وَلَا
تَنْكِحُوا
الْمُشْرِكَاتِ
حَتّٰى
يُؤْمِنَّۜ
وَلَاَمَةٌ
مُؤْمِنَةٌ
خَيْرٌ
مِنْ
مُشْرِكَةٍ
وَلَوْ
اَعْجَبَتْكُمْۚ
وَلَا
تُنْكِحُوا
الْمُشْرِك۪ينَ
حَتّٰى
يُؤْمِنُواۜ
وَلَعَبْدٌ
مُؤْمِنٌ
خَيْرٌ
مِنْ
مُشْرِكٍ
وَلَوْ
اَعْجَبَكُمْۜ
اُو۬لٰٓئِكَ
يَدْعُونَ
اِلَى
النَّارِۚ
وَاللّٰهُ
يَدْعُٓوا
اِلَى
الْجَنَّةِ
وَالْمَغْفِرَةِ
بِاِذْنِه۪ۚ
وَيُبَيِّنُ
اٰيَاتِه۪
لِلنَّاسِ
لَعَلَّهُمْ
يَتَذَكَّرُونَ۟
٢٢١
İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir cariye Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler.
فَاِنْ
طَلَّقَهَا
فَلَا
تَحِلُّ
لَهُ
مِنْ
بَعْدُ
حَتّٰى
تَنْكِحَ
زَوْجاً
غَيْرَهُۜ
فَاِنْ
طَلَّقَهَا
فَلَا
جُنَاحَ
عَلَيْهِمَٓا
اَنْ
يَتَرَاجَعَٓا
اِنْ
ظَـنَّٓا
اَنْ
يُق۪يمَا
حُدُودَ
اللّٰهِۜ
وَتِلْكَ
حُدُودُ
اللّٰهِ
يُبَيِّنُهَا
لِقَوْمٍ
يَعْلَمُونَ
٢٣٠
Eğer erkek karısını (üçüncü defa) boşarsa, kadın, onun dışında bir başka kocayla nikâhlanmadıkça ona helâl olmaz. (Bu koca da) onu boşadığı takdirde, onlar (kadın ile ilk kocası) Allah’ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsa tekrar birbirlerine dönüp evlenmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın, anlayan bir toplum için açıkladığı ölçüleridir.
وَاِذَا
طَلَّقْتُمُ
النِّسَٓاءَ
فَبَلَغْنَ
اَجَلَهُنَّ
فَلَا
تَعْضُلُوهُنَّ
اَنْ
يَنْكِحْنَ
اَزْوَاجَهُنَّ
اِذَا
تَرَاضَوْا
بَيْنَهُمْ
بِالْمَعْرُوفِۜ
ذٰلِكَ
يُوعَظُ
بِه۪
مَنْ
كَانَ
مِنْكُمْ
يُؤْمِنُ
بِاللّٰهِ
وَالْيَوْمِ
الْاٰخِرِۜ
ذٰلِكُمْ
اَزْكٰى
لَكُمْ
وَاَطْهَرُۜ
وَاللّٰهُ
يَعْلَمُ
وَاَنْتُمْ
لَا
تَعْلَمُونَ
٢٣٢
Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman kendi aralarında aklın ve dinin gereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları takdirde, eşleriyle (yeniden) evlenmelerine engel olmayın. Bununla içinizden Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
وَلَا
جُنَاحَ
عَلَيْكُمْ
ف۪يمَا
عَرَّضْتُمْ
بِه۪
مِنْ
خِطْبَةِ
النِّسَٓاءِ
اَوْ
اَكْنَنْتُمْ
ف۪ٓي
اَنْفُسِكُمْۜ
عَلِمَ
اللّٰهُ
اَنَّكُمْ
سَتَذْكُرُونَهُنَّ
وَلٰكِنْ
لَا
تُوَاعِدُوهُنَّ
سِراًّ
اِلَّٓا
اَنْ
تَقُولُوا
قَوْلاً
مَعْرُوفاًۜ
وَلَا تَعْزِمُوا
عُقْدَةَ
النِّكَاحِ
حَتّٰى
يَبْلُغَ
الْكِتَابُ
اَجَلَهُۜ
وَاعْلَمُٓوا
اَنَّ
اللّٰهَ
يَعْلَمُ
مَا
ف۪ٓي
اَنْفُسِكُمْ
فَاحْذَرُوهُۚ
وَاعْلَمُٓوا
اَنَّ
اللّٰهَ
غَفُورٌ
حَل۪يمٌ۟
٢٣٥
(Vefat iddeti beklemekte olan) kadınlara kendileri ile evlenmek istediğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızda veya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. Allah biliyor ki, siz onlara (bunu er geç mutlaka) söyleyeceksiniz. Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin. Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikâh yapmaya kalkışmayın. Şunu da bilin ki, Allah içinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için Allah’a karşı gelmekten sakının ve yine şunu da bilin ki Allah gerçekten çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)
لَا
جُنَاحَ
عَلَيْكُمْ
اِنْ
طَلَّقْتُمُ
النِّسَٓاءَ
مَا
لَمْ
تَمَسُّوهُنَّ
اَوْ
تَفْرِضُوا
لَهُنَّ
فَر۪يضَةًۚ
وَمَتِّعُوهُنَّۚ
عَلَى
الْمُوسِعِ
قَدَرُهُ
وَعَلَى
الْمُقْتِرِ
قَدَرُهُۚ
مَتَـاعاً
بِالْمَعْرُوفِۚ
حَقاًّ
عَلَى
الْمُحْسِن۪ينَ
٢٣٦
وَاِنْ
طَلَّقْتُمُوهُنَّ
مِنْ
قَبْلِ
اَنْ
تَمَسُّوهُنَّ
وَقَدْ
فَرَضْتُمْ
لَهُنَّ
فَر۪يضَةً
فَنِصْفُ
مَا
فَرَضْتُمْ
اِلَّٓا
اَنْ
يَعْفُونَ
اَوْ
يَعْفُوَا
الَّذ۪ي
بِيَدِه۪
عُقْدَةُ
النِّكَاحِۜ
وَاَنْ
تَعْفُٓوا
اَقْرَبُ
لِلتَّقْوٰىۜ
وَلَا
تَنْسَوُا
الْفَضْلَ
بَيْنَكُمْۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
بِمَا
تَعْمَلُونَ
بَص۪يرٌ
٢٣٧
Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirlemeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur. (Bu durumda) -eli geniş olan gücüne göre, eli dar olan da gücüne göre olmak üzere- onlara, aklın ve dinin gereklerine uygun olarak müt’a verin. Bu, iyilik yapanlar üzerinde bir borçtur. Eğer onlara mehir tespit eder de kendilerine el sürmeden boşarsanız, tespit ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Ancak kadının, ya da nikâh bağı elinde bulunanın (kocanın, paylarından) vazgeçmesi başka. Bununla birlikte (ey erkekler), sizin vazgeçmeniz takvaya (Allah’a karşı gelmekten sakınmaya) daha yakındır. Aranızda iyilik yapmayı da unutmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
وَلِلْمُطَلَّقَاتِ
مَتَاعٌ
بِالْمَعْرُوفِۜ
حَقاًّ
عَلَى
الْمُتَّق۪ينَ
٢٤١
Boşanmış kadınların örfe göre geçimlerinin sağlanması onların hakkıdır. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir borçtur.
وَاِنْ
خِفْتُمْ
اَلَّا
تُـقْسِطُوا
فِي
الْيَتَامٰى
فَانْكِحُوا
مَا
طَابَ
لَكُمْ
مِنَ
النِّسَٓاءِ
مَثْنٰى
وَثُلٰثَ
وَرُبَاعَۚ
فَاِنْ
خِفْتُمْ
اَلَّا
تَعْدِلُوا
فَوَاحِدَةً
اَوْ
مَا
مَلَكَتْ
اَيْمَانُكُمْۜ
ذٰلِكَ
اَدْنٰٓى
اَلَّا
تَعُولُواۜ
٣
Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.
وَلَا
تَنْكِحُوا
مَا
نَكَحَ
اٰبَٓاؤُ۬كُمْ
مِنَ
النِّسَٓاءِ
اِلَّا
مَا
قَدْ
سَلَفَۜ
اِنَّهُ
كَانَ
فَاحِشَةً
وَمَقْتاًۜ
وَسَٓاءَ
سَب۪يلاً۟
٢٢
حُرِّمَتْ
عَلَيْكُمْ
اُمَّهَاتُكُمْ
وَبَنَاتُكُمْ
وَاَخَوَاتُكُمْ
وَعَمَّاتُكُمْ
وَخَالَاتُكُمْ
وَبَنَاتُ
الْاَخِ
وَبَنَاتُ
الْاُخْتِ
وَاُمَّهَاتُكُمُ
الّٰت۪ٓي
اَرْضَعْنَكُمْ
وَاَخَوَاتُكُمْ
مِنَ
الرَّضَاعَةِ
وَاُمَّهَاتُ
نِسَٓائِكُمْ
وَرَبَٓائِبُكُمُ
الّٰت۪ي
ف۪ي
حُجُورِكُمْ
مِنْ
نِسَٓائِكُمُ
الّٰت۪ي
دَخَلْتُمْ
بِهِنَّۘ
فَاِنْ
لَمْ
تَكُونُوا
دَخَلْتُمْ
بِهِنَّ
فَلَا
جُنَاحَ
عَلَيْكُمْۘ
وَحَلَٓائِلُ
اَبْنَٓائِكُمُ
الَّذ۪ينَ
مِنْ
اَصْلَابِكُمْۙ
وَاَنْ
تَجْمَعُوا
بَيْنَ
الْاُخْتَيْنِ
اِلَّا
مَا
قَدْ
سَلَفَۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
كَانَ
غَفُوراً
رَح۪يماًۙ
٢٣
وَالْمُحْصَنَاتُ
مِنَ
النِّسَٓاءِ
اِلَّا
مَا
مَلَكَتْ
اَيْمَانُكُمْۚ
كِتَابَ
اللّٰهِ
عَلَيْكُمْۘ
وَاُحِلَّ
لَكُمْ
مَا
وَرَٓاءَ
ذٰلِكُمْ
اَنْ
تَبْتَغُوا
بِاَمْوَالِكُمْ
مُحْصِن۪ينَ
غَيْرَ
مُسَافِح۪ينَۜ
فَمَا
اسْتَمْتَعْتُمْ
بِه۪
مِنْهُنَّ
فَاٰتُوهُنَّ
اُجُورَهُنَّ
فَر۪يضَةًۜ
وَلَا
جُنَاحَ
عَلَيْكُمْ
ف۪يمَا
تَرَاضَيْتُمْ
بِه۪
مِنْ
بَعْدِ
الْفَر۪يضَةِۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
كَانَ
عَل۪يماً
حَك۪يماً
٢٤
وَمَنْ
لَمْ
يَسْتَطِـعْ
مِنْكُمْ
طَوْلاً
اَنْ
يَنْكِـحَ
الْمُحْصَنَاتِ
الْمُؤْمِنَاتِ
فَمِنْ
مَا
مَلَكَتْ
اَيْمَانُكُمْ
مِنْ
فَتَيَاتِكُمُ
الْمُؤْمِنَاتِۜ
وَاللّٰهُ
اَعْلَمُ
بِا۪يمَانِكُمْۜ
بَعْضُكُمْ
مِنْ
بَعْضٍۚ
فَانْكِحُوهُنَّ
بِاِذْنِ
اَهْلِهِنَّ
وَاٰتُوهُنَّ
اُجُورَهُنَّ
بِالْمَعْرُوفِ
مُحْصَنَاتٍ
غَيْرَ
مُسَافِحَاتٍ
وَلَا
مُتَّخِذَاتِ
اَخْدَانٍۚ
فَاِذَٓا
اُحْصِنَّ
فَاِنْ
اَتَيْنَ
بِفَاحِشَةٍ
فَعَلَيْهِنَّ
نِصْفُ
مَا
عَلَى
الْمُحْصَنَاتِ
مِنَ
الْعَذَابِۜ
ذٰلِكَ
لِمَنْ
خَشِيَ
الْعَنَتَ
مِنْكُمْۜ
وَاَنْ
تَصْبِرُوا
خَيْرٌ
لَكُمْۜ
وَاللّٰهُ
غَفُورٌ
رَح۪يمٌ۟
٢٥
Geçmişte olanlar hariç, artık babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu bir hayâsızlık, öfke ve nefret gerektiren bir iştir. Bu, ne kötü bir yoldur. Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikâh altında) bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. (Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah’ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan (nikâhlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Sizden kimin, hür mü’min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü’min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları hâlinde, sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
اَلْيَوْمَ
اُحِلَّ
لَكُمُ
الطَّيِّبَاتُۜ
وَطَعَامُ
الَّذ۪ينَ
اُو۫تُوا
الْكِتَابَ
حِلٌّ
لَكُمْۖ
وَطَعَامُكُمْ
حِلٌّ
لَهُمْۘ
وَالْمُحْصَنَاتُ
مِنَ
الْمُؤْمِنَاتِ
وَالْمُحْصَنَاتُ
مِنَ
الَّذ۪ينَ
اُو۫تُوا
الْكِتَابَ
مِنْ
قَبْلِكُمْ
اِذَٓا
اٰتَيْتُمُوهُنَّ
اُجُورَهُنَّ
مُحْصِن۪ينَ
غَيْرَ
مُسَافِح۪ينَ
وَلَا
مُتَّخِذ۪ٓي
اَخْدَانٍۜ
وَمَنْ
يَكْفُرْ
بِالْا۪يمَانِ
فَقَدْ
حَبِطَ
عَمَلُهُۘ
وَهُوَ
فِي
الْاٰخِرَةِ
مِنَ
الْخَاسِر۪ينَ۟
٥
Bu gün size temiz ve hoş şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helâl, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. Mü’min kadınlardan iffetli olanlarla, daha önce kendilerine kitap verilenlerden olan iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla; evlenmek, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Her kim de inanılması gerekenleri inkâr ederse, bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır.
هُوَ
الَّذ۪ي
خَلَقَكُمْ
مِنْ
نَفْسٍ
وَاحِدَةٍ
وَجَعَلَ
مِنْهَا
زَوْجَهَا
لِيَسْكُنَ
اِلَيْهَاۚ
فَلَمَّا
تَغَشّٰيهَا
حَمَلَتْ
حَمْلاً
خَف۪يفاً
فَمَرَّتْ
بِه۪ۚ
فَلَمَّٓا
اَثْقَلَتْ
دَعَوَا
اللّٰهَ
رَبَّهُمَا
لَئِنْ
اٰتَيْتَنَا
صَالِحاً
لَنَكُونَنَّ
مِنَ
الشَّاكِر۪ينَ
١٨٩
Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir. (İnsan) eşiyle birleşince eşi hafif bir yük yüklenir (gebe kalır) ve (bir müddet) onu taşır. Gebeliği ağırlaşınca her ikisi de Rableri Allah’a, “Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette şükredenlerden olacağız” diye dua ederler.
وَاَنْكِحُوا
الْاَيَامٰى
مِنْكُمْ
وَالصَّالِح۪ينَ
مِنْ
عِبَادِكُمْ
وَاِمَٓائِكُمْۜ
اِنْ
يَكُونُوا
فُقَـرَٓاءَ
يُغْنِهِمُ
اللّٰهُ
مِنْ
فَضْلِه۪ۜ
وَاللّٰهُ
وَاسِعٌ
عَل۪يمٌ
٣٢
وَلْيَسْتَعْفِفِ
الَّذ۪ينَ
لَا
يَجِدُونَ
نِكَاحاً
حَتّٰى
يُغْنِيَهُمُ
اللّٰهُ
مِنْ
فَضْلِه۪ۜ
وَالَّذ۪ينَ
يَبْتَغُونَ
الْكِتَابَ
مِمَّا
مَلَكَتْ
اَيْمَانُكُمْ
فَكَاتِبُوهُمْ
اِنْ
عَلِمْتُمْ
ف۪يهِمْ
خَيْراًۗ
وَاٰتُوهُمْ
مِنْ
مَالِ
اللّٰهِ
الَّـذ۪ٓي
اٰتٰيكُمْۜ
وَلَا تُكْرِهُوا
فَتَيَاتِكُمْ
عَلَى
الْبِغَٓاءِ
اِنْ
اَرَدْنَ
تَحَصُّناً
لِتَبْتَغُوا
عَرَضَ
الْحَيٰوةِ
الدُّنْيَاۜ
وَمَنْ
يُكْرِهْهُنَّ
فَاِنَّ
اللّٰهَ
مِنْ
بَعْدِ
اِكْرَاهِهِنَّ
غَفُورٌ
رَح۪يمٌ
٣٣
Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. Sahip olduğunuz kölelerden “mükâtebe” yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın. Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
وَمِنْ
اٰيَاتِه۪ٓ
اَنْ
خَلَقَ
لَكُمْ
مِنْ
اَنْفُسِكُمْ
اَزْوَاجاً
لِتَسْكُـنُٓوا
اِلَيْهَا
وَجَعَلَ
بَيْنَكُمْ
مَوَدَّةً
وَرَحْمَةًۜ
اِنَّ
ف۪ي
ذٰلِكَ
لَاٰيَاتٍ
لِقَوْمٍ
يَتَفَكَّرُونَ
٢١
Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.
يَٓا
اَيُّهَا
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُٓوا
اِذَا
نَكَحْتُمُ
الْمُؤْمِنَاتِ
ثُمَّ
طَلَّقْتُمُوهُنَّ
مِنْ
قَبْلِ
اَنْ
تَمَسُّوهُنَّ
فَمَا
لَكُمْ
عَلَيْهِنَّ
مِنْ
عِدَّةٍ
تَعْتَدُّونَهَاۚ
فَمَتِّعُوهُنَّ
وَسَرِّحُوهُنَّ
سَرَاحاً
جَم۪يلاً
٤٩
يَٓا
اَيُّهَا
النَّبِيُّ
اِنَّٓا
اَحْلَلْنَا
لَكَ
اَزْوَاجَكَ
الّٰـت۪ٓي
اٰتَيْتَ
اُجُورَهُنَّ
وَمَا
مَلَكَتْ
يَم۪ينُكَ
مِمَّٓا
اَفَٓاءَ
اللّٰهُ
عَلَيْكَ
وَبَنَاتِ
عَمِّكَ
وَبَنَاتِ
عَمَّاتِكَ
وَبَنَاتِ
خَالِكَ
وَبَنَاتِ
خَالَاتِكَ
الّٰت۪ي
هَاجَرْنَ
مَعَكَۘ
وَامْرَاَةً
مُؤْمِنَةً
اِنْ
وَهَبَتْ
نَفْسَهَا
لِلنَّبِيِّ
اِنْ
اَرَادَ
النَّبِيُّ
اَنْ
يَسْتَنْكِحَهَاۗ
خَالِصَةً
لَكَ
مِنْ
دُونِ
الْمُؤْمِن۪ينَۜ
قَدْ
عَلِمْنَا
مَا
فَرَضْنَا
عَلَيْهِمْ
ف۪ٓي
اَزْوَاجِهِمْ
وَمَا
مَلَكَتْ
اَيْمَانُهُمْ
لِكَيْلَا
يَكُونَ
عَلَيْكَ
حَرَجٌۜ
وَكَانَ
اللّٰهُ
غَفُوراً
رَح۪يماً
٥٠
Ey iman edenler! Mü’min kadınları nikâhlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Bu durumda onlara mut’a verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın. Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, Peygamber’in de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helâl kıldık.) Mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
يَٓا
اَيُّهَا
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُٓوا
اِذَا
جَٓاءَكُمُ
الْمُؤْمِنَاتُ
مُهَاجِرَاتٍ
فَامْتَحِنُوهُنَّۜ
اَللّٰهُ
اَعْلَمُ
بِا۪يمَانِهِنَّۚ
فَاِنْ
عَلِمْتُمُوهُنَّ
مُؤْمِنَاتٍ
فَلَا
تَرْجِعُوهُنَّ
اِلَى
الْكُفَّارِۜ
لَا
هُنَّ
حِلٌّ
لَهُمْ
وَلَا
هُمْ
يَحِلُّونَ
لَهُنَّۜ
وَاٰتُوهُمْ
مَٓا
اَنْفَقُواۜ
وَلَا
جُنَاحَ
عَلَيْكُمْ
اَنْ
تَنْكِحُوهُنَّ
اِذَٓا
اٰتَيْتُمُوهُنَّ
اُجُورَهُنَّۜ
وَلَا
تُمْسِكُوا
بِعِصَمِ
الْكَوَافِرِ
وَسْـَٔلُوا
مَٓا
اَنْفَقْتُمْ
وَلْيَسْـَٔلُوا
مَٓا
اَنْفَقُواۜ
ذٰلِكُمْ
حُكْمُ
اللّٰهِۜ
يَحْكُمُ
بَيْنَكُمْۜ
وَاللّٰهُ
عَل۪يمٌ
حَك۪يمٌ
١٠
Ey iman edenler! Mü’min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü müslüman hanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de müslüman hanımlara helâl olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara (kocalarına geri) verin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Müşrik karılarınızın nikâhlarına tutunmayın. (Zira bu nikâhlar ortadan kalkmıştır.) Onlara harcadığınız mehri, (evlendikleri kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (İslâm’ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına) harcamış oldukları mehri (sizden) istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
يَٓا
اَيُّهَا
النَّبِيُّ
اِذَا
طَلَّقْتُمُ
النِّسَٓاءَ
فَطَلِّقُوهُنَّ
لِعِدَّتِهِنَّ
وَاَحْصُوا
الْعِدَّةَۚ
وَاتَّقُوا
اللّٰهَ
رَبَّكُمْۚ
لَا
تُخْرِجُوهُنَّ
مِنْ
بُيُوتِهِنَّ
وَلَا
يَخْرُجْنَ
اِلَّٓا
اَنْ
يَأْت۪ينَ
بِفَاحِشَةٍ
مُبَيِّنَةٍۜ
وَتِلْكَ
حُدُودُ
اللّٰهِۜ
وَمَنْ
يَتَعَدَّ
حُدُودَ
اللّٰهِ
فَقَدْ
ظَلَمَ
نَفْسَهُۜ
لَا
تَدْر۪ي
لَعَلَّ
اللّٰهَ
يُحْدِثُ
بَعْدَ
ذٰلِكَ
اَمْراً
١
Ey peygamber! Kadınları boşamak istediğinizde, onları iddetlerini dikkate alarak (temizlik hâlinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz olan Allah’a karşı gelmekten sakının. Apaçık bir hayâsızlık yapmaları dışında onları (bekleme süresince) evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır.
وَالّٰٓئ۪
يَـئِسْنَ
مِنَ
الْمَح۪يضِ
مِنْ
نِسَٓائِكُمْ
اِنِ
ارْتَبْتُمْ
فَعِدَّتُهُنَّ
ثَلٰثَةُ
اَشْهُرٍۙ
وَالّٰٓئ۪
لَمْ
يَحِضْنَۜ
وَاُو۬لَاتُ
الْاَحْمَالِ
اَجَلُهُنَّ
اَنْ
يَضَعْنَ
حَمْلَهُنَّۜ
وَمَنْ
يَتَّقِ
اللّٰهَ
يَجْعَلْ
لَهُ
مِنْ
اَمْرِه۪
يُسْراً
٤
Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.