
Kur’an-ı Kerim’de insanlık tarihinin başlangıcına dair anlatılan en dikkat çekici kıssalardan biri, Hz. Âdem’in iki oğlu arasında yaşanan olaydır.
Bu olay, sadece bir kardeş kavgası değil; kıskançlık, iman, adalet ve kader üzerine derin mesajlar taşıyan ibretlik bir sahnedir.
Ancak çoğu insanın merak ettiği temel bir soru vardır:
“Hâbil” ve “Kâbil” isimleri Kur’an’da gerçekten geçiyor mu?
Kur’an-ı Kerim’de bu iki isim lafzen (açıkça) yer almaz.
Bunun yerine, olay “Âdem’in iki oğlu” şeklinde anlatılır ve detayları Mâide Sûresi’nin 27–31. ayetleri arasında verilir.
Yani Allah Teâlâ, bu kıssada isimleri değil, olayın ahlâkî yönünü ön plana çıkarır.
Buna rağmen, İslam tarihi, hadis kaynakları ve klasik tefsir literatürü, bu iki kişiyi “Âdem’in oğulları Hâbil ve Kâbil” olarak tanımlamış ve bu isimlerle anmıştır.
Hâbil ile Kâbil olayı, Mâide Sûresi’nin 27–31. ayetleri arasında anlatılır.
Bu bölümde Allah Teâlâ, Hz. Âdem’in iki oğlunun kıssasını hatırlatarak insanlara takva, adalet ve nefis terbiyesi dersi verir.
Mâide Sûresi 27. Ayet
Okunuşu:
Vetlu aleyhim nebe’e ibney Âdeme bil hakkı iz karrabâ kurbânen fetukubbile min ehadihimâ ve lem yutakabbel minel âkhar
Meali:
“Onlara Âdem’in iki oğlunun haberini gerçeğe uygun olarak anlat.
İkisinden her biri Allah’a birer kurban sundu; birinin kurbanı kabul edildi, diğerinin ise kabul edilmedi.”
Mâide Sûresi 27 (devamı)
Okunuşu:
Kâle le’aktulennek. Kâle innemâ yetekabbelullâhu minel muttakîn
Meali:
(Kurbanı kabul edilmeyen kardeş) “Seni mutlaka öldüreceğim” dedi.
(Kurbanı kabul edilen) “Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder” dedi.
Mâide Sûresi 28. Ayet
Okunuşu:
Le’in besatta ileyye yedeke li taktuleni mâ ene bi bâsitiyen yediye ileyke li’aktulek inni ehâfûllâhe rabbel âlemîn
Meali:
“Eğer sen beni öldürmek için elini bana uzatsan bile,
ben seni öldürmek için elimi sana uzatmam. Çünkü ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”
Mâide Sûresi 30. Ayet
Okunuşu:
Fe tavva’at lehu nefsuhu katle ehîhi fekatelehû fe esbaha minel hâsirîn
Meali:
“Nefsi, kardeşini öldürmeyi ona kolay gösterdi.
Onu öldürdü ve hüsrana uğrayanlardan oldu.”
Mâide Sûresi 31. Ayet
Okunuşu:
Fe be’ase’llâhu ğurâben yebhathu fil ardi li yuriyeh keyfe yuvâri sev’ete ehîhi. Kâle yâ veyletâ e a’caztu en ekûne misle hâzel ğurâbi fe uvâriye sev’ete ehî. Fe esbaha minen nâdimîn
Meali:
“Derken Allah, ona kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi.
Kâbil, ‘Yazık bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömemedim!’ dedi ve pişman olanlardan oldu.”
Bu beş ayet, insanlık tarihindeki ilk kıskançlık, ilk nefis zaafı ve ilk cinayeti anlatır.
Kur’an, bu olayı sadece geçmiş bir hadise olarak değil, her dönemde geçerli bir ahlâkî uyarı olarak sunar:
“Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder.” (Mâide, 27)
Kur’an’da geçmemesine rağmen, bu iki ismin kaynağı İslâm dışı semavî metinler ve eski İbrânî rivayetleridir.
“Hâbil” (Abel) ve “Kâbil” (Cain) isimleri Tevrat’ın Tekvin (Yaratılış) bölümünde açıkça geçer.
İslam’a bu isimler Yahudi ve Hristiyan geleneklerinden gelen tarihî bilgiler (İsrâiliyyat) aracılığıyla geçmiştir.
İbn Kesîr, Taberî, Kurtubî gibi müfessirler de bu rivayetleri aktararak “Hâbil” ve “Kâbil” isimlerini kullanmışlardır.
Dolayısıyla, bu isimler Kur’an’a değil, tefsir ve tarihî anlatı geleneğine dayanır.
Kur’an, bu olayı sadece tarihî bir hadise olarak değil, insan doğasının özünü anlatan bir uyarı olarak sunar:
Kıskançlık, insanın kalbini karartır.
Takva, Allah katında kabulün tek ölçüsüdür.
Adalet, insanın iç dünyasında başlar.
Kardeşlik bağı, imanın aynasıdır.
Allah, Hâbil’in sabrını ve teslimiyetini örnek gösterirken, Kâbil’in kıskançlığını ve öfkesini kınamıştır.
Tefsirlerde: İbn Kesîr, Elmalılı, Fahruddin Râzî gibi müfessirler bu kıssayı ayrıntılı anlatır.
Hadislerde: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu olaya atıfta bulunarak,
“Haksız yere öldürülen her insanın kanında, Kâbil’in de payı vardır.”
(Buhârî, Enbiyâ 1; Müslim, Kasâme 27)
buyurmuştur.
Bu hadis, ilk kan döken insanın, sonraki tüm zulümlerin de sembolü olduğunu vurgular.
Sonuç olarak:
“Hâbil” ve “Kâbil” isimleri Kur’an’da açıkça geçmez.
Ancak onların hikâyesi Mâide Sûresi 27–31. ayetlerde ayrıntılı biçimde anlatılır.
Kur’an, bu olayı bir tarihî bilgi olarak değil, insanlığın ahlâkî sınavı olarak sunar.
Hâbil’in sabrı, imanı ve teslimiyeti; Kâbil’in öfkesi ve kıskançlığı, çağlar üstü bir ders taşır.
Hayır, Hâbil ve Kâbil isimleri Kur’an-ı Kerim’de açıkça geçmez. Ancak Allah Teâlâ, Mâide Sûresi 27–31. ayetlerde, “Âdem’in iki oğlu” ifadesiyle onların hikâyesini anlatır. Kur’an, olayın tarihî detaylarından çok ahlâkî mesajına vurgu yapar: kıskançlık, takva ve adalet.
Kıssa Mâide Sûresi’nin 27 ila 31. ayetleri arasında geçer: “Onlara Âdem’in iki oğlunun haberini gerçeğe uygun olarak anlat...” (Mâide, 27) Bu ayetlerde kardeşlerin Allah’a kurban sunmaları, birinin kabul edilmesi, diğerinin kıskançlıkla cinayet işlemesi ve ardından pişman olması anlatılır.
Evet, Hâbil (Abel) ve Kâbil (Cain) isimleri Tevrat ve İncil’de açıkça geçer. Özellikle Tevrat’ın Tekvin (Yaratılış) 4. bölümünde, iki kardeşin Allah’a kurban sunmaları ve Kâbil’in Hâbil’i öldürmesi ayrıntılı olarak anlatılır. İncil’de (Yeni Ahit’te) de bu olaydan bahsedilir: İbraniler 11:4 – “İmanla Hâbil, Kâbil’den daha iyi bir kurban sundu.” 1. Yuhanna 3:12 – “Kâbil gibi olmayın; o kötüydü ve kardeşini öldürdü.” Bu nedenle Hâbil ve Kâbil isimleri İslam dışı kutsal metinlerde doğrudan geçer, Kur’an’da ise yalnızca olaya atıf yapılır.
Hâbil ve Kâbil, Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın oğullarıdır. Rivayetlere göre Hâbil çoban, Kâbil çiftçiydi. Kıskançlık duygusuyla Kâbil kardeşini öldürmüştür. Bu olay, insanlık tarihinin ilk cinayeti olarak kabul edilir.
Bu isimler Tevrat’taki “Abel” ve “Cain” ifadelerinden Arapçalaşarak gelmiştir. İslam tefsir geleneğinde İbn Kesîr, Taberî ve Kurtubî gibi âlimler bu rivayetleri aktarmış ve kıssayı bu isimlerle anmıştır.





