ

نَص۪يراًۜ

٥٢

Ulâ-ike-lleżîne le’anehumu(A)llâh(u)(s) vemen yel’ani(A)llâhu felen tecide lehu nasîrâ(n)

Onlar, Allah'ın lanet ettiği kimselerdir. Allah kime lanet ederse, artık ona asla bir yardımcı bulamazsın.

Nisâ Sûresi 53 . Ayet

اَمْ

لَهُمْ

نَص۪يبٌ

مِنَ

الْمُلْكِ

فَاِذاً

لَا

يُؤْتُونَ

النَّاسَ

نَق۪يراًۙ

٥٣

Em lehum nasîbun mine-lmulki fe-iżen lâ yu/tûne-nnâse nakîrâ(n)

Yoksa onların hükümranlıkta bir payı mı var? Öyle olsa, insanlara bir zerre bile vermezler.

Nisâ Sûresi 54 . Ayet

اَمْ

يَحْسُدُونَ

النَّاسَ

عَلٰى

مَٓا

اٰتٰيهُمُ

اللّٰهُ

مِنْ

فَضْلِه۪ۚ

فَقَدْ

اٰتَيْنَٓا

اٰلَ

اِبْرٰه۪يمَ

الْكِتَابَ

وَالْحِكْمَةَ

وَاٰتَيْنَاهُمْ

مُلْكاً

عَظ۪يماً

٥٤

Em yahsudûne-nnâse ‘alâ mâ âtâhumu(A)llâhu min fadlih(i)(s) fekad âteynâ âle ibrâhîme-lkitâbe velhikmete veâteynâhum mulken ‘azîmâ(n)

Yoksa, insanları; Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermişizdir. Onlara büyük bir hükümranlık da vermiştik.

Nisâ Sûresi 55 . Ayet

فَمِنْهُمْ

مَنْ

اٰمَنَ

بِه۪

وَمِنْهُمْ

مَنْ

صَدَّ

عَنْهُۜ

وَكَفٰى

بِجَهَنَّمَ

سَع۪يراً

٥٥

Feminhum men âmene bihi veminhum men sadde ‘anh(u)(c) vekefâ bicehenneme sa’îrâ(n)

Böylece onlardan kimi ona iman etti, kimi de sırt çevirdi. (O iman etmeyenlere) çılgın ateş olarak cehennem yeter.

Nisâ Sûresi 56 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

بِاٰيَاتِنَا

سَوْفَ

نُصْل۪يهِمْ

نَاراًۜ

كُلَّمَا

نَضِجَتْ

جُلُودُهُمْ

بَدَّلْنَاهُمْ

جُلُوداً

غَيْرَهَا

لِيَذُوقُوا

الْعَذَابَۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

عَز۪يزاً

حَك۪يماً

٥٦

İnne-lleżîne keferû bi-âyâtinâ sevfe nuslîhim nâran kullemâ nadicet culûduhum beddelnâhum culûden ġayrahâ liyeżûkû-l’ażâb(e)(k) inna(A)llâhe kâne ‘azîzen hakîmâ(n)

Şüphesiz âyetlerimizi inkar edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz, Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Nisâ Sûresi 57 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِ

سَنُدْخِلُهُمْ

جَنَّاتٍ

تَجْر۪ي

مِنْ

تَحْتِهَا

الْاَنْهَارُ

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَٓا

اَبَداًۜ

لَهُمْ

ف۪يهَٓا

اَزْوَاجٌ

مُطَهَّرَةٌۘ

وَنُدْخِلُهُمْ

ظِلاًّ

ظَل۪يلاً

٥٧

Velleżîne âmenû ve’amilû-ssâlihâti senudḣiluhum cennâtin tecrî min tahtihâ-l-enhâru ḣâlidîne fîhâ ebedâ(en)(s) lehum fîhâ ezvâcun mutahhera(tun)(s) venudḣiluhum zillen zalîlâ(n)

İman edip salih ameller işleyenleri ise, içinden ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları cennetlere koyacağız. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız.

Nisâ Sûresi 58 . Ayet

اِنَّ

اللّٰهَ

يَأْمُرُكُمْ

اَنْ

تُؤَدُّوا

الْاَمَانَاتِ

اِلٰٓى

اَهْلِهَاۙ

وَاِذَا

حَكَمْتُمْ

بَيْنَ

النَّاسِ

اَنْ

تَحْكُمُوا

بِالْعَدْلِۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

نِعِمَّا

يَعِظُـكُمْ

بِه۪ۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

سَم۪يعاً

بَص۪يراً

٥٨

İnna(A)llâhe ye/murukum en tu-eddû-l-emânâti ilâ ehlihâ ve-iżâ hakemtum beyne-nnâsi en tahkumû bil’adl(i)(c) inna(A)llâhe ni’immâ ye’izukum bih(i)(k) inna(A)llâhe kâne semî’en basîrâ(n)

Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.

Nisâ Sûresi 59 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اَط۪يعُوا

اللّٰهَ

وَاَط۪يعُوا

الرَّسُولَ

وَاُو۬لِي

الْاَمْرِ

مِنْكُمْۚ

فَاِنْ

تَنَازَعْتُمْ

ف۪ي

شَيْءٍ

فَرُدُّوهُ

اِلَى

اللّٰهِ

وَالرَّسُولِ

اِنْ

كُنْتُمْ

تُؤْمِنُونَ

بِاللّٰهِ

وَالْيَوْمِ

الْاٰخِرِۜ

ذٰلِكَ

خَيْرٌ

وَاَحْسَنُ

تَأْو۪يلاً۟

٥٩

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû atî’û(A)llâhe veatî’û-rrasûle veulî-l-emri minkum(s) fe-in tenâza’tum fî şey-in feruddûhu ila(A)llâhi ve-rrasûli in kuntum tu/minûne bi(A)llâhi velyevmi al-âḣir(i)(c) żâlike ḣayrun veahsenu te/vîlâ(n)

Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.

Nisâ Sûresi 60 . Ayet

اَلَمْ

تَرَ

اِلَى

الَّذ۪ينَ

يَزْعُمُونَ

اَنَّهُمْ

اٰمَنُوا

بِمَٓا

اُنْزِلَ

اِلَيْكَ

وَمَٓا

اُنْزِلَ

مِنْ

قَبْلِكَ

يُر۪يدُونَ

اَنْ

يَتَحَاكَمُٓوا

اِلَى

الطَّاغُوتِ

وَقَدْ

اُمِرُٓوا

اَنْ

يَكْفُرُوا

بِه۪ۜ

وَيُر۪يدُ

الشَّيْطَانُ

اَنْ

يُضِلَّهُمْ

ضَلَالاً

بَع۪يداً

٦٠

Elem tera ilâ-lleżîne yez’umûne ennehum âmenû bimâ unzile ileyke vemâ unzile min kablike yurîdûne en yetehâkemû ilâ-ttâġûti vekad umirû en yekfurû bihi veyurîdu-şşeytânu en yudillehum dalâlen ba’îdâ(n)

(Ey Muhammed!) Sana indirilen Kur'an'a ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tâğût'u tanımamaları kendilerine emrolunduğu halde, onun önünde muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan da onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor.

Nisâ Sûresi 61 . Ayet

وَاِذَا

ق۪يلَ

لَهُمْ

تَعَالَوْا

اِلٰى

مَٓا

اَنْزَلَ

اللّٰهُ

وَاِلَى

الرَّسُولِ

رَاَيْتَ

الْمُنَافِق۪ينَ

يَصُدُّونَ

عَنْكَ

صُدُوداًۚ

٦١

Ve-iżâ kîle lehum te’âlev ilâ mâ enzela(A)llâhu ve-ilâ-rrasûli raeyte-lmunâfikîne yasuddûne ‘anke sudûdâ(n)

Münafıklara, "Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Peygambere gelin" dendiği zaman onların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.

Nisâ Sûresi 62 . Ayet

فَكَيْفَ

اِذَٓا

اَصَابَتْهُمْ

مُص۪يبَةٌ

بِمَا

قَدَّمَتْ

اَيْد۪يهِمْ

ثُمَّ

جَٓاؤُ۫كَ

يَحْلِفُونَ

بِاللّٰهِ

اِنْ

اَرَدْنَٓا

اِلَّٓا

اِحْسَاناً

وَتَوْف۪يقاً

٦٢

Fekeyfe iżâ esâbet-hum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim śümme câûke yahlifûne bi(A)llâhi in eradnâ illâ ihsânen vetevfîkâ(n)

Kendi işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiği, sonra da "Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey istememiştik" diye Allah'a yemin ederek sana geldikleri zaman halleri nasıl olur?

Nisâ Sûresi 63 . Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

يَعْلَمُ

اللّٰهُ

مَا

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

فَاَعْرِضْ

عَنْهُمْ

وَعِظْهُمْ

وَقُلْ

لَهُمْ

ف۪ٓي

اَنْفُسِهِمْ

قَوْلاً

بَل۪يغاً

٦٣

Ulâ-ike-lleżîne ya’lemu(A)llâhu mâ fî kulûbihim fea’rid ‘anhum ve’izhum vekul lehum fî enfusihim kavlen belîġâ(n)

Onlar, Allah'ın kalplerindekini bildiği kimselerdir. Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle.

Nisâ Sûresi 64 . Ayet

وَمَٓا

اَرْسَلْنَا

مِنْ

رَسُولٍ

اِلَّا

لِيُطَاعَ

بِاِذْنِ

اللّٰهِۜ

وَلَوْ

اَنَّهُمْ

اِذْ

ظَلَمُٓوا

اَنْفُسَهُمْ

جَٓاؤُ۫كَ

فَاسْتَغْفَرُوا

اللّٰهَ

وَاسْتَغْفَرَ

لَهُمُ

الرَّسُولُ

لَوَجَدُوا

اللّٰهَ

تَـوَّاباً

رَح۪يماً

٦٤

Vemâ erselnâ min rasûlin illâ liyutâ’a bi-iżni(A)llâh(i)(c) velev ennehum iż zalemû enfusehum câûke festaġferû(A)llâhe vestaġfera lehumu-rrasûlu levecedû(A)llâhe tevvâben rahîmâ(n)

Biz her peygamberi sırf, Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı.

Nisâ Sûresi 65 . Ayet

فَلَا

وَرَبِّكَ

لَا

يُؤْمِنُونَ

حَتّٰى

يُحَكِّمُوكَ

ف۪يمَا

شَجَرَ

بَيْنَهُمْۙ

ثُمَّ

لَا

يَجِدُوا

ف۪ٓي

اَنْفُسِهِمْ

حَرَجاً

مِمَّا

قَضَيْتَ

وَيُسَلِّمُوا

تَسْل۪يماً

٦٥

Felâ verabbike lâ yu/minûne hattâ yuhakkimûke fîmâ şecera beynehum śümme lâ yecidû fî enfusihim haracen mimmâ kadayte veyusellimû teslîmâ(n)

Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.

Nisâ Sûresi 66 . Ayet

وَلَوْ

اَنَّا

كَتَبْنَا

عَلَيْهِمْ

اَنِ

اقْتُلُٓوا

اَنْفُسَكُمْ

اَوِ

اخْرُجُوا

مِنْ

دِيَارِكُمْ

مَا

فَعَلُوهُ

اِلَّا

قَل۪يلٌ

مِنْهُمْۜ

وَلَوْ

اَنَّهُمْ

فَعَلُوا

مَا

يُوعَظُونَ

بِه۪

لَكَانَ

خَيْراً

لَهُمْ

وَاَشَدَّ

تَثْب۪يتاًۙ

٦٦

Velev ennâ ketebnâ ‘aleyhim eni-ktulû enfusekum evi-ḣrucû min diyârikum mâ fe’alûhu illâ kalîlun minhum(s) velev ennehum fe’alû mâ yû’azûne bihi lekâne ḣayran lehum veeşedde teśbîtâ(n)

Eğer biz onlara, "Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın" diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette haklarında hem daha hayırlı, hem de (imanlarını) daha çok pekiştirici olurdu.

Nisâ Sûresi 67 . Ayet

وَاِذاً

لَاٰتَيْنَاهُمْ

مِنْ

لَدُنَّٓا

اَجْراً

عَظ۪يـماًۙ

٦٧

Ve-iżen leâteynâhum min ledunnâ ecran ‘azîmâ(n)

O zaman kendilerine elbette katımızdan büyük bir mükafat verirdik.

Nisâ Sûresi 68 . Ayet

وَلَهَدَيْنَاهُمْ

صِرَاطاً

مُسْتَق۪يماً

٦٨

Velehedeynâhum sirâtan mustekîmâ(n)

Onları elbette doğru yola iletirdik.

Nisâ Sûresi 69 . Ayet

وَمَنْ

يُطِـعِ

اللّٰهَ

وَالرَّسُولَ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

مَعَ

الَّذ۪ينَ

اَنْعَمَ

اللّٰهُ

عَلَيْهِمْ

مِنَ

النَّبِيّ۪نَ

وَالصِّدّ۪يق۪ينَ

وَالشُّهَدَٓاءِ

وَالصَّالِح۪ينَۚ

وَحَسُنَ

اُو۬لٰٓئِكَ

رَف۪يقاًۜ

٦٩

Vemen yuti’i(A)llâhe ve-rrasûle feulâ-ike me’a-lleżîne en’ama(A)llâhu ‘aleyhim mine-nnebiyyîne ve-ssiddîkîne ve-şşuhedâ-i ve-ssâlihîn(e)(c) vehasune ulâ-ike rafîkâ(n)

Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.

Nisâ Sûresi 70 . Ayet

ذٰلِكَ

الْفَضْلُ

مِنَ

اللّٰهِۜ

وَكَفٰى

بِاللّٰهِ

عَل۪يماً۟

٧٠

Żâlike-lfadlu mina(A)llâh(i)(c) vekefâ bi(A)llâhi ‘alîmâ(n)

Bu lütuf Allah'tandır. Hakkıyla bilen olarak Allah yeter.

Nisâ Sûresi 71 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

خُذُوا

حِذْرَكُمْ

فَانْفِرُوا

ثُبَاتٍ

اَوِ

انْفِرُوا

جَم۪يعاً

٧١

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû ḣużû hiżrakum fenfirû śubâtin evi-nfirû cemî’â(n)

Ey iman edenler! (Düşmana karşı) tedbirinizi alıp, küçük birlikler halinde, yahut topluca savaşa gidin.

Nisâ Sûresi 72 . Ayet

وَاِنَّ

مِنْكُمْ

لَمَنْ

لَيُبَطِّئَنَّۚ

فَاِنْ

اَصَابَتْكُمْ

مُص۪يبَةٌ

قَالَ

قَدْ

اَنْعَمَ

اللّٰهُ

عَلَيَّ

اِذْ

لَمْ

اَكُنْ

مَعَهُمْ

شَه۪يداً

٧٢

Ve-inne minkum lemen leyubatti-enne fe-in esâbetkum musîbetun kâle kad en’ama(A)llâhu ‘aleyye iż lem ekun me’ahum şehîdâ(n)

Şüphesiz, aranızda öyle kimseler var ki, (onların her biri savaşa gitme konusunda) hakikaten pek ağır davranır. Eğer başınıza bir musibet gelirse, "Allah bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım" der.

Nisâ Sûresi 73 . Ayet

وَلَئِنْ

اَصَابَكُمْ

فَضْلٌ

مِنَ

اللّٰهِ

لَيَقُولَنَّ

كَاَنْ

لَمْ

تَكُنْ

بَيْنَكُمْ

وَبَيْنَهُ

مَوَدَّةٌ

يَا

لَيْتَن۪ي

كُنْتُ

مَعَهُمْ

فَاَفُوزَ

فَوْزاً

عَظ۪يماً

٧٣

Vele-in esâbekum fadlun mina(A)llâhi leyekûlenne keen lem tekun beynekum vebeynehu meveddetun yâ leytenî kuntu me’ahum feefûze fevzen ‘azîmâ(n)

Eğer Allah'tan size bir lütuf (zafer) erişse, bu sefer de; sizinle kendisi arasında hiç tanışıklık yokmuş gibi şöyle der: "Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarıya (ganimete) ulaşsaydım."

Nisâ Sûresi 74 . Ayet

فَلْيُقَاتِلْ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

الَّذ۪ينَ

يَشْرُونَ

الْحَيٰوةَ

الدُّنْيَا

بِالْاٰخِرَةِۜ

وَمَنْ

يُقَاتِلْ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

فَيُقْتَلْ

اَوْ

يَغْلِبْ

فَسَوْفَ

نُؤْت۪يهِ

اَجْراً

عَظ۪يماً

٧٤

Felyukâtil fî sebîli(A)llâhi-lleżîne yeşrûne-lhayâte-ddunyâ bil-âḣirat(i)(c) vemen yukâtil fî sebîli(A)llâhi feyuktel ev yaġlib fesevfe nu/tîhi ecran ‘azîmâ(n)

O halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükafat vereceğiz.

Nisâ Sûresi 75 . Ayet

وَمَا

لَكُمْ

لَا

تُقَاتِلُونَ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ

مِنَ

الرِّجَالِ

وَالنِّسَٓاءِ

وَالْوِلْدَانِ

الَّذ۪ينَ

يَقُولُونَ

رَبَّنَٓا

اَخْرِجْنَا

مِنْ

هٰذِهِ

الْقَرْيَةِ

الظَّالِمِ

اَهْلُهَاۚ

وَاجْعَلْ

لَنَا

مِنْ

لَدُنْكَ

وَلِياًّۚ

وَاجْعَلْ

لَنَا

مِنْ

لَدُنْكَ

نَص۪يراًۜ

٧٥

Vemâ lekum lâ tukâtilûne fî sebîli(A)llâhi velmustad’afîne mine-rricâli ve-nnisâ-i velvildâni-lleżîne yekûlûne rabbenâ aḣricnâ min hâżihi-lkaryeti-zzâlimi ehluhâ vec’al lenâ min ledunke veliyyen vec’al lenâ min ledunke nasîrâ(n)

Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, "Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zâlim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?

Nisâ Sûresi 76 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

يُقَاتِلُونَ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِۚ

وَالَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

يُقَاتِلُونَ

ف۪ي

سَب۪يلِ

الطَّاغُوتِ

فَقَاتِلُٓوا

اَوْلِيَٓاءَ

الشَّيْطَانِۚ

اِنَّ

كَيْدَ

الشَّيْطَانِ

كَانَ

ضَع۪يفاً۟

٧٦

Elleżîne âmenû yukâtilûne fî sebîli(A)llâh(i)(s) velleżîne keferû yukâtilûne fî sebîli-ttâġûti fekâtilû evliyâe-şşeytân(i)(s) inne keyde-şşeytâni kâne da’îfâ(n)

İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır.

Nisâ Sûresi 77 . Ayet

اَلَمْ

تَرَ

اِلَى

الَّذ۪ينَ

ق۪يلَ

لَهُمْ

كُفُّٓوا

اَيْدِيَكُمْ

وَاَق۪يمُوا

الصَّلٰوةَ

وَاٰتُوا

الزَّكٰوةَۚ

فَلَمَّا

كُتِبَ

عَلَيْهِمُ

الْقِتَالُ

اِذَا

فَر۪يقٌ

مِنْهُمْ

يَخْشَوْنَ

النَّاسَ

كَخَشْيَةِ

اللّٰهِ

اَوْ

اَشَدَّ

خَشْيَةًۚ

وَقَالُوا

رَبَّنَا

لِمَ

كَتَبْتَ

عَلَيْنَا

الْقِتَالَۚ

لَوْلَٓا

اَخَّرْتَنَٓا

اِلٰٓى

اَجَلٍ

قَر۪يبٍۜ

قُلْ

مَتَاعُ

الدُّنْيَا

قَل۪يلٌۚ

وَالْاٰخِرَةُ

خَيْرٌ

لِمَنِ

اتَّقٰى

وَلَا

تُظْلَمُونَ

فَت۪يلاً

٧٧

Elem tera ilâ-lleżîne kîle lehum kuffû eydiyekum veakîmû-ssalâte veâtû-zzekâte felemmâ kutibe ‘aleyhimu-lkitâlu iżâ ferîkun minhum yaḣşevne-nnâse keḣaşyeti(A)llâhi ev eşedde ḣaşye(ten)(c) ve kâlû rabbenâ lime ketebte ‘aleynâ-lkitâle levlâ aḣḣartenâ ilâ ecelin karîb(in)(k) kul metâ’u-ddunyâ kalîlun vel-âḣiratu ḣayrun limeni-ttekâ velâ tuzlemûne fetîlâ(n)

Daha önce kendilerine, "(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!" derler. De ki: "Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez."

Nisâ Sûresi 78 . Ayet

اَيْنَ

مَا

تَكُونُوا

يُدْرِكْكُمُ

الْمَوْتُ

وَلَوْ

كُنْتُمْ

ف۪ي

بُرُوجٍ

مُشَيَّدَةٍۜ

وَاِنْ

تُصِبْهُمْ

حَسَنَةٌ

يَقُولُوا

هٰذِه۪

مِنْ

عِنْدِ

اللّٰهِۚ

وَاِنْ

تُصِبْهُمْ

سَيِّئَةٌ

يَقُولُوا

هٰذِه۪

مِنْ

عِنْدِكَۜ

قُلْ

كُلٌّ

مِنْ

عِنْدِ

اللّٰهِۜ

فَمَالِ

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ

الْقَوْمِ

لَا

يَكَادُونَ

يَفْقَهُونَ

حَد۪يثاً

٧٨

Eynemâ tekûnû yudrikkumu-lmevtu velev kuntum fî burûcin muşeyyede(tin)(k) ve-in tusibhum hasenetun yekûlû hâżihi min ‘indi(A)llâh(i)(s) ve-in tusibhum seyyi-etun yekûlû hâżihi min ‘indik(e)(c) kul kullun min ‘indi(A)llâh(i)(s) femâli hâulâ-i-lkavmi lâ yekâdûne yefkahûne hadîśâ(n)

Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, "Bu, Allah'tandır" derler. Onlara bir kötülük gelirse, "Bu, senin yüzündendir" derler. (Ey Muhammed!) De ki: "Hepsi Allah'tandır." Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!

Nisâ Sûresi 79 . Ayet

مَٓا

اَصَابَكَ

مِنْ

حَسَنَةٍ

فَمِنَ

اللّٰهِۘ

وَمَٓا

اَصَابَكَ

مِنْ

سَيِّئَةٍ

فَمِنْ

نَفْسِكَۜ

وَاَرْسَلْنَاكَ

لِلنَّاسِ

رَسُولاًۜ

وَكَفٰى

بِاللّٰهِ

شَه۪يداً

٧٩

Mâ esâbeke min hasenetin femina(A)llâh(i)(s) ve mâ esâbeke min seyyi-etin femin nefsik(e)(c) ve erselnâke linnâsi rasûlâ(en)(c) ve kefâ bi(A)llâhi şehîdâ(n)

Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.

Nisâ Sûresi 80 . Ayet

مَنْ

يُطِـعِ

الرَّسُولَ

فَقَدْ

اَطَاعَ

اللّٰهَۚ

وَمَنْ

تَوَلّٰى

فَمَٓا

اَرْسَلْنَاكَ

عَلَيْهِمْ

حَف۪يظاًۜ

٨٠

Men yuti’i-rrasûle fekad etâ’a(A)llâh(e)(c) vemen tevellâ femâ erselnâke ‘aleyhim hafîzâ(n)

Kim peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik.

Nisâ Sûresi 81 . Ayet

وَيَقُولُونَ

طَاعَةٌۘ

فَاِذَا

بَرَزُوا

مِنْ

عِنْدِكَ

بَيَّتَ

طَٓائِفَةٌ

مِنْهُمْ

غَيْرَ

الَّذ۪ي

تَقُولُۜ

وَاللّٰهُ

يَكْتُبُ

مَا

يُبَيِّتُونَۚ

فَاَعْرِضْ

عَنْهُمْ

وَتَوَكَّلْ

عَلَى

اللّٰهِۜ

وَكَفٰى

بِاللّٰهِ

وَك۪يلاً

٨١

Veyekûlûne tâ’atun fe-iżâ berazû min ‘indike beyyete tâ-ifetun minhum ġayra-lleżî tekûl(u)(s) va(A)llâhu yektubu mâ yubeyyitûn(e)(s) fea’rid ‘anhum vetevekkel ‘ala(A)llâh(i)(c) vekefâ bi(A)llâhi vekîlâ(n)

Sana "baş üstüne" derler. Fakat senin yanından çıktıklarında, içlerinden bir takımı, geceleyin; (senin gündüz) söylediklerinin aksini kurarlar. Allah onların geceleyin kurduklarını yazmaktadır. Sen onlara aldırma. Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.

Nisâ Sûresi 82 . Ayet

اَفَلَا

يَتَدَبَّرُونَ

الْقُرْاٰنَۜ

وَلَوْ

كَانَ

مِنْ

عِنْدِ

غَيْرِ

اللّٰهِ

لَوَجَدُوا

ف۪يهِ

اخْتِلَافاً

كَث۪يراً

٨٢

Efelâ yetedebberûne-lkur-ân(e)(c) velev kâne min ‘indi ġayri(A)llâhi levecedû fîhi-ḣtilâfen keśîrâ(n)

Hâlâ Kur'an'ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı.

Nisâ Sûresi 83 . Ayet

وَاِذَا

جَٓاءَهُمْ

اَمْرٌ

مِنَ

الْاَمْنِ

اَوِ

الْخَوْفِ

اَذَاعُوا

بِه۪ۜ

وَلَوْ

رَدُّوهُ

اِلَى

الرَّسُولِ

وَاِلٰٓى

اُو۬لِي

الْاَمْرِ

مِنْهُمْ

لَعَلِمَهُ

الَّذ۪ينَ

يَسْتَنْبِطُونَهُ

مِنْهُمْۜ

وَلَوْلَا

فَضْلُ

اللّٰهِ

عَلَيْكُمْ

وَرَحْمَتُهُ

لَاتَّبَعْتُمُ

الشَّيْطَانَ

اِلَّا

قَل۪يلاً

٨٣

Ve-iżâ câehum emrun mine-l-emni evi-lḣavfi eżâ’û bih(i)(s) velev raddûhu ilâ-rrasûli ve-ilâ ulî-l-emri minhum le’alimehu-lleżîne yestenbitûnehu minhum(k) velevlâ fadlu(A)llâhi ‘aleykum verahmetuhu letteba’tumu-şşeytâne illâ kalîlâ(n)

Kendilerine güvenlik (barış) veya korku (savaş) ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar. Halbuki onu peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi. Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız.

Nisâ Sûresi 84 . Ayet

فَقَاتِلْ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِۚ

لَا

تُكَلَّفُ

اِلَّا

نَفْسَكَ

وَحَرِّضِ

الْمُؤْمِن۪ينَۚ

عَسَى

اللّٰهُ

اَنْ

يَكُفَّ

بَأْسَ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُواۜ

وَاللّٰهُ

اَشَدُّ

بَأْساً

وَاَشَدُّ

تَنْك۪يلاً

٨٤

Fekâtil fî sebîli(A)llâhi lâ tukellefu illâ nefsek(e)(c) veharridi-lmu/minîn(e)(s) ‘asa(A)llâhu en yekuffe be/se-lleżîne keferû(c) va(A)llâhu eşeddu be/sen veeşeddu tenkîlâ(n)

(Ey Muhammed!) Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Mü'minleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkar edenlerin gücünü kırar. Allah'ın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir.

Nisâ Sûresi 85 . Ayet

مَنْ

يَشْفَعْ

شَفَاعَةً

حَسَنَةً

يَكُنْ

لَهُ

نَص۪يبٌ

مِنْهَاۚ

وَمَنْ

يَشْفَعْ

شَفَاعَةً

سَيِّئَةً

يَكُنْ

لَهُ

كِفْلٌ

مِنْهَاۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَلٰى

كُلِّ

شَيْءٍ

مُق۪يتاً

٨٥

Men yeşfe’ şefâ’aten haseneten yekun lehu nasîbun minhâ(s) vemen yeşfe’ şefâ’aten seyyi-eten yekun lehu kiflun minhâ(k) vekâna(A)llâhu ‘alâ kulli şey-in mukîtâ(n)

Kim güzel bir (işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık ederse ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah'ın her şeye gücü yeter.

Nisâ Sûresi 86 . Ayet

وَاِذَا

حُيّ۪يتُمْ

بِتَحِيَّةٍ

فَحَيُّوا

بِاَحْسَنَ

مِنْهَٓا

اَوْ

رُدُّوهَاۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

عَلٰى

كُلِّ

شَيْءٍ

حَس۪يباً

٨٦

Ve-iżâ huyyîtum bitahiyyetin fehayyû bi-ahsene minhâ ev ruddûhâ(k) inna(A)llâhe kâne ‘alâ kulli şey-in hasîbâ(n)

Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.

Nisâ Sûresi 87 . Ayet

اَللّٰهُ

لَٓا

اِلٰهَ

اِلَّا

هُوَۜ

لَيَجْمَعَنَّكُمْ

اِلٰى

يَوْمِ

الْقِيٰمَةِ

لَا

رَيْبَ

ف۪يهِۜ

وَمَنْ

اَصْدَقُ

مِنَ

اللّٰهِ

حَد۪يثاً۟

٨٧

(A)llâhu lâ ilâhe illâ hu(ve)(c) leyecme’annekum ilâ yevmi-lkiyâmeti lâ raybe fîh(i)(k) vemen asdeku mina(A)llâhi hadîśâ(n)

Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Andolsun sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. Kimdir sözü Allah'ınkinden daha doğru olan?

Nisâ Sûresi 88 . Ayet

فَمَا

لَكُمْ

فِي

الْمُنَافِق۪ينَ

فِئَتَيْنِ

وَاللّٰهُ

اَرْكَسَهُمْ

بِمَا

كَسَبُواۜ

اَتُر۪يدُونَ

اَنْ

تَهْدُوا

مَنْ

اَضَلَّ

اللّٰهُۜ

وَمَنْ

يُضْلِلِ

اللّٰهُ

فَلَنْ

تَجِدَ

لَهُ

سَب۪يلاً

٨٨

Femâ lekum fî-lmunâfikîne fi-eteyni va(A)llâhu erkesehum bimâ kesebû(c) eturîdûne en tehdû men edalla(A)llâh(u)(s) vemen yudlili(A)llâhu felen tecide lehu sebîlâ(n)

Size ne oluyor da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allah onları yaptıkları işlerden dolayı başaşağı ederek eski konumlarına (küfre) döndürmüştür. Allah'ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, sen onun için asla bir çıkış yolu bulamazsın.

Nisâ Sûresi 89 . Ayet

وَدُّوا

لَوْ

تَكْفُرُونَ

كَمَا

كَفَرُوا

فَتَكُونُونَ

سَوَٓاءً

فَلَا

تَتَّخِذُوا

مِنْهُمْ

اَوْلِيَٓاءَ

حَتّٰى

يُهَاجِرُوا

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِۜ

فَاِنْ

تَوَلَّوْا

فَخُذُوهُمْ

وَاقْتُلُوهُمْ

حَيْثُ

وَجَدْتُمُوهُمْۖ

وَلَا

تَتَّخِذُوا

مِنْهُمْ

وَلِياًّ

وَلَا

نَص۪يراًۙ

٨٩

Veddû lev tekfurûne kemâ keferû fetekûnûne sevâ-â(en)(s) felâ tetteḣiżû minhum evliyâe hattâ yuhâcirû fî sebîli(A)llâh(i)(c) fe-in tevellev feḣużûhum vaktulûhum hayśu vecedtumûhum(s) velâ tetteḣiżû minhum veliyyen velâ nasîrâ(n)

Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.

Nisâ Sûresi 90 . Ayet

اِلَّا

الَّذ۪ينَ

يَصِلُونَ

اِلٰى

قَوْمٍ

بَيْنَكُمْ

وَبَيْنَهُمْ

م۪يثَاقٌ

اَوْ

جَٓاؤُ۫كُمْ

حَصِرَتْ

صُدُورُهُمْ

اَنْ

يُقَاتِلُوكُمْ

اَوْ

يُقَاتِلُوا

قَوْمَهُمْۜ

وَلَوْ

شَٓاءَ

اللّٰهُ

لَسَلَّطَهُمْ

عَلَيْكُمْ

فَلَقَاتَلُوكُمْۚ

فَاِنِ

اعْتَزَلُوكُمْ

فَلَمْ

يُقَاتِلُوكُمْ

وَاَلْقَوْا

اِلَيْكُمُ

السَّلَمَۙ

فَمَا

جَعَلَ

اللّٰهُ

لَكُمْ

عَلَيْهِمْ

سَب۪يلاً

٩٠

İllâ-lleżîne yasilûne ilâ kavmin beynekum vebeynehum mîśâkun ev câûkum hasirat sudûruhum en yukâtilûkum ev yukâtilû kavmehum(c) velev şâa(A)llâhu leselletahum ‘aleykum felekâtelûkum(c) fe-ini-’tezelûkum felem yukâtilûkum veelkav ileykumu-sseleme femâ ce’ala(A)llâhu lekum ‘aleyhim sebîlâ(n)

Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar, yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak) size gelenler başka. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir.

Nisâ Sûresi 91 . Ayet

سَتَجِدُونَ

اٰخَر۪ينَ

يُر۪يدُونَ

اَنْ

يَأْمَنُوكُمْ

وَيَأْمَنُوا

قَوْمَهُمْۜ

كُلَّمَا

رُدُّٓوا

اِلَى

الْفِتْنَةِ

اُرْكِسُوا

ف۪يهَاۚ

فَاِنْ

لَمْ

يَعْتَزِلُوكُمْ

وَيُلْقُٓوا

اِلَيْكُمُ

السَّلَمَ

وَيَكُفُّٓوا

اَيْدِيَهُمْ

فَخُذُوهُمْ

وَاقْتُلُوهُمْ

حَيْثُ

ثَقِفْتُمُوهُمْۜ

وَاُو۬لٰٓئِكُمْ

جَعَلْنَا

لَكُمْ

عَلَيْهِمْ

سُلْطَاناً

مُب۪يناً۟

٩١

Setecidûne âḣarîne yurîdûne en ye/menûkum veye/menû kavmehum kulle mâ ruddû ilâ-lfitneti urkisû fîhâ(c) fe-in lem ya’tezilûkum veyulkû ileykumu-sseleme veyekuffû eydiyehum feḣużûhum vaktulûhum hayśu śekiftumûhum(c) veulâ-ikum ce’alnâ lekum ‘aleyhim sultânen mubînâ(n)

Diğer bir takım kimselerin de hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin olmak istediklerini göreceksin. Bunlar küfre her döndürüldüklerinde ona atılırlar. Eğer bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. İşte bunlara karşı size apaçık bir yetki verdik.

Nisâ Sûresi 92 . Ayet

وَمَا

كَانَ

لِمُؤْمِنٍ

اَنْ

يَقْتُلَ

مُؤْمِناً

اِلَّا

خَطَـٔاًۚ

وَمَنْ

قَتَلَ

مُـؤْمِناً

خَطَــٔاً

فَـتَـحْر۪يرُ

رَقَبَةٍ

مُؤْمِنَةٍ

وَدِيَةٌ

مُسَلَّمَةٌ

اِلٰٓى

اَهْلِه۪ٓ

اِلَّٓا

اَنْ

يَصَّدَّقُواۜ

فَاِنْ

كَانَ

مِنْ

قَوْمٍ

عَدُوٍّ

لَكُمْ

وَهُوَ

مُؤْمِنٌ

فَتَحْر۪يرُ

رَقَبَةٍ

مُؤْمِنَةٍۜ

وَاِنْ

كَانَ

مِنْ

قَوْمٍ

بَيْنَكُمْ

وَبَيْنَهُمْ

م۪يثَاقٌ

فَدِيَةٌ

مُسَلَّمَةٌ

اِلٰٓى

اَهْلِه۪

وَتَحْر۪يرُ

رَقَبَةٍ

مُؤْمِنَةٍۚ

فَمَنْ

لَمْ

يَجِدْ

فَصِيَامُ

شَهْرَيْنِ

مُتَتَابِعَيْنِۘ

تَوْبَةً

مِنَ

اللّٰهِۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَل۪يماً

حَك۪يماً

٩٢

Vemâ kâne limu/minin en yaktule mu/minen illâ ḣata-â(en)(c) vemen katele mu/minen ḣataen fetehrîru rakabetin mu/minetin vediyetun musellemetun ilâ ehlihi illâ en yassaddekû(c) fe-in kâne min kavmin ‘aduvvin lekum vehuve mu/minun fetehrîru rakabetin mu/mine(tin)(s) ve-in kâne min kavmin beynekum vebeynehum mîśâkun fediyetun musellemetun ilâ ehlihi vetehrîru rakabetin mu/mine(tin)(s) femen lem yecid fesiyâmu şehrayni mutetâbi’ayni tevbeten mina(A)llâh(i)(k) vekâna(A)llâhu ‘alîmen hakîmâ(n)

Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse bir mü'min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü'min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü'min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü'min bir köle azad etmek gerekir. Bunlara imkan bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ardarda oruç tutması gerekir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Nisâ Sûresi 93 . Ayet

وَمَنْ

يَقْتُلْ

مُؤْمِناً

مُتَعَمِّداً

فَجَزَٓاؤُ۬هُ

جَهَنَّمُ

خَالِداً

ف۪يهَا

وَغَضِبَ

اللّٰهُ

عَلَيْهِ

وَلَعَنَهُ

وَاَعَدَّ

لَهُ

عَذَاباً

عَظ۪يماً

٩٣

Vemen yaktul mu/minen mute’ammiden fecezâuhu cehennemu ḣâliden fîhâ veġadiba(A)llâhu ‘aleyhi vele’anehu vee’adde lehu ‘ażâben ‘azîmâ(n)

Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.

Nisâ Sûresi 94 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اِذَا

ضَرَبْتُمْ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

فَتَبَيَّنُوا

وَلَا

تَقُولُوا

لِمَنْ

اَلْقٰٓى

اِلَيْكُمُ

السَّلَامَ

لَسْتَ

مُؤْمِناًۚ

تَبْتَغُونَ

عَرَضَ

الْحَيٰوةِ

الدُّنْيَاۘ

فَعِنْدَ

اللّٰهِ

مَغَانِمُ

كَث۪يرَةٌۜ

كَذٰلِكَ

كُنْتُمْ

مِنْ

قَبْلُ

فَمَنَّ

اللّٰهُ

عَلَيْكُمْ

فَتَبَيَّنُواۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

خَب۪يراً

٩٤

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû iżâ darabtum fî sebîli(A)llâhi fetebeyyenû velâ tekûlû limen elkâ ileykumu-sselâme leste mu/minen tebteġûne ‘arada-lhayâti-ddunyâ fe’inda(A)llâhi meġânimu keśîra(tun)(c) keżâlike kuntum min kablu femenna(A)llâhu ‘aleykum fetebeyyenû(c) inna(A)llâhe kâne bimâ ta’melûne ḣabîrâ(n)

Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, "Sen mü'min değilsin" demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu (müslüman oldunuz). Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Nisâ Sûresi 95 . Ayet

لَا

يَسْتَوِي

الْقَاعِدُونَ

مِنَ

الْمُؤْمِن۪ينَ

غَيْرُ

اُو۬لِي

الضَّرَرِ

وَالْمُجَاهِدُونَ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

بِاَمْوَالِهِمْ

وَاَنْفُسِهِمْۜ

فَضَّلَ

اللّٰهُ

الْمُجَاهِد۪ينَ

بِاَمْوَالِهِمْ

وَاَنْفُسِهِمْ

عَلَى

الْقَاعِد۪ينَ

دَرَجَةًۜ

وَكُلاًّ

وَعَدَ

اللّٰهُ

الْحُسْنٰىۜ

وَفَضَّلَ

اللّٰهُ

الْمُجَاهِد۪ينَ

عَلَى

الْقَاعِد۪ينَ

اَجْراً

عَظ۪يـماًۙ

٩٥

Lâ yestevî-lkâ’idûne mine-lmu/minîne ġayru ulî-ddarari velmucâhidûne fî sebîli(A)llâhi bi-emvâlihim veenfusihim(c) faddala(A)llâhu-lmucâhidîne bi-emvâlihim veenfusihim ‘alâ-lkâ’idîne deraceten vekullen ve’ada(A)llâhu-lhusnâ vefaddala(A)llâhu-lmucâhidîne ‘alâ-lkâ’idîne ecran ‘azîmâ(n)

Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır.Gerçi Allah (mü'minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) vadetmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükafat ile, kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Nisâ Sûresi 96 . Ayet

دَرَجَاتٍ

مِنْهُ

وَمَغْفِرَةً

وَرَحْمَةًۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

غَفُوراً

رَح۪يماً۟

٩٦

Deracâtin minhu vemaġfiraten verahme(ten)(c) vekâna(A)llâhu ġafûran rahîmâ(n)

Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır.Gerçi Allah (mü'minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) vadetmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükafat ile, kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Nisâ Sûresi 97 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

تَوَفّٰيهُمُ

الْمَلٰٓئِكَةُ

ظَالِم۪ٓي

اَنْفُسِهِمْ

قَالُوا

ف۪يمَ

كُنْتُمْۜ

قَالُوا

كُنَّا

مُسْتَضْعَف۪ينَ

فِي

الْاَرْضِۜ

قَالُٓوا

اَلَمْ

تَكُنْ

اَرْضُ

اللّٰهِ

وَاسِعَةً

فَتُهَاجِرُوا

ف۪يهَاۜ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

مَأْوٰيهُمْ

جَهَنَّمُۜ

وَسَٓاءَتْ

مَص۪يراًۙ

٩٧

İnne-lleżîne teveffâhumu-lmelâ-iketu zâlimî enfusihim kâlû fîme kuntum(s) kâlû kunnâ mustad’afîne fî-l-ard(i)(c) kâlû elem tekun ardu(A)llâhi vâsi’aten fetuhâcirû fîhâ(c) feulâ-ike me/vâhum cehennem(u)(s) vesâet masîrâ(n)

Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: "Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)" Onlar da, "Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik" derler. Melekler, "Allah'ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!" derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir.

Nisâ Sûresi 98 . Ayet

اِلَّا

الْمُسْتَضْعَف۪ينَ

مِنَ

الرِّجَالِ

وَالنِّسَٓاءِ

وَالْوِلْدَانِ

لَا

يَسْتَط۪يعُونَ

ح۪يلَةً

وَلَا

يَهْتَدُونَ

سَب۪يلاً

٩٨

İllâ-lmustad’afîne mine-rricâli ve-nnisâ-i velvildâni lâ yestatî’ûne hîleten velâ yehtedûne sebîlâ(n)

Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır.

Nisâ Sûresi 99 . Ayet

فَاُو۬لٰٓئِكَ

عَسَى

اللّٰهُ

اَنْ

يَعْفُوَ

عَنْهُمْۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَفُواًّ

غَفُوراً

٩٩

Feulâ-ike ‘asa(A)llâhu en ya’fuve ‘anhum(c) vekâna(A)llâhu ‘afuvven ġafûrâ(n)

Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. Çünkü Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.

Nisâ Sûresi 100 . Ayet

وَمَنْ

يُهَاجِرْ

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

يَجِدْ

فِي

الْاَرْضِ

مُرَاغَماً

كَث۪يراً

وَسَعَةًۜ

وَمَنْ

يَخْرُجْ

مِنْ

بَيْتِه۪

مُهَاجِراً

اِلَى

اللّٰهِ

وَرَسُولِه۪

ثُمَّ

يُدْرِكْهُ

الْمَوْتُ

فَقَدْ

وَقَعَ

اَجْرُهُ

عَلَى

اللّٰهِۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

غَفُوراً

رَح۪يماً۟

١٠٠

Vemen yuhâcir fî sebîli(A)llâhi yecid fî-l-ardi murâġamen keśîran vese’a(ten)(c) vemen yaḣruc min beytihi muhâciran ila(A)llâhi verasûlihi śümme yudrik-hu-lmevtu fekad veka’a ecruhu ‘ala(A)llâh(i)(k) vekâna(A)llâhu ġafûran rahîmâ(n)

Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de. Kim Allah'a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükafatı Allah'a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Nisâ Sûresi 101 . Ayet

وَاِذَا

ضَرَبْتُمْ

فِي

الْاَرْضِ

فَلَيْسَ

عَلَيْكُمْ

جُنَاحٌ

اَنْ

تَقْصُرُوا

مِنَ

الصَّلٰوةِۗ

اِنْ

خِفْتُمْ

اَنْ

يَفْتِنَكُمُ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُواۜ

اِنَّ

الْكَافِر۪ينَ

كَانُوا

لَكُمْ

عَدُواًّ

مُب۪يناً

١٠١

Ve-iżâ darabtum fî-l-ardi feleyse ‘aleykum cunâhun en taksurû mine-ssalâti in ḣiftum en yeftinekumu-lleżîne keferû(c) inne-lkâfirîne kânû lekum ‘aduvven mubînâ(n)

Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.

Nisâ Sûresi 102 . Ayet

وَاِذَا

كُنْتَ

ف۪يهِمْ

فَاَقَمْتَ

لَهُمُ

الصَّلٰوةَ

فَلْتَقُمْ

طَٓائِفَةٌ

مِنْهُمْ

مَعَكَ

وَلْيَأْخُذُٓوا

اَسْلِحَتَهُمْ۠

فَاِذَا

سَجَدُوا

فَلْيَكُونُوا

مِنْ

وَرَٓائِكُمْۖ

وَلْتَأْتِ

طَٓائِفَةٌ

اُخْرٰى

لَمْ

يُصَلُّوا

فَلْيُصَلُّوا

مَعَكَ

وَلْيَأْخُذُوا

حِذْرَهُمْ

وَاَسْلِحَتَهُمْۚ

وَدَّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

لَوْ

تَغْفُلُونَ

عَنْ

اَسْلِحَتِكُمْ

وَاَمْتِعَتِكُمْ

فَيَم۪يلُونَ

عَلَيْكُمْ

مَيْلَةً

وَاحِدَةًۜ

وَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْكُمْ

اِنْ

كَانَ

بِكُمْ

اَذًى

مِنْ

مَطَرٍ

اَوْ

كُنْتُمْ

مَرْضٰٓى

اَنْ

تَضَعُٓوا

اَسْلِحَتَكُمْۚ

وَخُذُوا

حِذْرَكُمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

اَعَدَّ

لِلْكَافِر۪ينَ

عَذَاباً

مُه۪يناً

١٠٢

Ve-iżâ kunte fîhim feekamte lehumu-ssalâte feltekum tâ-ifetun minhum me’ake velye/ḣużû eslihatehum fe-iżâ secedû felyekûnû min verâ-ikum velte/ti tâ-ifetun uḣrâ lem yusallû felyusallû me’ake velye/ḣużû hiżrahum veeslihatehum(k) vedde-lleżîne keferû lev taġfulûne ‘an eslihatikum veemti’atikum feyemîlûne ‘aleykum meyleten vâhide(ten)(c) velâ cunâha ‘aleykum in kâne bikum eżen min matarin ev kuntum merdâ en tada’û eslihatekum(s) veḣużû hiżrakum(k) inna(A)llâhe e’adde lilkâfirîne ‘ażâben muhînâ(n)

(Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü'minlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekat kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. İnkar edenler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah inkarcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.

Nisâ Sûresi 103 . Ayet

فَاِذَا

قَضَيْتُمُ

الصَّلٰوةَ

فَاذْكُرُوا

اللّٰهَ

قِيَاماً

وَقُعُوداً

وَعَلٰى

جُنُوبِكُمْۚ

فَاِذَا

اطْمَأْنَنْتُمْ

فَاَق۪يمُوا

الصَّلٰوةَۚ

اِنَّ

الصَّلٰوةَ

كَانَتْ

عَلَى

الْمُؤْمِن۪ينَ

كِتَاباً

مَوْقُوتاً

١٠٣

Fe-iżâ kadaytumu-ssalâte feżkurû(A)llâhe kiyâmen veku’ûden ve’alâ cunûbikum(c) fe-iżâ-tme/nentum feekîmû-ssalâ(te)(c) inne-ssalâte kânet ‘alâ-lmu/minîne kitâben mevkûtâ(n)

Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah'ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü'minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.

Nisâ Sûresi 104 . Ayet

وَلَا

تَهِنُوا

فِي

ابْتِغَٓاءِ

الْقَوْمِۜ

اِنْ

تَكُونُوا

تَأْلَمُونَ

فَاِنَّهُمْ

يَأْلَمُونَ

كَمَا

تَأْلَمُونَۚ

وَتَرْجُونَ

مِنَ

اللّٰهِ

مَا

لَا

يَرْجُونَۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَل۪يماً

حَك۪يماً۟

١٠٤

Velâ tehinû fî-btiġâ-i-lkavm(i)(s) in tekûnû te/lemûne fe-innehum ye/lemûne kemâ te/lemûn(e)(c) vetercûne mina(A)llâhi mâ lâ yercûn(e)(k) vekâna(A)llâhu ‘alîmen hakîmâ(n)

Düşman topluluğunu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Nisâ Sûresi 105 . Ayet

اِنَّٓا

اَنْزَلْـنَٓا

اِلَيْكَ

الْكِتَابَ

بِالْحَقِّ

لِتَحْكُمَ

بَيْنَ

النَّاسِ

بِمَٓا

اَرٰيكَ

اللّٰهُۜ

وَلَا

تَكُنْ

لِلْخَٓائِن۪ينَ

خَص۪يماًۙ

١٠٥

İnnâ enzelnâ ileyke-lkitâbe bilhakki litahkume beyne-nnâsi bimâ erâka(A)llâh(u)(c) velâ tekun lilḣâ-inîne ḣasîmâ(n)

(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab'ı (Kur'an'ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma.

Nisâ Sûresi 106 . Ayet

وَاسْتَغْفِرِ

اللّٰهَۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

غَفُوراً

رَح۪يماًۚ

١٠٦

Vestaġfiri(A)llâh(e)(c) inna(A)llâhe kâne ġafûran rahîmâ(n)

Allah'tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Nisâ Sûresi 107 . Ayet

وَلَا

تُجَادِلْ

عَنِ

الَّذ۪ينَ

يَخْتَانُونَ

اَنْفُسَهُمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

لَا

يُحِبُّ

مَنْ

كَانَ

خَوَّاناً

اَث۪يماًۚ

١٠٧

Velâ tucâdil ‘ani-lleżîne yaḣtânûne enfusehum(c) inna(A)llâhe lâ yuhibbu men kâne ḣavvânen eśîmâ(n)

Kendilerine hainlik edenleri savunma. Zira Allah, hiçbir haini, hiçbir günâhkarı sevmez.

Nisâ Sûresi 108 . Ayet

يَسْتَخْفُونَ

مِنَ

النَّاسِ

وَلَا

يَسْتَخْفُونَ

مِنَ

اللّٰهِ

وَهُوَ

مَعَهُمْ

اِذْ

يُبَيِّتُونَ

مَا

لَا

يَرْضٰى

مِنَ

الْقَوْلِۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

بِمَا

يَعْمَلُونَ

مُح۪يـطاً

١٠٨

Yestaḣfûne mine-nnâsi velâ yestaḣfûne mina(A)llâhi vehuve me’ahum iż yubeyyitûne mâ lâ yerdâ mine-lkavl(i)(c) vekâna(A)llâhu bimâ ya’melûne muhîtâ(n)

Bunlar, insanlardan gizlenmeye çalışırlar da Allah'tan gizlenmezler. Halbuki Allah, geceleyin, razı olmayacağı sözleri kurarlarken onlarla beraberdir. Allah onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır.

Nisâ Sûresi 109 . Ayet

هَٓا

اَنْتُمْ

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ

جَادَلْتُمْ

عَنْهُمْ

فِي

الْحَيٰوةِ

الدُّنْيَا

فَمَنْ

يُجَادِلُ

اللّٰهَ

عَنْهُمْ

يَوْمَ

الْقِيٰمَةِ

اَمْ

مَنْ

يَكُونُ

عَلَيْهِمْ

وَك۪يلاً

١٠٩

Hâ entum hâulâ-i câdeltum ‘anhum fî-lhayâti-ddunyâ femen yucâdilu(A)llâhe ‘anhum yevme-lkiyâmeti em men yekûnu ‘aleyhim vekîlâ(n)

İşte siz öyle kimselersiniz (ki, diyelim) dünya hayatında onları savundunuz. Ya kıyamet günü onları Allah'a karşı kim savunacak, yahut kim onlara vekil olacak?

Nisâ Sûresi 110 . Ayet

وَمَنْ

يَعْمَلْ

سُٓوءاً

اَوْ

يَظْلِمْ

نَفْسَهُ

ثُمَّ

يَسْتَغْفِرِ

اللّٰهَ

يَجِدِ

اللّٰهَ

غَفُوراً

رَح۪يماً

١١٠

Vemen ya’mel sû-en ev yazlim nefsehu śümme yestaġfiri(A)llâhe yecidi(A)llâhe ġafûran rahîmâ(n)

Kim bir kötülük yapar, yahut kendine zulmeder, sonra da Allah'tan bağışlama dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur.

Nisâ Sûresi 111 . Ayet

وَمَنْ

يَكْسِبْ

اِثْماً

فَاِنَّمَا

يَكْسِبُهُ

عَلٰى

نَفْسِه۪ۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَل۪يماً

حَك۪يماً

١١١

Vemen yeksib iśmen fe-innemâ yeksibuhu ‘alâ nefsih(i)(c) vekâna(A)llâhu ‘alîmen hakîmâ(n)

Kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Nisâ Sûresi 112 . Ayet

وَمَنْ

يَكْسِبْ

خَط۪ٓيـَٔةً

اَوْ

اِثْماً

ثُمَّ

يَرْمِ

بِه۪

بَر۪ٓيـٔاً

فَقَدِ

احْتَمَلَ

بُهْتَـاناً

وَاِثْماً

مُب۪يناً۟

١١٢

Vemen yeksib ḣatî-eten ev iśmen śümme yermi bihi berî-en fekadi-htemele buhtânen ve-iśmen mubînâ(n)

Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur.

Nisâ Sûresi 113 . Ayet

وَلَوْلَا

فَضْلُ

اللّٰهِ

عَلَيْكَ

وَرَحْمَتُهُ

لَهَمَّتْ

طَٓائِفَةٌ

مِنْهُمْ

اَنْ

يُضِلُّوكَۜ

وَمَا

يُضِلُّونَ

اِلَّٓا

اَنْفُسَهُمْ

وَمَا

يَضُرُّونَكَ

مِنْ

شَيْءٍۜ

وَاَنْزَلَ

اللّٰهُ

عَلَيْكَ

الْكِتَابَ

وَالْحِكْمَةَ

وَعَلَّمَكَ

مَا

لَمْ

تَكُنْ

تَعْلَمُۜ

وَكَانَ

فَضْلُ

اللّٰهِ

عَلَيْكَ

عَظ۪يماً

١١٣

Velevlâ fadlu(A)llâhi ‘aleyke verahmetuhu lehemmet tâ-ifetun minhum en yudillûke vemâ yudillûne illâ enfusehum(s) vemâ yedurrûneke min şey-/(in)(c) veenzela(A)llâhu ‘aleyke-lkitâbe velhikmete ve’allemeke mâ lem tekun ta’lem(u)(c) vekâne fadlu(A)llâhi ‘aleyke ‘azîmâ(n)

(Ey Muhammed!) Eğer Allah'ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. Halbuki onlar, ancak kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana kitabı (Kur'an'ı) ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah'ın sana lütfu çok büyüktür.

Nisâ Sûresi 114 . Ayet

لَا

خَيْرَ

ف۪ي

كَث۪يرٍ

مِنْ

نَجْوٰيهُمْ

اِلَّا

مَنْ

اَمَرَ

بِصَدَقَةٍ

اَوْ

مَعْرُوفٍ

اَوْ

اِصْلَاحٍ

بَيْنَ

النَّاسِۜ

وَمَنْ

يَفْعَلْ

ذٰلِكَ

ابْتِغَٓاءَ

مَرْضَاتِ

اللّٰهِ

فَسَوْفَ

نُؤْت۪يهِ

اَجْراً

عَظ۪يماً

١١٤

Lâ ḣayra fî keśîrin min necvâhum illâ men emera bisadekatin ev ma’rûfin ev islâhin beyne-nnâs(i)(c) vemen yef’al żâlike-btiġâe merdâti(A)llâhi fesevfe nu/tîhi ecran ‘azîmâ(n)

Bir sadaka vermeyi, yahut iyilik yapmayı, yahut da insanların arasını düzeltmeyi emredenleri hariç, onların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf Allah'ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir mükâfât vereceğiz.

Nisâ Sûresi 115 . Ayet

وَمَنْ

يُشَاقِقِ

الرَّسُولَ

مِنْ

بَعْدِ

مَا

تَبَيَّنَ

لَهُ

الْهُدٰى

وَيَتَّبِـعْ

غَيْرَ

سَب۪يلِ

الْمُؤْمِن۪ينَ

نُوَلِّه۪

مَا

تَوَلّٰى

وَنُصْلِه۪

جَهَنَّمَۜ

وَسَٓاءَتْ

مَص۪يراً۟

١١٥

Vemen yuşâkiki-rrasûle min ba’di mâ tebeyyene lehu-lhudâ veyettebi’ ġayra sebîli-lmu/minîne nuvellihi mâ tevellâ venuslihi cehennem(e)(s) vesâet masîrâ(n)

Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü'minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir.

Nisâ Sûresi 116 . Ayet

اِنَّ

اللّٰهَ

لَا

يَغْفِرُ

اَنْ

يُشْرَكَ

بِه۪

وَيَغْفِرُ

مَا

دُونَ

ذٰلِكَ

لِمَنْ

يَشَٓاءُۜ

وَمَنْ

يُشْرِكْ

بِاللّٰهِ

فَقَدْ

ضَلَّ

ضَلَالاً

بَع۪يداً

١١٦

İnna(A)llâhe lâ yaġfiru en yuşrake bihi veyaġfiru mâ dûne żâlike limen yeşâ-/(u)(c) vemen yuşrik bi(A)llâhi fekad dalle dalâlen be’îdâ(n)

Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah'a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.

Nisâ Sûresi 117 . Ayet

اِنْ

يَدْعُونَ

مِنْ

دُونِه۪ٓ

اِلَّٓا

اِنَاثاًۚ

وَاِنْ

يَدْعُونَ

اِلَّا

شَيْطَاناً

مَر۪يداًۙ

١١٧

İn yed’ûne min dûnihi illâ inâśen ve-in yed’ûne illâ şeytânen merîdâ(n)

Onlar, Allah'ı bırakıp ancak dişilere tapıyorlar. Halbuki (aslında) azgın bir şeytana tapmaktadırlar.

Nisâ Sûresi 118 . Ayet

لَعَنَهُ

اللّٰهُۢ

وَقَالَ

لَاَتَّخِذَنَّ

مِنْ

عِبَادِكَ

نَص۪يباً

مَفْرُوضاًۙ

١١٨

Le’anehu(A)llâhu vekâle leetteḣiżenne min ‘ibâdike nasîben mefrûdâ(n)

Allah o şeytana lânet etti ve o da, "Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım" dedi.

Nisâ Sûresi 119 . Ayet

وَلَاُضِلَّنَّهُمْ

وَلَاُمَنِّيَنَّهُمْ

وَلَاٰمُرَنَّهُمْ

فَلَيُبَتِّكُنَّ

اٰذَانَ

الْاَنْعَامِ

وَلَاٰمُرَنَّهُمْ

فَلَيُغَيِّرُنَّ

خَلْقَ

اللّٰهِۜ

وَمَنْ

يَتَّخِذِ

الشَّيْطَانَ

وَلِياًّ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِ

فَقَدْ

خَسِرَ

خُسْرَاناً

مُب۪يناًۜ

١١٩

Veleudillennehum veleumenniyennehum veleâmurannehum feleyubettikunne âżâne-l-en’âmi veleâmurannehum feleyuġayyirunne ḣalka(A)llâh(i)(c) vemen yetteḣiżi-şşeytâne veliyyen min dûni(A)llâhi fekad ḣasira ḣusrânen mubînâ(n)

"Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost edinirse şüphesiz o, apaçık bir hüsrana düşmüştür.

Nisâ Sûresi 120 . Ayet

يَعِدُهُمْ

وَيُمَنّ۪يهِمْۜ

وَمَا

يَعِدُهُمُ

الشَّيْطَانُ

اِلَّا

غُرُوراً

١٢٠

Ye’iduhum veyumennîhim(s) vemâ ye’iduhumu-şşeytânu illâ ġurûrâ(n)

Şeytan onlara (birçok) va'dde bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan, ancak aldatmak için onlara vaadde bulunuyor.

Nisâ Sûresi 121 . Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

مَأْوٰيهُمْ

جَهَنَّمُ

وَلَا

يَجِدُونَ

عَنْهَا

مَح۪يصاً

١٢١

Ulâ-ike me/vâhum cehennemu velâ yecidûne ‘anhâ mehîsâ(n)

İşte onların barınağı cehennemdir. Ondan bir kaçış yolu bulamazlar.

Nisâ Sûresi 122 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِ

سَنُدْخِلُهُمْ

جَنَّاتٍ

تَجْر۪ي

مِنْ

تَحْتِهَا

الْاَنْهَارُ

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَٓا

اَبَداًۜ

وَعْدَ

اللّٰهِ

حَقاًّۜ

وَمَنْ

اَصْدَقُ

مِنَ

اللّٰهِ

ق۪يلاً

١٢٢

Velleżîne âmenû ve’amilû-ssâlihâti senudḣiluhum cennâtin tecrî min tahtihâ-l-enhâru ḣâlidîne fîhâ ebedâ(en)(c) va’da(A)llâhi hakkan vemen asdeku mina(A)llâhi kîlâ(n)

İman edip salih ameller işleyenleri de ebedî olarak kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah gerçek bir va'dde bulunmuştur. Kimdir sözü Allah'ınkinden daha doğru olan?

Nisâ Sûresi 123 . Ayet

لَيْسَ

بِاَمَانِيِّكُمْ

وَلَٓا

اَمَانِيِّ

اَهْلِ

الْكِتَابِۜ

مَنْ

يَعْمَلْ

سُٓوءاً

يُجْزَ

بِه۪ۙ

وَلَا

يَجِدْ

لَهُ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِ

وَلِياًّ

وَلَا

نَص۪يراً

١٢٣

Leyse bi-emâniyyikum velâ emâniyyi ehli-lkitâb(i)(k) men ya’mel sû-en yucze bihi velâ yecid lehu min dûni(A)llâhi veliyyen velâ nasîrâ(n)

İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. Kim kötü bir iş yaparsa onunla cezalandırılır. O kendisine Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir.

Nisâ Sûresi 124 . Ayet

وَمَنْ

يَعْمَلْ

مِنَ

الصَّالِحَاتِ

مِنْ

ذَكَرٍ

اَوْ

اُنْثٰى

وَهُوَ

مُؤْمِنٌ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

يَدْخُلُونَ

الْجَنَّةَ

وَلَا

يُظْلَمُونَ

نَق۪يراً

١٢٤

Vemen ya’mel mine-ssâlihâti min żekerin ev unśâ vehuve mu/minun feulâ-ike yedḣulûne-lcennete velâ yuzlemûne nakîrâ(n)

Mü'min olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.

Nisâ Sûresi 125 . Ayet

وَمَنْ

اَحْسَنُ

د۪يناً

مِمَّنْ

اَسْلَمَ

وَجْهَهُ

لِلّٰهِ

وَهُوَ

مُحْسِنٌ

وَاتَّبَعَ

مِلَّةَ

اِبْرٰه۪يمَ

حَن۪يفاًۜ

وَاتَّخَذَ

اللّٰهُ

اِبْرٰه۪يمَ

خَل۪يلاً

١٢٥

Vemen ahsenu dînen mimmen esleme vechehu li(A)llâhi vehuve muhsinun vettebe’a millete ibrâhîme hanîfâ(en)(k) vetteḣaża(A)llâhu ibrâhîme ḣalîlâ(n)

Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim'in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah İbrahim'i dost edindi.

Nisâ Sûresi 126 . Ayet

وَلِلّٰهِ

مَا

فِي

السَّمٰوَاتِ

وَمَا

فِي

الْاَرْضِۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

بِكُلِّ

شَيْءٍ

مُح۪يطاً۟

١٢٦

Veli(A)llâhi mâ fî-ssemâvâti vemâ fî-l-ard(i)(c) vekâna(A)llâhu bikulli şey-in muhîtâ(n)

Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır.

Nisâ Sûresi 127 . Ayet

وَيَسْتَفْتُونَكَ

فِي

النِّسَٓاءِۜ

قُلِ

اللّٰهُ

يُفْت۪يكُمْ

ف۪يهِنَّۙ

وَمَا

يُتْلٰى

عَلَيْكُمْ

فِي

الْكِتَابِ

ف۪ي

يَتَامَى

النِّسَٓاءِ

الّٰت۪ي

لَا

تُؤْتُونَهُنَّ

مَا

كُتِبَ

لَهُنَّ

وَتَرْغَبُونَ

اَنْ

تَنْكِحُوهُنَّ

وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ

مِنَ

الْوِلْدَانِۙ

وَاَنْ

تَقُومُوا

لِلْيَتَامٰى

بِالْقِسْطِۜ

وَمَا

تَفْعَلُوا

مِنْ

خَيْرٍ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

بِه۪

عَل۪يماً

١٢٧

Veyesteftûneke fî-nnisâ-/(i)(s) kuli(A)llâhu yuftîkum fîhinne vemâ yutlâ ‘aleykum fî-lkitâbi fî yetâmâ-nnisâ-i-llâtî lâ tu/tûnehunne mâ kutibe lehunne veterġabûne en tenkihûhunne velmustad’afîne mine-lvildâni veen tekûmû lilyetâmâ bilkist(i)(c) vemâ tef’alû min ḣayrin fe-inna(A)llâhe kâne bihi ‘alîmâ(n)

Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: "Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor." Kitapta, kendilerine (verilmesi) farz kılınan (miras)ı vermediğiniz ve evlenmek istediğiniz yetim kızlara, zavallı çocuklara ve yetimlere adil davranmanıza dair, size okunmakta olan âyetler de bunu açıklıyor. Ne hayır yaparsanız şüphesiz Allah onu bilir.

Nisâ Sûresi 128 . Ayet

وَاِنِ

امْرَاَةٌ

خَافَتْ

مِنْ

بَعْلِهَا

نُشُوزاً

اَوْ

اِعْرَاضاً

فَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْهِمَٓا

اَنْ

يُصْلِحَا

بَيْنَهُمَا

صُلْحاًۜ

وَالصُّلْحُ

خَيْرٌۜ

وَاُحْضِرَتِ

الْاَنْفُسُ

الشُّحَّۜ

وَاِنْ

تُحْسِنُوا

وَتَتَّقُوا

فَاِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

خَب۪يراً

١٢٨

Ve-ini-mraetun ḣâfet min ba’lihâ nuşûzen ev i’râdan felâ cunâha ‘aleyhimâ en yuslihâ beynehumâ sulhâ(an)(c) ve-ssulhu ḣayr(un)(k) veuhdirati-l-enfusu-şşuhh(a)(c) ve-in tuhsinû vetettekû fe-inna(A)llâhe kâne bimâ ta’melûne ḣabîrâ(n)

Eğer bir kadın kocasının, kendisine kötü davranmasından, yahut yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Nisâ Sûresi 129 . Ayet

وَلَنْ

تَسْتَط۪يعُٓوا

اَنْ

تَعْدِلُوا

بَيْنَ

النِّسَٓاءِ

وَلَوْ

حَرَصْتُمْ

فَلَا

تَم۪يلُوا

كُلَّ

الْمَيْلِ

فَتَذَرُوهَا

كَالْمُعَلَّقَةِۜ

وَاِنْ

تُصْلِحُوا

وَتَتَّقُوا

فَاِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

غَفُوراً

رَح۪يماً

١٢٩

Velen testatî’û en ta’dilû beyne-nnisâ-i velev harastum(s) felâ temîlû kulle-lmeyli feteżerûhâ kelmu’alleka(ti)(c) ve-in tuslihû vetettekû fe-inna(A)llâhe kâne ġafûran rahîmâ(n)

Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyle ise (birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.

Nisâ Sûresi 130 . Ayet

وَاِنْ

يَتَفَرَّقَا

يُغْنِ

اللّٰهُ

كُلاًّ

مِنْ

سَعَتِه۪ۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

وَاسِعاً

حَك۪يماً

١٣٠

Ve-in yeteferrakâ yuġni(A)llâhu kullen min se’atih(i)(c) vekâna(A)llâhu vâsi’en hakîmâ(n)

Eğer ayrılırlarsa, Allah bol lütuf ve nimetiyle onların her birini zengin kılar (başkalarına muhtaç bırakmaz). Allah lütfu geniş olandır. O hüküm ve hikmet sahibidir.

Nisâ Sûresi 131 . Ayet

وَلِلّٰهِ

مَا

فِي

السَّمٰوَاتِ

وَمَا

فِي

الْاَرْضِۜ

وَلَقَدْ

وَصَّيْنَا

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

الْكِتَابَ

مِنْ

قَبْلِكُمْ

وَاِيَّاكُمْ

اَنِ

اتَّقُوا

اللّٰهَۜ

وَاِنْ

تَكْفُرُوا

فَاِنَّ

لِلّٰهِ

مَا

فِي

السَّمٰوَاتِ

وَمَا

فِي

الْاَرْضِۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

غَنِياًّ

حَم۪يداً

١٣١

Veli(A)llâhi mâ fî-ssemâvâti vemâ fî-l-ard(i)(k) velekad vassaynâ-lleżîne ûtû-lkitâbe min kablikum ve-iyyâkum eni-ttekû(A)llâh(e)(c) ve-in tekfurû fe-inne li(A)llâhi mâ fî-ssemâvâti vemâ fî-l-ard(i)(c) vekâna(A)llâhu ġaniyyen hamîdâ(n)

Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere de, size de "Allah'a karşı gelmekten sakının" diye tavsiye ettik. Eğer inkar ederseniz, (bilin ki) göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Allah zengindir, övülmeye layıktır.

Nisâ Sûresi 132 . Ayet

وَلِلّٰهِ

مَا

فِي

السَّمٰوَاتِ

وَمَا

فِي

الْاَرْضِۜ

وَكَفٰى

بِاللّٰهِ

وَك۪يلاً

١٣٢

Veli(A)llâhi mâ fî-ssemâvâti vemâ fî-l-ard(i)(c) vekefâ bi(A)llâhi vekîlâ(n)

Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.

Nisâ Sûresi 133 . Ayet

اِنْ

يَشَأْ

يُذْهِبْكُمْ

اَيُّهَا

النَّاسُ

وَيَأْتِ

بِاٰخَر۪ينَۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَلٰى

ذٰلِكَ

قَد۪يراً

١٣٣

İn yeşe/ yużhibkum eyyuhâ-nnâsu veye/ti bi-âḣarîn(e)(c) vekâna(A)llâhu ‘alâ żâlike kadîrâ(n)

Ey insanlar! Allah dilerse sizi yok eder ve başkalarını getirir. Allah buna hakkıyla gücü yetendir.

Nisâ Sûresi 134 . Ayet

مَنْ

كَانَ

يُر۪يدُ

ثَوَابَ

الدُّنْيَا

فَعِنْدَ

اللّٰهِ

ثَوَابُ

الدُّنْيَا

وَالْاٰخِرَةِۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

سَم۪يعاً

بَص۪يراً۟

١٣٤

Men kâne yurîdu śevâbe-ddunyâ fe’inda(A)llâhi śevâbu-ddunyâ vel-âḣira(ti)(c) vekâna(A)llâhu semî’an basîrâ(n)

Kim dünya sevabı (nimeti) istiyorsa (bilsin ki), dünya sevabı da, ahiret sevabı da Allah katındadır. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.

Nisâ Sûresi 135 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

كُونُوا

قَوَّام۪ينَ

بِالْقِسْطِ

شُهَدَٓاءَ

لِلّٰهِ

وَلَوْ

عَلٰٓى

اَنْفُسِكُمْ

اَوِ

الْوَالِدَيْنِ

وَالْاَقْرَب۪ينَۚ

اِنْ

يَكُنْ

غَنِياًّ

اَوْ

فَق۪يراً

فَاللّٰهُ

اَوْلٰى

بِهِمَا

فَلَا

تَتَّبِعُوا

الْهَوٰٓى

اَنْ

تَعْدِلُواۚ

وَاِنْ

تَلْـوُٓ۫ا

اَوْ

تُعْرِضُوا

فَاِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

خَب۪يراً

١٣٥

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû kûnû kavvâmîne bilkisti şuhedâe li(A)llâhi velev ‘alâ enfusikum evi-lvâlideyni vel-akrabîn(e)(c) in yekun ġaniyyen ev fakîran fa(A)llâhu evlâ bihimâ(s) felâ tettebi’û-lhevâ en ta’dilû(c) ve-in telvû ev tu’ridû fe-inna(A)llâhe kâne bimâ ta’melûne ḣabîrâ(n)

Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Nisâ Sûresi 136 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اٰمِنُوا

بِاللّٰهِ

وَرَسُولِه۪

وَالْكِتَابِ

الَّذ۪ي

نَزَّلَ

عَلٰى

رَسُولِه۪

وَالْكِتَابِ

الَّـذ۪ٓي

اَنْزَلَ

مِنْ

قَبْلُۜ

وَمَنْ

يَكْفُرْ

بِاللّٰهِ

وَمَلٰٓئِكَتِه۪

وَكُتُبِه۪

وَرُسُلِه۪

وَالْيَوْمِ

الْاٰخِرِ

فَقَدْ

ضَلَّ

ضَلَالاً

بَع۪يداً

١٣٦

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû âminû bi(A)llâhi verasûlihi velkitâbi-lleżî nezzele ‘alâ rasûlihi velkitâbi-lleżî enzele min kabl(u)(c) vemen yekfur bi(A)llâhi vemelâ-iketihi vekutubihi verusulihi velyevmi-l-âḣiri fekad dalle dalâlen ba’îdâ(n)

Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur.

Nisâ Sûresi 137 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

ثُمَّ

كَفَرُوا

ثُمَّ

اٰمَنُوا

ثُمَّ

كَفَرُوا

ثُمَّ

ازْدَادُوا

كُفْراً

لَمْ

يَكُنِ

اللّٰهُ

لِيَغْفِرَ

لَهُمْ

وَلَا

لِيَهْدِيَهُمْ

سَب۪يلاًۜ

١٣٧

İnne-lleżîne âmenû śümme keferû śümme âmenû śümme keferû śümme-zdâdû kufran lem yekuni(A)llâhu liyaġfira lehum velâ liyehdiyehum sebîlâ(n)

İman edip sonra inkâr eden, sonra inanıp tekrar inkar eden, sonra da inkarlarında ileri gidenler var ya; Allah onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir.

Nisâ Sûresi 138 . Ayet

بَشِّرِ

الْمُنَافِق۪ينَ

بِاَنَّ

لَهُمْ

عَذَاباً

اَل۪يماًۙ

١٣٨

Beşşiri-lmunâfikîne bi-enne lehum ‘ażâben elîmâ(n)

Münafıklara, kendileri için elem dolu bir azap olduğunu müjdele.

Nisâ Sûresi 139 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يَتَّخِذُونَ

الْكَافِر۪ينَ

اَوْلِيَٓاءَ

مِنْ

دُونِ

الْمُؤْمِن۪ينَۜ

اَيَبْتَغُونَ

عِنْدَهُمُ

الْعِزَّةَ

فَاِنَّ

الْعِزَّةَ

لِلّٰهِ

جَم۪يعاًۜ

١٣٩

Elleżîne yetteḣiżûne-lkâfirîne evliyâe min dûni-lmu/minîn(e)(c) eyebteġûne ‘indehumu-l’izzete fe-inne-l’izzete li(A)llâhi cemî’â(n)

Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Halbuki bütün izzet ve şeref Allah'a aittir.

Nisâ Sûresi 140 . Ayet

وَقَدْ

نَزَّلَ

عَلَيْكُمْ

فِي

الْكِتَابِ

اَنْ

اِذَا

سَمِعْتُمْ

اٰيَاتِ

اللّٰهِ

يُكْفَرُ

بِهَا

وَيُسْتَهْزَاُ

بِهَا

فَلَا

تَقْعُدُوا

مَعَهُمْ

حَتّٰى

يَخُوضُوا

ف۪ي

حَد۪يثٍ

غَيْرِه۪ۘ

اِنَّكُمْ

اِذاً

مِثْلُهُمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

جَامِـعُ

الْمُنَافِق۪ينَ

وَالْكَافِر۪ينَ

ف۪ي

جَهَنَّمَ

جَم۪يعاًۙ

١٤٠

Vekad nezzele ‘aleykum fî-lkitâbi en iżâ semi’tum âyâti(A)llâhi yukferu bihâ veyustehzeu bihâ felâ tak’udû me’ahum hattâ yeḣûdû fî hadîśin ġayrih(i)(c) innekum iżen miśluhum(k) inna(A)llâhe câmi’u-lmunâfikîne velkâfirîne fî cehenneme cemî’â(n)

Oysa Allah size Kitapta (Kur'an'da) "Allah'ın âyetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın, aksi halde siz de onlar gibi olursunuz" diye hüküm indirmiştir. Şüphesiz Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır.

Nisâ Sûresi 141 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يَتَرَبَّصُونَ

بِكُمْۚ

فَاِنْ

كَانَ

لَكُمْ

فَتْحٌ

مِنَ

اللّٰهِ

قَالُٓوا

اَلَمْ

نَكُنْ

مَعَكُمْۘ

وَاِنْ

كَانَ

لِلْكَافِر۪ينَ

نَص۪يبٌۙ

قَالُٓوا

اَلَمْ

نَسْتَحْوِذْ

عَلَيْكُمْ

وَنَمْنَعْكُمْ

مِنَ

الْمُؤْمِن۪ينَۜ

فَاللّٰهُ

يَحْكُمُ

بَيْنَكُمْ

يَوْمَ

الْقِيٰمَةِۜ

وَلَنْ

يَجْعَلَ

اللّٰهُ

لِلْكَافِر۪ينَ

عَلَى

الْمُؤْمِن۪ينَ

سَب۪يلاً۟

١٤١

Elleżîne yeterabbasûne bikum fe-in kâne lekum fethun mina(A)llâhi kâlû elem nekun me’akum ve-in kâne lilkâfirîne nasîbun kâlû elem nestahviż ‘aleykum venemna’kum mine-lmu/minîn(e)(c) fa(A)llâhu yahkumu beynekum yevme-lkiyâme(ti)(c) velen yec’ala(A)llâhu lilkâfirîne ‘alâ-lmu/minîne sebîlâ(n)

Onlar sizi gözetleyip duran kimselerdir. Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) nasip olursa, "Biz sizinle beraber değil miydik?" derler. Şayet kâfirlerin (zaferden) bir payı olursa, "Size üstünlük sağlayıp sizi mü'minlerden korumadık mı?" derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü'minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.

Nisâ Sûresi 142 . Ayet

اِنَّ

الْمُنَافِق۪ينَ

يُخَادِعُونَ

اللّٰهَ

وَهُوَ

خَادِعُهُمْۚ

وَاِذَا

قَامُٓوا

اِلَى

الصَّلٰوةِ

قَامُوا

كُسَالٰىۙ

يُرَٓاؤُ۫نَ

النَّاسَ

وَلَا

يَذْكُرُونَ

اللّٰهَ

اِلَّا

قَل۪يلاًۘ

١٤٢

İnne-lmunâfikîne yuḣâdi’ûna(A)llâhe vehuve ḣâdi’uhum ve-iżâ kâmû ilâ-ssalâti kâmû kusâlâ yurâûne-nnâse velâ yeżkurûna(A)llâhe illâ kalîlâ(n)

Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı pek az anarlar.

Nisâ Sûresi 143 . Ayet

مُذَبْذَب۪ينَ

بَيْنَ

ذٰلِكَۗ

لَٓا

اِلٰى

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ

وَلَٓا

اِلٰى

هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ

وَمَنْ

يُضْلِلِ

اللّٰهُ

فَلَنْ

تَجِدَ

لَهُ

سَب۪يلاً

١٤٣

Mużebżebîne beyne żâlike lâ ilâ hâulâ-i velâ ilâ hâulâ-/(i)(c) vemen yudlili(A)llâhu felen tecide lehu sebîlâ(n)

Onlar küfür ile iman arasında bocalayıp dururlar. Ne bunlara (mü'minlere) ne de şunlara (kafirlere) bağlanırlar. Allah kimi saptırırsa ona asla bir çıkar yol bulamazsın.

Nisâ Sûresi 144 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

لَا

تَتَّخِذُوا

الْكَافِر۪ينَ

اَوْلِيَٓاءَ

مِنْ

دُونِ

الْمُؤْمِن۪ينَۜ

اَتُر۪يدُونَ

اَنْ

تَجْعَلُوا

لِلّٰهِ

عَلَيْكُمْ

سُلْطَاناً

مُب۪يناً

١٤٤

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû lâ tetteḣiżû-lkâfirîne evliyâe min dûni-lmu/minîn(e)(c) eturîdûne en tec’alû li(A)llâhi ‘aleykum sultânen mubînâ(n)

Ey iman edenler! Mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah'a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?

Nisâ Sûresi 145 . Ayet

اِنَّ

الْمُنَافِق۪ينَ

فِي

الدَّرْكِ

الْاَسْفَلِ

مِنَ

النَّارِۚ

وَلَنْ

تَجِدَ

لَهُمْ

نَص۪يراًۙ

١٤٥

İnne-lmunâfikîne fî-dderki-l-esfeli mine-nnâri velen tecide lehum nasîrâ(n)

Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı da bulamazsın.

Nisâ Sûresi 146 . Ayet

اِلَّا

الَّذ۪ينَ

تَابُوا

وَاَصْلَحُوا

وَاعْتَصَمُوا

بِاللّٰهِ

وَاَخْلَصُوا

د۪ينَهُمْ

لِلّٰهِ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

مَعَ

الْمُؤْمِن۪ينَۜ

وَسَوْفَ

يُؤْتِ

اللّٰهُ

الْمُؤْمِن۪ينَ

اَجْراً

عَظ۪يماً

١٤٦

İllâ-lleżîne tâbû veaslehû va’tesamû bi(A)llâhi veaḣlesû dînehum li(A)llâhi feulâ-ike me’a-lmu/minîn(e)(s) vesevfe yu/ti(A)llâhu-lmu/minîne ecran ‘azîmâ(n)

Ancak tövbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah'ın kitabına sarılanlar ve dinlerini Allah'a has kılanlar müstesnadır. Bunlar mü'minlerle beraberdirler. Allah mü'minlere büyük bir mükafat verecektir.

Nisâ Sûresi 147 . Ayet

مَا

يَفْعَلُ

اللّٰهُ

بِعَذَابِكُمْ

اِنْ

شَكَرْتُمْ

وَاٰمَنْتُمْۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

شَاكِراً

عَل۪يماً

١٤٧

Mâ yef’alu(A)llâhu bi’ażâbikum in şekertum veâmentum(c) vekâna(A)llâhu şâkiran ‘alîmâ(n)

Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azab etsin ki? Allah şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir.

Nisâ Sûresi 148 . Ayet

لَا

يُحِبُّ

اللّٰهُ

الْجَهْرَ

بِالسُّٓوءِ

مِنَ

الْقَوْلِ

اِلَّا

مَنْ

ظُلِمَۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

سَم۪يعاً

عَل۪يماً

١٤٨

Lâ yuhibbu(A)llâhu-lcehra bi-ssû-i mine-lkavli illâ men zulim(e)(c) vekâna(A)llâhu semî’an ‘alîmâ(n)

Allah, zulme uğrayanın dile getirmesi dışında, çirkin sözün açıklanmasını sevmez. Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Nisâ Sûresi 149 . Ayet

اِنْ

تُبْدُوا

خَيْراً

اَوْ

تُخْفُوهُ

اَوْ

تَعْفُوا

عَنْ

سُٓوءٍ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

عَفُواًّ

قَد۪يراً

١٤٩

İn tubdû ḣayran ev tuḣfûhu ev ta’fû ‘an sû-in fe-inna(A)llâhe kâne ‘afuvven kadîrâ(n)

Bir hayrı açıklar veya gizlerseniz, yahut bir kötülüğü affederseniz (bilin ki), Allah da çok affedicidir, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

Nisâ Sûresi 150 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

يَكْفُرُونَ

بِاللّٰهِ

وَرُسُلِه۪

وَيُر۪يدُونَ

اَنْ

يُفَرِّقُوا

بَيْنَ

اللّٰهِ

وَرُسُلِه۪

وَيَقُولُونَ

نُؤْمِنُ

بِبَعْضٍ

وَنَكْفُرُ

بِبَعْضٍۙ

وَيُر۪يدُونَ

اَنْ

يَتَّخِذُوا

بَيْنَ

ذٰلِكَ

سَب۪يلاًۙ

١٥٠

İnne-lleżîne yekfurûne bi(A)llâhi verusulihi veyurîdûne en yuferrikû beyna(A)llâhi verusulihi veyekûlûne nu/minu biba’din venekfuru biba’din veyurîdûne en yetteḣiżû beyne żâlike sebîlâ(n)

Şüphesiz, Allah'ı ve peygamberlerini inkar edenler, Allah'a inanıp peygamberlerine inanmayarak ayrım yapmak isteyenler, "(Peygamberlerin) kimine inanırız, kimini inkar ederiz" diyenler ve böylece bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isteyenler var ya;işte onlar gerçekten kafirlerdir. Biz de kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır

Nisâ Sûresi 151 . Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الْكَافِرُونَ

حَقاًّۚ

وَاَعْتَدْنَا

لِلْكَافِر۪ينَ

عَذَاباً

مُه۪يناً

١٥١

Ulâ-ike humu-lkâfirûne hakk(an)(c) vea’tednâ lilkâfirîne ‘ażâben muhînâ(n)

Şüphesiz, Allah'ı ve peygamberlerini inkar edenler, Allah'a inanıp peygamberlerine inanmayarak ayrım yapmak isteyenler, "(Peygamberlerin) kimine inanırız, kimini inkar ederiz" diyenler ve böylece bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isteyenler var ya;işte onlar gerçekten kafirlerdir. Biz de kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır

Nisâ Sûresi 152 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

بِاللّٰهِ

وَرُسُلِه۪

وَلَمْ

يُفَرِّقُوا

بَيْنَ

اَحَدٍ

مِنْهُمْ

اُو۬لٰٓئِكَ

سَوْفَ

يُؤْت۪يهِمْ

اُجُورَهُمْۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

غَفُوراً

رَح۪يماً۟

١٥٢

Velleżîne âmenû bi(A)llâhi verusulihi velem yuferrikû beyne ehadin minhum ulâ-ike sevfe yu/tîhim ucûrahum(k) vekâna(A)llâhu ġafûran rahîmâ(n)

Allah'a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara Allah mükafatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Nisâ Sûresi 153 . Ayet

يَسْـَٔلُكَ

اَهْلُ

الْكِتَابِ

اَنْ

تُنَزِّلَ

عَلَيْهِمْ

كِتَاباً

مِنَ

السَّمَٓاءِ

فَقَدْ

سَاَلُوا

مُوسٰٓى

اَكْبَرَ

مِنْ

ذٰلِكَ

فَقَالُٓوا

اَرِنَا

اللّٰهَ

جَهْرَةً

فَاَخَذَتْهُمُ

الصَّاعِقَةُ

بِظُلْمِهِمْۚ

ثُمَّ

اتَّخَذُوا

الْعِجْلَ

مِنْ

بَعْدِ

مَا

جَٓاءَتْهُمُ

الْبَيِّنَاتُ

فَعَفَوْنَا

عَنْ

ذٰلِكَۚ

وَاٰتَيْنَا

مُوسٰى

سُلْطَاناً

مُب۪يناً

١٥٣

Yes-eluke ehlu-lkitâbi en tunezzile ‘aleyhim kitâben mine-ssemâ-/(i)(c) fekad seelû mûsâ ekbera min żâlike fekâlû erina(A)llâhe cehraten feaḣażet-humu-ssâ’ikatu bizulmihim(c) śümme-tteḣażû-l’icle min ba’di mâ câet-humu-lbeyyinâtu fe’afevnâ ‘an żâlik(e)(c) veâteynâ mûsâ sultânen mubînâ(n)

Kitap ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. (Buna şaşma!) Mûsâ'dan, bundan daha büyüğünü istemişler ve "Allah'ı bize açıkça göster" demişlerdi. Böylece zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarptı. Sonra kendilerine apaçık deliller gelmesinin ardından (tuttular) buzağıyı tanrı edindiler. Biz bunu da affettik ve Mûsâ'ya apaçık bir güç ve yetki verdik.

Nisâ Sûresi 154 . Ayet

وَرَفَعْنَا

فَوْقَهُمُ

الطُّورَ

بِم۪يثَاقِهِمْ

وَقُلْنَا

لَهُمُ

ادْخُلُوا

الْبَابَ

سُجَّداً

وَقُلْنَا

لَهُمْ

لَا

تَعْدُوا

فِي

السَّبْتِ

وَاَخَذْنَا

مِنْهُمْ

م۪يثَاقاً

غَل۪يظاً

١٥٤

Verafa’nâ fevkahumu-ttûra bimîśâkihim vekulnâ lehumu-dḣulû-lbâbe succeden vekulnâ lehum lâ ta’dû fî-ssebti veeḣażnâ minhum mîśâkan ġalîzâ(n)

Verdikleri sağlam söz(ü yerine getirmemeleri) sebebiyle "Tûr"u üzerlerine kaldırdık ve onlara, "Tevazu ile kapıdan girin" dedik. Yine onlara, "Cumartesi (yasakları) konusunda haddi aşmayın" dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık.

Nisâ Sûresi 155 . Ayet

فَبِمَا

نَقْضِهِمْ

م۪يثَاقَهُمْ

وَكُفْرِهِمْ

بِاٰيَاتِ

اللّٰهِ

وَقَتْلِهِمُ

الْاَنْبِيَٓاءَ

بِغَيْرِ

حَقٍّ

وَقَوْلِهِمْ

قُلُوبُنَا

غُلْفٌۜ

بَلْ

طَبَعَ

اللّٰهُ

عَلَيْهَا

بِكُفْرِهِمْ

فَلَا

يُؤْمِنُونَ

اِلَّا

قَل۪يلاًۖ

١٥٥

Febimâ nakdihim mîśâkahum vekufrihim bi-âyâti(A)llâhi vekatlihimu-l-enbiyâe biġayri hakkin vekavlihim kulûbunâ ġulf(un)(c) bel tabe’a(A)llâhu ‘aleyhâ bikufrihim felâ yu/minûne illâ kalîlâ(n)

Verdikleri sağlam sözü bozmalarından, Allah'ın âyetlerini inkar etmelerinden, peygamberleri haksız yere öldürmelerinden ve "kalplerimiz muhafazalıdır" demelerinden dolayı (başlarına türlü belalar verdik. Onların kalpleri muhafazalı değildir), tam aksine inkarları sebebiyle Allah onların kalplerini mühürlemiştir. Artık onlar inanmazlar.

Nisâ Sûresi 156 . Ayet

وَبِكُفْرِهِمْ

وَقَوْلِهِمْ

عَلٰى

مَرْيَمَ

بُهْتَاناً

عَظ۪يماًۙ

١٥٦

Vebikufrihim vekavlihim ‘alâ meryeme buhtânen ‘azîmâ(n)

Bir de inkarlarından ve Meryem'e büyük bir iftira atmalarından ve "Biz Allah'ın peygamberi Meryemoğlu İsa Mesih'i öldürdük" demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler.

Nisâ Sûresi 157 . Ayet

وَقَوْلِهِمْ

اِنَّا

قَتَلْنَا

الْمَس۪يحَ

ع۪يسَى

ابْنَ

مَرْيَمَ

رَسُولَ

اللّٰهِۚ

وَمَا

قَتَلُوهُ

وَمَا

صَلَبُوهُ

وَلٰكِنْ

شُبِّهَ

لَهُمْۜ

وَاِنَّ

الَّذ۪ينَ

اخْتَلَفُوا

ف۪يهِ

لَف۪ي

شَكٍّ

مِنْهُۜ

مَا

لَهُمْ

بِه۪

مِنْ

عِلْمٍ

اِلَّا

اتِّبَاعَ

الظَّنِّۚ

وَمَا

قَتَلُوهُ

يَق۪يناًۙ

١٥٧

Vekavlihim innâ katelnâ-lmesîha ‘îsâ-bne meryeme rasûla(A)llâhi vemâ katelûhu vemâsalebûhu velâkin şubbihe lehum(c) ve-inne-lleżîne-ḣtelefû fîhi lefî şekkin minh(u)(c) mâ lehum bihi min ‘ilmin illâ-ttibâ’a-zzanni vemâ katelûhu yakînâ(n)

Bir de inkarlarından ve Meryem'e büyük bir iftira atmalarından ve "Biz Allah'ın peygamberi Meryemoğlu İsa Mesih'i öldürdük" demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler.

Nisâ Sûresi 158 . Ayet

بَلْ

رَفَعَهُ

اللّٰهُ

اِلَيْهِۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَز۪يزاً

حَك۪يماً

١٥٨

Bel rafe’ahu(A)llâhu ileyh(i)(c) vekâna(A)llâhu ‘azîzen hakîmâ(n)

Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

Nisâ Sûresi 159 . Ayet

وَاِنْ

مِنْ

اَهْلِ

الْكِتَابِ

اِلَّا

لَيُؤْمِنَنَّ

بِه۪

قَبْلَ

مَوْتِه۪ۚ

وَيَوْمَ

الْقِيٰمَةِ

يَكُونُ

عَلَيْهِمْ

شَه۪يداًۚ

١٥٩

Ve-in min ehli-lkitâbi illâ leyu/minenne bihi kable mevtih(i)(s) veyevme-lkiyâmeti yekûnu ‘aleyhim şehîdâ(n)

Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona (İsa'ya) iman edecek olmasın. Kıyamet günü o (İsa) onların aleyhine şahit olacaktır.

Nisâ Sûresi 160 . Ayet

فَبِظُلْمٍ

مِنَ

الَّذ۪ينَ

هَادُوا

حَرَّمْنَا

عَلَيْهِمْ

طَيِّبَاتٍ

اُحِلَّتْ

لَهُمْ

وَبِصَدِّهِمْ

عَنْ

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

كَث۪يراًۙ

١٦٠

Febizulmin mine-lleżîne hâdû harramnâ ‘aleyhim tayyibâtin uhillet lehum vebisaddihim ‘an sebîli(A)llâhi keśîrâ(n)

Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu halde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helal kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık.İçlerinden inkar edenlere de acı bir azap hazırladık.

Nisâ Sûresi 161 . Ayet

وَاَخْذِهِمُ

الرِّبٰوا

وَقَدْ

نُهُوا

عَنْهُ

وَاَكْلِهِمْ

اَمْوَالَ

النَّاسِ

بِالْبَاطِلِۜ

وَاَعْتَدْنَا

لِلْكَافِر۪ينَ

مِنْهُمْ

عَذَاباً

اَل۪يماً

١٦١

Veaḣżihimu-rribâ vekad nuhû ‘anhu veeklihim emvâle-nnâsi bilbâtil(i)(c) vea’tednâ lilkâfirîne minhum ‘ażâben elîmâ(n)

Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu halde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helal kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık.İçlerinden inkar edenlere de acı bir azap hazırladık.

Nisâ Sûresi 162 . Ayet

لٰكِنِ

الرَّاسِخُونَ

فِي

الْعِلْمِ

مِنْهُمْ

وَالْمُؤْمِنُونَ

يُؤْمِنُونَ

بِمَٓا

اُنْزِلَ

اِلَيْكَ

وَمَٓا

اُنْزِلَ

مِنْ

قَبْلِكَ

وَالْمُق۪يم۪ينَ

الصَّلٰوةَ

وَالْمُؤْتُونَ

الزَّكٰوةَ

وَالْمُؤْمِنُونَ

بِاللّٰهِ

وَالْيَوْمِ

الْاٰخِرِۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

سَنُؤْت۪يهِمْ

اَجْراً

عَظ۪يماً۟

١٦٢

Lâkini-rrâsiḣûne fî-l’ilmi minhum velmu/minûne yu/minûne bimâ unzile ileyke vemâ unzile minkablik(e)(c) velmukîmîne-ssalâ(te)(c) velmu/tûne-zzekâte velmu/minûne bi(A)llâhi velyevmi-l-âḣiri ulâ-ike senu/tîhim ecran ‘azîmâ(n)

Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve mü'minler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler. O namazı kılanlar, zekatı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar var ya, işte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz.

Nisâ Sûresi 163 . Ayet

اِنَّٓا

اَوْحَيْنَٓا

اِلَيْكَ

كَمَٓا

اَوْحَيْنَٓا

اِلٰى

نُوحٍ

وَالنَّبِيّ۪نَ

مِنْ

بَعْدِه۪ۚ

وَاَوْحَيْنَٓا

اِلٰٓى

اِبْرٰه۪يمَ

وَاِسْمٰع۪يلَ

وَاِسْحٰقَ

وَيَعْقُوبَ

وَالْاَسْبَاطِ

وَع۪يسٰى

وَاَيُّوبَ

وَيُونُسَ

وَهٰرُونَ

وَسُلَيْمٰنَۚ

وَاٰتَيْنَا

دَاوُ۫دَ

زَبُوراًۚ

١٦٣

İnnâ evhaynâ ileyke kemâ evhaynâ ilâ nûhin ve-nnebiyyîne min ba’dih(i)(c) veevhaynâ ilâ ibrâhîme ve-ismâ’île ve-ishâka veya’kûbe vel-esbâti ve’îsâ veeyyûbe veyûnuse vehârûne vesuleymân(e)(c) veâteynâ dâvûde zebûrâ(n)

Biz Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyüb'e, Yûnus'a, Hârûn'a ve Süleyman'a da vahyetmiştik. Davûd'a da Zebûr vermiştik.

Nisâ Sûresi 164 . Ayet

وَرُسُلاً

قَدْ

قَصَصْنَاهُمْ

عَلَيْكَ

مِنْ

قَبْلُ

وَرُسُلاً

لَمْ

نَقْصُصْهُمْ

عَلَيْكَۜ

وَكَلَّمَ

اللّٰهُ

مُوسٰى

تَكْل۪يماًۚ

١٦٤

Ve rusulen kad kasasnâhum ‘aleyke min kablu ve rusulen lem naksushum ‘aleyk(e)(t) ve kellema(A)llâhu mûsâ teklîmâ(n)(c)

Daha önce kıssalarını sana anlattığımız peygamberler gönderdik. Anlatmadığımız (nice) peygamberler de gönderdik. Allah Mûsa ile de doğrudan konuştu.

Nisâ Sûresi 165 . Ayet

رُسُلاً

مُبَشِّر۪ينَ

وَمُنْذِر۪ينَ

لِئَلَّا

يَكُونَ

لِلنَّاسِ

عَلَى

اللّٰهِ

حُجَّةٌ

بَعْدَ

الرُّسُلِۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَز۪يزاً

حَك۪يماً

١٦٥

Rusulen mubeşşirîne vemunżirîne li-ellâ yekûne linnâsi ‘ala(A)llâhi huccetun ba’de-rrusul(i)(c) vekâna(A)llâhu ‘azîzen hakîmâ(n)

Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Nisâ Sûresi 166 . Ayet

لٰكِنِ

اللّٰهُ

يَشْهَدُ

بِمَٓا

اَنْزَلَ

اِلَيْكَ

اَنْزَلَهُ

بِعِلْمِه۪ۚ

وَالْمَلٰٓئِكَةُ

يَشْهَدُونَۜ

وَكَفٰى

بِاللّٰهِ

شَه۪يداً

١٦٦

Lâkini(A)llâhu yeşhedu bimâ enzele ileyk(e)(s) enzelehu bi’ilmih(i)(s) velmelâ-iketu yeşhedûn(e)(c) vekefâ bi(A)llâhi şehîdâ(n)

Fakat Allah sana indirdiğini kendi ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik eder. Şahit olarak Allah yeter.

Nisâ Sûresi 167 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

وَصَدُّوا

عَنْ

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

قَدْ

ضَلُّوا

ضَلَالاً

بَع۪يداً

١٦٧

İnne-lleżîne keferû vesaddû ‘an sebîli(A)llâhi kad dallû dalâlen ba’îdâ(n)

Şüphesiz inkar edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir.

Nisâ Sûresi 168 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

وَظَلَمُوا

لَمْ

يَكُنِ

اللّٰهُ

لِيَغْفِرَ

لَهُمْ

وَلَا

لِيَهْدِيَهُمْ

طَر۪يقاًۙ

١٦٨

İnne-lleżîne keferû vezalemû lem yekuni(A)llâhu liyaġfira lehum velâ liyehdiyehum tarîkâ(n)

Şüphesiz inkar edenler ve zulmedenler (var ya) Allah onları asla bağışlayacak ve doğru yola iletecek değildir.

Nisâ Sûresi 169 . Ayet

اِلَّا

طَر۪يقَ

جَهَنَّمَ

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَٓا

اَبَداًۜ

وَكَانَ

ذٰلِكَ

عَلَى

اللّٰهِ

يَس۪يراً

١٦٩

İllâ tarîka cehenneme ḣâlidîne fîhâ ebedâ(en)(c) vekâne żâlike ‘ala(A)llâhi yesîrâ(n)

(Allah onları) ancak içinde ebedi kalacakları cehennemin yoluna iletir. Bu ise Allah'a çok kolaydır.

Nisâ Sûresi 170 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

النَّاسُ

قَدْ

جَٓاءَكُمُ

الرَّسُولُ

بِالْحَقِّ

مِنْ

رَبِّكُمْ

فَاٰمِنُوا

خَيْراً

لَكُمْۜ

وَاِنْ

تَكْفُرُوا

فَاِنَّ

لِلّٰهِ

مَا

فِي

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَل۪يماً

حَك۪يماً

١٧٠

Yâ eyyuhâ-nnâsu kad câekumu-rrasûlu bilhakki min rabbikum feâminû ḣayran lekum(c) ve-in tekfurû fe-inne li(A)llâhi mâ fî-ssemâvâti vel-ard(i)(c) vekâna(A)llâhu ‘alîmen hakîmâ(n)

Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hakkı (gerçeği) getirdi. O halde kendi iyiliğiniz için iman edin. Eğer inkar ederseniz bilin ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Nisâ Sûresi 171 . Ayet

يَٓا

اَهْلَ

الْكِتَابِ

لَا

تَغْلُوا

ف۪ي

د۪ينِكُمْ

وَلَا

تَقُولُوا

عَلَى

اللّٰهِ

اِلَّا

الْحَقَّۜ

اِنَّمَا

الْمَس۪يحُ

ع۪يسَى

ابْنُ

مَرْيَمَ

رَسُولُ

اللّٰهِ

وَكَلِمَتُهُۚ

اَلْقٰيهَٓا

اِلٰى

مَرْيَمَ

وَرُوحٌ

مِنْهُۘ

فَاٰمِنُوا

بِاللّٰهِ

وَرُسُلِه۪ۚ

وَلَا

تَقُولُوا

ثَلٰثَةٌۜ

اِنْتَهُوا

خَيْراً

لَكُمْۜ

اِنَّمَا

اللّٰهُ

اِلٰهٌ

وَاحِدٌۜ

سُبْحَانَهُٓ

اَنْ

يَكُونَ

لَهُ

وَلَدٌۢ

لَهُ

مَا

فِي

السَّمٰوَاتِ

وَمَا

فِي

الْاَرْضِۜ

وَكَفٰى

بِاللّٰهِ

وَك۪يلاً۟

١٧١

Yâ ehle-lkitâbi lâ taġlû fî dînikum velâ takûlû ‘ala(A)llâhi illâ-lhakk(a)(c) innemâ-lmesîhu ‘îsâ-bnu meryeme rasûlu(A)llâhi vekelimetuhu elkâhâ ilâ meryeme verûhun minh(u)(s) feâminû bi(A)llâhi verusulih(i)(s) velâ takûlû śelâśe(tun)(c) intehû ḣayran lekum(c) innema(A)llâhu ilâhun vâhid(un)(s) subhânehu en yekûne lehu veledun lehu mâ fî-ssemâvâti vemâ fî-l-ard(i)(k) vekefâ bi(A)llâhi vekîlâ(n)

Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryemoğlu İsa Mesih, ancak Allah'ın peygamberi, Meryem'e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve peygamberlerine iman edin, "(Allah) üçtür" demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah ancak bir tek ilahtır. O çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. Vekil olarak Allah yeter.

Nisâ Sûresi 172 . Ayet

لَنْ

يَسْتَنْكِفَ

الْمَس۪يحُ

اَنْ

يَكُونَ

عَبْداً

لِلّٰهِ

وَلَا

الْمَلٰٓئِكَةُ

الْمُقَرَّبُونَۜ

وَمَنْ

يَسْتَنْكِفْ

عَنْ

عِبَادَتِه۪

وَيَسْتَكْبِرْ

فَسَيَحْشُرُهُمْ

اِلَيْهِ

جَم۪يعاً

١٧٢

Len yestenkife-lmesîhu en yekûne ‘abden li(A)llâhi velâ-lmelâ-iketu-lmukarrabûn(e)(c) vemen yestenkif ‘an ‘ibâdetihi veyestekbir feseyahşuruhum ileyhi cemî’â(n)

Mesih de, Allah'a yakın melekler de, Allah'a kul olmaktan asla çekinmezler. Kim Allah'a kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki, O, onların hepsini huzuruna toplayacaktır.

Nisâ Sûresi 173 . Ayet

فَاَمَّا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِ

فَيُوَفّ۪يهِمْ

اُجُورَهُمْ

وَيَز۪يدُهُمْ

مِنْ

فَضْلِه۪ۚ

وَاَمَّا

الَّذ۪ينَ

اسْتَنْكَفُوا

وَاسْتَكْبَرُوا

فَيُعَذِّبُهُمْ

عَذَاباً

اَل۪يماًۙ

وَلَا

يَجِدُونَ

لَهُمْ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِ

وَلِياًّ

وَلَا

نَص۪يراً

١٧٣

Feemmâ-lleżîne âmenû ve’amilû-ssâlihâti feyuveffîhim ucûrahum veyezîduhum min fadlih(i)(s) veemmâ-lleżîne-stenkefû vestekberû feyu’ażżibuhum ‘ażâben elîmen velâ yecidûne lehum min dûni(A)llâhi veliyyen velâ nasîrâ(n)

İman edip salih ameller işleyenlere gelince, (Allah) onların mükafatlarını eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha da fazlasını verecektir. Allah'a kulluk etmekten çekinenlere ve büyüklük taslayanlara gelince; (Allah) onları elem dolu bir azaba uğratacaktır ve onlar kendilerine Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamayacaklardır.

Nisâ Sûresi 174 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

النَّاسُ

قَدْ

جَٓاءَكُمْ

بُرْهَانٌ

مِنْ

رَبِّكُمْ

وَاَنْزَلْـنَٓا

اِلَيْكُمْ

نُوراً

مُب۪يناً

١٧٤

Yâ eyyuhâ-nnâsu kad câekum burhânun min rabbikum veenzelnâ ileykum nûran mubînâ(n)

Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil (Hz. Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur (Kur'an) indirdik.

Nisâ Sûresi 175 . Ayet

فَاَمَّا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

بِاللّٰهِ

وَاعْتَصَمُوا

بِه۪

فَسَيُدْخِلُهُمْ

ف۪ي

رَحْمَةٍ

مِنْهُ

وَفَضْلٍۙ

وَيَهْد۪يهِمْ

اِلَيْهِ

صِرَاطاً

مُسْتَق۪يماًۜ

١٧٥

Feemmâ-lleżîne âmenû bi(A)llâhi va’tasamû bihi feseyudḣiluhum fî rahmetin minhu vefadlin veyehdîhim ileyhi sirâtan mustekîmâ(n)

Allah'a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise (Allah), kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir.

Nisâ Sûresi 176 . Ayet

يَسْتَفْتُونَكَۜ

قُلِ

اللّٰهُ

يُفْت۪يكُمْ

فِي

الْكَلَالَةِۜ

اِنِ

امْرُؤٌا

هَلَكَ

لَيْسَ

لَهُ

وَلَدٌ

وَلَهُٓ

اُخْتٌ

فَلَهَا

نِصْفُ

مَا

تَرَكَۚ

وَهُوَ

يَرِثُـهَٓا

اِنْ

لَمْ

يَكُنْ

لَهَا

وَلَدٌۜ

فَاِنْ

كَانَتَا

اثْنَتَيْنِ

فَلَهُمَا

الثُّلُثَانِ

مِمَّا

تَرَكَۜ

وَاِنْ

كَانُٓوا

اِخْوَةً

رِجَالاً

وَنِسَٓاءً

فَلِلذَّكَرِ

مِثْلُ

حَظِّ

الْاُنْثَيَيْنِۜ

يُبَيِّنُ

اللّٰهُ

لَكُمْ

اَنْ

تَضِلُّواۜ

وَاللّٰهُ

بِكُلِّ

شَيْءٍ

عَل۪يمٌ

١٧٦

Yesteftûneke kuli(A)llâhu yuftîkum fî-lkelâle(ti)(c) ini-mruun heleke leyse lehu veledun velehu uḣtun felehâ nisfu mâ terak(e)(c) vehuve yeriśuhâ in lem yekun lehâ veledun fe-in kânetâ-śneteyni felehumâ-śśuluśâni mimmâ terak(e)(c) ve-in kânû iḣveten ricâlen venisâen feliżżekeri miślu hazzi-lunśeyeyn(i)(k) yubeyyinu(A)llâhu lekum en tadillû(k) va(A)llâhu bikulli şey-in ‘alîm(un)

Senden fetva istiyorlar. De ki: "Allah size "kelâle" (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler o zaman, (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.