Hz. Nuh İle İlgili Ayetler

Nuh (a.s.), tevhid çağrısını yılmadan sürdüren bir peygamber olarak Kur’an’da örnek gösterilir. Yıllar süren davetine rağmen kavminden gördüğü direnç karşısında sabırla Rabbine yönelmiş, emredildiği üzere gemiyi inşa etmiş ve sonunda kurtuluşa erenlerle birlikte selamete çıkarılmıştır. Nuh kıssası, iman, sebat ve Allah’a teslimiyetin kuşaklar boyu süren bir dersidir.

Âl-i İmrân Sûresi 33-34. Ayet

اِنَّ

اللّٰهَ

اصْطَفٰٓى

اٰدَمَ

وَنُوحاً

وَاٰلَ

اِبْرٰه۪يمَ

وَاٰلَ

عِمْرٰنَ

عَلَى

الْعَالَم۪ينَۙ

٣٣

ذُرِّيَّةً

بَعْضُهَا

مِنْ

بَعْضٍۜ

وَاللّٰهُ

سَم۪يعٌ

عَل۪يمٌۚ

٣٤

33,34. Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Nisâ Sûresi 163. Ayet

اِنَّٓا

اَوْحَيْنَٓا

اِلَيْكَ

كَمَٓا

اَوْحَيْنَٓا

اِلٰى

نُوحٍ

وَالنَّبِيّ۪نَ

مِنْ

بَعْدِه۪ۚ

وَاَوْحَيْنَٓا

اِلٰٓى

اِبْرٰه۪يمَ

وَاِسْمٰع۪يلَ

وَاِسْحٰقَ

وَيَعْقُوبَ

وَالْاَسْبَاطِ

وَع۪يسٰى

وَاَيُّوبَ

وَيُونُسَ

وَهٰرُونَ

وَسُلَيْمٰنَۚ

وَاٰتَيْنَا

دَاوُ۫دَ

زَبُوراًۚ

١٦٣

Biz, Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik.

En'âm Sûresi 84. Ayet

وَوَهَبْنَا

لَهُٓ

اِسْحٰقَ

وَيَعْقُوبَۜ

كُلاًّ

هَدَيْنَاۚ

وَنُوحاً

هَدَيْنَا

مِنْ

قَبْلُ

وَمِنْ

ذُرِّيَّتِه۪

دَاوُ۫دَ

وَسُلَيْمٰنَ

وَاَيُّوبَ

وَيُوسُفَ

وَمُوسٰى

وَهٰرُونَۜ

وَكَذٰلِكَ

نَجْزِي

الْمُحْسِن۪ينَۙ

٨٤

Biz ona İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. Daha önce Nûh’u da hidayete erdirmiştik. Zürriyetinden Dâvud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Hârûn’u da. İyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.

A'râf Sûresi 59-60. Ayet

لَقَدْ

اَرْسَلْنَا

نُوحاً

اِلٰى

قَوْمِه۪

فَقَالَ

يَا

قَوْمِ

اعْبُدُوا

اللّٰهَ

مَا

لَكُمْ

مِنْ

اِلٰهٍ

غَيْرُهُۜ

اِنّ۪ٓي

اَخَافُ

عَلَيْكُمْ

عَذَابَ

يَوْمٍ

عَظ۪يمٍ

٥٩

قَالَ

الْمَلَأُ

مِنْ

قَوْمِه۪ٓ

اِنَّا

لَنَرٰيكَ

ف۪ي

ضَلَالٍ

مُب۪ينٍ

٦٠

Andolsun, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum” dedi. Kavminin ileri gelenleri, “Biz seni açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler.

A'râf Sûresi 61-62. Ayet

قَالَ

يَا

قَوْمِ

لَيْسَ

ب۪ي

ضَلَالَةٌ

وَلٰكِنّ۪ي

رَسُولٌ

مِنْ

رَبِّ

الْعَالَم۪ينَ

٦١

اُبَلِّغُكُمْ

رِسَالَاتِ

رَبّ۪ي

وَاَنْصَحُ

لَكُمْ

وَاَعْلَمُ

مِنَ

اللّٰهِ

مَا

لَا

تَعْلَمُونَ

٦٢

(Nûh onlara) şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yok. Aksine ben, âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.” “Ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve size nasihat ediyorum. Sizin bilmediğiniz şeyleri de Allah tarafından gelen vahiy ile biliyorum.”

A'râf Sûresi 63-64. Ayet

اَوَعَجِبْتُمْ

اَنْ

جَٓاءَكُمْ

ذِكْرٌ

مِنْ

رَبِّكُمْ

عَلٰى

رَجُلٍ

مِنْكُمْ

لِيُنْذِرَكُمْ

وَلِتَتَّقُوا

وَلَعَلَّكُمْ

تُرْحَمُونَ

٦٣

فَكَذَّبُوهُ

فَاَنْجَيْنَاهُ

وَالَّذ۪ينَ

مَعَهُ

فِي

الْفُلْكِ

وَاَغْرَقْنَا

الَّذ۪ينَ

كَذَّبُوا

بِاٰيَاتِنَاۜ

اِنَّهُمْ

كَانُوا

قَوْماً

عَم۪ينَ۟

٦٤

Sizi uyarması ve sizin de Allah’a karşı gelmekten sakınıp rahmete ulaşmanız için, içinizden bir adam aracılığı ile Rabbinizden size bir zikir (vahiy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı? Derken kavmi onu yalanladı. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Çünkü onlar (vicdanları hakka kapalı) kör bir kavim idiler.

A'râf Sûresi 69-70. Ayet

اَوَعَجِبْتُمْ

اَنْ

جَٓاءَكُمْ

ذِكْرٌ

مِنْ

رَبِّكُمْ

عَلٰى

رَجُلٍ

مِنْكُمْ

لِيُنْذِرَكُمْۜ

وَاذْكُرُٓوا

اِذْ

جَعَلَكُمْ

خُلَـفَٓاءَ

مِنْ

بَعْدِ

قَوْمِ

نُوحٍ

وَزَادَكُمْ

فِي

الْخَلْقِ

بَصْۣـطَةًۚ

فَاذْكُرُٓوا

اٰلَٓاءَ

اللّٰهِ

لَعَلَّكُمْ

تُفْلِحُونَ

٦٩

قَالُٓوا

اَجِئْتَنَا

لِنَعْبُدَ

اللّٰهَ

وَحْدَهُ

وَنَذَرَ

مَا

كَانَ

يَعْبُدُ

اٰبَٓاؤُ۬نَاۚ

فَأْتِنَا

بِمَا

تَعِدُنَٓا

اِنْ

كُنْتَ

مِنَ

الصَّادِق۪ينَ

٧٠

“Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikir (vahy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, Allah sizi Nûh kavminden sonra onların yerine getirdi ve sizi yaratılış itibariyle daha güçlü kıldı. Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.” Onlar, “Sen bize tek Allah’a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı bize getir” dediler.

Tevbe Sûresi 70. Ayet

اَلَمْ

يَأْتِهِمْ

نَبَاُ

الَّذ۪ينَ

مِنْ

قَبْلِهِمْ

قَوْمِ

نُوحٍ

وَعَادٍ

وَثَمُودَ

وَقَوْمِ

اِبْرٰه۪يمَ

وَاَصْحَابِ

مَدْيَنَ

وَالْمُؤْتَفِكَاتِۜ

اَتَتْهُمْ

رُسُلُهُمْ

بِالْبَيِّنَاتِۚ

فَمَا

كَانَ

اللّٰهُ

لِيَظْلِمَهُمْ

وَلٰكِنْ

كَانُٓوا

اَنْفُسَهُمْ

يَظْلِمُونَ

٧٠

Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin; İbrahim’in kavminin; Medyen halkının ve yerle bir olan şehirlerin haberleri ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getirmişti. (Ama inanmadılar, Allah da onları cezalandırdı.) Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı.

Yunus Sûresi 71-72. Ayet

وَاتْلُ

عَلَيْهِمْ

نَبَاَ

نُوحٍۢ

اِذْ

قَالَ

لِقَوْمِه۪

يَا

قَوْمِ

اِنْ

كَانَ

كَبُرَ

عَلَيْكُمْ

مَقَام۪ي

وَتَذْك۪ير۪ي

بِاٰيَاتِ

اللّٰهِ

فَعَلَى

اللّٰهِ

تَوَكَّلْتُ

فَاَجْمِعُٓوا

اَمْرَكُمْ

وَشُرَكَٓاءَكُمْ

ثُمَّ

لَا

يَكُنْ

اَمْرُكُمْ

عَلَيْكُمْ

غُمَّةً

ثُمَّ

اقْضُٓوا

اِلَيَّ

وَلَا

تُنْظِرُونِ

٧١

فَاِنْ

تَوَلَّيْتُمْ

فَمَا

سَاَلْتُكُمْ

مِنْ

اَجْرٍۜ

اِنْ

اَجْرِيَ

اِلَّا

عَلَى

اللّٰهِۙ

وَاُمِرْتُ

اَنْ

اَكُونَ

مِنَ

الْمُسْلِم۪ينَ

٧٢

Nûh’un haberini onlara oku. Hani o, bir vakit kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Eğer benim konumum ve Allah’ın âyetleriyle öğüt vermem size ağır geliyorsa, (biliniz ki) ben sadece Allah’a dayanıp güvenmişim. Artık siz de (bana) ne yapacağınızı ortaklarınızla beraber kararlaştırın ki, işiniz size dert olmasın! Bundan sonra bana hükmünüzü uygulayın; bana mühlet de vermeyin! Eğer yüz çeviriyorsanız, sizden zaten hiçbir ücret istemedim. Benim ücretim, ancak Allah’a aittir. Bana müslümanlardan olmam emredildi.”

Yunus Sûresi 73-74. Ayet

فَكَذَّبُوهُ

فَنَجَّيْنَاهُ

وَمَنْ

مَعَهُ

فِي

الْفُلْكِ

وَجَعَلْنَاهُمْ

خَلَٓائِفَ

وَاَغْرَقْنَا

الَّذ۪ينَ

كَذَّبُوا

بِاٰيَاتِنَاۚ

فَانْظُرْ

كَيْفَ

كَانَ

عَاقِبَةُ

الْمُنْذَر۪ينَ

٧٣

ثُمَّ

بَعَثْنَا

مِنْ

بَعْدِه۪

رُسُلاً

اِلٰى

قَوْمِهِمْ

فَجَٓاؤُ۫هُمْ

بِالْبَيِّنَاتِ

فَمَا

كَانُوا

لِيُؤْمِنُوا

بِمَا

كَذَّبُوا

بِه۪

مِنْ

قَبْلُۜ

كَذٰلِكَ

نَطْبَعُ

عَلٰى

قُلُوبِ

الْمُعْتَد۪ينَ

٧٤

Onu yine de yalanladılar. Biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları ötekilerin yerine geçirdik. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Bak, uyarılan (fakat söz anlamayan)ların sonu nasıl oldu! Sonra, onun ardından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara apaçık mucizeler getirdiler. Fakat onlar önceden yalanlamakta oldukları şeye inanacak değillerdi. İşte biz haddi aşanların kalplerini böylece mühürleriz.

Hûd Sûresi 25-27. Ayet

وَلَقَدْ

اَرْسَلْنَا

نُوحاً

اِلٰى

قَوْمِه۪ۘ

اِنّ۪ي

لَكُمْ

نَذ۪يرٌ

مُب۪ينٌۙ

٢٥

اَنْ

لَا

تَعْبُدُٓوا

اِلَّا

اللّٰهَۜ

اِنّ۪ٓي

اَخَافُ

عَلَيْكُمْ

عَذَابَ

يَوْمٍ

اَل۪يمٍ

٢٦

فَقَالَ

الْمَلَأُ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

مِنْ

قَوْمِه۪

مَا

نَرٰيكَ

اِلَّا

بَشَراً

مِثْلَنَا

وَمَا

نَرٰيكَ

اتَّبَعَكَ

اِلَّا

الَّذ۪ينَ

هُمْ

اَرَاذِلُنَا

بَادِيَ

الرَّأْيِۚ

وَمَا

نَرٰى

لَكُمْ

عَلَيْنَا

مِنْ

فَضْلٍ

بَلْ

نَظُنُّكُمْ

كَاذِب۪ينَ

٢٧

Andolsun, biz Nûh’u kavmine peygamber olarak gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.” “Allah’tan başkasına ibadet ve kulluk etmeyin. Doğrusu ben sizin adınıza elem dolu bir günün azabından korkuyorum.” Kavminin inkâr eden ileri gelenleri, “Biz, senin ancak bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz. İlk bakışta sana uyanların da ancak en aşağılıklarımızdan ibaret olduğunu görüyoruz. Sizin bize karşı herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine sizin yalancı kimseler olduğunuzu sanıyoruz” dediler.

Hûd Sûresi 28. Ayet

قَالَ

يَا قَوْمِ

اَرَاَيْتُمْ

اِنْ

كُنْتُ

عَلٰى

بَيِّنَةٍ

مِنْ

رَبّ۪ي

وَاٰتٰين۪ي

رَحْمَةً

مِنْ

عِنْدِه۪

فَعُمِّيَتْ

عَلَيْكُمْۜ

اَنُلْزِمُكُمُوهَا

وَاَنْتُمْ

لَهَا

كَارِهُونَ

٢٨

Nûh dedi ki: “Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şâyet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O, kendi katından bana bir rahmet vermiş de siz ona karşı kör kalmışsanız, onu istemediğiniz hâlde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?”

Hûd Sûresi 29. Ayet

وَيَا

قَوْمِ

لَٓا

اَسْـَٔلُكُمْ

عَلَيْهِ

مَالاًۜ

اِنْ

اَجْرِيَ

اِلَّا

عَلَى

اللّٰهِ

وَمَٓا

اَنَا۬

بِطَارِدِ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُواۜ

اِنَّهُمْ

مُلَاقُوا

رَبِّهِمْ

وَلٰكِنّ۪ٓي

اَرٰيكُمْ

قَوْماً

تَجْهَلُونَ

٢٩

“Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi bir mal da istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah’a âittir. Ben o iman edenleri (teklifinize uyarak) kovacak da değilim. Çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizin bilgisizce davranan bir toplum olduğunuzu görüyorum.”

Hûd Sûresi 30-31. Ayet

وَيَا

قَوْمِ

مَنْ

يَنْصُرُن۪ي

مِنَ

اللّٰهِ

اِنْ

طَرَدْتُهُمْۜ

اَفَلَا

تَذَكَّرُونَ

٣٠

وَلَٓا

اَقُولُ

لَكُمْ

عِنْد۪ي

خَزَٓائِنُ

اللّٰهِ

وَلَٓا اَعْلَمُ

الْغَيْبَ

وَلَٓا

اَقُولُ

اِنّ۪ي

مَلَكٌ

وَلَٓا

اَقُولُ

لِلَّذ۪ينَ

تَزْدَر۪ٓي

اَعْيُنُكُمْ

لَنْ

يُؤْتِيَهُمُ

اللّٰهُ

خَيْراًۜ

اَللّٰهُ

اَعْلَمُ

بِمَا

ف۪ٓي

اَنْفُسِهِمْۚ

اِنّ۪ٓي

اِذاً

لَمِنَ

الظَّالِم۪ينَ

٣١

“Ey kavmim! Eğer ben onları kovarsam, beni Allah’tan kim koruyabilir? Hiç düşünmüyor musunuz?” Size ben, “Allah’ın hazineleri yanımdadır”, demiyorum; gaybı da bilmem. “Ben bir meleğim” de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, “Allah, onlara asla hiçbir hayır vermez” de diyemem. Allah, onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem, o zaman ben gerçekten zâlimlerden olurum.

Hûd Sûresi 32. Ayet

قَالُوا

يَا

نُوحُ

قَدْ

جَادَلْتَنَا

فَاَكْثَرْتَ

جِدَالَنَا

فَأْتِنَا

بِمَا

تَعِدُنَٓا

اِنْ

كُنْتَ

مِنَ

الصَّادِق۪ينَ

٣٢

Dediler ki: “Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi kendisiyle bizi tehdit ettiğin azabı getir.”

Hûd Sûresi 33-34. Ayet

قَالَ

اِنَّمَا

يَأْت۪يكُمْ

بِهِ

اللّٰهُ

اِنْ

شَٓاءَ

وَمَٓا

اَنْتُمْ

بِمُعْجِز۪ينَ

٣٣

وَلَا يَنْفَعُكُمْ

نُصْح۪ٓي

اِنْ

اَرَدْتُ

اَنْ

اَنْصَحَ

لَكُمْ

اِنْ

كَانَ

اللّٰهُ

يُر۪يدُ

اَنْ

يُغْوِيَكُمْۜ

هُوَ

رَبُّكُمْ

وَاِلَيْهِ

تُرْجَعُونَۜ

٣٤

Nûh dedi ki: “Onu size, dilerse ancak Allah getirir ve siz (Allah’ı) âciz bırakamazsınız.” Ben size öğüt vermek istesem de, eğer Allah sizi azdırmak istemişse, öğüdüm size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz.

Hûd Sûresi 36-37. Ayet

وَاُو۫حِيَ

اِلٰى

نُوحٍ

اَنَّهُ

لَنْ

يُؤْمِنَ

مِنْ

قَوْمِكَ

اِلَّا

مَنْ

قَدْ

اٰمَنَ

فَلَا

تَبْتَئِسْ

بِمَا

كَانُوا

يَفْعَلُونَۚ

٣٦

وَاصْنَعِ

الْفُلْكَ

بِاَعْيُنِنَا

وَوَحْيِنَا

وَلَا

تُخَاطِبْن۪ي

فِي

الَّذ۪ينَ

ظَلَمُواۚ

اِنَّهُمْ

مُغْرَقُونَ

٣٧

Nûh’a vahyolundu ki: “Kavminden daha önce iman etmiş olanlardan başka, artık hiç kimse iman etmeyecek. O hâlde, onların yapmakta oldukları şeylerden dolayı üzülme.” “Gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar suda boğulacaklardır.”

Hûd Sûresi 38-39. Ayet

وَيَصْنَعُ

الْفُلْكَ

وَكُلَّمَا

مَرَّ

عَلَيْهِ

مَلَاٌ

مِنْ

قَوْمِه۪

سَخِرُوا

مِنْهُۜ

قَالَ

اِنْ

تَسْخَرُوا

مِنَّا

فَاِنَّا

نَسْخَرُ

مِنْكُمْ

كَمَا

تَسْخَرُونَۜ

٣٨

فَسَوْفَ

تَعْلَمُونَۙ

مَنْ

يَأْت۪يهِ

عَذَابٌ

يُخْز۪يهِ

وَيَحِلُّ

عَلَيْهِ

عَذَابٌ

مُق۪يمٌ

٣٩

(Nûh) gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri gelenler her ne zaman yanına uğrasalar, onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: “Bizimle alay ediyorsanız, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz.” Artık, geldiği kimseyi rezil eden azabın kime geleceğini, kimin üzerine sürekli bir azabın ineceğini ileride anlayacaksınız.

Hûd Sûresi 40. Ayet

حَتّٰٓى

اِذَا

جَٓاءَ

اَمْرُنَا

وَفَارَ

التَّنُّورُۙ

قُلْنَا

احْمِلْ

ف۪يهَا

مِنْ

كُلٍّ

زَوْجَيْنِ

اثْنَيْنِ

وَاَهْلَكَ

اِلَّا

مَنْ

سَبَقَ

عَلَيْهِ

الْقَوْلُ

وَمَنْ

اٰمَنَۜ

وَمَٓا

اٰمَنَ

مَعَهُٓ

اِلَّا

قَل۪يلٌ

٤٠

Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca (sular coşup taşınca) Nûh’a dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki âilen ile iman edenleri ona yükle.” Ama, onunla beraber sadece pek az kimse iman etmişti.

Hûd Sûresi 41. Ayet

وَقَالَ

ارْكَبُوا

ف۪يهَا

بِسْمِ

اللّٰهِ

مَجْرٰۭۙيهَا

وَمُرْسٰيهَاۜ

اِنَّ

رَبّ۪ي

لَغَفُورٌ

رَح۪يمٌ

٤١

(Nûh), “Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” dedi.

Hûd Sûresi 42. Ayet

وَهِيَ

تَجْر۪ي

بِهِمْ

ف۪ي

مَوْجٍ

كَالْجِبَالِ

وَنَادٰى

نُوحٌۨ

ابْنَهُ

وَكَانَ

ف۪ي

مَعْزِلٍ

يَا

بُنَيَّ

ارْكَبْۭۗ

مَعَنَا

وَلَا

تَكُنْ

مَعَ

الْكَافِر۪ينَ

٤٢

Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, “Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma” diye seslendi.

Hûd Sûresi 43-44. Ayet

قَالَ

سَاٰو۪ٓي

اِلٰى

جَبَلٍ

يَعْصِمُن۪ي

مِنَ

الْمَٓاءِۜ

قَالَ

لَا

عَاصِمَ

الْيَوْمَ

مِنْ

اَمْرِ

اللّٰهِ

اِلَّا

مَنْ

رَحِمَۚ

وَحَالَ

بَيْنَهُمَا

الْمَوْجُ

فَكَانَ

مِنَ

الْمُغْرَق۪ينَ

٤٣

وَق۪يلَ

يَٓا

اَرْضُ

ابْلَع۪ي

مَٓاءَكِ

وَيَا

سَمَٓاءُ

اَقْلِع۪ي

وَغ۪يضَ

الْمَٓاءُ

وَقُضِيَ

الْاَمْرُ

وَاسْتَوَتْ

عَلَى

الْجُودِيِّ

وَق۪يلَ

بُعْداً

لِلْقَوْمِ

الظَّالِم۪ينَ

٤٤

O, “Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” dedi. Nûh, “Bugün Allah’ın rahmet ettikleri hariç, O’nun azabından korunacak hiç kimse yoktur” dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu. “Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu” denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî’ye oturdu ve “Zalimler topluluğu, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!” denildi.

Hûd Sûresi 45. Ayet

وَنَادٰى

نُوحٌ

رَبَّهُ

فَقَالَ

رَبِّ

اِنَّ

ابْن۪ي

مِنْ

اَهْل۪ي

وَاِنَّ

وَعْدَكَ

الْحَقُّ

وَاَنْتَ

اَحْكَمُ

الْحَاكِم۪ينَ

٤٥

Nûh, Rabbine seslenip şöyle dedi: “Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir. Senin va’din elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin.”

Hûd Sûresi 46. Ayet

قَالَ

يَا

نُوحُ

اِنَّهُ

لَيْسَ

مِنْ

اَهْلِكَۚ

اِنَّهُ

عَمَلٌ

غَيْرُ

صَالِحٍۗ

فَلَا تَسْـَٔلْنِ

مَا

لَيْسَ

لَكَ

بِه۪

عِلْمٌۜ

اِنّ۪ٓي

اَعِظُكَ

اَنْ

تَكُونَ

مِنَ

الْجَاهِل۪ينَ

٤٦

Allah, “Ey Nûh! O, asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O hâlde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim” dedi.

Hûd Sûresi 47. Ayet

قَالَ

رَبِّ

اِنّ۪ٓي

اَعُوذُ

بِكَ

اَنْ

اَسْـَٔلَكَ

مَا

لَيْسَ

ل۪ي

بِه۪

عِلْمٌۜ

وَاِلَّا

تَغْفِرْ

ل۪ي

وَتَرْحَمْن۪ٓي

اَكُنْ

مِنَ

الْخَاسِر۪ينَ

٤٧

Nûh, “Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum” dedi.

Hûd Sûresi 48-49. Ayet

ق۪يلَ

يَا

نُوحُ

اهْبِطْ

بِسَلَامٍ

مِنَّا

وَبَرَكَاتٍ

عَلَيْكَ

وَعَلٰٓى

اُمَمٍ

مِمَّنْ

مَعَكَۜ

وَاُمَمٌ

سَنُمَتِّعُهُمْ

ثُمَّ

يَمَسُّهُمْ

مِنَّا

عَذَابٌ

اَل۪يمٌ

٤٨

تِلْكَ

مِنْ

اَنْـبَٓاءِ

الْغَيْبِ

نُوح۪يهَٓا

اِلَيْكَۚ

مَا

كُنْتَ

تَعْلَمُهَٓا

اَنْتَ

وَلَا

قَوْمُكَ

مِنْ

قَبْلِ

هٰذَاۜۛ

فَاصْبِرْۜۛ

اِنَّ

الْعَاقِبَةَ

لِلْمُتَّق۪ينَ۟

٤٩

Ona denildi ki: “Ey Nûh! Sana ve seninle birlikte bulunanlardan birçok ümmete bizden esenlik ve bereketlerle (gemiden) in. Daha birtakım ümmetler de olacak ki, biz onları (dünyada) yararlandıracağız. Sonra da bizden kendilerine elem dolu bir azap dokunacak.” İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun, ne de kavmin. O hâlde sabret. Çünkü (iyi) sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır.

Hûd Sûresi 89. Ayet

وَيَا

قَوْمِ

لَا

يَجْرِمَنَّكُمْ

شِقَاق۪ٓي

اَنْ

يُص۪يبَكُمْ

مِثْلُ

مَٓا

اَصَابَ

قَوْمَ

نُوحٍ

اَوْ

قَوْمَ

هُودٍ

اَوْ

قَوْمَ

صَالِحٍۜ

وَمَا

قَوْمُ

لُوطٍ

مِنْكُمْ

بِبَع۪يدٍ

٨٩

“Ey Kavmim! Bana karşı olan düşmanlığınız, Nûh kavminin, veya Hûd kavminin, yahut Salih kavminin başına gelenin benzeri gibi bir felaketi sakın sizin de başınıza getirmesin. (Ve unutmayın ki) Lût kavmi sizden uzak değildir.”

İbrahim Sûresi 9. Ayet

اَلَمْ

يَأْتِكُمْ

نَبَؤُا

الَّذ۪ينَ

مِنْ

قَبْلِكُمْ

قَوْمِ

نُوحٍ

وَعَادٍ

وَثَمُودَۜۛ

وَالَّذ۪ينَ

مِنْ

بَعْدِهِمْۜۛ

لَا

يَعْلَمُهُمْ

اِلَّا

اللّٰهُۜ

جَٓاءَتْهُمْ

رُسُلُهُمْ

بِالْبَيِّنَاتِ

فَرَدُّٓوا

اَيْدِيَهُمْ

ف۪ٓي

اَفْوَاهِهِمْ

وَقَالُٓوا

اِنَّا

كَفَرْنَا

بِمَٓا

اُرْسِلْتُمْ

بِه۪

وَاِنَّا

لَف۪ي

شَكٍّ

مِمَّا

تَدْعُونَـنَٓا

اِلَيْهِ

مُر۪يبٍ

٩

Sizden önceki Nûh, Âd, ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin –ki onları Allah’tan başkası bilmez- haberi size gelmedi mi? Onlara peygamberleri mucizeler getirdiler de onlar (öfkeden parmaklarını ısırmak için) ellerini ağızlarına götürüp, “Biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de derin bir şüphe içindeyiz” dediler.

İsrâ Sûresi 2-3. Ayet

وَاٰتَيْنَا

مُوسَى

الْكِتَابَ

وَجَعَلْنَاهُ

هُدًى

لِبَن۪ٓي

اِسْرَٓائ۪لَ

اَلَّا

تَتَّخِذُوا

مِنْ

دُون۪ي

وَك۪يلاًۜ

٢

ذُرِّيَّةَ

مَنْ

حَمَلْنَا

مَعَ

نُوحٍۜ

اِنَّهُ

كَانَ

عَبْداً

شَكُوراً

٣

Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ve onu, “Benden başkasını vekil edinmeyin” diyerek, İsrailoğullarına bir rehber yaptık. Ey kendilerini Nûh ile birlikte (gemide) taşıdığımız kimselerin çocukları! Gerçek şu ki, o çok şükreden bir kuldu.

İsrâ Sûresi 17. Ayet

وَكَمْ

اَهْلَكْنَا

مِنَ

الْقُرُونِ

مِنْ

بَعْدِ

نُوحٍۜ

وَكَفٰى

بِرَبِّكَ

بِذُنُوبِ

عِبَادِه۪

خَب۪يراً

بَص۪يراً

١٧

Nûh’tan sonra da nice nesilleri helâk ettik. Kullarının günahlarını hakkıyla bilici ve görücü olarak Rabbin yeter.

Meryem Sûresi 58. Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

اَنْعَمَ

اللّٰهُ

عَلَيْهِمْ

مِنَ

النَّبِيّ۪نَ

مِنْ

ذُرِّيَّةِ

اٰدَمَ

وَمِمَّنْ

حَمَلْنَا

مَعَ

نُوحٍۘ

وَمِنْ

ذُرِّيَّةِ

اِبْرٰه۪يمَ

وَاِسْرَٓائ۪لَ

وَمِمَّنْ

هَدَيْنَا

وَاجْتَبَيْنَاۜ

اِذَا

تُتْلٰى

عَلَيْهِمْ

اٰيَاتُ

الرَّحْمٰنِ

خَرُّوا

سُجَّداً

وَبُكِياًّ

٥٨

İşte bunlar, Âdem’in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim’in, Yakub’un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.

Enbiyâ Sûresi 76-77. Ayet

وَنُوحاً

اِذْ

نَادٰى

مِنْ

قَبْلُ

فَاسْتَجَبْنَا

لَهُ

فَنَجَّيْنَاهُ

وَاَهْلَهُ

مِنَ

الْكَرْبِ

الْعَظ۪يمِۚ

٧٦

وَنَصَرْنَاهُ

مِنَ

الْقَوْمِ

الَّذ۪ينَ

كَذَّبُوا

بِاٰيَاتِنَاۜ

اِنَّهُمْ

كَانُوا

قَوْمَ

سَوْءٍ

فَاَغْرَقْنَاهُمْ

اَجْمَع۪ينَ

٧٧

(Ey Muhammed!) Nûh’u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan (tufandan) kurtarmıştık. Âyetlerimizi yalanlayanlara karşı ona yardım etmiştik. Şüphesiz onlar kötü bir toplumdu. Bu yüzden biz de onları topyekûn suda boğduk.

Hac Sûresi 42. Ayet

وَاِنْ

يُكَذِّبُوكَ

فَقَدْ

كَذَّبَتْ

قَبْلَهُمْ

قَوْمُ

نُوحٍ

وَعَادٌ

وَثَمُودُۙ

٤٢

Ey Muhammed! Eğer seni yalanlarlarsa bil ki, onlardan önce Nûh, Âd ve Semûd kavimleri de (peygamberlerini) yalanlamışlardı.

Mü'minûn Sûresi 23. Ayet

وَلَقَدْ

اَرْسَلْنَا

نُوحاً

اِلٰى

قَوْمِه۪

فَقَالَ

يَا

قَوْمِ

اعْبُدُوا

اللّٰهَ

مَا

لَكُمْ

مِنْ

اِلٰهٍ

غَيْرُهُۜ

اَفَلَا

تَتَّقُونَ

٢٣

Andolsun biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. Allah’a karşı gelmekten hâlâ sakınmaz mısınız?” dedi.

Furkan Sûresi 37. Ayet

وَقَوْمَ

نُوحٍ

لَمَّا

كَذَّبُوا

الرُّسُلَ

اَغْرَقْنَاهُمْ

وَجَعَلْنَاهُمْ

لِلنَّاسِ

اٰيَةًۜ

وَاَعْتَدْنَا

لِلظَّالِم۪ينَ

عَـذَاباً

اَل۪يماًۚ

٣٧

Nûh kavmini de, Peygamberleri yalanladıkları vakit suda boğduk. Onları insanlara bir ibret yaptık ve zalimlere elem dolu bir azap hazırladık.

Şuarâ Sûresi 105. Ayet

كَذَّبَتْ

قَوْمُ

نُوحٍۨ

الْمُرْسَل۪ينَۚ

١٠٥

Nûh’un kavmi de Peygamberleri yalanladı.

Ankebût Sûresi 14-15. Ayet

وَلَقَدْ

اَرْسَلْنَا

نُوحاً

اِلٰى

قَوْمِه۪

فَلَبِثَ

ف۪يهِمْ

اَلْفَ

سَنَةٍ

اِلَّا

خَمْس۪ينَ

عَاماًۜ

فَاَخَذَهُمُ

الطُّوفَانُ

وَهُمْ

ظَالِمُونَ

١٤

فَاَنْجَيْنَاهُ

وَاَصْحَابَ

السَّف۪ينَةِ

وَجَعَلْنَاهَٓا

اٰيَةً

لِلْعَالَم۪ينَ

١٥

Andolsun, biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi. Biz de onu (Nûh’u) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık.

Ahzâb Sûresi 7. Ayet

وَاِذْ

اَخَذْنَا

مِنَ

النَّبِيّ۪نَ

م۪يثَاقَهُمْ

وَمِنْكَ

وَمِنْ

نُوحٍ

وَاِبْرٰه۪يمَ

وَمُوسٰى

وَع۪يسَى

ابْنِ

مَرْيَمَۖ

وَاَخَذْنَا

مِنْهُمْ

م۪يثَاقاً

غَل۪يظاًۙ

٧

Hani biz peygamberlerden sağlam söz almıştık. Senden, Nûh’tan, İbrahim, Mûsâ ve Meryem oğlu İsa’dan da. Evet biz, onlardan sapa sağlam bir söz almıştık.

Sâffât Sûresi 75-78. Ayet

وَلَقَدْ

نَادٰينَا

نُوحٌ

فَلَنِعْمَ

الْمُج۪يبُونَۚ

٧٥

وَنَجَّيْنَاهُ

وَاَهْلَهُ

مِنَ

الْكَرْبِ

الْعَظ۪يمِۘ

٧٦

وَجَعَلْنَا

ذُرِّيَّتَهُ

هُمُ

الْبَاق۪ينَۘ

٧٧

وَتَرَكْنَا

عَلَيْهِ

فِي

الْاٰخِر۪ينَۘ

٧٨

Andolsun, Nûh bize dua edip seslenmişti. Biz ne güzel cevap vereniz! Onu ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık. Onun neslini yeryüzünde kalanlar kıldık. Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık.

Sâffât Sûresi 79. Ayet

سَلَامٌ

عَلٰى

نُوحٍ

فِي

الْعَالَم۪ينَ

٧٩

Âlemler içinde Nûh’a selâm olsun!

Sâffât Sûresi 80-83. Ayet

اِنَّا

كَذٰلِكَ

نَجْزِي

الْمُحْسِن۪ينَ

٨٠

اِنَّهُ

مِنْ

عِبَادِنَا

الْمُؤْمِن۪ينَ

٨١

ثُمَّ

اَغْرَقْنَا

الْاٰخَر۪ينَ

٨٢

وَاِنَّ

مِنْ

ش۪يعَتِه۪

لَاِبْرٰه۪يمَۢ

٨٣

İşte biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mü’min kullarımızdandı. Sonra biz, diğerlerini suda boğduk. Şüphesiz İbrahim de O’nun taraftarlarından idi.

Sâd Sûresi 12-14. Ayet

كَذَّبَتْ

قَبْلَهُمْ

قَوْمُ

نُوحٍ

وَعَادٌ

وَفِرْعَوْنُ

ذُوالْاَوْتَادِۙ

١٢

وَثَمُودُ

وَقَوْمُ

لُوطٍ

وَاَصْحَابُ

لْـَٔيْكَةِۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

الْاَحْزَابُ

١٣

اِنْ

كُلٌّ

اِلَّا

كَذَّبَ

الرُّسُلَ

فَحَقَّ

عِقَابِ۟

١٤

12,13. Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da Peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da (böyle) gruplardı. (O grupların) her biri peygamberleri yalanladı da onları cezalandırmam hak oldu.

Mü'min Sûresi 5. Ayet

كَذَّبَتْ

قَبْلَهُمْ

قَوْمُ

نُوحٍ

وَالْاَحْزَابُ

مِنْ

بَعْدِهِمْۖ

وَهَمَّتْ

كُلُّ

اُمَّةٍ

بِرَسُولِهِمْ

لِيَأْخُذُوهُ

وَجَادَلُوا

بِالْبَاطِلِ

لِيُدْحِضُوا

بِهِ

الْحَقَّ

فَاَخَذْتُهُمْ۠

فَكَيْفَ

كَانَ

عِقَابِ

٥

Onlardan önce Nûh’un kavmi ve onlardan sonra gelen topluluklar da yalanlamıştı. Her ümmet kendi peygamberini yakalayıp cezalandırmaya azmetmişti. Hakkı yok etmek için batıl şeyler ileri sürerek tartışmışlardı. Bu yüzden onları kıskıvrak yakaladım. Benim cezalandırmam nasılmış, (gördüler)!

Mü'min Sûresi 30-31. Ayet

وَقَالَ

الَّـذ۪ٓي

اٰمَنَ

يَا

قَوْمِ

اِنّ۪ٓي

اَخَافُ

عَلَيْكُمْ

مِثْلَ

يَوْمِ

الْاَحْزَابِۙ

٣٠

مِثْلَ

دَأْبِ

قَوْمِ

نُوحٍ

وَعَادٍ

وَثَمُودَ

وَالَّذ۪ينَ

مِنْ

بَعْدِهِمْۜ

وَمَا

اللّٰهُ

يُر۪يدُ

ظُلْماً

لِلْعِبَادِ

٣١

30,31. İman etmiş olan adam dedi ki: “Ey kavmim! Şüphesiz ben, Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve onlardan sonra gelen toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah, kullarına asla zulmetmek istemez.”

Şûrâ Sûresi 13. Ayet

شَرَعَ

لَكُمْ

مِنَ

الدّ۪ينِ

مَا

وَصّٰى

بِه۪

نُوحاً

وَالَّـذ۪ٓي

اَوْحَيْنَٓا

اِلَيْكَ

وَمَا

وَصَّيْنَا

بِه۪ٓ

اِبْرٰه۪يمَ

وَمُوسٰى

وَع۪يسٰٓى

اَنْ

اَق۪يمُوا

الدّ۪ينَ

وَلَا

تَتَفَرَّقُوا

ف۪يهِۜ

كَبُرَ

عَلَى

الْمُشْرِك۪ينَ

مَا

تَدْعُوهُمْ

اِلَيْهِۜ

اَللّٰهُ

يَجْتَب۪ٓي

اِلَيْهِ

مَنْ

يَشَٓاءُ

وَيَهْد۪ٓي

اِلَيْهِ

مَنْ

يُن۪يبُ

١٣

“Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!” diye Nûh’a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve İsâ’ya emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın şey (İslâm dini), Allah’a ortak koşanlara ağır geldi. Allah, ona dilediğini seçer. İçtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştırır.

Kaf Sûresi 12. Ayet

كَذَّبَتْ

قَبْلَهُمْ

قَوْمُ

نُوحٍ

وَاَصْحَابُ

الرَّسِّ

وَثَمُودُۙ

١٢

12,13,14. Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.

Zâriyât Sûresi 46. Ayet

وَقَوْمَ

نُوحٍ

مِنْ

قَبْلُۜ

اِنَّهُمْ

كَانُوا

قَوْماً

فَاسِق۪ينَ۟

٤٦

Bunlardan önce de Nûh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar fâsık bir toplum idiler.

Necm Sûresi 52. Ayet

وَقَوْمَ

نُوحٍ

مِنْ

قَبْلُۜ

اِنَّهُمْ

كَانُوا

هُمْ

اَظْلَمَ

وَاَطْغٰىۜ

٥٢

Daha önce de Nûh’un kavmini helâk etmişti. Şüphesiz onlar daha zalim ve daha azgın kimselerdi.

Kamer Sûresi 9. Ayet

كَذَّبَتْ

قَبْلَهُمْ

قَوْمُ

نُوحٍ

فَـكَذَّبُوا

عَبْدَنَا

وَقَالُوا

مَجْنُونٌ

وَازْدُجِرَ

٩

Onlardan önce Nuh’un kavmi de yalanlamıştı. Onlar kulumuzu yalanlayıp “Bu bir delidir” dediler ve kulumuz (tebliğ görevinden) alıkonuldu.

Kamer Sûresi 11-13. Ayet

فَفَتَحْنَٓا

اَبْوَابَ

السَّمَٓاءِ

بِمَٓاءٍ

مُنْهَمِرٍۘ

١١

وَفَجَّرْنَا

الْاَرْضَ

عُيُوناً

فَالْتَقَى

الْمَٓاءُ

عَلٰٓى

اَمْرٍ

قَدْ

قُدِرَۚ

١٢

وَحَمَلْنَاهُ

عَلٰى

ذَاتِ

اَلْوَاحٍ

وَدُسُرٍۙ

١٣

Biz de göğün kapılarını dökülürcesine yağan bir yağmurla açtık. Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti. Biz Nûh’u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik.

Kamer Sûresi 14. Ayet

تَجْر۪ي

بِاَعْيُنِنَاۚ

جَزَٓاءً

لِمَنْ

كَانَ

كُفِرَ

١٤

Gemi, inkâr edilen kimseye (Nuh’a) bir mükâfat olarak gözetimimiz altında yüzüyordu.

Kamer Sûresi 15-17. Ayet

وَلَقَدْ

تَرَكْنَاهَٓا

اٰيَةً

فَهَلْ

مِنْ

مُدَّكِرٍ

١٥

فَـكَيْفَ

كَانَ

عَذَاب۪ي

وَنُذُرِ

١٦

وَلَقَدْ

يَسَّرْنَا

الْقُرْاٰنَ

لِلذِّكْرِ

فَهَلْ

مِنْ

مُدَّكِرٍ

١٧

Andolsun, biz onu (tufan olayını) bir ibret olarak bıraktık. Var mı düşünüp öğüt alan? Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)! Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?

Hadid Sûresi 26. Ayet

وَلَقَدْ

اَرْسَلْنَا

نُوحاً

وَاِبْرٰه۪يمَ

وَجَعَلْنَا

ف۪ي

ذُرِّيَّتِهِمَا

النُّبُوَّةَ

وَالْكِتَابَ

فَمِنْهُمْ

مُهْتَدٍۚ

وَكَث۪يرٌ

مِنْهُمْ

فَاسِقُونَ

٢٦

Andolsun, biz Nûh’u ve İbrahim’i peygamber olarak gönderdik. Peygamberliği ve kitabı onların soylarına da verdik. Onlardan kimi doğru yola ermiştir, ama içlerinden birçoğu da fasık kimselerdir.

Tahrim Sûresi 10. Ayet

ضَرَبَ

اللّٰهُ

مَثَلاً

لِلَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

امْرَاَتَ

نُوحٍ

وَامْرَاَتَ

لُوطٍۜ

كَانَتَا

تَحْتَ

عَبْدَيْنِ

مِنْ

عِبَادِنَا

صَالِحَيْنِ

فَخَانَتَاهُمَا

فَلَمْ

يُغْنِيَا

عَنْهُمَا

مِنَ

اللّٰهِ

شَيْـٔاً

وَق۪يلَ

ادْخُلَا

النَّارَ

مَعَ

الدَّاخِل۪ينَ

١٠

Allah, inkâr edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler de kocaları, Allah’ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara, “Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!” denildi.

Hâkka Sûresi 11-12. Ayet

اِنَّا

لَمَّا

طَغَا

الْمَٓاءُ

حَمَلْنَاكُمْ

فِي

الْجَارِيَةِۙ

١١

لِنَجْعَلَهَا

لَكُمْ

تَذْكِرَةً

وَتَعِيَهَٓا

اُذُنٌ

وَاعِيَةٌ

١٢

11,12. Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık ki, bu olayı sizin için bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin.

Nuh Sûresi 1-2. Ayet

اِنَّٓا

اَرْسَلْنَا

نُوحاً

اِلٰى

قَوْمِه۪ٓ

اَنْ

اَنْذِرْ

قَوْمَكَ

مِنْ

قَبْلِ

اَنْ

يَأْتِيَهُمْ

عَذَابٌ

اَل۪يمٌ

١

قَالَ

يَا

قَوْمِ

اِنّ۪ي

لَـكُمْ

نَذ۪يرٌ

مُب۪ينٌۙ

٢

Şüphesiz biz Nûh’u, kavmine, “Kendilerine elem dolu bir azap gelmeden önce kavmini uyar” diye peygamber olarak gönderdik. Nûh, şöyle dedi: “Ey kavmim! Şüphesiz, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.”

Nuh Sûresi 5. Ayet

قَالَ

رَبِّ

اِنّ۪ي

دَعَوْتُ

قَوْم۪ي

لَيْلاً

وَنَهَاراًۙ

٥

Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Gerçekten ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim.”

Nuh Sûresi 21. Ayet

قَالَ

نُوحٌ

رَبِّ

اِنَّهُمْ

عَصَوْن۪ي

وَاتَّبَعُوا

مَنْ

لَمْ

يَزِدْهُ

مَالُهُ

وَوَلَدُهُٓ

اِلَّا

خَسَاراًۚ

٢١

Nûh, dedi ki: “Rabbim! Gerçekten onlar bana karşı geldiler, malı ve çocuğu ancak kendi hüsranını artıran kimselere uydular.”

Nuh Sûresi 26-28. Ayet

وَقَالَ

نُوحٌ

رَبِّ

لَا

تَذَرْ

عَلَى

الْاَرْضِ

مِنَ

الْكَافِر۪ينَ

دَيَّاراً

٢٦

اِنَّكَ

اِنْ

تَذَرْهُمْ

يُضِلُّوا

عِبَادَكَ

وَلَا

يَلِدُٓوا

اِلَّا

فَاجِراً

كَفَّاراً

٢٧

رَبِّ

اغْفِرْ

ل۪ي

وَلِوَالِدَيَّ

وَلِمَنْ

دَخَلَ

بَيْتِيَ

مُؤْمِناً

وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ

وَالْمُؤْمِنَاتِۜ

وَلَا

تَزِدِ

الظَّالِم۪ينَ

اِلَّا

تَبَاراً

٢٨

Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!” “Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.” “Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır.”

Konularına Göre Diğer Ayetler

Devamını Gör...