Kalp İle İlgili Ayetler

Kur’an’da kalp, sadece bedenin bir organı değil, aynı zamanda imanın, ihlâsın ve insanın iç dünyasının merkezi olarak anlatılır. Kalplerin hastalanabileceği, mühürlenebileceği veya nurlanabileceği bildirilir. İman eden kalplerin huzur bulacağı, Allah’ı zikretmenin kalpleri tatmin edeceği vurgulanır. Kur’an’da geçen ayetler, kalbin manevi hayatını korumayı ve Allah’a yöneltmeyi öğütler.

Bakara Sûresi 7. Ayet

خَتَمَ

اللّٰهُ

عَلٰى

قُلُوبِهِمْ

وَعَلٰى

سَمْعِهِمْۜ

وَعَلٰٓى

اَبْصَارِهِمْ

غِشَاوَةٌۘ

وَلَهُمْ

عَذَابٌ

عَظ۪يمٌ۟

٧

Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.

Bakara Sûresi 10. Ayet

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌۙ

فَزَادَهُمُ

اللّٰهُ

مَرَضاًۚ

وَلَهُمْ

عَذَابٌ

اَل۪يمٌۙ

بِمَا

كَانُوا

يَكْذِبُونَ

١٠

Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.

Bakara Sûresi 74. Ayet

ثُمَّ

قَسَتْ

قُلُوبُكُمْ

مِنْ

بَعْدِ

ذٰلِكَ

فَهِيَ

كَالْحِجَارَةِ

اَوْ

اَشَدُّ

قَسْوَةًۜ

وَاِنَّ

مِنَ

الْحِجَارَةِ

لَمَا

يَتَفَجَّرُ

مِنْهُ

الْاَنْهَارُۜ

وَاِنَّ

مِنْهَا

لَمَا

يَشَّقَّقُ

فَيَخْرُجُ

مِنْهُ

الْمَٓاءُۜ

وَاِنَّ

مِنْهَا

لَمَا

يَهْبِطُ

مِنْ

خَشْيَةِ

اللّٰهِۜ

وَمَا

اللّٰهُ

بِغَافِلٍ

عَمَّا

تَعْمَلُونَ

٧٤

Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir.

Bakara Sûresi 88. Ayet

وَقَالُوا

قُلُوبُنَا

غُلْفٌۜ

بَلْ

لَعَنَهُمُ

اللّٰهُ

بِكُفْرِهِمْ

فَقَل۪يلاً

مَا

يُؤْمِنُونَ

٨٨

“Kalplerimiz muhafazalıdır” dediler. Öyle değil. İnkârları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler.

Bakara Sûresi 93. Ayet

وَاِذْ

اَخَذْنَا

م۪يثَاقَكُمْ

وَرَفَعْنَا

فَوْقَكُمُ

الطُّورَۜ

خُذُوا

مَٓا

اٰتَيْنَاكُمْ

بِقُوَّةٍ

وَاسْمَعُواۜ

قَالُوا

سَمِعْنَا

وَعَصَيْنَا

وَاُشْرِبُوا

ف۪ي

قُلُوبِهِمُ

الْعِجْلَ

بِكُفْرِهِمْۜ

قُلْ

بِئْسَمَا

يَأْمُرُكُمْ

بِه۪ٓ

ا۪يمَانُكُمْ

اِنْ

كُنْتُمْ

مُؤْمِن۪ينَ

٩٣

Hani, Tûr’u tepenize dikerek sizden söz almıştık, “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın; ona kulak verin” demiştik. Onlar, “Dinledik, karşı geldik” demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti. Onlara de ki: (Tevrat’a beslediğinizi iddia ettiğiniz) imanınızın size emrettiği şey ne kötüdür, eğer inanan kimselerseniz!

Bakara Sûresi 97. Ayet

قُلْ

مَنْ

كَانَ

عَدُواًّ

لِجِبْر۪يلَ

فَاِنَّهُ

نَزَّلَهُ

عَلٰى

قَلْبِكَ

بِاِذْنِ

اللّٰهِ

مُصَدِّقاً

لِمَا

بَيْنَ

يَدَيْهِ

وَهُدًى

وَبُشْرٰى

لِلْمُؤْمِن۪ينَ

٩٧

De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir.”

Bakara Sûresi 118. Ayet

وَقَالَ

الَّذ۪ينَ

لَا

يَعْلَمُونَ

لَوْلَا

يُكَلِّمُنَا

اللّٰهُ

اَوْ

تَأْت۪ينَٓا

اٰيَةٌۜ

كَذٰلِكَ

قَالَ

الَّذ۪ينَ

مِنْ

قَبْلِهِمْ

مِثْلَ

قَوْلِهِمْۜ

تَشَابَهَتْ

قُلُوبُهُمْۜ

قَدْ

بَيَّنَّا

الْاٰيَاتِ

لِقَوْمٍ

يُوقِنُونَ

١١٨

Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!” derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları) birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık.

Bakara Sûresi 204. Ayet

وَمِنَ

النَّاسِ

مَنْ

يُعْجِبُكَ

قَوْلُهُ

فِي

الْحَيٰوةِ

الدُّنْيَا

وَيُشْهِدُ

اللّٰهَ

عَلٰى

مَا

ف۪ي

قَلْبِه۪ۙ

وَهُوَ

اَلَدُّ

الْخِصَامِ

٢٠٤

İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır.

Bakara Sûresi 225. Ayet

لَا

يُؤَاخِذُكُمُ

اللّٰهُ

بِاللَّغْوِ

ف۪ٓي

اَيْمَانِكُمْ

وَلٰكِنْ

يُؤَاخِذُكُمْ

بِمَا

كَسَبَتْ

قُلُوبُكُمْۜ

وَاللّٰهُ

غَفُورٌ

حَل۪يمٌ

٢٢٥

Allah, sizi kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerinizin kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)

Bakara Sûresi 235. Ayet

وَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْكُمْ

ف۪يمَا

عَرَّضْتُمْ

بِه۪

مِنْ

خِطْبَةِ

النِّسَٓاءِ

اَوْ

اَكْنَنْتُمْ

ف۪ٓي

اَنْفُسِكُمْۜ

عَلِمَ

اللّٰهُ

اَنَّكُمْ

سَتَذْكُرُونَهُنَّ

وَلٰكِنْ

لَا

تُوَاعِدُوهُنَّ

سِراًّ

اِلَّٓا

اَنْ

تَقُولُوا

قَوْلاً

مَعْرُوفاًۜ

وَلَا تَعْزِمُوا

عُقْدَةَ

النِّكَاحِ

حَتّٰى

يَبْلُغَ

الْكِتَابُ

اَجَلَهُۜ

وَاعْلَمُٓوا

اَنَّ

اللّٰهَ

يَعْلَمُ

مَا

ف۪ٓي

اَنْفُسِكُمْ

فَاحْذَرُوهُۚ

وَاعْلَمُٓوا

اَنَّ

اللّٰهَ

غَفُورٌ

حَل۪يمٌ۟

٢٣٥

(Vefat iddeti beklemekte olan) kadınlara kendileri ile evlenmek istediğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızda veya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. Allah biliyor ki, siz onlara (bunu er geç mutlaka) söyleyeceksiniz. Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin. Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikâh yapmaya kalkışmayın. Şunu da bilin ki, Allah içinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için Allah’a karşı gelmekten sakının ve yine şunu da bilin ki Allah gerçekten çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)

Bakara Sûresi 260. Ayet

وَاِذْ

قَالَ

اِبْرٰه۪يمُ

رَبِّ

اَرِن۪ي

كَيْفَ

تُحْـيِ

الْمَوْتٰىۜ

قَالَ

اَوَلَمْ

تُؤْمِنْۜ

قَالَ

بَلٰى

وَلٰكِنْ

لِيَطْمَئِنَّ

قَلْب۪يۜ

قَالَ

فَخُذْ

اَرْبَعَةً

مِنَ

الطَّيْرِ

فَصُرْهُنَّ

اِلَيْكَ

ثُمَّ

اجْعَلْ

عَلٰى

كُلِّ

جَبَلٍ

مِنْهُنَّ

جُزْءاً

ثُمَّ

ادْعُهُنَّ

يَأْت۪ينَكَ

سَعْياًۜ

وَاعْلَمْ

اَنَّ

اللّٰهَ

عَز۪يزٌ

حَك۪يمٌ۟

٢٦٠

Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. (Allah ona) “İnanmıyor musun?” deyince, “Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için” demişti. “Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

Bakara Sûresi 284. Ayet

لِلّٰهِ

مَا

فِي

السَّمٰوَاتِ

وَمَا

فِي

الْاَرْضِۜ

وَاِنْ

تُبْدُوا

مَا

ف۪ٓي

اَنْفُسِكُمْ

اَوْ

تُخْفُوهُ

يُحَاسِبْكُمْ

بِهِ

اللّٰهُۜ

فَيَغْفِرُ

لِمَنْ

يَشَٓاءُ

وَيُعَذِّبُ

مَنْ

يَشَٓاءُۜ

وَاللّٰهُ

عَلٰى

كُلِّ

شَيْءٍ

قَد۪يرٌ

٢٨٤

Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.

Âl-i İmrân Sûresi 7. Ayet

هُوَ

الَّـذ۪ٓي

اَنْزَلَ

عَلَيْكَ

الْكِتَابَ

مِنْهُ

اٰيَاتٌ

مُحْكَمَاتٌ

هُنَّ

اُمُّ

الْكِتَابِ

وَاُخَرُ

مُتَشَابِهَاتٌۜ

فَاَمَّا

الَّذ۪ينَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

زَيْغٌ

فَيَتَّبِعُونَ

مَا

تَشَابَهَ

مِنْهُ

ابْتِغَٓاءَ

الْفِتْنَةِ

وَابْتِغَٓاءَ

تَأْو۪يلِه۪ۚ

وَمَا

يَعْلَمُ

تَأْو۪يلَهُٓ

اِلَّا

اللّٰهُۢ

وَالرَّاسِخُونَ

فِي

الْعِلْمِ

يَقُولُونَ

اٰمَنَّا

بِه۪ۙ

كُلٌّ

مِنْ

عِنْدِ

رَبِّنَاۚ

وَمَا

يَذَّكَّرُ

اِلَّٓا

اُو۬لُوا

الْاَلْبَابِ

٧

O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.

Âl-i İmrân Sûresi 8. Ayet

رَبَّنَا

لَا

تُزِغْ

قُلُوبَنَا

بَعْدَ

اِذْ

هَدَيْتَنَا

وَهَبْ

لَنَا

مِنْ

لَدُنْكَ

رَحْمَةًۚ

اِنَّكَ

اَنْتَ

الْوَهَّابُ

٨

(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”

Âl-i İmrân Sûresi 103. Ayet

وَاعْتَصِمُوا

بِحَبْلِ

اللّٰهِ

جَم۪يعاً

وَلَا

تَفَرَّقُواۖ

وَاذْكُرُوا

نِعْمَتَ

اللّٰهِ

عَلَيْكُمْ

اِذْ

كُنْتُمْ

اَعْدَٓاءً

فَاَلَّفَ

بَيْنَ

قُلُوبِكُمْ

فَاَصْبَحْتُمْ

بِنِعْمَتِه۪ٓ

اِخْوَاناًۚ

وَكُنْتُمْ

عَلٰى

شَفَا

حُفْرَةٍ

مِنَ

النَّارِ

فَاَنْقَذَكُمْ

مِنْهَاۜ

كَذٰلِكَ

يُبَيِّنُ

اللّٰهُ

لَكُمْ

اٰيَاتِه۪

لَعَلَّكُمْ

تَهْتَدُونَ

١٠٣

Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.

Âl-i İmrân Sûresi 118. Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

لَا تَتَّخِذُوا

بِطَانَةً

مِنْ

دُونِكُمْ

لَا

يَأْلُونَكُمْ

خَبَالاًۜ

وَدُّوا

مَا

عَنِتُّمْۚ

قَدْ

بَدَتِ

الْبَغْضَٓاءُ

مِنْ

اَفْوَاهِهِمْۚ

وَمَا

تُخْف۪ي

صُدُورُهُمْ

اَكْـبَرُۜ

قَدْ

بَيَّنَّا

لَكُمُ

الْاٰيَاتِ

اِنْ

كُنْتُمْ

تَعْقِلُونَ

١١٨

Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık.

Âl-i İmrân Sûresi 119. Ayet

هَٓا

اَنْتُمْ

اُو۬لَٓاءِ

تُحِبُّونَهُمْ

وَلَا

يُحِبُّونَكُمْ

وَتُؤْمِنُونَ

بِالْكِتَابِ

كُلِّه۪ۚ

وَاِذَا

لَقُوكُمْ

قَالُٓوا

اٰمَنَّاۗ

وَاِذَا

خَلَوْا

عَضُّوا

عَلَيْكُمُ

الْاَنَامِلَ

مِنَ

الْغَيْظِۜ

قُلْ

مُوتُوا

بِغَيْظِكُمْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

عَل۪يمٌ

بِذَاتِ

الصُّدُورِ

١١٩

İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz; onlar ise, bütün kitaplara iman ettiğiniz hâlde, sizi sevmezler. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizden ölün!” Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.

Âl-i İmrân Sûresi 126. Ayet

وَمَا

جَعَلَهُ

اللّٰهُ

اِلَّا

بُشْرٰى

لَكُمْ

وَلِتَطْمَئِنَّ

قُلُوبُكُمْ

بِه۪ۜ

وَمَا

النَّصْرُ

اِلَّا

مِنْ

عِنْدِ

اللّٰهِ

الْعَز۪يزِ

الْحَك۪يمِۙ

١٢٦

Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır.

Âl-i İmrân Sûresi 151. Ayet

سَنُلْق۪ي

ف۪ي

قُلُوبِ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

الرُّعْبَ

بِمَٓا

اَشْرَكُوا

بِاللّٰهِ

مَا

لَمْ

يُنَزِّلْ

بِه۪

سُلْطَاناًۚ

وَمَأْوٰيهُمُ

النَّارُۜ

وَبِئْسَ

مَثْوَى

الظَّالِم۪ينَ

١٥١

Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koştuklarından dolayı; inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. Barınakları da cehennemdir. Zalimlerin kalacakları yer ne kötüdür.

Âl-i İmrân Sûresi 154. Ayet

ثُمَّ

اَنْزَلَ

عَلَيْكُمْ

مِنْ

بَعْدِ

الْغَمِّ

اَمَنَةً

نُعَاساً

يَغْشٰى

طَٓائِفَةً

مِنْكُمْۙ

وَطَٓائِفَةٌ

قَدْ

اَهَمَّتْهُمْ

اَنْفُسُهُمْ

يَظُنُّونَ

بِاللّٰهِ

غَيْرَ

الْحَقِّ

ظَنَّ

الْجَاهِلِيَّةِۜ

يَقُولُونَ

هَلْ

لَنَا

مِنَ

الْاَمْرِ

مِنْ

شَيْءٍۜ

قُلْ

اِنَّ

الْاَمْرَ

كُلَّهُ

لِلّٰهِۜ

يُخْفُونَ

ف۪ٓي

اَنْفُسِهِمْ

مَا

لَا

يُبْدُونَ

لَكَۜ

يَقُولُونَ

لَوْ

كَانَ

لَنَا

مِنَ

الْاَمْرِ

شَيْءٌ

مَا

قُتِلْنَا

هٰهُنَاۜ

قُلْ

لَوْ

كُنْتُمْ

ف۪ي

بُيُوتِكُمْ

لَبَرَزَ

الَّذ۪ينَ

كُتِبَ

عَلَيْهِمُ

الْقَتْلُ

اِلٰى

مَضَاجِعِهِمْۚ

وَلِيَبْتَلِيَ

اللّٰهُ

مَا

ف۪ي

صُدُورِكُمْ

وَلِيُمَحِّصَ

مَا

ف۪ي

قُلُوبِكُمْۜ

وَاللّٰهُ

عَل۪يمٌ

بِذَاتِ

الصُّدُورِ

١٥٤

Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah’a karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; “Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok” diyorlardı. De ki: “Bütün iş, Allah’ındır.” Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki: “Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik.” De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gideceklerdi. Allah, bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak için yaptı. Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.”

Âl-i İmrân Sûresi 156. Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

لَا

تَكُونُوا

كَالَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

وَقَالُوا

لِاِخْوَانِهِمْ

اِذَا

ضَرَبُوا

فِي الْاَرْضِ

اَوْ

كَانُوا

غُزًّى

لَوْ

كَانُوا

عِنْدَنَا

مَا

مَاتُوا

وَمَا

قُتِلُواۚ

لِيَجْعَلَ

اللّٰهُ

ذٰلِكَ

حَسْرَةً

ف۪ي

قُلُوبِهِمْۜ

وَاللّٰهُ

يُحْـي۪

وَيُم۪يتُۜ

وَاللّٰهُ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

بَص۪يرٌ

١٥٦

Ey iman edenler! Kardeşleri sefere veya savaşa çıktığında onlar hakkında, “Onlar bizim yanımızda olsalardı, ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi” diyen inkârcılar gibi olmayın. Allah, bunu (bu düşünceyi) onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. Allah, yaşatır ve öldürür. Allah, yaptıklarınızı görmektedir.

Âl-i İmrân Sûresi 159. Ayet

فَبِمَا

رَحْمَةٍ

مِنَ

اللّٰهِ

لِنْتَ

لَهُمْۚ

وَلَوْ

كُنْتَ

فَظًّا

غَل۪يظَ

الْقَلْبِ

لَانْفَضُّوا

مِنْ

حَوْلِكَۖ

فَاعْفُ

عَنْهُمْ

وَاسْتَغْفِرْ

لَهُمْ

وَشَاوِرْهُمْ

فِي

الْاَمْرِۚ

فَاِذَا

عَزَمْتَ

فَتَوَكَّلْ

عَلَى

اللّٰهِۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

يُحِبُّ

الْمُتَوَكِّل۪ينَ

١٥٩

Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.

Âl-i İmrân Sûresi 167. Ayet

وَلِيَعْلَمَ

الَّذ۪ينَ

نَافَقُواۚ

وَق۪يلَ

لَهُمْ

تَعَالَوْا

قَاتِلُوا

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

اَوِ

ادْفَعُواۜ

قَالُوا

لَوْ

نَعْلَمُ

قِتَالاً

لَاتَّبَعْنَاكُمْۜ

هُمْ

لِلْكُفْرِ

يَوْمَئِذٍ

اَقْرَبُ

مِنْهُمْ

لِلْا۪يمَانِۚ

يَقُولُونَ

بِاَفْوَاهِهِمْ

مَا

لَيْسَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْۜ

وَاللّٰهُ

اَعْلَمُ

بِمَا

يَكْتُمُونَۚ

١٦٧

166,167. İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah’ın izniyledir. Bu da mü’minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi. Onlara (münafıklara), “Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi de onlar, “Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik” dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Oysa Allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir.

Nisâ Sûresi 63. Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

يَعْلَمُ

اللّٰهُ

مَا

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

فَاَعْرِضْ

عَنْهُمْ

وَعِظْهُمْ

وَقُلْ

لَهُمْ

ف۪ٓي

اَنْفُسِهِمْ

قَوْلاً

بَل۪يغاً

٦٣

Onlar, Allah’ın kalplerindekini bildiği kimselerdir. Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle.

Nisâ Sûresi 90. Ayet

اِلَّا

الَّذ۪ينَ

يَصِلُونَ

اِلٰى

قَوْمٍ

بَيْنَكُمْ

وَبَيْنَهُمْ

م۪يثَاقٌ

اَوْ

جَٓاؤُ۫كُمْ

حَصِرَتْ

صُدُورُهُمْ

اَنْ

يُقَاتِلُوكُمْ

اَوْ

يُقَاتِلُوا

قَوْمَهُمْۜ

وَلَوْ

شَٓاءَ

اللّٰهُ

لَسَلَّطَهُمْ

عَلَيْكُمْ

فَلَقَاتَلُوكُمْۚ

فَاِنِ

اعْتَزَلُوكُمْ

فَلَمْ

يُقَاتِلُوكُمْ

وَاَلْقَوْا

اِلَيْكُمُ

السَّلَمَۙ

فَمَا

جَعَلَ

اللّٰهُ

لَكُمْ

عَلَيْهِمْ

سَب۪يلاً

٩٠

Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar, yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak) size gelenler başka. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir.

Nisâ Sûresi 155. Ayet

فَبِمَا

نَقْضِهِمْ

م۪يثَاقَهُمْ

وَكُفْرِهِمْ

بِاٰيَاتِ

اللّٰهِ

وَقَتْلِهِمُ

الْاَنْبِيَٓاءَ

بِغَيْرِ

حَقٍّ

وَقَوْلِهِمْ

قُلُوبُنَا

غُلْفٌۜ

بَلْ

طَبَعَ

اللّٰهُ

عَلَيْهَا

بِكُفْرِهِمْ

فَلَا

يُؤْمِنُونَ

اِلَّا

قَل۪يلاًۖ

١٥٥

Verdikleri sağlam sözü bozmalarından, Allah’ın âyetlerini inkâr etmelerinden, peygamberleri haksız yere öldürmelerinden ve “kalplerimiz muhafazalıdır” demelerinden dolayı (başlarına türlü belâlar verdik. Onların kalpleri muhafazalı değildir), tam aksine inkârları sebebiyle Allah onların kalplerini mühürlemiştir. Artık onlar inanmazlar.

Mâide Sûresi 7. Ayet

وَاذْكُرُوا

نِعْمَةَ

اللّٰهِ

عَلَيْكُمْ

وَم۪يثَاقَهُ

الَّذ۪ي

وَاثَقَكُمْ

بِه۪ٓۙ

اِذْ

قُلْتُمْ

سَمِعْنَا

وَاَطَعْنَاۘ

وَاتَّقُوا

اللّٰهَۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

عَل۪يمٌ

بِذَاتِ

الصُّدُورِ

٧

Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve “işittik, itaat ettik” dediğinizde ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.

Mâide Sûresi 13. Ayet

فَبِمَا

نَقْضِهِمْ

م۪يثَاقَهُمْ

لَعَنَّاهُمْ

وَجَعَلْنَا

قُلُوبَهُمْ

قَاسِيَةًۚ

يُحَرِّفُونَ

الْكَلِمَ

عَنْ

مَوَاضِعِه۪ۙ

وَنَسُوا

حَظاًّ

مِمَّا

ذُكِّرُوا

بِه۪ۚ

وَلَا

تَزَالُ

تَطَّلِعُ

عَلٰى

خَٓائِنَةٍ

مِنْهُمْ

اِلَّا

قَل۪يلاً

مِنْهُمْ

فَاعْفُ

عَنْهُمْ

وَاصْفَحْۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

يُحِبُّ

الْمُحْسِن۪ينَ

١٣

İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.

Mâide Sûresi 41. Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الرَّسُولُ

لَا

يَحْزُنْكَ

الَّذ۪ينَ

يُسَارِعُونَ

فِي

الْكُفْرِ

مِنَ

الَّذ۪ينَ

قَالُٓوا

اٰمَنَّا

بِاَفْوَاهِهِمْ

وَلَمْ

تُؤْمِنْ

قُلُوبُهُمْۚ

وَمِنَ

الَّذ۪ينَ

هَادُوا

سَمَّاعُونَ

لِلْكَذِبِ

سَمَّاعُونَ

لِقَوْمٍ

اٰخَر۪ينَۙ

لَمْ

يَأْتُوكَۜ

يُحَرِّفُونَ

الْكَلِمَ

مِنْ

بَعْدِ

مَوَاضِعِه۪ۚ

يَقُولُونَ

اِنْ

اُو۫ت۪يتُمْ

هٰذَا

فَخُذُوهُ

وَاِنْ

لَمْ

تُؤْتَوْهُ

فَاحْذَرُواۜ

وَمَنْ

يُرِدِ

اللّٰهُ

فِتْنَتَهُ

فَلَنْ

تَمْلِكَ

لَهُ

مِنَ

اللّٰهِ

شَيْـٔاًۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

لَمْ

يُرِدِ

اللّٰهُ

اَنْ

يُطَهِّرَ

قُلُوبَهُمْۜ

لَهُمْ

فِي

الدُّنْيَا

خِزْيٌ

وَلَهُمْ

فِي

الْاٰخِرَةِ

عَذَابٌ

عَظ۪يمٌ

٤١

Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları hâlde, ağızlarıyla “İnandık” diyenler (münafıklar) ile Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar (Yahudiler) yalan uydurmak için (seni) dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin (ifade içindeki) yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: “Eğer size şu hüküm verilirse, onu tutun. O verilmezse sakının.” Allah, kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir. Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır.

Mâide Sûresi 52. Ayet

فَتَرَى

الَّذ۪ينَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌ

يُسَارِعُونَ

ف۪يهِمْ

يَقُولُونَ

نَخْشٰٓى

اَنْ

تُص۪يبَنَا

دَٓائِرَةٌۜ

فَعَسَى

اللّٰهُ

اَنْ

يَأْتِيَ

بِالْفَتْحِ

اَوْ

اَمْرٍ

مِنْ

عِنْدِه۪

فَيُصْبِحُوا

عَلٰى

مَٓا

اَسَرُّوا

ف۪ٓي

اَنْفُسِهِمْ

نَادِم۪ينَۜ

٥٢

İşte kalplerinde bir hastalık (nifak) bulunanların, “Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar.

Mâide Sûresi 113. Ayet

قَالُوا

نُر۪يدُ

اَنْ

نَأْكُلَ

مِنْهَا

وَتَطْمَئِنَّ

قُلُوبُنَا

وَنَعْلَمَ

اَنْ

قَدْ

صَدَقْتَنَا

وَنَكُونَ

عَلَيْهَا

مِنَ

الشَّاهِد۪ينَ

١١٣

Onlar, “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın. Senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona, (gözü ile) görmüş şahitlerden olalım” demişlerdi.

En'âm Sûresi 43. Ayet

فَلَوْلَٓا

اِذْ

جَٓاءَهُمْ

بَأْسُنَا

تَضَرَّعُوا

وَلٰكِنْ

قَسَتْ

قُلُوبُهُمْ

وَزَيَّنَ

لَهُمُ

الشَّيْطَانُ

مَا

كَانُوا

يَعْمَلُونَ

٤٣

Hiç olmazsa onlara azabımız geldiği zaman yakarıp tövbe etselerdi ya.. Fakat (onu yapmadılar) kalpleri katılaştı. Şeytan da yapmakta olduklarını zaten onlara süslü göstermişti.

En'âm Sûresi 46. Ayet

قُلْ

اَرَاَيْتُمْ

اِنْ

اَخَذَ

اللّٰهُ

سَمْعَكُمْ

وَاَبْصَارَكُمْ

وَخَتَمَ

عَلٰى

قُلُوبِكُمْ

مَنْ

اِلٰهٌ

غَيْرُ

اللّٰهِ

يَأْت۪يكُمْ

بِهِۜ

اُنْظُرْ

كَيْفَ

نُصَرِّفُ

الْاٰيَاتِ

ثُمَّ

هُمْ

يَصْدِفُونَ

٤٦

De ki: “Ne dersiniz, eğer Allah sizin kulağınızı ve gözlerinizi alır, kalplerinizi de mühürlerse, Allah’tan başka onu size (geri) getirecek ilâh kimmiş?” Bak, biz âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz, sonra onlar nasıl yüz çeviriyorlar?

En'âm Sûresi 110. Ayet

وَنُقَلِّبُ

اَفْـِٔدَتَهُمْ

وَاَبْصَارَهُمْ

كَمَا

لَمْ

يُؤْمِنُوا

بِه۪ٓ

اَوَّلَ

مَرَّةٍ

وَنَذَرُهُمْ

ف۪ي

طُغْيَانِهِمْ

يَعْمَهُونَ۟

١١٠

Biz onların kalplerini ve gözlerini ters döndürürüz de ilkin ona iman etmedikleri gibi (mucize geldikten sonra da inanmazlar) ve yine onları azgınlıkları içinde bırakırız da bocalar dururlar.

En'âm Sûresi 113. Ayet

وَلِتَصْغٰٓى

اِلَيْهِ

اَفْـِٔدَةُ

الَّذ۪ينَ

لَا

يُؤْمِنُونَ

بِالْاٰخِرَةِ

وَلِيَرْضَوْهُ

وَلِيَقْتَرِفُوا

مَا

هُمْ

مُقْتَرِفُونَ

١١٣

Bir de (şeytanlar), ahirete inanmayanların gönülleri bu yaldızlı sözlere meyletsin, onlardan hoşlansınlar ve işleyecekleri günahları işlesinler diye (bu fısıldamayı yaparlar).

A'râf Sûresi 43. Ayet

وَنَزَعْنَا

مَا

ف۪ي

صُدُورِهِمْ

مِنْ

غِلٍّ

تَجْر۪ي

مِنْ

تَحْتِهِمُ

الْاَنْهَارُۚ

وَقَالُوا

الْحَمْدُ

لِلّٰهِ

الَّذ۪ي

هَدٰينَا

لِهٰذَا

وَمَا

كُنَّا

لِنَهْتَدِيَ

لَوْلَٓا

اَنْ

هَدٰينَا

اللّٰهُۚ

لَقَدْ

جَٓاءَتْ

رُسُلُ

رَبِّنَا

بِالْحَقِّۜ

وَنُودُٓوا

اَنْ

تِلْكُمُ

الْجَنَّةُ

اُو۫رِثْتُمُوهَا

بِمَا

كُنْتُمْ

تَعْمَلُونَ

٤٣

Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun, Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler” derler. Onlara, “İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!” diye seslenilir.

A'râf Sûresi 100. Ayet

اَوَلَمْ

يَهْدِ

لِلَّذ۪ينَ

يَرِثُونَ

الْاَرْضَ

مِنْ

بَعْدِ

اَهْلِهَٓا

اَنْ

لَوْ

نَشَٓاءُ

اَصَبْنَاهُمْ

بِذُنُوبِهِمْۚ

وَنَطْبَعُ

عَلٰى

قُلُوبِهِمْ

فَهُمْ

لَا

يَسْمَعُونَ

١٠٠

Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki, biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar hakkı işitmezler.

A'râf Sûresi 101. Ayet

تِلْكَ

الْقُرٰى

نَقُصُّ

عَلَيْكَ

مِنْ

اَنْـبَٓائِهَاۚ

وَلَقَدْ

جَٓاءَتْهُمْ

رُسُلُهُمْ

بِالْبَيِّنَاتِۚ

فَمَا

كَانُوا

لِيُؤْمِنُوا

بِمَا

كَذَّبُوا

مِنْ

قَبْلُۜ

كَذٰلِكَ

يَطْبَعُ

اللّٰهُ

عَلٰى

قُلُوبِ

الْكَافِر۪ينَ

١٠١

İşte memleketler! Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişti. Fakat onlar daha önce yalanladıklarına inanacak değillerdi. Allah, kâfirlerin kalplerini işte böyle mühürler.

A'râf Sûresi 179. Ayet

وَلَقَدْ

ذَرَأْنَا

لِجَهَنَّمَ

كَث۪يراً

مِنَ

الْجِنِّ

وَالْاِنْسِۘ

لَهُمْ

قُلُوبٌ

لَا يَفْقَهُونَ

بِهَاۘ

وَلَهُمْ

اَعْيُنٌ

لَا

يُبْصِرُونَ

بِهَاۘ

وَلَهُمْ

اٰذَانٌ

لَا

يَسْمَعُونَ

بِهَاۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

كَالْاَنْعَامِ

بَلْ

هُمْ

اَضَلُّۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الْغَافِلُونَ

١٧٩

Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.

Enfâl Sûresi 2. Ayet

اِنَّمَا

الْمُؤْمِنُونَ

الَّذ۪ينَ

اِذَا

ذُكِرَ

اللّٰهُ

وَجِلَتْ

قُلُوبُهُمْ

وَاِذَا

تُلِيَتْ

عَلَيْهِمْ

اٰيَاتُهُ

زَادَتْهُمْ

ا۪يمَاناً

وَعَلٰى

رَبِّهِمْ

يَتَوَكَّلُونَۚ

٢

Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.

Enfâl Sûresi 10. Ayet

وَمَا

جَعَلَهُ

اللّٰهُ

اِلَّا

بُشْرٰى

وَلِتَطْمَئِنَّ

بِه۪

قُلُوبُكُمْۚ

وَمَا

النَّصْرُ

اِلَّا

مِنْ

عِنْدِ

اللّٰهِۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

عَز۪يزٌ

حَك۪يمٌ۟

١٠

Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve onunla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa yardım ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Enfâl Sûresi 11. Ayet

اِذْ

يُغَشّ۪يكُمُ

النُّعَاسَ

اَمَنَةً

مِنْهُ

وَيُنَزِّلُ

عَلَيْكُمْ

مِنَ

السَّمَٓاءِ

مَٓاءً

لِيُطَهِّرَكُمْ

بِه۪

وَيُذْهِبَ

عَنْكُمْ

رِجْزَ

الشَّيْطَانِ

وَلِيَرْبِطَ

عَلٰى

قُلُوبِكُمْ

وَيُثَبِّتَ

بِهِ

الْاَقْدَامَۜ

١١

Hani (Allah) kendi tarafından bir güvenlik olarak sizi hafif bir uykuya daldırıyor; sizi temizlemek, sizden şeytanın vesvesesini gidermek, kalplerinizi pekiştirmek ve ayaklarınızı sağlam bastırmak için üzerinize gökten yağmur yağdırıyordu.

Enfâl Sûresi 12. Ayet

اِذْ

يُوح۪ي

رَبُّكَ

اِلَى

الْمَلٰٓئِكَةِ

اَنّ۪ي

مَعَكُمْ

فَثَبِّتُوا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُواۜ

سَاُلْق۪ي

ف۪ي

قُلُوبِ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

الرُّعْبَ

فَاضْرِبُوا

فَوْقَ

الْاَعْنَاقِ

وَاضْرِبُوا

مِنْهُمْ

كُلَّ

بَنَانٍۜ

١٢

Hani Rabbin meleklere, “Ben sizinle beraberim. İman edenlere sebat verin. Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına” diye vahyediyordu.

Enfâl Sûresi 24. Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

اسْتَج۪يبُوا

لِلّٰهِ

وَلِلرَّسُولِ

اِذَا

دَعَاكُمْ

لِمَا

يُحْي۪يكُمْۚ

وَاعْلَمُٓوا

اَنَّ

اللّٰهَ

يَحُولُ

بَيْنَ

الْمَرْءِ

وَقَلْبِه۪

وَاَنَّـهُٓ

اِلَيْهِ

تُحْشَرُونَ

٢٤

Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.

Enfâl Sûresi 43. Ayet

اِذْ

يُر۪يكَهُمُ

اللّٰهُ

ف۪ي

مَنَامِكَ

قَل۪يلاًۜ

وَلَوْ

اَرٰيكَهُمْ

كَث۪يراً

لَفَشِلْتُمْ

وَلَتَنَازَعْتُمْ

فِي

الْاَمْرِ

وَلٰكِنَّ

اللّٰهَ

سَلَّمَۜ

اِنَّهُ

عَل۪يمٌ

بِذَاتِ

الصُّدُورِ

٤٣

Hani Allah sana onları uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi elbette gevşerdiniz ve o iş hakkında birbirinizle çekişirdiniz. Fakat Allah (sizi bunlardan) kurtardı. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.

Enfâl Sûresi 49. Ayet

اِذْ

يَقُولُ

الْمُنَافِقُونَ

وَالَّذ۪ينَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌ

غَرَّ

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ

د۪ينُهُمْۜ

وَمَنْ

يَتَوَكَّلْ

عَلَى

اللّٰهِ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

عَز۪يزٌ

حَك۪يمٌ

٤٩

Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler, “Bunları dinleri aldatmış” diyorlardı. Hâlbuki kim Allah’a tevekkül ederse, hiç şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Enfâl Sûresi 63. Ayet

وَاَلَّفَ

بَيْنَ

قُلُوبِهِمْۜ

لَوْ

اَنْفَقْتَ

مَا

فِي

الْاَرْضِ

جَم۪يعاً

مَٓا

اَلَّفْتَ

بَيْنَ

قُلُوبِهِمْ

وَلٰكِنَّ

اللّٰهَ

اَلَّفَ

بَيْنَهُمْۜ

اِنَّهُ

عَز۪يزٌ

حَك۪يمٌ

٦٣

62,63. Eğer seni aldatmak isterlerse bilmiş ol ki sana yetecek Allah’tır. O, seni bizzat kendi yardımıyla ve mü’minlerle destekleyen ve onların kalplerini uzlaştırandır. Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın, sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat, Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Enfâl Sûresi 70. Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

النَّبِيُّ

قُلْ

لِمَنْ

ف۪ٓي

اَيْد۪يكُمْ

مِنَ

الْاَسْرٰٓىۙ

اِنْ

يَعْلَمِ

اللّٰهُ

ف۪ي

قُلُوبِكُمْ

خَيْراً

يُؤْتِكُمْ

خَيْراً

مِمَّٓا

اُخِذَ

مِنْكُمْ

وَيَغْفِرْ

لَكُمْۜ

وَاللّٰهُ

غَفُورٌ

رَح۪يمٌ

٧٠

Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere söyle: Eğer Allah, kalplerinizde (iman, ihlâs, iyi niyet gibi) bir hayır (olduğunu) bilirse, sizden alınan fidyeden daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Tevbe Sûresi 8. Ayet

كَيْفَ

وَاِنْ

يَظْهَرُوا

عَلَيْكُمْ

لَا

يَرْقُبُوا

ف۪يكُمْ

اِلاًّ

وَلَا

ذِمَّةًۜ

يُرْضُونَكُمْ

بِاَفْوَاهِهِمْ

وَتَأْبٰى

قُلُوبُهُمْۚ

وَاَكْثَرُهُمْ

فَاسِقُونَۚ

٨

Onların bir ahdi nasıl olabilir ki! Eğer onlar size üstün gelselerdi, sizin hakkınızda ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar, oysa kalpleri buna karşı çıkıyor. Onların pek çoğu fasık kimselerdir.

Tevbe Sûresi 15. Ayet

وَيُذْهِبْ

غَيْظَ

قُلُوبِهِمْۜ

وَيَتُوبُ

اللّٰهُ

عَلٰى

مَنْ

يَشَٓاءُۜ

وَاللّٰهُ

عَل۪يمٌ

حَك۪يمٌ

١٥

14,15. Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü’min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah, dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Tevbe Sûresi 45. Ayet

اِنَّمَا

يَسْتَأْذِنُكَ

الَّذ۪ينَ

لَا

يُؤْمِنُونَ

بِاللّٰهِ

وَالْيَوْمِ

الْاٰخِرِ

وَارْتَابَتْ

قُلُوبُهُمْ

فَهُمْ

ف۪ي

رَيْبِهِمْ

يَتَرَدَّدُونَ

٤٥

Ancak Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp kendileri de o şüphelerinin içinde bocalayan kimseler senden izin isterler.

Tevbe Sûresi 60. Ayet

اِنَّمَا

الصَّدَقَاتُ

لِلْفُقَـرَٓاءِ

وَالْمَسَاك۪ينِ

وَالْعَامِل۪ينَ

عَلَيْهَا

وَالْمُؤَ۬لَّفَةِ

قُلُوبُهُمْ

وَفِي

الرِّقَابِ

وَالْغَارِم۪ينَ

وَف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

وَابْنِ

السَّب۪يلِۜ

فَر۪يضَةً

مِنَ

اللّٰهِۜ

وَاللّٰهُ

عَل۪يمٌ

حَك۪يمٌ

٦٠

Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Tevbe Sûresi 64. Ayet

يَحْذَرُ

الْمُنَافِقُونَ

اَنْ

تُنَزَّلَ

عَلَيْهِمْ

سُورَةٌ

تُنَبِّئُهُمْ

بِمَا

ف۪ي

قُلُوبِهِمْۜ

قُلِ

اسْتَهْزِؤُ۫اۚ

اِنَّ

اللّٰهَ

مُخْرِجٌ

مَا

تَحْذَرُونَ

٦٤

Münafıklar, kalplerinde olan şeyleri, yüzlerine karşı açıkça haber verecek bir sûrenin üzerlerine indirilmesinden çekinirler. De ki: “Siz alay ede durun! Allah, çekindiğiniz o şeyi ortaya çıkaracaktır.”

Tevbe Sûresi 77. Ayet

فَاَعْقَبَهُمْ

نِفَاقاً

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

اِلٰى

يَوْمِ

يَلْقَوْنَهُ

بِمَٓا

اَخْلَفُوا

اللّٰهَ

مَا

وَعَدُوهُ

وَبِمَا

كَانُوا

يَكْذِبُونَ

٧٧

Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için O da kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar (sürecek) bir nifak soktu.

Tevbe Sûresi 87. Ayet

رَضُوا

بِاَنْ

يَكُونُوا

مَعَ

الْخَوَالِفِ

وَطُبِـعَ

عَلٰى

قُلُوبِهِمْ

فَهُمْ

لَا

يَفْقَهُونَ

٨٧

Onlar geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular ve kalpleri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.

Tevbe Sûresi 93. Ayet

اِنَّمَا

السَّب۪يلُ

عَلَى

الَّذ۪ينَ

يَسْتَأْذِنُونَكَ

وَهُمْ

اَغْنِيَٓاءُۚ

رَضُوا

بِاَنْ

يَكُونُوا

مَعَ

الْخَوَالِفِۙ

وَطَبَعَ

اللّٰهُ

عَلٰى

قُلُوبِهِمْ

فَهُمْ

لَا

يَعْلَمُونَ

٩٣

Sorumluluk ancak, zengin oldukları hâlde senden izin isteyenleredir. Bunlar, geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular. Allah da kalplerini mühürledi. Artık onlar bilmezler.

Tevbe Sûresi 110. Ayet

لَا

يَزَالُ

بُنْيَانُهُمُ

الَّذ۪ي

بَنَوْا

ر۪يبَةً

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

اِلَّٓا

اَنْ

تَقَطَّعَ

قُلُوبُهُمْۜ

وَاللّٰهُ

عَل۪يمٌ

حَك۪يمٌ۟

١١٠

Kurmuş oldukları binaları, (ölüp de) kalpleri paramparça olmadıkça yüreklerinde sürekli bir kuşku olarak kalmaya devam edecektir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Tevbe Sûresi 117. Ayet

لَقَدْ

تَابَ

اللّٰهُ

عَلَى

النَّبِيِّ

وَالْمُهَاجِر۪ينَ

وَالْاَنْصَارِ

الَّذ۪ينَ

اتَّبَعُوهُ

ف۪ي

سَاعَةِ

الْعُسْرَةِ

مِنْ

بَعْدِ

مَا

كَادَ

يَز۪يغُ

قُلُوبُ

فَر۪يقٍ

مِنْهُمْ

ثُمَّ

تَابَ

عَلَيْهِمْۜ

اِنَّهُ

بِهِمْ

رَؤُ۫فٌ

رَح۪يمٌۙ

١١٧

Andolsun Allah; Peygamber ile içlerinden bir kısmının kalpleri eğrilmeğe yüz tuttuktan sonra, sıkıntılı bir zamanda ona uyan muhacirlerle ensarın tövbelerini kabul etmiştir. Evet, onların tövbelerini kabul etmiştir. Şüphesiz O, onlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.

Tevbe Sûresi 125. Ayet

وَاَمَّا

الَّذ۪ينَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌ

فَزَادَتْهُمْ

رِجْساً

اِلٰى

رِجْسِهِمْ

وَمَاتُوا

وَهُمْ

كَافِرُونَ

١٢٥

Kalplerinde hastalık olanların ise, pisliklerine pislik katmış (küfürlerini artırmış), böylece kâfir olarak ölüp gitmişlerdir.

Tevbe Sûresi 127. Ayet

وَاِذَا

مَٓا

اُنْزِلَتْ

سُورَةٌ

نَظَرَ

بَعْضُهُمْ

اِلٰى

بَعْضٍۜ

هَلْ

يَرٰيكُمْ

مِنْ

اَحَدٍ

ثُمَّ

انْصَرَفُواۜ

صَرَفَ

اللّٰهُ

قُلُوبَهُمْ

بِاَنَّهُمْ

قَوْمٌ

لَا

يَفْقَهُونَ

١٢٧

Bir sûre indirildi mi, “Sizi bir kimse görüyor mu?” diye birbirlerine göz ederler, sonra da sıvışıp giderler. Anlamayan bir toplum olmalarından dolayı, Allah onların kalplerini çevirmiştir.

Yunus Sûresi 57. Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

النَّاسُ

قَدْ

جَٓاءَتْكُمْ

مَوْعِظَةٌ

مِنْ

رَبِّكُمْ

وَشِفَٓاءٌ

لِمَا

فِي

الصُّدُورِ

وَهُدًى

وَرَحْمَةٌ

لِلْمُؤْمِن۪ينَ

٥٧

Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi.

Yunus Sûresi 74. Ayet

ثُمَّ

بَعَثْنَا

مِنْ

بَعْدِه۪

رُسُلاً

اِلٰى

قَوْمِهِمْ

فَجَٓاؤُ۫هُمْ

بِالْبَيِّنَاتِ

فَمَا

كَانُوا

لِيُؤْمِنُوا

بِمَا

كَذَّبُوا

بِه۪

مِنْ

قَبْلُۜ

كَذٰلِكَ

نَطْبَعُ

عَلٰى

قُلُوبِ

الْمُعْتَد۪ينَ

٧٤

Sonra, onun ardından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara apaçık mucizeler getirdiler. Fakat onlar önceden yalanlamakta oldukları şeye inanacak değillerdi. İşte biz haddi aşanların kalplerini böylece mühürleriz.

Yunus Sûresi 88. Ayet

وَقَالَ

مُوسٰى

رَبَّـنَٓا

اِنَّكَ

اٰتَيْتَ

فِرْعَوْنَ

وَمَلَاَهُ

ز۪ينَةً

وَاَمْوَالاً

فِي

الْحَيٰوةِ

الدُّنْيَاۙ

رَبَّـنَا

لِيُضِلُّوا

عَنْ

سَب۪يلِكَۚ

رَبَّـنَا

اطْمِسْ

عَلٰٓى

اَمْوَالِهِمْ

وَاشْدُدْ

عَلٰى

قُلُوبِهِمْ

فَلَا

يُؤْمِنُوا

حَتّٰى

يَرَوُا

الْعَذَابَ

الْاَل۪يمَ

٨٨

Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun’a ve onun ileri gelenlerine, dünya hayatında nice zinet ve mallar verdin. Ey Rabbimiz, yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz, sen onların mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver, çünkü onlar elem dolu azabı görünceye kadar iman etmezler.”

Hûd Sûresi 5. Ayet

اَلَٓا

اِنَّهُمْ

يَثْنُونَ

صُدُورَهُمْ

لِيَسْتَخْفُوا

مِنْهُۜ

اَلَا

ح۪ينَ

يَسْتَغْشُونَ

ثِيَابَهُمْۙ

يَعْلَمُ

مَا

يُسِرُّونَ

وَمَا

يُعْلِنُونَۚ

اِنَّهُ

عَل۪يمٌ

بِذَاتِ

الصُّدُورِ

٥

İyi bilin ki onlar, O’ndan gizlenmek için kalplerindeki düşmanlığı gizliyorlar. Yine iyi bilin ki, elbiselerine büründükleri zaman bile, Allah onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.

Hûd Sûresi 23. Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِ

وَاَخْبَتُٓوا

اِلٰى

رَبِّهِمْۙ

اُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

الْجَنَّةِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَالِدُونَ

٢٣

İman edip, salih ameller işleyen ve Rablerine gönülden bağlananlara gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Rad Sûresi 28. Ayet

اَلَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَتَطْمَئِنُّ

قُلُوبُهُمْ

بِذِكْرِ

اللّٰهِۜ

اَلَا

بِذِكْرِ

اللّٰهِ

تَطْمَئِنُّ

الْقُلُوبُۜ

٢٨

Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.

İbrahim Sûresi 37. Ayet

رَبَّـنَٓا

اِنّ۪ٓي

اَسْكَنْتُ

مِنْ

ذُرِّيَّت۪ي

بِوَادٍ

غَيْرِ

ذ۪ي

زَرْعٍ

عِنْدَ

بَيْتِكَ

الْمُحَرَّمِۙ

رَبَّـنَا

لِيُق۪يمُوا

الصَّلٰوةَ

فَاجْعَلْ

اَفْـِٔدَةً

مِنَ

النَّاسِ

تَهْو۪ٓي

اِلَيْهِمْ

وَارْزُقْهُمْ

مِنَ

الثَّمَرَاتِ

لَعَلَّهُمْ

يَشْكُرُونَ

٣٧

“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”

İbrahim Sûresi 43. Ayet

مُهْطِع۪ينَ

مُقْنِع۪ي

رُؤُ۫سِهِمْ

لَا

يَرْتَدُّ

اِلَيْهِمْ

طَرْفُهُمْۚ

وَاَفْـِٔدَتُهُمْ

هَوَٓاءٌۜ

٤٣

O gün başlarını dikerek (çağırıldıkları yere doğru) koşarlar. Gözleri kendilerine bile dönmez, kalpleri de bomboştur.

Hicr Sûresi 12. Ayet

كَذٰلِكَ

نَسْلُكُهُ

ف۪ي

قُلُوبِ

الْمُجْرِم۪ينَۙ

١٢

Aynı şekilde (onların tutumlarına uygun olarak) biz onu suçluların kalbine sokarız.

Hicr Sûresi 47. Ayet

وَنَزَعْنَا

مَا

ف۪ي

صُدُورِهِمْ

مِنْ

غِلٍّ

اِخْوَاناً

عَلٰى

سُرُرٍ

مُتَقَابِل۪ينَ

٤٧

Biz, onların kalplerindeki kini söküp attık. Artık onlar sedirler üzerinde, kardeşler olarak karşılıklı otururlar.

Nahl Sûresi 22. Ayet

اِلٰهُكُمْ

اِلٰهٌ

وَاحِدٌۚ

فَالَّذ۪ينَ

لَا

يُؤْمِنُونَ

بِالْاٰخِرَةِ

قُلُوبُهُمْ

مُنْكِرَةٌ

وَهُمْ

مُسْتَكْبِرُونَ

٢٢

Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır. Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmekte, kendileri de büyüklük taslamaktadırlar.

Nahl Sûresi 78. Ayet

وَاللّٰهُ

اَخْرَجَكُمْ

مِنْ

بُطُونِ

اُمَّهَاتِكُمْ

لَا

تَعْلَمُونَ

شَيْـٔاًۙ

وَجَعَلَ

لَكُمُ

السَّمْعَ

وَالْاَبْصَارَ

وَالْاَفْـِٔدَةَۙ

لَعَلَّكُمْ

تَشْكُرُونَ

٧٨

Allah, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.

Nahl Sûresi 108. Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

طَبَعَ

اللّٰهُ

عَلٰى

قُلُوبِهِمْ

وَسَمْعِهِمْ

وَاَبْصَارِهِمْۚ

وَاُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الْغَافِلُونَ

١٠٨

İşte onlar, Allah’ın; kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. İşte onlar gafillerin ta kendileridir.

İsrâ Sûresi 36. Ayet

وَلَا

تَقْفُ

مَا

لَيْسَ

لَكَ

بِه۪

عِلْمٌۜ

اِنَّ

السَّمْعَ

وَالْبَصَرَ

وَالْفُؤٰادَ

كُلُّ

اُو۬لٰٓئِكَ

كَانَ

عَنْهُ

مَسْؤُ۫لاً

٣٦

Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.

İsrâ Sûresi 46. Ayet

وَجَعَلْنَا

عَلٰى

قُلُوبِهِمْ

اَكِنَّةً

اَنْ

يَفْقَهُوهُ

وَف۪ٓي

اٰذَانِهِمْ

وَقْراًۜ

وَاِذَا

ذَكَرْتَ

رَبَّكَ

فِي

الْقُرْاٰنِ

وَحْدَهُ

وَلَّوْا

عَلٰٓى

اَدْبَارِهِمْ

نُفُوراً

٤٦

Kur’an’ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur’an’da (ibadete lâyık ilâh olarak) sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar.

İsrâ Sûresi 51. Ayet

اَوْ

خَلْقاً

مِمَّا

يَكْبُرُ

ف۪ي

صُدُورِكُمْۚ

فَسَيَقُولُونَ

مَنْ

يُع۪يدُنَاۜ

قُلِ

الَّذ۪ي

فَطَرَكُمْ

اَوَّلَ

مَرَّةٍۚ

فَسَيُنْغِضُونَ

اِلَيْكَ

رُؤُ۫سَهُمْ

وَيَقُولُونَ

مَتٰى

هُوَۜ

قُلْ

عَسٰٓى

اَنْ

يَكُونَ

قَر۪يباً

٥١

“Yahut aklınızca, diriltilmesi daha da imkânsız olan başka bir varlık olun, (yine de diriltileceksiniz.)” Diyecekler ki: “Peki bizi hayata tekrar kim döndürecek?” De ki: “Sizi ilk defa yaratan.” Bunun üzerine başlarını sana (alaylı bir tarzda) sallayacaklar ve “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olsa gerek!”

Kehf Sûresi 14. Ayet

وَرَبَطْنَا

عَلٰى

قُلُوبِهِمْ

اِذْ

قَامُوا

فَقَالُوا

رَبُّنَا

رَبُّ

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِ

لَنْ

نَدْعُوَ۬ا

مِنْ

دُونِه۪ٓ

اِلٰهاً

لَقَدْ

قُلْـنَٓا

اِذاً

شَطَطاً

١٤

14,15. Kalkıp da, “Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. O’ndan başkasına asla ilâh demeyiz. Yoksa andolsun ki saçma bir söz söylemiş oluruz. Şunlar, şu kavmimiz, O’ndan başka tanrılar edindiler. Onlar hakkında açık bir delil getirselerdi ya! Artık kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir?” dediklerinde onların kalplerine kuvvet vermiştik.

Kehf Sûresi 28. Ayet

وَاصْبِرْ

نَفْسَكَ

مَعَ

الَّذ۪ينَ

يَدْعُونَ

رَبَّهُمْ

بِالْغَدٰوةِ

وَالْعَشِيِّ

يُر۪يدُونَ

وَجْهَهُ

وَلَا

تَعْدُ

عَيْنَاكَ

عَنْهُمْۚ

تُر۪يدُ

ز۪ينَةَ

الْحَيٰوةِ

الدُّنْيَا

وَلَا

تُطِـعْ

مَنْ

اَغْفَلْنَا

قَلْبَهُ

عَنْ

ذِكْرِنَا

وَاتَّبَعَ

هَوٰيهُ

وَكَانَ

اَمْرُهُ

فُرُطاً

٢٨

Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol. Dünya hayatının zînetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme.

Kehf Sûresi 57. Ayet

وَمَنْ

اَظْلَمُ

مِمَّنْ

ذُكِّرَ

بِاٰيَاتِ

رَبِّه۪

فَاَعْرَضَ

عَنْهَا

وَنَسِيَ

مَا

قَدَّمَتْ

يَدَاهُۜ

اِنَّا

جَعَلْنَا

عَلٰى

قُلُوبِهِمْ

اَكِنَّةً

اَنْ

يَفْقَهُوهُ

وَف۪ٓي

اٰذَانِهِمْ

وَقْراًۜ

وَاِنْ

تَدْعُهُمْ

اِلَى

الْهُدٰى

فَلَنْ

يَهْتَدُٓوا

اِذاً

اَبَداً

٥٧

Kim, kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını unutandan daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar.

Enbiyâ Sûresi 3. Ayet

لَاهِيَةً

قُلُوبُهُمْۜ

وَاَسَرُّوا

النَّجْوٰىۗ

اَلَّذ۪ينَ

ظَلَمُواۗ

هَلْ

هٰذَٓا

اِلَّا

بَشَرٌ

مِثْلُكُمْۚ

اَفَتَأْتُونَ

السِّحْرَ

وَاَنْتُمْ

تُبْصِرُونَ

٣

2,3. Rab’lerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle konuştular: “Bu da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?”

Hac Sûresi 32. Ayet

ذٰلِكَۗ

وَمَنْ

يُعَظِّمْ

شَعَٓائِرَ

اللّٰهِ

فَاِنَّهَا

مِنْ

تَقْوَى

الْقُلُوبِ

٣٢

Bu böyle. Her kim de Allah’ın nişanelerini (kurbanlıklarını) yüceltirse, şüphesiz ki bu kalplerin takvasından (Allah’a karşı gelmekten sakınmasından)dır.

Hac Sûresi 35. Ayet

اَلَّذ۪ينَ

اِذَا

ذُكِرَ

اللّٰهُ

وَجِلَتْ

قُلُوبُهُمْ

وَالصَّابِر۪ينَ

عَلٰى

مَٓا

اَصَابَهُمْ

وَالْمُق۪يمِي

الصَّلٰوةِۙ

وَمِمَّا

رَزَقْنَاهُمْ

يُنْفِقُونَ

٣٥

Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir.

Hac Sûresi 46. Ayet

اَفَلَمْ

يَس۪يرُوا

فِي

الْاَرْضِ

فَتَكُونَ

لَهُمْ

قُلُوبٌ

يَعْقِلُونَ

بِهَٓا

اَوْ

اٰذَانٌ

يَسْمَعُونَ

بِهَاۚ

فَاِنَّهَا

لَا

تَعْمَى

الْاَبْصَارُ

وَلٰكِنْ

تَعْمَى

الْقُلُوبُ

الَّت۪ي

فِي

الصُّدُورِ

٤٦

Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.

Hac Sûresi 53. Ayet

لِيَجْعَلَ

مَا

يُلْقِي

الشَّيْطَانُ

فِتْنَةً

لِلَّذ۪ينَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌ

وَالْقَاسِيَةِ

قُلُوبُهُمْۜ

وَاِنَّ

الظَّالِم۪ينَ

لَف۪ي

شِقَاقٍ

بَع۪يدٍۙ

٥٣

Allah, şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar ile kalpleri katı olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. Hiç şüphesiz ki o zalimler, derin bir ayrılık içindedirler.

Hac Sûresi 54. Ayet

وَلِيَعْلَمَ

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

الْعِلْمَ

اَنَّهُ

الْحَقُّ

مِنْ

رَبِّكَ

فَيُؤْمِنُوا

بِه۪

فَتُخْبِتَ

لَهُ

قُلُوبُهُمْۜ

وَاِنَّ

اللّٰهَ

لَهَادِ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اِلٰى

صِرَاطٍ

مُسْتَق۪يمٍ

٥٤

Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar onun, Rabbinden gelen hak olduğunu bilsinler, böylece ona iman etsinler ve sonuçta da kalpleri ona saygı duysun diye Allah böyle yapar. Hiç şüphe yok ki Allah, iman edenleri doğru yola iletir.

Mü'minûn Sûresi 60. Ayet

وَالَّذ۪ينَ

يُؤْتُونَ

مَٓا

اٰتَوْا

وَقُلُوبُهُمْ

وَجِلَةٌ

اَنَّهُمْ

اِلٰى

رَبِّهِمْ

رَاجِعُونَۙ

٦٠

Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler,

Mü'minûn Sûresi 63. Ayet

بَلْ

قُلُوبُهُمْ

ف۪ي

غَمْرَةٍ

مِنْ

هٰذَا

وَلَهُمْ

اَعْمَالٌ

مِنْ

دُونِ

ذٰلِكَ

هُمْ

لَهَا

عَامِلُونَ

٦٣

Ancak kâfirlerin kalbleri bu Kur’an’a karşı bir gaflet içindedir. Onların bundan başka yapageldikleri birtakım (kötü) işleri de vardır.

Mü'minûn Sûresi 78. Ayet

وَهُوَ

الَّـذ۪ٓي

اَنْشَاَ

لَكُمُ

السَّمْعَ

وَالْاَبْصَارَ

وَالْاَفْـِٔدَةَۜ

قَل۪يلاً

مَا

تَشْكُرُونَ

٧٨

Hâlbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

Nûr Sûresi 37. Ayet

رِجَالٌۙ

لَا

تُلْه۪يهِمْ

تِجَارَةٌ

وَلَا

بَيْعٌ

عَنْ

ذِكْرِ

اللّٰهِ

وَاِقَامِ

الصَّلٰوةِ

وَا۪يتَٓاءِ

الزَّكٰوةِۙ

يَخَافُونَ

يَوْماً

تَتَقَلَّبُ

ف۪يهِ

الْقُلُوبُ

وَالْاَبْصَارُۙ

٣٧

36,37. Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.

Nûr Sûresi 50. Ayet

اَف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌ

اَمِ

ارْتَابُٓوا

اَمْ

يَخَافُونَ

اَنْ

يَح۪يفَ

اللّٰهُ

عَلَيْهِمْ

وَرَسُولُهُۜ

بَلْ

اُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الظَّالِمُونَ۟

٥٠

Kalplerinde bir hastalık mı var, yoksa şüphe ve tereddüde mi düştüler? Yoksa Allah ve Resûlünün kendilerine karşı zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, işte onlar asıl zalimlerdir.

Furkan Sûresi 32. Ayet

وَقَالَ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

لَوْلَا

نُزِّلَ

عَلَيْهِ

الْقُرْاٰنُ

جُمْلَةً

وَاحِدَةًۚ

كَذٰلِكَ

لِنُثَبِّتَ

بِه۪

فُؤٰادَكَ

وَرَتَّلْنَاهُ

تَرْت۪يلاً

٣٢

İnkâr edenler, “Kur’an ona bir defada toptan indirilseydi ya!” dediler. Biz, Kur’an’la senin kalbini pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk.

Şuarâ Sûresi 89. Ayet

اِلَّا

مَنْ

اَتَى

اللّٰهَ

بِقَلْبٍ

سَل۪يمٍۜ

٨٩

“Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.”

Şuarâ Sûresi 194. Ayet

عَلٰى

قَلْبِكَ

لِتَكُونَ

مِنَ

الْمُنْذِر۪ينَۙ

١٩٤

193,194,195. Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

Şuarâ Sûresi 200. Ayet

كَذٰلِكَ

سَلَكْنَاهُ

ف۪ي

قُلُوبِ

الْمُجْرِم۪ينَۜ

٢٠٠

İşte böylece biz onu (Kur’an’ı) suçluların kalbine soktuk.

Neml Sûresi 74. Ayet

وَاِنَّ

رَبَّكَ

لَيَعْلَمُ

مَا

تُكِنُّ

صُدُورُهُمْ

وَمَا

يُعْلِنُونَ

٧٤

Şüphesiz senin Rabbin, onların kalplerinin gizlediği şeyleri de, açığa çıkardıklarını da mutlaka bilir.

Kasas Sûresi 10. Ayet

وَاَصْبَحَ

فُؤٰادُ

اُمِّ

مُوسٰى

فَارِغاًۜ

اِنْ

كَادَتْ

لَتُبْد۪ي

بِه۪

لَوْلَٓا

اَنْ

رَبَطْنَا

عَلٰى

قَلْبِهَا

لِتَكُونَ

مِنَ

الْمُؤْمِن۪ينَ

١٠

Mûsâ’nın anasının kalbi bomboş kaldı. Eğer biz (çocuğu ile ilgili sözümüze) inancını koruması için kalbine güç vermeseydik, neredeyse bunu açıklayacaktı.

Kasas Sûresi 69. Ayet

وَرَبُّكَ

يَعْلَمُ

مَا

تُكِنُّ

صُدُورُهُمْ

وَمَا

يُعْلِنُونَ

٦٩

Rabbin, onların sinelerinin gizlediğini de açığa vurduklarını da bilir.

Ankebût Sûresi 10. Ayet

وَمِنَ

النَّاسِ

مَنْ

يَقُولُ

اٰمَنَّا

بِاللّٰهِ

فَاِذَٓا

اُو۫ذِيَ

فِي

اللّٰهِ

جَعَلَ

فِتْنَةَ

النَّاسِ

كَعَذَابِ

اللّٰهِۜ

وَلَئِنْ

جَٓاءَ

نَصْرٌ

مِنْ

رَبِّكَ

لَيَقُولُنَّ

اِنَّا

كُنَّا

مَعَكُمْۜ

اَوَلَيْسَ

اللّٰهُ

بِاَعْلَمَ

بِمَا

ف۪ي

صُدُورِ

الْعَالَم۪ينَ

١٠

İnsanlardan öyleleri vardır ki, “Allah’a inandık” derler. Ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca, insanlardan gördükleri baskı ve işkenceyi Allah’ın azabı gibi tutar. Andolsun, Rabbinden bir yardım gelecek olsa mutlaka, “Biz de sizinle beraberdik” derler. Allah, herkesin kalbinde olanı en iyi bilen değil midir?

Ankebût Sûresi 49. Ayet

بَلْ

هُوَ

اٰيَاتٌ

بَيِّنَاتٌ

ف۪ي

صُدُورِ

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

الْعِلْمَۜ

وَمَا

يَجْحَدُ

بِاٰيَاتِنَٓا

اِلَّا

الظَّالِمُونَ

٤٩

Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi ancak zalimler inkâr eder.

Rûm Sûresi 59. Ayet

كَذٰلِكَ

يَطْبَعُ

اللّٰهُ

عَلٰى

قُلُوبِ

الَّذ۪ينَ

لَا

يَعْلَمُونَ

٥٩

Allah, bilmeyenlerin kalplerini işte böyle mühürler.

Lokman Sûresi 23. Ayet

وَمَنْ

كَفَرَ

فَلَا

يَحْزُنْكَ

كُفْرُهُ

ۜ

اِلَيْنَا

مَرْجِعُهُمْ

فَنُنَبِّئُهُمْ

بِمَا

عَمِلُواۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

عَل۪يمٌ

بِذَاتِ

الصُّدُورِ

٢٣

Kim inkâr ederse, onun inkârı seni üzmesin. Onların dönüşleri ancak bizedir. Biz de onlara yaptıklarını haber veririz. Allah, göğüslerin içindekini (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.

Secde Sûresi 9. Ayet

ثُمَّ

سَوّٰيهُ

وَنَفَخَ

ف۪يهِ

مِنْ

رُوحِه۪

وَجَعَلَ

لَكُمُ

السَّمْعَ

وَالْاَبْصَارَ

وَالْاَفْـِٔدَةَۜ

قَل۪يلاً

مَا

تَشْكُرُونَ

٩

Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

Ahzâb Sûresi 4. Ayet

مَا

جَعَلَ

اللّٰهُ

لِرَجُلٍ

مِنْ

قَلْبَيْنِ

ف۪ي

جَوْفِه۪ۚ

وَمَا

جَعَلَ

اَزْوَاجَكُمُ

الّٰٓئ۪

تُظَاهِرُونَ

مِنْهُنَّ

اُمَّهَاتِكُمْۚ

وَمَا

جَعَلَ

اَدْعِيَٓاءَكُمْ

اَبْنَٓاءَكُمْۜ

ذٰلِكُمْ

قَوْلُكُمْ

بِاَفْوَاهِكُمْۜ

وَاللّٰهُ

يَقُولُ

الْحَقَّ

وَهُوَ

يَهْدِي

السَّب۪يلَ

٤

Allah, hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır. Kendilerine zıhâr yaptığınız eşlerinizi de anneleriniz yapmamıştır. Yine evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır. Bu, sizin ağızlarınızla söylediğiniz (fakat gerçekliği olmayan) sözünüzdür. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola iletir.

Ahzâb Sûresi 12. Ayet

وَاِذْ

يَقُولُ

الْمُنَافِقُونَ

وَالَّذ۪ينَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌ

مَا

وَعَدَنَا

اللّٰهُ

وَرَسُولُـهُٓ

اِلَّا

غُرُوراً

١٢

Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, “Allah ve Resûlü bize, ancak aldatmak için vaadde bulunmuşlar” diyorlardı.

Ahzâb Sûresi 26. Ayet

وَاَنْزَلَ

الَّذ۪ينَ

ظَاهَرُوهُمْ

مِنْ

اَهْلِ

الْكِتَابِ

مِنْ

صَيَاص۪يهِمْ

وَقَذَفَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمُ

الرُّعْبَ

فَر۪يقاً

تَقْتُلُونَ

وَتَأْسِرُونَ

فَر۪يقاًۚ

٢٦

Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz.

Ahzâb Sûresi 32. Ayet

يَا

نِسَٓاءَ

النَّبِيِّ

لَسْتُنَّ

كَاَحَدٍ

مِنَ

النِّسَٓاءِ

اِنِ

اتَّقَيْتُنَّ

فَلَا

تَخْضَعْنَ

بِالْقَوْلِ

فَيَطْمَعَ

الَّذ۪ي

ف۪ي

قَلْبِه۪

مَرَضٌ

وَقُلْنَ

قَوْلاً

مَعْرُوفاًۚ

٣٢

Ey Peygamber’in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz söyleyin.

Ahzâb Sûresi 51. Ayet

تُرْج۪ي

مَنْ

تَشَٓاءُ

مِنْهُنَّ

وَتُــْٔـو۪ٓي

اِلَيْكَ

مَنْ

تَشَٓاءُۜ

وَمَنِ

ابْتَغَيْتَ

مِمَّنْ

عَزَلْتَ

فَلَا

جُنَاحَ

عَلَيْكَۜ

ذٰلِكَ

اَدْنٰٓى

اَنْ

تَقَرَّ

اَعْيُنُهُنَّ

وَلَا

يَحْزَنَّ

وَيَرْضَيْنَ

بِمَٓا

اٰتَيْتَهُنَّ

كُلُّهُنَّۜ

وَاللّٰهُ

يَعْلَمُ

مَا

ف۪ي

قُلُوبِكُمْۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَل۪يماً

حَل۪يماً

٥١

Ey Muhammed! Bunlardan (hanımlarından) dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. Uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğine razı olmaları için daha uygundur. Allah, kalplerinizdekini bilir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)

Ahzâb Sûresi 53. Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

لَا

تَدْخُلُوا

بُيُوتَ

النَّبِيِّ

اِلَّٓا

اَنْ

يُؤْذَنَ

لَكُمْ

اِلٰى

طَعَامٍ

غَيْرَ

نَاظِر۪ينَ

اِنٰيهُۙ

وَلٰكِنْ

اِذَا

دُع۪يتُمْ

فَادْخُلُوا

فَاِذَا

طَعِمْتُمْ

فَانْتَشِرُوا

وَلَا

مُسْتَأْنِس۪ينَ

لِحَد۪يثٍۜ

اِنَّ

ذٰلِكُمْ

كَانَ

يُؤْذِي

النَّبِيَّ

فَيَسْتَحْـي۪

مِنْكُمْۘ

وَاللّٰهُ

لَا

يَسْتَحْـي۪

مِنَ

الْحَقِّۜ

وَاِذَا

سَاَلْتُمُوهُنَّ

مَتَاعاً

فَسْـَٔلُوهُنَّ

مِنْ

وَرَٓاءِ

حِجَابٍۜ

ذٰلِكُمْ

اَطْهَرُ

لِقُلُوبِكُمْ

وَقُلُوبِهِنَّۜ

وَمَا

كَانَ

لَكُمْ

اَنْ

تُؤْذُوا

رَسُولَ

اللّٰهِ

وَلَٓا

اَنْ

تَنْكِحُٓوا

اَزْوَاجَهُ

مِنْ

بَعْدِه۪ٓ

اَبَداًۜ

اِنَّ

ذٰلِكُمْ

كَانَ

عِنْـدَ

اللّٰهِ

عَظ۪يـماً

٥٣

Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber’in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber’i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temizdir. Allah’ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikâhlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır.

Ahzâb Sûresi 60. Ayet

لَئِنْ

لَمْ

يَنْتَهِ

الْمُنَافِقُونَ

وَالَّذ۪ينَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌ

وَالْمُرْجِفُونَ

فِي

الْمَد۪ينَةِ

لَنُغْرِيَنَّكَ

بِهِمْ

ثُمَّ

لَا

يُجَاوِرُونَكَ

ف۪يهَٓا

اِلَّا

قَل۪يلاًۚۛ

٦٠

60,61. Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ve Medine’de kötü haberler yayıp ortalığı karıştıranlar (tuttukları yoldan) vazgeçmezlerse, elbette seni onların üzerine gitmeye teşvik edeceğiz. Onlar da (bundan sonra) orada lânete uğramış kimseler olarak seninle pek az süre komşu kalacaklardır. Nerede bulunurlarsa, yakalanırlar ve yaman bir şekilde öldürülürler.

Sebe Sûresi 23. Ayet

وَلَا

تَنْفَعُ

الشَّفَاعَةُ

عِنْدَهُٓ

اِلَّا

لِمَنْ

اَذِنَ

لَهُۜ

حَتّٰٓى

اِذَا

فُزِّعَ

عَنْ

قُلُوبِهِمْ

قَالُوا

مَاذَاۙ

قَالَ

رَبُّكُمْۜ

قَالُوا

الْحَقَّۚ

وَهُوَ

الْعَلِيُّ

الْكَب۪يرُ

٢٣

Allah katında, O’nun izin verdiği kimseden başkasının şefaati yarar sağlamaz. (Şefaat için izin verilip de) kalplerinden korku giderilince birbirlerine, “Rabbiniz ne söyledi?” diye sorarlar. Onlar da “Gerçeği” diye cevap verirler. O, yücedir, büyüktür.

Sebe Sûresi 38. Ayet

وَالَّذ۪ينَ

يَسْعَوْنَ

ف۪ٓي

اٰيَاتِنَا

مُعَاجِز۪ينَ

اُو۬لٰٓئِكَ

فِي

الْعَذَابِ

مُحْضَرُونَ

٣٨

Âyetlerimizi geçersiz kılmak için yarışanlar var ya, işte onlar azap için hazır bulundurulacaklar.

Sâffât Sûresi 84. Ayet

اِذْ

جَٓاءَ

رَبَّهُ

بِقَلْبٍ

سَل۪يمٍ

٨٤

Hani o, Rabbine temiz bir kalple gelmişti.

Zümer Sûresi 7. Ayet

اِنْ

تَكْفُرُوا

فَاِنَّ

اللّٰهَ

غَنِيٌّ

عَنْكُمْ

وَلَا

يَرْضٰى

لِعِبَادِهِ

الْكُفْرَۚ

وَاِنْ

تَشْكُرُوا

يَرْضَهُ۬

لَكُمْۜ

وَلَا

تَزِرُ

وَازِرَةٌ

وِزْرَ

اُخْرٰىۜ

ثُمَّ

اِلٰى

رَبِّكُمْ

مَرْجِعُكُمْ

فَيُنَبِّئُكُمْ

بِمَا

كُنْتُمْ

تَعْمَلُونَۜ

اِنَّهُ

عَل۪يمٌ

بِذَاتِ

الصُّدُورِ

٧

Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama kullarının inkâr etmesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O da size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.

Zümer Sûresi 22. Ayet

اَفَمَنْ

شَرَحَ

اللّٰهُ

صَدْرَهُ

لِلْاِسْلَامِ

فَهُوَ

عَلٰى

نُورٍ

مِنْ

رَبِّه۪ۜ

فَوَيْلٌ

لِلْقَاسِيَةِ

قُلُوبُهُمْ

مِنْ

ذِكْرِ

اللّٰهِۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

ف۪ي

ضَلَالٍ

مُب۪ينٍ

٢٢

Allah’ın, göğsünü İslâm’a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan kimse, kalbi imana kapalı kimse gibi midir? Allah’ın zikrine karşı kalpleri katı olanların vay hâline! İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler.

Zümer Sûresi 23. Ayet

اَللّٰهُ

نَزَّلَ

اَحْسَنَ

الْحَد۪يثِ

كِتَاباً

مُتَشَابِهاً

مَثَانِيَۗ

تَقْشَعِرُّ

مِنْهُ

جُلُودُ

الَّذ۪ينَ

يَخْشَوْنَ

رَبَّهُمْۚ

ثُمَّ

تَل۪ينُ

جُلُودُهُمْ

وَقُلُوبُهُمْ

اِلٰى

ذِكْرِ

اللّٰهِۜ

ذٰلِكَ

هُدَى

اللّٰهِ

يَهْد۪ي

بِه۪

مَنْ

يَشَٓاءُۜ

وَمَنْ

يُضْلِلِ

اللّٰهُ

فَمَا

لَهُ

مِنْ

هَادٍ

٢٣

Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.

Zümer Sûresi 45. Ayet

وَاِذَا

ذُكِرَ

اللّٰهُ

وَحْدَهُ

اشْمَاَزَّتْ

قُلُوبُ

الَّذ۪ينَ

لَا يُؤْمِنُونَ

بِالْاٰخِرَةِۚ

وَاِذَا

ذُكِرَ

الَّذ۪ينَ

مِنْ

دُونِه۪ٓ

اِذَا

هُمْ

يَسْتَبْشِرُونَ

٤٥

Allah, bir tek (ilâh) olarak anıldığında ahirete inanmayanların kalpleri daralır. Allah’tan başkaları (ilâhları) anıldığında bakarsın sevinirler.

Mü'min Sûresi 18. Ayet

وَاَنْذِرْهُمْ

يَوْمَ

الْاٰزِفَةِ

اِذِ

الْقُلُوبُ

لَدَى

الْحَنَاجِرِ

كَاظِم۪ينَۜ

مَا

لِلظَّالِم۪ينَ

مِنْ

حَم۪يمٍ

وَلَا شَف۪يعٍ

يُطَاعُۜ

١٨

Yaklaşmakta olan gün konusunda onları uyar. O gün yürekler gam ve tasa ile dolu, (sanki) gırtlaklara dayanmıştır. Zalimlerin ne sıcak bir dostu, ne de sözü dinlenir bir şefaatçisi vardır.

Mü'min Sûresi 35. Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يُجَادِلُونَ

ف۪ٓي

اٰيَاتِ

اللّٰهِ

بِغَيْرِ

سُلْطَانٍ

اَتٰيهُمْۜ

كَبُرَ

مَقْتاً

عِنْدَ

اللّٰهِ

وَعِنْدَ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُواۜ

كَذٰلِكَ

يَطْبَعُ

اللّٰهُ

عَلٰى

كُلِّ

قَلْبِ

مُتَكَبِّرٍ

جَبَّارٍ

٣٥

Onlar kendilerine gelmiş hiçbir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında tartışan kimselerdir. Bu ise Allah katında ve iman edenler katında büyük öfke ve gazap gerektiren bir iştir. Allah, her kibirli zorbanın kalbini işte böyle mühürler.

Fussilet Sûresi 5. Ayet

وَقَالُوا

قُلُوبُنَا

ف۪ٓي

اَكِنَّةٍ

مِمَّا

تَدْعُونَٓا

اِلَيْهِ

وَف۪ٓي

اٰذَانِنَا

وَقْرٌ

وَمِنْ

بَيْنِنَا

وَبَيْنِكَ

حِجَابٌ

فَاعْمَلْ

اِنَّـنَا

عَامِلُونَ

٥

Dediler ki: “(Ey Muhammed!) Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz örtüler içerisindedir. Kulaklarımızda bir ağırlık, seninle bizim aramızda da bir perde vardır. O hâlde sen (istediğini) yap, şüphesiz biz de (istediğimizi) yapacağız.”

Şûrâ Sûresi 24. Ayet

اَمْ

يَقُولُونَ

افْتَرٰى

عَلَى

اللّٰهِ

كَذِباًۚ

فَاِنْ

يَشَأِ

اللّٰهُ

يَخْتِمْ

عَلٰى

قَلْبِكَۜ

وَيَمْحُ

اللّٰهُ

الْبَاطِلَ

وَيُحِقُّ

الْحَقَّ

بِكَلِمَاتِه۪ۜ

اِنَّهُ

عَل۪يمٌ

بِذَاتِ

الصُّدُورِ

٢٤

Yoksa “Yalan uydurup Allah’a iftira etti” mi diyorlar. Eğer Allah dilerse senin kalbini mühürler. Allah batılı yok eder, hakkı sözleriyle gerçekleştirir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü (kalplerde olanları) hakkıyla bilendir.

Câsiye Sûresi 23. Ayet

اَفَرَاَيْتَ

مَنِ

اتَّخَذَ

اِلٰهَهُ

هَوٰيهُ

وَاَضَلَّهُ

اللّٰهُ

عَلٰى

عِلْمٍ

وَخَتَمَ

عَلٰى

سَمْعِه۪

وَقَلْبِه۪

وَجَعَلَ

عَلٰى

بَصَرِه۪

غِشَاوَةًۜ

فَمَنْ

يَهْد۪يهِ

مِنْ

بَعْدِ

اللّٰهِۜ

اَفَلَا

تَذَكَّرُونَ

٢٣

Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?

Ahkaf Sûresi 26. Ayet

وَلَقَدْ

مَكَّنَّاهُمْ

ف۪يمَٓا

اِنْ

مَكَّنَّاكُمْ

ف۪يهِ

وَجَعَلْنَا

لَهُمْ

سَمْعاً

وَاَبْصَاراً

وَاَفْـِٔدَةًۘ

فَمَٓا

اَغْنٰى

عَنْهُمْ

سَمْعُهُمْ

وَلَٓا

اَبْصَارُهُمْ

وَلَٓا

اَفْـِٔدَتُهُمْ

مِنْ

شَيْءٍ

اِذْ

كَانُوا

يَجْحَدُونَ

بِاٰيَاتِ

اللّٰهِ

وَحَاقَ

بِهِمْ

مَا

كَانُوا

بِه۪

يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟

٢٦

Andolsun, size vermediğimiz imkân ve iktidarı onlara vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir yarar sağlamadı. Çünkü Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alaya aldıkları şey onları kuşattı.

Muhammed Sûresi 16. Ayet

وَمِنْهُمْ

مَنْ

يَسْتَمِــعُ

اِلَيْكَۚ

حَتّٰٓى

اِذَا

خَرَجُوا

مِنْ

عِنْدِكَ

قَالُوا

لِلَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

الْعِلْمَ

مَاذَا

قَالَ

اٰنِفاً۠

اُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

طَبَعَ

اللّٰهُ

عَلٰى

قُلُوبِهِمْ

وَاتَّبَعُٓوا

اَهْوَٓاءَهُمْ

١٦

Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıktıkları zaman (alay ederek), kendilerine bilgi verilmiş olanlara, “Az önce ne söyledi?” derler. İşte bunlar, Allah’ın, kalplerini mühürlediği ve nefislerinin arzularına uyan kimselerdir.

Muhammed Sûresi 20. Ayet

وَيَقُولُ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

لَوْلَا

نُزِّلَتْ

سُورَةٌۚ

فَاِذَٓا

اُنْزِلَتْ

سُورَةٌ

مُحْكَمَةٌ

وَذُكِرَ

ف۪يهَا

الْقِتَالُۙ

رَاَيْتَ

الَّذ۪ينَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌ

يَنْظُرُونَ

اِلَيْكَ

نَظَرَ

الْمَغْشِيِّ

عَلَيْهِ

مِنَ

الْمَوْتِۜ

فَاَوْلٰى

لَهُمْۚ

٢٠

İnananlar, “Keşke bir sûre indirilse!” derler. Fakat hükmü apaçık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığına girmiş kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. O da onlara pek yakındır.

Muhammed Sûresi 24. Ayet

اَفَلَا

يَتَدَبَّرُونَ

الْقُرْاٰنَ

اَمْ

عَلٰى

قُلُوبٍ

اَقْفَالُهَا

٢٤

Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?

Muhammed Sûresi 29. Ayet

اَمْ

حَسِبَ

الَّذ۪ينَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌ

اَنْ

لَنْ

يُخْرِجَ

اللّٰهُ

اَضْغَانَهُمْ

٢٩

Yoksa, kalplerinde hastalık olanlar Allah’ın, kinlerini ortaya çıkarmayacağını mı sandılar?

Fetih Sûresi 4. Ayet

هُوَ

الَّـذ۪ٓي

اَنْزَلَ

السَّك۪ينَةَ

ف۪ي

قُلُوبِ

الْمُؤْمِن۪ينَ

لِيَزْدَادُٓوا

ا۪يمَاناً

مَعَ

ا۪يمَانِهِمْۜ

وَلِلّٰهِ

جُنُودُ

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

عَل۪يماً

حَك۪يماًۙ

٤

O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Fetih Sûresi 11. Ayet

سَيَقُولُ

لَكَ

الْمُخَلَّفُونَ

مِنَ

الْاَعْرَابِ

شَغَلَتْنَٓا

اَمْوَالُنَا

وَاَهْلُونَا

فَاسْتَغْفِرْ

لَنَاۚ

يَقُولُونَ

بِاَلْسِنَتِهِمْ

مَا

لَيْسَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْۜ

قُلْ

فَمَنْ

يَمْلِكُ

لَكُمْ

مِنَ

اللّٰهِ

شَيْـٔاً

اِنْ

اَرَادَ

بِكُمْ

ضَراًّ

اَوْ

اَرَادَ

بِكُمْ

نَفْعاًۜ

بَلْ

كَانَ

اللّٰهُ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

خَب۪يراً

١١

Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanları sana, “Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu; Allah’tan bizim için af dile” diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: “Allah, sizin bir zarara uğramanızı dilerse, yahut bir yarar elde etmenizi dilerse, O’na karşı kimin bir şeye gücü yeter? Hayır, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”

Fetih Sûresi 12. Ayet

بَلْ

ظَنَنْتُمْ

اَنْ

لَنْ

يَنْقَلِبَ

الرَّسُولُ

وَالْمُؤْمِنُونَ

اِلٰٓى

اَهْل۪يهِمْ

اَبَداً

وَزُيِّنَ

ذٰلِكَ

ف۪ي

قُلُوبِكُمْ

وَظَنَنْتُمْ

ظَنَّ

السَّوْءِۚ

وَكُنْتُمْ

قَوْماً

بُوراً

١٢

(Ey münafıklar!) Siz aslında, Peygamberin ve inananların bir daha ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu, sizin gönüllerinize güzel gösterildi de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak eden bir kavim oldunuz.

Fetih Sûresi 18. Ayet

لَقَدْ

رَضِيَ

اللّٰهُ

عَنِ

الْمُؤْمِن۪ينَ

اِذْ

يُبَايِعُونَكَ

تَحْتَ

الشَّجَرَةِ

فَعَلِمَ

مَا

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

فَاَنْزَلَ

السَّك۪ينَةَ

عَلَيْهِمْ

وَاَثَابَهُمْ

فَتْحاً

قَر۪يباًۙ

١٨

18,19. Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri birçok ganimetler nasip etmiştir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Fetih Sûresi 26. Ayet

اِذْ

جَعَلَ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

ف۪ي

قُلُوبِهِمُ

الْحَمِيَّةَ

حَمِيَّةَ

الْجَاهِلِيَّةِ

فَاَنْزَلَ

اللّٰهُ

سَك۪ينَتَهُ

عَلٰى

رَسُولِه۪

وَعَلَى

الْمُؤْمِن۪ينَ

وَاَلْزَمَهُمْ

كَلِمَةَ

التَّقْوٰى

وَكَانُٓوا

اَحَقَّ

بِهَا

وَاَهْلَهَاۜ

وَكَانَ

اللّٰهُ

بِكُلِّ

شَيْءٍ

عَل۪يماً۟

٢٦

Hani inkâr edenler kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise, Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini indirmiş ve onların takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) sözünü tutmalarını sağlamıştı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilmektedir.

Hucurât Sûresi 3. Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

يَغُضُّونَ

اَصْوَاتَهُمْ

عِنْدَ

رَسُولِ

اللّٰهِ

اُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

امْتَحَنَ

اللّٰهُ

قُلُوبَهُمْ

لِلتَّقْوٰىۜ

لَهُمْ

مَغْفِرَةٌ

وَاَجْرٌ

عَظ۪يمٌ

٣

Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, Allah’ın, gönüllerini takvâ (Allah’a karşı gelmekten sakınma) konusunda sınadığı kimselerdir. Onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.

Hucurât Sûresi 7. Ayet

وَاعْلَمُٓوا

اَنَّ

ف۪يكُمْ

رَسُولَ

اللّٰهِۜ

لَوْ

يُط۪يعُكُمْ

ف۪ي

كَث۪يرٍ

مِنَ

الْاَمْرِ

لَعَنِتُّمْ

وَلٰكِنَّ

اللّٰهَ

حَبَّبَ

اِلَيْكُمُ

الْا۪يمَانَ

وَزَيَّـنَهُ

ف۪ي

قُلُوبِكُمْ

وَكَرَّهَ

اِلَيْكُمُ

الْكُفْرَ

وَالْفُسُوقَ

وَالْعِصْيَانَۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الرَّاشِدُونَۙ

٧

Bilin ki, aranızda Allah’ın elçisi bulunmaktadır. Eğer o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkârı, fasıklığı ve (İslâm’ın emirlerine) karşı çıkmayı da çirkin göstermiştir. İşte bunlar doğru yolda olanların ta kendileridir.

Hucurât Sûresi 14. Ayet

قَالَتِ

الْاَعْرَابُ

اٰمَنَّاۜ

قُلْ

لَمْ

تُؤْمِنُوا

وَلٰكِنْ

قُولُٓوا

اَسْلَمْنَا

وَلَمَّا

يَدْخُلِ

الْا۪يمَانُ

ف۪ي

قُلُوبِكُمْۜ

وَاِنْ

تُط۪يعُوا

اللّٰهَ

وَرَسُولَهُ

لَا

يَلِتْكُمْ

مِنْ

اَعْمَالِكُمْ

شَيْـٔاًۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

غَفُورٌ

رَح۪يمٌ

١٤

Bedevîler “İman ettik” dediler. De ki: “İman etmediniz. (Öyle ise, “iman ettik” demeyin.) “Fakat boyun eğdik” deyin. Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah’a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”

Kaf Sûresi 33. Ayet

مَنْ

خَشِيَ

الرَّحْمٰنَ

بِالْغَيْبِ

وَجَٓاءَ

بِقَلْبٍ

مُن۪يبٍ

٣٣

32,33. (Onlara şöyle denir:) “İşte bu, size (dünyada) vaad edilmekte olan şeydir. O, her tövbe eden, O’nun emrini gözeten için, görmediği hâlde sırf saygıdan dolayı Rahmân’dan korkan ve O’na yönelmiş bir kalp ile gelen kimseler içindir.”

Kaf Sûresi 37. Ayet

اِنَّ

ف۪ي

ذٰلِكَ

لَذِكْرٰى

لِمَنْ

كَانَ

لَهُ

قَلْبٌ

اَوْ

اَلْقَى

السَّمْعَ

وَهُوَ

شَه۪يدٌ

٣٧

Şüphesiz bunda, aklı olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.

Hadid Sûresi 16. Ayet

اَلَمْ

يَأْنِ

لِلَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اَنْ

تَخْشَعَ

قُلُوبُهُمْ

لِذِكْرِ

اللّٰهِ

وَمَا

نَزَلَ

مِنَ

الْحَقِّۙ

وَلَا

يَكُونُوا

كَالَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

الْكِتَابَ

مِنْ

قَبْلُ

فَطَالَ

عَلَيْهِمُ

الْاَمَدُ

فَقَسَتْ

قُلُوبُهُمْۜ

وَكَث۪يرٌ

مِنْهُمْ

فَاسِقُونَ

١٦

İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir.

Hadid Sûresi 27. Ayet

ثُمَّ

قَفَّيْنَا

عَلٰٓى

اٰثَارِهِمْ

بِرُسُلِنَا

وَقَفَّيْنَا

بِع۪يسَى

ابْنِ

مَرْيَمَ

وَاٰتَيْنَاهُ

الْاِنْج۪يلَ

وَجَعَلْنَا

ف۪ي

قُلُوبِ

الَّذ۪ينَ

اتَّبَعُوهُ

رَأْفَةً

وَرَحْمَةًۜ

وَرَهْبَانِيَّةًۨ

ابْتَدَعُوهَا

مَا

كَتَبْنَاهَا

عَلَيْهِمْ

اِلَّا

ابْتِغَٓاءَ

رِضْوَانِ

اللّٰهِ

فَمَا

رَعَوْهَا

حَقَّ

رِعَايَـتِهَاۚ

فَاٰتَيْنَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

مِنْهُمْ

اَجْرَهُمْۚ

وَكَث۪يرٌ

مِنْهُمْ

فَاسِقُونَ

٢٧

Sonra bunların peşinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik, ona İncil’i verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. (Kendiliklerinden) icat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir.

Mücâdele Sûresi 22. Ayet

لَا

تَجِدُ

قَوْماً

يُؤْمِنُونَ

بِاللّٰهِ

وَالْيَوْمِ

الْاٰخِرِ

يُوَٓادُّونَ

مَنْ

حَٓادَّ

اللّٰهَ

وَرَسُولَهُ

وَلَوْ

كَانُٓوا

اٰبَٓاءَهُمْ

اَوْ

اَبْنَٓاءَهُمْ

اَوْ

اِخْوَانَهُمْ

اَوْ

عَش۪يرَتَهُمْۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

كَتَبَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمُ

الْا۪يمَانَ

وَاَيَّدَهُمْ

بِرُوحٍ

مِنْهُۜ

وَيُدْخِلُهُمْ

جَنَّاتٍ

تَجْر۪ي

مِنْ

تَحْتِهَا

الْاَنْهَارُ

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَاۜ

رَضِيَ

اللّٰهُ

عَنْهُمْ

وَرَضُوا

عَنْهُۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

حِزْبُ

اللّٰهِۜ

اَلَٓا

اِنَّ

حِزْبَ

اللّٰهِ

هُمُ

الْمُفْلِحُونَ

٢٢

Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile, Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

Haşr Sûresi 2. Ayet

هُوَ

الَّـذ۪ٓي

اَخْرَجَ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

مِنْ

اَهْلِ

الْكِتَابِ

مِنْ

دِيَارِهِمْ

لِاَوَّلِ

الْحَشْرِۜ

مَا

ظَنَنْتُمْ

اَنْ

يَخْرُجُوا

وَظَنُّٓوا

اَنَّهُمْ

مَانِعَتُهُمْ

حُصُونُهُمْ

مِنَ

اللّٰهِ

فَاَتٰيهُمُ

اللّٰهُ

مِنْ

حَيْثُ

لَمْ

يَحْتَسِبُوا

وَقَذَفَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمُ

الرُّعْبَ

يُخْرِبُونَ

بُيُوتَهُمْ

بِاَيْد۪يهِمْ

وَاَيْدِي

الْمُؤْمِن۪ينَ

فَاعْتَبِرُوا

يَٓا

اُو۬لِي

الْاَبْصَارِ

٢

O, kitap ehlinden inkâr edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah’ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O, yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü’minlerin elleriyle yıkıyorlardı. Ey basiret sahipleri, ibret alın.

Haşr Sûresi 10. Ayet

وَالَّذ۪ينَ

جَٓاؤُ۫

مِنْ

بَعْدِهِمْ

يَقُولُونَ

رَبَّـنَا

اغْفِرْ

لَنَا

وَلِاِخْوَانِنَا

الَّذ۪ينَ

سَبَقُونَا

بِالْا۪يمَانِ

وَلَا

تَجْعَلْ

ف۪ي

قُلُوبِنَا

غِلاًّ

لِلَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

رَبَّـنَٓا

اِنَّكَ

رَؤُ۫فٌ

رَح۪يمٌ۟

١٠

Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.”

Haşr Sûresi 14. Ayet

لَا

يُقَاتِلُونَكُمْ

جَم۪يعاً

اِلَّا

ف۪ي

قُرًى

مُحَصَّنَةٍ

اَوْ

مِنْ

وَرَٓاءِ

جُدُرٍۜ

بَأْسُهُمْ

بَيْنَهُمْ

شَد۪يدٌۜ

تَحْسَبُهُمْ

جَم۪يعاً

وَقُلُوبُهُمْ

شَتّٰىۜ

ذٰلِكَ

بِاَنَّهُمْ

قَوْمٌ

لَا

يَعْقِلُونَۚ

١٤

Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır.

Saf Sûresi 5. Ayet

وَاِذْ

قَالَ

مُوسٰى

لِقَوْمِه۪

يَا

قَوْمِ

لِمَ

تُؤْذُونَن۪ي

وَقَدْ

تَعْلَمُونَ

اَنّ۪ي

رَسُولُ

اللّٰهِ

اِلَيْكُمْۜ

فَلَمَّا

زَاغُٓوا

اَزَاغَ

اللّٰهُ

قُلُوبَهُمْۜ

وَاللّٰهُ

لَا

يَهْدِي

الْقَوْمَ

الْفَاسِق۪ينَ

٥

Hani Mûsâ kavmine, “Ey kavmim! Allah’ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bilip durduğunuz hâlde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?” demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini (doğru yoldan) saptırdı. Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.

Münâfikûn Sûresi 3. Ayet

ذٰلِكَ

بِاَنَّهُمْ

اٰمَنُوا

ثُمَّ

كَفَرُوا

فَطُبِعَ

عَلٰى

قُلُوبِهِمْ

فَهُمْ

لَا

يَفْقَهُونَ

٣

Bu, onların önce iman edip sonra inkâr etmeleri, bu yüzden de kalplerine mühür vurulması sebebiyledir. Artık onlar anlamazlar.

Teğabün Sûresi 11. Ayet

مَٓا

اَصَابَ

مِنْ

مُص۪يبَةٍ

اِلَّا

بِاِذْنِ

اللّٰهِۜ

وَمَنْ

يُؤْمِنْ

بِاللّٰهِ

يَهْدِ

قَلْبَهُۜ

وَاللّٰهُ

بِكُلِّ

شَيْءٍ

عَل۪يمٌ

١١

Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

Tahrim Sûresi 4. Ayet

اِنْ

تَتُوبَٓا

اِلَى

اللّٰهِ

فَقَدْ

صَغَتْ

قُلُوبُكُمَاۚ

وَاِنْ

تَظَاهَرَا

عَلَيْهِ

فَاِنَّ

اللّٰهَ

هُوَ

مَوْلٰيهُ

وَجِبْر۪يلُ

وَصَالِـحُ

الْمُؤْمِن۪ينَۚ

وَالْمَلٰٓئِكَةُ

بَعْدَ

ذٰلِكَ

ظَه۪يرٌ

٤

(Ey peygamber’in eşleri!) Eğer siz ikiniz Allah’a tövbe ederseniz, ne iyi. Çünkü kalpleriniz kaydı. Eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah onun yardımcısıdır, Cebrail de, salih mü’minler de. Bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar.

Tebareke (Mülk) Sûresi 13. Ayet

وَاَسِرُّوا

قَوْلَكُمْ

اَوِ

اجْهَرُوا

بِه۪ۜ

اِنَّهُ

عَل۪يمٌ

بِذَاتِ

الصُّدُورِ

١٣

Sözünüzü gizleyin, yahut onu açığa vurun; (fark etmez). Şüphesiz Allah, sinelerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.

Tebareke (Mülk) Sûresi 23. Ayet

قُلْ

هُوَ

الَّـذ۪ٓي

اَنْشَاَكُمْ

وَجَعَلَ

لَكُمُ

السَّمْعَ

وَالْاَبْصَارَ

وَالْاَفْـِٔدَةَۜ

قَل۪يلاً

مَا

تَشْكُرُونَ

٢٣

De ki: “O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!”

Müddessir Sûresi 31. Ayet

وَمَا

جَعَلْنَٓا

اَصْحَابَ

النَّارِ

اِلَّا

مَلٰٓئِكَةًۖ

وَمَا

جَعَلْنَا

عِدَّتَهُمْ

اِلَّا

فِتْنَةً

لِلَّذ۪ينَ

كَـفَرُواۙ

لِيَسْتَيْقِنَ

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

الْـكِتَابَ

وَيَزْدَادَ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

ا۪يمَاناً

وَلَا

يَرْتَابَ

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

الْـكِتَابَ

وَالْمُؤْمِنُونَۙ

وَلِيَقُولَ

الَّذ۪ينَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌ

وَالْـكَافِرُونَ

مَاذَٓا

اَرَادَ

اللّٰهُ

بِهٰذَا

مَثَلاًۜ

كَذٰلِكَ

يُضِلُّ

اللّٰهُ

مَنْ

يَشَٓاءُ

وَيَـهْد۪ي

مَنْ

يَشَٓاءُۜ

وَمَا

يَعْلَمُ

جُنُودَ

رَبِّكَ

اِلَّا

هُوَۜ

وَمَا

هِيَ

اِلَّا

ذِكْرٰى

لِلْبَشَرِ۟

٣١

Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkâr edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, “Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır.

Nâziât Sûresi 8. Ayet

قُلُوبٌ

يَوْمَئِذٍ

وَاجِفَةٌۙ

٨

O gün birtakım kalpler (tedirginlik içinde) şiddetle çarpacaktır.

Mutaffifin Sûresi 14. Ayet

كَلَّا

بَلْ۔

رَانَ

عَلٰى

قُلُوبِهِمْ

مَا

كَانُوا

يَكْسِبُونَ

١٤

Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.

Hümeze Sûresi 7. Ayet

اَلَّت۪ي

تَطَّلِعُ

عَلَى

الْاَفْـِٔدَةِۜ

٧

6,7. O, Allah’ın, yüreklere işleyen tutuşturulmuş ateşidir.

Konularına Göre Diğer Ayetler

Devamını Gör...