اِنَّ
الَّذ۪ينَ
اتَّخَذُوا
الْعِجْلَ
سَيَنَالُهُمْ
غَضَبٌ
مِنْ
رَبِّهِمْ
وَذِلَّةٌ
فِي
الْحَيٰوةِ
الدُّنْيَاۜ
وَكَذٰلِكَ
نَجْزِي
الْمُفْتَر۪ينَ
١٥٢
Buzağıyı ilâh edinenlere mutlaka (ahirette) Rablerinden bir gazab, dünya hayatında ise bir zillet erişecektir. İşte biz iftiracıları böyle cezalandırırız.
وَاِلٰى
عَادٍ
اَخَاهُمْ
هُوداًۜ
قَالَ
يَا
قَوْمِ
اعْبُدُوا
اللّٰهَ
مَا
لَكُمْ
مِنْ
اِلٰهٍ
غَيْرُهُۜ
اِنْ
اَنْتُمْ
اِلَّا
مُفْتَرُونَ
٥٠
Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u gönderdik. Hûd, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. O’ndan başka sizin hiçbir ilâhınız yoktur. Siz, sadece iftira ediyorsunuz.”
وَيَجْعَلُونَ
لِمَا
لَا
يَعْلَمُونَ
نَص۪يباً
مِمَّا
رَزَقْنَاهُمْۜ
تَاللّٰهِ
لَتُسْـَٔلُنَّ
عَمَّا
كُنْتُمْ
تَفْتَرُونَ
٥٦
Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (mahiyetini) bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah’a andolsun ki, uydurmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.
وَاَلْقَوْا
اِلَى
اللّٰهِ
يَوْمَئِذٍۨ
السَّلَمَ
وَضَلَّ
عَنْهُمْ
مَا
كَانُوا
يَفْتَرُونَ
٨٧
Onlar o gün Allah’a teslim olurlar ve uydurdukları şeyler de onları yüzüstü bırakıp kaybolur.
اِنَّمَا
يَفْتَرِي
الْكَذِبَ
الَّذ۪ينَ
لَا
يُؤْمِنُونَ
بِاٰيَاتِ
اللّٰهِۚ
وَاُو۬لٰٓئِكَ
هُمُ
الْكَاذِبُونَ
١٠٥
Yalanı, ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.
وَلَا
تَقُولُوا
لِمَا
تَصِفُ
اَلْسِنَتُكُمُ
الْكَذِبَ
هٰذَا
حَلَالٌ
وَهٰذَا
حَرَامٌ
لِتَفْتَرُوا
عَلَى
اللّٰهِ
الْكَذِبَۜ
اِنَّ
الَّذ۪ينَ
يَفْتَرُونَ
عَلَى
اللّٰهِ
الْكَذِبَ
لَا
يُفْلِحُونَۜ
١١٦
Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler.
وَنَزَعْنَا
مِنْ
كُلِّ
اُمَّةٍ
شَه۪يداً
فَقُلْنَا
هَاتُوا
بُرْهَانَكُمْ
فَعَلِمُٓوا
اَنَّ
الْحَقَّ
لِلّٰهِ
وَضَلَّ
عَنْهُمْ
مَا
كَانُوا
يَفْتَرُونَ۟
٧٥
Her ümmetten bir şahit çıkarırız ve (kâfirlere), “Kesin delilinizi getirin” deriz. Onlar da gerçeğin Allah’a ait olduğunu bilirler ve (Allah’a ortak diye) uydurdukları şeyler kendilerini yüzüstü bırakıp kaybolup gitmişlerdir.
وَقَالَ
الَّذ۪ينَ
كَفَرُوا
لِلَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا
اتَّبِعُوا
سَب۪يلَنَا
وَلْنَحْمِلْ
خَطَايَاكُمْۜ
وَمَا
هُمْ
بِحَامِل۪ينَ
مِنْ
خَطَايَاهُمْ
مِنْ
شَيْءٍۜ
اِنَّهُمْ
لَكَاذِبُونَ
١٢
وَلَيَحْمِلُنَّ
اَثْقَالَهُمْ
وَاَثْقَالاً
مَعَ
اَثْقَالِهِمْۘ
وَلَيُسْـَٔلُنَّ
يَوْمَ
الْقِيٰمَةِ
عَمَّا
كَانُوا
يَفْتَرُونَ۟
١٣
İnkâr edenler iman edenlere, “Yolumuza uyun da sizin günahlarınızı yüklenelim” derler. Hâlbuki onların günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir. Şüphesiz onlar kesinlikle yalancılardır. Andolsun, onlar mutlaka kendi yüklerini ve kendi yükleriyle beraber nice ağır yükleri yükleneceklerdir. Uydurmakta oldukları şeylerden de kıyamet günü şüphesiz, sorguya çekileceklerdir.
وَلَقَدْ
اَهْلَكْنَا
مَا
حَوْلَكُمْ
مِنَ
الْقُرٰى
وَصَرَّفْنَا
الْاٰيَاتِ
لَعَلَّهُمْ
يَرْجِعُونَ
٢٧
فَلَوْلَا
نَصَرَهُمُ
الَّذ۪ينَ
اتَّخَذُوا
مِنْ
دُونِ
اللّٰهِ
قُرْبَاناً
اٰلِهَةًۜ
بَلْ
ضَلُّوا
عَنْهُمْۚ
وَذٰلِكَ
اِفْكُهُمْ
وَمَا
كَانُوا
يَفْتَرُونَ
٢٨
Andolsun, biz çevrenizdeki memleketleri de yok ettik. (Doğru yola) dönsünler diye âyetleri tekrar tekrar açıkladık. Allah’ı bırakıp O’na yakınlık sağlamaları için edindikleri ilâhlar kendilerine yardım etseydi ya!? Aksine onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kayboldular. Bu, onların yalanı ve uydurmakta oldukları şeydir.