وَاِذْ
نَجَّيْنَاكُمْ
مِنْ
اٰلِ
فِرْعَوْنَ
يَسُومُونَكُمْ
سُٓوءَ
الْعَذَابِ
يُذَبِّحُونَ
اَبْنَٓاءَكُمْ
وَيَسْتَحْيُونَ
نِسَٓاءَكُمْۜ
وَف۪ي
ذٰلِكُمْ
بَلَٓاءٌ
مِنْ
رَبِّكُمْ
عَظ۪يمٌ
٤٩
Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı.
اُحِلَّ
لَكُمْ
لَيْلَةَ
الصِّيَامِ
الرَّفَثُ
اِلٰى
نِسَٓائِكُمْۜ
هُنَّ
لِبَاسٌ
لَكُمْ
وَاَنْتُمْ
لِبَاسٌ
لَهُنَّۜ
عَلِمَ
اللّٰهُ
اَنَّكُمْ
كُنْتُمْ
تَخْتَانُونَ
اَنْفُسَكُمْ
فَتَابَ
عَلَيْكُمْ
وَعَفَا
عَنْكُمْۚ
فَالْـٰٔنَ
بَاشِرُوهُنَّ
وَابْتَغُوا
مَا
كَتَبَ
اللّٰهُ
لَكُمْۖ
وَكُلُوا
وَاشْرَبُوا
حَتّٰى
يَتَبَيَّنَ
لَكُمُ
الْخَيْطُ
الْاَبْيَضُ
مِنَ
الْخَيْطِ
الْاَسْوَدِ
مِنَ
الْفَجْرِۖ
ثُمَّ
اَتِمُّوا
الصِّيَامَ
اِلَى
الَّيْلِۚ
وَلَا
تُبَاشِرُوهُنَّ
وَاَنْتُمْ
عَاكِفُونَۙ
فِي
الْمَسَاجِدِۜ
تِلْكَ
حُدُودُ
اللّٰهِ
فَلَا
تَقْرَبُوهَاۜ
كَذٰلِكَ
يُبَيِّنُ
اللّٰهُ
اٰيَاتِه۪
لِلنَّاسِ
لَعَلَّهُمْ
يَتَّقُونَ
١٨٧
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar.
وَيَسْـَٔلُونَكَ
عَنِ
الْمَح۪يضِۜ
قُلْ
هُوَ
اَذًىۙ
فَاعْتَزِلُوا
النِّسَٓاءَ
فِي
الْمَح۪يضِۙ
وَلَا
تَقْرَبُوهُنَّ
حَتّٰى
يَطْهُرْنَۚ
فَاِذَا
تَطَهَّرْنَ
فَأْتُوهُنَّ
مِنْ
حَيْثُ
اَمَرَكُمُ
اللّٰهُۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
يُحِبُّ
التَّوَّاب۪ينَ
وَيُحِبُّ
الْمُتَطَهِّر۪ينَ
٢٢٢
نِسَٓاؤُ۬كُمْ
حَرْثٌ
لَكُمْۖ
فَأْتُوا
حَرْثَكُمْ
اَنّٰى
شِئْتُمْۘ
وَقَدِّمُوا
لِاَنْفُسِكُمْۜ
وَاتَّقُوا
اللّٰهَ
وَاعْلَمُٓوا
اَنَّكُمْ
مُلَاقُوهُۜ
وَبَشِّرِ
الْمُؤْمِن۪ينَ
٢٢٣
وَلَا
تَجْعَلُوا
اللّٰهَ
عُرْضَةً
لِاَيْمَانِكُمْ
اَنْ
تَبَرُّوا
وَتَتَّقُوا
وَتُصْلِحُوا
بَيْنَ
النَّاسِۜ
وَاللّٰهُ
سَم۪يعٌ
عَل۪يمٌ
٢٢٤
لَا
يُؤَاخِذُكُمُ
اللّٰهُ
بِاللَّغْوِ
ف۪ٓي
اَيْمَانِكُمْ
وَلٰكِنْ
يُؤَاخِذُكُمْ
بِمَا
كَسَبَتْ
قُلُوبُكُمْۜ
وَاللّٰهُ
غَفُورٌ
حَل۪يمٌ
٢٢٥
لِلَّذ۪ينَ
يُؤْلُونَ
مِنْ
نِسَٓائِهِمْ
تَرَبُّصُ
اَرْبَعَةِ
اَشْهُرٍۚ
فَاِنْ
فَٓاؤُ۫
فَاِنَّ
اللّٰهَ
غَفُورٌ
رَح۪يمٌ
٢٢٦
وَاِنْ
عَزَمُوا
الطَّـلَاقَ
فَاِنَّ
اللّٰهَ
سَم۪يعٌ
عَل۪يمٌ
٢٢٧
وَالْمُطَلَّقَاتُ
يَتَرَبَّصْنَ
بِاَنْفُسِهِنَّ
ثَلٰثَةَ
قُرُٓوءٍۜ
وَلَا
يَحِلُّ
لَهُنَّ
اَنْ
يَكْتُمْنَ
مَا
خَلَقَ
اللّٰهُ
ف۪ٓي
اَرْحَامِهِنَّ
اِنْ
كُنَّ
يُؤْمِنَّ
بِاللّٰهِ
وَالْيَوْمِ
الْاٰخِرِۜ
وَبُعُولَتُهُنَّ
اَحَقُّ
بِرَدِّهِنَّ
ف۪ي
ذٰلِكَ
اِنْ
اَرَادُٓوا
اِصْلَاحاًۜ
وَلَهُنَّ
مِثْلُ
الَّذ۪ي
عَلَيْهِنَّ
بِالْمَعْرُوفِۖ
وَلِلرِّجَالِ
عَلَيْهِنَّ
دَرَجَةٌۜ
وَاللّٰهُ
عَز۪يزٌ
حَك۪يمٌ۟
٢٢٨
اَلطَّـلَاقُ
مَرَّتَانِۖ
فَاِمْسَاكٌ
بِمَعْرُوفٍ
اَوْ
تَسْر۪يحٌ
بِاِحْسَانٍۜ
وَلَا
يَحِلُّ
لَكُمْ
اَنْ
تَأْخُذُوا
مِمَّٓا
اٰتَيْتُمُوهُنَّ
شَيْـٔاً
اِلَّٓا
اَنْ
يَخَافَٓا
اَلَّا
يُق۪يمَا
حُدُودَ
اللّٰهِۜ
فَاِنْ
خِفْتُمْ
اَلَّا
يُق۪يمَا
حُدُودَ
اللّٰهِۙ
فَلَا
جُنَاحَ
عَلَيْهِمَا
ف۪يمَا
افْتَدَتْ
بِه۪ۜ
تِلْكَ
حُدُودُ
اللّٰهِ
فَلَا
تَعْتَدُوهَاۚ
وَمَنْ
يَتَعَدَّ
حُدُودَ
اللّٰهِ
فَاُو۬لٰٓئِكَ
هُمُ
الظَّالِمُونَ
٢٢٩
فَاِنْ
طَلَّقَهَا
فَلَا
تَحِلُّ
لَهُ
مِنْ
بَعْدُ
حَتّٰى
تَنْكِحَ
زَوْجاً
غَيْرَهُۜ
فَاِنْ
طَلَّقَهَا
فَلَا
جُنَاحَ
عَلَيْهِمَٓا
اَنْ
يَتَرَاجَعَٓا
اِنْ
ظَـنَّٓا
اَنْ
يُق۪يمَا
حُدُودَ
اللّٰهِۜ
وَتِلْكَ
حُدُودُ
اللّٰهِ
يُبَيِّنُهَا
لِقَوْمٍ
يَعْلَمُونَ
٢٣٠
وَاِذَا
طَلَّقْتُمُ
النِّسَٓاءَ
فَبَلَغْنَ
اَجَلَهُنَّ
فَاَمْسِكُوهُنَّ
بِمَعْرُوفٍ
اَوْ
سَرِّحُوهُنَّ
بِمَعْرُوفٍۖ
وَلَا
تُمْسِكُوهُنَّ
ضِرَاراً
لِتَعْتَدُواۚ
وَمَنْ
يَفْعَلْ
ذٰلِكَ
فَقَدْ
ظَلَمَ
نَفْسَهُۜ
وَلَا
تَتَّخِذُٓوا
اٰيَاتِ
اللّٰهِ
هُزُواًۘ
وَاذْكُرُوا
نِعْمَتَ
اللّٰهِ
عَلَيْكُمْ
وَمَٓا
اَنْزَلَ
عَلَيْكُمْ
مِنَ
الْكِتَابِ
وَالْحِكْمَةِ
يَعِظُـكُمْ
بِه۪ۜ
وَاتَّقُوا
اللّٰهَ
وَاعْلَمُٓوا
اَنَّ
اللّٰهَ
بِكُلِّ
شَيْءٍ
عَل۪يمٌ۟
٢٣١
وَاِذَا
طَلَّقْتُمُ
النِّسَٓاءَ
فَبَلَغْنَ
اَجَلَهُنَّ
فَلَا
تَعْضُلُوهُنَّ
اَنْ
يَنْكِحْنَ
اَزْوَاجَهُنَّ
اِذَا
تَرَاضَوْا
بَيْنَهُمْ
بِالْمَعْرُوفِۜ
ذٰلِكَ
يُوعَظُ
بِه۪
مَنْ
كَانَ
مِنْكُمْ
يُؤْمِنُ
بِاللّٰهِ
وَالْيَوْمِ
الْاٰخِرِۜ
ذٰلِكُمْ
اَزْكٰى
لَكُمْ
وَاَطْهَرُۜ
وَاللّٰهُ
يَعْلَمُ
وَاَنْتُمْ
لَا
تَعْلَمُونَ
٢٣٢
وَالْوَالِدَاتُ
يُرْضِعْنَ
اَوْلَادَهُنَّ
حَوْلَيْنِ
كَامِلَيْنِ
لِمَنْ
اَرَادَ
اَنْ
يُـتِمَّ
الرَّضَاعَةَۜ
وَعَلَى
الْمَوْلُودِ
لَهُ
رِزْقُهُنَّ
وَكِسْوَتُهُنَّ
بِالْمَعْرُوفِۜ
لَا
تُكَلَّفُ
نَفْسٌ
اِلَّا
وُسْعَهَاۚ
لَا
تُضَٓارَّ
وَالِدَةٌ
بِوَلَدِهَا
وَلَا
مَوْلُودٌ
لَهُ
بِوَلَدِه۪
وَعَلَى
الْوَارِثِ
مِثْلُ
ذٰلِكَۚ
فَاِنْ
اَرَادَا
فِصَالاً
عَنْ
تَرَاضٍ
مِنْهُمَا
وَتَشَاوُرٍ
فَلَا
جُنَاحَ
عَلَيْهِمَاۜ
وَاِنْ
اَرَدْتُمْ
اَنْ
تَسْتَرْضِعُٓوا
اَوْلَادَكُمْ
فَلَا
جُنَاحَ
عَلَيْكُمْ
اِذَا
سَلَّمْتُمْ
مَٓا
اٰتَيْتُمْ
بِالْمَعْرُوفِۜ
وَاتَّقُوا
اللّٰهَ
وَاعْلَمُٓوا
اَنَّ
اللّٰهَ
بِمَا
تَعْمَلُونَ
بَص۪يرٌ
٢٣٣
Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay hâlinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.” Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin. Allah’a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele. İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Allah, sizi kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerinizin kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) Eşlerine yaklaşmamağa yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer (bu süre içinde) dönerlerse, şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Eğer (yemin edenler yeminlerinden dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hâli (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah’ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helâl olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almağa daha çok hak sahibidirler. Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız, sizin için helâl olmaz. Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah’ın koyduğu sınırları kim aşarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir. Eğer erkek karısını (üçüncü defa) boşarsa, kadın, onun dışında bir başka kocayla nikâhlanmadıkça ona helâl olmaz. (Bu koca da) onu boşadığı takdirde, onlar (kadın ile ilk kocası) Allah’ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsa tekrar birbirlerine dönüp evlenmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın, anlayan bir toplum için açıkladığı ölçüleridir. Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar vermek için onları tutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah’ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab’ı ve hikmeti hatırlayın. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir. Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman kendi aralarında aklın ve dinin gereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları takdirde, eşleriyle (yeniden) evlenmelerine engel olmayın. Bununla içinizden Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. -Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için- anneler çocuklarını i-Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için- anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir. Hiçbir kimseye gücünün üstünde bir yük ve sorumluluk teklif edilmez. -Hiçbir anne ve hiçbir baba çocuğu sebebiyle zarara uğratılmasın- (Baba ölmüşse) mirasçı da aynı şeyle sorumludur. Eğer (anne ve baba) kendi aralarında danışıp anlaşarak (iki yıl dolmadan) çocuğu sütten kesmek isterlerse onlara günah yoktur. Eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz örfe uygun olarak vereceğiniz ücreti güzelce ödediğiniz takdirde size bir günah yoktur. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir.
وَلَا
جُنَاحَ
عَلَيْكُمْ
ف۪يمَا
عَرَّضْتُمْ
بِه۪
مِنْ
خِطْبَةِ
النِّسَٓاءِ
اَوْ
اَكْنَنْتُمْ
ف۪ٓي
اَنْفُسِكُمْۜ
عَلِمَ
اللّٰهُ
اَنَّكُمْ
سَتَذْكُرُونَهُنَّ
وَلٰكِنْ
لَا
تُوَاعِدُوهُنَّ
سِراًّ
اِلَّٓا
اَنْ
تَقُولُوا
قَوْلاً
مَعْرُوفاًۜ
وَلَا تَعْزِمُوا
عُقْدَةَ
النِّكَاحِ
حَتّٰى
يَبْلُغَ
الْكِتَابُ
اَجَلَهُۜ
وَاعْلَمُٓوا
اَنَّ
اللّٰهَ
يَعْلَمُ
مَا
ف۪ٓي
اَنْفُسِكُمْ
فَاحْذَرُوهُۚ
وَاعْلَمُٓوا
اَنَّ
اللّٰهَ
غَفُورٌ
حَل۪يمٌ۟
٢٣٥
لَا
جُنَاحَ
عَلَيْكُمْ
اِنْ
طَلَّقْتُمُ
النِّسَٓاءَ
مَا
لَمْ
تَمَسُّوهُنَّ
اَوْ
تَفْرِضُوا
لَهُنَّ
فَر۪يضَةًۚ
وَمَتِّعُوهُنَّۚ
عَلَى
الْمُوسِعِ
قَدَرُهُ
وَعَلَى
الْمُقْتِرِ
قَدَرُهُۚ
مَتَـاعاً
بِالْمَعْرُوفِۚ
حَقاًّ
عَلَى
الْمُحْسِن۪ينَ
٢٣٦
وَاِنْ
طَلَّقْتُمُوهُنَّ
مِنْ
قَبْلِ
اَنْ
تَمَسُّوهُنَّ
وَقَدْ
فَرَضْتُمْ
لَهُنَّ
فَر۪يضَةً
فَنِصْفُ
مَا
فَرَضْتُمْ
اِلَّٓا
اَنْ
يَعْفُونَ
اَوْ
يَعْفُوَا
الَّذ۪ي
بِيَدِه۪
عُقْدَةُ
النِّكَاحِۜ
وَاَنْ
تَعْفُٓوا
اَقْرَبُ
لِلتَّقْوٰىۜ
وَلَا
تَنْسَوُا
الْفَضْلَ
بَيْنَكُمْۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
بِمَا
تَعْمَلُونَ
بَص۪يرٌ
٢٣٧
(Vefat iddeti beklemekte olan) kadınlara kendileri ile evlenmek istediğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızda veya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. Allah biliyor ki, siz onlara (bunu er geç mutlaka) söyleyeceksiniz. Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin. Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikâh yapmaya kalkışmayın. Şunu da bilin ki, Allah içinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için Allah’a karşı gelmekten sakının ve yine şunu da bilin ki Allah gerçekten çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirlemeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur. (Bu durumda) -eli geniş olan gücüne göre, eli dar olan da gücüne göre olmak üzere- onlara, aklın ve dinin gereklerine uygun olarak müt’a verin. Bu, iyilik yapanlar üzerinde bir borçtur. Eğer onlara mehir tespit eder de kendilerine el sürmeden boşarsanız, tespit ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Ancak kadının, ya da nikâh bağı elinde bulunanın (kocanın, paylarından) vazgeçmesi başka. Bununla birlikte (ey erkekler), sizin vazgeçmeniz takvaya (Allah’a karşı gelmekten sakınmaya) daha yakındır. Aranızda iyilik yapmayı da unutmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
زُيِّنَ
لِلنَّاسِ
حُبُّ
الشَّهَوَاتِ
مِنَ
النِّسَٓاءِ
وَالْبَن۪ينَ
وَالْقَنَاط۪يرِ
الْمُقَنْطَرَةِ
مِنَ
الذَّهَبِ
وَالْفِضَّةِ
وَالْخَيْلِ
الْمُسَوَّمَةِ
وَالْاَنْعَامِ
وَالْحَرْثِۜ
ذٰلِكَ
مَتَاعُ
الْحَيٰوةِ
الدُّنْيَاۚ
وَاللّٰهُ
عِنْدَهُ
حُسْنُ
الْمَاٰبِ
١٤
Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır.
وَاِذْ
قَالَتِ
الْمَلٰٓئِكَةُ
يَا
مَرْيَمُ
اِنَّ
اللّٰهَ
اصْطَفٰيكِ
وَطَهَّرَكِ
وَاصْطَفٰيكِ
عَلٰى
نِسَٓاءِ
الْعَالَم۪ينَ
٤٢
Hani melekler, “Ey Meryem! Allah, seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.”
يَٓا
اَيُّهَا
النَّاسُ
اتَّقُوا
رَبَّكُمُ
الَّذ۪ي
خَلَقَكُمْ
مِنْ
نَفْسٍ
وَاحِدَةٍ
وَخَلَقَ
مِنْهَا
زَوْجَهَا
وَبَثَّ
مِنْهُمَا
رِجَالاً
كَث۪يراً
وَنِسَٓاءًۚ
وَاتَّقُوا
اللّٰهَ
الَّذ۪ي
تَسَٓاءَلُونَ
بِه۪
وَالْاَرْحَامَۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
كَانَ
عَلَيْكُمْ
رَق۪يباً
١
Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.
وَاِنْ
خِفْتُمْ
اَلَّا
تُـقْسِطُوا
فِي
الْيَتَامٰى
فَانْكِحُوا
مَا
طَابَ
لَكُمْ
مِنَ
النِّسَٓاءِ
مَثْنٰى
وَثُلٰثَ
وَرُبَاعَۚ
فَاِنْ
خِفْتُمْ
اَلَّا
تَعْدِلُوا
فَوَاحِدَةً
اَوْ
مَا
مَلَكَتْ
اَيْمَانُكُمْۜ
ذٰلِكَ
اَدْنٰٓى
اَلَّا
تَعُولُواۜ
٣
وَاٰتُوا
النِّسَٓاءَ
صَدُقَاتِهِنَّ
نِحْلَةًۜ
فَاِنْ
طِبْنَ
لَكُمْ
عَنْ
شَيْءٍ
مِنْهُ
نَفْساً
فَكُلُوهُ
هَن۪ٓيـٔاً
مَر۪ٓيـٔاً
٤
Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur. Kadınlara mehirlerini (bir görev olarak) gönül hoşluğuyla verin. Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin.
لِلرِّجَالِ
نَص۪يبٌ
مِمَّا
تَرَكَ
الْوَالِدَانِ
وَالْاَقْرَبُونَۖ
وَلِلنِّسَٓاءِ
نَص۪يبٌ
مِمَّا
تَرَكَ
الْوَالِدَانِ
وَالْاَقْرَبُونَ
مِمَّا
قَلَّ
مِنْهُ
اَوْ
كَثُرَۜ
نَص۪يباً
مَفْرُوضاً
٧
Ana, baba ve akrabaların (miras olarak) bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana, baba ve akrabaların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Allah, bırakılanın azından da çoğundan da bunları farz kılınmış birer hisse olarak belirlemiştir.
يُوص۪يكُمُ
اللّٰهُ
ف۪ٓي
اَوْلَادِكُمْ
لِلذَّكَرِ
مِثْلُ
حَظِّ
الْاُنْثَيَيْنِۚ
فَاِنْ
كُنَّ
نِسَٓاءً
فَوْقَ
اثْنَتَيْنِ
فَلَهُنَّ
ثُلُثَا
مَا
تَرَكَۚ
وَاِنْ
كَانَتْ
وَاحِدَةً
فَلَهَا
النِّصْفُۜ
وَلِاَبَوَيْهِ
لِكُلِّ
وَاحِدٍ
مِنْهُمَا
السُّدُسُ
مِمَّا
تَرَكَ
اِنْ
كَانَ
لَهُ
وَلَدٌۚ
فَاِنْ
لَمْ
يَكُنْ
لَهُ
وَلَدٌ
وَوَرِثَهُٓ
اَبَوَاهُ
فَلِاُمِّهِ
الثُّلُثُۚ
فَاِنْ
كَانَ
لَهُٓ
اِخْوَةٌ
فَلِاُمِّهِ
السُّدُسُ
مِنْ
بَعْدِ
وَصِيَّةٍ
يُوص۪ي
بِهَٓا
اَوْ
دَيْنٍۜ
اٰبَٓاؤُ۬كُمْ
وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْۚ
لَا
تَدْرُونَ
اَيُّهُمْ
اَقْرَبُ
لَكُمْ
نَفْعاًۚ
فَر۪يضَةً
مِنَ
اللّٰهِۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
كَانَ
عَل۪يماً
حَك۪يماً
١١
Allah, size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
يَٓا
اَيُّهَا
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا
لَا
يَحِلُّ
لَكُمْ
اَنْ
تَرِثُوا
النِّسَٓاءَ
كَرْهاًۜ
وَلَا
تَعْضُلُوهُنَّ
لِتَذْهَبُوا
بِبَعْضِ
مَٓا
اٰتَيْتُمُوهُنَّ
اِلَّٓا
اَنْ
يَأْت۪ينَ
بِفَاحِشَةٍ
مُبَيِّنَةٍۚ
وَعَاشِرُوهُنَّ
بِالْمَعْرُوفِۚ
فَاِنْ
كَرِهْتُمُوهُنَّ
فَعَسٰٓى
اَنْ
تَكْرَهُوا
شَيْـٔاً
وَيَجْعَلَ
اللّٰهُ
ف۪يهِ
خَيْراً
كَث۪يراً
١٩
وَاِنْ
اَرَدْتُمُ
اسْتِبْدَالَ
زَوْجٍ
مَكَانَ
زَوْجٍۙ
وَاٰتَيْتُمْ
اِحْدٰيهُنَّ
قِنْطَاراً
فَلَا
تَأْخُذُوا
مِنْهُ
شَيْـٔاًۜ
اَتَأْخُذُونَهُ
بُهْتَاناً
وَاِثْماً
مُب۪يناً
٢٠
وَكَيْفَ
تَأْخُذُونَهُ
وَقَدْ
اَفْضٰى
بَعْضُكُمْ
اِلٰى
بَعْضٍ
وَاَخَذْنَ
مِنْكُمْ
م۪يثَاقاً
غَل۪يظاً
٢١
Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir. Açık bir hayâsızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur. Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek mi verdiğinizi geri alacaksınız? Hem, siz eşlerinizle birleşmiş ve onlar da sizden sağlam bir söz almış iken, onu nasıl (geri) alırsınız?
وَلَا
تَنْكِحُوا
مَا
نَكَحَ
اٰبَٓاؤُ۬كُمْ
مِنَ
النِّسَٓاءِ
اِلَّا
مَا
قَدْ
سَلَفَۜ
اِنَّهُ
كَانَ
فَاحِشَةً
وَمَقْتاًۜ
وَسَٓاءَ
سَب۪يلاً۟
٢٢
Geçmişte olanlar hariç, artık babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu bir hayâsızlık, öfke ve nefret gerektiren bir iştir. Bu, ne kötü bir yoldur.
وَالْمُحْصَنَاتُ
مِنَ
النِّسَٓاءِ
اِلَّا
مَا
مَلَكَتْ
اَيْمَانُكُمْۚ
كِتَابَ
اللّٰهِ
عَلَيْكُمْۘ
وَاُحِلَّ
لَكُمْ
مَا
وَرَٓاءَ
ذٰلِكُمْ
اَنْ
تَبْتَغُوا
بِاَمْوَالِكُمْ
مُحْصِن۪ينَ
غَيْرَ
مُسَافِح۪ينَۜ
فَمَا
اسْتَمْتَعْتُمْ
بِه۪
مِنْهُنَّ
فَاٰتُوهُنَّ
اُجُورَهُنَّ
فَر۪يضَةًۜ
وَلَا
جُنَاحَ
عَلَيْكُمْ
ف۪يمَا
تَرَاضَيْتُمْ
بِه۪
مِنْ
بَعْدِ
الْفَر۪يضَةِۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
كَانَ
عَل۪يماً
حَك۪يماً
٢٤
(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah’ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan (nikâhlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
وَلَا
تَتَمَنَّوْا
مَا
فَضَّلَ
اللّٰهُ
بِه۪
بَعْضَكُمْ
عَلٰى
بَعْضٍۜ
لِلرِّجَالِ
نَص۪يبٌ
مِمَّا
اكْتَسَبُوا
وَلِلنِّسَٓاءِ
نَص۪يبٌ
مِمَّا
اكْتَسَبْنَۜ
وَسْـَٔلُوا
اللّٰهَ
مِنْ
فَضْلِه۪ۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
كَانَ
بِكُلِّ
شَيْءٍ
عَل۪يماً
٣٢
Allah’ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah’tan, O’nun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
اَلرِّجَالُ
قَوَّامُونَ
عَلَى
النِّسَٓاءِ
بِمَا
فَضَّلَ
اللّٰهُ
بَعْضَهُمْ
عَلٰى
بَعْضٍ
وَبِمَٓا
اَنْفَقُوا
مِنْ
اَمْوَالِهِمْۜ
فَالصَّالِحَاتُ
قَانِتَاتٌ
حَافِظَاتٌ
لِلْغَيْبِ
بِمَا
حَفِظَ
اللّٰهُۜ
وَالّٰت۪ي
تَخَافُونَ
نُشُوزَهُنَّ
فَعِظُوهُنَّ
وَاهْجُرُوهُنَّ
فِي
الْمَضَاجِعِ
وَاضْرِبُوهُنَّۚ
فَاِنْ
اَطَعْنَكُمْ
فَلَا
تَبْغُوا
عَلَيْهِنَّ
سَب۪يلاًۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
كَانَ
عَلِياًّ
كَب۪يراً
٣٤
Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür.
يَٓا
اَيُّهَا
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا
لَا
تَقْرَبُوا
الصَّلٰوةَ
وَاَنْتُمْ
سُكَارٰى
حَتّٰى
تَعْلَمُوا
مَا
تَقُولُونَ
وَلَا
جُنُباً
اِلَّا
عَابِر۪ي
سَب۪يلٍ
حَتّٰى
تَغْتَسِلُواۜ
وَاِنْ
كُنْتُمْ
مَرْضٰٓى
اَوْ
عَلٰى
سَفَرٍ
اَوْ
جَٓاءَ
اَحَدٌ
مِنْكُمْ
مِنَ
الْغَٓائِطِ
اَوْ
لٰمَسْتُمُ
النِّسَٓاءَ
فَلَمْ
تَجِدُوا
مَٓاءً
فَتَيَمَّمُوا
صَع۪يداً
طَيِّباً
فَامْسَحُوا
بِوُجُوهِكُمْ
وَاَيْد۪يكُمْۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
كَانَ
عَفُواًّ
غَفُوراً
٤٣
Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.
وَمَا
لَكُمْ
لَا
تُقَاتِلُونَ
ف۪ي
سَب۪يلِ
اللّٰهِ
وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ
مِنَ
الرِّجَالِ
وَالنِّسَٓاءِ
وَالْوِلْدَانِ
الَّذ۪ينَ
يَقُولُونَ
رَبَّنَٓا
اَخْرِجْنَا
مِنْ
هٰذِهِ
الْقَرْيَةِ
الظَّالِمِ
اَهْلُهَاۚ
وَاجْعَلْ
لَنَا
مِنْ
لَدُنْكَ
وَلِياًّۚ
وَاجْعَلْ
لَنَا
مِنْ
لَدُنْكَ
نَص۪يراًۜ
٧٥
Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?
اِلَّا
الْمُسْتَضْعَف۪ينَ
مِنَ
الرِّجَالِ
وَالنِّسَٓاءِ
وَالْوِلْدَانِ
لَا
يَسْتَط۪يعُونَ
ح۪يلَةً
وَلَا
يَهْتَدُونَ
سَب۪يلاً
٩٨
Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır.
وَيَسْتَفْتُونَكَ
فِي
النِّسَٓاءِۜ
قُلِ
اللّٰهُ
يُفْت۪يكُمْ
ف۪يهِنَّۙ
وَمَا
يُتْلٰى
عَلَيْكُمْ
فِي
الْكِتَابِ
ف۪ي
يَتَامَى
النِّسَٓاءِ
الّٰت۪ي
لَا
تُؤْتُونَهُنَّ
مَا
كُتِبَ
لَهُنَّ
وَتَرْغَبُونَ
اَنْ
تَنْكِحُوهُنَّ
وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ
مِنَ
الْوِلْدَانِۙ
وَاَنْ
تَقُومُوا
لِلْيَتَامٰى
بِالْقِسْطِۜ
وَمَا
تَفْعَلُوا
مِنْ
خَيْرٍ
فَاِنَّ
اللّٰهَ
كَانَ
بِه۪
عَل۪يماً
١٢٧
Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: “Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor.” Kitapta, kendilerine (verilmesi) farz kılınan (miras)ı vermediğiniz ve evlenmek istediğiniz yetim kızlara, zavallı çocuklara ve yetimlere âdil davranmanıza dair, size okunmakta olan âyetler de bunu açıklıyor. Ne hayır yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir.
وَلَنْ
تَسْتَط۪يعُٓوا
اَنْ
تَعْدِلُوا
بَيْنَ
النِّسَٓاءِ
وَلَوْ
حَرَصْتُمْ
فَلَا
تَم۪يلُوا
كُلَّ
الْمَيْلِ
فَتَذَرُوهَا
كَالْمُعَلَّقَةِۜ
وَاِنْ
تُصْلِحُوا
وَتَتَّقُوا
فَاِنَّ
اللّٰهَ
كَانَ
غَفُوراً
رَح۪يماً
١٢٩
Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyle ise (birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.
يَسْتَفْتُونَكَۜ
قُلِ
اللّٰهُ
يُفْت۪يكُمْ
فِي
الْكَلَالَةِۜ
اِنِ
امْرُؤٌا
هَلَكَ
لَيْسَ
لَهُ
وَلَدٌ
وَلَهُٓ
اُخْتٌ
فَلَهَا
نِصْفُ
مَا
تَرَكَۚ
وَهُوَ
يَرِثُـهَٓا
اِنْ
لَمْ
يَكُنْ
لَهَا
وَلَدٌۜ
فَاِنْ
كَانَتَا
اثْنَتَيْنِ
فَلَهُمَا
الثُّلُثَانِ
مِمَّا
تَرَكَۜ
وَاِنْ
كَانُٓوا
اِخْوَةً
رِجَالاً
وَنِسَٓاءً
فَلِلذَّكَرِ
مِثْلُ
حَظِّ
الْاُنْثَيَيْنِۜ
يُبَيِّنُ
اللّٰهُ
لَكُمْ
اَنْ
تَضِلُّواۜ
وَاللّٰهُ
بِكُلِّ
شَيْءٍ
عَل۪يمٌ
١٧٦
Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
يَٓا
اَيُّهَا
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُٓوا
اِذَا
قُمْتُمْ
اِلَى
الصَّلٰوةِ
فَاغْسِلُوا
وُجُوهَكُمْ
وَاَيْدِيَكُمْ
اِلَى
الْمَرَافِقِ
وَامْسَحُوا
بِرُؤُ۫سِكُمْ
وَاَرْجُلَكُمْ
اِلَى
الْكَعْبَيْنِۜ
وَاِنْ
كُنْتُمْ
جُنُباً
فَاطَّهَّرُواۜ
وَاِنْ
كُنْتُمْ
مَرْضٰٓى
اَوْ
عَلٰى
سَفَرٍ
اَوْ
جَٓاءَ
اَحَدٌ
مِنْكُمْ
مِنَ
الْغَٓائِطِ
اَوْ
لٰمَسْتُمُ
النِّسَٓاءَ
فَلَمْ
تَجِدُوا
مَٓاءً
فَتَيَمَّمُوا
صَع۪يداً
طَيِّباً
فَامْسَحُوا
بِوُجُوهِكُمْ
وَاَيْد۪يكُمْ
مِنْهُۜ
مَا
يُر۪يدُ
اللّٰهُ
لِيَجْعَلَ
عَلَيْكُمْ
مِنْ
حَرَجٍ
وَلٰكِنْ
يُر۪يدُ
لِيُطَهِّرَكُمْ
وَلِيُتِمَّ
نِعْمَتَهُ
عَلَيْكُمْ
لَعَلَّكُمْ
تَشْكُرُونَ
٦
Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.
وَقَالُوا
مَا
ف۪ي
بُطُونِ
هٰذِهِ
الْاَنْعَامِ
خَالِصَةٌ
لِذُكُورِنَا
وَمُحَرَّمٌ
عَلٰٓى
اَزْوَاجِنَاۚ
وَاِنْ
يَكُنْ
مَيْتَةً
فَهُمْ
ف۪يهِ
شُرَكَٓاءُۜ
سَيَجْز۪يهِمْ
وَصْفَهُمْۜ
اِنَّهُ
حَك۪يمٌ
عَل۪يمٌ
١٣٩
Bir de dediler ki: “Şu hayvanların karınlarındaki yavrular (canlı olursa) sırf erkeklerimize aittir. Karılarımıza ise haramdır.” Eğer ölü olursa, o vakit onda hepsi ortaktırlar. Allah, onların bu tür nitelemelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
اِنَّكُمْ
لَتَأْتُونَ
الرِّجَالَ
شَهْوَةً
مِنْ
دُونِ
النِّسَٓاءِۜ
بَلْ
اَنْتُمْ
قَوْمٌ
مُسْرِفُونَ
٨١
“Hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz.”
وَاِذَا
بُشِّرَ
اَحَدُهُمْ
بِالْاُنْثٰى
ظَلَّ
وَجْهُهُ
مُسْوَداًّ
وَهُوَ
كَظ۪يمٌۚ
٥٨
يَتَوَارٰى
مِنَ
الْقَوْمِ
مِنْ
سُٓوءِ
مَا
بُشِّرَ
بِه۪ۜ
اَيُمْسِكُهُ
عَلٰى
هُونٍ
اَمْ
يَدُسُّهُ
فِي
التُّرَابِۜ
اَلَا
سَٓاءَ
مَا
يَحْكُمُونَ
٥٩
Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir! Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar!
وَقُلْ
لِلْمُؤْمِنَاتِ
يَغْضُضْنَ
مِنْ
اَبْصَارِهِنَّ
وَيَحْفَظْنَ
فُرُوجَهُنَّ
وَلَا يُبْد۪ينَ
ز۪ينَتَهُنَّ
اِلَّا
مَا
ظَهَرَ
مِنْهَا
وَلْيَضْرِبْنَ
بِخُمُرِهِنَّ
عَلٰى
جُيُوبِهِنَّۖ
وَلَا
يُبْد۪ينَ
ز۪ينَتَهُنَّ
اِلَّا
لِبُعُولَتِهِنَّ
اَوْ
اٰبَٓائِهِنَّ
اَوْ
اٰبَٓاءِ
بُعُولَتِهِنَّ
اَوْ
اَبْنَٓائِهِنَّ
اَوْ
اَبْنَٓاءِ
بُعُولَتِهِنَّ
اَوْ
اِخْوَانِهِنَّ
اَوْ
بَن۪ٓي
اِخْوَانِهِنَّ
اَوْ
بَن۪ٓي
اَخَوَاتِهِنَّ
اَوْ
نِسَٓائِهِنَّ
اَوْ
مَا
مَلَكَتْ
اَيْمَانُهُنَّ
اَوِ
التَّابِع۪ينَ
غَيْرِ
اُو۬لِي
الْاِرْبَةِ
مِنَ
الرِّجَالِ
اَوِ
الطِّفْلِ
الَّذ۪ينَ
لَمْ
يَظْهَرُوا
عَلٰى
عَوْرَاتِ
النِّسَٓاءِۖ
وَلَا
يَضْرِبْنَ
بِاَرْجُلِهِنَّ
لِيُعْلَمَ
مَا
يُخْف۪ينَ
مِنْ
ز۪ينَتِهِنَّۜ
وَتُوبُٓوا
اِلَى
اللّٰهِ
جَم۪يعاً
اَيُّهَ
الْمُؤْمِنُونَ
لَعَلَّكُمْ
تُفْلِحُونَ
٣١
Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!
وَالْقَوَاعِدُ
مِنَ
النِّسَٓاءِ
الّٰت۪ي
لَا
يَرْجُونَ
نِكَاحاً
فَلَيْسَ
عَلَيْهِنَّ
جُنَاحٌ
اَنْ
يَضَعْنَ
ثِيَابَهُنَّ
غَيْرَ
مُتَبَرِّجَاتٍ
بِز۪ينَةٍۜ
وَاَنْ
يَسْتَعْفِفْنَ
خَيْرٌ
لَهُنَّۜ
وَاللّٰهُ
سَم۪يعٌ
عَل۪يمٌ
٦٠
Artık evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan kesilmiş yaşlı kadınların zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir günah yoktur. Ama yine sakınmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
اَئِنَّكُمْ
لَتَأْتُونَ
الرِّجَالَ
شَهْوَةً
مِنْ
دُونِ
النِّسَٓاءِۜ
بَلْ
اَنْتُمْ
قَوْمٌ
تَجْهَلُونَ
٥٥
“Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir toplumsunuz.”
لَا
جُنَاحَ
عَلَيْهِنَّ
ف۪ٓي
اٰبَٓائِهِنَّ
وَلَٓا
اَبْنَٓائِهِنَّ
وَلَٓا
اِخْوَانِهِنَّ
وَلَٓا
اَبْنَٓاءِ
اِخْوَانِهِنَّ
وَلَٓا
اَبْنَٓاءِ
اَخَوَاتِهِنَّ
وَلَا
نِسَٓائِهِنَّ
وَلَا
مَا
مَلَكَتْ
اَيْمَانُهُنَّۚ
وَاتَّق۪ينَ
اللّٰهَۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
كَانَ
عَلٰى
كُلِّ
شَيْءٍ
شَه۪يداً
٥٥
Peygamberin hanımlarına, babalarından, oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, mü’min kadınlardan ve sahip oldukları cariyelerden ötürü bir günah yoktur. Ey Peygamber hanımları! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla şahittir.
وَاِذَا
بُشِّرَ
اَحَدُهُمْ
بِمَا
ضَرَبَ
لِلرَّحْمٰنِ
مَثَلاً
ظَلَّ
وَجْهُهُ
مُسْوَداًّ
وَهُوَ
كَظ۪يمٌ
١٧
Onlardan biri, Rahmân’a örnek kıldığı (isnad ettiği kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman, öfkesinden yüzü simsiyah kesilir.
اَسْكِنُوهُنَّ
مِنْ
حَيْثُ
سَكَنْتُمْ
مِنْ
وُجْدِكُمْ
وَلَا
تُضَٓارُّوهُنَّ
لِتُضَيِّقُوا
عَلَيْهِنَّۜ
وَاِنْ
كُنَّ
اُو۬لَاتِ
حَمْلٍ
فَاَنْفِقُوا
عَلَيْهِنَّ
حَتّٰى
يَضَعْنَ
حَمْلَهُنَّۚ
فَاِنْ
اَرْضَعْنَ
لَكُمْ
فَاٰتُوهُنَّ
اُجُورَهُنَّۚ
وَأْتَمِرُوا
بَيْنَكُمْ
بِمَعْرُوفٍۚ
وَاِنْ
تَعَاسَرْتُمْ
فَسَتُرْضِعُ
لَهُٓ
اُخْرٰىۜ
٦
Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız, çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir.
وَاِذَا
الْمَوْءُ۫دَةُ
سُئِلَتْۙ
٨
بِاَيِّ
ذَنْبٍ
قُتِلَتْۚ
٩
8,9. Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman,