الْمُؤْمِنِ

Mümin Suresi

Mümin Suresi 1 . Ayet

حٰمٓۜ

١

Hâ-Mîm

Hâ Mîm.

Mümin Suresi 2 . Ayet

تَنْز۪يلُ

الْكِتَابِ

مِنَ

اللّٰهِ

الْعَز۪يزِ

الْعَل۪يمِۙ

٢

Tenzîlu-lkitâbi mina(A)llâhi-l’azîzi-l’alîm(i)

Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. O'ndan başka ilah yoktur. Dönüş ancak O'nadır.

Mümin Suresi 3 . Ayet

غَافِرِ

الذَّنْبِ

وَقَابِلِ

التَّوْبِ

شَد۪يدِ

الْعِقَابِ

ذِي

الطَّوْلِۜ

لَٓا

اِلٰهَ

اِلَّا

هُوَۜ

اِلَيْهِ

الْمَص۪يرُ

٣

Ġâfiri-żżenbi ve kâbili-ttevbi şedîdi-l’ikâbi żî-ttavl(i)(s) lâ ilâhe illâ hu(ve)(s) ileyhi-lmasîr(u)

Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. O'ndan başka ilah yoktur. Dönüş ancak O'nadır.

Mümin Suresi 4 . Ayet

مَا

يُجَادِلُ

ف۪ٓي

اٰيَاتِ

اللّٰهِ

اِلَّا

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

فَلَا

يَغْرُرْكَ

تَقَلُّبُهُمْ

فِي

الْبِلَادِ

٤

Mâ yucâdilu fî âyâti(A)llâhi illâ-lleżîne keferû felâ yaġrurke tekallubuhum fî-lbilâd(i)

Allah'ın âyetleri hakkında inkâr edenlerden başkası tartışmaya girişmez. Onların şehirlerde gezip dolaşmaları seni aldatmasın.

Mümin Suresi 5 . Ayet

كَذَّبَتْ

قَبْلَهُمْ

قَوْمُ

نُوحٍ

وَالْاَحْزَابُ

مِنْ

بَعْدِهِمْۖ

وَهَمَّتْ

كُلُّ

اُمَّةٍ

بِرَسُولِهِمْ

لِيَأْخُذُوهُ

وَجَادَلُوا

بِالْبَاطِلِ

لِيُدْحِضُوا

بِهِ

الْحَقَّ

فَاَخَذْتُهُمْ۠

فَكَيْفَ

كَانَ

عِقَابِ

٥

Keżżebet kablehum kavmu nûhin vel-ahzâbu min ba’dihim(s) ve hemmet kullu ummetin birasûlihim liye/ḣużûh(u)(s) ve câdelû bilbâtili liyudhidû bihi-lhakka feeḣażtuhum(s) fekeyfe kâne ‘ikâb(i)

Onlardan önce Nûh'un kavmi ve onlardan sonra gelen topluluklar da yalanlamıştı. Her ümmet kendi peygamberini yakalayıp cezalandırmaya azmetmişti. Hakkı yok etmek için batıl şeyler ileri sürerek tartışmışlardı. Bu yüzden onları kıskıvrak yakaladım. Benim cezalandırmam nasılmış, (gördüler)!

Mümin Suresi 6 . Ayet

وَكَذٰلِكَ

حَقَّتْ

كَلِمَتُ

رَبِّكَ

عَلَى

الَّذ۪ينَ

كَفَرُٓوا

اَنَّهُمْ

اَصْحَابُ

النَّارِۢ

٦

Ve keżâlike hakkat kelimetu rabbike ‘alâ-lleżîne keferû ennehum ashâbu-nnâr(i)

Böylece Rabbinin, inkâr edenler hakkındaki, "Onlar cehennemliklerdir" sözü gerçekleşmiş oldu.

Mümin Suresi 7 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يَحْمِلُونَ

الْعَرْشَ

وَمَنْ

حَوْلَهُ

يُسَبِّحُونَ

بِحَمْدِ

رَبِّهِمْ

وَيُؤْمِنُونَ

بِه۪

وَيَسْتَغْفِرُونَ

لِلَّذ۪ينَ

اٰمَنُواۚ

رَبَّـنَا

وَسِعْتَ

كُلَّ

شَيْءٍ

رَحْمَةً

وَعِلْماً

فَاغْفِرْ

لِلَّذ۪ينَ

تَابُوا

وَاتَّبَعُوا

سَب۪يلَكَ

وَقِهِمْ

عَذَابَ

الْجَح۪يمِ

٧

Elleżîne yahmilûne-l’arşe vemen havlehu yusebbihûne bihamdi rabbihim veyu/minûne bihi veyestaġfirûne lilleżîne âmenû rabbenâ vesi’te kulle şey-in rahmeten ve’ilmen faġfir lilleżîne tâbû vettebe’û sebîleke vekihim ‘ażâbe-lcahîm(i)

Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tespih ederler, O'na inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek) bağışlanma dilerler: "Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azâbından koru."

Mümin Suresi 8 . Ayet

رَبَّنَا

وَاَدْخِلْهُمْ

جَنَّاتِ

عَدْنٍۨ

الَّت۪ي

وَعَدْتَهُمْ

وَمَنْ

صَلَحَ

مِنْ

اٰبَٓائِهِمْ

وَاَزْوَاجِهِمْ

وَذُرِّيَّاتِهِمْۜ

اِنَّكَ

اَنْتَ

الْعَز۪يزُ

الْحَك۪يمُۚ

٨

Rabbenâ ve edḣilhum cennâti ‘adnin(i)lletî ve’adtehum vemen saleha min âbâ-ihim ve ezvâcihim ve żurriyyâtihim(c) inneke ente-l’azîzu-lhakîm(u)

"Ey Rabbimiz! Onları da, onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da, kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin."

Mümin Suresi 9 . Ayet

وَقِهِمُ

السَّيِّـَٔاتِۜ

وَمَنْ

تَقِ

السَّيِّـَٔاتِ

يَوْمَئِذٍ

فَقَدْ

رَحِمْتَهُۜ

وَذٰلِكَ

هُوَ

الْفَوْزُ

الْعَظ۪يمُ۟

٩

Vakihimu-sseyyi-ât(i)(c) vemen taki-sseyyi-âti yevme-iżin fekad rahimteh(u)(c) ve żâlike huve-lfevzu-l’azîm(u)

"Onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun. İşte bu büyük başarıdır."

Mümin Suresi 10 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

يُنَادَوْنَ

لَمَقْتُ

اللّٰهِ

اَكْبَرُ

مِنْ

مَقْتِكُمْ

اَنْفُسَكُمْ

اِذْ

تُدْعَوْنَ

اِلَى

الْا۪يمَانِ

فَتَكْفُرُونَ

١٠

İnne-lleżîne keferû yunâdevne lemaktu(A)llâhi ekberu min maktikum enfusekum iż tud’avne ilâ-l-îmâni fetekfurûn(e)

İnkar edenler var ya, muhakkak onlara: "Allah'ın (size) gazabı, sizin kendinize olan gazabınızdan daha büyüktür. Çünkü siz imana çağırılırdınız da inkar ederdiniz" diye seslenilir.

Mümin Suresi 11 . Ayet

قَالُوا

رَبَّنَٓا

اَمَتَّنَا

اثْنَتَيْنِ

وَاَحْيَيْتَنَا

اثْنَتَيْنِ

فَاعْتَرَفْنَا

بِذُنُوبِنَا

فَهَلْ

اِلٰى

خُرُوجٍ

مِنْ

سَب۪يلٍ

١١

Kâlû rabbenâ emettenâ-śneteyni ve ahyeytenâ-śneteyni fa’terafnâ biżunûbinâ fehel ilâ ḣurûcin min sebîl(in)

Onlar da şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. Günahlarımızı kabulleniyoruz. Şimdi (bu ateşten) bir çıkış yolu var mı?"

Mümin Suresi 12 . Ayet

ذٰلِكُمْ

بِاَنَّـهُٓ

اِذَا

دُعِيَ

اللّٰهُ

وَحْدَهُ

كَفَرْتُمْۚ

وَاِنْ

يُشْرَكْ

بِه۪

تُؤْمِنُواۜ

فَالْحُكْمُ

لِلّٰهِ

الْعَلِيِّ

الْكَب۪يرِ

١٢

Żâlikum bi-ennehu iżâ du’iya(A)llâhu vahdehu kefertum(s) ve-in yuşrak bihi tu/minû(c) felhukmu li(A)llâhi-l’aliyyi-lkebîr(i)

"Bu, sizin tevhid çerçevesinde Allah'a çağrıldığında inkar etmeniz, O'na ortak koşulduğunda ise inanmanız sebebiyledir. Artık hüküm yüce ve büyük Allah'a aittir."

Mümin Suresi 13 . Ayet

هُوَ

الَّذ۪ي

يُر۪يكُمْ

اٰيَاتِه۪

وَيُنَزِّلُ

لَكُمْ

مِنَ

السَّمَٓاءِ

رِزْقاًۜ

وَمَا

يَتَذَكَّرُ

اِلَّا

مَنْ

يُن۪يبُ

١٣

Huve-lleżî yurîkum âyâtihi ve yunezzilu lekum mine-ssemâ-i rizkâ(an)(c) vemâ yeteżekkeru illâ men yunîb(u)

O, size âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indirendir. Ancak O'na yönelen, düşünüp ibret alır.

Mümin Suresi 14 . Ayet

فَادْعُوا

اللّٰهَ

مُخْلِص۪ينَ

لَهُ

الدّ۪ينَ

وَلَوْ

كَرِهَ

الْكَافِرُونَ

١٤

Fed’û(A)llâhe muḣlisîne lehu-ddîne velev kerihe-lkâfirûn(e)

O halde, kâfirlerin hoşuna gitmese de, siz dini Allah'a has kılarak O'na ibadet edin.

Mümin Suresi 15 . Ayet

رَف۪يعُ

الدَّرَجَاتِ

ذُوالْعَرْشِۚ

يُلْقِي

الرُّوحَ

مِنْ

اَمْرِه۪

عَلٰى

مَنْ

يَشَٓاءُ

مِنْ

عِبَادِه۪

لِيُنْذِرَ

يَوْمَ

التَّلَاقِۙ

١٥

Rafî’u-dderacâti żû-l’arşi yulkî-rrûha min emrihi ‘alâ men yeşâu min ‘ibâdihi liyunżira yevme-ttelâk(i)

O, dereceleri hakkıyla yükseltendir, Arş'ın sahibidir. Buluşma günü hakkında (insanları) uyarmak için, irâdesiyle ilgili vahyi kullarından dilediğine, kendi indirir.

Mümin Suresi 16 . Ayet

يَوْمَ

هُمْ

بَارِزُونَۚ

لَا

يَخْفٰى

عَلَى

اللّٰهِ

مِنْهُمْ

شَيْءٌۜ

لِمَنِ

الْمُلْكُ

الْيَوْمَۜ

لِلّٰهِ

الْوَاحِدِ

الْقَهَّارِ

١٦

Yevme hum bârizûn(e)(s) lâ yaḣfâ ‘ala(A)llâhi minhum şey-/(un)(c) limeni-lmulku-lyevm(e)(s) li(A)llâhi-lvâhidi-lkahhâr(i)

O gün onlar ortaya çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz. Bugün mülk (hükümranlık) kimindir? Tek olan, her şeyi kudret ve hâkimiyeti altında tutan Allah'ındır

Mümin Suresi 17 . Ayet

اَلْيَوْمَ

تُجْزٰى

كُلُّ

نَفْسٍ

بِمَا

كَسَبَتْۜ

لَا

ظُلْمَ

الْيَوْمَۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

سَر۪يعُ

الْحِسَابِ

١٧

Elyevme tuczâ kullu nefsin bimâ kesebet(c) lâ zulme-lyevm(e)(c) inna(A)llâhe serî’u-lhisâb(i)

Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün asla zulüm yoktur. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir.

Mümin Suresi 18 . Ayet

وَاَنْذِرْهُمْ

يَوْمَ

الْاٰزِفَةِ

اِذِ

الْقُلُوبُ

لَدَى

الْحَنَاجِرِ

كَاظِم۪ينَۜ

مَا

لِلظَّالِم۪ينَ

مِنْ

حَم۪يمٍ

وَلَا شَف۪يعٍ

يُطَاعُۜ

١٨

Ve enżirhum yevme-l-âzifeti iżi-lkulûbu ledâ-lhanâciri kâzimîn(e)(c) mâ lizzâlimîne min hamîmin velâ şefî’in yutâ’(u)

Yaklaşmakta olan gün konusunda onları uyar. O gün yürekler gam ve tasa ile dolu, (sanki) gırtlaklara dayanmıştır. Zalimlerin ne sıcak bir dostu, ne de sözü dinlenir bir şefaatçisi vardır.

Mümin Suresi 19 . Ayet

يَعْلَمُ

خَٓائِنَةَ

الْاَعْيُنِ

وَمَا

تُخْفِي

الصُّدُورُ

١٩

Ya’lemu ḣâ-inete-l-a’yuni vemâ tuḣfî-ssudûr(u)

Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.

Mümin Suresi 20 . Ayet

وَاللّٰهُ

يَقْض۪ي

بِالْحَقِّۜ

وَالَّذ۪ينَ

يَدْعُونَ

مِنْ

دُونِه۪

لَا

يَقْضُونَ

بِشَيْءٍۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

هُوَ

السَّم۪يعُ

الْبَص۪يرُ۟

٢٠

Va(A)llâhu yakdî bilhakk(i)(s) velleżîne yed’ûne min dûnihi lâ yakdûne bişey-/(in)(k) inna(A)llâhe huve-ssemî’u-lbasîr(u)

Allah hak ve adâletle hükmeder. Allah'tan başka taptıkları ise hiçbir hükümde bulunamazlar. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.

Mümin Suresi 21 . Ayet

اَوَلَمْ

يَس۪يرُوا

فِي

الْاَرْضِ

فَيَنْظُرُوا

كَيْفَ

كَانَ

عَاقِبَةُ

الَّذ۪ينَ

كَانُوا

مِنْ

قَبْلِهِمْۜ

كَانُوا

هُمْ

اَشَدَّ

مِنْهُمْ

قُوَّةً

وَاٰثَاراً

فِي

الْاَرْضِ

فَاَخَذَهُمُ

اللّٰهُ

بِذُنُوبِهِمْ

وَمَا

كَانَ

لَهُمْ

مِنَ

اللّٰهِ

مِنْ

وَاقٍ

٢١

Eve lem yesîrû fî-l-ardi feyenzurû keyfe kâne ‘âkibetu-lleżîne kânû min kablihim(c) kânû hum eşedde minhum kuvveten ve âśâran fî-l-ardi feeḣażehumu(A)llâhu biżunûbihim vemâ kâne lehum mina(A)llâhi min vâk(in)

Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar, kendilerinden daha güçlü ve yeryüzündeki eserleri daha üstündü. Böyle iken Allah, günahları sebebiyle onları yakaladı. Onları Allah'ın azabından koruyacak hiç kimse olmadı.

Mümin Suresi 22 . Ayet

ذٰلِكَ

بِاَنَّهُمْ

كَانَتْ

تَأْت۪يهِمْ

رُسُلُهُمْ

بِالْبَيِّنَاتِ

فَكَفَرُوا

فَاَخَذَهُمُ

اللّٰهُۜ

اِنَّهُ

قَوِيٌّ

شَد۪يدُ

الْعِقَابِ

٢٢

Żâlike bi-ennehum kânet te/tîhim rusuluhum bilbeyyinâti fekeferû feeḣażehumu(A)llâh(u)(s) innehu kaviyyun şedîdu-l’ikâb(i)

Bunun sebebi şu idi: Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getiriyorlardı da onlar inkar ediyorlardı. Bu yüzden Allah da onları yakalayıverdi. Şüphesiz O güçlüdür, cezası da çok şiddetlidir.

Mümin Suresi 23 . Ayet

وَلَقَدْ

اَرْسَلْنَا

مُوسٰى

بِاٰيَاتِنَا

وَسُلْطَانٍ

مُب۪ينٍۙ

٢٣

Velekad erselnâ mûsâ bi-âyâtinâ ve sultânin mubîn(in)

Andolsun ki biz Mûsâ'yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun'a, Hâmân'a ve Kârûn'a gönderdik. Onlar ise; "Bu çok yalancı bir sihirbazdır" dediler.

Mümin Suresi 24 . Ayet

اِلٰى

فِرْعَوْنَ

وَهَامَانَ

وَقَارُونَ

فَقَالُوا

سَاحِرٌ

كَذَّابٌ

٢٤

İlâ fir’avne ve hâmâne ve kârûne fekâlû sâhirun keżżâb(un)

Andolsun ki biz Mûsâ'yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun'a, Hâmân'a ve Kârûn'a gönderdik. Onlar ise; "Bu çok yalancı bir sihirbazdır" dediler.

Mümin Suresi 25 . Ayet

فَلَمَّا

جَٓاءَهُمْ

بِالْحَقِّ

مِنْ

عِنْدِنَا

قَالُوا

اقْتُلُٓوا

اَبْنَٓاءَ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

مَعَهُ

وَاسْتَحْيُوا

نِسَٓاءَهُمْۜ

وَمَا

كَيْدُ

الْكَافِر۪ينَ

اِلَّا

ف۪ي

ضَلَالٍ

٢٥

Felemmâ câehum bilhakki min ‘indinâ kâlû-ktulû ebnâe-lleżîne âmenû me’ahu vestahyû nisâehum(c) vemâ keydu-lkâfirîne illâ fî dalâl(in)

Mûsâ onlara tarafımızdan gerçeği getirince, "Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın" dediler. Fakat kâfirlerin tuzağı hep boşa çıkmıştır.

Mümin Suresi 26 . Ayet

وَقَالَ

فِرْعَوْنُ

ذَرُون۪ٓي

اَقْتُلْ

مُوسٰى

وَلْيَدْعُ

رَبَّهُۚ

اِنّ۪ٓي

اَخَافُ

اَنْ

يُبَدِّلَ

د۪ينَكُمْ

اَوْ

اَنْ

يُظْهِرَ

فِي

الْاَرْضِ

الْفَسَادَ

٢٦

Ve kâle fir’avnu żerûnî aktul mûsâ velyed’u rabbeh(u)(s) innî eḣâfu en yubeddile dînekum ev en yuzhira fî-l-ardi-lfesâd(e)

Firavun dedi ki: "Bırakın beni Mûsâ'yı öldüreyim. (Faydası olacaksa) Rabbini yardıma çağırsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum."

Mümin Suresi 27 . Ayet

وَقَالَ

مُوسٰٓى

اِنّ۪ي

عُذْتُ

بِرَبّ۪ي

وَرَبِّكُمْ

مِنْ

كُلِّ

مُتَكَبِّرٍ

لَا

يُؤْمِنُ

بِيَوْمِ

الْحِسَابِ۟

٢٧

Ve kâle mûsâ innî ‘użtu birabbî ve rabbikum min kulli mutekebbirin lâ yu/minu biyevmi-lhisâb(i)

Mûsâ da, "Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım" dedi.

Mümin Suresi 28 . Ayet

وَقَالَ

رَجُلٌ

مُؤْمِنٌۗ

مِنْ

اٰلِ

فِرْعَوْنَ

يَكْتُمُ

ا۪يمَانَهُٓ

اَتَقْتُلُونَ

رَجُلاً

اَنْ

يَقُولَ

رَبِّيَ

اللّٰهُ

وَقَدْ

جَٓاءَكُمْ

بِالْبَيِّنَاتِ

مِنْ

رَبِّكُمْۜ

وَاِنْ

يَكُ

كَاذِباً

فَعَلَيْهِ

كَذِبُهُۚ

وَاِنْ

يَكُ

صَادِقاً

يُصِبْكُمْ

بَعْضُ

الَّذ۪ي

يَعِدُكُمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

لَا

يَهْد۪ي

مَنْ

هُوَ

مُسْرِفٌ

كَذَّابٌ

٢٨

Ve kâle mûsâ innî ‘użtu birabbî ve rabbikum min kulli mutekebbirin lâ yu/minu biyevmi-lhisâb(i)

Firavun ailesinden, imanını gizlemekte olan mü'min bir adam şöyle dedi: "Rabbim Allah'tır, dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi. Eğer yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez."

Mümin Suresi 29 . Ayet

يَا

قَوْمِ

لَكُمُ

الْمُلْكُ

الْيَوْمَ

ظَاهِر۪ينَ

فِي

الْاَرْضِۘ

فَمَنْ

يَنْصُرُنَا

مِنْ

بَأْسِ

اللّٰهِ

اِنْ

جَٓاءَنَاۜ

قَالَ

فِرْعَوْنُ

مَٓا

اُر۪يكُمْ

اِلَّا

مَٓا

اَرٰى

وَمَٓا

اَهْد۪يكُمْ

اِلَّا

سَب۪يلَ

الرَّشَادِ

٢٩

Yâ kavmi lekumu-lmulku-lyevme zâhirîne fî-l-ardi femen yensurunâ min be/si(A)llâhi in câenâ(c) kâle fir’avnu mâ urîkum illâ mâ erâ vemâ ehdîkum illâ sebîle-rraşâd(i)

"Ey kavmim! Bugün yeryüzüne hâkim kimseler olarak iktidar ve saltanat sizindir. Ama başımıza geldiğinde bizi, Allah'ın azabından kim kurtarır?" Firavun, "Ben size ancak kendi görüşümü bildiriyorum ve sizi ancak doğru yola götürüyorum" dedi.

Mümin Suresi 30 . Ayet

وَقَالَ

الَّـذ۪ٓي

اٰمَنَ

يَا

قَوْمِ

اِنّ۪ٓي

اَخَافُ

عَلَيْكُمْ

مِثْلَ

يَوْمِ

الْاَحْزَابِۙ

٣٠

Ve kâle-lleżî âmene yâ kavmi innî eḣâfu ‘aleykum miśle yevmi-l-ahzâb(i)

İman etmiş olan adam dedi ki: "Ey kavmim! Şüphesiz ben, Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve onlardan sonra gelen toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah kullarına asla zulmetmek istemez."

Mümin Suresi 31 . Ayet

مِثْلَ

دَأْبِ

قَوْمِ

نُوحٍ

وَعَادٍ

وَثَمُودَ

وَالَّذ۪ينَ

مِنْ

بَعْدِهِمْۜ

وَمَا

اللّٰهُ

يُر۪يدُ

ظُلْماً

لِلْعِبَادِ

٣١

Miśle de/bi kavmi nûhin ve ’âdin ve śemûde velleżîne min ba’dihim(c) vema(A)llâhu yurîdu zulmen lil’ibâd(i)

İman etmiş olan adam dedi ki: "Ey kavmim! Şüphesiz ben, Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve onlardan sonra gelen toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah kullarına asla zulmetmek istemez."

Mümin Suresi 32 . Ayet

وَيَا

قَوْمِ

اِنّ۪ٓي

اَخَافُ

عَلَيْكُمْ

يَوْمَ

التَّنَادِۙ

٣٢

Veyâ kavmi innî eḣâfu ‘aleykum yevme-ttenâd(i)

«Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçacağınız günden korkuyorum. (O gün) sizi, Allah'(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa, artık onu doğru yola iletecek de yoktur.»

Mümin Suresi 33 . Ayet

يَوْمَ

تُوَلُّونَ

مُدْبِر۪ينَۚ

مَا

لَكُمْ

مِنَ

اللّٰهِ

مِنْ

عَاصِمٍۚ

وَمَنْ

يُضْلِلِ

اللّٰهُ

فَمَا

لَهُ

مِنْ

هَادٍ

٣٣

Yevme tuvellûne mudbirîne mâ lekum mina(A)llâhi min ‘âsim(in)(k) vemen yudlili(A)llâhu femâ lehu min hâd(in)

«Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçacağınız günden korkuyorum. (O gün) sizi, Allah'(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa, artık onu doğru yola iletecek de yoktur.»

Mümin Suresi 34 . Ayet

وَلَقَدْ

جَٓاءَكُمْ

يُوسُفُ

مِنْ

قَبْلُ

بِالْبَيِّنَاتِ

فَمَا

زِلْتُمْ

ف۪ي

شَكٍّ

مِمَّا

جَٓاءَكُمْ

بِه۪ۜ

حَتّٰٓى

اِذَا

هَلَكَ

قُلْتُمْ

لَنْ

يَبْعَثَ

اللّٰهُ

مِنْ

بَعْدِه۪

رَسُولاًۜ

كَذٰلِكَ

يُضِلُّ

اللّٰهُ

مَنْ

هُوَ

مُسْرِفٌ

مُرْتَابٌۚ

٣٤

Velekad câekum yûsufu min kablu bilbeyyinâti femâ ziltum fî şekkin mimmâ câekum bih(i)(s) hattâ iżâ heleke kultum len yeb’aśa(A)llâhu min ba’dihi rasûlâ(en)(c) keżâlike yudillu(A)llâhu men huve musrifun murtâb(un)

Andolsun, daha önce Yûsuf da size apaçık deliller getirmişti de, onun size getirdikleri hakkında şüphe edip durmuştunuz. Daha sonra o ölünce de, "Allah ondan sonra aslâ peygamber göndermez" demiştiniz. İşte Allah aşırı giden şüpheci kimseleri böyle saptırır.

Mümin Suresi 35 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يُجَادِلُونَ

ف۪ٓي

اٰيَاتِ

اللّٰهِ

بِغَيْرِ

سُلْطَانٍ

اَتٰيهُمْۜ

كَبُرَ

مَقْتاً

عِنْدَ

اللّٰهِ

وَعِنْدَ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُواۜ

كَذٰلِكَ

يَطْبَعُ

اللّٰهُ

عَلٰى

كُلِّ

قَلْبِ

مُتَكَبِّرٍ

جَبَّارٍ

٣٥

Elleżîne yucâdilûne fî âyâti(A)llâhi biġayri sultânin etâhum(s) kebura makten ‘inda(A)llâhi ve ’inde-lleżîne âmenû(c) keżâlike yatbe’u(A)llâhu ‘alâ kulli kalbi mutekebbirin cebbâr(in)

Onlar kendilerine gelmiş hiçbir delil olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında tartışan kimselerdir. Bu ise Allah katında ve iman edenler katında büyük öfke ve gazap gerektiren bir iştir. Allah, her kibirli zorbanın kalbini işte böyle mühürler.

Mümin Suresi 36 . Ayet

وَقَالَ

فِرْعَوْنُ

يَا

هَامَانُ

ابْنِ

ل۪ي

صَرْحاً

لَعَلّ۪ٓي

اَبْلُغُ

الْاَسْبَابَۙ

٣٦

Ve kâle fir’avnu yâ hâmânu-bni lî sarhan le’allî ebluġu-l-esbâb(e)

Firavun dedi ki: "Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ'nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum." Böylece Firavun'a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun'un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı.

Mümin Suresi 37 . Ayet

اَسْبَابَ

السَّمٰوَاتِ

فَاَطَّلِعَ

اِلٰٓى

اِلٰهِ

مُوسٰى

وَاِنّ۪ي

لَاَظُنُّهُ

كَاذِباًۜ

وَكَذٰلِكَ

زُيِّنَ

لِفِرْعَوْنَ

سُٓوءُ

عَمَلِه۪

وَصُدَّ

عَنِ

السَّب۪يلِۜ

وَمَا

كَيْدُ

فِرْعَوْنَ

اِلَّا

ف۪ي

تَبَابٍ۟

٣٧

Esbâbe-ssemâvâti fe-ettali’a ilâ ilâhi mûsâ ve-innî le-ezunnuhu kâżibâ(en)(c) ve keżâlike zuyyine lifir’avne sû-u ‘amelihi ve sudde ‘ani-ssebîl(i)(c) vemâ keydu fir’avne illâ fî tebâb(in)

Firavun dedi ki: "Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ'nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum." Böylece Firavun'a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun'un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı.

Mümin Suresi 38 . Ayet

وَقَالَ

الَّـذ۪ٓي

اٰمَنَ

يَا

قَوْمِ

اتَّبِعُونِ

اَهْدِكُمْ

سَب۪يلَ

الرَّشَادِۚ

٣٨

Ve kâle-lleżî âmene yâ kavmi-ttebi’ûni ehdikum sebîle-rraşâd(i)

O inanan kimse dedi ki: "Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim."

Mümin Suresi 39 . Ayet

يَا

قَوْمِ

اِنَّمَا

هٰذِهِ

الْحَيٰوةُ

الدُّنْيَا

مَتَاعٌۘ

وَاِنَّ

الْاٰخِرَةَ

هِيَ

دَارُ

الْقَرَارِ

٣٩

Yâ kavmi innemâ hâżihi-lhayâtu-ddunyâ metâ’un ve-inne-l-âḣirate hiye dâru-lkarâr(i)

"Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı ancak (geçici) bir yararlanmadır. Ahiret ise ebedi olarak kalınacak yerdir."

Mümin Suresi 40 . Ayet

مَنْ

عَمِلَ

سَيِّئَةً

فَلَا

يُجْزٰٓى

اِلَّا

مِثْلَهَاۚ

وَمَنْ

عَمِلَ

صَالِحاً

مِنْ

ذَكَرٍ

اَوْ

اُنْثٰى

وَهُوَ

مُؤْمِنٌ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

يَدْخُلُونَ

الْجَنَّةَ

يُرْزَقُونَ

ف۪يهَا

بِغَيْرِ

حِسَابٍ

٤٠

Men ‘amile seyyi-eten felâ yuczâ illâ miślehâ(s) vemen ‘amile sâlihan min żekerin ev unśâ ve huve mu/minun feulâ-ike yedḣulûne-lcennete yurzekûne fîhâ biġayri hisâb(in)

"Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, mü'min olarak salih bir amel işlerse işte onlar cennete girecek ve orada hesapsız olarak rızıklandırılacaklardır."

Mümin Suresi 41 . Ayet

وَيَا

قَوْمِ

مَا

ل۪ٓي

اَدْعُوكُمْ

اِلَى

النَّجٰوةِ

وَتَدْعُونَن۪ٓي

اِلَى

النَّارِۜ

٤١

Ve yâ kavmi mâlî ed’ûkum ilâ-nnecâti ve ted’ûnenî ilâ-nnâr(i)

"Ey kavmim! Bu ne hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz."

Mümin Suresi 42 . Ayet

تَدْعُونَن۪ي

لِاَكْفُرَ

بِاللّٰهِ

وَاُشْرِكَ

بِه۪

مَا

لَيْسَ

ل۪ي

بِه۪

عِلْمٌۘ

وَاَنَا۬

اَدْعُوكُمْ

اِلَى

الْعَز۪يزِ

الْغَفَّارِ

٤٢

Ted’ûnenî li-ekfura bi(A)llâhi ve uşrike bihi mâ leyse lî bihi ‘ilmun ve enâ ed’ûkum ilâ-l’azîzi-lġaffâr(i)

"Siz beni Allah'ı inkâr etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri ona ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi mutlak güç sahibine, çok bağışlayana (Allah'a) çağırıyorum."

Mümin Suresi 43 . Ayet

لَا

جَرَمَ

اَنَّمَا

تَدْعُونَن۪ٓي

اِلَيْهِ

لَيْسَ

لَهُ

دَعْوَةٌ

فِي

الدُّنْيَا

وَلَا

فِي

الْاٰخِرَةِ

وَاَنَّ

مَرَدَّنَٓا

اِلَى

اللّٰهِ

وَاَنَّ

الْمُسْرِف۪ينَ

هُمْ

اَصْحَابُ

النَّارِ

٤٣

Lâ cerame ennemâ ted’ûnenî ileyhi leyse lehu da’vetun fî-ddunyâ velâ fî-l-âḣirati ve enne meraddenâ ila(A)llâhi ve enne-lmusrifîne hum ashâbu-nnâr(i)

"Şüphe yok ki sizin beni tapmaya çağırdığınız şeyin ne dünya ne de ahiret konusunda hiçbir çağrısı yoktur. Kuşkusuz dönüşümüz Allah'adır. Şüphesiz, aşırı gidenler cehennemliklerin ta kendileridir."

Mümin Suresi 44 . Ayet

فَسَتَذْكُرُونَ

مَٓا

اَقُولُ

لَكُمْۜ

وَاُفَوِّضُ

اَمْر۪ٓي

اِلَى

اللّٰهِۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

بَص۪يرٌ

بِالْعِبَادِ

٤٤

Feseteżkurûne mâ ekûlu lekum(c) ve ufevvidu emrî ila(A)llâh(i)(c) inna(A)llâhe basîrun bil’ibâd(i)

"Size söylediklerimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah kullarını hakkıyla görendir."

Mümin Suresi 45 . Ayet

فَوَقٰيهُ

اللّٰهُ

سَيِّـَٔاتِ

مَا

مَكَرُوا

وَحَاقَ

بِاٰلِ

فِرْعَوْنَ

سُٓوءُ

الْعَذَابِۚ

٤٥

Fevakâhu(A)llâhu seyyi-âti mâ mekerû(s) ve hâka bi-âli fir’avne sû-u-l’ażâb(i)

Allah onu, onların hilelerinin kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini, azâbın en kötüsü kuşattı.

Mümin Suresi 46 . Ayet

اَلنَّارُ

يُعْرَضُونَ

عَلَيْهَا

غُدُواًّ

وَعَشِياًّۚ

وَيَوْمَ

تَقُومُ

السَّاعَةُ۠

اَدْخِلُٓوا

اٰلَ

فِرْعَوْنَ

اَشَدَّ

الْعَذَابِ

٤٦

Ennâru yu’radûne ‘aleyhâ ġuduvven ve ’aşiyyâ(en)(s) ve yevme tekûmu-ssâ’atu edḣilû âle fir’avne eşedde-l’ażâb(i)

(Öyle bir) ateş ki, onlar sabah-akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, "Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun" denilecektir.

Mümin Suresi 47 . Ayet

وَاِذْ

يَتَحَٓاجُّونَ

فِي

النَّارِ

فَيَقُولُ

الضُّعَفٰٓؤُ۬ا

لِلَّذ۪ينَ

اسْتَكْـبَرُٓوا

اِنَّا

كُنَّا

لَكُمْ

تَبَعاً

فَهَلْ

اَنْتُمْ

مُغْنُونَ

عَنَّا

نَص۪يباً

مِنَ

النَّارِ

٤٧

Ve-iż yetehâccûne fî-nnâri feyekûlu-ddu’afâu lilleżîne-stekberû innâ kunnâ lekum tebe’an fehel entum muġnûne ‘annâ nasîben mine-nnâr(i)

Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, "Biz size uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?" derler.

Mümin Suresi 48 . Ayet

قَالَ

الَّذ۪ينَ

اسْتَكْبَرُٓوا

اِنَّا

كُلٌّ

ف۪يهَٓا

اِنَّ

اللّٰهَ

قَدْ

حَكَمَ

بَيْنَ

الْعِبَادِ

٤٨

Kâle-lleżîne-stekberû innâ kullun fîhâ inna(A)llâhe kad hakeme beyne-l’ibâd(i)

Büyüklük taslayanlar ise şöyle derler: "Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Şüphesiz Allah kullar arasında (böyle) hüküm vermiştir."

Mümin Suresi 49 . Ayet

وَقَالَ

الَّذ۪ينَ

فِي

النَّارِ

لِخَزَنَةِ

جَهَنَّمَ

ادْعُوا

رَبَّكُمْ

يُخَفِّفْ

عَنَّا

يَوْماً

مِنَ

الْعَذَابِ

٤٩

Ve kâle-lleżîne fî-nnâri liḣazeneti cehenneme-d’û rabbekum yuḣaffif ‘annâ yevmen mine-l’ażâb(i)

Ateşte olanlar cehennem bekçilerine, "Rabbinize yalvarın da (hiç değilse) bir gün bizden azabı hafifletsin" derler.

Mümin Suresi 50 . Ayet

قَالُٓوا

اَوَلَمْ

تَكُ

تَأْت۪يكُمْ

رُسُلُكُمْ

بِالْبَيِّنَاتِۜ

قَالُوا

بَلٰىۜ

قَالُوا

فَادْعُواۚ

وَمَا

دُعٰٓـؤُا

الْكَافِر۪ينَ

اِلَّا

ف۪ي

ضَلَالٍ۟

٥٠

Kâlû eve lem teku te/tîkum rusulukum bilbeyyinât(i)(s) kâlû belâ(c) kâlû fed’û(k) vemâ du’âu-lkâfirîne illâ fî dalâl(in)

(Cehennem bekçileri) derler ki: "Size peygamberleriniz açık mucizeler getirmemiş miydi?" Onlar, "Evet, getirmişti" derler. (Bekçiler), "Öyleyse kendiniz yalvarın" derler. Şüphesiz kâfirlerin duası boşunadır.

Mümin Suresi 51 . Ayet

اِنَّا

لَنَنْصُرُ

رُسُلَنَا

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

فِي

الْحَيٰوةِ

الدُّنْيَا

وَيَوْمَ

يَقُومُ

الْاَشْهَادُۙ

٥١

İnnâ lenensuru rusulenâ velleżîne âmenû fî-lhayâti-ddunyâ veyevme yekûmu-l-eşhâd(u)

Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.

Mümin Suresi 52 . Ayet

يَوْمَ

لَا

يَنْفَعُ

الظَّالِم۪ينَ

مَعْذِرَتُهُمْ

وَلَهُمُ

اللَّعْنَةُ

وَلَهُمْ

سُٓوءُ

الدَّارِ

٥٢

Yevme lâ yenfe’u-zzâlimîne ma’żiratuhum(s) velehumu-lla’netu velehum sû-u-ddâr(i)

O gün zalimlere, mazeretleri fayda vermez. Lânet de onlaradır, kötü yurt da onlaradır.

Mümin Suresi 53 . Ayet

وَلَقَدْ

اٰتَيْنَا

مُوسَى

الْهُدٰى

وَاَوْرَثْنَا

بَن۪ٓي

اِسْرَٓائ۪ـلَ

الْكِتَابَۙ

٥٣

Ve lekad âteynâ mûsâ-lhudâ ve evraśnâ benî isrâ-île-lkitâb(e)

Andolsun, biz Mûsâ'ya hidayet verdik. İsrailoğulları'na da, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olarak o kitabı (Tevrat'ı) miras bıraktık.

Mümin Suresi 54 . Ayet

هُدًى

وَذِكْرٰى

لِاُو۬لِي

الْاَلْبَابِ

٥٤

Huden ve żikrâ li-ulî-l-elbâb(i)

Andolsun, biz Mûsâ'ya hidayet verdik. İsrailoğulları'na da, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olarak o kitabı (Tevrat'ı) miras bıraktık.

Mümin Suresi 55 . Ayet

فَاصْبِرْ

اِنَّ

وَعْدَ

اللّٰهِ

حَقٌّ

وَاسْتَغْفِرْ

لِذَنْبِكَ

وَسَبِّـحْ

بِحَمْدِ

رَبِّكَ

بِالْعَشِيِّ

وَالْاِبْكَارِ

٥٥

Fasbir inne va’da(A)llâhi hakkun vestaġfir liżenbike vesebbih bihamdi rabbike bil’aşiyyi vel-ibkâr(i)

Ey Muhammed! Sabret. Allah'ın va'di şüphesiz gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam-sabah Rabbini hamd ederek tespih et.

Mümin Suresi 56 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

يُجَادِلُونَ

ف۪ٓي

اٰيَاتِ

اللّٰهِ

بِغَيْرِ

سُلْطَانٍ

اَتٰيهُمْۙ

اِنْ

ف۪ي

صُدُورِهِمْ

اِلَّا

كِبْرٌ

مَا

هُمْ

بِبَالِغ۪يهِۚ

فَاسْتَعِذْ

بِاللّٰهِۜ

اِنَّهُ

هُوَ

السَّم۪يعُ

الْبَص۪يرُ

٥٦

İnne-lleżîne yucâdilûne fî âyâti(A)llâhi biġayri sultânin etâhum(ﻻ) in fî sudûrihim illâ kibrun mâ hum bibâliġîh(i)(c) feste’iż bi(A)llâh(i)(s) innehu huve-ssemî’u-lbasîr(u)

Allah'ın âyetleri hakkında, kendilerine gelmiş bir delilleri olmaksızın tartışanlar var ya, onların kalplerinde ancak bir büyüklük taslama vardır. Onlar, tasladıkları büyüklüğe asla ulaşmazlar. Sen Allah'a sığın. Şüphesiz O hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.

Mümin Suresi 57 . Ayet

لَخَلْقُ

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِ

اَكْبَرُ

مِنْ

خَلْقِ

النَّاسِ

وَلٰكِنَّ

اَكْثَرَ

النَّاسِ

لَا

يَعْلَمُونَ

٥٧

Leḣalku-ssemâvâti vel-ardi ekberu min ḣalki-nnâsi velâkinne ekśera-nnâsi lâ ya’lemûn(e)

Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.

Mümin Suresi 58 . Ayet

وَمَا

يَسْتَوِي

الْاَعْمٰى

وَالْبَص۪يرُ

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِ

وَلَا

الْمُس۪ٓيءُۜ

قَل۪يلاً

مَا

تَـتَذَكَّرُونَ

٥٨

Vemâ yestevî-l-a’mâ velbasîru velleżîne âmenû ve ’amilû-ssâlihâti velâ-lmusî-/(u)(c) kalîlen mâ teteżekkerûn(e)

Kör ile gören, îman edip salih ameller işleyenler ile kötülük yapan bir değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz.

Mümin Suresi 59 . Ayet

اِنَّ

السَّاعَةَ

لَاٰتِيَةٌ

لَا

رَيْبَ

ف۪يهَا

وَلٰكِنَّ

اَكْثَرَ

النَّاسِ

لَا

يُؤْمِنُونَ

٥٩

İnne-ssâ’ate leâtiyetun lâ raybe fîhâ velâkinne ekśera-nnâsi lâ yu/minûn(e)

Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar.

Mümin Suresi 60 . Ayet

وَقَالَ

رَبُّكُمُ

ادْعُون۪ٓي

اَسْتَجِبْ

لَكُمْۜ

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

يَسْتَكْبِرُونَ

عَنْ

عِبَادَت۪ي

سَيَدْخُلُونَ

جَهَنَّمَ

دَاخِر۪ينَ۟

٦٠

Vekâle rabbukumu-d’ûnî estecib lekum(c) inne-lleżîne yestekbirûne ‘an ‘ibâdetî seyedḣulûne cehenneme dâḣirîn(e)

Rabbiniz şöyle dedi: "Bana dua edin, duânıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir."

Mümin Suresi 61 . Ayet

اَللّٰهُ

الَّذ۪ي

جَعَلَ

لَكُمُ

الَّيْلَ

لِتَسْكُنُوا

ف۪يهِ

وَالنَّهَارَ

مُبْصِراًۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

لَذُو

فَضْلٍ

عَلَى

النَّاسِ

وَلٰكِنَّ

اَكْثَرَ

النَّاسِ

لَا

يَشْكُرُونَ

٦١

(A)llâhu-lleżî ce’ale lekumu-lleyle liteskunû fîhi ve-nnehâra mubsirâ(an)(c) inna(A)llâhe leżû fadlin ‘alâ-nnâsi velâkinne ekśera-nnâsi lâ yeşkurûn(e)

Allah, içinde rahat edesiniz diye geceyi ve (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak da gündüzü yaratandır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı sonsuz iyilik sahibidir, fakat insanların çoğu şükretmezler.

Mümin Suresi 62 . Ayet

ذٰلِكُمُ

اللّٰهُ

رَبُّكُمْ

خَالِقُ

كُلِّ

شَيْءٍۢ

لَٓا

اِلٰهَ

اِلَّا

هُوَۘ

فَاَنّٰى

تُؤْفَكُونَ

٦٢

Żâlikumu(A)llâhu rabbukum ḣâliku kulli şey-in lâ ilâhe illâ hu(ve)(s) fe-ennâ tu/fekûn(e)

İşte her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah! Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Durum bu iken nasıl oluyor da (haktan) döndürülüyorsunuz?

Mümin Suresi 63 . Ayet

كَذٰلِكَ

يُؤْفَكُ

الَّذ۪ينَ

كَانُوا

بِاٰيَاتِ

اللّٰهِ

يَجْحَدُونَ

٦٣

Keżâlike yu/feku-lleżîne kânû bi-âyâti(A)llâhi yechadûn(e)

Allah'ın âyetlerini inkâr etmekte olanlar, işte böyle döndürülürler.

Mümin Suresi 64 . Ayet

اَللّٰهُ

الَّذ۪ي

جَعَلَ

لَكُمُ

الْاَرْضَ

قَرَاراً

وَالسَّمَٓاءَ

بِنَٓاءً

وَصَوَّرَكُمْ

فَاَحْسَنَ

صُوَرَكُمْ

وَرَزَقَكُمْ

مِنَ

الطَّيِّبَاتِۜ

ذٰلِكُمُ

اللّٰهُ

رَبُّكُمْۚ

فَـتَبَارَكَ

اللّٰهُ

رَبُّ

الْعَالَم۪ينَ

٦٤

(A)llâhu-lleżî ce’ale lekumu-l-arda karâran ve-ssemâe binâen ve savverakum fe-ahsene suverakum ve razekakum mine-ttayyibât(i)(c) żâlikumu(A)llâhu rabbukum(s) fetebâraka(A)llâhu rabbu-l’âlemîn(e)

Allah, yeryüzünü sizin için karar kılma yeri, göğü de binâ yapan; size şekil verip de şekillerinizi güzel kılan ve sizi temiz şeylerle rızıklandırandır. İşte Rabbiniz Allah! Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir!

Mümin Suresi 65 . Ayet

هُوَ

الْحَيُّ

لَٓا

اِلٰهَ

اِلَّا

هُوَ

فَادْعُوهُ

مُخْلِص۪ينَ

لَهُ

الدّ۪ينَۜ

اَلْحَمْدُ

لِلّٰهِ

رَبِّ

الْعَالَم۪ينَ

٦٥

Huve-lhayyu lâ ilâhe illâ huve fed’ûhu muḣlisîne lehu-ddîn(e)(k) elhamdu li(A)llâhi rabbi-l’âlemîn(e)

O diridir. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O halde sadece Allah'a itaat ederek (samimi olarak) O'na ibadet edin. Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur.

Mümin Suresi 66 . Ayet

قُلْ

اِنّ۪ي

نُه۪يتُ

اَنْ

اَعْبُدَ

الَّذ۪ينَ

تَدْعُونَ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِ

لَمَّا

جَٓاءَنِيَ

الْبَيِّنَاتُ

مِنْ

رَبّ۪ي

وَاُمِرْتُ

اَنْ

اُسْلِمَ

لِرَبِّ

الْعَالَم۪ينَ

٦٦

Kul innî nuhîtu en a’bude-lleżîne ted’ûne min dûni(A)llâhi lemmâ câeniye-lbeyyinâtu min rabbî ve umirtu en uslime lirabbi-l’âlemîn(e)

De ki: "Rabbimden bana apaçık deliller gelince, Allah'ı bırakıp da taptıklarınıza tapmam bana yasaklandı ve bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi."

Mümin Suresi 67 . Ayet

هُوَ

الَّذ۪ي

خَلَقَكُمْ

مِنْ

تُرَابٍ

ثُمَّ

مِنْ

نُطْفَةٍ

ثُمَّ

مِنْ

عَلَقَةٍ

ثُمَّ

يُخْرِجُكُمْ

طِفْلاً

ثُمَّ

لِتَبْلُغُٓوا

اَشُدَّكُمْ

ثُمَّ

لِتَكُونُوا

شُيُوخاًۚ

وَمِنْكُمْ

مَنْ

يُتَوَفّٰى

مِنْ

قَبْلُ

وَلِتَبْلُغُٓوا

اَجَلاً

مُسَمًّى

وَلَعَلَّكُمْ

تَعْقِلُونَ

٦٧

Huve-lleżî ḣalekakum min turâbin śümme min nutfetin śümme min ‘alekatin śümme yuḣricukum tiflen śümme litebluġû eşuddekum śümme litekûnû şuyûḣâ(an)(c) ve minkum men yuteveffâ min kabl(u)(s) ve litebluġû ecelen musemmen ve le’allekum ta’kilûn(e)

O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra "alaka"dan yaratan, sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana erişmeniz ve düşünüp akıl erdirmeniz için yapar.

Mümin Suresi 68 . Ayet

هُوَ

الَّذ۪ي

يُحْـي۪

وَيُم۪يتُۚ

فَاِذَا

قَضٰٓى

اَمْراً

فَاِنَّمَا

يَقُولُ

لَهُ

كُنْ

فَيَكُونُ۟

٦٨

Huve-lleżî yuhyî veyumît(u)(s) fe-iżâ kadâ emran fe-innemâ yekûlu lehu kun feyekûn(u)

O, yaşatan ve öldürendir. Bir şeye karar verdiğinde ona sadece "ol" der, o da oluverir.

Mümin Suresi 69 . Ayet

اَلَمْ

تَرَ

اِلَى

الَّذ۪ينَ

يُجَادِلُونَ

ف۪ٓي

اٰيَاتِ

اللّٰهِۜ

اَنّٰى

يُصْرَفُونَۚۛ

٦٩

Elem tera ilâ-lleżîne yucâdilûne fî âyâti(A)llâhi ennâ yusrafûn(e)

Allah'ın âyetleri hakkında tartışanları görmedin mi? Nasıl da döndürülüyorlar?

Mümin Suresi 70 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

كَذَّبُوا

بِالْكِتَابِ

وَبِمَٓا

اَرْسَلْنَا

بِه۪

رُسُلَنَا۠ۛ

فَسَوْفَ

يَعْلَمُونَۙ

٧٠

Elleżîne keżżebû bilkitâbi vebimâ erselnâ bihi rusulenâ(s) fesevfe ya’lemûn(e)

Onlar, kitabı (Kur'an'ı) ve elçilerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Onlar bilecekler

Mümin Suresi 71 . Ayet

اِذِ

الْاَغْلَالُ

ف۪ٓي

اَعْنَاقِهِمْ

وَالسَّلَاسِلُۜ

يُسْحَبُونَۙ

٧١

İżi-l-aġlâlu fî a’nâkihim ve-sselâsilu yushabûn(e)

O zaman onlar, boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde kaynar suda sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.

Mümin Suresi 72 . Ayet

فِي

الْحَم۪يمِ

ثُمَّ

فِي

النَّارِ

يُسْجَرُونَۚ

٧٢

Fî-lhamîmi śümme fî-nnâri yuscerûn(e)

O zaman onlar, boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde kaynar suda sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.

Mümin Suresi 73 . Ayet

ثُمَّ

ق۪يلَ

لَهُمْ

اَيْنَ

مَا

كُنْتُمْ

تُشْرِكُونَۙ

٧٣

Śumme kîle lehum eyne mâ kuntum tuşrikûn(e)

Sonra onlara, "Allah'ı bırakıp da ortak koştuklarınız nerede?" denilir. Onlar da, "(Yüzüstü bırakıp) bizden uzaklaştılar. Hayır, demek ki, biz önceleri hiçbir şeye tapmıyormuşuz. (taptıklarımız bir hiçmiş)" derler. İşte Allah inkârcıları böyle saptırır.

Mümin Suresi 74 . Ayet

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِۜ

قَالُوا

ضَلُّوا

عَنَّا

بَلْ

لَمْ

نَكُنْ

نَدْعُوا

مِنْ

قَبْلُ

شَيْـٔاًۜ

كَذٰلِكَ

يُضِلُّ

اللّٰهُ

الْكَافِر۪ينَ

٧٤

Min dûni(A)llâh(i)(s) kâlû dallû ‘annâ bel lem nekun ned’û min kablu şey-â(en)(c) keżâlike yudillu(A)llâhu-lkâfirîn(e)

Sonra onlara, "Allah'ı bırakıp da ortak koştuklarınız nerede?" denilir. Onlar da, "(Yüzüstü bırakıp) bizden uzaklaştılar. Hayır, demek ki, biz önceleri hiçbir şeye tapmıyormuşuz. (taptıklarımız bir hiçmiş)" derler. İşte Allah inkârcıları böyle saptırır.

Mümin Suresi 75 . Ayet

ذٰلِكُمْ

بِمَا

كُنْتُمْ

تَفْرَحُونَ

فِي

الْاَرْضِ

بِغَيْرِ

الْحَقِّ

وَبِمَا

كُنْتُمْ

تَمْرَحُونَۚ

٧٥

Żâlikum bimâ kuntum tefrahûne fî-l-ardi biġayri-lhakki vebimâ kuntum temrahûn(e)

Bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarmanızdan ve böbürlenmenizden ötürüdür.

Mümin Suresi 76 . Ayet

اُدْخُلُٓوا

اَبْوَابَ

جَهَنَّمَ

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَاۚ

فَبِئْسَ

مَثْوَى

الْمُتَكَبِّر۪ينَ

٧٦

Udḣulû ebvâbe cehenneme ḣâlidîne fîhâ(s) febi/se meśvâ-lmutekebbirîn(e)

Onlara, "Ebedî kalmak üzere cehennem kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!" (denir).

Mümin Suresi 77 . Ayet

فَاصْبِرْ

اِنَّ

وَعْدَ

اللّٰهِ

حَقٌّۚ

فَاِمَّا

نُرِيَنَّكَ

بَعْضَ

الَّذ۪ي

نَعِدُهُمْ

اَوْ

نَتَوَفَّيَنَّكَ

فَاِلَيْنَا

يُرْجَعُونَ

٧٧

Fasbir inne va’da(A)llâhi hakk(un)(c) fe-immâ nuriyenneke ba’da-lleżî ne’iduhum ev neteveffeyenneke fe-ileynâ yurce’ûn(e)

Sen sabret! Şüphesiz Allah'ın verdiği söz gerçektir. Onları tehdit ettiğimiz azâbın bir kısmını sana göstersek de (ya da göstermeden önce) seni vefât ettirsek de, sonunda onlar bize döndürüleceklerdir.

Mümin Suresi 78 . Ayet

وَلَقَدْ

اَرْسَلْنَا

رُسُلاً

مِنْ

قَبْلِكَ

مِنْهُمْ

مَنْ

قَصَصْنَا

عَلَيْكَ

وَمِنْهُمْ

مَنْ

لَمْ

نَقْصُصْ

عَلَيْكَۜ

وَمَا

كَانَ

لِرَسُولٍ

اَنْ

يَأْتِيَ

بِاٰيَةٍ

اِلَّا

بِـاِذْنِ

اللّٰهِۚ

فَاِذَا

جَٓاءَ

اَمْرُ

اللّٰهِ

قُضِيَ

بِالْحَقِّ

وَخَسِرَ

هُنَالِكَ

الْمُبْطِلُونَ۟

٧٨

Ve lekad erselnâ rusulen min kablike minhum men kasasnâ ‘aleyke veminhum men lem naksus ‘aleyk(e)(k) vemâ kâne lirasûlin en ye/tiye bi-âyetin illâ bi-iżni(A)llâh(i)(c) fe-iżâ câe emru(A)llâhi kudiye bilhakki ve ḣasira hunâlike-lmubtilûn(e)

Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana anlattıklarımız da var, anlatmadıklarımız da var. Hiçbir peygamber Allah'ın izni olmadan bir mûcize getiremez. Allah'ın emri gelince de hak yerine getirilir. İşte o zaman bunu batıl sayanlar hüsrana uğrarlar.

Mümin Suresi 79 . Ayet

اَللّٰهُ

الَّذ۪ي

جَعَلَ

لَكُمُ

الْاَنْعَامَ

لِتَرْكَبُوا

مِنْهَا

وَمِنْهَا

تَأْكُلُونَۘ

٧٩

(A)llâhu-lleżî ce’ale lekumu-l-en’âme literkebû minhâ ve minhâ te/kulûn(e)

Allah, bir kısmına binesiniz, bir kısmını da yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır.

Mümin Suresi 80 . Ayet

وَلَكُمْ

ف۪يهَا

مَنَافِـعُ

وَلِتَبْلُغُوا

عَلَيْهَا

حَاجَةً

ف۪ي

صُدُورِكُمْ

وَعَلَيْهَا

وَعَلَى

الْفُلْكِ

تُحْمَلُونَۜ

٨٠

Ve lekum fîhâ menâfi’u ve litebluġû ‘aleyhâ hâceten fî sudûrikum ve ’aleyhâ ve ’alâ-lfulki tuhmelûn(e)

Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır. Gönüllerinizdeki ihtiyaçlara kendileri üzerinden ulaşasınız diye onları yaratmıştır. Onlarla ve gemilerle taşınırsınız.

Mümin Suresi 81 . Ayet

وَيُر۪يكُمْ

اٰيَاتِه۪ۗ

فَاَيَّ

اٰيَاتِ

اللّٰهِ

تُنْكِرُونَ

٨١

Ve yurîkum âyâtihi fe-eyye âyâti(A)llâhi tunkirûn(e)

Allah size âyetlerini gösteriyor. Allah'ın hangi âyetlerini inkâr edersiniz?

Mümin Suresi 82 . Ayet

اَفَلَمْ

يَس۪يرُوا

فِي

الْاَرْضِ

فَيَنْظُرُوا

كَيْفَ

كَانَ

عَاقِبَةُ

الَّذ۪ينَ

مِنْ

قَبْلِهِمْۜ

كَانُٓوا

اَكْثَرَ

مِنْهُمْ

وَاَشَدَّ

قُوَّةً

وَاٰثَاراً

فِي

الْاَرْضِ

فَمَٓا

اَغْنٰى

عَنْهُمْ

مَا

كَانُوا

يَكْسِبُونَ

٨٢

Efelem yesîrû fî-l-ardi feyenzurû keyfe kâne ‘âkibetu-lleżîne min kablihim(c) kânû ekśera minhum ve eşedde kuvveten ve âśâran fî-l-ardi femâ aġnâ ‘anhum mâ kânû yeksibûn(e)

Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden daha çok, daha güçlü ve onların yeryüzündeki eserleri daha üstündü. Fakat kazanmakta oldukları şeyler onlara bir fayda vermemişti.

Mümin Suresi 83 . Ayet

فَلَمَّا

جَٓاءَتْهُمْ

رُسُلُهُمْ

بِالْبَيِّنَاتِ

فَرِحُوا

بِمَا

عِنْدَهُمْ

مِنَ

الْعِلْمِ

وَحَاقَ

بِهِمْ

مَا

كَانُوا

بِه۪

يَسْتَهْزِؤُ۫نَ

٨٣

Felemmâ câet-hum rusuluhum bilbeyyinâti ferihû bimâ ‘indehum mine-l’ilmi ve hâka bihim mâ kânû bihi yestehzi-ûn(e)

Peygamberleri onlara apaçık deliller getirince, sahip oldukları bilgi ile şımardılar (ve onları alaya aldılar). Sonunda alaya almakta oldukları şey kendilerini sarıverdi.

Mümin Suresi 84 . Ayet

فَلَمَّا

رَاَوْا

بَأْسَنَا

قَالُٓوا

اٰمَنَّا

بِاللّٰهِ

وَحْدَهُ

وَكَفَرْنَا

بِمَا

كُنَّا

بِه۪

مُشْرِك۪ينَ

٨٤

Felemmâ raev be/senâ kâlû âmennâ bi(A)llâhi vahdehu ve kefernâ bimâ kunnâ bihi muşrikîn(e)

Azabımızı gördükleri zaman, "Yalnız Allah'a inandık; O'na ortak koşmakta olduğumuz şeyleri inkâr ettik" dediler.

Mümin Suresi 85 . Ayet

فَلَمْ

يَكُ

يَنْفَعُهُمْ

ا۪يمَانُهُمْ

لَمَّا

رَاَوْا

بَأْسَنَاۜ

سُنَّتَ

اللّٰهِ

الَّت۪ي

قَدْ

خَلَتْ

ف۪ي

عِبَادِه۪ۚ

وَخَسِرَ

هُنَالِكَ

الْكَافِرُونَ

٨٥

Felem yeku yenfe’uhum îmânuhum lemmâ raev be/senâ(s) sunneta(A)llâhi-lletî kad ḣalet fî ‘ibâdih(i)(s) ve ḣasira hunâlike-lkâfirûn(e)

Fakat, azâbımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah'ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan kanunudur. İşte orada inkârcılar hüsrana uğradılar.