وَاِذْ
اَخَذْنَا
م۪يثَاقَ
بَن۪ٓي
اِسْرَٓائ۪لَ
لَا
تَعْبُدُونَ
اِلَّا
اللّٰهَ
وَبِالْوَالِدَيْنِ
اِحْسَاناً
وَذِي
الْقُرْبٰى
وَالْيَتَامٰى
وَالْمَسَاك۪ينِ
وَقُولُوا
لِلنَّاسِ
حُسْناً
وَاَق۪يمُوا
الصَّلٰوةَ
وَاٰتُوا
الزَّكٰوةَۜ
ثُمَّ
تَوَلَّيْتُمْ
اِلَّا
قَل۪يلاً
مِنْكُمْ
وَاَنْتُمْ
مُعْرِضُونَ
٨٣
Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz.
كُتِبَ
عَلَيْكُمْ
اِذَا
حَضَرَ
اَحَدَكُمُ
الْمَوْتُ
اِنْ
تَرَكَ
خَيْراًۚ
اَلْوَصِيَّةُ
لِلْوَالِدَيْنِ
وَالْاَقْرَب۪ينَ
بِالْمَعْرُوفِۚ
حَقاًّ
عَلَى
الْمُتَّق۪ينَۜ
١٨٠
Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı.
يَسْـَٔلُونَكَ
مَاذَا
يُنْفِقُونَۜ
قُلْ
مَٓا
اَنْفَقْتُمْ
مِنْ
خَيْرٍ
فَلِلْوَالِدَيْنِ
وَالْاَقْرَب۪ينَ
وَالْيَتَامٰى
وَالْمَسَاك۪ينِ
وَابْنِ
السَّب۪يلِۜ
وَمَا
تَفْعَلُوا
مِنْ
خَيْرٍ
فَاِنَّ
اللّٰهَ
بِه۪
عَل۪يمٌ
٢١٥
Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.”
وَاعْبُدُوا
اللّٰهَ
وَلَا
تُشْرِكُوا
بِه۪
شَيْـٔاً
وَبِالْوَالِدَيْنِ
اِحْسَاناً
وَبِذِي
الْقُرْبٰى
وَالْيَتَامٰى
وَالْمَسَاك۪ينِ
وَالْجَارِ
ذِي
الْقُرْبٰى
وَالْجَارِ
الْجُنُبِ
وَالصَّاحِبِ
بِالْجَنْبِ
وَابْنِ
السَّب۪يلِۙ
وَمَا
مَلَكَتْ
اَيْمَانُكُمْۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
لَا
يُحِبُّ
مَنْ
كَانَ
مُخْتَالاً
فَخُوراًۙ
٣٦
Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.
قُلْ
تَعَالَوْا
اَتْلُ
مَا
حَرَّمَ
رَبُّكُمْ
عَلَيْكُمْ
اَلَّا
تُشْرِكُوا
بِه۪
شَيْـٔاًۜ
وَبِالْوَالِدَيْنِ
اِحْسَاناًۚ
وَلَا
تَقْتُلُٓوا
اَوْلَادَكُمْ
مِنْ
اِمْلَاقٍۜ
نَحْنُ
نَرْزُقُكُمْ
وَاِيَّاهُمْۚ
وَلَا
تَقْرَبُوا
الْفَوَاحِشَ
مَا
ظَهَرَ
مِنْهَا
وَمَا
بَطَنَۚ
وَلَا
تَقْتُلُوا
النَّفْسَ
الَّت۪ي
حَرَّمَ
اللّٰهُ
اِلَّا
بِالْحَقِّۜ
ذٰلِكُمْ
وَصّٰيكُمْ
بِه۪
لَعَلَّكُمْ
تَعْقِلُونَ
١٥١
(Ey Muhammed!) De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.”
اَفَمَنْ
يَعْلَمُ
اَنَّـمَٓا
اُنْزِلَ
اِلَيْكَ
مِنْ
رَبِّكَ
الْحَقُّ
كَمَنْ
هُوَ
اَعْمٰىۜ
اِنَّمَا
يَتَذَكَّرُ
اُو۬لُوا
الْاَلْبَابِۙ
١٩
اَلَّذ۪ينَ
يُوفُونَ
بِعَهْدِ
اللّٰهِ
وَلَا
يَنْقُضُونَ
الْم۪يثَاقَۙ
٢٠
وَالَّذ۪ينَ
يَصِلُونَ
مَٓا
اَمَرَ
اللّٰهُ
بِه۪ٓ
اَنْ
يُوصَلَ
وَيَخْشَوْنَ
رَبَّهُمْ
وَيَخَافُونَ
سُٓوءَ
الْحِسَابِۜ
٢١
Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, (onu bilemeyen) kör gibi olur mu? (Bunu) ancak akıl sahipleri anlar. Onlar, Allah’a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi bozmayanlardır. Onlar, Allah’ın riâyet edilmesini emrettiği haklara riâyet eden, Rablerine saygı besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır.
وَالَّذ۪ينَ
يَنْقُضُونَ
عَهْدَ
اللّٰهِ
مِنْ
بَعْدِ
م۪يثَاقِه۪
وَيَقْطَعُونَ
مَٓا
اَمَرَ
اللّٰهُ
بِه۪ٓ
اَنْ
يُوصَلَ
وَيُفْسِدُونَ
فِي
الْاَرْضِۙ
اُو۬لٰٓئِكَ
لَهُمُ
اللَّعْنَةُ
وَلَهُمْ
سُٓوءُ
الدَّارِ
٢٥
Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır.
وَقَضٰى
رَبُّكَ
اَلَّا
تَعْبُدُٓوا
اِلَّٓا
اِيَّاهُ
وَبِالْوَالِدَيْنِ
اِحْسَاناًۜ
اِمَّا
يَبْلُغَنَّ
عِنْدَكَ
الْكِبَرَ
اَحَدُهُمَٓا
اَوْ
كِلَاهُمَا
فَلَا
تَقُلْ
لَهُمَٓا
اُفٍّ
وَلَا
تَنْهَرْهُمَا
وَقُلْ
لَهُمَا
قَوْلاً
كَر۪يماً
٢٣
وَاخْفِضْ
لَهُمَا
جَنَاحَ
الذُّلِّ
مِنَ
الرَّحْمَةِ
وَقُلْ
رَبِّ
ارْحَمْهُمَا
كَمَا
رَبَّيَان۪ي
صَغ۪يراًۜ
٢٤
رَبُّكُمْ
اَعْلَمُ
بِمَا
ف۪ي
نُفُوسِكُمْۜ
اِنْ
تَكُونُوا
صَالِح۪ينَ
فَاِنَّهُ
كَانَ
لِلْاَوَّاب۪ينَ
غَفُوراً
٢٥
Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” Rabbiniz, içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır.
وَوَصَّيْنَا
الْاِنْسَانَ
بِوَالِدَيْهِ
حُسْناًۜ
وَاِنْ
جَاهَدَاكَ
لِتُشْرِكَ
ب۪ي
مَا
لَيْسَ
لَكَ
بِه۪
عِلْمٌ
فَلَا
تُطِعْهُمَاۜ
اِلَيَّ
مَرْجِعُكُمْ
فَاُنَبِّئُكُمْ
بِمَا
كُنْتُمْ
تَعْمَلُونَ
٨
Biz, insana, ana-babasına iyilik etmesini emrettik. Şâyet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim.
وَوَصَّيْنَا
الْاِنْسَانَ
بِوَالِدَيْهِۚ
حَمَلَتْهُ
اُمُّهُ
وَهْناً
عَلٰى
وَهْنٍ
وَفِصَالُهُ
ف۪ي
عَامَيْنِ
اَنِ
اشْكُرْ
ل۪ي
وَلِوَالِدَيْكَۜ
اِلَيَّ
الْمَص۪يرُ
١٤
وَاِنْ
جَاهَدَاكَ
عَلٰٓى
اَنْ
تُشْرِكَ
ب۪ي
مَا
لَيْسَ
لَكَ
بِه۪
عِلْمٌ
فَلَا
تُطِعْهُمَا
وَصَاحِبْهُمَا
فِي
الدُّنْيَا
مَعْرُوفاًۘ
وَاتَّبِعْ
سَب۪يلَ
مَنْ
اَنَابَ
اِلَيَّۚ
ثُمَّ
اِلَيَّ
مَرْجِعُكُمْ
فَاُنَبِّئُكُمْ
بِمَا
كُنْتُمْ
تَعْمَلُونَ
١٥
İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: “Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.” “Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.”
وَوَصَّيْنَا
الْاِنْسَانَ
بِوَالِدَيْهِ
اِحْسَاناًۜ
حَمَلَتْهُ
اُمُّهُ
كُرْهاً
وَوَضَعَتْهُ
كُرْهاًۜ
وَحَمْلُهُ
وَفِصَالُهُ
ثَلٰثُونَ
شَهْراًۜ
حَتّٰٓى
اِذَا
بَلَغَ
اَشُدَّهُ
وَبَلَغَ
اَرْبَع۪ينَ
سَنَةًۙ
قَالَ
رَبِّ
اَوْزِعْن۪ٓي
اَنْ
اَشْكُرَ
نِعْمَتَكَ
الَّت۪ٓي
اَنْعَمْتَ
عَلَيَّ
وَعَلٰى
وَالِدَيَّ
وَاَنْ
اَعْمَلَ
صَالِحاً
تَرْضٰيهُ
وَاَصْلِحْ
ل۪ي
ف۪ي
ذُرِّيَّت۪يۚ
اِنّ۪ي
تُبْتُ
اِلَيْكَ
وَاِنّ۪ي
مِنَ
الْمُسْلِم۪ينَ
١٥
Biz, insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: “Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.”
فَهَلْ
عَسَيْتُمْ
اِنْ
تَوَلَّيْتُمْ
اَنْ
تُفْسِدُوا
فِي
الْاَرْضِ
وَتُقَطِّعُٓوا
اَرْحَامَكُمْ
٢٢
اُو۬لٰٓئِكَ
الَّذ۪ينَ
لَعَنَهُمُ
اللّٰهُ
فَاَصَمَّهُمْ
وَاَعْمٰٓى
اَبْصَارَهُمْ
٢٣
Demek, yüz çevirdiğinizde yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve akrabalık bağlarını koparacaksınız, öyle mi? İşte bunlar, Allah’ın lânetleyip, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir.