الشُّعَرَاءِ

Şuara Suresi

Şuara Suresi 1 . Ayet

طٰسٓمٓۜ

١

Tâ-Sîn-Mîm

Ta Sin Mim.

Şuara Suresi 2 . Ayet

تِلْكَ

اٰيَاتُ

الْكِتَابِ

الْمُب۪ينِ

٢

Tilke âyâtu-lkitâbi-lmubîn(i)

Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir.

Şuara Suresi 3 . Ayet

لَعَلَّكَ

بَاخِعٌ

نَفْسَكَ

اَلَّا

يَكُونُوا

مُؤْمِن۪ينَ

٣

Le’alleke bâḣi’un nefseke ellâ yekûnû mu/minîn(e)

Ey Muhammed! Mü'min olmuyorlar diye adetâ kendini helak edeceksin!

Şuara Suresi 4 . Ayet

اِنْ

نَشَأْ

نُنَزِّلْ

عَلَيْهِمْ

مِنَ

السَّمَٓاءِ

اٰيَةً

فَظَلَّتْ

اَعْنَاقُهُمْ

لَهَا

خَاضِع۪ينَ

٤

İn neşe/ nunezzil ‘aleyhim mine-ssemâ-i âyeten fezallet e’nâkuhum lehâ ḣâdi’în(e)

Biz dilesek, onlara gökten bir mucize indiririz de, ona boyun eğmek zorunda kalırlar

Şuara Suresi 5 . Ayet

وَمَا

يَأْت۪يهِمْ

مِنْ

ذِكْرٍ

مِنَ

الرَّحْمٰنِ

مُحْدَثٍ

اِلَّا

كَانُوا

عَنْهُ

مُعْرِض۪ينَ

٥

Vemâ ye/tîhim min żikrin mine-rrahmâni muhdeśin illâ kânû ‘anhu mu’ridîn(e)

Rahmân'dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler.

Şuara Suresi 6 . Ayet

فَقَدْ

كَذَّبُوا

فَسَيَأْت۪يهِمْ

اَنْبٰٓؤُ۬ا

مَا

كَانُوا

بِه۪

يَسْتَهْزِؤُ۫نَ

٦

Fekad keżżebû feseye/tîhim enbâu mâ kânû bihi yestehzi-ûn(e)

Onlar (Allah'ın âyetlerini) yalanladılar, fakat alay edegeldikleri şeylerin haberleri başlarına gelecek.

Şuara Suresi 7 . Ayet

اَوَلَمْ

يَرَوْا

اِلَى

الْاَرْضِ

كَمْ

اَنْبَتْنَا

ف۪يهَا

مِنْ

كُلِّ

زَوْجٍ

كَر۪يمٍ

٧

Eve lem yerav ilâ-l-ardi kem enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm(in)

Yeryüzüne bakmazlar mı, orada her türden nice güzel ve yararlı bitkiler bitirdik.

Şuara Suresi 8 . Ayet

اِنَّ

ف۪ي

ذٰلِكَ

لَاٰيَةًۜ

وَمَا

كَانَ

اَكْثَرُهُمْ

مُؤْمِن۪ينَ

٨

İnne fî żâlike leâye(ten)(s) vemâ kâne ekśeruhum mu/minîn(e)

Şüphesiz bunlarda (Allah'ın varlığına) bir delil vardır, ama onların çoğu inanmamaktadırlar.

Şuara Suresi 9 . Ayet

وَاِنَّ

رَبَّكَ

لَهُوَ

الْعَز۪يزُ

الرَّح۪يمُ۟

٩

Ve-inne rabbeke lehuve-l’azîzu-rrahîm(u)

Şüphesiz senin Rabbin, elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.

Şuara Suresi 10 . Ayet

وَاِذْ

نَادٰى

رَبُّكَ

مُوسٰٓى

اَنِ

ائْتِ

الْقَوْمَ

الظَّالِم۪ينَۙ

١٠

Ve-iż nâdâ rabbuke mûsâ eni-/ti-lkavme-zzâlimîn(e)

Hani Rabbin Mûsâ'ya, "Zalimler topluluğuna, Firavun'un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?" diye seslenmişti.

Şuara Suresi 11 . Ayet

قَوْمَ

فِرْعَوْنَۜ

اَلَا

يَتَّقُونَ

١١

Kavme fir’avn(e)(c) elâ yettekûn(e)

Hani Rabbin Mûsâ'ya, "Zalimler topluluğuna, Firavun'un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?" diye seslenmişti.

Şuara Suresi 12 . Ayet

قَالَ

رَبِّ

اِنّ۪ٓي

اَخَافُ

اَنْ

يُكَذِّبُونِۜ

١٢

Kâle rabbi innî eḣâfu en yukeżżibûn(i)

Mûsâ şöyle dedi: "Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum."

Şuara Suresi 13 . Ayet

وَيَض۪يقُ

صَدْر۪ي

وَلَا

يَنْطَلِقُ

لِسَان۪ي

فَاَرْسِلْ

اِلٰى

هٰرُونَ

١٣

Veyadîku sadrî velâ yentaliku lisânî feersil ilâ hârûn(e)

"Göğsüm daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, Hârûn'a da peygamberlik ver (ve onu bana yardımcı yap)."

Şuara Suresi 14 . Ayet

وَلَهُمْ

عَلَيَّ

ذَنْبٌ

فَاَخَافُ

اَنْ

يَقْتُلُونِۚ

١٤

Velehum ‘aleyye żenbun feeḣâfu en yaktulûn(i)

"Bir de onlara karşı ben suçlu durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkarım."

Şuara Suresi 15 . Ayet

قَالَ

كَلَّاۚ

فَاذْهَبَا

بِاٰيَاتِنَٓا

اِنَّا

مَعَكُمْ

مُسْتَمِعُونَ

١٥

Kâle kellâ(s) feżhebâ bi-âyâtinâ(s) innâ me’akum mustemi’ûn(e)

Allah dedi ki, "Hayır, korkma! Mucizelerimizle gidin. Çünkü biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz."

Şuara Suresi 16 . Ayet

فَأْتِيَا

فِرْعَوْنَ

فَقُولَٓا

اِنَّا

رَسُولُ

رَبِّ

الْعَالَم۪ينَۙ

١٦

Fe/tiyâ fir’avne fekûlâ innâ rasûlu rabbi-l’âlemîn(e)

"Firavun'a gidin ve deyin: "Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz",

Şuara Suresi 17 . Ayet

اَنْ

اَرْسِلْ

مَعَنَا

بَن۪ٓي

اِسْرَٓائ۪لَۜ

١٧

En ersil me’anâ benî isrâ-îl(e)

"İsrailoğullarını bizimle beraber gönder."

Şuara Suresi 18 . Ayet

قَالَ

اَلَمْ

نُرَبِّكَ

ف۪ينَا

وَل۪يداً

وَلَبِثْتَ

ف۪ينَا

مِنْ

عُمُرِكَ

سِن۪ينَ

١٨

Kâle elem nurabbike fînâ velîden velebiśte fînâ min ‘umurike sinîn(e)

Firavun şöyle dedi: "Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin."

Şuara Suresi 19 . Ayet

وَفَعَلْتَ

فَعْلَتَكَ

الَّت۪ي

فَعَلْتَ

وَاَنْتَ

مِنَ

الْكَافِر۪ينَ

١٩

Vefe’alte fa’leteke-lletî fe’alte veente mine-lkâfirîn(e)

"(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin."

Şuara Suresi 20 . Ayet

قَالَ

فَعَلْتُـهَٓا

اِذاً

وَاَنَا۬

مِنَ

الضَّٓالّ۪ينَۜ

٢٠

Kâle fe’altuhâ iżen ve enâ mine-ddâllîn(e)

Mûsâ şöyle dedi: "Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir halde iken (istemeyerek) yaptım."

Şuara Suresi 21 . Ayet

فَفَرَرْتُ

مِنْكُمْ

لَمَّا

خِفْتُكُمْ

فَوَهَبَ

ل۪ي

رَبّ۪ي

حُكْماً

وَجَعَلَن۪ي

مِنَ

الْمُرْسَل۪ينَ

٢١

Feferartu minkum lemmâ ḣiftukum fevehebe lî rabbî hukmen vece’alenî mine-lmurselîn(e)

"Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı."

Şuara Suresi 22 . Ayet

وَتِلْكَ

نِعْمَةٌ

تَمُنُّهَا

عَلَيَّ

اَنْ

عَبَّدْتَ

بَن۪ٓي

اِسْرَٓائ۪لَۜ

٢٢

Vetilke ni’metun temunnuhâ ‘aleyye en ‘abbedte benî isrâ-îl(e)

"Senin başıma kaktığın bu nimet (gerçekte) İsrailoğullarını köleleştirmen(in neticesi)dir."

Şuara Suresi 23 . Ayet

قَالَ

فِرْعَوْنُ

وَمَا

رَبُّ

الْعَالَم۪ينَ

٢٣

Kâle fir’avnu vemâ rabbu-l’âlemîn(e)

Firavun, "Âlemlerin Rabbi de nedir?" dedi.

Şuara Suresi 24 . Ayet

قَالَ

رَبُّ

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِ

وَمَا

بَيْنَهُمَاۜ

اِنْ

كُنْتُمْ

مُوقِن۪ينَ

٢٤

Kâle rabbu-ssemâvâti vel-ardi vemâ beynehumâ(s) in kuntum mûkinîn(e)

Mûsâ, "O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir."

Şuara Suresi 25 . Ayet

قَالَ

لِمَنْ

حَوْلَـهُٓ

اَلَا

تَسْتَمِعُونَ

٢٥

Kâle limen havlehu elâ testemi’ûn(e)

Firavun, etrafındakilere (alaycı bir ifade ile) "dinlemez misiniz?" dedi.

Şuara Suresi 26 . Ayet

قَالَ

رَبُّكُمْ

وَرَبُّ

اٰبَٓائِكُمُ

الْاَوَّل۪ينَ

٢٦

Kâle rabbukum verabbu âbâ-ikumu-l-evvelîn(e)

Mûsâ, "O, sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir" dedi.

Şuara Suresi 27 . Ayet

قَالَ

اِنَّ

رَسُولَكُمُ

الَّـذ۪ٓي

اُرْسِلَ

اِلَيْكُمْ

لَمَجْنُونٌ

٢٧

Kâle inne rasûlekumu-lleżî ursile ileykum lemecnûn(un)

Firavun, "Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir" dedi.

Şuara Suresi 28 . Ayet

قَالَ

رَبُّ

الْمَشْرِقِ

وَالْمَغْرِبِ

وَمَا

بَيْنَهُمَاۜ

اِنْ

كُنْتُمْ

تَعْقِلُونَ

٢٨

Kâle rabbu-lmeşriki velmaġribi vemâ beynehumâ(s) in kuntum ta’kilûn(e)

Mûsâ, "O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu, böyledir" dedi.

Şuara Suresi 29 . Ayet

قَالَ

لَئِنِ

اتَّخَذْتَ

اِلٰهاً

غَيْر۪ي

لَاَجْعَلَنَّكَ

مِنَ

الْمَسْجُون۪ينَ

٢٩

Kâle le-ini-tteḣażte ilâhen ġayrî leec’alenneke mine-lmescûnîn(e)

Firavun, "Eğer benden başka bir ilah edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim."

Şuara Suresi 30 . Ayet

قَالَ

اَوَلَوْ

جِئْتُكَ

بِشَيْءٍ

مُب۪ينٍ

٣٠

Kâle eve lev ci/tuke bişey-in mubîn(in)

Mûsâ, "Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?" dedi.

Şuara Suresi 31 . Ayet

قَالَ

فَأْتِ

بِه۪ٓ

اِنْ

كُنْتَ

مِنَ

الصَّادِق۪ينَ

٣١

Kâle fe/ti bihi in kunte mine-ssâdikîn(e)

Firavun, "Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu," dedi.

Şuara Suresi 32 . Ayet

فَاَلْقٰى

عَصَاهُ

فَاِذَا

هِيَ

ثُعْبَانٌ

مُب۪ينٌۚ

٣٢

Feelkâ ‘asâhu fe-iżâ hiye śu’bânun mubîn(un)

Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler asa açıkça kocaman bir yılan olmuş.

Şuara Suresi 33 . Ayet

وَنَزَعَ

يَدَهُ

فَاِذَا

هِيَ

بَيْضَٓاءُ

لِلنَّاظِر۪ينَ۟

٣٣

Veneze’a yedehu fe-iżâ hiye beydâu linnâzirîn(e)

Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.

Şuara Suresi 34 . Ayet

قَالَ

لِلْمَلَأِ

حَوْلَـهُٓ

اِنَّ

هٰذَا

لَسَاحِرٌ

عَل۪يمٌۙ

٣٤

Kâle lilmele-i havlehu inne hâżâ lesâhirun ‘alîm(un)

Firavun, çevresindeki ileri gelenlere, "Şüphesiz bu bilgin bir sihirbazdır" dedi.

Şuara Suresi 35 . Ayet

يُر۪يدُ

اَنْ

يُخْرِجَكُمْ

مِنْ

اَرْضِكُمْ

بِسِحْرِه۪ۗ

فَمَاذَا

تَأْمُرُونَ

٣٥

Yurîdu en yuḣricekum min ardikum bisihrihi femâżâ te/murûn(e)

"Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?"

Şuara Suresi 36 . Ayet

قَالُٓوا

اَرْجِهْ

وَاَخَاهُ

وَابْعَثْ

فِي

الْمَدَٓائِنِ

حَاشِر۪ينَۙ

٣٦

Kâlû ercih veeḣâhu veb’aś fî-lmedâ-ini hâşirîn(e)

Dediler ki: "Onu ve kardeşini alıkoy.Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder."

Şuara Suresi 37 . Ayet

يَأْتُوكَ

بِكُلِّ

سَحَّارٍ

عَل۪يمٍ

٣٧

Ye/tûke bikulli sehhârin ‘alîm(in)

"Sana bütün usta sihirbazları getirsinler."

Şuara Suresi 38 . Ayet

فَجُمِعَ

السَّحَرَةُ

لِم۪يقَاتِ

يَوْمٍ

مَعْلُومٍۙ

٣٨

Fecumi’a-sseharatu limîkâti yevmin ma’lûm(in)

Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler.

Şuara Suresi 39 . Ayet

وَق۪يلَ

لِلنَّاسِ

هَلْ

اَنْتُمْ

مُجْتَمِعُونَۙ

٣٩

Vekîle linnâsi hel entum muctemi’ûn(e)

İnsanlara da "Siz de toplanır mısınız?" denildi.

Şuara Suresi 40 . Ayet

لَعَلَّنَا

نَتَّبِعُ

السَّحَرَةَ

اِنْ

كَانُوا

هُمُ

الْغَالِب۪ينَ

٤٠

Le’allenâ nettebi’u-sseharate in kânû humu-lġâlibîn(e)

"Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız" (dediler.)

Şuara Suresi 41 . Ayet

فَلَمَّا

جَٓاءَ

السَّحَرَةُ

قَالُوا

لِفِرْعَوْنَ

اَئِنَّ

لَنَا

لَاَجْراً

اِنْ

كُنَّا

نَحْنُ

الْغَالِب۪ينَ

٤١

Felemmâ câe-sseharatu kâlû lifir’avne e-inne lenâ leecran in kunnâ nahnu-lġâlibîn(e)

Sihirbazlar gelince, Firavun'a, "Eğer biz üstün gelirsek gerçekten bize bir mükafat var mı?" dediler.

Şuara Suresi 42 . Ayet

قَالَ

نَعَمْ

وَاِنَّكُمْ

اِذاً

لَمِنَ

الْمُقَرَّب۪ينَ

٤٢

Kâle ne’am ve-innekum iżen lemine-lmukarrabîn(e)

Firavun, "Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız" dedi.

Şuara Suresi 43 . Ayet

قَالَ

لَهُمْ

مُوسٰٓى

اَلْقُوا

مَٓا

اَنْتُمْ

مُلْقُونَ

٤٣

Kâle lehum mûsâ elkû mâ entum mulkûn(e)

Mûsâ onlara, "Hadi ortaya atacağınız şeyi atın" dedi.

Şuara Suresi 44 . Ayet

فَاَلْقَوْا

حِبَالَهُمْ

وَعِصِيَّهُمْ

وَقَالُوا

بِعِزَّةِ

فِرْعَوْنَ

اِنَّا

لَنَحْنُ

الْغَالِبُونَ

٤٤

Feelkav hibâlehum ve’isiyyehum ve kâlû bi’izzeti fir’avne innâ lenahnu-lġâlibûn(e)

Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz" dediler.

Şuara Suresi 45 . Ayet

فَاَلْقٰى

مُوسٰى

عَصَاهُ

فَاِذَا

هِيَ

تَلْقَفُ

مَا

يَأْفِكُونَۚ

٤٥

Feelkâ mûsâ ‘asâhu fe-iżâ hiye telkafu mâ ye/fikûn(e)

Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asâ onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor.

Şuara Suresi 46 . Ayet

فَاُلْقِيَ

السَّحَرَةُ

سَاجِد۪ينَۙ

٤٦

Feulkiye-sseharatu sâcidîn(e)

Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.

Şuara Suresi 47 . Ayet

قَالُٓوا

اٰمَنَّا

بِرَبِّ

الْعَالَم۪ينَۙ

٤٧

Kâlû âmennâ birabbi-l’âlemîn(e)

"Âlemlerin Rabbine inandık" dediler.

Şuara Suresi 48 . Ayet

رَبِّ

مُوسٰى

وَهٰرُونَ

٤٨

Rabbi mûsâ vehârûn(e)

"Mûsâ'nın ve Hârûn'un Rabbi'ne."

Şuara Suresi 49 . Ayet

قَالَ

اٰمَنْتُمْ

لَهُ

قَبْلَ

اَنْ

اٰذَنَ

لَكُمْۚ

اِنَّهُ

لَكَب۪يرُكُمُ

الَّذ۪ي

عَلَّمَكُمُ

السِّحْرَۚ

فَلَسَوْفَ

تَعْلَمُونَۜ

لَاُقَطِّعَنَّ

اَيْدِيَكُمْ

وَاَرْجُلَكُمْ

مِنْ

خِلَافٍ

وَلَاُصَلِّبَنَّكُمْ

اَجْمَع۪ينَ

٤٩

Kâle âmentum lehu kable en âżene lekum(s) innehu lekebîrukumu-lleżî ‘allemekumu-ssihra felesevfe ta’lemûn(e)(c) leukatti’anne eydiyekum veerculekum min ḣilâfin veleusallibennekum ecma’în(e)

Firavun, "Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım" dedi.

Şuara Suresi 50 . Ayet

قَالُوا

لَا

ضَيْرَۘ

اِنَّٓا

اِلٰى

رَبِّنَا

مُنْقَلِبُونَۚ

٥٠

Kâlû lâdayr(a)(s) innâ ilâ rabbinâ munkalibûn(e)

Sihirbazlar şöyle dediler: "Zararı yok, mutlaka Rabbimize döneceğiz."

Şuara Suresi 51 . Ayet

اِنَّا

نَطْمَعُ

اَنْ

يَغْفِرَ

لَنَا

رَبُّنَا

خَطَايَانَٓا

اَنْ

كُنَّٓا

اَوَّلَ

الْمُؤْمِن۪ينَۜ۟

٥١

İnnâ natme’u en yaġfira lenâ rabbunâ ḣatâyânâ en kunnâ evvele-lmu/minîn(e)

(Burada) ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz."

Şuara Suresi 52 . Ayet

وَاَوْحَيْنَٓا

اِلٰى

مُوسٰٓى

اَنْ

اَسْرِ

بِعِبَاد۪ٓي

اِنَّكُمْ

مُتَّبَعُونَ

٥٢

Ve evhaynâ ilâ mûsâ en esri bi’ibâdî innekum muttebe’ûn(e)

Biz Mûsâ'ya, "Kullarımı geceleyin yola çıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz" diye vahyettik

Şuara Suresi 53 . Ayet

فَاَرْسَلَ

فِرْعَوْنُ

فِي

الْمَدَٓائِنِ

حَاشِر۪ينَۚ

٥٣

Feersele fir’avnu fî-lmedâ-ini hâşirîn(e)

Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.

Şuara Suresi 54 . Ayet

اِنَّ

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ

لَشِرْذِمَةٌ

قَل۪يلُونَۙ

٥٤

İnne hâulâ-i leşirżimetun kalîlûn(e)

Dedi ki, "Bunlar pek az ve önemsiz bir topluluktur."

Şuara Suresi 55 . Ayet

وَاِنَّهُمْ

لَنَا

لَـغَٓائِظُونَۙ

٥٥

Ve-innehum lenâ leġâ-izûn(e)

"Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar."

Şuara Suresi 56 . Ayet

وَاِنَّا

لَجَم۪يعٌ

حَاذِرُونَۜ

٥٦

Ve-innâ lecemî’un hâżirûn(e)

"Ama biz uyanık ve tedbirli bir topluluğuz."

Şuara Suresi 57 . Ayet

فَاَخْرَجْنَاهُمْ

مِنْ

جَنَّاتٍ

وَعُيُونٍۙ

٥٧

Feaḣracnâhum min cennâtin ve’uyûn(in)

Biz de Firavun'un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık.

Şuara Suresi 58 . Ayet

وَكُنُوزٍ

وَمَقَامٍ

كَر۪يمٍۙ

٥٨

Vekunûzin vemekâmin kerîm(in)

Biz de Firavun'un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık.

Şuara Suresi 59 . Ayet

كَذٰلِكَۜ

وَاَوْرَثْنَاهَا

بَن۪ٓي

اِسْرَٓائ۪لَۚ

٥٩

Keżâlike ve evraśnâhâ benî isrâ-îl(e)

İşte böyle yaptık ve onlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık.

Şuara Suresi 60 . Ayet

فَاَتْبَعُوهُمْ

مُشْرِق۪ينَ

٦٠

Feetbe’ûhum muşrikîn(e)

Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular.

Şuara Suresi 61 . Ayet

فَلَمَّا

تَـرَٓاءَ

الْجَمْعَانِ

قَالَ

اَصْحَابُ

مُوسٰٓى

اِنَّا

لَمُدْرَكُونَۚ

٦١

Felemmâ terâe-lcem’âni kâle ashâbu mûsâ innâ lemudrakûn(e)

İki topluluk birbirini görünce Mûsâ'nın arkadaşları, "Eyvah yakalandık" dediler.

Şuara Suresi 62 . Ayet

قَالَ

كَلَّاۚ

اِنَّ

مَعِيَ

رَبّ۪ي

سَيَهْد۪ينِ

٦٢

Kâle kellâ inne me’iye rabbî seyehdîn(i)

Mûsâ, "Hayır!, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir" dedi.

Şuara Suresi 63 . Ayet

فَاَوْحَيْنَٓا

اِلٰى

مُوسٰٓى

اَنِ

اضْرِبْ

بِعَصَاكَ

الْبَحْرَۜ

فَانْفَلَقَ

فَكَانَ

كُلُّ

فِرْقٍ

كَالطَّوْدِ

الْعَظ۪يمِۚ

٦٣

Feevhaynâ ilâ mûsâ eni-drib bi’asâke-lbahr(a)(s) fenfeleka fekâne kullu firkin ke-ttavdi-l’azîm(i)

Bunun üzerine Mûsâ'ya, "Asan ile denize vur" diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi.

Şuara Suresi 64 . Ayet

وَاَزْلَفْنَا

ثَمَّ

الْاٰخَر۪ينَۚ

٦٤

Ve ezlefnâ śemme-l-âḣarîn(e)

Ötekileri de oraya yaklaştırdık.

Şuara Suresi 65 . Ayet

وَاَنْجَيْنَا

مُوسٰى

وَمَنْ

مَعَهُٓ

اَجْمَع۪ينَۚ

٦٥

Ve enceynâ mûsâ vemen me’ahu ecma’în(e)

Mûsâ'yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık.

Şuara Suresi 66 . Ayet

ثُمَّ

اَغْرَقْنَا

الْاٰخَر۪ينَۜ

٦٦

Śumme aġraknâ-l-âḣarîn(e)

Sonra ötekileri suda boğduk.

Şuara Suresi 67 . Ayet

اِنَّ

ف۪ي

ذٰلِكَ

لَاٰيَةًۜ

وَمَا

كَانَ

اَكْثَرُهُمْ

مُؤْمِن۪ينَ

٦٧

İnne fî żâlike leâye(ten)(s) vemâ kâne ekśeruhum mu/minîn(e)

Bunda şüphesiz bir ibret vardır. Ama pek çokları iman etmiş değillerdi.

Şuara Suresi 68 . Ayet

وَاِنَّ

رَبَّكَ

لَهُوَ

الْعَز۪يزُ

الرَّح۪يمُ۟

٦٨

Ve-inne rabbeke lehuve-l’azîzu-rrahîm(u)

Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.

Şuara Suresi 69 . Ayet

وَاتْلُ

عَلَيْهِمْ

نَبَاَ

اِبْرٰه۪يمَۢ

٦٩

Vetlu ‘aleyhim nebee ibrâhîm(e)

Ey Muhammed! Onlara İbrahim'in haberini de oku.

Şuara Suresi 70 . Ayet

اِذْ

قَالَ

لِاَب۪يهِ

وَقَوْمِه۪

مَا

تَعْبُدُونَ

٧٠

İż kâle li-ebîhi vekavmihi mâ ta’budûn(e)

Hani o babasına ve kavmine, "Neye tapıyorsunuz?" demişti.

Şuara Suresi 71 . Ayet

قَالُوا

نَعْبُدُ

اَصْنَاماً

فَنَظَلُّ

لَهَا

عَاكِف۪ينَ

٧١

Kâlû na’budu asnâmen fenezallu lehâ ‘âkifîn(e)

"Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz" demişlerdi.

Şuara Suresi 72 . Ayet

قَالَ

هَلْ

يَسْمَعُونَكُمْ

اِذْ

تَدْعُونَۙ

٧٢

Kâle hel yesme’ûnekum iż ted’ûn(e)

İbrahim dedi ki: "Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?"

Şuara Suresi 73 . Ayet

اَوْ

يَنْفَعُونَكُمْ

اَوْ

يَضُرُّونَ

٧٣

Ev yenfe’ûnekum ev yedurrûn(e)

"Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?"

Şuara Suresi 74 . Ayet

قَالُوا

بَلْ

وَجَدْنَٓا

اٰبَٓاءَنَا

كَذٰلِكَ

يَفْعَلُونَ

٧٤

Kâlû bel vecednâ âbâenâ keżâlike yef’alûn(e)

"Hayır, ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk" dediler.

Şuara Suresi 75 . Ayet

قَالَ

اَفَرَاَيْتُمْ

مَا

كُنْتُمْ

تَعْبُدُونَۙ

٧٥

Kâle eferaeytum mâ kuntum ta’budûn(e)

İbrahim şöyle dedi: "Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?"

Şuara Suresi 76 . Ayet

اَنْتُمْ

وَاٰبَٓاؤُ۬كُمُ

الْاَقْدَمُونَ

٧٦

Entum veâbâukumu-l-akdemûn(e)

İbrahim şöyle dedi: "Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?"

Şuara Suresi 77 . Ayet

فَاِنَّهُمْ

عَدُوٌّ

ل۪ٓي

اِلَّا

رَبَّ

الْعَالَم۪ينَۙ

٧٧

Fe-innehum ‘aduvvun lî illâ rabbe-l’âlemîn(e)

"Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah dostumdur."

Şuara Suresi 78 . Ayet

اَلَّذ۪ي

خَلَقَن۪ي

فَهُوَ

يَهْد۪ينِۙ

٧٨

Elleżî ḣalekanî fehuve yehdîn(i)

"O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir."

Şuara Suresi 79 . Ayet

وَالَّذ۪ي

هُوَ

يُطْعِمُن۪ي

وَيَسْق۪ينِۙ

٧٩

Velleżî huve yut’imunî veyeskîn(i)

"O, bana yediren ve içirendir."

Şuara Suresi 80 . Ayet

وَاِذَا

مَرِضْتُ

فَهُوَ

يَشْف۪ينِۖ

٨٠

Ve-iżâ meridtu fehuve yeşfîn(i)

"Hastalandığımda da O bana şifa verir."

Şuara Suresi 81 . Ayet

وَالَّذ۪ي

يُم۪يتُن۪ي

ثُمَّ

يُحْي۪ينِۙ

٨١

Velleżî yumîtunî śümme yuhyîn(i)

"O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır."

Şuara Suresi 82 . Ayet

وَالَّـذ۪ٓي

اَطْمَعُ

اَنْ

يَغْفِرَ

ل۪ي

خَط۪ٓيـَٔت۪ي

يَوْمَ

الدّ۪ينِۜ

٨٢

Velleżî atme’u en yaġfira lî ḣatî-etî yevme-ddîn(i)

"O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur."

Şuara Suresi 83 . Ayet

رَبِّ

هَبْ

ل۪ي

حُكْماً

وَاَلْحِقْن۪ي

بِالصَّالِح۪ينَۙ

٨٣

Rabbi heb lî hukmen veelhiknî bi-ssâlihîn(e)

"Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat."

Şuara Suresi 84 . Ayet

وَاجْعَلْ

ل۪ي

لِسَانَ

صِدْقٍ

فِي

الْاٰخِر۪ينَۙ

٨٤

Vec’al lî lisâne sidkin fî-l-âḣirîn(e)

"Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl."

Şuara Suresi 85 . Ayet

وَاجْعَلْن۪ي

مِنْ

وَرَثَةِ

جَنَّةِ

النَّع۪يمِۙ

٨٥

Vec’alnî min veraśeti cenneti-nne’îm(i)

"Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle."

Şuara Suresi 86 . Ayet

وَاغْفِرْ

لِاَب۪ٓي

اِنَّهُ

كَانَ

مِنَ

الضَّٓالّ۪ينَۙ

٨٦

Vaġfir li-ebî innehu kâne mine-ddâllîn(e)

"Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır."

Şuara Suresi 87 . Ayet

وَلَا

تُخْزِن۪ي

يَوْمَ

يُبْعَثُونَۙ

٨٧

Velâ tuḣzinî yevme yub’aśûn(e)

"(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!"

Şuara Suresi 88 . Ayet

يَوْمَ

لَا

يَنْفَعُ

مَالٌ

وَلَا

بَنُونَۙ

٨٨

Yevme lâ yenfe’u mâlun velâ benûn(e)

"O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!"

Şuara Suresi 89 . Ayet

اِلَّا

مَنْ

اَتَى

اللّٰهَ

بِقَلْبٍ

سَل۪يمٍۜ

٨٩

İllâ men eta(A)llâhe bikalbin selîm(in)

"Allah'a arınmış bir kalp ile gelen başka."

Şuara Suresi 90 . Ayet

وَاُزْلِفَتِ

الْجَنَّةُ

لِلْمُتَّق۪ينَۙ

٩٠

Veuzlifeti-lcennetu lilmuttekîn(e)

Cennet, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak.

Şuara Suresi 91 . Ayet

وَبُرِّزَتِ

الْجَح۪يمُ

لِلْغَاو۪ينَۙ

٩١

Veburrizeti-lcehîmu lilġâvîn(e)

Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, "Allahı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilecek.

Şuara Suresi 92 . Ayet

وَق۪يلَ

لَهُمْ

اَيْنَ

مَا

كُنْتُمْ

تَعْبُدُونَۙ

٩٢

Vekîle lehum eyne mâ kuntum ta’budûn(e)

Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, "Allahı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilecek.

Şuara Suresi 93 . Ayet

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِۜ

هَلْ

يَنْصُرُونَكُمْ

اَوْ

يَنْتَصِرُونَۜ

٩٣

Min dûni(A)llâhi hel yensurûnekum ev yentesirûn(e)

Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, "Allahı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilecek.

Şuara Suresi 94 . Ayet

فَكُبْكِبُوا

ف۪يهَا

هُمْ

وَالْغَاوُ۫نَۙ

٩٤

Fekubkibû fîhâ hum velġâvûn(e)

Artık onlar ve o azgınlar ile İblis'in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar.

Şuara Suresi 95 . Ayet

وَجُنُودُ

اِبْل۪يسَ

اَجْمَعُونَۜ

٩٥

Vecunûdu iblîse ecme’ûn(e)

Artık onlar ve o azgınlar ile İblis'in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar.

Şuara Suresi 96 . Ayet

قَالُوا

وَهُمْ

ف۪يهَا

يَخْتَصِمُونَۙ

٩٦

Kâlû vehum fîhâ yaḣtasimûn(e)

Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler:

Şuara Suresi 97 . Ayet

تَاللّٰهِ

اِنْ

كُنَّا

لَف۪ي

ضَلَالٍ

مُب۪ينٍۙ

٩٧

Ta(A)llâhi in kunnâ lefî dalâlin mubîn(in)

"Allah'a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz."

Şuara Suresi 98 . Ayet

اِذْ

نُسَوّ۪يكُمْ

بِرَبِّ

الْعَالَم۪ينَ

٩٨

İż nusevvîkum birabbi-l’âlemîn(e)

Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk."

Şuara Suresi 99 . Ayet

وَمَٓا

اَضَلَّـنَٓا

اِلَّا

الْمُجْرِمُونَ

٩٩

Vemâ edallenâ illâ-lmucrimûn(e)

Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı."

Şuara Suresi 100 . Ayet

فَمَا

لَنَا

مِنْ

شَافِع۪ينَۙ

١٠٠

Femâ lenâ min şâfi’în(e)

İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok."

Şuara Suresi 101 . Ayet

وَلَا

صَد۪يقٍ

حَم۪يمٍ

١٠١

Velâ sadîkin hamîm(in)

"Candan bir dostumuz da yok."

Şuara Suresi 102 . Ayet

فَلَوْ

اَنَّ

لَنَا

كَرَّةً

فَنَكُونَ

مِنَ

الْمُؤْمِن۪ينَ

١٠٢

Felev enne lenâ kerraten fenekûne mine-lmu/minîn(e)

Keşke (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.

Şuara Suresi 103 . Ayet

اِنَّ

ف۪ي

ذٰلِكَ

لَاٰيَةًۜ

وَمَا

كَانَ

اَكْثَرُهُمْ

مُؤْمِن۪ينَ

١٠٣

İnne fî żâlike leâye(ten)(s) vemâ kâne ekśeruhum mu/minîn(e)

Elbet bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi.

Şuara Suresi 104 . Ayet

وَاِنَّ

رَبَّكَ

لَهُوَ

الْعَز۪يزُ

الرَّح۪يمُ۟

١٠٤

Ve-inne rabbeke lehuve-l’azîzu-rrahîm(u)

Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.

Şuara Suresi 105 . Ayet

كَذَّبَتْ

قَوْمُ

نُوحٍۨ

الْمُرْسَل۪ينَۚ

١٠٥

Keżżebet kavmu nûhin(i)lmurselîn(e)

Nûh'un kavmi de Peygamberleri yalanladı.

Şuara Suresi 106 . Ayet

اِذْ

قَالَ

لَهُمْ

اَخُوهُمْ

نُوحٌ

اَلَا

تَتَّقُونَۚ

١٠٦

İż kâle lehum eḣûhum nûhun elâ tettekûn(e)

Hani kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"

Şuara Suresi 107 . Ayet

اِنّ۪ي

لَكُمْ

رَسُولٌ

اَم۪ينٌۙ

١٠٧

İnnî lekum rasûlun emîn(un)

"Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

Şuara Suresi 108 . Ayet

فَاتَّقُوا

اللّٰهَ

وَاَط۪يعُونِۚ

١٠٨

Fettekû(A)llâhe veatî’ûn(i)

"Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

Şuara Suresi 109 . Ayet

وَمَٓا

اَسْـَٔلُكُمْ

عَلَيْهِ

مِنْ

اَجْرٍۚ

اِنْ

اَجْرِيَ

اِلَّا

عَلٰى

رَبِّ

الْعَالَم۪ينَۚ

١٠٩

Vemâ es-elukum ‘aleyhi min ecr(in)(s) in ecriye illâ ‘alâ rabbi-l’âlemîn(e)

"Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir."

Şuara Suresi 110 . Ayet

فَاتَّقُوا

اللّٰهَ

وَاَط۪يعُونِۜ

١١٠

Fettekû(A)llâhe veatî’ûn(i)

"O halde Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!"

Şuara Suresi 111 . Ayet

قَالُٓوا

اَنُؤْمِنُ

لَكَ

وَاتَّبَعَكَ

الْاَرْذَلُونَۜ

١١١

Kâlû enu/minu leke vettebe’ake-l-erżelûn(e)

Dediler ki: "Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız."

Şuara Suresi 112 . Ayet

قَالَ

وَمَا

عِلْم۪ي

بِمَا

كَانُوا

يَعْمَلُونَۚ

١١٢

Kâle vemâ ‘ilmî bimâ kânû ya’melûn(e)

Nûh şöyle dedi: "Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?"

Şuara Suresi 113 . Ayet

اِنْ

حِسَابُهُمْ

اِلَّا

عَلٰى

رَبّ۪ي

لَوْ

تَشْعُرُونَۚ

١١٣

İn hisâbuhum illâ ‘alâ rabbî(s) lev teş’urûn(e)

"Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!"

Şuara Suresi 114 . Ayet

وَمَٓا

اَنَا۬

بِطَارِدِ

الْمُؤْمِن۪ينَۚ

١١٤

Vemâ enâ bitâridi-lmu/minîn(e)

"Ben inananları kovacak değilim."

Şuara Suresi 115 . Ayet

اِنْ

اَنَا۬

اِلَّا

نَذ۪يرٌ

مُب۪ينٌۜ

١١٥

İn enâ illâ neżîrun mubîn(un)

"Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."

Şuara Suresi 116 . Ayet

قَالُوا

لَئِنْ

لَمْ

تَنْتَهِ۬

يَا

نُوحُ

لَتَكُونَنَّ

مِنَ

الْمَرْجُوم۪ينَۜ

١١٦

Kâlû le-in lem tentehi yâ nûhu letekûnenne mine-lmercûmîn(e)

Dediler ki: "Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!"

Şuara Suresi 117 . Ayet

قَالَ

رَبِّ

اِنَّ

قَوْم۪ي

كَذَّبُونِۚ

١١٧

Kâle rabbi inne kavmî keżżebûn(i)

Nûh şöyle dedi: "Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı."

Şuara Suresi 118 . Ayet

فَافْتَحْ

بَيْن۪ي

وَبَيْنَهُمْ

فَتْحاً

وَنَجِّن۪ي

وَمَنْ

مَعِيَ

مِنَ

الْمُؤْمِن۪ينَ

١١٨

Feftah beynî vebeynehum fethan veneccinî vemen me’iye mine-lmu/minîn(e)

"Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar."

Şuara Suresi 119 . Ayet

فَاَنْجَيْنَاهُ

وَمَنْ

مَعَهُ

فِي

الْفُلْكِ

الْمَشْحُونِۚ

١١٩

Feenceynâhu vemen me’ahu fî-lfulki-lmeşhûn(i)

Derken biz onu ve beraberindekileri dolu geminin içinde (taşıyıp) kurtardık.

Şuara Suresi 120 . Ayet

ثُمَّ

اَغْرَقْنَا

بَعْدُ

الْبَاق۪ينَۜ

١٢٠

Śumme aġraknâ ba’du-lbâkîn(e)

Sonra da geride kalanları suda boğduk.

Şuara Suresi 121 . Ayet

اِنَّ

ف۪ي

ذٰلِكَ

لَاٰيَةًۜ

وَمَا

كَانَ

اَكْثَرُهُمْ

مُؤْمِن۪ينَ

١٢١

İnne fî żâlike leâye(ten)(s) vemâ kâne ekśeruhum mu/minîn(e)

Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

Şuara Suresi 122 . Ayet

وَاِنَّ

رَبَّكَ

لَهُوَ

الْعَز۪يزُ

الرَّح۪يمُ۟

١٢٢

Ve-inne rabbeke lehuve-l’azîzu-rrahîm(u)

Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.

Şuara Suresi 123 . Ayet

كَذَّبَتْ

عَادٌۨ

الْمُرْسَل۪ينَۚ

١٢٣

Keżżebet ‘âdun(i)lmurselîn(e)

Âd kavmi de peygamberleri yalanladı.

Şuara Suresi 124 . Ayet

اِذْ

قَالَ

لَهُمْ

اَخُوهُمْ

هُودٌ

اَلَا

تَتَّقُونَۚ

١٢٤

İż kâle lehum eḣûhum hûdun elâ tettekûn(e)

Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"

Şuara Suresi 125 . Ayet

اِنّ۪ي

لَكُمْ

رَسُولٌ

اَم۪ينٌۙ

١٢٥

İnnî lekum rasûlun emîn(un)

"Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

Şuara Suresi 126 . Ayet

فَاتَّقُوا

اللّٰهَ

وَاَط۪يعُونِۚ

١٢٦

Fettekû(A)llâhe veatî’ûn(i)

"Öyle ise Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

Şuara Suresi 127 . Ayet

وَمَٓا

اَسْـَٔلُكُمْ

عَلَيْهِ

مِنْ

اَجْرٍۚ

اِنْ

اَجْرِيَ

اِلَّا

عَلٰى

رَبِّ

الْعَالَم۪ينَۜ

١٢٧

Vemâ es-elukum ‘aleyhi min ecr(in)(s) in ecriye illâ ‘alâ rabbi-l’âlemîn(e)

"Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir."

Şuara Suresi 128 . Ayet

اَتَبْنُونَ

بِكُلِّ

ر۪يعٍ

اٰيَةً

تَعْبَثُونَۙ

١٢٨

Etebnûne bikulli rî’in âyeten ta’beśûn(e)

"Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz?"

Şuara Suresi 129 . Ayet

وَتَتَّخِذُونَ

مَصَانِـعَ

لَعَلَّكُمْ

تَخْلُدُونَۚ

١٢٩

Vetetteḣiżûne mesâni’a le’allekum taḣludûn(e)

"İçlerinde ebedi yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?"

Şuara Suresi 130 . Ayet

وَاِذَا

بَطَشْتُمْ

بَطَشْتُمْ

جَبَّار۪ينَۚ

١٣٠

Ve-iżâ betaştum betaştum cebbârîn(e)

"Tutup yakaladığınız zaman zorbaca yakalarsınız."

Şuara Suresi 131 . Ayet

فَاتَّقُوا

اللّٰهَ

وَاَط۪يعُونِۚ

١٣١

Fettekû(A)llâhe veatî’ûn(i)

"Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

Şuara Suresi 132 . Ayet

وَاتَّقُوا

الَّـذ۪ٓي

اَمَدَّكُمْ

بِمَا

تَعْلَمُونَۚ

١٣٢

Vettekû-lleżî emeddekum bimâ ta’lemûn(e)

"Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah'a karşı gelmekten sakının."

Şuara Suresi 133 . Ayet

اَمَدَّكُمْ

بِاَنْعَامٍ

وَبَن۪ينَۙ

١٣٣

Emeddekum bi-en’âmin vebenîn(e)

"Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah'a karşı gelmekten sakının."

Şuara Suresi 134 . Ayet

وَجَنَّاتٍ

وَعُيُونٍۚ

١٣٤

Emeddekum bi-en’âmin vebenîn(e)

"Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah'a karşı gelmekten sakının."

Şuara Suresi 135 . Ayet

اِنّ۪ٓي

اَخَافُ

عَلَيْكُمْ

عَذَابَ

يَوْمٍ

عَظ۪يمٍۜ

١٣٥

İnnî eḣâfu ‘aleykum ‘ażâbe yevmin ‘azîm(in)

"Çünkü ben, sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum."

Şuara Suresi 136 . Ayet

قَالُوا

سَوَٓاءٌ

عَلَيْنَٓا

اَوَعَظْتَ

اَمْ

لَمْ

تَكُنْ

مِنَ

الْوَاعِظ۪ينَۙ

١٣٦

Kâlû sevâun ‘aleynâ eve’azte em lem tekun mine-lvâ’izîn(e)

Dediler ki: "Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir."

Şuara Suresi 137 . Ayet

اِنْ

هٰذَٓا

اِلَّا

خُلُقُ

الْاَوَّل۪ينَۙ

١٣٧

İn hâżâ illâ ḣuluku-l-evvelîn(e)

"Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir."

Şuara Suresi 138 . Ayet

وَمَا

نَحْنُ

بِمُعَذَّب۪ينَۚ

١٣٨

Vemâ nahnu bimu’ażżebîn(e)

"Biz azaba uğratılacak da değiliz."

Şuara Suresi 139 . Ayet

فَكَذَّبُوهُ

فَاَهْلَكْنَاهُمْۜ

اِنَّ

ف۪ي

ذٰلِكَ

لَاٰيَةًۜ

وَمَا

كَانَ

اَكْثَرُهُمْ

مُؤْمِن۪ينَ

١٣٩

Fekeżżebûhu feehleknâhum(k) inne fî żâlike leâye(ten)(s) vemâ kâne ekśeruhum mu/minîn(e)

Böylece onlar Hûd'u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helak ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

Şuara Suresi 140 . Ayet

وَاِنَّ

رَبَّكَ

لَهُوَ

الْعَز۪يزُ

الرَّح۪يمُ۟

١٤٠

Ve-inne rabbeke lehuve-l’azîzu-rrahîm(u)

Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

Şuara Suresi 141 . Ayet

كَذَّبَتْ

ثَمُودُ

الْمُرْسَل۪ينَۚ

١٤١

Keżżebet śemûdu-lmurselîn(e)

Semûd kavmi de Peygamberleri yalanladı.

Şuara Suresi 142 . Ayet

اِذْ

قَالَ

لَهُمْ

اَخُوهُمْ

صَالِحٌ

اَلَا

تَتَّقُونَۚ

١٤٢

İż kâle lehum eḣûhum sâlihun elâ tettekûn(e)

Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"

Şuara Suresi 143 . Ayet

اِنّ۪ي

لَكُمْ

رَسُولٌ

اَم۪ينٌۙ

١٤٣

İnnî lekum rasûlun emîn(un)

"Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

Şuara Suresi 144 . Ayet

فَاتَّقُوا

اللّٰهَ

وَاَط۪يعُونِۚ

١٤٤

Fettekû(A)llâhe veatî’ûn(i)

"Öyle ise Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!"

Şuara Suresi 145 . Ayet

وَمَٓا

اَسْـَٔلُكُمْ

عَلَيْهِ

مِنْ

اَجْرٍۚ

اِنْ

اَجْرِيَ

اِلَّا

عَلٰى

رَبِّ

الْعَالَم۪ينَۜ

١٤٥

Vemâ es-elukum ‘aleyhi min ecr(in)(s) in ecriye illâ ‘alâ rabbi-l’âlemîn(e)

"Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir."

Şuara Suresi 146 . Ayet

اَتُتْرَكُونَ

ف۪ي

مَا

هٰهُنَٓا

اٰمِن۪ينَۙ

١٤٦

Etutrakûne fî mâ hâhunâ âminîn(e)

"Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?"

Şuara Suresi 147 . Ayet

ف۪ي

جَنَّاتٍ

وَعُيُونٍۙ

١٤٧

Fî cennâtin ve’uyûn(in)

"Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?"

Şuara Suresi 148 . Ayet

وَزُرُوعٍ

وَنَخْلٍ

طَلْعُهَا

هَض۪يمٌۚ

١٤٨

Vezurû’in venaḣlin tal’uhâ hedîm(un)

"Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?"

Şuara Suresi 149 . Ayet

وَتَنْحِتُونَ

مِنَ

الْجِبَالِ

بُيُوتاً

فَارِه۪ينَۚ

١٤٩

Vetenhitûne mine-lcibâli buyûten fârihîn(e)

"Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz."

Şuara Suresi 150 . Ayet

فَاتَّقُوا

اللّٰهَ

وَاَط۪يعُونِۚ

١٥٠

Fettekû(A)llâhe veatî’ûn(i)

"Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

Şuara Suresi 151 . Ayet

وَلَا

تُط۪يعُٓوا

اَمْرَ

الْمُسْرِف۪ينَۙ

١٥١

Velâ tutî’û emra-lmusrifîn(e)

"Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin."

Şuara Suresi 152 . Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يُفْسِدُونَ

فِي

الْاَرْضِ

وَلَا

يُصْلِحُونَ

١٥٢

Elleżîne yufsidûne fî-l-ardi velâ yuslihûn(e)

"Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin."

Şuara Suresi 153 . Ayet

قَالُٓوا

اِنَّـمَٓا

اَنْتَ

مِنَ

الْمُسَحَّر۪ينَۚ

١٥٣

Kâlû innemâ ente mine-lmusahharîn(e)

Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin."

Şuara Suresi 154 . Ayet

مَٓا

اَنْتَ

اِلَّا

بَشَرٌ

مِثْلُنَاۚ

فَأْتِ

بِاٰيَةٍ

اِنْ

كُنْتَ

مِنَ

الصَّادِق۪ينَ

١٥٤

Mâ ente illâ beşerun miślunâ fe/ti bi-âyetin in kunte mine-ssâdikîn(e)

"Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir."

Şuara Suresi 155 . Ayet

قَالَ

هٰذِه۪

نَاقَةٌ

لَهَا

شِرْبٌ

وَلَكُمْ

شِرْبُ

يَوْمٍ

مَعْلُومٍۚ

١٥٥

Kâle hâżihi nâkatun lehâ şirbun velekum şirbu yevmin ma’lûm(in)

Salih, şöyle dedi: "İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır."

Şuara Suresi 156 . Ayet

وَلَا تَمَسُّوهَا

بِسُٓوءٍ

فَيَأْخُذَكُمْ

عَذَابُ

يَوْمٍ

عَظ۪يمٍ

١٥٦

Velâ temessûhâ bisû-in feye/ḣużekum ‘ażâbu yevmin ‘azîm(in)

"Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar."

Şuara Suresi 157 . Ayet

فَعَقَرُوهَا

فَاَصْبَحُوا

نَادِم۪ينَۙ

١٥٧

Fe’akarûhâ feasbehû nâdimîn(e)

Derken onu kestiler, fakat pişman oldular.

Şuara Suresi 158 . Ayet

فَاَخَذَهُمُ

الْعَذَابُۜ

اِنَّ

ف۪ي

ذٰلِكَ

لَاٰيَةًۜ

وَمَا

كَانَ

اَكْثَرُهُمْ

مُؤْمِن۪ينَ

١٥٨

Feaḣażehumu-l’ażâb(u)(k) inne fî żâlike leâye(ten)(s) vemâ kâne ekśeruhum mu/minîn(e)

Böylece onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

Şuara Suresi 159 . Ayet

وَاِنَّ

رَبَّكَ

لَهُوَ

الْعَز۪يزُ

الرَّح۪يمُ۟

١٥٩

Ve-inne rabbeke lehuve-l’azîzu-rrahîm(u)

Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

Şuara Suresi 160 . Ayet

كَذَّبَتْ

قَوْمُ

لُوطٍۨ

الْمُرْسَل۪ينَۚ

١٦٠

Keżżebet kavmu lûtin(i)lmurselîn(e)

Lût'un kavmi de peygamberleri yalanladı.

Şuara Suresi 161 . Ayet

اِذْ

قَالَ

لَهُمْ

اَخُوهُمْ

لُوطٌ

اَلَا

تَتَّقُونَۚ

١٦١

İż kâle lehum eḣûhum lûtun elâ tettekûn(e)

Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"

Şuara Suresi 162 . Ayet

اِنّ۪ي

لَكُمْ

رَسُولٌ

اَم۪ينٌۙ

١٦٢

İnnî lekum rasûlun emîn(un)

"Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

Şuara Suresi 163 . Ayet

فَاتَّقُوا

اللّٰهَ

وَاَط۪يعُونِۚ

١٦٣

Fettekû(A)llâhe veatî’ûn(i)

"Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

Şuara Suresi 164 . Ayet

وَمَٓا

اَسْـَٔلُكُمْ

عَلَيْهِ

مِنْ

اَجْرٍۚ

اِنْ

اَجْرِيَ

اِلَّا

عَلٰى

رَبِّ

الْعَالَم۪ينَۜ

١٦٤

Vemâ es-elukum ‘aleyhi min ecr(in)(s) in ecriye illâ ‘alâ rabbi-l’âlemîn(e)

"Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir."

Şuara Suresi 165 . Ayet

اَتَأْتُونَ

الذُّكْرَانَ

مِنَ

الْعَالَم۪ينَۙ

١٦٥

Ete/tûne-żżukrâne mine-l’âlemîn(e)

"Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz."

Şuara Suresi 166 . Ayet

وَتَذَرُونَ

مَا

خَلَقَ

لَكُمْ

رَبُّكُمْ

مِنْ

اَزْوَاجِكُمْۜ

بَلْ

اَنْتُمْ

قَوْمٌ

عَادُونَ

١٦٦

Veteżerûne mâ ḣaleka lekum rabbukum min ezvâcikum(c) bel entum kavmun ‘âdûn(e)

"Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz."

Şuara Suresi 167 . Ayet

قَالُوا

لَئِنْ

لَمْ

تَنْتَهِ۬

يَا

لُوطُ

لَتَكُونَنَّ

مِنَ

الْمُخْرَج۪ينَ

١٦٧

Kâlû le-in lem tentehi yâ lûtu letekûnenne mine-lmuḣracîn(e)

Dediler ki: "Ey Lût! (İşimize karışmaktan) vazgeçmezsen mutlaka (şehirden) çıkarılanlardan olacaksın!"

Şuara Suresi 168 . Ayet

قَالَ

اِنّ۪ي

لِعَمَلِكُمْ

مِنَ

الْقَال۪ينَۜ

١٦٨

Kâle innî li’amelikum mine-lkâlîn(e)

Lût şöyle dedi: "Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım."

Şuara Suresi 169 . Ayet

رَبِّ

نَجِّن۪ي

وَاَهْل۪ي

مِمَّا

يَعْمَلُونَ

١٦٩

Rabbi neccinî veehlî mimmâ ya’melûn(e)

"Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar."

Şuara Suresi 170 . Ayet

فَنَجَّيْنَاهُ

وَاَهْلَـهُٓ

اَجْمَع۪ينَۙ

١٧٠

Fenecceynâhu veehlehu ecme’în(e)

Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık.

Şuara Suresi 171 . Ayet

اِلَّا

عَجُوزاً

فِي

الْغَابِر۪ينَۚ

١٧١

İllâ ‘acûzen fî-lġâbirîn(e)

Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık.

Şuara Suresi 172 . Ayet

ثُمَّ

دَمَّرْنَا

الْاٰخَر۪ينَۚ

١٧٢

Śumme demmernâ-l-âḣarîn(e)

Sonra diğerlerini helâk ettik.

Şuara Suresi 173 . Ayet

وَاَمْطَرْنَا

عَلَيْهِمْ

مَطَراًۚ

فَسَٓاءَ

مَطَرُ

الْمُنْذَر۪ينَ

١٧٣

Veemtarnâ ‘aleyhim matarâ(an)(s) fesâe mataru-lmunżerîn(e)

Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kadar da kötü idi!

Şuara Suresi 174 . Ayet

اِنَّ

ف۪ي

ذٰلِكَ

لَاٰيَةًۜ

وَمَا

كَانَ

اَكْثَرُهُمْ

مُؤْمِن۪ينَ

١٧٤

İnne fî żâlike leâye(ten)(s) vemâ kâne ekśeruhum mu/minîn(e)

Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

Şuara Suresi 175 . Ayet

وَاِنَّ

رَبَّكَ

لَهُوَ

الْعَز۪يزُ

الرَّح۪يمُ۟

١٧٥

Ve-inne rabbeke lehuve-l’azîzu-rrahîm(u)

Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

Şuara Suresi 176 . Ayet

كَذَّبَ

اَصْحَابُ

لْـَٔيْكَةِ

الْمُرْسَل۪ينَۚ

١٧٦

Keżżebe ashâbu-l-eyketi-lmurselîn(e)

Eyke halkı da peygamberleri yalanladı.

Şuara Suresi 177 . Ayet

اِذْ

قَالَ

لَهُمْ

شُعَيْبٌ

اَلَا

تَتَّقُونَۚ

١٧٧

iż kâle lehum şu’aybun elâ tettekûn(e)

Hani Şuayb onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"

Şuara Suresi 178 . Ayet

اِنّ۪ي

لَكُمْ

رَسُولٌ

اَم۪ينٌۙ

١٧٨

İnnî lekum rasûlun emîn(un)

"Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

Şuara Suresi 179 . Ayet

فَاتَّقُوا

اللّٰهَ

وَاَط۪يعُونِۚ

١٧٩

Fettekû(A)llâhe veatî’ûn(i)

Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

Şuara Suresi 180 . Ayet

وَمَٓا

اَسْـَٔلُكُمْ

عَلَيْهِ

مِنْ

اَجْرٍۚ

اِنْ

اَجْرِيَ

اِلَّا

عَلٰى

رَبِّ

الْعَالَم۪ينَۜ

١٨٠

Vemâ es-elukum ‘aleyhi min ecr(in)(s) in ecriye illâ ‘alâ rabbi-l’âlemîn(e)

"Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir."

Şuara Suresi 181 . Ayet

اَوْفُوا

الْكَيْلَ

وَلَا

تَكُونُوا

مِنَ

الْمُخْسِر۪ينَۚ

١٨١

Evfû-lkeyle velâ tekûnû mine-lmuḣsirîn(e)

Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın."

Şuara Suresi 182 . Ayet

وَزِنُوا

بِالْقِسْطَاسِ

الْمُسْتَق۪يمِۚ

١٨٢

Vezinû bilkistâsi-lmustekîm(i)

"Doğru terazi ile tartın."

Şuara Suresi 183 . Ayet

وَلَا

تَبْخَسُوا

النَّاسَ

اَشْيَٓاءَهُمْ

وَلَا

تَعْثَوْا

فِي

الْاَرْضِ

مُفْسِد۪ينَۚ

١٨٣

Velâ tebḣasû-nnâse eşyâehum velâ ta’śev fî-l-ardi mufsidîn(e)

"İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın."

Şuara Suresi 184 . Ayet

وَاتَّقُوا

الَّذ۪ي

خَلَقَكُمْ

وَالْجِبِلَّةَ

الْاَوَّل۪ينَۜ

١٨٤

Vettekû-lleżî ḣalekakum velcibillete-l-evvelîn(e)

"Sizi ve önceki nesilleri yaratana karşı gelmekten sakının."

Şuara Suresi 185 . Ayet

قَالُٓوا

اِنَّـمَٓا

اَنْتَ

مِنَ

الْمُسَحَّر۪ينَۙ

١٨٥

Kâlû innemâ ente mine-lmusahharîn(e)

Onlar şöyle dediler: "Sen ancak büyülenmişlerdensin."

Şuara Suresi 186 . Ayet

وَمَٓا

اَنْتَ

اِلَّا

بَشَرٌ

مِثْلُنَا

وَاِنْ

نَظُنُّكَ

لَمِنَ

الْكَاذِب۪ينَۚ

١٨٦

Vemâ ente illâ beşerun miślunâ ve-in nezunnuke lemine-lkâżibîn(e)

Sen sadece bizim gibi bir insansın. Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz."

Şuara Suresi 187 . Ayet

فَاَسْقِطْ

عَلَيْنَا

كِسَفاً

مِنَ

السَّمَٓاءِ

اِنْ

كُنْتَ

مِنَ

الصَّادِق۪ينَۜ

١٨٧

Feeskit ‘aleynâ kisefen mine-ssemâ-i in kunte mine-ssâdikîn(e)

"Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür."

Şuara Suresi 188 . Ayet

قَالَ

رَبّ۪ٓي

اَعْلَمُ

بِمَا

تَعْمَلُونَ

١٨٨

Kâle rabbî a’lemu bimâ ta’melûn(e)

Şuayb, "Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi.

Şuara Suresi 189 . Ayet

فَكَذَّبُوهُ

فَاَخَذَهُمْ

عَذَابُ

يَوْمِ

الظُّلَّةِۜ

اِنَّهُ

كَانَ

عَذَابَ

يَوْمٍ

عَظ۪يمٍ

١٨٩

Fekeżżebûhu feeḣażehum ‘ażâbu yevmi-zzulle(ti)(c) innehu kâne ‘ażâbe yevmin ‘azîm(in)

Onlar Şuayb'ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.

Şuara Suresi 190 . Ayet

اِنَّ

ف۪ي

ذٰلِكَ

لَاٰيَةًۜ

وَمَا

كَانَ

اَكْثَرُهُمْ

مُؤْمِن۪ينَ

١٩٠

İnne fî żâlike leâye(ten)(s) vemâ kâne ekśeruhum mu/minîn(e)

Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

Şuara Suresi 191 . Ayet

وَاِنَّ

رَبَّكَ

لَهُوَ

الْعَز۪يزُ

الرَّح۪يمُ۟

١٩١

Ve-inne rabbeke lehuve-l’azîzu-rrahîm(u)

Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

Şuara Suresi 192 . Ayet

وَاِنَّهُ

لَتَنْز۪يلُ

رَبِّ

الْعَالَم۪ينَۜ

١٩٢

Ve-innehu letenzîlu rabbi-l’âlemîn(e)

Şüphesiz bu Kur'an, âlemlerin Rabbi'nin indirmesidir.

Şuara Suresi 193 . Ayet

نَزَلَ

بِهِ

الرُّوحُ

الْاَم۪ينُۙ

١٩٣

Nezele bihi-rrûhu-l-emîn(u)

Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

Şuara Suresi 194 . Ayet

عَلٰى

قَلْبِكَ

لِتَكُونَ

مِنَ

الْمُنْذِر۪ينَۙ

١٩٤

‘Alâ kalbike litekûne mine-lmunżirîn(e)

Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

Şuara Suresi 195 . Ayet

بِلِسَانٍ

عَرَبِيٍّ

مُب۪ينٍۜ

١٩٥

Bilisânin ‘arabiyyin mubîn(in)

Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

Şuara Suresi 196 . Ayet

وَاِنَّهُ

لَف۪ي

زُبُرِ

الْاَوَّل۪ينَ

١٩٦

Ve-innehu lefî zuburi-l-evvelîn(e)

Şüphesiz bu (Kur'an'ın indirileceği) öncekilerin kitaplarında da vardı.

Şuara Suresi 197 . Ayet

اَوَلَمْ

يَكُنْ

لَهُمْ

اٰيَةً

اَنْ

يَعْلَمَهُ

عُلَمٰٓؤُ۬ا

بَن۪ٓي

اِسْرَٓائ۪لَۜ

١٩٧

Eve lem yekun lehum âyeten en ya’lemehu ‘ulemâu benî isrâ-îl(e)

İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir delil değil midir?

Şuara Suresi 198 . Ayet

وَلَوْ

نَزَّلْنَاهُ

عَلٰى

بَعْضِ

الْاَعْجَم۪ينَۙ

١٩٨

Velev nezzelnâhu ‘alâ ba’di-l-a’cemîn(e)

Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı yine buna inanmazlardı.

Şuara Suresi 199 . Ayet

فَقَرَاَهُ

عَلَيْهِمْ

مَا

كَانُوا

بِه۪

مُؤْمِن۪ينَۜ

١٩٩

Fekaraehu ‘aleyhim mâ kânû bihi mu/minîn(e)

Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı yine buna inanmazlardı.

Şuara Suresi 200 . Ayet

كَذٰلِكَ

سَلَكْنَاهُ

ف۪ي

قُلُوبِ

الْمُجْرِم۪ينَۜ

٢٠٠

Keżâlike seleknâhu fî kulûbi-lmucrimîn(e)

İşte böylece biz onu (Kur'an'ı) suçluların kalbine soktuk.

Şuara Suresi 201 . Ayet

لَا

يُؤْمِنُونَ

بِه۪

حَتّٰى

يَرَوُا

الْعَذَابَ

الْاَل۪يمَۙ

٢٠١

Lâ yu/minûne bihi hattâ yeravû-l’ażâbe-l-elîm(e)

Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, "Bize mühlet verilmez mi?" demedikçe, ona inanmazlar.

Şuara Suresi 202 . Ayet

فَيَأْتِيَهُمْ

بَغْتَةً

وَهُمْ

لَا

يَشْعُرُونَۙ

٢٠٢

Feye/tiyehum baġteten vehum lâ yeş’urûn(e)

Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, "Bize mühlet verilmez mi?" demedikçe, ona inanmazlar.

Şuara Suresi 203 . Ayet

فَيَقُولُوا

هَلْ

نَحْنُ

مُنْظَرُونَۜ

٢٠٣

Feyekûlû hel nahnu munzarûn(e)

Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, "Bize mühlet verilmez mi?" demedikçe, ona inanmazlar.

Şuara Suresi 204 . Ayet

اَفَبِعَذَابِنَا

يَسْتَعْجِلُونَ

٢٠٤

Efebi’ażâbinâ yesta’cilûn(e)

Bizim azabımızın çabuklaşmasını mı istiyorlar?

Şuara Suresi 205 . Ayet

اَفَرَاَيْتَ

اِنْ

مَتَّعْنَاهُمْ

سِن۪ينَۙ

٢٠٥

Eferaeyte in metta’nâhum sinîn(e)

Ey Muhammed! Ne dersin; biz onları yıllarca (dünya nimetlerinden) yararlandırsak,

Şuara Suresi 206 . Ayet

ثُمَّ

جَٓاءَهُمْ

مَا

كَانُوا

يُوعَدُونَۙ

٢٠٦

Śumme câehum mâ kânû yû’adûn(e)

Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (halleri nice olurdu?)

Şuara Suresi 207 . Ayet

مَٓا

اَغْنٰى

عَنْهُمْ

مَا

كَانُوا

يُمَتَّعُونَۜ

٢٠٧

Mâ aġnâ ‘anhum mâ kânû yumette’ûn(e)

(Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamazdı.

Şuara Suresi 208 . Ayet

وَمَٓا

اَهْلَكْنَا

مِنْ

قَرْيَةٍ

اِلَّا

لَهَا

مُنْذِرُونَۗۛ

٢٠٨

Vemâ ehleknâ min karyetin illâ lehâ munżirûn(e)

Biz hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helak etmedik.

Şuara Suresi 209 . Ayet

ذِكْرٰى۠ۛ

وَمَا

كُنَّا

ظَالِم۪ينَ

٢٠٩

Żikrâ vemâ kunnâ zâlimîn(e)

Bu bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz.

Şuara Suresi 210 . Ayet

وَمَا

تَنَزَّلَتْ

بِهِ

الشَّيَاط۪ينُ

٢١٠

Vemâ tenezzelet bihi-şşeyâtîn(u)

O Kur'an'ı şeytanlar indirmemiştir.

Şuara Suresi 211 . Ayet

وَمَا

يَنْبَغ۪ي

لَهُمْ

وَمَا

يَسْتَط۪يعُونَۜ

٢١١

Vemâ yenbeġî lehum vemâ yestatî’ûn(e)

Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez.

Şuara Suresi 212 . Ayet

اِنَّهُمْ

عَنِ

السَّمْعِ

لَمَعْزُولُونَۜ

٢١٢

İnnehum ‘ani-ssem’i lema’zûlûn(e)

Çünkü onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır.

Şuara Suresi 213 . Ayet

فَلَا

تَدْعُ

مَعَ

اللّٰهِ

اِلٰهاً

اٰخَرَ

فَتَكُونَ

مِنَ

الْمُعَذَّب۪ينَۚ

٢١٣

Felâ ted’u me’a(A)llâhi ilâhen âḣara fetekûne mine-lmu’ażżebîn(e)

Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun!

Şuara Suresi 214 . Ayet

وَاَنْذِرْ

عَش۪يرَتَكَ

الْاَقْرَب۪ينَۙ

٢١٤

Veenżir ‘aşîrateke-l-akrabîn(e)

(Önce) en yakın akrabanı uyar.

Şuara Suresi 215 . Ayet

وَاخْفِضْ

جَنَاحَكَ

لِمَنِ

اتَّـبَعَكَ

مِنَ

الْمُؤْمِن۪ينَۚ

٢١٥

Vaḣfid cenâhake limeni-ttebe’ake mine-lmu/minîn(e)

Mü'minlerden sana uyanlara kanatlarını indir.

Şuara Suresi 216 . Ayet

فَاِنْ

عَصَوْكَ

فَقُلْ

اِنّ۪ي

بَر۪ٓيءٌ

مِمَّا

تَعْمَلُونَۚ

٢١٦

Fe-in ‘asavke fekul innî berî-un mimmâ ta’melûn(e)

Eğer sana karşı gelirlerse, "Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım" de.

Şuara Suresi 217 . Ayet

وَتَوَكَّلْ

عَلَى

الْعَز۪يزِ

الرَّح۪يمِۙ

٢١٧

Vetevekkel ‘alâ-l’azîzi-rrahîm(i)

Namaza kalktığında seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah'a tevekkül et.

Şuara Suresi 218 . Ayet

اَلَّذ۪ي

يَرٰيكَ

ح۪ينَ

تَقُومُۙ

٢١٨

Elleżî yerâke hîne tekûm(u)

Namaza kalktığında seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah'a tevekkül et.

Şuara Suresi 219 . Ayet

وَتَقَلُّبَكَ

فِي

السَّاجِد۪ينَ

٢١٩

Vetekallubeke fî-ssâcidîn(e)

Namaza kalktığında seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah'a tevekkül et.

Şuara Suresi 220 . Ayet

اِنَّهُ

هُوَ

السَّم۪يعُ

الْعَل۪يمُ

٢٢٠

İnnehu huve-ssemî’u-l’alîm(u)

Şüphesiz O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Şuara Suresi 221 . Ayet

هَلْ

اُنَبِّئُكُمْ

عَلٰى

مَنْ

تَنَزَّلُ

الشَّيَاط۪ينُۜ

٢٢١

Hel unebbi-ukum ‘alâ men tenezzelu-şşeyâtîn(u)

Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?

Şuara Suresi 222 . Ayet

تَنَزَّلُ

عَلٰى

كُلِّ

اَفَّاكٍ

اَث۪يمٍۙ

٢٢٢

Tenezzelu ‘alâ kulli effâkin eśîm(in)

Onlar, her günahkâr yalancıya inerler.

Şuara Suresi 223 . Ayet

يُلْقُونَ

السَّمْعَ

وَاَكْثَرُهُمْ

كَاذِبُونَۜ

٢٢٣

Yulkûne-ssem’a veekśeruhum kâżibûn(e)

Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır.

Şuara Suresi 224 . Ayet

وَالشُّعَرَٓاءُ

يَتَّبِعُهُمُ

الْغَاوُ۫نَۜ

٢٢٤

Ve-şşu’arâu yettebi’uhumu-lġâvûn(e)

Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar.

Şuara Suresi 225 . Ayet

اَلَمْ

تَرَ

اَنَّهُمْ

ف۪ي

كُلِّ

وَادٍ

يَه۪يمُونَۙ

٢٢٥

Elem tera ennehum fî kulli vâdin yehîmûn(e)

Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler.

Şuara Suresi 226 . Ayet

وَاَنَّهُمْ

يَقُولُونَ

مَا

لَا

يَفْعَلُونَۙ

٢٢٦

Veennehum yekûlûne mâ lâ yef’alûn(e)

Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler.

Şuara Suresi 227 . Ayet

اِلَّا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِ

وَذَكَرُوا

اللّٰهَ

كَث۪يراً

وَانْتَصَرُوا

مِنْ

بَعْدِ

مَا

ظُلِمُواۜ

وَسَيَعْلَمُ

الَّذ۪ينَ

ظَلَمُٓوا

اَيَّ

مُنْقَلَبٍ

يَنْقَلِبُونَ

٢٢٧

İllâ-lleżîne âmenû ve’amilû-ssâlihâti veżekerû(A)llâhe keśîran ventesarû min ba’di mâ zulimû(k) veseya’lemu-lleżîne zalemû eyye munkalebin yenkalibûn(e)

Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah'ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar başka. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir.