الْاَحْزَابِ

Ahzâb Sûresi

Ahzâb Sûresi 1 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

النَّبِيُّ

اتَّقِ

اللّٰهَ

وَلَا

تُطِعِ

الْكَافِر۪ينَ

وَالْمُنَافِق۪ينَۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

عَل۪يماً

حَك۪يماًۙ

١

Yâ eyyuhâ-nnebiyyu-tteki(A)llâhe velâ tuti’i-lkâfirîne velmunâfikîn(e)(k) inna(A)llâhe kâne ‘alîmen hakîmâ(n)

Ey Peygamber! Allah'a karşı gelmekten sakın. Kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Ahzâb Sûresi 2 . Ayet

وَاتَّبِعْ

مَا

يُوحٰٓى

اِلَيْكَ

مِنْ

رَبِّكَۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

خَب۪يراًۙ

٢

Vettebi’ mâ yûhâ ileyke min rabbik(e)(c) inna(A)llâhe kâne bimâ ta’melûne ḣabîrâ(n)

Rabbinden sana vahyolunana uy. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Ahzâb Sûresi 3 . Ayet

وَتَوَكَّلْ

عَلَى

اللّٰهِۜ

وَكَفٰى

بِاللّٰهِ

وَك۪يلاً

٣

Vetevekkel ‘ala(A)llâh(i)(c) vekefâ bi(A)llâhi vekîlâ(n)

Allah'a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter.

Ahzâb Sûresi 4 . Ayet

مَا

جَعَلَ

اللّٰهُ

لِرَجُلٍ

مِنْ

قَلْبَيْنِ

ف۪ي

جَوْفِه۪ۚ

وَمَا

جَعَلَ

اَزْوَاجَكُمُ

الّٰٓئ۪

تُظَاهِرُونَ

مِنْهُنَّ

اُمَّهَاتِكُمْۚ

وَمَا

جَعَلَ

اَدْعِيَٓاءَكُمْ

اَبْنَٓاءَكُمْۜ

ذٰلِكُمْ

قَوْلُكُمْ

بِاَفْوَاهِكُمْۜ

وَاللّٰهُ

يَقُولُ

الْحَقَّ

وَهُوَ

يَهْدِي

السَّب۪يلَ

٤

Mâ ce’ala(A)llâhu liraculin min kalbeyni fî cevfih(i)(c) vemâ ce’ale ezvâcekumu-llâ-î tuzâhirûne minhunne ummehâtikum(c) vemâ ce’ale ed’iyâekum ebnâekum(c) żâlikum kavlukum bi-efvâhikum(s) va(A)llâhu yekûlu-lhakka vehuve yehdî-ssebîl(e)

Allah, hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır. Kendilerine zıhâr yaptığınız eşlerinizi de anneleriniz yapmamıştır. Yine evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır. Bu sizin ağızlarınızla söylediğiniz (fakat gerçekliği olmayan) sözünüzdür. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola iletir.

Ahzâb Sûresi 5 . Ayet

اُدْعُوهُمْ

لِاٰبَٓائِهِمْ

هُوَ

اَقْسَطُ

عِنْدَ

اللّٰهِۚ

فَاِنْ

لَمْ

تَعْلَمُٓوا

اٰبَٓاءَهُمْ

فَاِخْوَانُكُمْ

فِي

الدّ۪ينِ

وَمَوَال۪يكُمْۜ

وَلَيْسَ

عَلَيْكُمْ

جُنَاحٌ

ف۪يمَٓا

اَخْطَأْتُمْ

بِه۪ۙ

وَلٰكِنْ

مَا

تَعَمَّدَتْ

قُلُوبُكُمْۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

غَفُوراً

رَح۪يماً

٥

Ud’ûhum li-âbâ-ihim huve aksetu ‘inda(A)llâh(i)(c) fe-in lem ta’lemû âbâehum fe-iḣvânukum fî-ddîni vemevâlîkum(c) veleyse ‘aleykum cunâhun fîmâ aḣta/tum bihi velâkin mâ te’ammedet kulûbukum(c) vekâna(A)llâhu ġafûran rahîmâ(n)

Onları babalarına nispet ederek çağırın. Bu Allah katında daha (doğru ve) adaletlidir. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata ile yaptığınız bir işte size hiçbir günah yoktur. Fakat kasten yaptığınız şeylerde size günah vardır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Ahzâb Sûresi 6 . Ayet

اَلنَّبِيُّ

اَوْلٰى

بِالْمُؤْمِن۪ينَ

مِنْ

اَنْفُسِهِمْ

وَاَزْوَاجُهُٓ

اُمَّهَاتُهُمْۜ

وَاُو۬لُوا

الْاَرْحَامِ

بَعْضُهُمْ

اَوْلٰى

بِبَعْضٍ

ف۪ي

كِتَابِ

اللّٰهِ

مِنَ

الْمُؤْمِن۪ينَ

وَالْمُهَاجِر۪ينَ

اِلَّٓا

اَنْ

تَفْعَلُٓوا

اِلٰٓى

اَوْلِيَٓائِكُمْ

مَعْرُوفاًۜ

كَانَ

ذٰلِكَ

فِي

الْكِتَابِ

مَسْطُوراً

٦

Ennebiyyu evlâ bilmu/minîne min enfusihim(s) veezvâcuhu ummehâtuhum(k) veulû-l-erhâmi ba’duhum evlâ biba’din fî kitâbi(A)llâhi mine-lmu/minîne velmuhâcirîne illâ en tef’alû ilâ evliyâ-ikum ma’rûfâ(en)(c) kâneżâlike fî-lkitâbi mestûrâ(n)

Peygamber, mü'minlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun eşleri de mü'minlerin analarıdır. Aralarında akrabalık bağı olanlar, Allah'ın Kitabına göre, (miras konusunda) birbirleri için (diğer) mü'minlerden ve muhacirlerden daha önceliklidirler. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız başka. Bu (hüküm) Kitap'ta yazılıdır.

Ahzâb Sûresi 7 . Ayet

وَاِذْ

اَخَذْنَا

مِنَ

النَّبِيّ۪نَ

م۪يثَاقَهُمْ

وَمِنْكَ

وَمِنْ

نُوحٍ

وَاِبْرٰه۪يمَ

وَمُوسٰى

وَع۪يسَى

ابْنِ

مَرْيَمَۖ

وَاَخَذْنَا

مِنْهُمْ

م۪يثَاقاً

غَل۪يظاًۙ

٧

Ve-iż eḣażnâ mine-nnebiyyîne mîśâkahum veminke vemin nûhin ve-ibrâhîme vemûsâ ve’îsâ-bni meryem(e)(s) veeḣażnâ minhum mîśâkan ġalîzâ(n)

Hani biz peygamberlerden sağlam söz almıştık. Senden, Nûh'tan, İbrahim, Mûsâ ve Meryem oğlu İsa'dan da. Evet biz onlardan sapa sağlam bir söz almıştık.

Ahzâb Sûresi 8 . Ayet

لِيَسْـَٔلَ

الصَّادِق۪ينَ

عَنْ

صِدْقِهِمْۚ

وَاَعَدَّ

لِلْكَافِر۪ينَ

عَذَاباً

اَل۪يماً۟

٨

Liyes-ele-ssâdikîne ‘an sidkihim(c) vea’adde lilkâfirîne ‘ażâben elîmâ(n)

(Allah bunu,) doğru kimseleri doğruluklarından hesaba çekmek için (yapmıştır.) Kâfirlere de elem dolu bir azap hazırlamıştır.

Ahzâb Sûresi 9 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

اذْكُرُوا

نِعْمَةَ

اللّٰهِ

عَلَيْكُمْ

اِذْ

جَٓاءَتْكُمْ

جُنُودٌ

فَاَرْسَلْنَا

عَلَيْهِمْ

ر۪يحاً

وَجُنُوداً

لَمْ

تَرَوْهَاۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

بَص۪يراًۚ

٩

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû-żkurû ni’meta(A)llâhi ‘aleykum iż câetkum cunûdun feerselnâ ‘aleyhim rîhan vecunûden lem teravhâ(c) vekâna(A)llâhu bimâ ta’melûne basîrâ(n)

Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman) ordular üzerinize gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgar ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.

Ahzâb Sûresi 10 . Ayet

اِذْ

جَٓاؤُ۫كُمْ

مِنْ

فَوْقِكُمْ

وَمِنْ

اَسْفَلَ

مِنْكُمْ

وَاِذْ

زَاغَتِ

الْاَبْصَارُ

وَبَلَغَتِ

الْقُلُوبُ

الْحَنَاجِرَ

وَتَظُنُّونَ

بِاللّٰهِ

الظُّنُونَا

١٠

İż câûkum min fevkikum vemin esfele minkum ve-iż zâġati-l-ebsâru vebeleġati-lkulûbu-lhanâcira vetezunnûne bi(A)llâhi-zzunûnâ

Hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti. Siz de Allah'a karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz.

Ahzâb Sûresi 11 . Ayet

هُنَالِكَ

ابْتُلِيَ

الْمُؤْمِنُونَ

وَزُلْزِلُوا

زِلْزَالاً

شَد۪يداً

١١

Hunâlike-btuliye-lmu-minûne vezulzilû zilzâlen şedîdâ(n)

İşte orada mü'minler denendiler ve şiddetli bir şekilde sarsıldılar.

Ahzâb Sûresi 12 . Ayet

وَاِذْ

يَقُولُ

الْمُنَافِقُونَ

وَالَّذ۪ينَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌ

مَا

وَعَدَنَا

اللّٰهُ

وَرَسُولُـهُٓ

اِلَّا

غُرُوراً

١٢

Ve-iż yekûlu-lmunâfikûne velleżîne fî kulûbihim meradun mâ ve’adena(A)llâhu verasûluhu illâ ġurûrâ(n)

Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, "Allah ve Resülü bize, ancak aldatmak için vaadde bulunmuşlar" diyorlardı.

Ahzâb Sûresi 13 . Ayet

وَاِذْ

قَالَتْ

طَٓائِفَةٌ

مِنْهُمْ

يَٓا

اَهْلَ

يَثْرِبَ

لَا

مُقَامَ

لَكُمْ

فَارْجِعُواۚ

وَيَسْتَأْذِنُ

فَر۪يقٌ

مِنْهُمُ

النَّبِيَّ

يَقُولُونَ

اِنَّ

بُيُوتَنَا

عَوْرَةٌ

وَمَا

هِيَ

بِعَوْرَةٍۜ

اِنْ

يُر۪يدُونَ

اِلَّا

فِرَاراً

١٣

Ve-iż kâlet tâ-ifetun minhum yâ ehle yeśribe lâ mukâme lekum ferci’û(c) veyeste/żinu ferîkun minhumu-nnebiyye yekûlûne inne buyûtenâ ‘avratun vemâ hiye bi’avra(tin)(s) in yurîdûne illâ firârâ(n)

Hani onlardan bir grup, "Ey Yesrib (Medine) halkı! Sizin burada durmak imkanınız yok. Haydi geri dönün" demişti. Onlardan bir başka grup da, "Evlerimiz açık (korumasız)" diyerek Peygamberden izin istiyorlardı. Oysa evleri açık (korumasız) değildi. Onlar sadece kaçmak istiyorlardı.

Ahzâb Sûresi 14 . Ayet

وَلَوْ

دُخِلَتْ

عَلَيْهِمْ

مِنْ

اَقْطَارِهَا

ثُمَّ

سُئِلُوا

الْفِتْنَةَ

لَاٰتَوْهَا

وَمَا

تَلَبَّثُوا

بِهَٓا

اِلَّا

يَس۪يراً

١٤

Velev duḣilet ‘aleyhim min aktârihâ śümme su-ilû-lfitnete leâtevhâ vemâ telebbeśû bihâ illâ yesîrâ(n)

Eğer Medine'nin her tarafından üzerlerine gelinse ve orada karışıklık çıkarmaları istenseydi, onu mutlaka yaparlardı; o konuda fazla gecikmezlerdi.

Ahzâb Sûresi 15 . Ayet

وَلَقَدْ

كَانُوا

عَاهَدُوا

اللّٰهَ

مِنْ

قَبْلُ

لَا

يُوَلُّونَ

الْاَدْبَارَۜ

وَكَانَ

عَهْدُ

اللّٰهِ

مَسْؤُ۫لاً

١٥

Velekad kânû ‘âhedû(A)llâhe min kablu lâ yuvellûne-l-edbâr(a)(c) vekâne ‘ahdu(A)llâhi mes-ûlâ(n)

Andolsun ki, onlar, daha önce geri dönüp kaçmayacaklarına dair Allah'a söz vermişlerdi. Allah'a verilen söz ise sorumluluğu gerektirir.

Ahzâb Sûresi 16 . Ayet

قُلْ

لَنْ

يَنْفَعَكُمُ

الْفِرَارُ

اِنْ

فَرَرْتُمْ

مِنَ

الْمَوْتِ

اَوِ

الْقَتْلِ

وَاِذاً

لَا

تُمَتَّعُونَ

اِلَّا

قَل۪يلاً

١٦

Kul len yenfe’akumu-lfirâru in ferartum mine-lmevti evi-lkatli ve-iżen lâ tumette’ûne illâ kalîlâ(n)

De ki: "Eğer siz ölümden ya da öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermeyecektir. O takdirde bile (hayatın zevklerinden) pek az yararlandırılırsınız."

Ahzâb Sûresi 17 . Ayet

قُلْ

مَنْ

ذَا

الَّذ۪ي

يَعْصِمُكُمْ

مِنَ

اللّٰهِ

اِنْ

اَرَادَ

بِكُمْ

سُٓوءاً

اَوْ

اَرَادَ

بِكُمْ

رَحْمَةًۜ

وَلَا

يَجِدُونَ

لَهُمْ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِ

وَلِياًّ

وَلَا

نَص۪يراً

١٧

Kul men żâ-lleżî ya’simukum mina(A)llâhi in erâde bikum sû-en ev erâde bikum rahme(ten)(c) velâ yecidûne lehum min dûni(A)llâhi veliyyen velâ nasîrâ(n)

De ki: "Eğer Allah size bir kötülük dilese, sizi Allah'tan koruyacak kimdir? Yahut size bir rahmet dilese buna engel olacak kimdir?" Onlar kendilerine Allah'tan başka hiçbir dost ve hiçbir yardımcı bulamazlar.

Ahzâb Sûresi 18 . Ayet

قَدْ

يَعْلَمُ

اللّٰهُ

الْمُعَوِّق۪ينَ

مِنْكُمْ

وَالْقَٓائِل۪ينَ

لِاِخْوَانِهِمْ

هَلُمَّ

اِلَيْنَاۚ

وَلَا

يَأْتُونَ

الْبَأْسَ

اِلَّا

قَل۪يلاًۙ

١٨

Kad ya’lemu(A)llâhu-lmu’avvikîne minkum velkâ-ilîne li-iḣvânihim helumme ileynâ(s) velâ ye/tûne-lbe/se illâ kalîlâ(n)

Şüphesiz Allah içinizden, savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine, "Bize gelin" diyenleri biliyor. Size katkıda cimri davranarak savaşa pek az gelirler. Korku geldiğinde ise, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimse gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince de ganimete karşı aşırı düşkünlük göstererek sizi keskin dillerle incitirler. İşte onlar iman etmediler. Allah da onların amellerini boşa çıkardı. Bu Allah'a kolaydır.

Ahzâb Sûresi 19 . Ayet

اَشِحَّةً

عَلَيْكُمْۚ

فَاِذَا

جَٓاءَ

الْخَوْفُ

رَاَيْتَهُمْ

يَنْظُرُونَ

اِلَيْكَ

تَدُورُ

اَعْيُنُهُمْ

كَالَّذ۪ي

يُغْشٰى

عَلَيْهِ

مِنَ

الْمَوْتِۚ

فَاِذَا

ذَهَبَ

الْخَوْفُ

سَلَقُوكُمْ

بِاَلْسِنَةٍ

حِدَادٍ

اَشِحَّةً

عَلَى

الْخَيْرِۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

لَمْ

يُؤْمِنُوا

فَاَحْبَطَ

اللّٰهُ

اَعْمَالَهُمْۜ

وَكَانَ

ذٰلِكَ

عَلَى

اللّٰهِ

يَس۪يراً

١٩

Eşihhaten ‘aleykum(s) fe-iżâ câe-lḣavfu raeytehum yenzurûne ileyke tedûru a’yunuhum kelleżî yuġşâ ‘aleyhi mine-lmevt(i)(s) fe-iżâ żehebe-lḣavfu selekûkum bi-elsinetin hidâdin eşihhaten ‘alâ-lḣayr(i)(c) ulâ-ike lem yu/minû feahbeta(A)llâhu a’mâlehum(c) vekâne żâlike ‘ala(A)llâhi yesîrâ(n)

Şüphesiz Allah içinizden, savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine, "Bize gelin" diyenleri biliyor. Size katkıda cimri davranarak savaşa pek az gelirler. Korku geldiğinde ise, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimse gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince de ganimete karşı aşırı düşkünlük göstererek sizi keskin dillerle incitirler. İşte onlar iman etmediler. Allah da onların amellerini boşa çıkardı. Bu Allah'a kolaydır.

Ahzâb Sûresi 20 . Ayet

يَحْسَبُونَ

الْاَحْزَابَ

لَمْ

يَذْهَبُواۚ

وَاِنْ

يَأْتِ

الْاَحْزَابُ

يَوَدُّوا

لَوْ

اَنَّهُمْ

بَادُونَ

فِي

الْاَعْرَابِ

يَسْـَٔلُونَ

عَنْ

اَنْبَٓائِكُمْۜ

وَلَوْ

كَانُوا

ف۪يكُمْ

مَا

قَاتَلُٓوا

اِلَّا

قَل۪يلاً۟

٢٠

Yahsebûne-l-ahzâbe lem yeżhebû(s) ve-in ye/ti-l-ahzâbu yeveddû lev ennehum bâdûne fî-l-a’râbi yes-elûne ‘an enbâ-ikum(s) velev kânû fîkum mâkâtelû illâ kalîlâ(n)

Düşman birliklerinin gitmediğini sanıyorlar. Düşman birlikleri (bir daha) gelecek olsa, isterler ki, (çölde) bedevilerin arasında bulunsunlar da size dair haberleri (gidip gelenlerden) sorsunlar. İçinizde bulunsalardı da pek az savaşırlardı.

Ahzâb Sûresi 21 . Ayet

لَقَدْ

كَانَ

لَكُمْ

ف۪ي

رَسُولِ

اللّٰهِ

اُسْوَةٌ

حَسَنَةٌ

لِمَنْ

كَانَ

يَرْجُوا

اللّٰهَ

وَالْيَوْمَ

الْاٰخِرَ

وَذَكَرَ

اللّٰهَ

كَث۪يراًۜ

٢١

Lekad kâne lekum fî rasûli(A)llâhi usvetun hasenetun limen kâne yercû(A)llâhe velyevme-l-âḣira veżekera(A)llâhe keśîrâ(n)

Andolsun, Allah'ın Resülünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.

Ahzâb Sûresi 22 . Ayet

وَلَمَّا

رَاَ

الْمُؤْمِنُونَ

الْاَحْزَابَۙ

قَالُوا

هٰذَا

مَا

وَعَدَنَا

اللّٰهُ

وَرَسُولُهُ

وَصَدَقَ

اللّٰهُ

وَرَسُولُهُۘ

وَمَا

زَادَهُمْ

اِلَّٓا

ا۪يمَاناً

وَتَسْل۪يماًۜ

٢٢

Velemmâ raâ-lmu/minûne-l-ahzâbe kâlû hâżâ mâ ve’adena(A)llâhu verasûluhu vesadeka(A)llâhu verasûluh(u)(c) vemâ zâdehum illâ îmânen veteslîmâ(n)

Mü'minler düşman birliklerini görünce, "İşte bu Allah'ın ve Resülünün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resülü doğru söylemişlerdir" dediler. Bu onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır.

Ahzâb Sûresi 23 . Ayet

مِنَ

الْمُؤْمِن۪ينَ

رِجَالٌ

صَدَقُوا

مَا

عَاهَدُوا

اللّٰهَ

عَلَيْهِۚ

فَمِنْهُمْ

مَنْ

قَضٰى

نَحْبَهُ

وَمِنْهُمْ

مَنْ

يَنْتَظِرُۘ

وَمَا

بَدَّلُوا

تَبْد۪يلاًۙ

٢٣

Mine-lmu/minîne ricâlun sadekû mâ ‘âhedû(A)llâhe ‘aleyh(i)(s) feminhum men kadâ nahbehu veminhum men yentazir(u)(s) vemâ beddelû tebdîlâ(n)

Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.

Ahzâb Sûresi 24 . Ayet

لِيَجْزِيَ

اللّٰهُ

الصَّادِق۪ينَ

بِصِدْقِهِمْ

وَيُعَذِّبَ

الْمُنَافِق۪ينَ

اِنْ

شَٓاءَ

اَوْ

يَتُوبَ

عَلَيْهِمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

غَفُوراً

رَح۪يماًۚ

٢٤

Liyecziya(A)llâhu-ssâdikîne bisidkihim veyu’ażżibe-lmunâfikîne in şâe ev yetûbe ‘aleyhim(c) inna(A)llâhe kâne ġafûran rahîmâ(n)

Bunun böyle olması Allah'ın, doğruları, doğrulukları sebebiyle mükafatlandırması, dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Ahzâb Sûresi 25 . Ayet

وَرَدَّ

اللّٰهُ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

بِغَيْظِهِمْ

لَمْ

يَنَالُوا

خَيْراًۜ

وَكَفَى

اللّٰهُ

الْمُؤْمِن۪ينَ

الْقِتَالَۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

قَوِياًّ

عَز۪يزاًۚ

٢٥

Veradda(A)llâhu-lleżîne keferû biġayzihim lem yenâlû ḣayrâ(an)(c) vekefa(A)llâhu-lmu/minîne-lkitâl(e)(c) vekâna(A)llâhu kaviyyen ‘azîzâ(n)

Allah inkar edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta mü'minlere kâfi geldi. Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.

Ahzâb Sûresi 26 . Ayet

وَاَنْزَلَ

الَّذ۪ينَ

ظَاهَرُوهُمْ

مِنْ

اَهْلِ

الْكِتَابِ

مِنْ

صَيَاص۪يهِمْ

وَقَذَفَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمُ

الرُّعْبَ

فَر۪يقاً

تَقْتُلُونَ

وَتَأْسِرُونَ

فَر۪يقاًۚ

٢٦

Veenzele-lleżîne zâherûhum min ehli-lkitâbi min sayâsîhim vekażefe fî kulûbihimu-rru’be ferîkan taktulûne vete/sirûne ferîkâ(n)

Allah kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz.

Ahzâb Sûresi 27 . Ayet

وَاَوْرَثَكُمْ

اَرْضَهُمْ

وَدِيَارَهُمْ

وَاَمْوَالَهُمْ

وَاَرْضاً

لَمْ

تَطَؤُ۫هَاۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَلٰى

كُلِّ

شَيْءٍ

قَد۪يراً۟

٢٧

Ve evraśekum ardahum ve diyârahum ve emvâlehum ve erdan lem tetaûhâ(c) vekâna(A)llâhu ‘alâ kulli şey-in kadîrâ(n)

Allah sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.

Ahzâb Sûresi 28 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

النَّبِيُّ

قُلْ

لِاَزْوَاجِكَ

اِنْ

كُنْتُنَّ

تُرِدْنَ

الْحَيٰوةَ

الدُّنْيَا

وَز۪ينَتَهَا

فَتَعَالَيْنَ

اُمَتِّعْكُنَّ

وَاُسَرِّحْكُنَّ

سَرَاحاً

جَم۪يلاً

٢٨

Yâ eyyuhâ-nnebiyyu kul li-ezvâcike in kuntunne turidne-lhayâte-ddunyâ ve zînetehâ fete’âleyne umetti’kunne ve userrihkunne serâhan cemîlâ(n)

Ey Peygamber! Hanımlarına de ki, "Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size mut'a vereyim ve sizi güzelce bırakayım."

Ahzâb Sûresi 29 . Ayet

وَاِنْ

كُنْتُنَّ

تُرِدْنَ

اللّٰهَ

وَرَسُولَهُ

وَالدَّارَ

الْاٰخِرَةَ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

اَعَدَّ

لِلْمُحْسِنَاتِ

مِنْكُنَّ

اَجْراً

عَظ۪يماً

٢٩

Ve-in kuntunne turidna(A)llâhe ve rasûlehu ve-ddâra-l-âḣirate fe-inna(A)llâhe e’adde lilmuhsinâti minkunne ecran ‘azîmâ(n)

"Eğer Allah'ı, Resülünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükafat hazırlamıştır."

Ahzâb Sûresi 30 . Ayet

يَا

نِسَٓاءَ

النَّبِيِّ

مَنْ

يَأْتِ

مِنْكُنَّ

بِفَاحِشَةٍ

مُبَيِّنَةٍ

يُضَاعَفْ

لَهَا

الْعَذَابُ

ضِعْفَيْنِۜ

وَكَانَ

ذٰلِكَ

عَلَى

اللّٰهِ

يَس۪يراً

٣٠

Yâ nisâe-nnebiyyi men ye/ti minkunne bifâhişetin mubeyyinetin yudâ’af lehâ-l’ażâbu di’feyn(i)(c) ve kâne żâlike ‘ala(A)llâhi yesîrâ(n)

Ey Peygamber'in hanımları! İçinizden kim apaçık bir çirkinlik yaparsa onun cezası iki kat verilir. Bu Allah'a göre kolaydır.

Ahzâb Sûresi 31 . Ayet

وَمَنْ

يَقْنُتْ

مِنْكُنَّ

لِلّٰهِ

وَرَسُولِه۪

وَتَعْمَلْ

صَالِحاً

نُؤْتِهَٓا

اَجْرَهَا

مَرَّتَيْنِۙ

وَاَعْتَدْنَا

لَهَا

رِزْقاً

كَر۪يماً

٣١

Vemen yaknut minkunne li(A)llâhi ve rasûlihi veta’mel sâlihan nu/tihâ ecrahâ merrateyni ve a’tednâ lehâ rizkan kerîmâ(n)

İçinizden kim Allah'a ve Resülüne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükafatını iki kat veririz. Biz ona bereketli bir rızık hazırlamışızdır.

Ahzâb Sûresi 32 . Ayet

يَا

نِسَٓاءَ

النَّبِيِّ

لَسْتُنَّ

كَاَحَدٍ

مِنَ

النِّسَٓاءِ

اِنِ

اتَّقَيْتُنَّ

فَلَا

تَخْضَعْنَ

بِالْقَوْلِ

فَيَطْمَعَ

الَّذ۪ي

ف۪ي

قَلْبِه۪

مَرَضٌ

وَقُلْنَ

قَوْلاً

مَعْرُوفاًۚ

٣٢

Yâ nisâe-nnebiyyi lestunne keehadin mine-nnisâ-/(i)(c) ini-ttekaytunne felâ taḣda’ne bilkavli feyatme’a-lleżî fî kalbihi meradun vekulne kavlen ma’rûfâ(n)

Ey Peygamber'in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah'a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz söyleyin.

Ahzâb Sûresi 33 . Ayet

وَقَرْنَ

ف۪ي

بُيُوتِكُنَّ

وَلَا

تَبَرَّجْنَ

تَبَرُّجَ

الْجَاهِلِيَّةِ

الْاُو۫لٰى

وَاَقِمْنَ

الصَّلٰوةَ

وَاٰت۪ينَ

الزَّكٰوةَ

وَاَطِعْنَ

اللّٰهَ

وَرَسُولَهُۜ

اِنَّمَا

يُر۪يدُ

اللّٰهُ

لِيُذْهِبَ

عَنْكُمُ

الرِّجْسَ

اَهْلَ

الْبَيْتِ

وَيُطَهِّرَكُمْ

تَطْه۪يراًۚ

٣٣

Vekarne fî buyûtikunne velâ teberracne teberruce-lcâhiliyyeti-l-ûlâ(s) ve akimne-ssalâte ve âtîne-zzekâte ve ati’na(A)llâhe ve rasûleh(u)(c) innemâ yurîdu(A)llâhu liyużhibe ‘ankumu-rricse ehle-lbeyti veyutahhirakum tathîrâ(n)

Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah'a ve Resülüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

Ahzâb Sûresi 34 . Ayet

وَاذْكُرْنَ

مَا

يُتْلٰى

ف۪ي

بُيُوتِكُنَّ

مِنْ

اٰيَاتِ

اللّٰهِ

وَالْحِكْمَةِۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

لَط۪يفاً

خَب۪يراً۟

٣٤

Veżkurne mâ yutlâ fî buyûtikunne min âyâti(A)llâhi velhikme(ti)(c) inna(A)llâhe kâne latîfen ḣabîrâ(n)

Siz evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah en gizli şeyi bilendir, hakkıyla haberdardır.

Ahzâb Sûresi 35 . Ayet

اِنَّ

الْمُسْلِم۪ينَ

وَالْمُسْلِمَاتِ

وَالْمُؤْمِن۪ينَ

وَالْمُؤْمِنَاتِ

وَالْقَانِت۪ينَ

وَالْقَانِتَاتِ

وَالصَّادِق۪ينَ

وَالصَّادِقَاتِ

وَالصَّابِر۪ينَ

وَالصَّابِرَاتِ

وَالْخَاشِع۪ينَ

وَالْخَاشِعَاتِ

وَالْمُتَصَدِّق۪ينَ

وَالْمُتَصَدِّقَاتِ

وَالصَّٓائِم۪ينَ

وَالصَّٓائِمَاتِ

وَالْحَافِظ۪ينَ

فُرُوجَهُمْ

وَالْحَافِظَاتِ

وَالذَّاكِر۪ينَ

اللّٰهَ

كَث۪يراً

وَالذَّاكِرَاتِ

اَعَدَّ

اللّٰهُ

لَهُمْ

مَغْفِرَةً

وَاَجْراً

عَظ۪يماً

٣٥

İnne-lmuslimîne velmuslimâti velmu/minîne velmu/minâti velkânitîne velkânitâti ve-ssâdikîne ve-ssâdikâti ve-ssâbirîne ve-ssâbirâti velḣâşi’îne velḣâşi’âti velmutesaddikîne velmutesaddikâti ve-ssâ-imîne ve-ssâ-imâti velhâfizîne furûcehum velhâfizâti ve-żżâkirîna(A)llâhe keśîran ve-żżâkirâti e’adda(A)llâhu lehum maġfiraten veecran ‘azîmâ(n)

Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü'min erkeklerle mü'min kadınlar, itaatkar erkeklerle itaatkar kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah'a derinden saygı duyan erkekler, Allah'a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.

Ahzâb Sûresi 36 . Ayet

وَمَا

كَانَ

لِمُؤْمِنٍ

وَلَا

مُؤْمِنَةٍ

اِذَا

قَضَى

اللّٰهُ

وَرَسُولُهُٓ

اَمْراً

اَنْ

يَكُونَ

لَهُمُ

الْخِيَرَةُ

مِنْ

اَمْرِهِمْۜ

وَمَنْ

يَعْصِ

اللّٰهَ

وَرَسُولَهُ

فَقَدْ

ضَلَّ

ضَلَالاً

مُب۪يناً

٣٦

Vemâ kâne limu/minin velâ mu/minetin iżâ kada(A)llâhu verasûluhu emran en yekûne lehumu-lḣiyeratu min emrihim(k) vemen ya’si(A)llâhe verasûlehu fekad dalle dalâlen mubînâ(n)

Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü'min erkek ve hiçbir mü'min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah'a ve Resülüne karşı gelirse şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.

Ahzâb Sûresi 37 . Ayet

وَاِذْ

تَقُولُ

لِلَّـذ۪ٓي

اَنْعَمَ

اللّٰهُ

عَلَيْهِ

وَاَنْعَمْتَ

عَلَيْهِ

اَمْسِكْ

عَلَيْكَ

زَوْجَكَ

وَاتَّقِ

اللّٰهَ

وَتُخْف۪ي

ف۪ي

نَفْسِكَ

مَا

اللّٰهُ

مُبْد۪يهِ

وَتَخْشَى

النَّاسَۚ

وَاللّٰهُ

اَحَقُّ

اَنْ

تَخْشٰيهُۜ

فَلَمَّا

قَضٰى

زَيْدٌ

مِنْهَا

وَطَراً

زَوَّجْنَاكَهَا

لِكَيْ

لَا

يَكُونَ

عَلَى

الْمُؤْمِن۪ينَ

حَرَجٌ

ف۪ٓي

اَزْوَاجِ

اَدْعِيَٓائِهِمْ

اِذَا

قَضَوْا

مِنْهُنَّ

وَطَراًۜ

وَكَانَ

اَمْرُ

اللّٰهِ

مَفْعُولاً

٣٧

Ve-iż tekûlu lilleżî en’ama(A)llâhu ‘aleyhi veen’amte ‘aleyhi emsik ‘aleyke zevceke vetteki(A)llâhe vetuḣfî fî nefsike ma(A)llâhu mubdîhi vetaḣşâ-nnâse va(A)llâhu ehakku en taḣşâh(u)(s) felemmâ kadâ zeydun minhâ vataran zevvecnâkehâ likey lâ yekûne ‘alâ-lmu/minîne haracun fî ezvâci ed’iyâ-ihim iżâ kadav minhunne vatarâ(an)(c) vekâne emru(A)llâhi mef’ûlâ(n)

Hani sen Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, "Eşini nikahında tut (onu boşama) ve Allah'tan sakın" diyordun. İçinde, Allah'ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha layıktı. Zeyd eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü'minlere bir zorluk olmasın. Allah'ın emri mutlaka yerine getirilmiştir.

Ahzâb Sûresi 38 . Ayet

مَا

كَانَ

عَلَى

النَّبِيِّ

مِنْ

حَرَجٍ

ف۪يمَا

فَرَضَ

اللّٰهُ

لَهُۜ

سُنَّةَ

اللّٰهِ

فِي

الَّذ۪ينَ

خَلَوْا

مِنْ

قَبْلُۜ

وَكَانَ

اَمْرُ

اللّٰهِ

قَدَراً

مَقْدُوراًۙ

٣٨

Mâ kâne ‘alâ-nnebiyyi min haracin fîmâ ferada(A)llâhu leh(u)(s) sunneta(A)llâhi fî-lleżîne ḣalev min kablu vekâne emru(A)llâhi kaderan makdûrâ(n)

Allah'ın, kendisine farz kıldığı şeyleri yerine getirmesi konusunda peygambere bir darlık yoktur. Daha önce gelip geçen peygamberler hakkında da Allah'ın kanunu böyledir. Allah'ın emri kesinleşmiş bir hükümdür.

Ahzâb Sûresi 39 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يُبَلِّغُونَ

رِسَالَاتِ

اللّٰهِ

وَيَخْشَوْنَهُ

وَلَا

يَخْشَوْنَ

اَحَداً

اِلَّا

اللّٰهَۜ

وَكَفٰى

بِاللّٰهِ

حَس۪يباً

٣٩

Elleżîne yubelliġûne risâlâti(A)llâhi veyaḣşevnehu velâ yaḣşevne ehaden illa(A)llâh(e)(k) vekefâ bi(A)llâhi hasîbâ(n)

Daha önce gelip geçen o peygamberler, Allah'ın vahiylerini tebliğ eden, Allah'tan korkan, başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir. Allah hesap görücü olarak yeter.

Ahzâb Sûresi 40 . Ayet

مَا

كَانَ

مُحَمَّدٌ

اَبَٓا

اَحَدٍ

مِنْ

رِجَالِكُمْ

وَلٰكِنْ

رَسُولَ

اللّٰهِ

وَخَاتَمَ

النَّبِيّ۪نَۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

بِكُلِّ

شَيْءٍ

عَل۪يماً۟

٤٠

Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum velâkin rasûla(A)llâhi veḣâteme-nnebiyyîn(e)(k) vekâna(A)llâhu bikulli şey-in ‘alîmâ(n)

Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resülü ve nebilerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Ahzâb Sûresi 41 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

اذْكُرُوا

اللّٰهَ

ذِكْراً

كَث۪يراًۙ

٤١

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû-żkurû(A)llâhe żikran keśîrâ(n)

Ey iman edenler! Allah'ı çokça zikredin.

Ahzâb Sûresi 42 . Ayet

وَسَبِّحُوهُ

بُكْرَةً

وَاَص۪يلاً

٤٢

Vesebbihûhu bukraten veasîlâ(n)

Onu sabah akşam tespih edin.

Ahzâb Sûresi 43 . Ayet

هُوَ

الَّذ۪ي

يُصَلّ۪ي

عَلَيْكُمْ

وَمَلٰٓئِكَتُهُ

لِيُخْرِجَكُمْ

مِنَ

الظُّلُمَاتِ

اِلَى

النُّورِۜ

وَكَانَ

بِالْمُؤْمِن۪ينَ

رَح۪يماً

٤٣

Huve-lleżî yusallî ‘aleykum vemelâ-iketuhu liyuḣricekum mine-zzulumâti ilâ-nnûr(i)(c) vekâne bilmu/minîne rahîmâ(n)

O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size merhamet eden; melekleri de sizin için bağışlanma dileyendir. Allah mü'minlere çok merhamet edendir.

Ahzâb Sûresi 44 . Ayet

تَحِيَّتُهُمْ

يَوْمَ

يَلْقَوْنَهُ

سَلَامٌۚ

وَاَعَدَّ

لَهُمْ

اَجْراً

كَر۪يماً

٤٤

Tahiyyetuhum yevme yelkavnehu selâm(un)(c) vea’adde lehum ecran kerîmâ(n)

Allah'a kavuşacakları gün mü'minlere yönelik esenlik dileği "Selam" dır. Allah onlara bol bir mükafat hazırlamıştır.

Ahzâb Sûresi 45 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

النَّبِيُّ

اِنَّٓا

اَرْسَلْنَاكَ

شَاهِداً

وَمُبَشِّراً

وَنَذ۪يراًۙ

٤٥

Yâ eyyuhâ-nnebiyyu innâ erselnâke şâhiden ve mubeşşiran veneżîrâ(n)

Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah'ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.

Ahzâb Sûresi 46 . Ayet

وَدَاعِياً

اِلَى

اللّٰهِ

بِـاِذْنِه۪

وَسِرَاجاً

مُن۪يراً

٤٦

Ve dâ’iyen ila(A)llâhi bi-iżnihi ve sirâcen munîrâ(n)

Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah'ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.

Ahzâb Sûresi 47 . Ayet

وَبَشِّرِ

الْمُؤْمِن۪ينَ

بِاَنَّ

لَهُمْ

مِنَ

اللّٰهِ

فَضْلاً

كَب۪يراً

٤٧

Vebeşşiri-lmu/minîne bi-enne lehum mina(A)llâhi fadlen kebîrâ(n)

Mü'minlere kendileri için Allah'tan büyük bir lütuf olduğunu müjdele.

Ahzâb Sûresi 48 . Ayet

وَلَا

تُطِـعِ

الْكَافِر۪ينَ

وَالْمُنَافِق۪ينَ

وَدَعْ

اَذٰيهُمْ

وَتَوَكَّلْ

عَلَى

اللّٰهِۜ

وَكَفٰى

بِاللّٰهِ

وَك۪يلاً

٤٨

Velâ tuti’i-lkâfirîne velmunâfikîne veda’ eżâhum vetevekkel ‘ala(A)llâh(i)(c) vekefâ bi(A)llâhi vekîlâ(n)

Kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Onların eziyetlerine aldırma ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.

Ahzâb Sûresi 49 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اِذَا

نَكَحْتُمُ

الْمُؤْمِنَاتِ

ثُمَّ

طَلَّقْتُمُوهُنَّ

مِنْ

قَبْلِ

اَنْ

تَمَسُّوهُنَّ

فَمَا

لَكُمْ

عَلَيْهِنَّ

مِنْ

عِدَّةٍ

تَعْتَدُّونَهَاۚ

فَمَتِّعُوهُنَّ

وَسَرِّحُوهُنَّ

سَرَاحاً

جَم۪يلاً

٤٩

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû iżâ nekahtumu-lmu/minâti śümme tallaktumûhunne min kabli en temessûhunne femâ lekum ‘aleyhinne min ‘iddetin ta’teddûnehâ(s) femetti’ûhunne veserrihûhunne serâhan cemîlâ(n)

Ey iman edenler! Mü'min kadınları nikahlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Bu durumda onlara mut'a verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın.

Ahzâb Sûresi 50 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

النَّبِيُّ

اِنَّٓا

اَحْلَلْنَا

لَكَ

اَزْوَاجَكَ

الّٰـت۪ٓي

اٰتَيْتَ

اُجُورَهُنَّ

وَمَا

مَلَكَتْ

يَم۪ينُكَ

مِمَّٓا

اَفَٓاءَ

اللّٰهُ

عَلَيْكَ

وَبَنَاتِ

عَمِّكَ

وَبَنَاتِ

عَمَّاتِكَ

وَبَنَاتِ

خَالِكَ

وَبَنَاتِ

خَالَاتِكَ

الّٰت۪ي

هَاجَرْنَ

مَعَكَۘ

وَامْرَاَةً

مُؤْمِنَةً

اِنْ

وَهَبَتْ

نَفْسَهَا

لِلنَّبِيِّ

اِنْ

اَرَادَ

النَّبِيُّ

اَنْ

يَسْتَنْكِحَهَاۗ

خَالِصَةً

لَكَ

مِنْ

دُونِ

الْمُؤْمِن۪ينَۜ

قَدْ

عَلِمْنَا

مَا

فَرَضْنَا

عَلَيْهِمْ

ف۪ٓي

اَزْوَاجِهِمْ

وَمَا

مَلَكَتْ

اَيْمَانُهُمْ

لِكَيْلَا

يَكُونَ

عَلَيْكَ

حَرَجٌۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

غَفُوراً

رَح۪يماً

٥٠

Yâ eyyuhâ-nnebiyyu innâ ahlelnâ leke ezvâceke-llâtî âteyte ucûrahunne vemâ meleket yemînuke mimmâ efâa(A)llâhu ‘aleyke vebenâti ‘ammike vebenâti ‘ammâtike vebenâti ḣâlike vebenâti ḣâlâtike-llâtî hâcerne me’ake vemraeten mu/mineten in vehebet nefsehâ linnebiyyi in erâde-nnebiyyu en yestenkihahâ ḣâlisaten leke min dûni-lmu/minîn(e)(k) kad ‘alimnâ mâ feradnâ ‘aleyhim fî ezvâcihim vemâ meleket eymânuhum likeylâ yekûne ‘aleyke harac(un)(k) vekâna(A)llâhu ġafûran rahîmâ(n)

Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helal kıldık. Ayrıca, diğer mü'minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber'e bağışlayan, Peygamber'in de kendisini nikahlamak istediği herhangi bir mü'min kadını da (sana helal kıldık.) Mü'minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Ahzâb Sûresi 51 . Ayet

تُرْج۪ي

مَنْ

تَشَٓاءُ

مِنْهُنَّ

وَتُــْٔـو۪ٓي

اِلَيْكَ

مَنْ

تَشَٓاءُۜ

وَمَنِ

ابْتَغَيْتَ

مِمَّنْ

عَزَلْتَ

فَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْكَۜ

ذٰلِكَ

اَدْنٰٓى

اَنْ

تَقَرَّ

اَعْيُنُهُنَّ

وَلَا

يَحْزَنَّ

وَيَرْضَيْنَ

بِمَٓا

اٰتَيْتَهُنَّ

كُلُّهُنَّۜ

وَاللّٰهُ

يَعْلَمُ

مَا

ف۪ي

قُلُوبِكُمْۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَل۪يماً

حَل۪يماً

٥١

Turcî men teşâu minhunne vetu/vî ileyke men teşâ(u)(s) vemeni-bteġayte mimmen ‘azelte felâ cunâha ‘aleyk(e)(c) żâlike ednâ en tekarra a’yunuhunne velâ yahzenne veyerdayne bimâ âteytehunne kulluhun(ne)(c) va(A)llâhu ya’lemu mâ fî kulûbikum(c) vekâna(A)llâhu ‘alîmen halîmâ(n)

Ey Muhammed! Bunlardan (hanımlarından) dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. Uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğine razı olmaları için daha uygundur. Allah kalplerinizdekini bilir. Allah hakkıyla bilendir, halimdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)

Ahzâb Sûresi 52 . Ayet

لَا

يَحِلُّ

لَكَ

النِّسَٓاءُ

مِنْ

بَعْدُ

وَلَٓا

اَنْ

تَبَدَّلَ

بِهِنَّ

مِنْ

اَزْوَاجٍ

وَلَوْ

اَعْجَبَكَ

حُسْنُهُنَّ

اِلَّا

مَا

مَلَكَتْ

يَم۪ينُكَۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَلٰى

كُلِّ

شَيْءٍ

رَق۪يـباً۟

٥٢

Lâ yahillu leke-nnisâu min ba’du velâ en tebeddele bihinne min ezvâcin velev a’cebeke husnuhunne illâ mâ meleket yemînuk(e)(k) vekâna(A)llâhu ‘alâ kulli şey-in rakîbâ(n)

Bundan sonra, güzellikleri hoşuna gitse bile, başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp başka eşler almak sana helal değildir. Ancak sahip olduğun cariyeler başka. Şüphesiz Allah her şeyi gözetleyendir.

Ahzâb Sûresi 53 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

لَا

تَدْخُلُوا

بُيُوتَ

النَّبِيِّ

اِلَّٓا

اَنْ

يُؤْذَنَ

لَكُمْ

اِلٰى

طَعَامٍ

غَيْرَ

نَاظِر۪ينَ

اِنٰيهُۙ

وَلٰكِنْ

اِذَا

دُع۪يتُمْ

فَادْخُلُوا

فَاِذَا

طَعِمْتُمْ

فَانْتَشِرُوا

وَلَا

مُسْتَأْنِس۪ينَ

لِحَد۪يثٍۜ

اِنَّ

ذٰلِكُمْ

كَانَ

يُؤْذِي

النَّبِيَّ

فَيَسْتَحْـي۪

مِنْكُمْۘ

وَاللّٰهُ

لَا

يَسْتَحْـي۪

مِنَ

الْحَقِّۜ

وَاِذَا

سَاَلْتُمُوهُنَّ

مَتَاعاً

فَسْـَٔلُوهُنَّ

مِنْ

وَرَٓاءِ

حِجَابٍۜ

ذٰلِكُمْ

اَطْهَرُ

لِقُلُوبِكُمْ

وَقُلُوبِهِنَّۜ

وَمَا

كَانَ

لَكُمْ

اَنْ

تُؤْذُوا

رَسُولَ

اللّٰهِ

وَلَٓا

اَنْ

تَنْكِحُٓوا

اَزْوَاجَهُ

مِنْ

بَعْدِه۪ٓ

اَبَداًۜ

اِنَّ

ذٰلِكُمْ

كَانَ

عِنْـدَ

اللّٰهِ

عَظ۪يـماً

٥٣

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû lâ tedḣulû buyûte-nnebiyyi illâ en yu/żene lekum ilâ ta’âmin ġayra nâzirîne inâhu velâkin iżâ du’îtum fedḣulû fe-iżâ ta’imtum fenteşirû velâ muste/nisîne lihadîś(in)(c) inne żâlikum kâne yu/żî-nnebiyye feyestahyî minkum(s) va(A)llâhu lâ yestahyî mine-lhakk(i)(c) ve-iżâ seeltumûhunne metâ’an fes-elûhunne min verâ-i hicâb(in)(c) żâlikum atheru likulûbikum ve kulûbihin(ne)(c) vemâ kâne lekum en tu/żû rasûla(A)llâhi velâ en tenkihû ezvâcehu min ba’dihi ebedâ(en)(c) inne żâlikum kâne ‘inda(A)llâhi ‘azîmâ(n)

Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber'in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber'i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz ,hem de onların kalpleri için daha temizdir. Allah'ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikahlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. Çünkü bu Allah katında büyük bir günahtır.

Ahzâb Sûresi 54 . Ayet

اِنْ

تُبْدُوا

شَيْـٔاً

اَوْ

تُخْفُوهُ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

بِكُلِّ

شَيْءٍ

عَل۪يماً

٥٤

İn tubdû şey-en ev tuḣfûhu fe-inna(A)llâhe kâne bikulli şey-in ‘alîmâ(n)

Siz bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de, biliniz ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Ahzâb Sûresi 55 . Ayet

لَا

جُنَاحَ

عَلَيْهِنَّ

ف۪ٓي

اٰبَٓائِهِنَّ

وَلَٓا

اَبْنَٓائِهِنَّ

وَلَٓا

اِخْوَانِهِنَّ

وَلَٓا

اَبْنَٓاءِ

اِخْوَانِهِنَّ

وَلَٓا

اَبْنَٓاءِ

اَخَوَاتِهِنَّ

وَلَا

نِسَٓائِهِنَّ

وَلَا

مَا

مَلَكَتْ

اَيْمَانُهُنَّۚ

وَاتَّق۪ينَ

اللّٰهَۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

عَلٰى

كُلِّ

شَيْءٍ

شَه۪يداً

٥٥

Lâ cunâha ‘aleyhinne fî âbâ-ihinne velâ ebnâ-ihinne velâ iḣvânihinne velâ ebnâ-i iḣvânihinne velâ ebnâ-i eḣavâtihinne velâ nisâ-ihinne velâ mâ meleket eymânuhun(ne)(k) vettekîna(A)llâh(e)(c) inna(A)llâhe kâne ‘alâ kulli şey-in şehîdâ(n)

Peygamberin hanımlarına, babalarından, oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, mümin kadınlardan ve sahip oldukları cariyelerden ötürü bir günah yoktur. Ey Peygamber hanımları! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla şahittir.

Ahzâb Sûresi 56 . Ayet

اِنَّ

اللّٰهَ

وَمَلٰٓئِكَتَهُ

يُصَلُّونَ

عَلَى

النَّبِيِّۜ

يَٓا اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

صَلُّوا

عَلَيْهِ

وَسَلِّمُوا

تَسْل۪يماً

٥٦

İnna(A)llâhe vemelâ-iketehu yusallûne ‘alâ-nnebiy(yi)(c) yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû sallû ‘aleyhi vesellimû teslîmâ(n)

Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.

Ahzâb Sûresi 57 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

يُؤْذُونَ

اللّٰهَ

وَرَسُولَهُ

لَعَنَهُمُ

اللّٰهُ

فِي

الدُّنْيَا

وَالْاٰخِرَةِ

وَاَعَدَّ

لَهُمْ

عَذَاباً

مُه۪يناً

٥٧

İnne-lleżîne yu/żûna(A)llâhe verasûlehu le’anehumu(A)llâhu fî-ddunyâ vel-âḣirati vea’adde lehum ‘ażâben muhînâ(n)

Şüphesiz Allah ve Resülünü incitenlere, Allah dünya ve ahirette lanet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.

Ahzâb Sûresi 58 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

يُؤْذُونَ

الْمُؤْمِن۪ينَ

وَالْمُؤْمِنَاتِ

بِغَيْرِ

مَا

اكْتَسَبُوا

فَقَدِ

احْتَمَلُوا

بُهْتَاناً

وَاِثْماً

مُب۪يناً۟

٥٨

Velleżîne yu/żûne-lmu/minîne velmu/minâti biġayri mâ-ktesebû fekadi-htemelû buhtânen ve-iśmen mubînâ(n)

Mümin erkekleri ve mümin kadınları işlemedikleri şeyler yüzünden incitenler, bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.

Ahzâb Sûresi 59 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

النَّبِيُّ

قُلْ

لِاَزْوَاجِكَ

وَبَنَاتِكَ

وَنِسَٓاءِ

الْمُؤْمِن۪ينَ

يُدْن۪ينَ

عَلَيْهِنَّ

مِنْ

جَلَاب۪يبِهِنَّۜ

ذٰلِكَ

اَدْنٰٓى

اَنْ

يُعْرَفْنَ

فَلَا

يُؤْذَيْنَۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

غَفُوراً

رَح۪يماً

٥٩

Yâ eyyuhâ-nnebiyyu kul li-ezvâcike vebenâtike venisâ-i-lmu/minîne yudnîne ‘aleyhinne min celâbîbihin(ne)(c) żâlike ednâ en yu’rafne felâ yu/żeyn(e)(k) vekâna(A)llâhu ġafûran rahîmâ(n)

Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Ahzâb Sûresi 60 . Ayet

لَئِنْ

لَمْ

يَنْتَهِ

الْمُنَافِقُونَ

وَالَّذ۪ينَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌ

وَالْمُرْجِفُونَ

فِي

الْمَد۪ينَةِ

لَنُغْرِيَنَّكَ

بِهِمْ

ثُمَّ

لَا

يُجَاوِرُونَكَ

ف۪يهَٓا

اِلَّا

قَل۪يلاًۚۛ

٦٠

Le-in lem yentehi-lmunâfikûne velleżîne fî kulûbihim meradun velmurcifûne fî-lmedîneti lenuġriyenneke bihim śümme lâ yucâvirûneke fîhâ illâ kalîlâ(n)

Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ve Medine'de kötü haberler yayıp ortalığı karıştıranlar (tuttukları yoldan) vazgeçmezlerse, elbette seni onların üzerine gitmeye teşvik edeceğiz. Onlar da (bundan sonra) orada lanete uğramış kimseler olarak seninle pek az süre komşu kalacaklardır. Nerede bulunurlarsa, yakalanırlar ve yaman bir şekilde öldürülürler.

Ahzâb Sûresi 61 . Ayet

مَلْعُون۪ينَۚۛ

اَيْنَ

مَا

ثُقِفُٓوا

اُخِذُوا

وَقُتِّلُوا

تَقْت۪يلاً

٦١

Mel’ûnîn(e)(s) eyne mâ śukifû uḣiżû vekuttilû taktîlâ(n)

Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ve Medine'de kötü haberler yayıp ortalığı karıştıranlar (tuttukları yoldan) vazgeçmezlerse, elbette seni onların üzerine gitmeye teşvik edeceğiz. Onlar da (bundan sonra) orada lanete uğramış kimseler olarak seninle pek az süre komşu kalacaklardır. Nerede bulunurlarsa, yakalanırlar ve yaman bir şekilde öldürülürler.

Ahzâb Sûresi 62 . Ayet

سُنَّةَ

اللّٰهِ

فِي

الَّذ۪ينَ

خَلَوْا

مِنْ

قَبْلُۚ

وَلَنْ

تَجِدَ

لِسُنَّةِ

اللّٰهِ

تَبْد۪يلاً

٦٢

Sunneta(A)llâhi fî-lleżîne ḣalev min kabl(u)(s) velen tecide lisunneti(A)llâhi tebdîlâ(n)

Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah'ın kanunu böyledir. Allah'ın kanununda asla değişme bulamazsın.

Ahzâb Sûresi 63 . Ayet

يَسْـَٔلُكَ

النَّاسُ

عَنِ

السَّاعَةِۜ

قُلْ

اِنَّمَا

عِلْمُهَا

عِنْدَ

اللّٰهِۜ

وَمَا

يُدْر۪يكَ

لَعَلَّ

السَّاعَةَ

تَكُونُ

قَر۪يباً

٦٣

Yes-eluke-nnâsu ‘ani-ssâ’a(ti)(s) kul innemâ ‘ilmuhâ ‘inda(A)llâh(i)(c) vemâ yudrîke le’alle-ssâ’ate tekûnu karîbâ(n)

İnsanlar sana kıyametin vaktini soruyorlar. De ki: "Onun ilmi ancak Allah katındadır." Ne bilirsin, belki de kıyamet yakında gerçekleşir.

Ahzâb Sûresi 64 . Ayet

اِنَّ

اللّٰهَ

لَعَنَ

الْكَافِر۪ينَ

وَاَعَدَّ

لَهُمْ

سَع۪يراًۙ

٦٤

İnna(A)llâhe le’ane-lkâfirîne ve e’adde lehum se’îrâ(n)

Şüphesiz Allah kâfirlere lanet etmiş ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır.

Ahzâb Sûresi 65 . Ayet

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَٓا

اَبَداًۚ

لَا

يَجِدُونَ

وَلِياًّ

وَلَا

نَص۪يراًۚ

٦٥

Ḣâlidîne fîhâ ebedâ(en)(s) lâ yecidûne veliyyen velâ nasîrâ(n)

Onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır. Hiçbir dost, hiçbir yardımcı bulamayacaklardır.

Ahzâb Sûresi 66 . Ayet

يَوْمَ

تُقَلَّبُ

وُجُوهُهُمْ

فِي

النَّارِ

يَقُولُونَ

يَا

لَيْتَنَٓا

اَطَعْنَا

اللّٰهَ

وَاَطَعْنَا

الرَّسُولَا

٦٦

Yevme tukallebu vucûhuhum fî-nnâri yekûlûne yâ leytenâ eta’na(A)llâhe veeta’nâ-rrasûlâ

Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, "Keşke Allah'a ve Resül'e itaat edeydik" diyecekler.

Ahzâb Sûresi 67 . Ayet

وَقَالُوا

رَبَّنَٓا

اِنَّٓا

اَطَعْنَا

سَادَتَنَا

وَكُـبَرَٓاءَنَا

فَاَضَلُّونَا

السَّب۪يلَا

٦٧

Ve kâlû rabbenâ innâ eta’nâ sâdetenâ vekuberâenâ feedallûnâ-ssebîlâ

Yine şöyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar."

Ahzâb Sûresi 68 . Ayet

رَبَّنَٓا

اٰتِهِمْ

ضِعْفَيْنِ

مِنَ

الْعَذَابِ

وَالْعَنْهُمْ

لَعْناً

كَب۪يراً۟

٦٨

Rabbenâ âtihim di’feyni mine-l’ażâbi vel’anhum la’nen kebîrâ(n)

"Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanete uğrat."

Ahzâb Sûresi 69 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

لَا تَكُونُوا

كَالَّذ۪ينَ

اٰذَوْا

مُوسٰى

فَبَرَّاَهُ

اللّٰهُ

مِمَّا

قَالُواۜ

وَكَانَ

عِنْدَ

اللّٰهِ

وَج۪يهاً

٦٩

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû lâ tekûnû kelleżîne âżev mûsâ feberraehu(A)llâhu mimmâ kâlû(c) vekâne ‘inda(A)llâhi vecîhâ(n)

Ey iman edenler! Siz Mûsâ'ya eziyet eden kimseler gibi olmayın. Nihayet Allah onu onların dediklerinden temize çıkarmıştı. Mûsâ Allah katında itibarlı bir kimse idi.

Ahzâb Sûresi 70 . Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

اتَّقُوا

اللّٰهَ

وَقُولُوا

قَوْلاً

سَد۪يداًۙ

٧٠

Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû-ttekû(A)llâhe ve kûlû kavlen sedîdâ(n)

Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Resülüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.

Ahzâb Sûresi 71 . Ayet

يُصْلِحْ

لَكُمْ

اَعْمَالَكُمْ

وَيَغْفِرْ

لَكُمْ

ذُنُوبَكُمْۜ

وَمَنْ

يُطِـعِ

اللّٰهَ

وَرَسُولَهُ

فَقَدْ

فَازَ

فَوْزاً

عَظ۪يماً

٧١

Yuslih lekum a’mâlekum veyaġfir lekum żunûbekum(k) vemen yuti’i(A)llâhe verasûlehu fekad fâze fevzen ‘azîmâ(n)

Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Resülüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.

Ahzâb Sûresi 72 . Ayet

اِنَّا

عَرَضْنَا

الْاَمَانَةَ

عَلَى

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِ

وَالْجِبَالِ

فَاَبَيْنَ

اَنْ

يَحْمِلْنَهَا

وَاَشْفَقْنَ

مِنْهَا

وَحَمَلَهَا

الْاِنْسَانُۜ

اِنَّهُ

كَانَ

ظَلُوماً

جَهُولاًۙ

٧٢

İnnâ ‘aradnâ-l-emânete ‘alâ-ssemâvâti vel-ardi velcibâli feebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehâ-l-insân(u)(s) innehu kâne zalûmen cehûlâ(n)

Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir.

Ahzâb Sûresi 73 . Ayet

لِيُعَذِّبَ

اللّٰهُ

الْمُنَافِق۪ينَ

وَالْمُنَافِقَاتِ

وَالْمُشْرِك۪ينَ

وَالْمُشْرِكَاتِ

وَيَتُوبَ

اللّٰهُ

عَلَى

الْمُؤْمِن۪ينَ

وَالْمُؤْمِنَاتِۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

غَفُوراً

رَح۪يماً

٧٣

Liyu’ażżiba(A)llâhu-lmunâfikîne velmunâfikâti velmuşrikîne velmuşrikâti veyetûba(A)llâhu ‘alâ-lmu/minîne velmu/minât(i)(k) vekâna(A)llâhu ġafûran rahîmâ(n)

Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklere ve Allah'a ortak koşan kadınlara azap etmek; mümin erkeklerin ve mümin kadınların da tövbelerini kabul etmek için insana emaneti yüklemiştir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.