اَلَّذ۪ينَ
يُؤْمِنُونَ
بِالْغَيْبِ
وَيُق۪يمُونَ
الصَّلٰوةَ
وَمِمَّا
رَزَقْنَاهُمْ
يُنْفِقُونَۙ
٣
Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.
لَيْسَ
الْبِرَّ
اَنْ
تُوَلُّوا
وُجُوهَكُمْ
قِبَلَ
الْمَشْرِقِ
وَالْمَغْرِبِ
وَلٰكِنَّ
الْبِرَّ
مَنْ
اٰمَنَ
بِاللّٰهِ
وَالْيَوْمِ
الْاٰخِرِ
وَالْمَلٰٓئِكَةِ
وَالْكِتَابِ
وَالنَّبِيّ۪نَۚ
وَاٰتَى
الْمَالَ
عَلٰى
حُبِّه۪
ذَوِي
الْقُرْبٰى
وَالْيَتَامٰى
وَالْمَسَاك۪ينَ
وَابْنَ
السَّب۪يلِ
وَالسَّٓائِل۪ينَ
وَفِي
الرِّقَابِۚ
وَاَقَامَ
الصَّلٰوةَ
وَاٰتَى
الزَّكٰوةَۚ
وَالْمُوفُونَ
بِعَهْدِهِمْ
اِذَا
عَاهَدُواۚ
وَالصَّابِر۪ينَ
فِي
الْبَأْسَٓاءِ
وَالضَّرَّٓاءِ
وَح۪ينَ
الْبَأْسِۜ
اُو۬لٰٓئِكَ
الَّذ۪ينَ
صَدَقُواۜ
وَاُو۬لٰٓئِكَ
هُمُ
الْمُتَّقُونَ
١٧٧
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.
وَاَنْفِقُوا
ف۪ي
سَب۪يلِ
اللّٰهِ
وَلَا
تُلْقُوا
بِاَيْد۪يكُمْ
اِلَى
التَّهْلُكَةِۚۛ
وَاَحْسِنُواۚۛ
اِنَّ
اللّٰهَ
يُحِبُّ
الْمُحْسِن۪ينَ
١٩٥
(Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.
يَسْـَٔلُونَكَ
مَاذَا
يُنْفِقُونَۜ
قُلْ
مَٓا
اَنْفَقْتُمْ
مِنْ
خَيْرٍ
فَلِلْوَالِدَيْنِ
وَالْاَقْرَب۪ينَ
وَالْيَتَامٰى
وَالْمَسَاك۪ينِ
وَابْنِ
السَّب۪يلِۜ
وَمَا
تَفْعَلُوا
مِنْ
خَيْرٍ
فَاِنَّ
اللّٰهَ
بِه۪
عَل۪يمٌ
٢١٥
Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.”
يَٓا
اَيُّهَا
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُٓوا
اَنْفِقُوا
مِمَّا
رَزَقْنَاكُمْ
مِنْ
قَبْلِ
اَنْ
يَأْتِيَ
يَوْمٌ
لَا
بَيْعٌ
ف۪يهِ
وَلَا
خُلَّةٌ
وَلَا شَفَاعَةٌۜ
وَالْكَافِرُونَ
هُمُ
الظَّالِمُونَ
٢٥٤
Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir.
مَثَلُ
الَّذ۪ينَ
يُنْفِقُونَ
اَمْوَالَهُمْ
ف۪ي
سَب۪يلِ
اللّٰهِ
كَمَثَلِ
حَبَّةٍ
اَنْبَتَتْ
سَبْعَ
سَنَابِلَ
ف۪ي
كُلِّ
سُنْبُلَةٍ
مِائَةُ
حَبَّةٍۜ
وَاللّٰهُ
يُضَاعِفُ
لِمَنْ
يَشَٓاءُۜ
وَاللّٰهُ
وَاسِعٌ
عَل۪يمٌ
٢٦١
Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
يَٓا
اَيُّهَا
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُٓوا
اَنْفِقُوا
مِنْ
طَيِّبَاتِ
مَا
كَسَبْتُمْ
وَمِمَّٓا
اَخْرَجْنَا
لَكُمْ
مِنَ
الْاَرْضِۖ
وَلَا
تَيَمَّمُوا
الْخَب۪يثَ
مِنْهُ
تُنْفِقُونَ
وَلَسْتُمْ
بِاٰخِذ۪يهِ
اِلَّٓا
اَنْ
تُغْمِضُوا
ف۪يهِۜ
وَاعْلَمُٓوا
اَنَّ
اللّٰهَ
غَنِيٌّ
حَم۪يدٌ
٢٦٧
اَلشَّيْطَانُ
يَعِدُكُمُ
الْفَقْرَ
وَيَأْمُرُكُمْ
بِالْفَحْشَٓاءِۚ
وَاللّٰهُ
يَعِدُكُمْ
مَغْفِرَةً
مِنْهُ
وَفَضْلاًۜ
وَاللّٰهُ
وَاسِعٌ
عَل۪يمٌۚ
٢٦٨
Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır. Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayâsızlığı emreder. Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet va’dediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
وَمَٓا
اَنْفَقْتُمْ
مِنْ
نَفَقَةٍ
اَوْ
نَذَرْتُمْ
مِنْ
نَذْرٍ
فَاِنَّ
اللّٰهَ
يَعْلَمُهُۜ
وَمَا
لِلظَّالِم۪ينَ
مِنْ
اَنْصَارٍ
٢٧٠
Allah yolunda her ne harcar veya her ne adarsanız, şüphesiz Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur.
اَلَّذ۪ينَ
يُنْفِقُونَ
اَمْوَالَهُمْ
بِالَّيْلِ
وَالنَّهَارِ
سِراًّ
وَعَلَانِيَةً
فَلَهُمْ
اَجْرُهُمْ
عِنْدَ
رَبِّهِمْۚ
وَلَا
خَوْفٌ
عَلَيْهِمْ
وَلَا
هُمْ
يَحْزَنُونَ
٢٧٤
Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.
لَنْ
تَنَالُوا
الْبِرَّ
حَتّٰى
تُنْفِقُوا
مِمَّا
تُحِبُّونَۜ
وَمَا
تُنْفِقُوا
مِنْ
شَيْءٍ
فَاِنَّ
اللّٰهَ
بِه۪
عَل۪يمٌ
٩٢
Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.
اَلَّذ۪ينَ
يُنْفِقُونَ
فِي
السَّرَّٓاءِ
وَالضَّرَّٓاءِ
وَالْكَاظِم۪ينَ
الْغَيْظَ
وَالْعَاف۪ينَ
عَنِ
النَّاسِۜ
وَاللّٰهُ
يُحِبُّ
الْمُحْسِن۪ينَۚ
١٣٤
Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.
اَلرِّجَالُ
قَوَّامُونَ
عَلَى
النِّسَٓاءِ
بِمَا
فَضَّلَ
اللّٰهُ
بَعْضَهُمْ
عَلٰى
بَعْضٍ
وَبِمَٓا
اَنْفَقُوا
مِنْ
اَمْوَالِهِمْۜ
فَالصَّالِحَاتُ
قَانِتَاتٌ
حَافِظَاتٌ
لِلْغَيْبِ
بِمَا
حَفِظَ
اللّٰهُۜ
وَالّٰت۪ي
تَخَافُونَ
نُشُوزَهُنَّ
فَعِظُوهُنَّ
وَاهْجُرُوهُنَّ
فِي
الْمَضَاجِعِ
وَاضْرِبُوهُنَّۚ
فَاِنْ
اَطَعْنَكُمْ
فَلَا
تَبْغُوا
عَلَيْهِنَّ
سَب۪يلاًۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
كَانَ
عَلِياًّ
كَب۪يراً
٣٤
Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür.
وَمَاذَا
عَلَيْهِمْ
لَوْ
اٰمَنُوا
بِاللّٰهِ
وَالْيَوْمِ
الْاٰخِرِ
وَاَنْفَقُوا
مِمَّا
رَزَقَهُمُ
اللّٰهُۜ
وَكَانَ
اللّٰهُ
بِهِمْ
عَل۪يماً
٣٩
Bunlar, Allah’a ve ahiret gününe iman etselerdi ve Allah’ın verdiği rızıktan (gösterişsiz olarak) harcasalardı, kendilerine ne zarar gelirdi? Allah, onları en iyi bilendir.
يَٓا
اَيُّهَا
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا
لَا
تُحِلُّوا
شَعَٓائِرَ
اللّٰهِ
وَلَا
الشَّهْرَ
الْحَرَامَ
وَلَا
الْهَدْيَ
وَلَا
الْقَلَٓائِدَ
وَلَٓا
آٰمّ۪ينَ
الْبَيْتَ
الْحَرَامَ
يَبْتَغُونَ
فَضْلاً
مِنْ
رَبِّهِمْ
وَرِضْوَاناًۜ
وَاِذَا
حَلَلْتُمْ
فَاصْطَادُواۜ
وَلَا
يَجْرِمَنَّكُمْ
شَنَاٰنُ
قَوْمٍ
اَنْ
صَدُّوكُمْ
عَنِ
الْمَسْجِدِ
الْحَرَامِ
اَنْ
تَعْتَدُواۢ
وَتَعَاوَنُوا
عَلَى
الْبِرِّ
وَالتَّقْوٰىۖ
وَلَا
تَعَاوَنُوا
عَلَى
الْاِثْمِ
وَالْعُدْوَانِۖ
وَاتَّقُوا
اللّٰهَۜ
اِنَّ
اللّٰهَ
شَد۪يدُ
الْعِقَابِ
٢
Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine, haram aya, hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ’be’ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye birtakımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.
اَلَّذ۪ينَ
يُق۪يمُونَ
الصَّلٰوةَ
وَمِمَّا
رَزَقْنَاهُمْ
يُنْفِقُونَۜ
٣
Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir.
وَمَا
مَنَعَهُمْ
اَنْ
تُقْبَلَ
مِنْهُمْ
نَفَقَاتُهُمْ
اِلَّٓا
اَنَّهُمْ
كَفَرُوا
بِاللّٰهِ
وَبِرَسُولِه۪
وَلَا
يَأْتُونَ
الصَّلٰوةَ
اِلَّا
وَهُمْ
كُسَالٰى
وَلَا
يُنْفِقُونَ
اِلَّا
وَهُمْ
كَارِهُونَ
٥٤
Harcamalarının kabul edilmesine, yalnızca, Allah’ı ve Resûlünü inkâr etmeleri, namaza ancak üşene üşene gelmeleri ve ancak gönülsüzce harcamaları engel olmuştur.
خُذْ
مِنْ
اَمْوَالِهِمْ
صَدَقَةً
تُطَهِّرُهُمْ
وَتُزَكّ۪يهِمْ
بِهَا
وَصَلِّ
عَلَيْهِمْۜ
اِنَّ
صَلٰوتَكَ
سَكَنٌ
لَهُمْۜ
وَاللّٰهُ
سَم۪يعٌ
عَل۪يمٌ
١٠٣
Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
قُلْ
لِعِبَادِيَ
الَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا
يُق۪يمُوا
الصَّلٰوةَ
وَيُنْفِقُوا
مِمَّا
رَزَقْنَاهُمْ
سِراًّ
وَعَلَانِيَةً
مِنْ
قَبْلِ
اَنْ
يَأْتِيَ
يَوْمٌ
لَا
بَيْعٌ
ف۪يهِ
وَلَا
خِلَالٌ
٣١
İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar, hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmadığı bir gün gelmeden önce kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar.
ضَرَبَ
اللّٰهُ
مَثَلاً
عَبْداً
مَمْلُوكاً
لَا
يَقْدِرُ
عَلٰى
شَيْءٍ
وَمَنْ
رَزَقْنَاهُ
مِنَّا
رِزْقاً
حَسَناً
فَهُوَ
يُنْفِقُ
مِنْهُ
سِراًّ
وَجَهْراًۜ
هَلْ
يَسْتَوُ۫نَۜ
اَلْحَمْدُ
لِلّٰهِۜ
بَلْ
اَكْثَرُهُمْ
لَا
يَعْلَمُونَ
٧٥
Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler.
اَلَّذ۪ينَ
اِذَا
ذُكِرَ
اللّٰهُ
وَجِلَتْ
قُلُوبُهُمْ
وَالصَّابِر۪ينَ
عَلٰى
مَٓا
اَصَابَهُمْ
وَالْمُق۪يمِي
الصَّلٰوةِۙ
وَمِمَّا
رَزَقْنَاهُمْ
يُنْفِقُونَ
٣٥
Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir.
وَالَّذ۪ينَ
اِذَٓا
اَنْفَقُوا
لَمْ
يُسْرِفُوا
وَلَمْ
يَقْتُرُوا
وَكَانَ
بَيْنَ
ذٰلِكَ
قَوَاماً
٦٧
Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.
اُو۬لٰٓئِكَ
يُؤْتَوْنَ
اَجْرَهُمْ
مَرَّتَيْنِ
بِمَا
صَبَرُوا
وَيَدْرَؤُ۫نَ
بِالْحَسَنَةِ
السَّيِّئَةَ
وَمِمَّا
رَزَقْنَاهُمْ
يُنْفِقُونَ
٥٤
İşte onların, sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcamaları karşılığında, mükâfatları kendilerine iki kez verilecektir.
تَتَجَافٰى
جُنُوبُهُمْ
عَنِ
الْمَضَاجِعِ
يَدْعُونَ
رَبَّهُمْ
خَوْفاً
وَطَمَعاًۘ
وَمِمَّا
رَزَقْنَاهُمْ
يُنْفِقُونَ
١٦
Onlar, korkarak ve ümid ederek Rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de Allah için harcarlar.
قُلْ
اِنَّ
رَبّ۪ي
يَبْسُطُ
الرِّزْقَ
لِمَنْ
يَشَٓاءُ
مِنْ
عِبَادِه۪
وَيَقْدِرُ
لَهُۜ
وَمَٓا
اَنْفَقْتُمْ
مِنْ
شَيْءٍ
فَهُوَ
يُخْلِفُهُۚ
وَهُوَ
خَيْرُ
الرَّازِق۪ينَ
٣٩
De ki: “Şüphesiz, Rabbim rızkı kullarından dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Allah yolunda her ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”
اِنَّ
الَّذ۪ينَ
يَتْلُونَ
كِتَابَ
اللّٰهِ
وَاَقَامُوا
الصَّلٰوةَ
وَاَنْفَقُوا
مِمَّا
رَزَقْنَاهُمْ
سِراًّ
وَعَلَانِيَةً
يَرْجُونَ
تِجَارَةً
لَنْ
تَبُورَۙ
٢٩
Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler.
وَالَّذ۪ينَ
اِذَٓا
اَصَابَهُمُ
الْبَغْيُ
هُمْ
يَنْتَصِرُونَ
٣٩
36,37,38,39. (Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah’ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükâfat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir.
اٰمِنُوا
بِاللّٰهِ
وَرَسُولِه۪
وَاَنْفِقُوا
مِمَّا
جَعَلَكُمْ
مُسْتَخْلَف۪ينَ
ف۪يهِۜ
فَالَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا
مِنْكُمْ
وَاَنْفَقُوا
لَهُمْ
اَجْرٌ
كَب۪يرٌ
٧
Allah’a ve Resûlüne iman edin ve sizi üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı maldan, (Allah yolunda) harcayın. İçinizden iman edip de (Allah yolunda) harcayanlar var ya; onlar için büyük bir mükâfat vardır.
وَمَا
لَكُمْ
اَلَّا
تُنْفِقُوا
ف۪ي
سَب۪يلِ
اللّٰهِ
وَلِلّٰهِ
م۪يرَاثُ
السَّمٰوَاتِ
وَالْاَرْضِۜ
لَا
يَسْتَو۪ي
مِنْكُمْ
مَنْ
اَنْفَقَ
مِنْ
قَبْلِ
الْفَتْحِ
وَقَاتَلَۜ
اُو۬لٰٓئِكَ
اَعْظَمُ
دَرَجَةً
مِنَ
الَّذ۪ينَ
اَنْفَقُوا
مِنْ
بَعْدُ
وَقَاتَلُواۜ
وَكُلاًّ
وَعَدَ
اللّٰهُ
الْحُسْنٰىۜ
وَاللّٰهُ
بِمَا
تَعْمَلُونَ
خَب۪يرٌ۟
١٠
Size ne oluyor da, Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. İçinizden, fetihten (Mekke fethinden) önce harcayanlar ve savaşanlar, (diğerleri ile) bir değildir. Onların derecesi, sonradan harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah, hepsine de en güzel olanı (cenneti) va’detmiştir. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
وَالَّذ۪ينَ
تَبَوَّؤُ
الدَّارَ
وَالْا۪يمَانَ
مِنْ
قَبْلِهِمْ
يُحِبُّونَ
مَنْ
هَاجَرَ
اِلَيْهِمْ
وَلَا
يَجِدُونَ
ف۪ي
صُدُورِهِمْ
حَاجَةً
مِمَّٓا
اُو۫تُوا
وَيُؤْثِرُونَ
عَلٰٓى
اَنْفُسِهِمْ
وَلَوْ
كَانَ
بِهِمْ
خَصَاصَةٌۜ
وَمَنْ
يُوقَ
شُحَّ
نَفْسِه۪
فَاُو۬لٰٓئِكَ
هُمُ
الْمُفْلِحُونَۚ
٩
Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
وَاَنْفِقُوا
مِمَّا
رَزَقْنَاكُمْ
مِنْ
قَبْلِ
اَنْ
يَأْتِيَ
اَحَدَكُمُ
الْمَوْتُ
فَيَقُولَ
رَبِّ
لَوْلَٓا
اَخَّرْتَـن۪ٓي
اِلٰٓى
اَجَلٍ
قَر۪يبٍۙ
فَاَصَّدَّقَ
وَاَكُنْ
مِنَ
الصَّالِح۪ينَ
١٠
Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın.
فَاتَّقُوا
اللّٰهَ
مَا
اسْتَطَعْتُمْ
وَاسْمَعُوا
وَاَط۪يعُوا
وَاَنْفِقُوا
خَيْراً
لِاَنْفُسِكُمْۜ
وَمَنْ
يُوقَ
شُحَّ
نَفْسِه۪
فَاُو۬لٰٓئِكَ
هُمُ
الْمُفْلِحُونَ
١٦
O hâlde, gücünüz yettiği kadar Allah’a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
لِيُنْفِقْ
ذُوسَعَةٍ
مِنْ
سَعَتِه۪ۜ
وَمَنْ
قُدِرَ
عَلَيْهِ
رِزْقُهُ
فَلْيُنْفِقْ
مِمَّٓا
اٰتٰيهُ
اللّٰهُۜ
لَا
يُكَلِّفُ
اللّٰهُ
نَفْساً
اِلَّا
مَٓا
اٰتٰيهَاۜ
سَيَجْعَلُ
اللّٰهُ
بَعْدَ
عُسْرٍ
يُسْراً۟
٧
Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. Rızkı dar olan da, Allah’ın ona verdiğinden (o ölçüde) harcasın. Allah, bir kimseyi ancak kendine verdiği ile yükümlü kılar. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.
وَيُطْعِمُونَ
الطَّعَامَ
عَلٰى
حُبِّه۪
مِسْك۪يناً
وَيَت۪يماً
وَاَس۪يراً
٨
اِنَّمَا
نُطْعِمُكُمْ
لِوَجْهِ
اللّٰهِ
لَا
نُر۪يدُ
مِنْكُمْ
جَزَٓاءً
وَلَا
شُكُوراً
٩
Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler. (Yedirdikleri kimselere şöyle derler:) “Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz.”