الذَّارِيَاتِ

Zariyat Suresi

Zariyat Suresi 1 . Ayet

وَالذَّارِيَاتِ

ذَرْواًۙ

١

Ve-żżâriyât iżervâ(n)

Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.

Zariyat Suresi 2 . Ayet

فَالْحَامِلَاتِ

وِقْراًۙ

٢

Felhâmilâti vikrâ(n)

Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.

Zariyat Suresi 3 . Ayet

فَالْجَارِيَاتِ

يُسْراًۙ

٣

Felcâriyâti yusrâ(n)

Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.

Zariyat Suresi 4 . Ayet

فَالْمُقَسِّمَاتِ

اَمْراًۙ

٤

Felmukassimâti emrâ(n)

Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.

Zariyat Suresi 5 . Ayet

اِنَّمَا

تُوعَدُونَ

لَصَادِقٌۙ

٥

İnnemâ tû’adûne lesâdik(un)

Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.

Zariyat Suresi 6 . Ayet

وَاِنَّ

الدّ۪ينَ

لَوَاقِـعٌۜ

٦

Ve-inne-ddîne levâki’(un)

Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.

Zariyat Suresi 7 . Ayet

وَالسَّمَٓاءِ

ذَاتِ

الْحُبُكِۙ

٧

Ve-ssemâ-i żâti-lhubuk(i)

Yollara (yıldızların dolaştığı yörüngelere) sahip göğe andolsun ki, muhakkak siz, (peygamber hakkında) çelişkili sözler söylüyorsunuz.

Zariyat Suresi 8 . Ayet

اِنَّكُمْ

لَف۪ي

قَوْلٍ

مُخْتَلِفٍۙ

٨

İnnekum lefî kavlin muḣtelif(in)

Yollara (yıldızların dolaştığı yörüngelere) sahip göğe andolsun ki, muhakkak siz, (peygamber hakkında) çelişkili sözler söylüyorsunuz.

Zariyat Suresi 9 . Ayet

يُؤْفَكُ

عَنْهُ

مَنْ

اُفِكَۜ

٩

Yu/feku ‘anhu men ufik(e)

Ondan (Peygamber'den) çevrilen çevrilir.

Zariyat Suresi 10 . Ayet

قُتِلَ

الْخَرَّاصُونَۙ

١٠

Kutile-lḣarrâsûn(e)

Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve "Muhammed şairdir, delidir" diyen) yalancılar kahrolsun!

Zariyat Suresi 11 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

هُمْ

ف۪ي

غَمْرَةٍ

سَاهُونَۙ

١١

Elleżîne hum fî ġamratin sâhûn(e)

Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve "Muhammed şairdir, delidir" diyen) yalancılar kahrolsun!

Zariyat Suresi 12 . Ayet

يَسْـَٔلُونَ

اَيَّانَ

يَوْمُ

الدّ۪ينِۜ

١٢

Yes-elûne eyyâne yevmu-ddîn(i)

"Ceza günü ne zaman?" diye sorarlar.

Zariyat Suresi 13 . Ayet

يَوْمَ

هُمْ

عَلَى

النَّارِ

يُفْتَنُونَ

١٣

Yevme hum ‘alâ-nnâri yuftenûn(e)

Ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle der): "Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur."

Zariyat Suresi 14 . Ayet

ذُوقُوا

فِتْنَتَكُمْۜ

هٰذَا

الَّذ۪ي

كُنْتُمْ

بِه۪

تَسْتَعْجِلُونَ

١٤

Żûkû fitnetekum hâżâ-lleżî kuntum bihi testa’cilûn(e)

Ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle der): "Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur."

Zariyat Suresi 15 . Ayet

اِنَّ

الْمُتَّق۪ينَ

ف۪ي

جَنَّاتٍ

وَعُيُونٍۙ

١٥

İnne-lmuttekîne fî cennâtin ve ’uyûn(in)

Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi.

Zariyat Suresi 16 . Ayet

اٰخِذ۪ينَ

مَٓا

اٰتٰيهُمْ

رَبُّهُمْۜ

اِنَّهُمْ

كَانُوا

قَبْلَ

ذٰلِكَ

مُحْسِن۪ينَۜ

١٦

Âḣiżîne mâ âtâhum rabbuhum(c) innehum kânû kable żâlike muhsinîn(e)

Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi.

Zariyat Suresi 17 . Ayet

كَانُوا

قَل۪يلاً

مِنَ

الَّيْلِ

مَا

يَهْجَعُونَ

١٧

Kânû kalîlen mine-lleyli mâ yehce’ûn(e)

Geceleri pek az uyurlardı.

Zariyat Suresi 18 . Ayet

وَبِالْاَسْحَارِ

هُمْ

يَسْتَغْفِرُونَ

١٨

Vebil-eshâri hum yestaġfirûn(e)

Seherlerde bağışlama dilerlerdi.

Zariyat Suresi 19 . Ayet

وَف۪ٓي

اَمْوَالِهِمْ

حَقٌّ

لِلسَّٓائِلِ

وَالْمَحْرُومِ

١٩

Vefî emvâlihim hakkun lissâ-ili velmahrûm(i)

Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.

Zariyat Suresi 20 . Ayet

وَفِي الْاَرْضِ

اٰيَاتٌ

لِلْمُوقِن۪ينَۙ

٢٠

Vefî-l-ardi âyâtun lilmûkinîn(e)

Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ görmüyor musunuz?

Zariyat Suresi 21 . Ayet

وَف۪ٓي

اَنْفُسِكُمْۜ

اَفَلَا

تُبْصِرُونَ

٢١

Vefî enfusikum(c) efelâ tubsirûn(e)

Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ görmüyor musunuz?

Zariyat Suresi 22 . Ayet

وَفِي السَّمَٓاءِ

رِزْقُكُمْ

وَمَا

تُوعَدُونَ

٢٢

Vefî-ssemâ-i rizkukum vemâ tû’adûn(e)

Gökte rızkınız ve size vaad olunan şeyler vardır.

Zariyat Suresi 23 . Ayet

فَوَرَبِّ

السَّمَٓاءِ

وَالْاَرْضِ

اِنَّهُ

لَحَقٌّ

مِثْلَ

مَٓا

اَنَّكُمْ

تَنْطِقُونَ۟

٢٣

Feverabbi-ssemâ-i vel-ardi innehu lehakkun miśle mâ ennekum tentikûn(e)

Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki o (size vadolunanlar), sizin konuşmanız gibi gerçektir.

Zariyat Suresi 24 . Ayet

هَلْ

اَتٰيكَ

حَد۪يثُ

ضَيْفِ

اِبْرٰه۪يمَ

الْمُكْرَم۪ينَۢ

٢٤

Hel etâke hadîśu dayfi ibrâhîme-lmukramîn(e)

(Ey Muhammed!) İbrahim'in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi?

Zariyat Suresi 25 . Ayet

اِذْ

دَخَلُوا

عَلَيْهِ

فَقَالُوا

سَلَاماًۜ

قَالَ

سَلَامٌۚ

قَوْمٌ

مُنْكَرُونَ

٢٥

İż deḣalû ‘aleyhi fekâlû selâmâ(en)(s) kâle selâmun kavmun munkerûn(e)

Hani onlar, İbrahim'in yanına varmışlar ve "Selâm olsun sana!" demişlerdi. O da "Size de selâm olsun." demiş, "Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler" (diye düşünmüştü).

Zariyat Suresi 26 . Ayet

فَرَاغَ

اِلٰٓى

اَهْلِه۪

فَجَٓاءَ

بِعِجْلٍ

سَم۪ينٍۙ

٢٦

Ferâġa ilâ ehlihi fecâe bi’iclin semîn(in)

Hissettirmeden ailesinin yanına gidip, (pişirilmiş) semiz bir buzağı getirdi.

Zariyat Suresi 27 . Ayet

فَقَرَّبَهُٓ

اِلَيْهِمْ

قَالَ

اَلَا

تَأْكُلُونَۘ

٢٧

Fekarrabehu ileyhim kâle elâ te/kulûn(e)

Onu önlerine koydu. "Yemez misiniz?" dedi.

Zariyat Suresi 28 . Ayet

فَاَوْجَسَ

مِنْهُمْ

خ۪يفَةًۜ

قَالُوا

لَا

تَخَفْۜ

وَبَشَّرُوهُ

بِغُلَامٍ

عَل۪يمٍ

٢٨

Fe-evcese minhum ḣîfetâ(en)(s) kâlû lâ teḣaf(s) ve beşşerûhu biġulâmin ‘alîm(in)

(Yemediklerini görünce) onlardan İbrahim'in içine bir korku düştü. Onlar, "korkma" dediler ve onu bilgin bir oğul ile müjdelediler.

Zariyat Suresi 29 . Ayet

فَاَقْبَلَتِ

امْرَاَتُهُ

ف۪ي

صَرَّةٍ

فَصَكَّتْ

وَجْهَهَا

وَقَالَتْ

عَجُوزٌ

عَق۪يمٌ

٢٩

Feakbeleti-mraetuhu fî sarratin fesakket vechehâ ve kâlet ‘acûzun ‘akîm(un)

Bunun üzerine karısı bir çığlık kopararak yönelip elini yüzüne vurdu. "Ben kısır bir kocakarıyım (nasıl çocuğum olabilir?)" dedi.

Zariyat Suresi 30 . Ayet

قَالُوا

كَذٰلِكِۙ

قَالَ

رَبُّكِۜ

اِنَّهُ

هُوَ

الْحَك۪يمُ

الْعَل۪يمُ

٣٠

Kâlû keżâliki kâle rabbuk(i)(s) innehu huve-lhakîmu-l’alîm(u)

Onlar dediler ki: "Rabbin böyle buyurdu. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir."

Zariyat Suresi 31 . Ayet

قَالَ

فَمَا

خَطْبُكُمْ

اَيُّهَا

الْمُرْسَلُونَ

٣١

Kâle femâ ḣatbukum eyyuhâ-lmurselûn(e)

İbrahim onlara: "O halde asıl işiniz nedir ey elçiler?" dedi.

Zariyat Suresi 32 . Ayet

قَالُٓوا

اِنَّٓا

اُرْسِلْـنَٓا

اِلٰى

قَوْمٍ

مُجْرِم۪ينَۙ

٣٢

Kâlû innâ ursilnâ ilâ kavmin mucrimîn(e)

Onlar şöyle dediler: "Biz suçlu bir kavme (Lût'un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik."

Zariyat Suresi 33 . Ayet

لِنُرْسِلَ

عَلَيْهِمْ

حِجَارَةً

مِنْ

ط۪ينٍۙ

٣٣

Linursile ‘aleyhim hicâraten min tîn(in)

Onlar şöyle dediler: "Biz suçlu bir kavme (Lût'un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik."

Zariyat Suresi 34 . Ayet

مُسَوَّمَةً

عِنْدَ

رَبِّكَ

لِلْمُسْرِف۪ينَ

٣٤

Musevvemeten ‘inde rabbike lilmusrifîn(e)

Onlar şöyle dediler: "Biz suçlu bir kavme (Lût'un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik."

Zariyat Suresi 35 . Ayet

فَاَخْرَجْنَا

مَنْ

كَانَ

ف۪يهَا

مِنَ

الْمُؤْمِن۪ينَۚ

٣٥

Feaḣracnâ men kâne fîhâ mine-lmu/minîn(e)

Orada (Lût'un yöresinde) bulunan mü'minleri çıkardık.

Zariyat Suresi 36 . Ayet

فَمَا

وَجَدْنَا

ف۪يهَا

غَيْرَ

بَيْتٍ

مِنَ

الْمُسْلِم۪ينَۚ

٣٦

Femâ vecednâ fîhâ ġayra beytin mine-lmuslimîn(e)

Zâten orada bir ev halkindan baska müslüman bulamadik.

Zariyat Suresi 37 . Ayet

وَتَرَكْنَا

ف۪يهَٓا

اٰيَةً

لِلَّذ۪ينَ

يَخَافُونَ

الْعَذَابَ

الْاَل۪يمَۜ

٣٧

Ve teraknâ fîhâ âyeten lilleżîne yeḣâfûne-l’ażâbe-l-elîm(e)

Orada, elem dolu azapdan korkacaklar için bir ibret bıraktık.

Zariyat Suresi 38 . Ayet

وَف۪ي

مُوسٰٓى

اِذْ

اَرْسَلْنَاهُ

اِلٰى

فِرْعَوْنَ

بِسُلْطَانٍ

مُب۪ينٍ

٣٨

Vefî mûsâ iż ersenâhu ilâ fir’avne bisultânin mubîn(in)

Mûsâ kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu açık bir delil ile Firavun'a göndermiştik.

Zariyat Suresi 39 . Ayet

فَتَوَلّٰى

بِرُكْنِه۪

وَقَالَ

سَاحِرٌ

اَوْ

مَجْنُونٌ

٣٩

Fetevellâ biruknihi ve kâle sâhirun ev mecnûn(un)

O ise kuvvetine güvenerek yüz çevirdi ve "Bu bir büyücü veya delidir" dedi.

Zariyat Suresi 40 . Ayet

فَاَخَذْنَاهُ

وَجُنُودَهُ

فَنَبَذْنَاهُمْ

فِي

الْيَمِّ

وَهُوَ

مُل۪يمٌۜ

٤٠

Fe-eḣażnâhu ve cunûdehu fenebeżnâhum fî-lyemmi ve huve mulîm(un)

Bunun üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman olmuş), kendini kınıyordu.

Zariyat Suresi 41 . Ayet

وَف۪ي

عَادٍ

اِذْ اَرْسَلْنَا

عَلَيْهِمُ

الرّ۪يحَ

الْعَق۪يمَۚ

٤١

Vefî ‘âdin iż erselnâ ‘aleyhimu-rrîha-l’akîm(e)

Ad kavminde de ibretler vardır. Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgarı göndermiştik.

Zariyat Suresi 42 . Ayet

مَا

تَذَرُ

مِنْ

شَيْءٍ

اَتَتْ

عَلَيْهِ

اِلَّا

جَعَلَتْهُ

كَالرَّم۪يمِۜ

٤٢

Mâ teżeru min şey-in etet ‘aleyhi illâ ce’alet-hu ke-rramîm(i)

Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu.

Zariyat Suresi 43 . Ayet

وَف۪ي

ثَمُودَ

اِذْ

ق۪يلَ

لَهُمْ

تَمَتَّعُوا

حَتّٰى

ح۪ينٍ

٤٣

Vefî śemûde iż kîle lehum temette’û hattâ hîn(in)

Semûd kavminde de ibretler vardır. Hani onlara, "Bir süreye kadar faydalanın bakalım" denmişti

Zariyat Suresi 44 . Ayet

فَعَتَوْا

عَنْ

اَمْرِ

رَبِّهِمْ

فَاَخَذَتْهُمُ

الصَّاعِقَةُ

وَهُمْ

يَنْظُرُونَ

٤٤

Fe’atev ‘an emri rabbihim fe-eḣażet-humu-ssâ’ikatu vehum yenzurûn(e)

Derken Rablerinin emrinden uzaklaşıp azmışlardı. Bu yüzden bakınıp dururken kendilerini yıldırım çarpıvermişti.

Zariyat Suresi 45 . Ayet

فَمَا

اسْتَطَاعُوا

مِنْ

قِيَامٍ

وَمَا

كَانُوا

مُنْتَصِر۪ينَۙ

٤٥

Femâ-stetâ’û min kiyâmin vemâ kânû muntasirîn(e)

Artık, ne yerlerinden kalkmaya güçleri yetti ne de başkasından yardım görebildiler.

Zariyat Suresi 46 . Ayet

وَقَوْمَ

نُوحٍ

مِنْ

قَبْلُۜ

اِنَّهُمْ

كَانُوا

قَوْماً

فَاسِق۪ينَ۟

٤٦

Ve kavme nûhin min kabl(u)(s) innehum kânû kavmen fâsikîn(e)

Bunlardan önce de Nûh kavmini helak etmiştik. Çünkü onlar fâsık bir toplum idiler.

Zariyat Suresi 47 . Ayet

وَالسَّمَٓاءَ

بَنَيْنَاهَا

بِاَيْدٍ

وَاِنَّا

لَمُوسِعُونَ

٤٧

Ve-ssemâe beneynâhâ bi-eydin ve-innâ lemûsi’ûn(e)

Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter.

Zariyat Suresi 48 . Ayet

وَالْاَرْضَ

فَرَشْنَاهَا

فَنِعْمَ

الْمَاهِدُونَ

٤٨

Vel-arda feraşnâhâ feni’me-lmâhidûn(e)

Yeri de biz döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz.

Zariyat Suresi 49 . Ayet

وَمِنْ

كُلِّ

شَيْءٍ

خَلَقْنَا

زَوْجَيْنِ

لَعَلَّكُمْ

تَذَكَّرُونَ

٤٩

Vemin kulli şey-in ḣalaknâ zevceyni le’allekum teżekkerûn(e)

Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.

Zariyat Suresi 50 . Ayet

فَفِرُّٓوا

اِلَى

اللّٰهِۜ

اِنّ۪ي

لَكُمْ

مِنْهُ

نَذ۪يرٌ

مُب۪ينٌۚ

٥٠

Fefirrû ila(A)llâh(i)(s) innî lekum minhu neżîrun mubîn(un)

O halde Allah'a koşun. Şüphesiz ben, size O'nun katından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.

Zariyat Suresi 51 . Ayet

وَلَا

تَجْعَلُوا

مَعَ

اللّٰهِ

اِلٰهاً

اٰخَرَۜ

اِنّ۪ي

لَكُمْ

مِنْهُ

نَذ۪يرٌ

مُب۪ينٌ

٥١

Velâ tec’alû me’a(A)llâhi ilâhen âḣar(a)(s) innî lekum minhu neżîrun mubîn(un)

Allah ile beraber başka bir ilah edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.

Zariyat Suresi 52 . Ayet

كَذٰلِكَ

مَٓا

اَتَى

الَّذ۪ينَ

مِنْ

قَبْلِهِمْ

مِنْ

رَسُولٍ

اِلَّا

قَالُوا

سَاحِرٌ

اَوْ

مَجْنُونٌ

٥٢

Keżâlike mâ etâ-lleżîne min kablihim min rasûlin illâ kâlû sâhirun ev mecnûn(un)

İşte böyle! Onlardan öncekilere hiçbir peygamber gelmemişti ki,"O bir büyücüdür" yahut "bir delidir" demiş olmasınlar.

Zariyat Suresi 53 . Ayet

اَتَوَاصَوْا

بِه۪ۚ

بَلْ

هُمْ

قَوْمٌ

طَاغُونَ

٥٣

Etevâsav bih(i)(c) bel hum kavmun tâġûn(e)

Onlar bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler (ki hep aynı şeyleri söylüyorlar)? Hayır, onlar azgın bir topluluktur.

Zariyat Suresi 54 . Ayet

فَتَوَلَّ

عَنْهُمْ

فَمَٓا

اَنْتَ

بِمَلُومٍۘ

٥٤

Fetevelle ‘anhum femâ ente bimelûm(in)

Onun için, onlardan yüz çevir. Artık kınanacak değilsin.

Zariyat Suresi 55 . Ayet

وَذَكِّرْ

فَاِنَّ

الذِّكْرٰى

تَنْفَعُ

الْمُؤْمِن۪ينَ

٥٥

Veżekkir fe-inne-żżikrâ tenfe’u-lmu/minîn(e)

Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü'minlere fayda verir.

Zariyat Suresi 56 . Ayet

وَمَا

خَلَقْتُ

الْجِنَّ

وَالْاِنْسَ

اِلَّا

لِيَعْبُدُونِ

٥٦

Vemâ ḣalaktu-lcinne vel-inse illâ liya’budûn(i)

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

Zariyat Suresi 57 . Ayet

مَٓا

اُر۪يدُ

مِنْهُمْ

مِنْ

رِزْقٍ

وَمَٓا

اُر۪يدُ

اَنْ

يُطْعِمُونِ

٥٧

Mâ urîdu minhum min rizkin vemâ urîdu en yut’imûn(i)

Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum.

Zariyat Suresi 58 . Ayet

اِنَّ

اللّٰهَ

هُوَ

الرَّزَّاقُ

ذُوالْقُوَّةِ

الْمَت۪ينُ

٥٨

İnna(A)llâhe huve-rrazzâku żû-lkuvveti-lmetîn(u)

Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir.

Zariyat Suresi 59 . Ayet

فَاِنَّ

لِلَّذ۪ينَ

ظَلَمُوا

ذَنُوباً

مِثْلَ

ذَنُوبِ

اَصْحَابِهِمْ

فَلَا

يَسْتَعْجِلُونِ

٥٩

Fe-inne lilleżîne zalemû żenûben miśle żenûbi ashâbihim felâ yesta’cilûn(e)

Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır. Artık azabımı acele istemesinler.

Zariyat Suresi 60 . Ayet

فَوَيْلٌ

لِلَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

مِنْ

يَوْمِهِمُ

الَّذ۪ي

يُوعَدُونَ

٦٠

Feveylun lilleżîne keferû min yevmihimu-lleżî yû’adûn(e)

Uyarıldıkları günlerinden dolayı vay o inkar edenlerin haline!