وَلَقَدْ
اَنْزَلْـنَٓا
اِلَيْكَ
اٰيَاتٍ
بَيِّنَاتٍۚ
وَمَا
يَكْفُرُ
بِهَٓا
اِلَّا
الْفَاسِقُونَ
٩٩
Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak fasıklar inkâr eder.
اِنَّٓا
اَرْسَلْنَاكَ
بِالْحَقِّ
بَش۪يراً
وَنَذ۪يراًۙ
وَلَا
تُسْـَٔلُ
عَنْ
اَصْحَابِ
الْجَح۪يمِ
١١٩
Şüphesiz biz seni hak ile; müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemlik olanlardan sorumlu tutulacak değilsin.
قُولُٓوا
اٰمَنَّا
بِاللّٰهِ
وَمَٓا
اُنْزِلَ
اِلَيْنَا
وَمَٓا
اُنْزِلَ
اِلٰٓى
اِبْرٰه۪يمَ
وَاِسْمٰع۪يلَ
وَاِسْحٰقَ
وَيَعْقُوبَ
وَالْاَسْبَاطِ
وَمَٓا
اُو۫تِيَ
مُوسٰى
وَع۪يسٰى
وَمَٓا
اُو۫تِيَ
النَّبِيُّونَ
مِنْ
رَبِّهِمْۚ
لَا
نُفَرِّقُ
بَيْنَ
اَحَدٍ
مِنْهُمْۘ
وَنَحْنُ
لَهُ
مُسْلِمُونَ
١٣٦
Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.”
اِنَّ
الَّذ۪ينَ
يَكْتُمُونَ
مَٓا
اَنْزَلْنَا
مِنَ
الْبَيِّنَاتِ
وَالْهُدٰى
مِنْ
بَعْدِ
مَا
بَيَّنَّاهُ
لِلنَّاسِ
فِي
الْكِتَابِۙ
اُو۬لٰٓئِكَ
يَلْعَنُهُمُ
اللّٰهُ
وَيَلْعَنُهُمُ
اللَّاعِنُونَۙ
١٥٩
İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap’ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet etme konumunda olanlar lânet eder.
تِلْكَ
اٰيَاتُ
اللّٰهِ
نَتْلُوهَا
عَلَيْكَ
بِالْحَقِّۜ
وَاِنَّكَ
لَمِنَ
الْمُرْسَل۪ينَ
٢٥٢
İşte bunlar Allah’ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak okuyoruz. Şüphesiz sen, Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerdensin.
الٓمٓۚ
١
اَللّٰهُ
لَٓا
اِلٰهَ
اِلَّا
هُوَۙ
الْحَيُّ
الْقَيُّومُۜ
٢
نَزَّلَ
عَلَيْكَ
الْكِتَابَ
بِالْحَقِّ
مُصَدِّقاً
لِمَا
بَيْنَ
يَدَيْهِ
وَاَنْزَلَ
التَّوْرٰيةَ
وَالْاِنْج۪يلَۙ
٣
Elif Lâm Mîm. Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Diridir, kayyumdur. 3,4. O, sana Kitab’ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat’ı ve İncil’i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti. Furkan’ı da indirdi. Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.
هُوَ
الَّـذ۪ٓي
اَنْزَلَ
عَلَيْكَ
الْكِتَابَ
مِنْهُ
اٰيَاتٌ
مُحْكَمَاتٌ
هُنَّ
اُمُّ
الْكِتَابِ
وَاُخَرُ
مُتَشَابِهَاتٌۜ
فَاَمَّا
الَّذ۪ينَ
ف۪ي
قُلُوبِهِمْ
زَيْغٌ
فَيَتَّبِعُونَ
مَا
تَشَابَهَ
مِنْهُ
ابْتِغَٓاءَ
الْفِتْنَةِ
وَابْتِغَٓاءَ
تَأْو۪يلِه۪ۚ
وَمَا
يَعْلَمُ
تَأْو۪يلَهُٓ
اِلَّا
اللّٰهُۢ
وَالرَّاسِخُونَ
فِي
الْعِلْمِ
يَقُولُونَ
اٰمَنَّا
بِه۪ۙ
كُلٌّ
مِنْ
عِنْدِ
رَبِّنَاۚ
وَمَا
يَذَّكَّرُ
اِلَّٓا
اُو۬لُوا
الْاَلْبَابِ
٧
O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.
ذٰلِكَ
مِنْ
اَنْـبَٓاءِ
الْغَيْبِ
نُوح۪يهِ
اِلَيْكَۜ
وَمَا
كُنْتَ
لَدَيْهِمْ
اِذْ
يُلْقُونَ
اَقْلَامَهُمْ
اَيُّهُمْ
يَكْفُلُ
مَرْيَمَۖ
وَمَا
كُنْتَ
لَدَيْهِمْ
اِذْ
يَخْتَصِمُونَ
٤٤
(Ey Muhammed!) Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak diye kalemlerini (kur’a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin.
اِنَّ
هٰذَا
لَهُوَ
الْقَصَصُ
الْحَقُّۚ
وَمَا
مِنْ
اِلٰهٍ
اِلَّا
اللّٰهُۜ
وَاِنَّ
اللّٰهَ
لَهُوَ
الْعَز۪يزُ
الْحَك۪يمُ
٦٢
Şüphesiz bu (İsa hakkındaki) gerçek kıssadır. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
مَا
كَانَ
لِبَشَرٍ
اَنْ
يُؤْتِيَهُ
اللّٰهُ
الْكِتَابَ
وَالْحُكْمَ
وَالنُّبُوَّةَ
ثُمَّ
يَقُولَ
لِلنَّاسِ
كُونُوا
عِبَاداً
ل۪ي
مِنْ
دُونِ
اللّٰهِ
وَلٰكِنْ
كُونُوا
رَبَّانِيّ۪نَ
بِمَا
كُنْتُمْ
تُعَلِّمُونَ
الْكِتَابَ
وَبِمَا
كُنْتُمْ
تَدْرُسُونَۙ
٧٩
Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) “Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah’ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.”
وَمَا
مُحَمَّدٌ
اِلَّا
رَسُولٌۚ
قَدْ
خَلَتْ
مِنْ
قَبْلِهِ
الرُّسُلُۜ
اَفَا۬ئِنْ
مَاتَ
اَوْ
قُتِلَ
انْقَلَبْتُمْ
عَلٰٓى
اَعْقَابِكُمْۜ
وَمَنْ
يَنْقَلِبْ
عَلٰى
عَقِبَيْهِ
فَلَنْ
يَضُرَّ
اللّٰهَ
شَيْـٔاًۜ
وَسَيَجْزِي
اللّٰهُ
الشَّاكِر۪ينَ
١٤٤
Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisingeriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisingeriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.
فَبِمَا
رَحْمَةٍ
مِنَ
اللّٰهِ
لِنْتَ
لَهُمْۚ
وَلَوْ
كُنْتَ
فَظًّا
غَل۪يظَ
الْقَلْبِ
لَانْفَضُّوا
مِنْ
حَوْلِكَۖ
فَاعْفُ
عَنْهُمْ
وَاسْتَغْفِرْ
لَهُمْ
وَشَاوِرْهُمْ
فِي
الْاَمْرِۚ
فَاِذَا
عَزَمْتَ
فَتَوَكَّلْ
عَلَى
اللّٰهِۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
يُحِبُّ
الْمُتَوَكِّل۪ينَ
١٥٩
Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.
اِنَّٓا
اَنْزَلْـنَٓا
اِلَيْكَ
الْكِتَابَ
بِالْحَقِّ
لِتَحْكُمَ
بَيْنَ
النَّاسِ
بِمَٓا
اَرٰيكَ
اللّٰهُۜ
وَلَا
تَكُنْ
لِلْخَٓائِن۪ينَ
خَص۪يماًۙ
١٠٥
(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma.
وَاسْتَغْفِرِ
اللّٰهَۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
كَانَ
غَفُوراً
رَح۪يماًۚ
١٠٦
Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
وَلَوْلَا
فَضْلُ
اللّٰهِ
عَلَيْكَ
وَرَحْمَتُهُ
لَهَمَّتْ
طَٓائِفَةٌ
مِنْهُمْ
اَنْ
يُضِلُّوكَۜ
وَمَا
يُضِلُّونَ
اِلَّٓا
اَنْفُسَهُمْ
وَمَا
يَضُرُّونَكَ
مِنْ
شَيْءٍۜ
وَاَنْزَلَ
اللّٰهُ
عَلَيْكَ
الْكِتَابَ
وَالْحِكْمَةَ
وَعَلَّمَكَ
مَا
لَمْ
تَكُنْ
تَعْلَمُۜ
وَكَانَ
فَضْلُ
اللّٰهِ
عَلَيْكَ
عَظ۪يماً
١١٣
(Ey Muhammed!) Eğer Allah’ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. Hâlbuki onlar, ancak kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah, sana kitabı (Kur’an’ı) ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah’ın sana lütfu çok büyüktür.
لٰكِنِ
اللّٰهُ
يَشْهَدُ
بِمَٓا
اَنْزَلَ
اِلَيْكَ
اَنْزَلَهُ
بِعِلْمِه۪ۚ
وَالْمَلٰٓئِكَةُ
يَشْهَدُونَۜ
وَكَفٰى
بِاللّٰهِ
شَه۪يداً
١٦٦
Fakat Allah, sana indirdiğini kendi ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik eder. Şahit olarak Allah yeter.
يَٓا
اَيُّهَا
النَّاسُ
قَدْ
جَٓاءَكُمْ
بُرْهَانٌ
مِنْ
رَبِّكُمْ
وَاَنْزَلْـنَٓا
اِلَيْكُمْ
نُوراً
مُب۪يناً
١٧٤
Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil (Hz. Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur (Kur’an) indirdik.
وَاَنْزَلْـنَٓا
اِلَيْكَ
الْكِتَابَ
بِالْحَقِّ
مُصَدِّقاً
لِمَا
بَيْنَ
يَدَيْهِ
مِنَ
الْكِتَابِ
وَمُهَيْمِناً
عَلَيْهِ
فَاحْكُمْ
بَيْنَهُمْ
بِمَٓا
اَنْزَلَ
اللّٰهُ
وَلَا
تَتَّبِعْ
اَهْوَٓاءَهُمْ
عَمَّا
جَٓاءَكَ
مِنَ
الْحَقِّۜ
لِكُلٍّ
جَعَلْنَا
مِنْكُمْ
شِرْعَةً
وَمِنْهَاجاًۜ
وَلَوْ
شَٓاءَ
اللّٰهُ
لَجَعَلَكُمْ
اُمَّةً
وَاحِدَةً
وَلٰكِنْ
لِيَبْلُوَكُمْ
ف۪ي
مَٓا
اٰتٰيكُمْ
فَاسْتَبِقُوا
الْخَيْرَاتِۜ
اِلَى
اللّٰهِ
مَرْجِعُكُمْ
جَم۪يعاً
فَيُنَبِّئُكُمْ
بِمَا
كُنْتُمْ
ف۪يهِ
تَخْتَلِفُونَۙ
٤٨
(Ey Muhammed!) Sana da o Kitab’ı (Kur’an’ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık, Allah’ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir.
يَٓا
اَيُّهَا
الرَّسُولُ
بَلِّـغْ
مَٓا
اُنْزِلَ
اِلَيْكَ
مِنْ
رَبِّكَۜ
وَاِنْ
لَمْ
تَفْعَلْ
فَمَا
بَلَّغْتَ
رِسَالَتَهُۜ
وَاللّٰهُ
يَعْصِمُكَ
مِنَ
النَّاسِۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
لَا
يَهْدِي
الْقَوْمَ
الْكَافِر۪ينَ
٦٧
Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir.
مَا
عَلَى
الرَّسُولِ
اِلَّا
الْبَلَاغُۜ
وَاللّٰهُ
يَعْلَمُ
مَا
تُبْدُونَ
وَمَا
تَكْتُمُونَ
٩٩
Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir. Allah, sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de bilir.
قُلْ
اَغَيْرَ
اللّٰهِ
اَتَّخِذُ
وَلِياًّ
فَاطِرِ
السَّمٰوَاتِ
وَالْاَرْضِ
وَهُوَ
يُطْعِمُ
وَلَا
يُطْعَمُۜ
قُلْ
اِنّ۪ٓي
اُمِرْتُ
اَنْ
اَكُونَ
اَوَّلَ
مَنْ
اَسْلَمَ
وَلَا
تَكُونَنَّ
مِنَ
الْمُشْرِك۪ينَ
١٤
De ki: “Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, beslediği hâlde beslenmeye ihtiyacı olmayan Allah’tan başkasını mı dost edineceğim.” De ki: “Bana, (Allah’a) teslim olanların ilki olmam emredildi ve sakın Allah’a ortak koşanlardan olma (denildi).”
قُلْ
اَيُّ
شَيْءٍ
اَكْبَرُ
شَهَادَةًۜ
قُلِ
اللّٰهُ
شَه۪يدٌ
بَيْن۪ي
وَبَيْنَكُمْ
وَاُو۫حِيَ
اِلَيَّ
هٰذَا
الْقُرْاٰنُ
لِاُنْذِرَكُمْ
بِه۪
وَمَنْ
بَلَغَۜ
اَئِنَّكُمْ
لَتَشْهَدُونَ
اَنَّ
مَعَ
اللّٰهِ
اٰلِهَةً
اُخْرٰىۜ
قُلْ
لَٓا
اَشْهَدُۚ
قُلْ
اِنَّمَا
هُوَ
اِلٰهٌ
وَاحِدٌ
وَاِنَّن۪ي
بَر۪ٓيءٌ
مِمَّا
تُشْرِكُونَۢ
١٩
De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem.” De ki: “O, ancak tek bir ilâhtır ve şüphesiz ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.”
وَمَا
نُرْسِلُ
الْمُرْسَل۪ينَ
اِلَّا
مُبَشِّر۪ينَ
وَمُنْذِر۪ينَۚ
فَمَنْ
اٰمَنَ
وَاَصْلَحَ
فَلَا
خَوْفٌ
عَلَيْهِمْ
وَلَا
هُمْ
يَحْزَنُونَ
٤٨
Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.
وَهٰذَا
كِتَابٌ
اَنْزَلْنَاهُ
مُبَارَكٌ
مُصَدِّقُ
الَّذ۪ي
بَيْنَ
يَدَيْهِ
وَلِتُنْذِرَ
اُمَّ
الْقُرٰى
وَمَنْ
حَوْلَهَاۜ
وَالَّذ۪ينَ
يُؤْمِنُونَ
بِالْاٰخِرَةِ
يُؤْمِنُونَ
بِه۪
وَهُمْ
عَلٰى
صَلَاتِهِمْ
يُحَافِظُونَ
٩٢
İşte bu (Kur’an) da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri (ilâhî kitapları) tasdik eden ve şehirler anasını (Mekke’yi) ve bütün çevresini (tüm insanlığı) uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır. Ahirete iman edenler, ona da inanırlar. Onlar namazlarını vaktinde kılarlar.
اَفَغَيْرَ
اللّٰهِ
اَبْتَغ۪ي
حَكَماً
وَهُوَ
الَّـذ۪ٓي
اَنْزَلَ
اِلَيْكُمُ
الْكِتَابَ
مُفَصَّلاًۜ
وَالَّذ۪ينَ
اٰتَيْنَاهُمُ
الْكِتَابَ
يَعْلَمُونَ
اَنَّهُ
مُنَزَّلٌ
مِنْ
رَبِّكَ
بِالْحَقِّ
فَلَا
تَكُونَنَّ
مِنَ
الْمُمْتَر۪ينَ
١١٤
“Size Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indiren O iken ben Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?” (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O hâlde, sakın şüphecilerden olma.
وَهٰذَا
كِتَابٌ
اَنْزَلْنَاهُ
مُبَارَكٌ
فَاتَّبِعُوهُ
وَاتَّقُوا
لَعَلَّكُمْ
تُرْحَمُونَۙ
١٥٥
Bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.
الٓمٓصٓۜ
١
كِتَابٌ
اُنْزِلَ
اِلَيْكَ
فَلَا
يَكُنْ
ف۪ي
صَدْرِكَ
حَرَجٌ
مِنْهُ
لِتُنْذِرَ
بِه۪
وَذِكْرٰى
لِلْمُؤْمِن۪ينَ
٢
Elif Lâm Mîm Sâd. Bu, sana, kendisiyle (insanları) uyarman için ve mü’minlere öğüt olarak indirilmiş bir kitaptır. Artık ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.
تِلْكَ
الْقُرٰى
نَقُصُّ
عَلَيْكَ
مِنْ
اَنْـبَٓائِهَاۚ
وَلَقَدْ
جَٓاءَتْهُمْ
رُسُلُهُمْ
بِالْبَيِّنَاتِۚ
فَمَا
كَانُوا
لِيُؤْمِنُوا
بِمَا
كَذَّبُوا
مِنْ
قَبْلُۜ
كَذٰلِكَ
يَطْبَعُ
اللّٰهُ
عَلٰى
قُلُوبِ
الْكَافِر۪ينَ
١٠١
İşte memleketler! Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişti. Fakat onlar daha önce yalanladıklarına inanacak değillerdi. Allah, kâfirlerin kalplerini işte böyle mühürler.
قُلْ
يَٓا
اَيُّهَا
النَّاسُ
اِنّ۪ي
رَسُولُ
اللّٰهِ
اِلَيْكُمْ
جَم۪يعاًۨ
الَّذ۪ي
لَهُ
مُلْكُ
السَّمٰوَاتِ
وَالْاَرْضِۚ
لَٓا
اِلٰهَ
اِلَّا
هُوَ
يُحْـي۪
وَيُم۪يتُۖ
فَاٰمِنُوا
بِاللّٰهِ
وَرَسُولِهِ
النَّبِيِّ
الْاُمِّيِّ
الَّذ۪ي
يُؤْمِنُ
بِاللّٰهِ
وَكَلِمَاتِه۪
وَاتَّبِعُوهُ
لَعَلَّكُمْ
تَهْتَدُونَ
١٥٨
(Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.”
اِنَّ
وَلِـِّيَ
اللّٰهُ
الَّذ۪ي
نَزَّلَ
الْكِتَابَۘ
وَهُوَ
يَتَوَلَّى
الصَّالِح۪ينَ
١٩٦
Çünkü benim velim, Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren Allah’tır. O, bütün salihlere velilik eder.
يَٓا اَيُّهَا
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُٓوا
اَط۪يعُوا
اللّٰهَ
وَرَسُولَهُ
وَلَا
تَوَلَّوْا
عَنْهُ
وَاَنْتُمْ
تَسْمَعُونَۚ
٢٠
Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve (Kur’an’ı) dinlediğiniz hâlde ondan yüz çevirmeyin.
يَعْتَذِرُونَ
اِلَيْكُمْ
اِذَا
رَجَعْتُمْ
اِلَيْهِمْۜ
قُلْ
لَا
تَعْتَذِرُوا
لَنْ
نُؤْمِنَ
لَكُمْ
قَدْ
نَبَّاَنَا
اللّٰهُ
مِنْ
اَخْبَارِكُمْۜ
وَسَيَرَى
اللّٰهُ
عَمَلَكُمْ
وَرَسُولُهُ
ثُمَّ
تُرَدُّونَ
اِلٰى
عَالِمِ
الْغَيْبِ
وَالشَّهَادَةِ
فَيُنَبِّئُكُمْ
بِمَا
كُنْتُمْ
تَعْمَلُونَ
٩٤
Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan edeceklerdir. De ki: “Mazeret beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah bize sizin durumunuzu bildirdi. Bundan böyle davranışlarınızı Allah da Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecek.”
تِلْكَ
مِنْ
اَنْـبَٓاءِ
الْغَيْبِ
نُوح۪يهَٓا
اِلَيْكَۚ
مَا
كُنْتَ
تَعْلَمُهَٓا
اَنْتَ
وَلَا
قَوْمُكَ
مِنْ
قَبْلِ
هٰذَاۜۛ
فَاصْبِرْۜۛ
اِنَّ
الْعَاقِبَةَ
لِلْمُتَّق۪ينَ۟
٤٩
İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun, ne de kavmin. O hâlde sabret. Çünkü (iyi) sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır.
ذٰلِكَ
مِنْ
اَنْـبَٓاءِ
الْقُرٰى
نَقُصُّهُ
عَلَيْكَ
مِنْهَا
قَٓائِمٌ
وَحَص۪يدٌ
١٠٠
(Ey Muhammed!) Bunlar o memleketlerin haberlerinden bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. Onlardan ayakta duranlar da var, yıkılıp gidenler de.
الٓـرٰ۠
تِلْكَ
اٰيَاتُ
الْـكِتَابِ
الْمُب۪ينِ۠
١
اِنَّٓا
اَنْزَلْنَاهُ
قُرْءٰناً
عَرَبِياًّ
لَعَلَّـكُمْ
تَعْقِلُونَ
٢
نَحْنُ
نَقُصُّ
عَلَيْكَ
اَحْسَنَ
الْقَصَصِ
بِمَٓا
اَوْحَيْنَٓا
اِلَيْكَ
هٰذَا
الْقُرْاٰنَۗ
وَاِنْ
كُنْتَ
مِنْ
قَبْلِه۪
لَمِنَ
الْغَافِل۪ينَ
٣
Elif Lâm Râ. Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir. Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin.
ذٰلِكَ
مِنْ
اَنْبَٓاءِ
الْغَيْبِ
نُوح۪يهِ
اِلَيْكَۚ
وَمَا
كُنْتَ
لَدَيْهِمْ
اِذْ
اَجْمَعُٓوا
اَمْرَهُمْ
وَهُمْ
يَمْكُرُونَ
١٠٢
İşte bu (kıssa), gayb haberlerindendir. Onu sana biz vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin.
الٓمٓرٰ
۠تِلْكَ
اٰيَاتُ
الْكِتَابِۜ
وَالَّـذ۪ٓي
اُنْزِلَ
اِلَيْكَ
مِنْ
رَبِّكَ
الْحَقُّ
وَلٰكِنَّ
اَكْثَرَ
النَّاسِ
لَا
يُؤْمِنُونَ
١
Elif Lâm Mîm Râ. İşte bunlar Kitab’ın âyetleridir. Sana Rabbinden indirilen gerçektir, fakat insanların çoğu inanmazlar.
وَيَقُولُ
الَّذ۪ينَ
كَفَرُوا
لَوْلَٓا
اُنْزِلَ
عَلَيْهِ
اٰيَةٌ
مِنْ
رَبِّه۪ۜ
اِنَّـمَٓا
اَنْتَ
مُنْذِرٌ
وَلِكُلِّ
قَوْمٍ
هَادٍ۟
٧
İnkâr edenler, “Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın. Her kavim için de bir yol gösteren vardır.
وَكَذٰلِكَ
اَنْزَلْنَاهُ
حُكْماً
عَرَبِياًّۜ
وَلَئِنِ
اتَّبَعْتَ
اَهْوَٓاءَهُمْ
بَعْدَ
مَا
جَٓاءَكَ
مِنَ
الْعِلْمِۙ
مَا
لَكَ
مِنَ
اللّٰهِ
مِنْ
وَلِيٍّ
وَلَا
وَاقٍ۟
٣٧
Böylece biz onu (Kur’an’ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu.
الٓـرٰ۠
كِتَابٌ
اَنْزَلْنَاهُ
اِلَيْكَ
لِتُخْرِجَ
النَّاسَ
مِنَ
الظُّلُمَاتِ
اِلَى
النُّورِ
بِـاِذْنِ
رَبِّهِمْ
اِلٰى
صِرَاطِ
الْعَز۪يزِ
الْحَم۪يدِۙ
١
1,2. Elif Lâm Râ. Bu Kur’an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisine ait olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Şiddetli azaptan dolayı vay kâfirlerin hâline.
اِنَّا
نَحْنُ
نَزَّلْنَا
الذِّكْرَ
وَاِنَّا
لَهُ
لَحَافِظُونَ
٩
Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.
وَلَقَدْ
اٰتَيْنَاكَ
سَبْعاً
مِنَ
الْمَثَان۪ي
وَالْقُرْاٰنَ
الْعَظ۪يمَ
٨٧
Andolsun, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve büyük Kur’an’ı verdik.
اَتٰٓى
اَمْرُ
اللّٰهِ
فَلَا
تَسْتَعْجِلُوهُۜ
سُبْحَانَهُ
وَتَعَالٰى
عَمَّا
يُشْرِكُونَ
١
يُنَزِّلُ
الْمَلٰٓئِكَةَ
بِالرُّوحِ
مِنْ
اَمْرِه۪
عَلٰى
مَنْ
يَشَٓاءُ
مِنْ
عِبَادِه۪ٓ
اَنْ
اَنْذِرُٓوا
اَنَّهُ
لَٓا
اِلٰهَ
اِلَّٓا
اَنَا۬
فَاتَّقُونِ
٢
Allah’ın emri gelecektir. Artık onun acele gelmesini istemeyin. Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir. Allah, “Benden başka ilâh yoktur. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının” diye (insanları) uyarmaları için emrini içeren vahiy ile melekleri kullarından dilediğine indirir.
وَمَٓا
اَرْسَلْنَا
مِنْ
قَبْلِكَ
اِلَّا
رِجَالاً
نُوح۪ٓي
اِلَيْهِمْ
فَسْـَٔلُٓوا
اَهْلَ
الذِّكْرِ
اِنْ
كُنْتُمْ
لَا
تَعْلَمُونَۙ
٤٣
بِالْبَيِّنَاتِ
وَالزُّبُرِۜ
وَاَنْزَلْـنَٓا
اِلَيْكَ
الذِّكْرَ
لِتُبَيِّنَ
لِلنَّاسِ
مَا
نُزِّلَ
اِلَيْهِمْ
وَلَعَلَّهُمْ
يَتَفَكَّرُونَ
٤٤
Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. (O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik.
وَمَٓا
اَنْزَلْنَا
عَلَيْكَ
الْكِتَابَ
اِلَّا
لِتُبَيِّنَ
لَهُمُ
الَّذِي
اخْتَلَفُوا
ف۪يهِۙ
وَهُدًى
وَرَحْمَةً
لِقَوْمٍ
يُؤْمِنُونَ
٦٤
Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik.
وَيَوْمَ
نَبْعَثُ
ف۪ي
كُلِّ
اُمَّةٍ
شَه۪يداً
عَلَيْهِمْ
مِنْ
اَنْفُسِهِمْ
وَجِئْنَا
بِكَ
شَه۪يداً
عَلٰى
هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ
وَنَزَّلْنَا
عَلَيْكَ
الْكِتَابَ
تِبْيَاناً
لِكُلِّ
شَيْءٍ
وَهُدًى
وَرَحْمَةً
وَبُشْرٰى
لِلْمُسْلِم۪ينَ۟
٨٩
(Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.
قُلْ
نَزَّلَهُ
رُوحُ
الْقُدُسِ
مِنْ
رَبِّكَ
بِالْحَقِّ
لِيُثَبِّتَ
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا
وَهُدًى
وَبُشْرٰى
لِلْمُسْلِم۪ينَ
١٠٢
Ey Muhammed! De ki: “Ruhu’l-Kudüs (Cebrail), inananların inançlarını sağlamlaştırmak, müslümanlara doğru yolu göstermek ve onlara bir müjde olmak üzere Kur’an’ı Rabbinden hak olarak indirdi.”
رَبُّكُمْ
اَعْلَمُ
بِكُمْۜ
اِنْ
يَشَأْ
يَرْحَمْكُمْ
اَوْ
اِنْ
يَشَأْ
يُعَذِّبْكُمْۜ
وَمَٓا
اَرْسَلْنَاكَ
عَلَيْهِمْ
وَك۪يلاً
٥٤
Rabbiniz sizi daha iyi bilir. (Durumunuza göre) dilerse size merhamet eder, dilerse azap eder. Seni de onlara vekil olarak göndermedik.
وَبِالْحَقِّ
اَنْزَلْنَاهُ
وَبِالْحَقِّ
نَزَلَۜ
وَمَٓا
اَرْسَلْنَاكَ
اِلَّا
مُبَشِّراً
وَنَذ۪يراًۢ
١٠٥
وَقُرْاٰناً
فَرَقْنَاهُ
لِتَقْرَاَهُ۫
عَلَى
النَّاسِ
عَلٰى
مُكْثٍ
وَنَزَّلْنَاهُ
تَنْز۪يلاً
١٠٦
Biz onu (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ve o da hak ile indi. Seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Biz Kur’an’ı, insanlara dura dura okuyasın diye âyet âyet ayırdık ve onu peyderpey indirdik.
اَلْحَمْدُ
لِلّٰهِ
الَّـذ۪ٓي
اَنْزَلَ
عَلٰى
عَبْدِهِ
الْـكِتَابَ
وَلَمْ
يَجْعَلْ
لَهُ
عِـوَجا۔ًۜ
١
Hamd, kuluna Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren ve onda hiçbir eğrilik yapmayan Allah’a mahsustur.
قُلْ
اِنَّـمَٓا
اَنَا۬
بَشَرٌ
مِثْلُكُمْ
يُوحٰٓى
اِلَيَّ
اَنَّـمَٓا
اِلٰهُكُمْ
اِلٰهٌ
وَاحِدٌۚ
فَمَنْ
كَانَ
يَرْجُوا
لِقَٓاءَ
رَبِّه۪
فَلْيَعْمَلْ
عَمَلاً
صَالِحاً
وَلَا
يُشْرِكْ
بِعِبَادَةِ
رَبِّه۪ٓ
اَحَداً
١١٠
De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilâh’ınız ancak bir tek ilâhtır” diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.”
طٰهٰۜ
١
مَٓا
اَنْزَلْنَا
عَلَيْكَ
الْقُرْاٰنَ
لِتَشْقٰىۙ
٢
اِلَّا
تَذْكِرَةً
لِمَنْ
يَخْشٰىۙ
٣
تَنْز۪يلاً
مِمَّنْ
خَلَقَ
الْاَرْضَ
وَالسَّمٰوَاتِ
الْعُلٰىۜ
٤
Tâ Hâ. 2,3. (Ey Muhammed!) Biz, Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah’ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik. (O) yüksek gökleri yaratanın katından peyderpey indirilmiştir.
كَذٰلِكَ
نَقُصُّ
عَلَيْكَ
مِنْ
اَنْـبَٓاءِ
مَا
قَدْ
سَبَقَۚ
وَقَدْ
اٰتَيْنَاكَ
مِنْ
لَدُنَّا
ذِكْراًۚ
٩٩
(Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana katımızdan bir zikir (Kur’an) verdik.
وَكَذٰلِكَ
اَنْزَلْنَاهُ
قُرْاٰناً
عَرَبِياًّ
وَصَرَّفْنَا
ف۪يهِ
مِنَ
الْوَع۪يدِ
لَعَلَّهُمْ
يَتَّقُونَ
اَوْ
يُحْدِثُ
لَهُمْ
ذِكْراً
١١٣
İşte böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker teker sıraladık.
وَهٰذَا
ذِكْرٌ
مُبَارَكٌ
اَنْزَلْنَاهُۜ
اَفَاَنْتُمْ
لَهُ
مُنْكِرُونَ۟
٥٠
İşte bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu mu inkâr ediyorsunuz?
وَمَٓا
اَرْسَلْنَاكَ
اِلَّا
رَحْمَةً
لِلْعَالَم۪ينَ
١٠٧
(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
وَكَذٰلِكَ
اَنْزَلْنَاهُ
اٰيَاتٍ
بَيِّنَاتٍۙ
وَاَنَّ
اللّٰهَ
يَهْد۪ي
مَنْ
يُر۪يدُ
١٦
Böylece biz Kur’an’ı apaçık âyetler hâlinde indirdik. Şüphesiz Allah, dilediğini doğru yola iletir.
قُلْ
يَٓا
اَيُّهَا
النَّاسُ
اِنَّـمَٓا
اَنَا۬
لَكُمْ
نَذ۪يرٌ
مُب۪ينٌۚ
٤٩
De ki: “Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
سُورَةٌ
اَنْزَلْنَاهَا
وَفَرَضْنَاهَا
وَاَنْزَلْنَا
ف۪يهَٓا
اٰيَاتٍ
بَيِّنَاتٍ
لَعَلَّكُمْ
تَذَكَّرُونَ
١
Bu, bizim indirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir. Düşünüp öğüt almanız için onda apaçık âyetler indirdik.
لَقَدْ
اَنْزَلْـنَٓا
اٰيَاتٍ
مُبَيِّنَاتٍۜ
وَاللّٰهُ
يَهْد۪ي
مَنْ
يَشَٓاءُ
اِلٰى
صِرَاطٍ
مُسْتَق۪يمٍ
٤٦
Andolsun, biz açıklayıcı âyetler indirdik. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.
تَبَارَكَ
الَّذ۪ي
نَزَّلَ
الْفُرْقَانَ
عَلٰى
عَبْدِه۪
لِيَكُونَ
لِلْعَالَم۪ينَ
نَذ۪يراًۙ
١
Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkân’ı indiren Allah’ın şanı yücedir.
وَمَٓا
اَرْسَلْنَاكَ
اِلَّا
مُبَشِّراً
وَنَذ۪يراً
٥٦
Biz, seni ancak bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
وَاِنَّكَ
لَتُلَقَّى
الْقُرْاٰنَ
مِنْ
لَدُنْ
حَك۪يمٍ
عَل۪يمٍ
٦
Şüphesiz bu Kur’an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir.
اِنَّـمَٓا
اُمِرْتُ
اَنْ
اَعْبُدَ
رَبَّ
هٰذِهِ
الْبَلْدَةِ
الَّذ۪ي
حَرَّمَهَا
وَلَهُ
كُلُّ
شَيْءٍۘ
وَاُمِرْتُ
اَنْ
اَكُونَ
مِنَ
الْمُسْلِم۪ينَۙ
٩١
91,92. De ki: “Bana ancak, bu beldenin (Mekke’nin); onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan Rabbine kulluk yapmam emredildi. Yine bana, müslümanlardan olmam ve Kur’an’ı okumam emredildi.” Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa, de ki: “Ben ancak uyarıcılardanım.”
وَاَنْ
اَتْلُوَا
الْقُرْاٰنَۚ
فَمَنِ
اهْتَدٰى
فَاِنَّمَا
يَهْتَد۪ي
لِنَفْسِه۪ۚ
وَمَنْ
ضَلَّ
فَقُلْ
اِنَّـمَٓا
اَنَا۬
مِنَ
الْمُنْذِر۪ينَ
٩٢
91,92. De ki: “Bana ancak, bu beldenin (Mekke’nin); onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan Rabbine kulluk yapmam emredildi. Yine bana, müslümanlardan olmam ve Kur’an’ı okumam emredildi.” Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa, de ki: “Ben ancak uyarıcılardanım.”
وَقُلِ
الْحَمْدُ
لِلّٰهِ
سَيُر۪يكُمْ
اٰيَاتِه۪
فَتَعْرِفُونَهَاۜ
وَمَا
رَبُّكَ
بِغَافِلٍ
عَمَّا
تَعْمَلُونَ
٩٣
De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. O, âyetlerini size gösterecek ve siz de onları tanıyacaksınız. Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.”
وَكَذٰلِكَ
اَنْزَلْـنَٓا
اِلَيْكَ
الْكِتَابَۜ
فَالَّذ۪ينَ
اٰتَيْنَاهُمُ
الْكِتَابَ
يُؤْمِنُونَ
بِه۪ۚ
وَمِنْ
هٰٓؤُ۬لَٓاءِ
مَنْ
يُؤْمِنُ
بِه۪ۜ
وَمَا
يَجْحَدُ
بِاٰيَاتِنَٓا
اِلَّا
الْكَافِرُونَ
٤٧
İşte böylece biz sana kitabı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar (Kitap ehlinden çağdaşın olanlar)dan da ona inananlar vardır. Bizim âyetlerimizi ancak kâfirler inkâr ederler.
اَوَلَمْ
يَكْفِهِمْ
اَنَّٓا
اَنْزَلْنَا
عَلَيْكَ
الْكِتَابَ
يُتْلٰى
عَلَيْهِمْۜ
اِنَّ
ف۪ي
ذٰلِكَ
لَرَحْمَةً
وَذِكْرٰى
لِقَوْمٍ
يُؤْمِنُونَ۟
٥١
Kendilerine okunan kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır.
الٓـمٓ۠
١
تَنْز۪يلُ
الْكِتَابِ
لَا
رَيْبَ
ف۪يهِ
مِنْ
رَبِّ
الْعَالَم۪ينَۜ
٢
Elif Lâm Mîm. Kendisinde hiçbir şüphe bulunmayan bu Kitab’ın indirilişi, âlemlerin Rabbi tarafındandır.
مَا
كَانَ
مُحَمَّدٌ
اَبَٓا
اَحَدٍ
مِنْ
رِجَالِكُمْ
وَلٰكِنْ
رَسُولَ
اللّٰهِ
وَخَاتَمَ
النَّبِيّ۪نَۜ
وَكَانَ
اللّٰهُ
بِكُلِّ
شَيْءٍ
عَل۪يماً۟
٤٠
Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
يَٓا
اَيُّهَا
النَّبِيُّ
اِنَّٓا
اَرْسَلْنَاكَ
شَاهِداً
وَمُبَشِّراً
وَنَذ۪يراًۙ
٤٥
وَدَاعِياً
اِلَى
اللّٰهِ
بِـاِذْنِه۪
وَسِرَاجاً
مُن۪يراً
٤٦
وَبَشِّرِ
الْمُؤْمِن۪ينَ
بِاَنَّ
لَهُمْ
مِنَ
اللّٰهِ
فَضْلاً
كَب۪يراً
٤٧
45,46. Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik. Mü’minlere kendileri için Allah’tan büyük bir lütuf olduğunu müjdele.
وَمَٓا
اَرْسَلْنَاكَ
اِلَّا
كَٓافَّةً
لِلنَّاسِ
بَش۪يراً
وَنَذ۪يراً
وَلٰكِنَّ
اَكْثَرَ
النَّاسِ
لَا يَعْلَمُونَ
٢٨
Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.
اِنَّٓا
اَرْسَلْنَاكَ
بِالْحَقِّ
بَش۪يراً
وَنَذ۪يراًۜ
وَاِنْ
مِنْ
اُمَّةٍ
اِلَّا
خَلَا
ف۪يهَا
نَذ۪يرٌ
٢٤
Şüphesiz biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.
يٰسٓۜ
١
وَالْقُرْاٰنِ
الْحَك۪يمِۙ
٢
اِنَّكَ
لَمِنَ
الْمُرْسَل۪ينَۙ
٣
عَلٰى
صِرَاطٍ
مُسْتَق۪يمٍۜ
٤
تَنْز۪يلَ
الْعَز۪يزِ
الرَّح۪يمِۙ
٥
Yâ Sîn. 2,3,4. (Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin. 5,6. Kur’an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.
وَمَا
عَلَّمْنَاهُ
الشِّعْرَ
وَمَا
يَنْبَغ۪ي
لَهُۜ
اِنْ
هُوَ
اِلَّا
ذِكْرٌ
وَقُرْاٰنٌ
مُب۪ينٌۙ
٦٩
لِيُنْذِرَ
مَنْ
كَانَ
حَياًّ
وَيَحِقَّ
الْقَوْلُ
عَلَى
الْكَافِر۪ينَ
٧٠
Biz, o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. (Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik.
كِتَابٌ
اَنْزَلْنَاهُ
اِلَيْكَ
مُبَارَكٌ
لِيَدَّبَّرُٓوا
اٰيَاتِه۪
وَلِيَتَذَكَّرَ
اُو۬لُوا
الْاَلْبَابِ
٢٩
Bu Kur’an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.
قُلْ
اِنَّـمَٓا
اَنَا۬
مُنْذِرٌۗ
وَمَا
مِنْ
اِلٰهٍ
اِلَّا
اللّٰهُ
الْوَاحِدُ
الْقَهَّارُۚ
٦٥
رَبُّ
السَّمٰوَاتِ
وَالْاَرْضِ
وَمَا
بَيْنَهُمَا
الْعَز۪يزُ
الْغَفَّارُ
٦٦
قُلْ
هُوَ
نَبَؤٌا
عَظ۪يمٌۙ
٦٧
اَنْتُمْ
عَنْهُ
مُعْرِضُونَ
٦٨
(Ey Muhammed!) De ki: “Ben ancak bir uyarıcıyım. Her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan bir Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur.” “O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” De ki: “Bu Kur’an, büyük bir haberdir.” “Siz ise ondan yüz çeviriyorsunuz.”
مَا
كَانَ
لِيَ
مِنْ
عِلْمٍ
بِالْمَلَأِ
الْاَعْلٰٓى
اِذْ
يَخْتَصِمُونَ
٦٩
اِنْ
يُوحٰٓى
اِلَيَّ
اِلَّٓا
اَنَّمَٓا
اَنَا۬
نَذ۪يرٌ
مُب۪ينٌ
٧٠
“Aralarında tartıştıkları sırada, yüce topluluğa (ileri gelen melekler topluluğuna) dair benim hiçbir bilgim yoktu.” “Bana ancak, benim sadece bir uyarıcı olduğum vahyediliyor.”
تَنْز۪يلُ
الْكِتَابِ
مِنَ
اللّٰهِ
الْعَز۪يزِ
الْحَك۪يمِ
١
اِنَّٓا
اَنْزَلْـنَٓا
اِلَيْكَ
الْكِتَابَ
بِالْحَقِّ
فَاعْبُدِ
اللّٰهَ
مُخْلِصاً
لَهُ
الدّ۪ينَۜ
٢
Kitab’ın indirilmesi mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır. (Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et.
اَللّٰهُ
نَزَّلَ
اَحْسَنَ
الْحَد۪يثِ
كِتَاباً
مُتَشَابِهاً
مَثَانِيَۗ
تَقْشَعِرُّ
مِنْهُ
جُلُودُ
الَّذ۪ينَ
يَخْشَوْنَ
رَبَّهُمْۚ
ثُمَّ
تَل۪ينُ
جُلُودُهُمْ
وَقُلُوبُهُمْ
اِلٰى
ذِكْرِ
اللّٰهِۜ
ذٰلِكَ
هُدَى
اللّٰهِ
يَهْد۪ي
بِه۪
مَنْ
يَشَٓاءُۜ
وَمَنْ
يُضْلِلِ
اللّٰهُ
فَمَا
لَهُ
مِنْ
هَادٍ
٢٣
Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.
اِنَّٓا
اَنْزَلْنَا
عَلَيْكَ
الْكِتَابَ
لِلنَّاسِ
بِالْحَقِّۚ
فَمَنِ
اهْتَدٰى
فَلِنَفْسِه۪ۚ
وَمَنْ
ضَلَّ
فَاِنَّمَا
يَضِلُّ
عَلَيْهَاۚ
وَمَٓا
اَنْتَ
عَلَيْهِمْ
بِوَك۪يلٍ۟
٤١
(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) insanlar için, hak olarak indirdik. Kim doğru yola girerse, kendisi için girmiş olur. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapar. Sen onlara vekil değilsin.
حٰمٓۜ
١
تَنْز۪يلُ
الْكِتَابِ
مِنَ
اللّٰهِ
الْعَز۪يزِ
الْعَل۪يمِۙ
٢
Hâ Mîm. 2,3. Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. O’ndan başka ilâh yoktur. Dönüş ancak O’nadır.
اِنَّ
الَّذ۪ينَ
كَفَرُوا
بِالذِّكْرِ
لَمَّا
جَٓاءَهُمْۚ
وَاِنَّهُ
لَكِتَابٌ
عَز۪يزٌۙ
٤١
لَا
يَأْت۪يهِ
الْبَاطِلُ
مِنْ
بَيْنِ
يَدَيْهِ
وَلَا
مِنْ
خَلْفِه۪ۜ
تَنْز۪يلٌ
مِنْ
حَك۪يمٍ
حَم۪يدٍ
٤٢
Kur’an kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler mutlaka cezalarını göreceklerdir. Şüphesiz o, çok değerli ve sağlam bir kitaptır. Ona ne önünden ne de ardından batıl gelemez. O, hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye lâyık olan Allah tarafından indirilmiştir.
وَالَّذ۪ينَ
اتَّخَذُوا
مِنْ
دُونِه۪ٓ
اَوْلِيَٓاءَ
اللّٰهُ
حَف۪يظٌ
عَلَيْهِمْۘ
وَمَٓا
اَنْتَ
عَلَيْهِمْ
بِوَك۪يلٍ
٦
Allah’tan başka dostlar edinenlere gelince, Allah onları daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin.
وَكَذٰلِكَ
اَوْحَيْنَٓا
اِلَيْكَ
قُرْاٰناً
عَرَبِياًّ
لِتُنْذِرَ
اُمَّ
الْقُرٰى
وَمَنْ
حَوْلَهَا
وَتُنْذِرَ
يَوْمَ
الْجَمْعِ
لَا
رَيْبَ
ف۪يهِۜ
فَر۪يقٌ
فِي
الْجَنَّةِ
وَفَر۪يقٌ
فِي
السَّع۪يرِ
٧
Böylece biz sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir.
اَللّٰهُ
الَّـذ۪ٓي
اَنْزَلَ
الْكِتَابَ
بِالْحَقِّ
وَالْم۪يزَانَۜ
وَمَا
يُدْر۪يكَ
لَعَلَّ
السَّاعَةَ
قَر۪يبٌ
١٧
Allah, hak olarak Kitab’ı ve mizanı indirendir. Sen nereden bileceksin belki de o saat (kıyamet) yakındır.
وَكَذٰلِكَ
اَوْحَيْنَٓا
اِلَيْكَ
رُوحاً
مِنْ
اَمْرِنَاۜ
مَا
كُنْتَ
تَدْر۪ي
مَا الْكِتَابُ
وَلَا
الْا۪يمَانُ
وَلٰكِنْ
جَعَلْنَاهُ
نُوراً
نَهْد۪ي
بِه۪
مَنْ
نَشَٓاءُ
مِنْ
عِبَادِنَاۜ
وَاِنَّكَ
لَتَهْد۪ٓي
اِلٰى
صِرَاطٍ
مُسْتَق۪يمٍۙ
٥٢
52,53. İşte sana da, emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. Şüphesiz ki sen doğru bir yola iletiyorsun; göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah’ın yoluna. İyi bilin ki, bütün işler sonunda Allah’a döner.
اِلَّا
الَّذ۪ي
فَطَرَن۪ي
فَاِنَّهُ
سَيَهْد۪ينِ
٢٧
“Ben ancak O, beni yaratana taparım. Şüphesiz O beni doğru yola iletecektir.”
وَلَمَّا
جَٓاءَهُمُ
الْحَقُّ
قَالُوا
هٰذَا
سِحْرٌ
وَاِنَّا
بِه۪
كَافِرُونَ
٣٠
Fakat kendilerine Hak gelince, “Bu bir büyüdür, biz onu kesinlikle inkâr ediyoruz” dediler.
حٰمٓۜ
١
وَالْكِتَابِ
الْمُب۪ينِۙ
٢
اِنَّٓا
اَنْزَلْنَاهُ
ف۪ي
لَيْلَةٍ
مُبَارَكَةٍ
اِنَّا
كُنَّا
مُنْذِر۪ينَ
٣
Hâ Mîm. 2,3. Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız.
حٰمٓۜ
١
تَنْز۪يلُ
الْـكِتَابِ
مِنَ
اللّٰهِ
الْعَز۪يزِ
الْحَك۪يمِ
٢
Hâ Mîm. Kitab’ın indirilişi, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.
حٰمٓ
١
تَنْز۪يلُ
الْكِتَابِ
مِنَ
اللّٰهِ
الْعَز۪يزِ
الْحَك۪يمِ
٢
Hâ Mîm. Kitab’ın indirilişi, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.
قُلْ
مَا
كُنْتُ
بِدْعاً
مِنَ
الرُّسُلِ
وَمَٓا
اَدْر۪ي
مَا
يُفْعَلُ
ب۪ي
وَلَا
بِكُمْۜ
اِنْ
اَتَّبِعُ
اِلَّا
مَا
يُوحٰٓى
اِلَيَّ
وَمَٓا
اَنَا۬
اِلَّا
نَذ۪يرٌ
مُب۪ينٌ
٩
De ki: “Ben türedi bir peygamber değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”
اِنَّٓا
اَرْسَلْنَاكَ
شَاهِداً
وَمُبَشِّراً
وَنَذ۪يراًۙ
٨
(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz seni bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
لِتُؤْمِنُوا
بِاللّٰهِ
وَرَسُولِه۪
وَتُعَزِّرُوهُ
وَتُوَقِّرُوهُۜ
وَتُسَبِّحُوهُ
بُكْرَةً
وَاَص۪يلاً
٩
Ey insanlar! Allah’a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah’ı tespih edesiniz diye (Peygamber’i gönderdik.)
هُوَ
الَّـذ۪ٓي
اَرْسَلَ
رَسُولَهُ
بِالْهُدٰى
وَد۪ينِ
الْحَقِّ
لِيُظْهِرَهُ
عَلَى
الدّ۪ينِ
كُلِّه۪ۜ
وَكَفٰى
بِاللّٰهِ
شَه۪يداًۜ
٢٨
O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter.
اِنَّهُ
لَقُرْاٰنٌ
كَر۪يمٌۙ
٧٧
ف۪ي
كِتَابٍ
مَكْنُونٍۙ
٧٨
لَا
يَمَسُّهُٓ
اِلَّا
الْمُطَهَّرُونَۜ
٧٩
تَنْز۪يلٌ
مِنْ
رَبِّ
الْعَالَم۪ينَ
٨٠
O, elbette değerli bir Kur’an’dır. Korunmuş bir kitaptadır. Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir. Âlemlerin Rabb’inden indirilmedir.
هُوَ
الَّذ۪ي
يُنَزِّلُ
عَلٰى
عَبْدِه۪ٓ
اٰيَاتٍ
بَيِّنَاتٍ
لِيُخْرِجَكُمْ
مِنَ
الظُّلُمَاتِ
اِلَى
النُّورِۜ
وَاِنَّ
اللّٰهَ
بِكُمْ
لَرَؤُ۫فٌ
رَح۪يمٌ
٩
O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kulu Muhammed’e apaçık âyetler indirendir. Şüphesiz Allah, size karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.
هُوَ
الَّـذ۪ٓي
اَرْسَلَ
رَسُولَهُ
بِالْهُدٰى
وَد۪ينِ
الْحَقِّ
لِيُظْهِرَهُ
عَلَى
الدّ۪ينِ
كُلِّه۪
وَلَوْ
كَرِهَ
الْمُشْرِكُونَ۟
٩
O, kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir.
اَعَدَّ
اللّٰهُ
لَهُمْ
عَذَاباً
شَد۪يداً
فَاتَّقُوا
اللّٰهَ
يَٓا
اُو۬لِي
الْاَلْبَابِۚۛ
اَلَّذ۪ينَ
اٰمَنُواۚۛ
قَدْ
اَنْزَلَ
اللّٰهُ
اِلَيْكُمْ
ذِكْراًۙ
١٠
Allah, ahirette onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O hâlde, ey iman etmiş olan akıl sahipleri, Allah’a karşı gelmekten sakının! Allah, size bir zikir (Kur’an) indirdi.
اِنَّهُ
لَقَوْلُ
رَسُولٍ
كَر۪يمٍۚ
٤٠
وَمَا
هُوَ
بِقَوْلِ
شَاعِرٍۜ
قَل۪يلاً
مَا
تُـؤْمِنُونَۙ
٤١
وَلَا بِقَوْلِ
كَاهِنٍۜ
قَل۪يلاً
مَا
تَذَكَّرُونَۜ
٤٢
تَنْز۪يلٌ
مِنْ
رَبِّ
الْعَالَم۪ينَ
٤٣
38,39,40. Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki, o (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür. O, bir şairin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz! Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz! O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.
اِنَّا
سَنُلْق۪ي
عَلَيْكَ
قَوْلاً
ثَق۪يلاًۜ
٥
Şüphesiz biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahyedeceğiz.
اِنَّا
نَحْنُ
نَزَّلْنَا
عَلَيْكَ
الْقُرْاٰنَ
تَنْز۪يلاًۚ
٢٣
Şüphe yok ki, Kur’an’ı sana elbette biz indirdik biz.
اَلَمْ
نَشْرَحْ
لَكَ
صَدْرَكَۙ
١
وَوَضَعْنَا
عَنْكَ
وِزْرَكَۙ
٢
اَلَّـذ۪ٓي
اَنْقَضَ
ظَهْرَكَۙ
٣
وَرَفَعْنَا
لَكَ
ذِكْرَكَۜ
٤
فَاِنَّ
مَعَ
الْعُسْرِ
يُسْراًۙ
٥
اِنَّ
مَعَ
الْعُسْرِ
يُسْراًۜ
٦
فَاِذَا
فَرَغْتَ
فَانْصَبْۙ
٧
وَاِلٰى
رَبِّكَ
فَارْغَبْ
٨
(Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? 2,3. Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? Senin şânını yükseltmedik mi? Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ancak Rabbine yönel ve yalvar.
اِنَّٓا
اَنْزَلْنَاهُ
ف۪ي
لَيْلَةِ
الْقَدْرِۚ
١
Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik.