مَرْيَمَ

Meryem Sûresi

Meryem Sûresi 1 . Ayet

كٓـهٰيٰعٓصٓۜ

١

Kâf-Hâ-Yâ-’Ayn-Sâd

Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd.

Meryem Sûresi 2 . Ayet

ذِكْرُ

رَحْمَتِ

رَبِّكَ

عَبْدَهُ

زَكَرِيَّاۚ

٢

Żikru rahmeti rabbike ‘abdehu zekeriyyâ

Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır.

Meryem Sûresi 3 . Ayet

اِذْ

نَادٰى

رَبَّهُ

نِدَٓاءً

خَفِياًّ

٣

İż nâdâ rabbehu nidâen ḣafiyyâ(n)

Hani o Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı.

Meryem Sûresi 4 . Ayet

قَالَ

رَبِّ

اِنّ۪ي

وَهَنَ

الْعَظْمُ

مِنّ۪ي

وَاشْتَعَلَ

الرَّأْسُ

شَيْباً

وَلَمْ

اَكُنْ

بِدُعَٓائِكَ

رَبِّ

شَقِياًّ

٤

Kâle rabbi innî vehene-l’azmu minnî veşte’ale-rra/su şeyben velem ekun bidu’â-ike rabbi şekiyyâ(n)

O şöyle demişti: "Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum olmadım."

Meryem Sûresi 5 . Ayet

وَاِنّ۪ي

خِفْتُ

الْمَوَالِيَ

مِنْ

وَرَٓاء۪ي

وَكَانَتِ

امْرَاَت۪ي

عَاقِراً

فَهَبْ

ل۪ي

مِنْ

لَدُنْكَ

وَلِياًّۚ

٥

Ve-innî ḣiftu-lmevâliye min verâ-î vekâneti-mraetî ‘âkiran feheb lî min ledunke veliyyâ(n)

"Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyorum. karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!"

Meryem Sûresi 6 . Ayet

يَرِثُن۪ي

وَيَرِثُ

مِنْ

اٰلِ

يَعْقُوبَۗ

وَاجْعَلْهُ

رَبِّ

رَضِياًّ

٦

Yeriśunî veyeriśu min âli ya’kûb(e)(s) vec’alhu rabbi radiyyâ(n)

"Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyorum. karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!"

Meryem Sûresi 7 . Ayet

يَا

زَكَرِيَّٓا

اِنَّـا

نُـبَشِّرُكَ

بِغُـلَامٍۨ

اسْـمُهُ

يَحْيٰىۙ

لَمْ

نَجْعَلْ

لَهُ

مِنْ

قَبْلُ

سَمِياًّ

٧

Yâ zekeriyyâ innâ nubeşşiruke biġulâmin(i)smuhu yahyâ lem nec’al lehu min kablu semiyyâ(n)

(Allah şöyle dedi:) "Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik."

Meryem Sûresi 8 . Ayet

قَالَ

رَبِّ

اَنّٰى

يَكُونُ

ل۪ي

غُلَامٌ

وَكَانَتِ

امْرَاَت۪ي

عَاقِراً

وَقَدْ

بَلَغْتُ

مِنَ

الْكِبَرِ

عِتِياًّ

٨

Kâle rabbi ennâ yekûnu lî ġulâmun vekâneti-mraetî ‘âkiran vekad belaġtu mine-lkiberi ‘itiyyâ(n)

Zekeriyya, "Rabbim!" "Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, benim nasıl çocuğum olur?"

Meryem Sûresi 9 . Ayet

قَالَ

كَذٰلِكَۚ

قَالَ

رَبُّكَ

هُوَ

عَلَيَّ

هَيِّنٌ

وَقَدْ

خَلَقْتُكَ

مِنْ

قَبْلُ

وَلَمْ

تَكُ

شَيْـٔاً

٩

Kâle keżâlike kâle rabbuke huve ‘aleyye heyyinun vekad ḣalektuke min kablu velem teku şey-â(n)

(Vahiy meleği) dedi ki: "Evet, öyle. (Ancak) Rabbin diyor ki: "Bu bana göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de yarattım."

Meryem Sûresi 10 . Ayet

قَالَ

رَبِّ

اجْعَلْ

ل۪ٓي

اٰيَةًۜ

قَالَ

اٰيَتُكَ

اَلَّا

تُكَلِّمَ

النَّاسَ

ثَلٰثَ

لَيَالٍ

سَوِياًّ

١٠

Kâle rabbi-c’al lî âye(ten)(c) kâle âyetuke ellâ tukellime-nnâse śelâśe leyâlin seviyyâ(n)

Zekeriyya, "Rabbim, öyleyse bana (çocuğumun olacağına)bir işaret ver", dedi. Allah da, "Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde insanlarla (üç gün) üç gece konuşamamandır" dedi.

Meryem Sûresi 11 . Ayet

فَخَرَجَ

عَلٰى

قَوْمِه۪

مِنَ

الْمِحْرَابِ

فَاَوْحٰٓى

اِلَيْهِمْ

اَنْ

سَبِّحُوا

بُكْرَةً

وَعَشِياًّ

١١

Feḣarace ‘alâ kavmihi mine-lmihrâbi feevhâ ileyhim en sebbihû bukraten ve’aşiyyâ(n)

Derken Zekeriya ibadet yerinden halkının karşısına çıktı. (Konuşmak istedi, konuşamadı) ve onlara "Sabah akşam Allah'ı tespih edin" diye işaret etti.

Meryem Sûresi 12 . Ayet

يَا

يَحْيٰى

خُذِ

الْكِتَابَ

بِقُوَّةٍۜ

وَاٰتَيْنَاهُ

الْحُكْمَ

صَبِياًّۙ

١٢

Yâ yahyâ ḣużi-lkitâbe bikuvve(tin)(s) veâteynâhu-lhukme sabiyyâ(n)

(Yahya dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) "Ey Yahya kitaba sımsıkı sarıl" dedik. Biz ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah'tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi.

Meryem Sûresi 13 . Ayet

وَحَنَاناً

مِنْ

لَدُنَّا

وَزَكٰوةًۜ

وَكَانَ

تَقِياًّۙ

١٣

Vehanânen min ledunnâ vezekâ(ten)(s) vekâne takiyyâ(n)

(Yahya dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) "Ey Yahya kitaba sımsıkı sarıl" dedik. Biz ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah'tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi.

Meryem Sûresi 14 . Ayet

وَبَراًّ

بِوَالِدَيْهِ

وَلَمْ

يَكُنْ

جَبَّاراً

عَصِياًّ

١٤

Veberran bivâlideyhi velem yekun cebbâran ‘asiyyâ(n)

(Yahya dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) "Ey Yahya kitaba sımsıkı sarıl" dedik. Biz ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah'tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi.

Meryem Sûresi 15 . Ayet

وَسَلَامٌ

عَلَيْهِ

يَوْمَ

وُلِدَ

وَيَوْمَ

يَمُوتُ

وَيَوْمَ

يُبْعَثُ

حَياًّ۟

١٥

Veselâmun ‘aleyhi yevme vulide veyevme yemûtu veyevme yub’aśu hayyâ(n)

Doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün ona selam olsun!

Meryem Sûresi 16 . Ayet

وَاذْكُرْ

فِي

الْكِتَابِ

مَرْيَمَۢ

اِذِ

انْتَبَذَتْ

مِنْ

اَهْلِهَا

مَكَاناً

شَرْقِياًّۙ

١٦

Veżkur fî-lkitâbi meryeme iżi-ntebeżet min ehlihâ mekânen şarkiyyâ(n)

(Ey Muhammed!) Kitapta (Kur'an'da) Meryem'i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail'i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.

Meryem Sûresi 17 . Ayet

فَاتَّخَذَتْ

مِنْ

دُونِهِمْ

حِجَاباً

فَاَرْسَلْـنَٓا

اِلَيْهَا

رُوحَنَا

فَتَمَثَّلَ

لَهَا

بَشَراً

سَوِياًّ

١٧

Fetteḣażet min dûnihim hicâben feerselnâ ileyhâ rûhanâ fetemeśśele lehâ beşeran seviyyâ(n)

(Ey Muhammed!) Kitapta (Kur'an'da) Meryem'i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail'i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.

Meryem Sûresi 18 . Ayet

قَالَتْ

اِنّ۪ٓي

اَعُوذُ

بِالرَّحْمٰنِ

مِنْكَ

اِنْ

كُنْتَ

تَقِياًّ

١٨

Kâlet innî e’ûżu bi-rrahmâni minke in kunte tekiyyâ(n)

Meryem, "Senden, Rahmân'a sığınırım. Eğer Allah'tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)" dedi.

Meryem Sûresi 19 . Ayet

قَالَ

اِنَّـمَٓا

اَنَا۬

رَسُولُ

رَبِّكِۗ

لِاَهَبَ

لَكِ

غُلَاماً

زَكِياًّ

١٩

Kâle innemâ enâ rasûlu rabbiki li-ehebe leki ġulâmen zekiyyâ(n)

Cebrail, "Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim" dedi.

Meryem Sûresi 20 . Ayet

قَالَتْ

اَنّٰى

يَكُونُ

ل۪ي

غُلَامٌ

وَلَمْ

يَمْسَسْن۪ي

بَشَرٌ

وَلَمْ

اَكُ

بَغِياًّ

٢٠

Kâlet ennâ yekûnu lî ġulâmun velem yemsesnî beşerun velem eku beġiyyâ(n)

Meryem, "Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum olabilir?" dedi.

Meryem Sûresi 21 . Ayet

قَالَ

كَذٰلِكِۚ

قَالَ

رَبُّكِ

هُوَ

عَلَيَّ

هَيِّنٌۚ

وَلِنَجْعَلَـهُٓ

اٰيَةً

لِلنَّاسِ

وَرَحْمَةً

مِنَّاۚ

وَكَانَ

اَمْراً

مَقْضِياًّ

٢١

Kâle keżâliki kâle rabbuki huve ‘aleyye heyyin(un)(s) velinec’alehu âyeten linnâsi verahmeten minnâ(c) vekâne emran makdiyyâ(n)

Cebrail, "Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir" dedi.

Meryem Sûresi 22 . Ayet

فَحَمَلَتْهُ

فَانْتَبَذَتْ

بِه۪

مَكَاناً

قَصِياًّ

٢٢

Fehamelet-hu fentebeżet bihi mekânen kasiyyâ(n)

Böylece Meryem çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.

Meryem Sûresi 23 . Ayet

فَاَجَٓاءَهَا

الْمَخَاضُ

اِلٰى

جِذْعِ

النَّخْلَةِۚ

قَالَتْ

يَا

لَيْتَن۪ي

مِتُّ

قَبْلَ

هٰذَا

وَكُنْتُ

نَسْياً

مَنْسِياًّ

٢٣

Feecâehâ-lmeḣâdu ilâ ciż’i-nnaḣleti kâlet yâ leytenî mittu kable hâżâ vekuntu nesyen mensiyyâ(n)

Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!" dedi.

Meryem Sûresi 24 . Ayet

فَنَادٰيهَا

مِنْ

تَحْتِهَٓا

اَلَّا

تَحْزَن۪ي

قَدْ

جَعَلَ

رَبُّكِ

تَحْتَكِ

سَرِياًّ

٢٤

Fenâdâhâ min tahtihâ ellâ tahzenî kad ce’ale rabbuki tahteki seriyyâ(n)

Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: "Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı."

Meryem Sûresi 25 . Ayet

وَهُزّ۪ٓي

اِلَيْكِ

بِجِذْعِ

النَّخْلَةِ

تُسَاقِطْ

عَلَيْكِ

رُطَباً

جَنِياًّۘ

٢٥

Vehuzzî ileyki biciż’i-nnaḣleti tusâkit ‘aleyki rutaben ceniyyâ(n)

"Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün."

Meryem Sûresi 26 . Ayet

فَكُل۪ي

وَاشْرَب۪ي

وَقَرّ۪ي

عَيْناًۚ

فَاِمَّا

تَرَيِنَّ

مِنَ

الْبَشَرِ

اَحَداًۙ

فَقُول۪ٓي

اِنّ۪ي

نَذَرْتُ

لِلرَّحْمٰنِ

صَوْماً

فَلَنْ

اُكَلِّمَ

الْيَوْمَ

اِنْسِياًّۚ

٢٦

Fekulî veşrabî vekarrî ‘aynâ(en)(s) fe-immâ terayinne mine-lbeşeri ehaden fekûlî innî neżertu lirrahmâni savmen felen ukellime-lyevme insiyyâ(n)

"Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, "Şüphesiz ben Rahmân'a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım" de.

Meryem Sûresi 27 . Ayet

فَاَتَتْ

بِه۪

قَوْمَهَا

تَحْمِلُهُۜ

قَالُوا

يَا

مَرْيَمُ

لَقَدْ

جِئْتِ

شَيْـٔاً

فَرِياًّ

٢٧

Feetet bihi kavmehâ tahmiluh(u)(s) kâlû yâ meryemu lekad ci/ti şey-en feriyyâ(n)

Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: "Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!"

Meryem Sûresi 28 . Ayet

يَٓا

اُخْتَ

هٰرُونَ

مَا

كَانَ

اَبُوكِ

امْرَاَ

سَوْءٍ

وَمَا

كَانَتْ

اُمُّكِ

بَغِياًّۚ

٢٨

Yâ uḣte hârûne mâ kâne ebûki-mrae sev-in vemâ kânet ummuki beġiyyâ(n)

"Ey Hârûn'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi."

Meryem Sûresi 29 . Ayet

فَاَشَارَتْ

اِلَيْهِ۠

قَالُوا

كَيْفَ

نُكَلِّمُ

مَنْ

كَانَ

فِي

الْمَهْدِ

صَبِياًّ

٢٩

Feeşârat ileyh(i)(s) kâlû keyfe nukellimu men kâne fî-lmehdi sabiyyâ(n)

Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. "Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?" dediler.

Meryem Sûresi 30 . Ayet

قَالَ

اِنّ۪ي

عَبْدُ

اللّٰهِ۠

اٰتَانِيَ

الْكِتَابَ

وَجَعَلَن۪ي

نَبِياًّۙ

٣٠

Kâle innî ‘abdu(A)llâhi âtâniye-lkitâbe vece’alenî nebiyyâ(n)

Bebek şöyle konuştu: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. Bana kitabı (İncil'i) verdi ve beni bir peygamber yaptı."

Meryem Sûresi 31 . Ayet

وَجَعَلَن۪ي

مُبَارَكاً

اَيْنَ

مَا

كُنْتُۖ

وَاَوْصَان۪ي

بِالصَّلٰوةِ

وَالزَّكٰوةِ

مَا

دُمْتُ

حَياًّۖ

٣١

Vece’alenî mubâraken eynemâ kuntu veevsânî bi-ssalâti ve-zzekâti mâ dumtu hayyâ(n)

"Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekatı emretti."

Meryem Sûresi 32 . Ayet

وَبَراًّ

بِوَالِدَت۪يۘ

وَلَمْ

يَجْعَلْن۪ي

جَبَّاراً

شَقِياًّ

٣٢

Veberran bivâlidetî velem yec’alnî cebbâran şekiyyâ(n)

"Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı."

Meryem Sûresi 33 . Ayet

وَالسَّلَامُ

عَلَيَّ

يَوْمَ

وُلِدْتُ

وَيَوْمَ

اَمُوتُ

وَيَوْمَ

اُبْعَثُ

حَياًّ

٣٣

Ve-sselâmu ‘aleyye yevme vulidtu veyevme emûtu veyevme ub’aśu hayyâ(n)

"Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir)."

Meryem Sûresi 34 . Ayet

ذٰلِكَ

ع۪يسَى

ابْنُ

مَرْيَمَۚ

قَوْلَ

الْحَقِّ

الَّذ۪ي

ف۪يهِ

يَمْتَرُونَ

٣٤

Żâlike ‘îsâ-bnu meryem(e)(c) kavle-lhakki-lleżî fîhi yemterûn(e)

Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur.

Meryem Sûresi 35 . Ayet

مَا

كَانَ

لِلّٰهِ

اَنْ

يَتَّخِذَ

مِنْ

وَلَدٍۙ

سُبْحَانَهُۜ

اِذَا

قَضٰٓى

اَمْراً

فَاِنَّمَا

يَقُولُ

لَهُ

كُنْ

فَيَكُونُۜ

٣٥

Mâ kâne li(A)llâhi en yetteḣiże min veled(in)(s) subhâneh(u)(c) iżâ kadâ emran fe-innemâ yekûlu lehu kun feyekûn(u)

Allah'ın çocuk edinmesi düşünülemez. O bundan yücedir, uzaktır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece "ol!" der ve o da oluverir.

Meryem Sûresi 36 . Ayet

وَاِنَّ

اللّٰهَ

رَبّ۪ي

وَرَبُّكُمْ

فَاعْبُدُوهُۜ

هٰذَا

صِرَاطٌ

مُسْتَق۪يمٌ

٣٦

Ve-inna(A)llâhe rabbî ve rabbukum fa’budûh(u)(c) hâżâ sirâtun mustekîm(un)

Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (yalnız) O'na kulluk edin. Bu, dosdoğru bir yoldur.

Meryem Sûresi 37 . Ayet

فَاخْتَلَفَ

الْاَحْزَابُ

مِنْ

بَيْنِهِمْۚ

فَوَيْلٌ

لِلَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

مِنْ

مَشْهَدِ

يَوْمٍ

عَظ۪يمٍ

٣٧

Faḣtelefe-l-ahzâbu min beynihim(s) feveylun lilleżîne keferû min meşhedi yevmin ‘azîm(in)

(Fakat hıristiyan) gruplar, aralarında ayrılığa düştüler. Büyük bir günü görüp yaşayacakları için vay kafirlerin haline!

Meryem Sûresi 38 . Ayet

اَسْمِعْ

بِهِمْ

وَاَبْصِرْۙ

يَوْمَ

يَأْتُونَنَاۚ

لٰكِنِ

الظَّالِمُونَ

الْيَوْمَ

ف۪ي

ضَلَالٍ

مُب۪ينٍ

٣٨

Esmi’ bihim veebsir yevme ye/tûnenâ(s) lâkini-zzâlimûne-lyevme fî dalâlin mubîn(in)

Bize gelecekleri gün (gerçekleri) ne iyi işitip ne iyi görecekler! Ama zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler.

Meryem Sûresi 39 . Ayet

وَاَنْذِرْهُمْ

يَوْمَ

الْحَسْرَةِ

اِذْ

قُضِيَ

الْاَمْرُۚ

وَهُمْ

ف۪ي

غَفْلَةٍ

وَهُمْ

لَا

يُؤْمِنُونَ

٣٩

Veenżirhum yevme-lhasrati iż kudiye-l-emru vehum fî ġafletin vehum lâ yu/minûn(e)

Onları, gaflet içinde bulunup iman etmezlerken işin bitirileceği o pişmanlık günüyle uyar.

Meryem Sûresi 40 . Ayet

اِنَّا

نَحْنُ

نَرِثُ

الْاَرْضَ

وَمَنْ

عَلَيْهَا

وَاِلَيْنَا

يُرْجَعُونَ۟

٤٠

İnnâ nahnu neriśu-l-arda vemen ‘aleyhâ ve-ileynâ yurce’ûn(e)

Şüphesiz yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız, biz! Ancak bize döndürülecekler.

Meryem Sûresi 41 . Ayet

وَاذْكُرْ

فِي

الْكِتَابِ

اِبْرٰه۪يمَۜ

اِنَّهُ

كَانَ

صِدّ۪يقاً

نَبِياًّ

٤١

Veżkur fî-lkitâbi ibrâhîm(e)(c) innehu kâne siddîkan nebiyyâ(n)

Kitapta İbrahim'i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi.

Meryem Sûresi 42 . Ayet

اِذْ

قَالَ

لِاَب۪يهِ

يَٓا

اَبَتِ

لِمَ

تَعْبُدُ

مَا

لَا

يَسْمَعُ

وَلَا

يُبْصِرُ

وَلَا

يُغْن۪ي

عَنْكَ

شَيْـٔاً

٤٢

İż kâle li-ebîhi yâ ebeti lime ta’budu mâ lâ yesme’u velâ yubsiru velâ yuġnî ‘anke şey-â(n)

Hani babasına şöyle demişti: "Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?"

Meryem Sûresi 43 . Ayet

يَٓا

اَبَتِ

اِنّ۪ي

قَدْ

جَٓاءَن۪ي

مِنَ

الْعِلْمِ

مَا

لَمْ

يَأْتِكَ

فَاتَّبِعْن۪ٓي

اَهْدِكَ

صِرَاطاً

سَوِياًّ

٤٣

Yâ ebeti innî kad câenî mine-l’ilmi mâ lem ye/tike fettebi’nî ehdike sirâtan seviyyâ(n)

"Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru yola ileteyim."

Meryem Sûresi 44 . Ayet

يَٓا

اَبَتِ

لَا

تَعْبُدِ

الشَّيْطَانَۜ

اِنَّ

الشَّيْطَانَ

كَانَ

لِلرَّحْمٰنِ

عَصِياًّ

٤٤

Yâ ebeti lâ ta’budi-şşeytân(e)(s) inne-şşeytâne kâne lirrahmâni ‘asiyyâ(n)

"Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahmân'a isyankâr olmuştur."

Meryem Sûresi 45 . Ayet

يَٓا

اَبَتِ

اِنّ۪ٓي

اَخَافُ

اَنْ

يَمَسَّكَ

عَذَابٌ

مِنَ

الرَّحْمٰنِ

فَتَكُونَ

لِلشَّيْطَانِ

وَلِياًّ

٤٥

Yâ ebeti innî eḣâfu en yemesseke ‘ażâbun mine-rrahmâni fetekûne lişşyetâni veliyyâ(n)

"Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum."

Meryem Sûresi 46 . Ayet

قَالَ

اَرَاغِبٌ

اَنْتَ

عَنْ

اٰلِهَت۪ي

يَٓا

اِبْرٰه۪يمُۚ

لَئِنْ

لَمْ

تَنْتَهِ۬

لَاَرْجُمَنَّكَ

وَاهْجُرْن۪ي

مَلِياًّ

٤٦

Kâle erâġibun ente ‘an âlihetî yâ ibrâhîm(u)(s) le-in lem tentehi leercumennek(e)(s) vehcurnî meliyyâ(n)

Babası, "Ey İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!" dedi.

Meryem Sûresi 47 . Ayet

قَالَ

سَلَامٌ

عَلَيْكَۚ

سَاَسْتَغْفِرُ

لَكَ

رَبّ۪يۜ

اِنَّهُ

كَانَ

ب۪ي

حَفِياًّ

٤٧

Kâle selâmun ‘aleyk(e)(s) seestaġfiru leke rabbî(s) innehu kâne bî hafiyyâ(n)

İbrahim şöyle dedi: "Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, beni nimetleriyle kuşatmıştır."

Meryem Sûresi 48 . Ayet

وَاَعْتَزِلُكُمْ

وَمَا

تَدْعُونَ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِ

وَاَدْعُوا

رَبّ۪يۘ

عَسٰٓى

اَلَّٓا

اَكُونَ

بِدُعَٓاءِ

رَبّ۪ي

شَقِياًّ

٤٨

Vea’tezilukum vemâ ted’ûne min dûni(A)llâhi veed’û rabbî ‘asâ ellâ ekûne bidu’â-i rabbî şekiyyâ(n)

"Sizi ve Allah'tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabb'ime ibadet ediyorum. Rabbime ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum."

Meryem Sûresi 49 . Ayet

فَلَمَّا

اعْتَزَلَهُمْ

وَمَا

يَعْبُدُونَ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِۙ

وَهَبْنَا

لَـهُٓ

اِسْحٰقَ

وَيَعْقُوبَۜ

وَكُلاًّ

جَعَلْنَا

نَبِياًّ

٤٩

Felemmâ-’tezelehum vemâ ya’budûne min dûni(A)llâhi vehebnâ lehu ishâka veya’kûb(e)(s) vekullen ce’alnâ nebiyyâ(n)

İbrahim, onları da onların taptıklarını da terk edince ona İshak ile Yakub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.

Meryem Sûresi 50 . Ayet

وَوَهَبْنَا

لَهُمْ

مِنْ

رَحْمَتِنَا

وَجَعَلْنَا

لَهُمْ

لِسَانَ

صِدْقٍ

عَلِياًّ۟

٥٠

Vevehebnâ lehum min rahmetinâ vece’alnâ lehum lisâne sidkin ‘aliyyâ(n)

Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik (güzel bir söz ile anılmalarını temin ettik).

Meryem Sûresi 51 . Ayet

وَاذْكُرْ

فِي

الْكِتَابِ

مُوسٰىۘ

اِنَّهُ

كَانَ

مُخْلَصاً

وَكَانَ

رَسُولاً

نَبِياًّ

٥١

Veżkur fî-lkitâbi mûsâ(c) innehu kâne muḣlasan vekâne rasûlen nebiyyâ(n)

Kitapta, Mûsâ'yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resül, bir nebi idi.

Meryem Sûresi 52 . Ayet

وَنَادَيْنَاهُ

مِنْ

جَانِبِ

الطُّورِ

الْاَيْمَنِ

وَقَرَّبْنَاهُ

نَجِياًّ

٥٢

Venâdeynâhu min cânibi-ttûri-l-eymeni vekarrabnâhu neciyyâ(n)

Ona, Tûr dağının sağ tarafından seslendik ve kendisi ile gizlice konuşmak için kendimize yaklaştırdık.

Meryem Sûresi 53 . Ayet

وَوَهَبْنَا

لَهُ

مِنْ

رَحْمَتِنَٓا

اَخَاهُ

هٰرُونَ

نَبِياًّ

٥٣

Vevehebnâ lehu min rahmetinâ eḣâhu hârûne nebiyyâ(n)

Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn'u bir nebi olarak kendisine bahşettik.

Meryem Sûresi 54 . Ayet

وَاذْكُرْ

فِي

الْكِتَابِ

اِسْمٰع۪يلَۘ

اِنَّهُ

كَانَ

صَادِقَ

الْوَعْدِ

وَكَانَ

رَسُولاً

نَبِياًّۚ

٥٤

Veżkur fî-lkitâbi ismâ’îl(e)(c) innehu kâne sâdika-lva’di vekâne rasûlen nebiyyâ(n)

Kitap'ta İsmail'i de an. Şüphesiz o sözünde duran bir kimse idi. Bir resül, bir nebi idi.

Meryem Sûresi 55 . Ayet

وَكَانَ

يَأْمُرُ

اَهْلَهُ

بِالصَّلٰوةِ

وَالزَّكٰوةِۖ

وَكَانَ

عِنْدَ

رَبِّه۪

مَرْضِياًّ

٥٥

Vekâne ye/muru ehlehu bi-ssalâti ve-zzekâti vekâne ‘inde rabbihi merdiyyâ(n)

Ailesine namaz ve zekatı emrederdi. Rabb'inin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı.

Meryem Sûresi 56 . Ayet

وَاذْكُرْ

فِي

الْكِتَابِ

اِدْر۪يسَۘ

اِنَّهُ

كَانَ

صِدّ۪يقاً

نَبِياًّۗ

٥٦

Veżkur fî-lkitâbi idrîs(e)(c) innehu kâne siddîkan nebiyyâ(n)

Kitap'ta İdris'i de an. Şüphesiz o doğru sözlü bir kimse, bir nebi idi.

Meryem Sûresi 57 . Ayet

وَرَفَعْنَاهُ

مَكَاناً

عَلِياًّ

٥٧

Verafa’nâhu mekânen ‘aliyyâ(n)

Onu yüce bir makama yükselttik.

Meryem Sûresi 58 . Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

اَنْعَمَ

اللّٰهُ

عَلَيْهِمْ

مِنَ

النَّبِيّ۪نَ

مِنْ

ذُرِّيَّةِ

اٰدَمَ

وَمِمَّنْ

حَمَلْنَا

مَعَ

نُوحٍۘ

وَمِنْ

ذُرِّيَّةِ

اِبْرٰه۪يمَ

وَاِسْرَٓائ۪لَ

وَمِمَّنْ

هَدَيْنَا

وَاجْتَبَيْنَاۜ

اِذَا

تُتْلٰى

عَلَيْهِمْ

اٰيَاتُ

الرَّحْمٰنِ

خَرُّوا

سُجَّداً

وَبُكِياًّ

٥٨

Ulâ-ike-lleżîne en’ama(A)llâhu ‘aleyhim mine-nnebiyyîne min żurriyyeti âdeme vemimmen hamelnâ me’a nûhin vemin żurriyyeti ibrâhîme ve-isrâ-île vemimmen hedeynâ vectebeynâ(c) iżâ tutlâ ‘aleyhim âyâtu-rrahmâni ḣarrû succeden vebukiyyâ(n)

İşte bunlar, Adem'in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim'in, Yakub'un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.

Meryem Sûresi 59 . Ayet

فَخَلَفَ

مِنْ

بَعْدِهِمْ

خَلْفٌ

اَضَاعُوا

الصَّلٰوةَ

وَاتَّبَعُوا

الشَّهَوَاتِ

فَسَوْفَ

يَلْقَوْنَ

غَياًّۙ

٥٩

Feḣalefe min ba’dihim ḣalfun edâ’û-ssalâte vettebe’û-şşehevât(i)(s) fesevfe yelkavne ġayyâ(n)

Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevi tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır.

Meryem Sûresi 60 . Ayet

اِلَّا

مَنْ

تَابَ

وَاٰمَنَ

وَعَمِلَ

صَالِحاً

فَاُو۬لٰٓئِكَ

يَدْخُلُونَ

الْجَنَّةَ

وَلَا

يُظْلَمُونَ

شَيْـٔاًۙ

٦٠

İllâ men tâbe veâmene ve’amile sâlihan feulâ-ike yedḣulûne-lcennete velâ yuzlemûne şey-â(n)

Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân'ın, kullarına gıyaben vaad ettiği "Adn" cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz onun va'di kesinlikle gerçekleşir.

Meryem Sûresi 61 . Ayet

جَنَّاتِ

عَدْنٍۨ

الَّت۪ي

وَعَدَ

الرَّحْمٰنُ

عِبَادَهُ

بِالْغَيْبِۜ

اِنَّهُ

كَانَ

وَعْدُهُ

مَأْتِياًّ

٦١

Cennâti ‘adnin(i)lletî ve’ade-rrahmânu ‘ibâdehu bil-ġayb(i)(c) innehu kâne va’duhu me/tiyyâ(n)

Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân'ın, kullarına gıyaben vaad ettiği "Adn" cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz onun va'di kesinlikle gerçekleşir.

Meryem Sûresi 62 . Ayet

لَا

يَسْمَعُونَ

ف۪يهَا

لَغْواً

اِلَّا

سَلَاماًۜ

وَلَهُمْ

رِزْقُهُمْ

ف۪يهَا

بُكْرَةً

وَعَشِياًّ

٦٢

Lâ yesme’ûne fîhâ laġven illâ selâmâ(en)(s) velehum rizkuhum fîhâ bukraten ve’aşiyyâ(n)

Orada boş söz işitmezler. Yalnızca (meleklerin) "selam!" (deyişini) işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır.

Meryem Sûresi 63 . Ayet

تِلْكَ

الْجَنَّةُ

الَّت۪ي

نُورِثُ

مِنْ

عِبَادِنَا

مَنْ

كَانَ

تَقِياًّ

٦٣

Tilke-lcennetu-lletî nûriśu min ‘ibâdinâ men kâne tekiyyâ(n)

İşte bu, kullarımızdan Allah'a karşı gelmekten sakınanlara miras kılacağımız cennettir.

Meryem Sûresi 64 . Ayet

وَمَا

نَتَنَزَّلُ

اِلَّا

بِاَمْرِ

رَبِّكَۚ

لَهُ

مَا

بَيْنَ

اَيْد۪ينَا

وَمَا

خَلْفَنَا

وَمَا

بَيْنَ

ذٰلِكَۚ

وَمَا

كَانَ

رَبُّكَ

نَسِياًّۚ

٦٤

Vemâ netenezzelu illâ bi-emri rabbik(e)(s) lehu mâ beyne eydînâ vemâ ḣalfenâ vemâ beyne żâlik(e)(c) vemâ kâne rabbuke nesiyyâ(n)

(Cebrail şöyle dedi:) "Biz ancak Rabbinin" emriyle ineriz. Önümüzdekiler, arkamızdakiler ve bunlar arasındakiler hep O'nundur. Rabbin unutkan değildir."

Meryem Sûresi 65 . Ayet

رَبُّ

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِ

وَمَا

بَيْنَهُمَا

فَاعْبُدْهُ

وَاصْطَبِرْ

لِعِبَادَتِه۪ۜ

هَلْ

تَعْلَمُ

لَهُ

سَمِياًّ۟

٦٥

Rabbu-ssemâvâti vel-ardi vemâ beynehumâ fa’budhu vastabir li’ibâdetih(i)(c) hel ta’lemu lehu semiyyâ(n)

(Allah) göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu halde, O'na ibadet et ve O'na ibadet etmede sabırlı ol. Hiç, O'nun adını taşıyan bir başkasını biliyor musun?

Meryem Sûresi 66 . Ayet

وَيَقُولُ

الْاِنْسَانُ

ءَاِذَا

مَا

مِتُّ

لَسَوْفَ

اُخْرَجُ

حَياًّ

٦٦

Veyekûlu-l-insânu e-iżâ mâ mittu lesevfe uḣracu hayyâ(n)

İnsan, "Öldüğümde gerçekten diri olarak (topraktan) çıkarılacak mıyım?" der.

Meryem Sûresi 67 . Ayet

اَوَلَا

يَذْكُرُ

الْاِنْسَانُ

اَنَّا

خَلَقْنَاهُ

مِنْ

قَبْلُ

وَلَمْ

يَكُ

شَيْـٔاً

٦٧

Eve lâ yeżkuru-l-insânu ennâ ḣalaknâhu min kablu velem yeku şey-â(n)

İnsan, daha önce hiçbir şey değil iken kendisini yarattığımızı düşünmez mi?

Meryem Sûresi 68 . Ayet

فَوَرَبِّكَ

لَنَحْشُرَنَّهُمْ

وَالشَّيَاط۪ينَ

ثُمَّ

لَنُحْضِرَنَّهُمْ

حَوْلَ

جَهَنَّمَ

جِثِياًّۚ

٦٨

Feverabbike lenahşurannehum ve-şşeyâtîne śümme lenuhdirannehum havle cehenneme ciśiyyâ(n)

Rabbine andolsun, onları şeytanlarla beraber mutlaka haşredeceğiz. Sonra onları kesinlikle cehennemin çevresinde diz üstü hazır edeceğiz.

Meryem Sûresi 69 . Ayet

ثُمَّ

لَنَنْزِعَنَّ

مِنْ

كُلِّ

ش۪يعَةٍ

اَيُّهُمْ

اَشَدُّ

عَلَى

الرَّحْمٰنِ

عِتِياًّۚ

٦٩

Śumme lenenzi’anne min kulli şî’atin eyyuhum eşeddu ‘alâ-rrahmâni ‘itiyyâ(n)

Sonra her bir topluluktan, Rahman'a karşı en isyankâr olanları mutlaka çekip çıkaracağız.

Meryem Sûresi 70 . Ayet

ثُمَّ

لَنَحْنُ

اَعْلَمُ

بِالَّذ۪ينَ

هُمْ

اَوْلٰى

بِهَا

صِلِياًّ

٧٠

Śumme lenahnu a’lemu billeżîne hum evlâ bihâ siliyyâ(n)

Sonra, oraya girmeye en layık olanları muhakkak ki en iyi biz biliriz.

Meryem Sûresi 71 . Ayet

وَاِنْ

مِنْكُمْ

اِلَّا

وَارِدُهَاۚ

كَانَ

عَلٰى

رَبِّكَ

حَتْماً

مَقْضِياًّۚ

٧١

Ve-in minkum illâ vâriduhâ(c) kâne ‘alâ rabbike hatmen makdiyyâ(n)

(Ey insanlar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir.

Meryem Sûresi 72 . Ayet

ثُمَّ

نُنَجِّي

الَّذ۪ينَ

اتَّقَوْا

وَنَذَرُ

الظَّالِم۪ينَ

ف۪يهَا

جِثِياًّ

٧٢

Śumme nuneccî-lleżîne-ttekav veneżeru-zzâlimîne fîhâ ciśiyyâ(n)

Sonra Allah'a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş halde bırakırız.

Meryem Sûresi 73 . Ayet

وَاِذَا

تُتْلٰى

عَلَيْهِمْ

اٰيَاتُنَا

بَيِّنَاتٍ

قَالَ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

لِلَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓواۙ

اَيُّ

الْفَر۪يقَيْنِ

خَيْرٌ

مَقَاماً

وَاَحْسَنُ

نَدِياًّ

٧٣

Ve-iżâ tutlâ ‘aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâle-lleżîne keferû lilleżîne âmenû eyyu-lferîkayni ḣayrun mekâmen veahsenu nediyyâ(n)

Âyetlerimiz kendilerine apaçık bir şekilde okunduğu zaman, inkar edenler, inananlara, "İki topluluktan hangisinin bulunduğu yer daha hayırlı meclis ve mahfili daha güzeldir?" dediler.

Meryem Sûresi 74 . Ayet

وَكَمْ

اَهْلَكْنَا

قَبْلَهُمْ

مِنْ

قَرْنٍ

هُمْ

اَحْسَنُ

اَثَاثاً

وَرِءْياً

٧٤

Vekem ehleknâ kablehum min karnin hum ahsenu eśâśen veri/yâ(n)

Biz onlardan önce, mal-mülk ve görünümü daha güzel olan nice nesilleri helak ettik.

Meryem Sûresi 75 . Ayet

قُلْ

مَنْ

كَانَ

فِي

الضَّلَالَةِ

فَلْيَمْدُدْ

لَهُ

الرَّحْمٰنُ

مَداًّۚ

حَتّٰٓى

اِذَا

رَاَوْا

مَا

يُوعَدُونَ

اِمَّا

الْعَذَابَ

وَاِمَّا

السَّاعَةَۜ

فَسَيَعْلَمُونَ

مَنْ

هُوَ

شَرٌّ

مَكَاناً

وَاَضْعَفُ

جُنْداً

٧٥

Kul men kâne fî-ddalâleti felyemdud lehu-rrahmânu meddâ(en)(c) hattâ iżâ raev mâ yû’adûne immâ-l’ażâbe ve-immâ-ssâ’ate feseya’lemûne men huve şerrun mekânen veed’afu cundâ(n)

(Ey Muhammed!) De ki: "Kim sapıklık içinde ise Rahmân onlara, istenildiği kadar süre versin! Nihayet kendilerine vaad olunan azabı, ya da kıyameti gördüklerinde kimin yeri daha kötüymüş, kimin taraftarları daha zayıfmış bilecekler.

Meryem Sûresi 76 . Ayet

وَيَز۪يدُ

اللّٰهُ

الَّذ۪ينَ

اهْتَدَوْا

هُدًىۜ

وَالْبَاقِيَاتُ

الصَّالِحَاتُ

خَيْرٌ

عِنْدَ

رَبِّكَ

ثَوَاباً

وَخَيْرٌ

مَرَداًّ

٧٦

Veyezîdu(A)llâhu-lleżîne-htedev hudâ(en)(c) velbâkiyâtu-ssâlihâtu ḣayrun ‘inde rabbike śevâben veḣayrun meraddâ(n)

Allah doğruya erenlerin hidayetini artırır. Kalıcı salih ameller Rabbinin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır, sonuç itibari ile de.

Meryem Sûresi 77 . Ayet

اَفَرَاَيْتَ

الَّذ۪ي

كَفَرَ

بِاٰيَاتِنَا

وَقَالَ

لَاُو۫تَيَنَّ

مَالاً

وَوَلَداًۜ

٧٧

Eferaeyte-lleżî kefera bi-âyâtinâ vekâle leûteyenne mâlen veveledâ(n)

Âyetlerimizi inkar edip "Bana elbette mal ve evlat verilecek!" diyen kimseyi gördün mü?

Meryem Sûresi 78 . Ayet

اَطَّـلَعَ

الْغَيْبَ

اَمِ

اتَّخَذَ

عِنْدَ

الرَّحْمٰنِ

عَهْداًۙ

٧٨

Ettale’a-lġaybe emi-tteḣaże ‘inde-rrahmâni ‘ahdâ(n)

Gaybı mı görüp bilmiş, yoksa Rahmân'dan bir söz mü almış?

Meryem Sûresi 79 . Ayet

كَلَّاۜ

سَنَكْتُبُ

مَا

يَقُولُ

وَنَمُدُّ

لَهُ

مِنَ

الْعَذَابِ

مَداًّۙ

٧٩

Kellâ(c) senektubu mâ yekûlu venemuddu lehu mine-l’ażâbi meddâ(n)

Hayır! (İş onun dediği gibi değil). Biz onun söylediklerini yazacağız ve azabını arttırdıkça arttıracağız!

Meryem Sûresi 80 . Ayet

وَنَرِثُهُ

مَا

يَقُولُ

وَيَأْت۪ينَا

فَرْداً

٨٠

Veneriśuhu mâ yekûlu veye/tînâ ferdâ(n)

Onun (ahirette sahip olacağını) söylediği şeylere biz varis olacağız ve o bize tek başına gelecek.

Meryem Sûresi 81 . Ayet

وَاتَّخَذُوا

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِ

اٰلِهَةً

لِيَكُونُوا

لَهُمْ

عِزاًّۙ

٨١

Vetteḣażû min dûni(A)llâhi âliheten liyekûnû lehum ‘izzâ(n)

Onlar, kendileri için kuvvet ve şeref (kaynağı) olsunlar diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler.

Meryem Sûresi 82 . Ayet

كَلَّاۜ

سَيَكْفُرُونَ

بِعِبَادَتِهِمْ

وَيَكُونُونَ

عَلَيْهِمْ

ضِداًّ۟

٨٢

Kellâ(c) seyekfurûne bi’ibâdetihim veyekûnûne ‘aleyhim diddâ(n)

Hayır! İlahları, onların ibadetlerini inkar edecekler ve kendilerine düşman olacaklar.

Meryem Sûresi 83 . Ayet

اَلَمْ

تَرَ

اَنَّٓا

اَرْسَلْنَا

الشَّيَاط۪ينَ

عَلَى

الْكَافِر۪ينَ

تَؤُزُّهُمْ

اَزاًّۙ

٨٣

Elem tera ennâ erselnâ-şşeyâtîne ‘alâ-lkâfirîne teuzzuhum ezzâ(n)

Kafirlerin başına, onları durmadan (günaha ve azgınlığa) tahrik eden şeytanları gönderdiğimizi görmedin mi?

Meryem Sûresi 84 . Ayet

فَلَا

تَعْجَلْ

عَلَيْهِمْۜ

اِنَّمَا

نَعُدُّ

لَهُمْ

عَداًّۚ

٨٤

Felâ ta’cel ‘aleyhim(s) innemâ ne’uddu lehum ‘addâ(n)

Ey Muhammed! Şu halde onların azaba uğramalarını istemekte acele etme. Biz onlar için ancak (takdir ettiğimiz günleri) sayıp durmaktayız.

Meryem Sûresi 85 . Ayet

يَوْمَ

نَحْشُرُ

الْمُتَّق۪ينَ

اِلَى

الرَّحْمٰنِ

وَفْداًۙ

٨٥

Yevme nahşuru-lmuttekîne ilâ-rrahmâni vefdâ(n)

Allah'a karşı gelmekten sakınanları Rahmân'ın huzurunda bir elçiler heyeti gibi toplayacağımız, suçluları da suya koşan susuz develer gibi cehenneme sevkedeceğimiz günü düşün!

Meryem Sûresi 86 . Ayet

وَنَسُوقُ

الْمُجْرِم۪ينَ

اِلٰى

جَهَنَّمَ

وِرْداًۢ

٨٦

Venesûku-lmucrimîne ilâ cehenneme virdâ(n)

Allah'a karşı gelmekten sakınanları Rahmân'ın huzurunda bir elçiler heyeti gibi toplayacağımız, suçluları da suya koşan susuz develer gibi cehenneme sevkedeceğimiz günü düşün!

Meryem Sûresi 87 . Ayet

لَا

يَمْلِكُونَ

الشَّفَاعَةَ

اِلَّا

مَنِ

اتَّخَذَ

عِنْدَ

الرَّحْمٰنِ

عَهْداًۢ

٨٧

Lâ yemlikûne-şşefâ’ate illâ meni-tteḣaże ‘inde-rrahmâni ‘ahdâ(n)

Rahmân'ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır.

Meryem Sûresi 88 . Ayet

وَقَالُوا

اتَّخَذَ

الرَّحْمٰنُ

وَلَداًۜ

٨٨

Ve kâlû-tteḣaże-rrahmânu veledâ(n)

Onlar, "Rahmân bir çocuk edindi" dediler.

Meryem Sûresi 89 . Ayet

لَقَدْ

جِئْتُمْ

شَيْـٔاً

اِداًّۙ

٨٩

Lekad ci/tum şey-en iddâ(n)

Andolsun, siz çok çirkin bir şey ortaya attınız.

Meryem Sûresi 90 . Ayet

تَكَادُ

السَّمٰوَاتُ

يَتَفَطَّرْنَ

مِنْهُ

وَتَنْشَقُّ

الْاَرْضُ

وَتَخِرُّ

الْجِبَالُ

هَداًّۙ

٩٠

Tekâdu-ssemâvâtu yetefettarne minhu vetenşakku-l-ardu veteḣirru-lcibâlu heddâ(n)

Rahman'a çocuk isnat etmelerinden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp çökecektir!

Meryem Sûresi 91 . Ayet

اَنْ

دَعَوْا

لِلرَّحْمٰنِ

وَلَداًۚ

٩١

En de’av lirrahmâni veledâ(n)

Rahman'a çocuk isnat etmelerinden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp çökecektir!

Meryem Sûresi 92 . Ayet

وَمَا

يَنْبَغ۪ي

لِلرَّحْمٰنِ

اَنْ

يَتَّخِذَ

وَلَداًۜ

٩٢

Vemâ yenbeġî lirrahmâni en yetteḣiże veledâ(n)

Halbuki Rahmân'a bir çocuk edinmek yakışmaz.

Meryem Sûresi 93 . Ayet

اِنْ

كُلُّ

مَنْ

فِي

السَّمٰوَاتِ

وَالْاَرْضِ

اِلَّٓا

اٰتِي

الرَّحْمٰنِ

عَبْداًۜ

٩٣

İn kullu men fî-ssemâvâti vel-ardi illâ âtî-rrahmâni ‘abdâ(n)

Göklerdeki ve yerdeki herkes Rahman'a kul olarak gelecektir.

Meryem Sûresi 94 . Ayet

لَقَدْ

اَحْصٰيهُمْ

وَعَدَّهُمْ

عَداًّۜ

٩٤

Lekad ahsâhum ve’addehum ‘addâ(n)

Andolsun, Allah onları ilmiyle kuşatmış ve tek tek saymıştır.

Meryem Sûresi 95 . Ayet

وَكُلُّهُمْ

اٰت۪يهِ

يَوْمَ

الْقِيٰمَةِ

فَرْداً

٩٥

Vekulluhum âtîhi yevme-lkiyâmeti ferdâ(n)

Onlar(ın her biri) kıyamet günü O'na tek başına gelecektir.

Meryem Sûresi 96 . Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَعَمِلُوا

الصَّالِحَاتِ

سَيَجْعَلُ

لَهُمُ

الرَّحْمٰنُ

وُداًّ

٩٦

İnne-lleżîne âmenû ve’amilû-ssâlihâti seyec’alu lehumu-rrahmânu vuddâ(n)

İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır.

Meryem Sûresi 97 . Ayet

فَاِنَّمَا

يَسَّرْنَاهُ

بِلِسَانِكَ

لِتُبَشِّرَ

بِهِ

الْمُتَّق۪ينَ

وَتُنْذِرَ

بِه۪

قَوْماً

لُداًّ

٩٧

Fe-innemâ yessernâhu bilisânike litubeşşira bihi-lmuttekîne vetunżira bihi kavmen luddâ(n)

(Ey Muhammed!) Biz, Allah'a karşı gelmekten sakınanları Kur'an ile müjdeleyesin, inat eden bir topluluğu da uyarasın diye, onu senin dilin ile (indirip) kolaylaştırdık.

Meryem Sûresi 98 . Ayet

وَكَمْ

اَهْلَكْنَا

قَبْلَهُمْ

مِنْ

قَرْنٍۜ

هَلْ

تُحِسُّ

مِنْهُمْ

مِنْ

اَحَدٍ

اَوْ

تَسْمَعُ

لَهُمْ

رِكْزاً

٩٨

Vekem ehleknâ kablehum min karnin hel tuhissu minhum min ehadin ev tesme’u lehum rikzâ(n)

Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Onlardan hiçbirini hissediyor yahut onların bir fısıltısını olsun işitiyor musun?