وَلَا
تَقُولُوا
لِمَنْ
يُقْتَلُ
ف۪ي
سَب۪يلِ
اللّٰهِ
اَمْوَاتٌۜ
بَلْ
اَحْيَٓاءٌ
وَلٰكِنْ
لَا
تَشْعُرُونَ
١٥٤
Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.
وَلَئِنْ
قُتِلْتُمْ
ف۪ي
سَب۪يلِ
اللّٰهِ
اَوْ
مُتُّمْ
لَمَغْفِرَةٌ
مِنَ
اللّٰهِ
وَرَحْمَةٌ
خَيْرٌ
مِمَّا
يَجْمَعُونَ
١٥٧
Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır.
وَلَا
تَحْسَبَنَّ
الَّذ۪ينَ
قُتِلُوا
ف۪ي
سَب۪يلِ
اللّٰهِ
اَمْوَاتاًۜ
بَلْ
اَحْيَٓاءٌ
عِنْدَ
رَبِّهِمْ
يُرْزَقُونَۙ
١٦٩
169,170. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.
يَسْتَبْشِرُونَ
بِنِعْمَةٍ
مِنَ
اللّٰهِ
وَفَضْلٍۙ
وَاَنَّ
اللّٰهَ
لَا
يُض۪يعُ
اَجْرَ
الْمُؤْمِن۪ينَۚۛ ۟
١٧١
(Şehitler) Allah’ın nimetine, keremine ve Allah’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler.
مَا
كَانَ
اللّٰهُ
لِيَذَرَ
الْمُؤْمِن۪ينَ
عَلٰى
مَٓا
اَنْتُمْ
عَلَيْهِ
حَتّٰى
يَم۪يزَ
الْخَب۪يثَ
مِنَ
الطَّيِّبِۜ
وَمَا
كَانَ
اللّٰهُ
لِيُطْلِعَكُمْ
عَلَى
الْغَيْبِ
وَلٰكِنَّ
اللّٰهَ
يَجْتَب۪ي
مِنْ
رُسُلِه۪
مَنْ
يَشَٓاءُ
فَاٰمِنُوا
بِاللّٰهِ
وَرُسُلِه۪ۚ
وَاِنْ
تُؤْمِنُوا
وَتَتَّقُوا
فَلَكُمْ
اَجْرٌ
عَظ۪يمٌ
١٧٩
Allah, pisi temizden ayırıncaya kadar mü’minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah, size gaybı bildirecek de değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (gaybı ona bildirir). O hâlde, Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükâfat vardır.
وَمَنْ
يُطِـعِ
اللّٰهَ
وَالرَّسُولَ
فَاُو۬لٰٓئِكَ
مَعَ
الَّذ۪ينَ
اَنْعَمَ
اللّٰهُ
عَلَيْهِمْ
مِنَ
النَّبِيّ۪نَ
وَالصِّدّ۪يق۪ينَ
وَالشُّهَدَٓاءِ
وَالصَّالِح۪ينَۚ
وَحَسُنَ
اُو۬لٰٓئِكَ
رَف۪يقاًۜ
٦٩
Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.
فَلْيُقَاتِلْ
ف۪ي
سَب۪يلِ
اللّٰهِ
الَّذ۪ينَ
يَشْرُونَ
الْحَيٰوةَ
الدُّنْيَا
بِالْاٰخِرَةِۜ
وَمَنْ
يُقَاتِلْ
ف۪ي
سَب۪يلِ
اللّٰهِ
فَيُقْتَلْ
اَوْ
يَغْلِبْ
فَسَوْفَ
نُؤْت۪يهِ
اَجْراً
عَظ۪يماً
٧٤
O hâlde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz.
قُلْ
هَلْ
تَرَبَّصُونَ
بِنَٓا
اِلَّٓا
اِحْدَى
الْحُسْنَيَيْنِۜ
وَنَحْنُ
نَتَرَبَّصُ
بِكُمْ
اَنْ
يُص۪يبَكُمُ
اللّٰهُ
بِعَذَابٍ
مِنْ
عِنْدِه۪ٓ
اَوْ
بِاَيْد۪ينَاۘ
فَتَرَبَّصُٓوا
اِنَّا
مَعَكُمْ
مُتَرَبِّصُونَ
٥٢
De ki: “Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah’ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.”
اِنَّ
اللّٰهَ
اشْتَرٰى
مِنَ
الْمُؤْمِن۪ينَ
اَنْفُسَهُمْ
وَاَمْوَالَهُمْ
بِاَنَّ
لَهُمُ
الْجَنَّةَۜ
يُقَاتِلُونَ
ف۪ي
سَب۪يلِ
اللّٰهِ
فَيَقْتُلُونَ
وَيُقْتَلُونَ
وَعْداً
عَلَيْهِ
حَقاًّ
فِي
التَّوْرٰيةِ
وَالْاِنْج۪يلِ
وَالْقُرْاٰنِۜ
وَمَنْ
اَوْفٰى
بِعَهْدِه۪
مِنَ
اللّٰهِ
فَاسْتَبْشِرُوا
بِبَيْعِكُمُ
الَّذ۪ي
بَايَعْتُمْ
بِه۪ۜ
وَذٰلِكَ
هُوَ
الْفَوْزُ
الْعَظ۪يمُ
١١١
Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.
وَالَّذ۪ينَ
هَاجَرُوا
ف۪ي
سَب۪يلِ
اللّٰهِ
ثُمَّ
قُتِلُٓوا
اَوْ
مَاتُوا
لَيَرْزُقَنَّهُمُ
اللّٰهُ
رِزْقاً
حَسَناًۜ
وَاِنَّ
اللّٰهَ
لَهُوَ
خَيْرُ
الرَّازِق۪ينَ
٥٨
Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, Allah onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir. Şüphe yok ki Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
فَاِذَا
لَق۪يتُمُ
الَّذ۪ينَ
كَفَرُوا
فَضَرْبَ
الرِّقَابِۜ
حَتّٰٓى
اِذَٓا
اَثْخَنْتُمُوهُمْ
فَشُدُّوا
الْوَثَاقَۙ
فَاِمَّا
مَناًّ
بَعْدُ
وَاِمَّا
فِدَٓاءً
حَتّٰى
تَضَعَ
الْحَرْبُ
اَوْزَارَهَاۚۛ
ذٰلِكَۜۛ
وَلَوْ
يَشَٓاءُ
اللّٰهُ
لَانْتَصَرَ
مِنْهُمْۙ
وَلٰكِنْ
لِيَبْلُوَ۬ا
بَعْضَكُمْ
بِبَعْضٍۜ
وَالَّذ۪ينَ
قُتِلُوا
ف۪ي
سَب۪يلِ
اللّٰهِ
فَلَنْ
يُضِلَّ
اَعْمَالَهُمْ
٤
(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hâle getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur. Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.