الْبَلَدِ

Beled Suresi

Beled Suresi 1 . Ayet

لَٓا

اُقْسِمُ

بِهٰذَا

الْبَلَدِۙ

١

Lâ uksimu bihâżâ-lbeled(i)

Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke'ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.

Beled Suresi 2 . Ayet

وَاَنْتَ

حِلٌّ

بِهٰذَا

الْبَلَدِۙ

٢

Ve ente hillun bihâżâ-lbeled(i)

Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke'ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.

Beled Suresi 3 . Ayet

وَوَالِدٍ

وَمَا

وَلَدَۙ

٣

Ve vâlidin vemâ veled(e)

Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke'ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.

Beled Suresi 4 . Ayet

لَقَدْ

خَلَقْنَا

الْاِنْسَانَ

ف۪ي

كَبَدٍۜ

٤

Lekad ḣalaknâ-l-insâne fî kebed(in)

Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke'ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.

Beled Suresi 5 . Ayet

اَيَحْسَبُ

اَنْ

لَنْ

يَقْدِرَ

عَلَيْهِ

اَحَدٌۢ

٥

Eyahsebu en len yakdira ‘aleyhi ehad(un)

İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

Beled Suresi 6 . Ayet

يَقُولُ

اَهْلَكْتُ

مَالاً

لُبَداًۜ

٦

Yekûlu ehlektu mâlen lubedâ(n)

"Yığınla mal harcadım" diyor.

Beled Suresi 7 . Ayet

اَيَحْسَبُ

اَنْ

لَمْ

يَرَهُٓ

اَحَدٌۜ

٧

Eyahsebu en lem yerahu ehad(un)

Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor?

Beled Suresi 8 . Ayet

اَلَمْ

نَجْعَلْ

لَهُ

عَيْنَيْنِۙ

٨

Elem nec’al lehu ‘ayneyn(i)

Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?

Beled Suresi 9 . Ayet

وَلِسَاناً

وَشَفَتَيْنِۙ

٩

Ve lisânen ve şefeteyn(i)

Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?

Beled Suresi 10 . Ayet

وَهَدَيْنَاهُ

النَّجْدَيْنِۚ

١٠

Ve hedeynâhu-nnecdeyn(i)

Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?

Beled Suresi 11 . Ayet

فَلَا

اقْتَحَمَ

الْعَقَبَةَۘ

١١

Felâ-ktehame-l’akabe(te)

Fakat o, sarp yokuşa atılmadı.

Beled Suresi 12 . Ayet

وَمَٓا

اَدْرٰيكَ

مَا

الْعَقَبَةُۜ

١٢

Vemâ edrâke mâ-l’akabe(tu)

Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?

Beled Suresi 13 . Ayet

فَكُّ

رَقَبَةٍۙ

١٣

Fekku rakabe(tin)

O tutsak bir boynu çözmek(köle azat etmek) tir.

Beled Suresi 14 . Ayet

اَوْ

اِطْعَامٌ

ف۪ي

يَوْمٍ

ذ۪ي

مَسْغَبَةٍۙ

١٤

Ev it’âmun fî yevmin żî mesġabe(tin)

Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

Beled Suresi 15 . Ayet

يَت۪يماً

ذَا

مَقْرَبَةٍۙ

١٥

Yetîmen żâ makrabe(tin)

Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

Beled Suresi 16 . Ayet

اَوْ

مِسْك۪يناً

ذَا

مَتْرَبَةٍۜ

١٦

Ev miskînen żâ metrabe(tin)

Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

Beled Suresi 17 . Ayet

ثُمَّ

كَانَ

مِنَ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

وَتَوَاصَوْا

بِالصَّبْرِ

وَتَوَاصَوْا

بِالْمَرْحَمَةِۜ

١٧

Śumme kâne mine-lleżîne âmenû ve tevâsav bi-ssabri ve tevâsav bil-merhame(ti)

Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.

Beled Suresi 18 . Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

الْمَيْمَنَةِۜ

١٨

Ulâ-ike ashâbu-lmeymene(ti)

Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.

Beled Suresi 19 . Ayet

وَالَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

بِاٰيَاتِنَا

هُمْ

اَصْحَابُ

الْمَشْـَٔمَةِۜ

١٩

Velleżîne keferû bi-âyâtinâ hum ashâbu-lmeş-eme(ti)

Âyetlerimizi inkar edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir.

Beled Suresi 20 . Ayet

عَلَيْهِمْ

نَارٌ

مُؤْصَدَةٌ

٢٠

‘Aleyhim nârun mu/sade(tun)

Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.