وَظَلَّلْنَا
عَلَيْكُمُ
الْغَمَامَ
وَاَنْزَلْنَا
عَلَيْكُمُ
الْمَنَّ
وَالسَّلْوٰىۜ
كُلُوا
مِنْ
طَيِّبَاتِ
مَا
رَزَقْنَاكُمْۜ
وَمَا
ظَلَمُونَا
وَلٰكِنْ
كَانُٓوا
اَنْفُسَهُمْ
يَظْلِمُونَ
٥٧
Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin” (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı.
يَٓا
اَيُّهَا
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا
كُلُوا
مِنْ
طَيِّبَاتِ
مَا
رَزَقْنَاكُمْ
وَاشْكُرُوا
لِلّٰهِ
اِنْ
كُنْتُمْ
اِيَّاهُ
تَعْبُدُونَ
١٧٢
Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin.
زُيِّنَ
لِلَّذ۪ينَ
كَفَرُوا
الْحَيٰوةُ
الدُّنْيَا
وَيَسْخَرُونَ
مِنَ
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُواۢ
وَالَّذ۪ينَ
اتَّقَوْا
فَوْقَهُمْ
يَوْمَ
الْقِيٰمَةِۜ
وَاللّٰهُ
يَرْزُقُ
مَنْ
يَشَٓاءُ
بِغَيْرِ
حِسَابٍ
٢١٢
İnkâr edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.
يَٓا
اَيُّهَا
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُٓوا
اَنْفِقُوا
مِمَّا
رَزَقْنَاكُمْ
مِنْ
قَبْلِ
اَنْ
يَأْتِيَ
يَوْمٌ
لَا
بَيْعٌ
ف۪يهِ
وَلَا
خُلَّةٌ
وَلَا شَفَاعَةٌۜ
وَالْكَافِرُونَ
هُمُ
الظَّالِمُونَ
٢٥٤
Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir.
تُولِجُ
الَّيْلَ
فِي
النَّهَارِ
وَتُولِجُ
النَّهَارَ
فِي
الَّيْلِۘ
وَتُخْرِجُ
الْحَيَّ
مِنَ
الْمَيِّتِ
وَتُخْرِجُ
الْمَيِّتَ
مِنَ
الْحَيِّۘ
وَتَرْزُقُ
مَنْ
تَشَٓاءُ
بِغَيْرِ
حِسَابٍ
٢٧
“Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.”
فَتَقَبَّلَهَا
رَبُّهَا
بِقَبُولٍ
حَسَنٍ
وَاَنْبَتَهَا
نَبَاتاً
حَسَناًۙ
وَكَفَّلَهَا
زَكَرِيَّاۜ
كُلَّمَا
دَخَلَ
عَلَيْهَا
زَكَرِيَّا
الْمِحْرَابَۙ
وَجَدَ
عِنْدَهَا
رِزْقاًۚ
قَالَ
يَا
مَرْيَمُ
اَنّٰى
لَكِ
هٰذَاۜ
قَالَتْ
هُوَ
مِنْ
عِنْدِ
اللّٰهِۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
يَرْزُقُ
مَنْ
يَشَٓاءُ
بِغَيْرِ
حِسَابٍ
٣٧
Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.
وَكُلُوا
مِمَّا
رَزَقَكُمُ
اللّٰهُ
حَلَالاً
طَيِّباًۖ
وَاتَّقُوا
اللّٰهَ
الَّـذ۪ٓي
اَنْتُمْ
بِه۪
مُؤْمِنُونَ
٨٨
Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah’a karşı gelmekten sakının.
قَالَ
ع۪يسَى
ابْنُ
مَرْيَمَ
اللّٰهُمَّ
رَبَّنَٓا
اَنْزِلْ
عَلَيْنَا
مَٓائِدَةً
مِنَ
السَّمَٓاءِ
تَكُونُ
لَنَا
ع۪يداً
لِاَوَّلِنَا
وَاٰخِرِنَا
وَاٰيَةً
مِنْكَۚ
وَارْزُقْنَا
وَاَنْتَ
خَيْرُ
الرَّازِق۪ينَ
١١٤
Meryem oğlu İsa, “Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize (zamanımızdaki dindaşlarımıza) ve sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın” dedi.
وَمِنَ
الْاَنْعَامِ
حَمُولَةً
وَفَرْشاًۜ
كُلُوا
مِمَّا
رَزَقَكُمُ
اللّٰهُ
وَلَا تَتَّبِعُوا
خُطُوَاتِ
الشَّيْطَانِۜ
اِنَّهُ
لَكُمْ
عَدُوٌّ
مُب۪ينٌۙ
١٤٢
Yine O, hayvanlardan da irili ufaklı var edendir. Allah’ın size rızık olarak verdiğinden yiyin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.
قُلْ
تَعَالَوْا
اَتْلُ
مَا
حَرَّمَ
رَبُّكُمْ
عَلَيْكُمْ
اَلَّا
تُشْرِكُوا
بِه۪
شَيْـٔاًۜ
وَبِالْوَالِدَيْنِ
اِحْسَاناًۚ
وَلَا
تَقْتُلُٓوا
اَوْلَادَكُمْ
مِنْ
اِمْلَاقٍۜ
نَحْنُ
نَرْزُقُكُمْ
وَاِيَّاهُمْۚ
وَلَا
تَقْرَبُوا
الْفَوَاحِشَ
مَا
ظَهَرَ
مِنْهَا
وَمَا
بَطَنَۚ
وَلَا
تَقْتُلُوا
النَّفْسَ
الَّت۪ي
حَرَّمَ
اللّٰهُ
اِلَّا
بِالْحَقِّۜ
ذٰلِكُمْ
وَصّٰيكُمْ
بِه۪
لَعَلَّكُمْ
تَعْقِلُونَ
١٥١
(Ey Muhammed!) De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.”
وَقَطَّعْنَاهُمُ
اثْنَتَيْ
عَشْرَةَ
اَسْبَاطاً
اُمَماًۜ
وَاَوْحَيْنَٓا
اِلٰى
مُوسٰٓى
اِذِ
اسْتَسْقٰيهُ
قَوْمُهُٓ
اَنِ
اضْرِبْ
بِعَصَاكَ
الْحَجَرَۚ
فَانْبَجَسَتْ
مِنْهُ
اثْنَتَا
عَشْرَةَ
عَيْناًۜ
قَدْ
عَلِمَ
كُلُّ
اُنَاسٍ
مَشْرَبَهُمْۜ
وَظَلَّلْنَا
عَلَيْهِمُ
الْغَمَامَ
وَاَنْزَلْنَا
عَلَيْهِمُ
الْمَنَّ
وَالسَّلْوٰىۜ
كُلُوا
مِنْ
طَيِّبَاتِ
مَا
رَزَقْنَاكُمْۜ
وَمَا
ظَلَمُونَا
وَلٰكِنْ
كَانُٓوا
اَنْفُسَهُمْ
يَظْلِمُونَ
١٦٠
Biz onları on iki kabile hâlinde topluluklara ayırdık. (Tîh sahrasında susuzluktan sıkılan) kavmi Mûsâ’dan su istediğinde biz ona, “Asânı taşa vur” diye vahyettik. (Vurunca) taştan on iki pınar fışkırdı. Herkes (kendi) su içeceği yeri bildi. Üzerlerine bulutu da gölgelik yaptık ve onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. “Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve temiz olanlarından yiyin” (dedik). Onlar bize zulmetmediler, fakat kendi nefislerine zulmediyorlardı.
قُلْ
مَنْ
يَرْزُقُكُمْ
مِنَ
السَّمَٓاءِ
وَالْاَرْضِ
اَمَّنْ
يَمْلِكُ
السَّمْعَ
وَالْاَبْصَارَ
وَمَنْ
يُخْرِجُ
الْحَيَّ
مِنَ
الْمَيِّتِ
وَيُخْرِجُ
الْمَيِّتَ
مِنَ
الْحَيِّ
وَمَنْ
يُدَبِّرُ
الْاَمْرَۜ
فَسَيَقُولُونَ
اللّٰهُۚ
فَقُلْ
اَفَلَا
تَتَّقُونَ
٣١
De ki: “Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya da işitme ve görme yetisi üzerinde kim mutlak hâkimdir? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? İşleri kim yürütüyor?” “Allah” diyecekler. De ki: “O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakınmayacak mısınız?”
قُلْ
اَرَاَيْتُمْ
مَٓا
اَنْزَلَ
اللّٰهُ
لَكُمْ
مِنْ
رِزْقٍ
فَجَعَلْتُمْ
مِنْهُ
حَرَاماً
وَحَلَالاًۜ
قُلْ
آٰللّٰهُ
اَذِنَ
لَكُمْ
اَمْ
عَلَى
اللّٰهِ
تَفْتَرُونَ
٥٩
De ki: “Allah’ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helâl, bir kısmını haram kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?” De ki: “Bunun için Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”
وَمَا
مِنْ
دَٓابَّةٍ
فِي
الْاَرْضِ
اِلَّا
عَلَى
اللّٰهِ
رِزْقُهَا
وَيَعْلَمُ
مُسْتَقَرَّهَا
وَمُسْتَوْدَعَهَاۜ
كُلٌّ
ف۪ي
كِتَابٍ
مُب۪ينٍ
٦
Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır.
قَالَ
يَا
قَوْمِ
اَرَاَيْتُمْ
اِنْ
كُنْتُ
عَلٰى
بَيِّنَةٍ
مِنْ
رَبّ۪ي
وَرَزَقَن۪ي
مِنْهُ
رِزْقاً
حَسَناًۜ
وَمَٓا
اُر۪يدُ
اَنْ
اُخَالِفَكُمْ
اِلٰى
مَٓا
اَنْهٰيكُمْ
عَنْهُۜ
اِنْ
اُر۪يدُ
اِلَّا
الْاِصْلَاحَ
مَا
اسْتَطَعْتُۜ
وَمَا
تَوْف۪يق۪ٓي
اِلَّا
بِاللّٰهِۜ
عَلَيْهِ
تَوَكَّلْتُ
وَاِلَيْهِ
اُن۪يبُ
٨٨
Şu’ayb, şöyle dedi: “Ey kavmim! Söyleyin bakayım, ya ben Rabbimden gelen açık bir delil üzere isem ve katından bana güzel bir rızık vermişse!. Ben size yasakladığımı kendim yapmak istemiyorum. Ben sadece gücüm yettiğince (sizi) düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah’ın yardımı iledir. Ben sadece O’na tevekkül ettim ve sadece O’na yöneliyorum.”
اَللّٰهُ
يَبْسُطُ
الرِّزْقَ
لِمَنْ
يَشَٓاءُ
وَيَقْدِرُۜ
وَفَرِحُوا
بِالْحَيٰوةِ
الدُّنْيَاۜ
وَمَا
الْحَيٰوةُ
الدُّنْيَا
فِي
الْاٰخِرَةِ
اِلَّا
مَتَاعٌ۟
٢٦
Allah, rızkı dilediğine bol verir, (dilediğine de) kısar. Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir.
وَجَعَلْنَا
لَكُمْ
ف۪يهَا
مَعَايِشَ
وَمَنْ
لَسْتُمْ
لَهُ
بِرَازِق۪ينَ
٢٠
Orada hem sizin için, hem de sizin rızık vermediğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik.
وَاللّٰهُ
فَضَّلَ
بَعْضَكُمْ
عَلٰى
بَعْضٍ
فِي
الرِّزْقِۚ
فَمَا
الَّذ۪ينَ
فُضِّلُوا
بِرَٓادّ۪ي
رِزْقِهِمْ
عَلٰى
مَا
مَلَكَتْ
اَيْمَانُهُمْ
فَهُمْ
ف۪يهِ
سَوَٓاءٌۜ
اَفَبِنِعْمَةِ
اللّٰهِ
يَجْحَدُونَ
٧١
وَاللّٰهُ
جَعَلَ
لَكُمْ
مِنْ
اَنْفُسِكُمْ
اَزْوَاجاً
وَجَعَلَ
لَكُمْ
مِنْ
اَزْوَاجِكُمْ
بَن۪ينَ
وَحَفَدَةً
وَرَزَقَكُمْ
مِنَ
الطَّيِّبَاتِۜ
اَفَبِالْبَاطِلِ
يُؤْمِنُونَ
وَبِنِعْمَتِ
اللّٰهِ
هُمْ
يَكْفُرُونَۙ
٧٢
Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altındakilere vermezler ki rızıkta hep eşit olsunlar. Şimdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar? Allah, size kendi cinsinizden eşler var etti. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar verdi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı. Öyleyken onlar batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
فَكُلُوا
مِمَّا
رَزَقَكُمُ
اللّٰهُ
حَلَالاً
طَيِّباًۖ
وَاشْكُرُوا
نِعْمَتَ
اللّٰهِ
اِنْ
كُنْتُمْ
اِيَّاهُ
تَعْبُدُونَ
١١٤
Artık Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Eğer yalnız O’na ibadet ediyorsanız, Allah’ın nimetine şükredin.
اِنَّ
رَبَّكَ
يَبْسُطُ
الرِّزْقَ
لِمَنْ
يَشَٓاءُ
وَيَقْدِرُۜ
اِنَّهُ
كَانَ
بِعِبَادِه۪
خَب۪يراً
بَص۪يراً۟
٣٠
وَلَا
تَقْتُلُٓوا
اَوْلَادَكُمْ
خَشْيَةَ
اِمْلَاقٍۜ
نَحْنُ
نَرْزُقُهُمْ
وَاِيَّاكُمْۜ
اِنَّ
قَتْلَهُمْ
كَانَ
خِطْـٔاً
كَب۪يراً
٣١
Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir. Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.
وَلَقَدْ
كَرَّمْنَا
بَن۪ٓي
اٰدَمَ
وَحَمَلْنَاهُمْ
فِي
الْبَرِّ
وَالْبَحْرِ
وَرَزَقْنَاهُمْ
مِنَ
الطَّيِّبَاتِ
وَفَضَّلْنَاهُمْ
عَلٰى
كَث۪يرٍ
مِمَّنْ
خَلَقْنَا
تَفْض۪يلاً۟
٧٠
Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.
وَلَا
تَمُدَّنَّ
عَيْنَيْكَ
اِلٰى
مَا
مَتَّعْنَا
بِه۪ٓ
اَزْوَاجاً
مِنْهُمْ
زَهْرَةَ
الْحَيٰوةِ
الدُّنْيَا
لِنَفْتِنَهُمْ
ف۪يهِۜ
وَرِزْقُ
رَبِّكَ
خَيْرٌ
وَاَبْقٰى
١٣١
وَأْمُرْ
اَهْلَكَ
بِالصَّلٰوةِ
وَاصْطَبِرْ
عَلَيْهَاۜ
لَا
نَسْـَٔلُكَ
رِزْقاًۜ
نَحْنُ
نَرْزُقُكَۜ
وَالْعَاقِبَةُ
لِلتَّقْوٰى
١٣٢
Onlardan bazı kesimlere, kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz şeylere gözünü dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınmanındır.
لِيَجْزِيَهُمُ
اللّٰهُ
اَحْسَنَ
مَا
عَمِلُوا
وَيَز۪يدَهُمْ
مِنْ
فَضْلِه۪ۜ
وَاللّٰهُ
يَرْزُقُ
مَنْ
يَشَٓاءُ
بِغَيْرِ
حِسَابٍ
٣٨
(Bütün bunları) Allah, kendilerini yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandırsın ve lütfundan onlara daha da fazlasını versin diye (yaparlar). Allah, dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır.
اَمَّنْ
يَبْدَؤُا
الْخَلْقَ
ثُمَّ
يُع۪يدُهُ
وَمَنْ
يَرْزُقُكُمْ
مِنَ
السَّمَٓاءِ
وَالْاَرْضِۜ
ءَاِلٰهٌ
مَعَ
اللّٰهِۜ
قُلْ
هَاتُوا
بُرْهَانَكُمْ
اِنْ
كُنْتُمْ
صَادِق۪ينَ
٦٤
Yoksa, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? De ki, “Eğer doğru söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin.”
وَقَالُٓوا
اِنْ
نَتَّبِـعِ
الْهُدٰى
مَعَكَ
نُتَخَطَّفْ
مِنْ
اَرْضِنَاۜ
اَوَلَمْ
نُمَكِّنْ
لَهُمْ
حَرَماً
اٰمِناً
يُجْبٰٓى
اِلَيْهِ
ثَمَرَاتُ
كُلِّ
شَيْءٍ
رِزْقاً
مِنْ
لَدُنَّا
وَلٰكِنَّ
اَكْثَرَهُمْ
لَا
يَعْلَمُونَ
٥٧
Onlar, “Sizinle beraber doğru yolu tutarsak, kendi yurdumuzdan koparılıp çıkarılırız” dediler. Biz onları tarafımızdan bir rızık olarak, her türlü meyve ve mahsullerin kendisinde toplandığı, saygın ve güvenlikli bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
وَاَصْبَحَ
الَّذ۪ينَ
تَمَنَّوْا
مَكَانَهُ
بِالْاَمْسِ
يَقُولُونَ
وَيْكَاَنَّ
اللّٰهَ
يَبْسُطُ
الرِّزْقَ
لِمَنْ
يَشَٓاءُ
مِنْ
عِبَادِه۪
وَيَقْدِرُۚ
لَوْلَٓا
اَنْ
مَنَّ
اللّٰهُ
عَلَيْنَا
لَخَسَفَ
بِنَاۜ
وَيْكَاَنَّهُ
لَا
يُفْلِحُ
الْكَافِرُونَ۟
٨٢
Daha dün onun yerinde olmayı arzu edenler, “Vay! Demek ki Allah, kullarından dilediği kimselere rızkı bol verir ve (dilediğine) kısarmış. Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki kâfirler iflah olmayacak” demeye başladılar.
اِنَّمَا
تَعْبُدُونَ
مِنْ
دُونِ
اللّٰهِ
اَوْثَاناً
وَتَخْلُقُونَ
اِفْكاًۜ
اِنَّ
الَّذ۪ينَ
تَعْبُدُونَ
مِنْ
دُونِ
اللّٰهِ
لَا
يَمْلِكُونَ
لَكُمْ
رِزْقاً
فَابْتَغُوا
عِنْدَ
اللّٰهِ
الرِّزْقَ
وَاعْبُدُوهُ
وَاشْكُرُوا
لَهُۜ
اِلَيْهِ
تُرْجَعُونَ
١٧
“Siz, Allah’ı bırakarak ancak putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Allah’ı bırakarak taptıklarınızın size hiçbir rızık vermeye güçleri yetmez. Öyle ise rızkı Allah’ın katında arayın. O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.”
وَكَاَيِّنْ
مِنْ
دَٓابَّةٍ
لَا
تَحْمِلُ
رِزْقَهَاۗ
اَللّٰهُ
يَرْزُقُهَا
وَاِيَّاكُمْۘ
وَهُوَ
السَّم۪يعُ
الْعَل۪يمُ
٦٠
Nice canlılar vardır ki, rızıklarını taşımazlar (yiyecek biriktirmezler). Onları da sizi de Allah rızıklandırır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
اَللّٰهُ
يَبْسُطُ
الرِّزْقَ
لِمَنْ
يَشَٓاءُ
مِنْ
عِبَادِه۪
وَيَقْدِرُ
لَهُۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
بِكُلِّ
شَيْءٍ
عَل۪يمٌ
٦٢
Allah, kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
اَوَلَمْ
يَرَوْا
اَنَّ
اللّٰهَ
يَبْسُطُ
الرِّزْقَ
لِمَنْ
يَشَٓاءُ
وَيَقْدِرُۜ
اِنَّ
ف۪ي
ذٰلِكَ
لَاٰيَاتٍ
لِقَوْمٍ
يُؤْمِنُونَ
٣٧
Allah’ın, rızkı dilediğine bol verdiğini ve (dilediğine) kıstığını görmediler mi? Bunda inanan bir toplum için elbette ibretler vardır.
اَللّٰهُ
الَّذ۪ي
خَلَقَكُمْ
ثُمَّ
رَزَقَكُمْ
ثُمَّ
يُم۪يتُكُمْ
ثُمَّ
يُحْي۪يكُمْۜ
هَلْ
مِنْ
شُرَكَٓائِكُمْ
مَنْ
يَفْعَلُ
مِنْ
ذٰلِكُمْ
مِنْ
شَيْءٍۜ
سُبْحَانَهُ
وَتَعَالٰى
عَمَّا
يُشْرِكُونَ۟
٤٠
Allah, sizi yaratan, sonra size rızık veren, sonra sizi öldürecek ve daha sonra da diriltecek olandır. Allah’a koştuğunuz ortaklardan, bunlardan herhangi bir şeyi yapabilen var mı? O, onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir.
قُلْ
مَنْ
يَرْزُقُكُمْ
مِنَ
السَّمٰوَاتِ
وَالْاَرْضِۜ
قُلِ
اللّٰهُۙ
وَاِنَّٓا
اَوْ
اِيَّاكُمْ
لَعَلٰى
هُدًى
اَوْ
ف۪ي
ضَلَالٍ
مُب۪ينٍ
٢٤
De ki: “Size göklerden ve yerden kim rızık verir?” De ki: “Allah. O hâlde, ya biz hidayet veya apaçık bir sapıklık üzereyiz, ya da siz!”
قُلْ
اِنَّ
رَبّ۪ي
يَبْسُطُ
الرِّزْقَ
لِمَنْ
يَشَٓاءُ
وَيَقْدِرُ
وَلٰكِنَّ
اَكْثَرَ
النَّاسِ
لَا
يَعْلَمُونَ۟
٣٦
Ey Muhammed, de ki: “Şüphesiz, Rabbim rızkı dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler.”
قُلْ
اِنَّ
رَبّ۪ي
يَبْسُطُ
الرِّزْقَ
لِمَنْ
يَشَٓاءُ
مِنْ
عِبَادِه۪
وَيَقْدِرُ
لَهُۜ
وَمَٓا
اَنْفَقْتُمْ
مِنْ
شَيْءٍ
فَهُوَ
يُخْلِفُهُۚ
وَهُوَ
خَيْرُ
الرَّازِق۪ينَ
٣٩
De ki: “Şüphesiz, Rabbim rızkı kullarından dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Allah yolunda her ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”
يَٓا
اَيُّهَا
النَّاسُ
اذْكُرُوا
نِعْمَتَ
اللّٰهِ
عَلَيْكُمْۜ
هَلْ
مِنْ
خَالِقٍ
غَيْرُ
اللّٰهِ
يَرْزُقُكُمْ
مِنَ
السَّمَٓاءِ
وَالْاَرْضِۜ
لَٓا
اِلٰهَ
اِلَّا
هُوَۘ
فَاَنّٰى
تُؤْفَكُونَ
٣
Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Allah’tan başka size göklerden ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz?
وَاِذَا
ق۪يلَ
لَهُمْ
اَنْفِقُوا
مِمَّا
رَزَقَكُمُ
اللّٰهُۙ
قَالَ
الَّذ۪ينَ
كَفَرُوا
لِلَّذ۪ينَ
اٰمَنُٓوا
اَنُطْعِمُ
مَنْ
لَوْ
يَشَٓاءُ
اللّٰهُ
اَطْعَمَهُۗ
اِنْ
اَنْتُمْ
اِلَّا
ف۪ي
ضَلَالٍ
مُب۪ينٍ
٤٧
Onlara, “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın” denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, “Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz” derler.
اَللّٰهُ
الَّذ۪ي
جَعَلَ
لَكُمُ
الْاَرْضَ
قَرَاراً
وَالسَّمَٓاءَ
بِنَٓاءً
وَصَوَّرَكُمْ
فَاَحْسَنَ
صُوَرَكُمْ
وَرَزَقَكُمْ
مِنَ
الطَّيِّبَاتِۜ
ذٰلِكُمُ
اللّٰهُ
رَبُّكُمْۚ
فَـتَبَارَكَ
اللّٰهُ
رَبُّ
الْعَالَم۪ينَ
٦٤
Allah, yeryüzünü sizin için karar kılma yeri, göğü de binâ yapan; size şekil verip de şekillerinizi güzel kılan ve sizi temiz şeylerle rızıklandırandır. İşte Rabbiniz Allah! Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
لَهُ
مَقَال۪يدُ
السَّمٰوَاتِ
وَالْاَرْضِۚ
يَبْسُطُ
الرِّزْقَ
لِمَنْ
يَشَٓاءُ
وَيَقْدِرُۜ
اِنَّهُ
بِكُلِّ
شَيْءٍ
عَل۪يمٌ
١٢
Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Dilediğine rızkı bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir.
اَللّٰهُ
لَط۪يفٌ
بِعِبَادِه۪
يَرْزُقُ
مَنْ
يَشَٓاءُۚ
وَهُوَ
الْقَوِيُّ
الْعَز۪يزُ۟
١٩
Allah, kullarına çok lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
وَلَوْ
بَسَطَ
اللّٰهُ
الرِّزْقَ
لِعِبَادِه۪
لَبَغَوْا
فِي
الْاَرْضِ
وَلٰكِنْ
يُنَزِّلُ
بِقَدَرٍ
مَا
يَشَٓاءُۜ
اِنَّهُ
بِعِبَادِه۪
خَب۪يرٌ
بَص۪يرٌ
٢٧
Allah, kullarına (tümüne birden) rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde mutlaka azgınlık ederlerdi. Fakat O, rızkı dilediği ölçüde indirir. Şüphesiz O, kullarından hakkıyla haberdardır ve onları hakkıyla görendir.
وَفِي السَّمَٓاءِ
رِزْقُكُمْ
وَمَا
تُوعَدُونَ
٢٢
فَوَرَبِّ
السَّمَٓاءِ
وَالْاَرْضِ
اِنَّهُ
لَحَقٌّ
مِثْلَ
مَٓا
اَنَّكُمْ
تَنْطِقُونَ۟
٢٣
Gökte rızkınız ve size vaad olunan şeyler vardır. Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki o (size va’dolunanlar), sizin konuşmanız gibi gerçektir.
وَمَا
خَلَقْتُ
الْجِنَّ
وَالْاِنْسَ
اِلَّا
لِيَعْبُدُونِ
٥٦
مَٓا
اُر۪يدُ
مِنْهُمْ
مِنْ
رِزْقٍ
وَمَٓا
اُر۪يدُ
اَنْ
يُطْعِمُونِ
٥٧
اِنَّ
اللّٰهَ
هُوَ
الرَّزَّاقُ
ذُوالْقُوَّةِ
الْمَت۪ينُ
٥٨
Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum. Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir.
فَاِذَا
بَلَغْنَ
اَجَلَهُنَّ
فَاَمْسِكُوهُنَّ
بِمَعْرُوفٍ
اَوْ
فَارِقُوهُنَّ
بِمَعْرُوفٍ
وَاَشْهِدُوا
ذَوَيْ
عَدْلٍ
مِنْكُمْ
وَاَق۪يمُوا
الشَّهَادَةَ
لِلّٰهِۜ
ذٰلِكُمْ
يُوعَظُ
بِه۪
مَنْ
كَانَ
يُؤْمِنُ
بِاللّٰهِ
وَالْيَوْمِ
الْاٰخِرِۜ
وَمَنْ
يَتَّقِ
اللّٰهَ
يَجْعَلْ
لَهُ
مَخْرَجاًۙ
٢
وَيَرْزُقْهُ
مِنْ
حَيْثُ
لَا
يَحْتَسِبُۜ
وَمَنْ
يَتَوَكَّلْ
عَلَى
اللّٰهِ
فَهُوَ
حَسْبُهُۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
بَالِغُ
اَمْرِه۪ۜ
قَدْ
جَعَلَ
اللّٰهُ
لِكُلِّ
شَيْءٍ
قَدْراً
٣
Boşanan kadınlar iddetlerinin sonuna varınca, onları güzelce tutun, yahut onlardan güzelce ayrılın. İçinizden iki âdil kimseyi şahit tutun. Şahitliği Allah için dosdoğru yapın. İşte bununla Allah’a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.
اَمَّنْ
هٰذَا
الَّذ۪ي
يَرْزُقُكُمْ
اِنْ
اَمْسَكَ
رِزْقَهُۚ
بَلْ
لَجُّوا
ف۪ي
عُتُوٍّ
وَنُفُورٍ
٢١
Peki, Allah rızkını keserse, kimdir size rızık verecek olan? Hayır, onlar azgınlık ve nefretle direnip durdular.