Cehennem İle İlgili Ayetler

Kur’an-ı Kerim’de cehennem, Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, zulmedenler ve günahlarında ısrar edenler için hazırlanmış azap yurdu olarak tanımlanır. Cehennem ayetleri, hem inkârcılar için bir uyarı hem de müminler için ibret ve sakındırma niteliğindedir. Bu ayetler, ahiretteki azabın ciddiyetini ve Allah’ın adaletini gözler önüne serer.

Bakara Sûresi 23-24. Ayet

وَاِنْ

كُنْتُمْ

ف۪ي

رَيْبٍ

مِمَّا

نَزَّلْنَا

عَلٰى

عَبْدِنَا

فَأْتُوا

بِسُورَةٍ

مِنْ

مِثْلِه۪ۖ

وَادْعُوا

شُهَدَٓاءَكُمْ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِ

اِنْ

كُنْتُمْ

صَادِق۪ينَ

٢٣

فَاِنْ

لَمْ

تَفْعَلُوا

وَلَنْ

تَفْعَلُوا

فَاتَّقُوا

النَّارَ

الَّت۪ي

وَقُودُهَا

النَّاسُ

وَالْحِجَارَةُۚ

اُعِدَّتْ

لِلْكَافِر۪ينَ

٢٤

Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin). Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o hâlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kâfirler için hazırlanmıştır.

Bakara Sûresi 80-81. Ayet

وَقَالُوا

لَنْ

تَمَسَّنَا

النَّارُ

اِلَّٓا

اَيَّاماً

مَعْدُودَةًۜ

قُلْ

اَتَّخَذْتُمْ

عِنْدَ

اللّٰهِ

عَهْداً

فَلَنْ

يُخْلِفَ

اللّٰهُ

عَهْدَهُٓ

اَمْ

تَقُولُونَ

عَلَى

اللّٰهِ

مَا

لَا

تَعْلَمُونَ

٨٠

بَلٰى

مَنْ

كَسَبَ

سَيِّئَةً

وَاَحَاطَتْ

بِه۪

خَط۪ٓيـَٔتُهُ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

النَّارِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَالِدُونَ

٨١

Bir de dediler ki: “Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacaktır.” Sen onlara de ki: “Siz bunun için Allah’tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-. Yoksa siz Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” Evet, kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış (ve böylece şirke düşmüş) olan kimseler var ya, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Bakara Sûresi 119. Ayet

اِنَّٓا

اَرْسَلْنَاكَ

بِالْحَقِّ

بَش۪يراً

وَنَذ۪يراًۙ

وَلَا

تُسْـَٔلُ

عَنْ

اَصْحَابِ

الْجَح۪يمِ

١١٩

Şüphesiz biz seni hak ile; müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemlik olanlardan sorumlu tutulacak değilsin.

Bakara Sûresi 217. Ayet

يَسْـَٔلُونَكَ

عَنِ

الشَّهْرِ

الْحَرَامِ

قِتَالٍ

ف۪يهِۜ

قُلْ

قِتَالٌ

ف۪يهِ

كَب۪يرٌۜ

وَصَدٌّ

عَنْ

سَب۪يلِ

اللّٰهِ

وَكُفْرٌ

بِه۪

وَالْمَسْجِدِ

الْحَرَامِ

وَاِخْرَاجُ

اَهْلِه۪

مِنْهُ

اَكْبَرُ

عِنْدَ

اللّٰهِۚ

وَالْفِتْنَةُ

اَكْبَرُ

مِنَ

الْقَتْلِۜ

وَلَا يَزَالُونَ

يُقَاتِلُونَكُمْ

حَتّٰى

يَرُدُّوكُمْ

عَنْ

د۪ينِكُمْ

اِنِ

اسْتَطَاعُواۜ

وَمَنْ

يَرْتَدِدْ

مِنْكُمْ

عَنْ

د۪ينِه۪

فَيَمُتْ

وَهُوَ

كَافِرٌ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

حَبِطَتْ

اَعْمَالُهُمْ

فِي

الدُّنْيَا

وَالْاٰخِرَةِۚ

وَاُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

النَّارِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَـالِدُونَ

٢١٧

Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.

Bakara Sûresi 257. Ayet

اَللّٰهُ

وَلِيُّ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُواۙ

يُخْرِجُهُمْ

مِنَ

الظُّلُمَاتِ

اِلَى

النُّورِۜ

وَالَّذ۪ينَ

كَفَرُٓوا

اَوْلِيَٓاؤُ۬هُمُ

الطَّاغُوتُۙ

يُخْرِجُونَهُمْ

مِنَ

النُّورِ

اِلَى

الظُّلُمَاتِۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

النَّارِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَالِدُونَ۟

٢٥٧

Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.

Bakara Sûresi 275. Ayet

اَلَّذ۪ينَ

يَأْكُلُونَ

الرِّبٰوا

لَا

يَقُومُونَ

اِلَّا

كَمَا

يَقُومُ

الَّذ۪ي

يَتَخَبَّطُهُ

الشَّيْطَانُ

مِنَ

الْمَسِّۜ

ذٰلِكَ

بِاَنَّهُمْ

قَالُٓوا

اِنَّمَا

الْبَيْعُ

مِثْلُ

الرِّبٰواۢ

وَاَحَلَّ

اللّٰهُ

الْبَيْعَ

وَحَرَّمَ

الرِّبٰواۜ

فَمَنْ

جَٓاءَهُ

مَوْعِظَةٌ

مِنْ

رَبِّه۪

فَانْتَهٰى

فَلَهُ

مَا

سَلَفَۜ

وَاَمْرُهُٓ

اِلَى

اللّٰهِۜ

وَمَنْ

عَادَ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

النَّارِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَالِدُونَ

٢٧٥

Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah, onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır.

Âl-i İmrân Sûresi 10. Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

لَنْ

تُغْنِيَ

عَنْهُمْ

اَمْوَالُهُمْ

وَلَٓا

اَوْلَادُهُمْ

مِنَ

اللّٰهِ

شَيْـٔاًۜ

وَاُو۬لٰٓئِكَ

هُمْ

وَقُودُ

النَّارِۙ

١٠

Şüphesiz, inkâr edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar ateşin yakıtıdırlar.

Âl-i İmrân Sûresi 12. Ayet

قُلْ

لِلَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

سَتُغْلَبُونَ

وَتُحْشَرُونَ

اِلٰى

جَهَنَّمَۜ

وَبِئْسَ

الْمِهَادُ

١٢

İnkâr edenlere de ki: “Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena yataktır!”

Âl-i İmrân Sûresi 106. Ayet

يَوْمَ

تَبْيَضُّ

وُجُوهٌ

وَتَسْوَدُّ

وُجُوهٌۚ

فَاَمَّا

الَّذ۪ينَ

اسْوَدَّتْ

وُجُوهُهُمْ۠

اَكَفَرْتُمْ

بَعْدَ

ا۪يمَانِكُمْ

فَذُوقُوا

الْعَذَابَ

بِمَا

كُنْتُمْ

تَكْفُرُونَ

١٠٦

O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir.

Âl-i İmrân Sûresi 116. Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

لَنْ

تُغْنِيَ

عَنْهُمْ

اَمْوَالُهُمْ

وَلَٓا

اَوْلَادُهُمْ

مِنَ

اللّٰهِ

شَيْـٔاًۜ

وَاُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

النَّارِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَالِدُونَ

١١٦

İnkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Âl-i İmrân Sûresi 131. Ayet

وَاتَّقُوا

النَّارَ

الَّت۪ٓي

اُعِدَّتْ

لِلْكَافِر۪ينَۚ

١٣١

Kâfirler için hazırlanmış ateşten sakının.

Âl-i İmrân Sûresi 192. Ayet

رَبَّنَٓا

اِنَّكَ

مَنْ

تُدْخِلِ

النَّارَ

فَقَدْ

اَخْزَيْتَهُۜ

وَمَا

لِلظَّالِم۪ينَ

مِنْ

اَنْصَارٍ

١٩٢

“Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.”

Nisâ Sûresi 56. Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

بِاٰيَاتِنَا

سَوْفَ

نُصْل۪يهِمْ

نَاراًۜ

كُلَّمَا

نَضِجَتْ

جُلُودُهُمْ

بَدَّلْنَاهُمْ

جُلُوداً

غَيْرَهَا

لِيَذُوقُوا

الْعَذَابَۜ

اِنَّ

اللّٰهَ

كَانَ

عَز۪يزاً

حَك۪يماً

٥٦

Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Mâide Sûresi 86. Ayet

وَالَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

وَكَذَّبُوا

بِاٰيَاتِنَٓا

اُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

الْجَح۪يمِ۟

٨٦

İnkâr edenlere ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennemliklerdir.

En'âm Sûresi 27. Ayet

وَلَوْ

تَرٰٓى

اِذْ

وُقِفُوا

عَلَى

النَّارِ

فَقَالُوا

يَا

لَيْتَنَا

نُرَدُّ

وَلَا

نُكَذِّبَ

بِاٰيَاتِ

رَبِّنَا

وَنَكُونَ

مِنَ

الْمُؤْمِن۪ينَ

٢٧

Ateşin karşısında durdurulup da, “Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve mü’minlerden olsak” dedikleri vakit (hâllerini) bir görsen!

En'âm Sûresi 30. Ayet

وَلَوْ

تَرٰٓى

اِذْ

وُقِفُوا

عَلٰى

رَبِّهِمْۜ

قَالَ

اَلَيْسَ

هٰذَا

بِالْحَقِّۜ

قَالُوا

بَلٰى

وَرَبِّنَاۜ

قَالَ

فَذُوقُوا

الْعَذَابَ

بِمَا

كُنْتُمْ

تَكْفُرُونَ۟

٣٠

Rab’lerinin huzurunda durduruldukları vakit (hâllerini) bir görsen! (Allah) diyecek ki: “Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?” Onlar, “Evet, Rabbimize andolsun ki, gerçekmiş” diyecekler. (Allah), “Öyleyse inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı!” diyecek.

En'âm Sûresi 128. Ayet

وَيَوْمَ

يَحْشُرُهُمْ

جَم۪يعاًۚ

يَا

مَعْشَرَ

الْجِنِّ

قَدِ

اسْتَكْثَرْتُمْ

مِنَ

الْاِنْسِۚ

وَقَالَ

اَوْلِيَٓاؤُ۬هُمْ

مِنَ

الْاِنْسِ

رَبَّـنَا

اسْتَمْتَعَ

بَعْضُنَا

بِبَعْضٍ

وَبَلَغْنَٓا

اَجَلَنَا

الَّـذ۪ٓي

اَجَّلْتَ

لَنَاۜ

قَالَ

النَّارُ

مَثْوٰيكُمْ

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَٓا

اِلَّا

مَا

شَٓاءَ

اللّٰهُۜ

اِنَّ

رَبَّكَ

حَك۪يمٌ

عَل۪يمٌ

١٢٨

Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: “Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.” Onların insanlardan olan dostları, “Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık” diyecekler. Allah da diyecek ki: “Allah’ın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde ebedî kalmak üzere duracağınız yer ateştir.” Ey Muhammed! Şüphesiz senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.

A'râf Sûresi 36. Ayet

وَالَّذ۪ينَ

كَذَّبُوا

بِاٰيَاتِنَا

وَاسْتَكْبَرُوا

عَنْهَٓا

اُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

النَّارِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَالِدُونَ

٣٦

Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

A'râf Sûresi 38-41. Ayet

قَالَ

ادْخُلُوا

ف۪ٓي

اُمَمٍ

قَدْ

خَلَتْ

مِنْ

قَبْلِكُمْ

مِنَ

الْجِنِّ

وَالْاِنْسِ

فِي

النَّارِۜ

كُلَّمَا

دَخَلَتْ

اُمَّةٌ

لَعَنَتْ

اُخْتَهَاۜ

حَتّٰٓى

اِذَا

ادَّارَكُوا

ف۪يهَا

جَم۪يعاًۙ

قَالَتْ

اُخْرٰيهُمْ

لِاُو۫لٰيهُمْ

رَبَّنَا

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ

اَضَلُّونَا

فَاٰتِهِمْ

عَذَاباً

ضِعْفاً

مِنَ

النَّارِۜ

قَالَ

لِكُلٍّ

ضِعْفٌ

وَلٰكِنْ

لَا

تَعْلَمُونَ

٣٨

وَقَالَتْ

اُو۫لٰيهُمْ

لِاُخْرٰيهُمْ

فَمَا

كَانَ

لَكُمْ

عَلَيْنَا

مِنْ

فَضْلٍ

فَذُوقُوا

الْعَذَابَ

بِمَا

كُنْتُمْ

تَكْسِبُونَ۟

٣٩

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

كَذَّبُوا

بِاٰيَاتِنَا

وَاسْتَكْبَرُوا

عَنْهَا

لَا

تُفَتَّحُ

لَهُمْ

اَبْوَابُ

السَّمَٓاءِ

وَلَا يَدْخُلُونَ

الْجَنَّةَ

حَتّٰى

يَلِجَ

الْجَمَلُ

ف۪ي

سَمِّ

الْخِيَاطِۜ

وَكَذٰلِكَ

نَجْزِي

الْمُجْرِم۪ينَ

٤٠

لَهُمْ

مِنْ

جَهَنَّمَ

مِهَادٌ

وَمِنْ

فَوْقِهِمْ

غَوَاشٍۜ

وَكَذٰلِكَ

نَجْزِي

الظَّالِم۪ينَ

٤١

Allah, şöyle der: “Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin.” Her topluluk (arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lânet eder. Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, “Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver” derler. Allah, der ki: “Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz.” Öncekiler sonrakilere, “Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur. Artık kazanmış olduğunuz şeylere karşılık, azabı tadın” derler. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler! Biz suçluları işte böyle cezalandırırız. Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.

A'râf Sûresi 44. Ayet

وَنَادٰٓى

اَصْحَابُ

الْجَنَّةِ

اَصْحَابَ

النَّارِ

اَنْ

قَدْ

وَجَدْنَا

مَا

وَعَدَنَا

رَبُّنَا

حَقاًّ

فَهَلْ

وَجَدْتُمْ

مَا

وَعَدَ

رَبُّكُمْ

حَقاًّۜ

قَالُوا

نَعَمْۚ

فَاَذَّنَ

مُؤَذِّنٌ

بَيْنَهُمْ

اَنْ

لَعْنَةُ

اللّٰهِ

عَلَى

الظَّالِم۪ينَۙ

٤٤

Cennetlikler cehennemliklere, “Rabbimizin bize va’dettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin va’dettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. Onlar, “Evet” derler. O zaman aralarında bir duyurucu, “Allah’ın lâneti zalimlere!” diye seslenir.

A'râf Sûresi 47-48. Ayet

وَاِذَا

صُرِفَتْ

اَبْصَارُهُمْ

تِلْقَٓاءَ

اَصْحَابِ

النَّارِۙ

قَالُوا

رَبَّنَا

لَا

تَجْعَلْنَا

مَعَ

الْقَوْمِ

الظَّالِم۪ينَ۟

٤٧

وَنَادٰٓى

اَصْحَابُ

الْاَعْرَافِ

رِجَالاً

يَعْرِفُونَهُمْ

بِس۪يمٰيهُمْ

قَالُوا

مَٓا

اَغْنٰى

عَنْكُمْ

جَمْعُكُمْ

وَمَا

كُنْتُمْ

تَسْتَكْبِرُونَ

٤٨

Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler. A’râftakiler, simalarından tanıdıkları birtakım adamlara da seslenir ve şöyle derler: “Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!”

A'râf Sûresi 50-51. Ayet

وَنَادٰٓى

اَصْحَابُ

النَّارِ

اَصْحَابَ

الْجَنَّةِ

اَنْ

اَف۪يضُوا

عَلَيْنَا

مِنَ

الْمَٓاءِ

اَوْ

مِمَّا

رَزَقَكُمُ

اللّٰهُۜ

قَالُٓوا

اِنَّ

اللّٰهَ

حَرَّمَهُمَا

عَلَى

الْكَافِر۪ينَۙ

٥٠

اَلَّذ۪ينَ

اتَّخَذُوا

د۪ينَهُمْ

لَهْواً

وَلَعِباً

وَغَرَّتْهُمُ

الْحَيٰوةُ

الدُّنْيَاۚ

فَالْيَوْمَ

نَنْسٰيهُمْ

كَمَا

نَسُوا

لِقَٓاءَ

يَوْمِهِمْ

هٰذَاۙ

وَمَا

كَانُوا

بِاٰيَاتِنَا

يَجْحَدُونَ

٥١

Cehennemlikler de cennetliklere, “Ne olur, sudan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın” diye çağrışırlar. Onlar, “Şüphesiz, Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır” derler. Onlar dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştı. İşte onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkâr edip durdularsa, biz de onları bugün öyle unuturuz.

Enfâl Sûresi 36-37. Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

يُنْفِقُونَ

اَمْوَالَهُمْ

لِيَصُدُّوا

عَنْ

سَب۪يلِ

اللّٰهِۜ

فَسَيُنْفِقُونَهَا

ثُمَّ

تَكُونُ

عَلَيْهِمْ

حَسْرَةً

ثُمَّ

يُغْلَبُونَۜ

وَالَّذ۪ينَ

كَفَرُٓوا

اِلٰى

جَهَنَّمَ

يُحْشَرُونَۙ

٣٦

لِيَم۪يزَ

اللّٰهُ

الْخَب۪يثَ

مِنَ

الطَّيِّبِ

وَيَجْعَلَ

الْخَب۪يثَ

بَعْضَهُ

عَلٰى

بَعْضٍ

فَيَرْكُمَهُ

جَم۪يعاً

فَيَجْعَلَهُ

ف۪ي

جَهَنَّمَۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الْخَاسِرُونَ۟

٣٧

Şüphe yok ki, inkâr edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye uğrayacaklardır. İnkâr edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir. Allah, pis olanı temizden ayırmak, pis olanların hepsini birbiri üstüne koyup yığarak cehenneme koymak için böyle yapar. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.

Tevbe Sûresi 34-35. Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اِنَّ

كَث۪يراً

مِنَ

الْاَحْبَارِ

وَالرُّهْبَانِ

لَيَأْكُلُونَ

اَمْوَالَ

النَّاسِ

بِالْبَاطِلِ

وَيَصُدُّونَ

عَنْ

سَب۪يلِ

اللّٰهِۜ

وَالَّذ۪ينَ

يَكْنِزُونَ

الذَّهَبَ

وَالْفِضَّةَ

وَلَا

يُنْفِقُونَهَا

ف۪ي

سَب۪يلِ

اللّٰهِۙ

فَبَشِّرْهُمْ

بِعَذَابٍ

اَل۪يمٍۙ

٣٤

يَوْمَ

يُحْمٰى

عَلَيْهَا

ف۪ي

نَارِ

جَهَنَّمَ

فَتُكْوٰى

بِهَا

جِبَاهُهُمْ

وَجُنُوبُهُمْ

وَظُهُورُهُمْۜ

هٰذَا

مَا

كَنَزْتُمْ

لِاَنْفُسِكُمْ

فَذُوقُوا

مَا

كُنْتُمْ

تَكْنِزُونَ

٣٥

Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, “İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım, biriktirip sakladıklarınızı!” denilecek.

Tevbe Sûresi 113. Ayet

مَا

كَانَ

لِلنَّبِيِّ

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

اَنْ

يَسْتَغْفِرُوا

لِلْمُشْرِك۪ينَ

وَلَوْ

كَانُٓوا

اُو۬ل۪ي

قُرْبٰى

مِنْ

بَعْدِ

مَا

تَبَيَّنَ

لَهُمْ

اَنَّهُمْ

اَصْحَابُ

الْجَح۪يمِ

١١٣

Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları da olsalar- Allah’a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır, ne de mü’minlere.

Yunus Sûresi 27. Ayet

وَالَّذ۪ينَ

كَسَبُوا

السَّيِّـَٔاتِ

جَزَٓاءُ

سَيِّئَةٍ

بِمِثْلِهَاۙ

وَتَرْهَقُهُمْ

ذِلَّةٌۜ

مَا

لَهُمْ

مِنَ

اللّٰهِ

مِنْ

عَاصِمٍۚ

كَاَنَّـمَٓا

اُغْشِيَتْ

وُجُوهُهُمْ

قِطَعاً

مِنَ

الَّيْلِ

مُظْلِماًۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

النَّارِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَالِدُونَ

٢٧

Kötü işler yapmış olanlara gelince, bir kötülüğün cezası misliyledir ve onları bir zillet kaplayacaktır. Onları Allah’(ın azabın)dan koruyacak hiçbir kimse de yoktur. Sanki yüzleri, karanlık geceden parçalarla örtülmüştür. İşte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Hûd Sûresi 105-107. Ayet

يَوْمَ

يَأْتِ

لَا

تَكَلَّمُ

نَفْسٌ

اِلَّا

بِـاِذْنِه۪ۚ

فَمِنْهُمْ

شَقِيٌّ

وَسَع۪يدٌ

١٠٥

فَاَمَّا

الَّذ۪ينَ

شَقُوا

فَفِي

النَّارِ

لَهُمْ

ف۪يهَا

زَف۪يرٌ

وَشَه۪يقٌۙ

١٠٦

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَا

مَا

دَامَتِ

السَّمٰوَاتُ

وَالْاَرْضُ

اِلَّا

مَا

شَٓاءَ

رَبُّكَۜ

اِنَّ

رَبَّكَ

فَعَّالٌ

لِمَا

يُر۪يدُ

١٠٧

O gün geldiği zaman Allah’ın izni olmadan hiçbir kimse konuşamaz. Onlardan mutsuz (cehennemlik) olanlar da vardır, mutlu (cennetlik) olanlar da. Mutsuz olanlara gelince; cehennemdedirler. Onların orada şiddetli bir soluyuşları vardır. Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedî olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin istediğini yapandır.

Hûd Sûresi 119. Ayet

اِلَّا

مَنْ

رَحِمَ

رَبُّكَۜ

وَلِذٰلِكَ

خَلَقَهُمْۜ

وَتَمَّتْ

كَلِمَةُ

رَبِّكَ

لَاَمْلَـَٔنَّ

جَهَنَّمَ

مِنَ

الْجِنَّةِ

وَالنَّاسِ

اَجْمَع۪ينَ

١١٩

118,119. Rabbin dileseydi, insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. Rabbinin, “Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım” sözü kesinleşti.

Rad Sûresi 5. Ayet

وَاِنْ

تَعْجَبْ

فَعَجَبٌ

قَوْلُهُمْ

ءَاِذَا

كُنَّا

تُرَاباً

ءَاِنَّا

لَف۪ي

خَلْقٍ

جَد۪يدٍۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

بِرَبِّهِمْۚ

وَاُو۬لٰٓئِكَ

الْاَغْلَالُ

ف۪ٓي

اَعْنَاقِهِمْۚ

وَاُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

النَّارِۚ

هُمْ

ف۪يهَا

خَالِدُونَ

٥

Eğer şaşacaksan, asıl şaşılacak olan onların, “Biz toprak olunca yeniden mi yaratılacakmışız?” demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkâr edenlerdir. İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Rad Sûresi 25. Ayet

وَالَّذ۪ينَ

يَنْقُضُونَ

عَهْدَ

اللّٰهِ

مِنْ

بَعْدِ

م۪يثَاقِه۪

وَيَقْطَعُونَ

مَٓا

اَمَرَ

اللّٰهُ

بِه۪ٓ

اَنْ

يُوصَلَ

وَيُفْسِدُونَ

فِي

الْاَرْضِۙ

اُو۬لٰٓئِكَ

لَهُمُ

اللَّعْنَةُ

وَلَهُمْ

سُٓوءُ

الدَّارِ

٢٥

Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır.

İbrahim Sûresi 16-17. Ayet

مِنْ

وَرَٓائِه۪

جَهَنَّمُ

وَيُسْقٰى

مِنْ

مَٓاءٍ

صَد۪يدٍۙ

١٦

يَتَجَرَّعُهُ

وَلَا

يَكَادُ

يُس۪يغُهُ

وَيَأْت۪يهِ

الْمَوْتُ

مِنْ

كُلِّ

مَكَانٍ

وَمَا

هُوَ

بِمَيِّتٍۜ

وَمِنْ

وَرَٓائِه۪

عَذَابٌ

غَل۪يظٌ

١٧

Hüsranın ardından da cehennem vardır. Orada kendisine irinli su içirilecektir. Onu yudumlamaya çalışacak fakat boğazından geçiremeyecektir. Ona her yönden ölüm gelecek fakat ölmeyecek, arkasından da şiddetli bir azap gelecektir.

İbrahim Sûresi 44. Ayet

وَاَنْذِرِ

النَّاسَ

يَوْمَ

يَأْت۪يهِمُ

الْعَذَابُۙ

فَيَقُولُ

الَّذ۪ينَ

ظَلَمُوا

رَبَّـنَٓا

اَخِّرْنَٓا

اِلٰٓى

اَجَلٍ

قَر۪يبٍۙ

نُجِبْ

دَعْوَتَكَ

وَنَتَّبِـعِ

الرُّسُلَۜ

اَوَلَمْ

تَكُونُٓوا

اَقْسَمْتُمْ

مِنْ

قَبْلُ

مَا

لَكُمْ

مِنْ

زَوَالٍۙ

٤٤

(Ey Muhammed!) İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar. Zira o gün zalimler, “Ey Rabbimiz! Yakın bir süreye kadar bizi ertele de senin çağrına uyalım ve peygamberlerin izinden gidelim” diyecekler. Onlara şöyle denilecek: “Daha önce siz, sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz?”

Hicr Sûresi 43-44. Ayet

وَاِنَّ

جَهَنَّمَ

لَمَوْعِدُهُمْ

اَجْمَع۪ينَۙ

٤٣

لَهَا

سَبْعَةُ

اَبْوَابٍۜ

لِكُلِّ

بَابٍ

مِنْهُمْ

جُزْءٌ

مَقْسُومٌ۟

٤٤

Şüphesiz cehennem, onların hepsinin buluşacağı yerdir. Onun yedi kapısı vardır ve her kapıya onlardan bir grup ayrılmıştır.

Nahl Sûresi 28-29. Ayet

اَلَّذ۪ينَ

تَتَوَفّٰيهُمُ

الْمَلٰٓئِكَةُ

ظَالِم۪ٓي

اَنْفُسِهِمْۖ

فَاَلْقَوُا

السَّلَمَ

مَا

كُنَّا

نَعْمَلُ

مِنْ

سُٓوءٍۜ

بَلٰٓى

اِنَّ

اللّٰهَ

عَل۪يمٌ

بِمَا

كُنْتُمْ

تَعْمَلُونَ

٢٨

فَادْخُلُٓوا

اَبْوَابَ

جَهَنَّمَ

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَاۜ

فَلَبِئْسَ

مَثْوَى

الْمُتَكَبِّر۪ينَ

٢٩

O kâfirler, nefislerine zulmederlerken melekler onların canlarını alır da onlar teslim olup, “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” derler. (Melekler de şöyle diyecekler:) “Hayır! Allah sizin yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilmektedir.” “Haydi, içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!”

İsrâ Sûresi 18. Ayet

مَنْ

كَانَ

يُر۪يدُ

الْعَاجِلَةَ

عَجَّلْنَا

لَهُ

ف۪يهَا

مَا

نَشَٓاءُ

لِمَنْ

نُر۪يدُ

ثُمَّ

جَعَلْنَا

لَهُ

جَهَنَّمَۚ

يَصْلٰيهَا

مَذْمُوماً

مَدْحُوراً

١٨

Kim bu geçici dünyayı isterse orada ona, (evet) dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadar hemen veririz. Sonra da cehennemi ona mekân yaparız. O, buraya kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak girer.

Kehf Sûresi 29. Ayet

وَقُلِ

الْحَقُّ

مِنْ

رَبِّكُمْ

فَمَنْ

شَٓاءَ

فَلْيُؤْمِنْ

وَمَنْ

شَٓاءَ

فَلْيَكْفُرْۙ

اِنَّٓا

اَعْتَدْنَا

لِلظَّالِم۪ينَ

نَاراًۙ

اَحَاطَ

بِهِمْ

سُرَادِقُهَاۜ

وَاِنْ

يَسْتَغ۪يثُوا

يُغَاثُوا

بِمَٓاءٍ

كَالْمُهْلِ

يَشْوِي

الْوُجُوهَۜ

بِئْسَ

الشَّرَابُۜ

وَسَٓاءَتْ

مُرْتَفَقاً

٢٩

De ki: “Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” Biz zalimlere öyle bir ateş hazırladık ki, onun alevden duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. (Susuzluktan) feryat edip yardım dilediklerinde, maden eriyiği gibi, yüzleri yakıp kavuran bir su ile kendilerine yardım edilir. O ne kötü bir içecektir! Cehennem ne korkunç bir yaslanacak yerdir.

Kehf Sûresi 99-100. Ayet

وَتَرَكْنَا

بَعْضَهُمْ

يَوْمَئِذٍ

يَمُوجُ

ف۪ي

بَعْضٍ

وَنُفِخَ

فِي

الصُّورِ

فَجَمَعْنَاهُمْ

جَمْعاًۙ

٩٩

وَعَرَضْنَا

جَهَنَّمَ

يَوْمَئِذٍ

لِلْكَافِر۪ينَ

عَرْضاًۙ

١٠٠

O gün biz onları bırakırız, dalga dalga birbirlerine karışırlar. Sonra sûra üfürülür de onları toptan bir araya getiririz. 100,101. O gün cehennemi; gözleri Zikr’ime (Kur’an’a) karşı perdeli olan ve onu dinleme zahmetine dahi katlanamayan kâfirlerin karşısına (bütün dehşetiyle) dikeriz!

Kehf Sûresi 102. Ayet

اَفَحَسِبَ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُٓوا

اَنْ

يَتَّخِذُوا

عِبَاد۪ي

مِنْ

دُون۪ٓي

اَوْلِيَٓاءَۜ

اِنَّٓا

اَعْتَدْنَا

جَهَنَّمَ

لِلْكَافِر۪ينَ

نُزُلاً

١٠٢

İnkâr edenler, beni bırakıp da kullarımı dost edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi kâfirlere konak olarak hazırladık.

Meryem Sûresi 75. Ayet

قُلْ

مَنْ

كَانَ

فِي

الضَّلَالَةِ

فَلْيَمْدُدْ

لَهُ

الرَّحْمٰنُ

مَداًّۚ

حَتّٰٓى

اِذَا

رَاَوْا

مَا

يُوعَدُونَ

اِمَّا

الْعَذَابَ

وَاِمَّا

السَّاعَةَۜ

فَسَيَعْلَمُونَ

مَنْ

هُوَ

شَرٌّ

مَكَاناً

وَاَضْعَفُ

جُنْداً

٧٥

(Ey Muhammed!) De ki: “Kim sapıklık içinde ise Rahmân onlara, istenildiği kadar süre versin! Nihayet kendilerine vaad olunan azabı, ya da kıyameti gördüklerinde kimin yeri daha kötüymüş, kimin taraftarları daha zayıfmış bilecekler.

Meryem Sûresi 86. Ayet

وَنَسُوقُ

الْمُجْرِم۪ينَ

اِلٰى

جَهَنَّمَ

وِرْداًۢ

٨٦

85,86. Allah’a karşı gelmekten sakınanları Rahmân’ın huzurunda bir elçiler heyeti gibi toplayacağımız, suçluları da suya koşan susuz develer gibi cehenneme sevk edeceğimiz günü düşün!

Tâ-Hâ Sûresi 127. Ayet

وَكَذٰلِكَ

نَجْز۪ي

مَنْ

اَسْرَفَ

وَلَمْ

يُؤْمِنْ

بِاٰيَاتِ

رَبِّه۪ۜ

وَلَعَذَابُ

الْاٰخِرَةِ

اَشَدُّ

وَاَبْقٰى

١٢٧

Haddi aşan ve Rabbi’nin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır.

Enbiyâ Sûresi 98. Ayet

اِنَّكُمْ

وَمَا

تَعْبُدُونَ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِ

حَصَبُ

جَهَنَّمَۜ

اَنْتُمْ

لَهَا

وَارِدُونَ

٩٨

Hiç şüphesiz siz ve Allah’tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya varacaksınız.

Enbiyâ Sûresi 100. Ayet

لَهُمْ

ف۪يهَا

زَف۪يرٌ

وَهُمْ

ف۪يهَا

لَا

يَسْمَعُونَ

١٠٠

Onların orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey işitmezler.

Hac Sûresi 19-22. Ayet

هٰذَانِ

خَصْمَانِ

اخْتَصَمُوا

ف۪ي

رَبِّهِمْۘ

فَالَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

قُطِّعَتْ

لَهُمْ

ثِيَابٌ

مِنْ

نَارٍۜ

يُصَبُّ

مِنْ

فَوْقِ

رُؤُ۫سِهِمُ

الْحَم۪يمُۚ

١٩

يُصْهَرُ

بِه۪

مَا

ف۪ي

بُطُونِهِمْ

وَالْجُلُودُۜ

٢٠

وَلَهُمْ

مَقَامِعُ

مِنْ

حَد۪يدٍ

٢١

كُلَّمَٓا

اَرَادُٓوا

اَنْ

يَخْرُجُوا

مِنْهَا

مِنْ

غَمٍّ

اُع۪يدُوا

ف۪يهَا

وَذُوقُوا

عَذَابَ

الْحَر۪يقِ۟

٢٢

İşte iki hasım taraf ki, Rableri hakkında tartışmaya girmişlerdir. Bunlardan inkâr edenler için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülür. Onunla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilir. Onlar için bir de demirden topuzlar vardır. Her ne zaman cehennemden, o ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler ve onlara, “Tadın yangın azabını” denilir.

Hac Sûresi 51. Ayet

وَالَّذ۪ينَ

سَعَوْا

ف۪ٓي

اٰيَاتِنَا

مُعَاجِز۪ينَ

اُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

الْجَح۪يمِ

٥١

Âyetlerimizi geçersiz kılmak için çaba gösterenler var ya, işte onlar cehennemliklerdir.

Mü'minûn Sûresi 102-108. Ayet

فَمَنْ

ثَقُلَتْ

مَوَاز۪ينُهُ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الْمُفْلِحُونَ

١٠٢

وَمَنْ

خَفَّتْ

مَوَاز۪ينُهُ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

الَّذ۪ينَ

خَسِرُٓوا

اَنْفُسَهُمْ

ف۪ي

جَهَنَّمَ

خَالِدُونَۚ

١٠٣

تَلْفَحُ

وُجُوهَهُمُ

النَّارُ

وَهُمْ

ف۪يهَا

كَالِحُونَ

١٠٤

اَلَمْ

تَكُنْ

اٰيَات۪ي

تُتْلٰى

عَلَيْكُمْ

فَكُنْتُمْ

بِهَا

تُكَذِّبُونَ

١٠٥

قَالُوا

رَبَّـنَا

غَلَبَتْ

عَلَيْنَا

شِقْوَتُنَا

وَكُنَّا

قَوْماً

ضَٓالّ۪ينَ

١٠٦

رَبَّـنَٓا

اَخْرِجْنَا

مِنْهَا

فَاِنْ

عُدْنَا

فَاِنَّا

ظَالِمُونَ

١٠٧

قَالَ

اخْسَؤُ۫ا

ف۪يهَا

وَلَا

تُكَلِّمُونِ

١٠٨

Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir. Onlar cehennemde ebedî kalacaklardır. Ateş yüzlerini yalar ve onlar orada sırıtır kalırlar. Allah, “Âyetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil mi?” der. Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk.” “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer (tekrar günaha) dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz.” Allah, ”Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!” der.

Furkan Sûresi 11-15. Ayet

بَلْ

كَذَّبُوا

بِالسَّاعَةِ

وَاَعْتَدْنَا

لِمَنْ

كَذَّبَ

بِالسَّاعَةِ

سَع۪يراًۚ

١١

اِذَا

رَاَتْهُمْ

مِنْ

مَكَانٍ

بَع۪يدٍ

سَمِعُوا

لَهَا

تَغَيُّظاً

وَزَف۪يراً

١٢

وَاِذَٓا

اُلْقُوا

مِنْهَا

مَكَاناً

ضَيِّقاً

مُقَرَّن۪ينَ

دَعَوْا

هُنَالِكَ

ثُبُوراًۜ

١٣

لَا

تَدْعُوا

الْيَوْمَ

ثُبُوراً

وَاحِداً

وَادْعُوا

ثُبُوراً

كَث۪يراً

١٤

قُلْ

اَذٰلِكَ

خَيْرٌ

اَمْ

جَنَّةُ

الْخُلْدِ

الَّت۪ي

وُعِدَ

الْمُتَّقُونَۜ

كَانَتْ

لَهُمْ

جَزَٓاءً

وَمَص۪يراً

١٥

Hayır, onlar Kıyameti de yalanladılar. Biz ise o Kıyameti yalanlayanlara çılgın bir cehennem ateşi hazırlamışızdır. Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler. Elleri boyunlarına bağlanmış, çatılmış olarak cehennemin daracık bir yerine atıldıkları zaman orada, yok olup gitmeyi isterler (Kendilerine) “Bugün bir kere yok olmayı istemeyin, birçok kere yok olmayı isteyin!” (denir.) De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dedilen ebedîlik cenneti mi?” Orası onlar için bir mükâfat ve varılacak bir yerdir.

Ankebût Sûresi 25. Ayet

وَقَالَ

اِنَّمَا

اتَّخَذْتُمْ

مِنْ

دُونِ

اللّٰهِ

اَوْثَاناًۙ

مَوَدَّةَ

بَيْنِكُمْ

فِي

الْحَيٰوةِ

الدُّنْيَاۚ

ثُمَّ

يَوْمَ

الْقِيٰمَةِ

يَكْفُرُ

بَعْضُكُمْ

بِبَعْضٍ

وَيَلْعَنُ

بَعْضُكُمْ

بَعْضاًۘ

وَمَأْوٰيكُمُ

النَّارُ

وَمَا

لَكُمْ

مِنْ

نَاصِر۪ينَۗ

٢٥

İbrahim, onlara dedi ki: “Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkâr edip tanımayacak; kiminiz kiminize lânet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.”

Rûm Sûresi 16. Ayet

وَاَمَّا

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

وَكَذَّبُوا

بِاٰيَاتِنَا

وَلِقَٓائِ

الْاٰخِرَةِ

فَاُو۬لٰٓئِكَ

فِي

الْعَذَابِ

مُحْضَرُونَ

١٦

İnkâr edip âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar azabın içine atılacaklardır.

Secde Sûresi 20. Ayet

وَاَمَّا

الَّذ۪ينَ

فَسَقُوا

فَمَأْوٰيهُمُ

النَّارُۜ

كُلَّمَٓا

اَرَادُٓوا

اَنْ

يَخْرُجُوا

مِنْهَٓا

اُع۪يدُوا

ف۪يهَا

وَق۪يلَ

لَهُمْ

ذُوقُوا

عَذَابَ

النَّارِ

الَّذ۪ي

كُنْتُمْ

بِه۪

تُكَذِّبُونَ

٢٠

Fasıklık edenlere gelince, onların barınağı ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, oraya döndürülürler ve onlara, “Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın” denir.

Fâtır Sûresi 36-37. Ayet

وَالَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

لَهُمْ

نَارُ

جَهَنَّمَۚ

لَا

يُقْضٰى

عَلَيْهِمْ

فَيَمُوتُوا

وَلَا

يُخَفَّفُ

عَنْهُمْ

مِنْ

عَذَابِهَاۜ

كَذٰلِكَ

نَجْز۪ي

كُلَّ

كَفُورٍۚ

٣٦

وَهُمْ

يَصْطَرِخُونَ

ف۪يهَاۚ

رَبَّنَٓا

اَخْرِجْنَا

نَعْمَلْ

صَالِحاً

غَيْرَ

الَّذ۪ي

كُنَّا

نَعْمَلُۜ

اَوَلَمْ

نُعَمِّرْكُمْ

مَا

يَتَذَكَّرُ

ف۪يهِ

مَنْ

تَذَكَّرَ

وَجَٓاءَكُمُ

النَّذ۪يرُۜ

فَذُوقُوا

فَمَا

لِلظَّالِم۪ينَ

مِنْ

نَص۪يرٍ۟

٣٧

İnkâr edenler için ise cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler. Kendilerinden cehennem azabı da hafifletilmez. İşte biz her nankörü böyle cezalandırırız. Onlar cehennemde, “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim” diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) “Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”

Yâsin Sûresi 63. Ayet

هٰذِه۪

جَهَنَّمُ

الَّت۪ي

كُنْتُمْ

تُوعَدُونَ

٦٣

“İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir.”

Sâffât Sûresi 64. Ayet

اِنَّهَا

شَجَرَةٌ

تَخْرُجُ

ف۪ٓي

اَصْلِ

الْجَح۪يمِۙ

٦٤

O, cehennemin dibinde biten bir ağaçtır.

Sâffât Sûresi 66-68. Ayet

فَاِنَّهُمْ

لَاٰكِلُونَ

مِنْهَا

فَمَالِؤُ۫نَ

مِنْهَا

الْبُطُونَۜ

٦٦

ثُمَّ

اِنَّ

لَهُمْ

عَلَيْهَا

لَشَوْباً

مِنْ

حَم۪يمٍۚ

٦٧

ثُمَّ

اِنَّ

مَرْجِعَهُمْ

لَاِلَى

الْجَح۪يمِ

٦٨

Cehennemlikler ondan yiyecekler ve onunla karınlarını dolduracaklardır. Sonra onlar için bunun üstüne kaynar sudan karışık bir içecek vardır. Sonra onların dönüşleri mutlaka cehennemedir.

Sâd Sûresi 55-64. Ayet

هٰذَاۜ

وَاِنَّ

لِلطَّاغ۪ينَ

لَشَرَّ

مَاٰبٍۙ

٥٥

جَهَنَّمَۚ

يَصْلَوْنَهَاۚ

فَبِئْسَ

الْمِهَادُ

٥٦

هٰذَاۙ

فَلْيَذُوقُوهُ

حَم۪يمٌ

وَغَسَّاقٌۙ

٥٧

وَاٰخَرُ

مِنْ

شَكْلِه۪ٓ

اَزْوَاجٌۜ

٥٨

هٰذَا

فَوْجٌ

مُقْتَحِمٌ

مَعَكُمْۚ

لَا

مَرْحَباً

بِهِمْۜ

اِنَّهُمْ

صَالُوا

النَّارِ

٥٩

قَالُوا

بَلْ

اَنْتُمْ۠

لَا

مَرْحَباً

بِكُمْۜ

اَنْتُمْ

قَدَّمْتُمُوهُ

لَنَاۚ

فَبِئْسَ

الْقَرَارُ

٦٠

قَالُوا

رَبَّنَا

مَنْ

قَدَّمَ

لَنَا

هٰذَا

فَزِدْهُ

عَذَاباً

ضِعْفاً

فِي

النَّارِ

٦١

وَقَالُوا

مَا

لَنَا

لَا

نَرٰى

رِجَالاً

كُنَّا

نَعُدُّهُمْ

مِنَ

الْاَشْرَارِۜ

٦٢

اَتَّخَذْنَاهُمْ

سِخْرِياًّ

اَمْ

زَاغَتْ

عَنْهُمُ

الْاَبْصَارُ

٦٣

اِنَّ

ذٰلِكَ

لَحَقٌّ

تَخَاصُمُ

اَهْلِ

النَّارِ۟

٦٤

55,56. İşte böyle! Şüphesiz azgınlar için elbette kötü bir dönüş yeri, cehennem vardır. Onlar oraya girerler. Orası ne kötü bir yataktır! İşte (azap), onu tatsınlar: Bir kaynar su ve bir irin. O azaba benzer çeşit çeşit başka azaplar da vardır. (Kendi aralarında şöyle derler:) “İşte sizinle beraber cehenneme tıkılacak bir grup. Onlara rahat ve huzur olmasın! Şüphesiz onlar cehenneme gireceklerdir.” O grup da, “Hayır, size rahat ve huzur olmasın. Bu cehennemi bizim önümüze siz sürdünüz. Orası ne kötü durak yeridir!” der. Şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim sürdüyse, cehennemde onun azabını bir kat daha artır.” Yine şöyle derler: “Dünyada kendilerini kötü saydığımız adamları acaba neden göremiyoruz?” “(Cehennemlik değillerdi de) biz onları alaya mı almış olduk, yoksa (buradalar da) gözlerimizden mi kaçtılar?” Şüphesiz bu, cehennemliklerin birbirleriyle çekişmesi kesin bir gerçektir.

Zümer Sûresi 8. Ayet

وَاِذَا

مَسَّ

الْاِنْسَانَ

ضُرٌّ

دَعَا

رَبَّهُ

مُن۪يباً

اِلَيْهِ

ثُمَّ

اِذَا

خَوَّلَهُ

نِعْمَةً

مِنْهُ

نَسِيَ

مَا

كَانَ

يَدْعُٓوا

اِلَيْهِ

مِنْ

قَبْلُ

وَجَعَلَ

لِلّٰهِ

اَنْدَاداً

لِيُضِلَّ

عَنْ

سَب۪يلِه۪ۜ

قُلْ

تَمَتَّعْ

بِكُفْرِكَ

قَل۪يلاًۗ

اِنَّكَ

مِنْ

اَصْحَابِ

النَّارِ

٨

İnsana bir zarar dokunduğu zaman Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra kendi tarafından ona bir nimet verdiği zaman daha önce O’na yalvardığını unutur ve Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. De ki: “Küfrünle az bir süre yaşayıp geçin! Şüphesiz sen cehennemliklerdensin.”

Zümer Sûresi 16. Ayet

لَهُمْ

مِنْ

فَوْقِهِمْ

ظُلَلٌ

مِنَ

النَّارِ

وَمِنْ

تَحْتِهِمْ

ظُلَلٌۜ

ذٰلِكَ

يُخَوِّفُ

اللّٰهُ

بِه۪

عِبَادَهُۜ

يَا

عِبَادِ

فَاتَّقُونِ

١٦

Onlar için üstlerinde ateşten katmanlar, altlarında (ateşten) katmanlar vardır. İşte Allah, kullarını bununla korkutur. Ey kullarım, bana karşı gelmekten sakının.

Zümer Sûresi 19. Ayet

اَفَمَنْ

حَقَّ

عَلَيْهِ

كَلِمَةُ

الْعَذَابِۜ

اَفَاَنْتَ

تُنْقِذُ

مَنْ

فِي

النَّارِۚ

١٩

Hakkında azap sözü (hükmü) gerçekleşenler, hiç onlar gibi olur mu? Cehennemlikleri sen mi kurtaracaksın?

Zümer Sûresi 24-25. Ayet

اَفَمَنْ

يَتَّق۪ي

بِوَجْهِه۪

سُٓوءَ

الْعَذَابِ

يَوْمَ

الْقِيٰمَةِۜ

وَق۪يلَ

لِلظَّالِم۪ينَ

ذُوقُوا

مَا

كُنْتُمْ

تَكْسِبُونَ

٢٤

كَذَّبَ

الَّذ۪ينَ

مِنْ

قَبْلِهِمْ

فَاَتٰيهُمُ

الْعَذَابُ

مِنْ

حَيْثُ

لَا

يَشْعُرُونَ

٢٥

Kıyamet günü kötü azaba karşı yüzüyle korunan kimse, (o gün) azaptan emin olan kimse gibi midir? Zalimlere, “Kazandıklarınızı tadın” denir. Onlardan öncekiler de yalanladılar ve azap kendilerine farkına varamadıkları bir yerden geldi.

Zümer Sûresi 47-48. Ayet

وَلَوْ

اَنَّ

لِلَّذ۪ينَ

ظَلَمُوا

مَا

فِي

الْاَرْضِ

جَم۪يعاً

وَمِثْلَهُ

مَعَهُ

لَافْتَدَوْا

بِه۪

مِنْ

سُٓوءِ

الْعَذَابِ

يَوْمَ

الْقِيٰمَةِۜ

وَبَدَا

لَهُمْ

مِنَ

اللّٰهِ

مَا

لَمْ

يَكُونُوا

يَحْتَسِبُونَ

٤٧

وَبَدَا

لَهُمْ

سَيِّـَٔاتُ

مَا

كَسَبُوا

وَحَاقَ

بِهِمْ

مَا

كَانُوا

بِه۪

يَسْتَهْزِؤُ۫نَ

٤٨

Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da zulmedenlerin olsa, kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için elbette onları verirlerdi. Artık, hiç hesap etmedikleri şeyler Allah tarafından karşılarına çıkmıştır. (Dünyada) kazandıkları şeylerin kötülükleri karşılarına çıkmış, alay etmekte oldukları şey onları kuşatmıştır.

Zümer Sûresi 60. Ayet

وَيَوْمَ

الْقِيٰمَةِ

تَرَى

الَّذ۪ينَ

كَذَبُوا

عَلَى

اللّٰهِ

وُجُوهُهُمْ

مُسْوَدَّةٌۜ

اَلَيْسَ

ف۪ي

جَهَنَّمَ

مَثْوًى

لِلْمُتَكَبِّر۪ينَ

٦٠

Kıyamet günü Allah’a karşı yalan söyleyenleri görürsün, yüzleri kapkara kesilmiştir. Büyüklük taslayanlar için cehennemde bir yer mi yok!?

Zümer Sûresi 71-72. Ayet

وَس۪يقَ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُٓوا

اِلٰى

جَهَنَّمَ

زُمَراًۜ

حَتّٰٓى

اِذَا

جَٓاؤُ۫هَا

فُتِحَتْ

اَبْوَابُهَا

وَقَالَ

لَهُمْ

خَزَنَتُـهَٓا

اَلَمْ

يَأْتِكُمْ

رُسُلٌ

مِنْكُمْ

يَتْلُونَ

عَلَيْكُمْ

اٰيَاتِ

رَبِّكُمْ

وَيُنْذِرُونَكُمْ

لِقَٓاءَ

يَوْمِكُمْ

هٰذَاۜ

قَالُوا

بَلٰى

وَلٰكِنْ

حَقَّتْ

كَلِمَةُ

الْعَذَابِ

عَلَى

الْكَافِر۪ينَ

٧١

ق۪يلَ

ادْخُلُٓوا

اَبْوَابَ

جَهَنَّمَ

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَاۚ

فَبِئْسَ

مَثْوَى

الْمُتَكَبِّر۪ينَ

٧٢

İnkâr edenler grup grup cehenneme sevk edilirler. Cehenneme vardıklarında oranın kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: “Size içinizden, Rabbinizin âyetlerini size okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar da, “Evet geldi” derler. Fakat inkârcılar hakkında azap sözü gerçekleşmiştir. Onlara şöyle denir: “İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların kalacağı yer ne kötüdür!”

Mü'min Sûresi 6. Ayet

وَكَذٰلِكَ

حَقَّتْ

كَلِمَتُ

رَبِّكَ

عَلَى

الَّذ۪ينَ

كَفَرُٓوا

اَنَّهُمْ

اَصْحَابُ

النَّارِۢ

٦

Böylece Rabbinin, inkâr edenler hakkındaki, “Onlar cehennemliklerdir” sözü gerçekleşmiş oldu.

Mü'min Sûresi 43. Ayet

لَا

جَرَمَ

اَنَّمَا

تَدْعُونَن۪ٓي

اِلَيْهِ

لَيْسَ

لَهُ

دَعْوَةٌ

فِي

الدُّنْيَا

وَلَا

فِي

الْاٰخِرَةِ

وَاَنَّ

مَرَدَّنَٓا

اِلَى

اللّٰهِ

وَاَنَّ

الْمُسْرِف۪ينَ

هُمْ

اَصْحَابُ

النَّارِ

٤٣

“Şüphe yok ki sizin beni tapmaya çağırdığınız şeyin ne dünya ne de ahiret konusunda hiçbir çağrısı yoktur. Kuşkusuz dönüşümüz Allah’adır. Şüphesiz, aşırı gidenler cehennemliklerin ta kendileridir.”

Mü'min Sûresi 45-50. Ayet

فَوَقٰيهُ

اللّٰهُ

سَيِّـَٔاتِ

مَا

مَكَرُوا

وَحَاقَ

بِاٰلِ

فِرْعَوْنَ

سُٓوءُ

الْعَذَابِۚ

٤٥

اَلنَّارُ

يُعْرَضُونَ

عَلَيْهَا

غُدُواًّ

وَعَشِياًّۚ

وَيَوْمَ

تَقُومُ

السَّاعَةُ۠

اَدْخِلُٓوا

اٰلَ

فِرْعَوْنَ

اَشَدَّ

الْعَذَابِ

٤٦

وَاِذْ

يَتَحَٓاجُّونَ

فِي

النَّارِ

فَيَقُولُ

الضُّعَفٰٓؤُ۬ا

لِلَّذ۪ينَ

اسْتَكْـبَرُٓوا

اِنَّا

كُنَّا

لَكُمْ

تَبَعاً

فَهَلْ

اَنْتُمْ

مُغْنُونَ

عَنَّا

نَص۪يباً

مِنَ

النَّارِ

٤٧

قَالَ

الَّذ۪ينَ

اسْتَكْبَرُٓوا

اِنَّا

كُلٌّ

ف۪يهَٓا

اِنَّ

اللّٰهَ

قَدْ

حَكَمَ

بَيْنَ

الْعِبَادِ

٤٨

وَقَالَ

الَّذ۪ينَ

فِي

النَّارِ

لِخَزَنَةِ

جَهَنَّمَ

ادْعُوا

رَبَّكُمْ

يُخَفِّفْ

عَنَّا

يَوْماً

مِنَ

الْعَذَابِ

٤٩

قَالُٓوا

اَوَلَمْ

تَكُ

تَأْت۪يكُمْ

رُسُلُكُمْ

بِالْبَيِّنَاتِۜ

قَالُوا

بَلٰىۜ

قَالُوا

فَادْعُواۚ

وَمَا

دُعٰٓـؤُا

الْكَافِر۪ينَ

اِلَّا

ف۪ي

ضَلَالٍ۟

٥٠

Allah, onu, onların hilelerinin kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini, azâbın en kötüsü kuşattı. (Öyle bir) ateş ki, onlar sabah-akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun” denilecektir. Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, “Biz size uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?” derler. Büyüklük taslayanlar ise şöyle derler: “Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Şüphesiz Allah, kullar arasında (böyle) hüküm vermiştir.” Ateşte olanlar cehennem bekçilerine, “Rabbinize yalvarın da (hiç değilse) bir gün bizden azabı hafifletsin” derler. (Cehennem bekçileri) derler ki: “Size peygamberleriniz açık mucizeler getirmemiş miydi?” Onlar, “Evet, getirmişti” derler. (Bekçiler), “Öyleyse kendiniz yalvarın” derler. Şüphesiz kâfirlerin duası boşunadır.

Mü'min Sûresi 71-72. Ayet

اِذِ

الْاَغْلَالُ

ف۪ٓي

اَعْنَاقِهِمْ

وَالسَّلَاسِلُۜ

يُسْحَبُونَۙ

٧١

فِي

الْحَم۪يمِ

ثُمَّ

فِي

النَّارِ

يُسْجَرُونَۚ

٧٢

71,72. O zaman onlar, boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu hâlde kaynar suda sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.

Mü'min Sûresi 76. Ayet

اُدْخُلُٓوا

اَبْوَابَ

جَهَنَّمَ

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَاۚ

فَبِئْسَ

مَثْوَى

الْمُتَكَبِّر۪ينَ

٧٦

Onlara, “Ebedî kalmak üzere cehennem kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!” (denir).

Fussilet Sûresi 19-25. Ayet

وَيَوْمَ

يُحْشَرُ

اَعْدَٓاءُ

اللّٰهِ

اِلَى

النَّارِ

فَهُمْ

يُوزَعُونَ

١٩

حَتّٰٓى

اِذَا

مَا

جَٓاؤُ۫هَا

شَهِدَ

عَلَيْهِمْ

سَمْعُهُمْ

وَاَبْصَارُهُمْ

وَجُلُودُهُمْ

بِمَا

كَانُوا

يَعْمَلُونَ

٢٠

وَقَالُوا

لِجُلُودِهِمْ

لِمَ

شَهِدْتُمْ

عَلَيْنَاۜ

قَالُٓوا

اَنْطَقَنَا

اللّٰهُ

الَّـذ۪ٓي

اَنْطَقَ

كُلَّ

شَيْءٍ

وَهُوَ

خَلَقَكُمْ

اَوَّلَ

مَرَّةٍ

وَاِلَيْهِ

تُرْجَعُونَ

٢١

وَمَا

كُنْتُمْ

تَسْتَتِرُونَ

اَنْ

يَشْهَدَ

عَلَيْكُمْ

سَمْعُكُمْ

وَلَٓا

اَبْصَارُكُمْ

وَلَا جُلُودُكُمْ

وَلٰكِنْ

ظَنَنْتُمْ

اَنَّ

اللّٰهَ

لَا

يَعْلَمُ

كَث۪يراً

مِمَّا

تَعْمَلُونَ

٢٢

وَذٰلِكُمْ

ظَنُّكُمُ

الَّذ۪ي

ظَنَنْتُمْ

بِرَبِّكُمْ

اَرْدٰيكُمْ

فَاَصْبَحْتُمْ

مِنَ

الْخَاسِر۪ينَ

٢٣

فَاِنْ

يَصْبِرُوا

فَالنَّارُ

مَثْوًى

لَهُمْۚ

وَاِنْ

يَسْتَعْتِبُوا

فَمَا

هُمْ

مِنَ

الْمُعْتَب۪ينَ

٢٤

وَقَيَّضْنَا

لَهُمْ

قُرَنَٓاءَ

فَزَيَّنُوا

لَهُمْ

مَا

بَيْنَ

اَيْد۪يهِمْ

وَمَا

خَلْفَهُمْ

وَحَقَّ

عَلَيْهِمُ

الْقَوْلُ

ف۪ٓي

اُمَمٍ

قَدْ

خَلَتْ

مِنْ

قَبْلِهِمْ

مِنَ

الْجِنِّ

وَالْاِنْسِۚ

اِنَّهُمْ

كَانُوا

خَاسِر۪ينَ۟

٢٥

Allah’ın düşmanlarının, toplanıp yığın yığın cehenneme sevk edilecekleri günü hatırla! Nihayet cehenneme vardıklarında, kulakları, gözleri ve derileri, yapmış oldukları işler hakkında, kendileri aleyhine şahitlik ederler. Onlar derilerine, “Niçin aleyhimize şâhitlik ettiniz?” derler. Derileri de der ki; “Bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu. İlk defa sizi O yaratmıştı ve yine yalnızca O’na döndürülüyorsunuz.” “Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik etmesinden sakınmıyordunuz. Lâkin, yaptıklarınızın çoğunu Allah’ın bilmediğini sanıyordunuz.” “İşte bu sizin, Rabbiniz hakkında beslediğiniz zannınızdır. O, sizi mahvetti de ziyâna uğrayanlardan oldunuz.” Şimdi eğer dayanabilirlerse, artık cehennem onların yeridir! Eğer Allah’ın rızasını kazandıracak amelleri işlemeye izin isteseler, onlara izin verilmez. Biz onların başına birtakım arkadaşlar sardık da bu arkadaşlar onlara geçmişlerini ve geleceklerini süslü gösterdiler. Böylece kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplulukları ile ilgili o söz (azap), onlar için de gerçekleşti. Çünkü onlar ziyana uğrayanlardı.

Duhân Sûresi 43. Ayet

اِنَّ

شَجَرَتَ

الزَّقُّومِۙ

٤٣

43,44. Şüphesiz, zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir.

Duhân Sûresi 50. Ayet

اِنَّ

هٰذَا

مَا

كُنْتُمْ

بِه۪

تَمْتَرُونَ

٥٠

“İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir!”

Muhammed Sûresi 15. Ayet

مَثَلُ

الْجَنَّةِ

الَّت۪ي

وُعِدَ

الْمُتَّقُونَۜ

ف۪يهَٓا

اَنْهَارٌ

مِنْ

مَٓاءٍ

غَيْرِ

اٰسِنٍۚ

وَاَنْهَارٌ

مِنْ

لَبَنٍ

لَمْ

يَتَغَيَّرْ

طَعْمُهُۚ

وَاَنْهَارٌ

مِنْ

خَمْرٍ

لَذَّةٍ

لِلشَّارِب۪ينَۚ

وَاَنْهَارٌ

مِنْ

عَسَلٍ

مُصَفًّىۜ

وَلَهُمْ

ف۪يهَا

مِنْ

كُلِّ

الثَّمَرَاتِ

وَمَغْفِرَةٌ

مِنْ

رَبِّهِمْۜ

كَمَنْ

هُوَ

خَالِدٌ

فِي

النَّارِ

وَسُقُوا

مَٓاءً

حَم۪يماً

فَقَطَّعَ

اَمْعَٓاءَهُمْ

١٥

Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?

Muhammed Sûresi 24-30. Ayet

اَفَلَا

يَتَدَبَّرُونَ

الْقُرْاٰنَ

اَمْ

عَلٰى

قُلُوبٍ

اَقْفَالُهَا

٢٤

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

ارْتَدُّوا

عَلٰٓى

اَدْبَارِهِمْ

مِنْ

بَعْدِ

مَا

تَبَيَّنَ

لَهُمُ

الْهُدَىۙ

الشَّيْطَانُ

سَوَّلَ

لَهُمْۜ

وَاَمْلٰى

لَهُمْ

٢٥

ذٰلِكَ

بِاَنَّهُمْ

قَالُوا

لِلَّذ۪ينَ

كَرِهُوا

مَا

نَزَّلَ

اللّٰهُ

سَنُط۪يعُكُمْ

ف۪ي

بَعْضِ

الْاَمْرِۚ

وَاللّٰهُ

يَعْلَمُ

اِسْرَارَهُمْ

٢٦

فَكَيْفَ

اِذَا

تَوَفَّتْهُمُ

الْمَلٰٓئِكَةُ

يَضْرِبُونَ

وُجُوهَهُمْ

وَاَدْبَارَهُمْ

٢٧

ذٰلِكَ

بِاَنَّهُمُ

اتَّبَعُوا

مَٓا

اَسْخَطَ

اللّٰهَ

وَكَرِهُوا

رِضْوَانَهُ

فَاَحْبَطَ

اَعْمَالَهُمْ۟

٢٨

اَمْ

حَسِبَ

الَّذ۪ينَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌ

اَنْ

لَنْ

يُخْرِجَ

اللّٰهُ

اَضْغَانَهُمْ

٢٩

وَلَوْ

نَشَٓاءُ

لَاَرَيْنَاكَهُمْ

فَلَعَرَفْتَهُمْ

بِس۪يمٰيهُمْۜ

وَلَتَعْرِفَنَّهُمْ

ف۪ي

لَحْنِ

الْقَوْلِۜ

وَاللّٰهُ

يَعْلَمُ

اَعْمَالَكُمْ

٣٠

Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var? Kendileri için hidayet yolu belli olduktan sonra gerisingeri dönenleri, şeytan aldatıp peşinden sürüklemiş, ve kendilerini boş ümitlere düşürmüştür. Bu, münafıkların, Allah’ın indirdiğini beğenmeyen kimselere, “Bazı işlerde size itaat edeceğiz” demelerindendir. Allah, onların gizlice konuşmalarını bilir. Melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken hâlleri nasıl olacak? Bu, Allah’ı gazaplandıran şeylere uydukları ve O’nun hoşnut olduğu şeyleri beğenmedikleri içindir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır. Yoksa, kalplerinde hastalık olanlar Allah’ın, kinlerini ortaya çıkarmayacağını mı sandılar? Biz dileseydik, onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun, sen onları, konuşma tarzlarından da tanırsın. Allah, yaptıklarınızı bilir.

Tûr Sûresi 11. Ayet

فَوَيْلٌ

يَوْمَئِذٍ

لِلْمُكَذِّب۪ينَۙ

١١

11,12. İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay hâline!

Tûr Sûresi 16. Ayet

اِصْلَوْهَا

فَاصْبِرُٓوا

اَوْ

لَا

تَصْبِرُواۚ

سَوَٓاءٌ

عَلَيْكُمْۜ

اِنَّمَا

تُجْزَوْنَ

مَا

كُنْتُمْ

تَعْمَلُونَ

١٦

“Girin oraya. İster dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Size ancak yapmakta olduğunuzun karşılığı veriliyor.”

Rahmân Sûresi 37. Ayet

فَاِذَا

انْشَقَّتِ

السَّمَٓاءُ

فَكَانَتْ

وَرْدَةً

كَالدِّهَانِۚ

٣٧

Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül hâline geldiği zaman (hâliniz ne olur?)

Rahmân Sûresi 39. Ayet

فَيَوْمَئِذٍ

لَا يُسْـَٔلُ

عَنْ

ذَنْبِه۪ٓ

اِنْسٌ

وَلَا

جَٓانٌّۚ

٣٩

İşte o gün ne insana, ne cine günahı sorulmayacak.

Rahmân Sûresi 41. Ayet

يُعْرَفُ

الْمُجْرِمُونَ

بِس۪يمٰيهُمْ

فَيُؤْخَذُ

بِالنَّوَاص۪ي

وَالْاَقْدَامِۚ

٤١

Suçlular simalarından tanınır da, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.

Rahmân Sûresi 43-44. Ayet

هٰذِه۪

جَهَنَّمُ

الَّت۪ي

يُكَذِّبُ

بِهَا

الْمُجْرِمُونَۢ

٤٣

يَطُوفُونَ

بَيْنَهَا

وَبَيْنَ

حَم۪يمٍ

اٰنٍۚ

٤٤

İşte bu suçluların yalanladıkları cehennemdir. Onlar, cehennem ateşi ile yüksek derecede kaynar su arasında gider gelirler.

Vâkıa Sûresi 42-44. Ayet

ف۪ي

سَمُومٍ

وَحَم۪يمٍۙ

٤٢

وَظِلٍّ

مِنْ

يَحْمُومٍۙ

٤٣

لَا

بَارِدٍ

وَلَا

كَر۪يمٍ

٤٤

42,43,44. Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifirî bir gölge içinde!.

Vâkıa Sûresi 51-56. Ayet

ثُمَّ

اِنَّكُمْ

اَيُّهَا

الضَّٓالُّونَ

الْمُكَذِّبُونَۙ

٥١

لَاٰكِلُونَ

مِنْ

شَجَرٍ

مِنْ

زَقُّومٍۙ

٥٢

فَمَالِـؤُ۫نَ

مِنْهَا

الْبُطُونَۚ

٥٣

فَشَارِبُونَ

عَلَيْهِ

مِنَ

الْحَم۪يمِۚ

٥٤

فَشَارِبُونَ

شُرْبَ

الْه۪يمِۜ

٥٥

هٰذَا

نُزُلُهُمْ

يَوْمَ

الدّ۪ينِۜ

٥٦

51,52. Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz. Karınlarınızı ondan dolduracaksınız. Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz. Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. İşte bu hesap ve ceza gününde onlara ziyafetleridir.

Hadid Sûresi 13. Ayet

يَوْمَ

يَقُولُ

الْمُنَافِقُونَ

وَالْمُنَافِقَاتُ

لِلَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

انْظُرُونَا

نَقْتَبِسْ

مِنْ

نُورِكُمْ

ق۪يلَ

ارْجِعُوا

وَرَٓاءَكُمْ

فَالْتَمِسُوا

نُوراًۜ

فَضُرِبَ

بَيْنَهُمْ

بِسُورٍ

لَهُ

بَابٌۜ

بَاطِنُهُ

ف۪يهِ

الرَّحْمَةُ

وَظَاهِرُهُ

مِنْ

قِبَلِهِ

الْعَذَابُۜ

١٣

Münafık erkeklerle münafık kadınların, iman edenlere, “Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de aydınlanalım” diyecekleri gün kendilerine, “Arkanıza (dünyaya) dönün de bir ışık arayın” denilecektir. Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir. Bunun iç tarafında rahmet, onlar (münafıklar) tarafındaki dış cihetinde ise azap vardır.

Hadid Sûresi 19. Ayet

وَالَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

بِاللّٰهِ

وَرُسُلِـه۪ٓ

اُو۬لٰٓئِكَ

هُمُ

الصِّدّ۪يقُونَۗ

وَالشُّهَدَٓاءُ

عِنْدَ

رَبِّهِمْۜ

لَهُمْ

اَجْرُهُمْ

وَنُورُهُمْۜ

وَالَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

وَكَذَّبُوا

بِاٰيَاتِنَٓا

اُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

الْجَح۪يمِ۟

١٩

Allah’a ve Peygamberlerine iman edenler var ya, işte onlar sıddîklar (sözü özü doğru kimseler) ve Allah katında şahitlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; işte onlar cehennemliklerdir.

Teğabün Sûresi 10. Ayet

وَالَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

وَكَذَّبُوا

بِاٰيَاتِنَٓا

اُو۬لٰٓئِكَ

اَصْحَابُ

النَّارِ

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَاۜ

وَبِئْسَ

الْمَص۪يرُ۟

١٠

İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennemliklerdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!

Tahrim Sûresi 6-7. Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُوا

قُٓوا

اَنْفُسَكُمْ

وَاَهْل۪يكُمْ

نَاراً

وَقُودُهَا

النَّاسُ

وَالْحِجَارَةُ

عَلَيْهَا

مَلٰٓئِكَةٌ

غِلَاظٌ

شِدَادٌ

لَا

يَعْصُونَ

اللّٰهَ

مَٓا

اَمَرَهُمْ

وَيَفْعَلُونَ

مَا

يُؤْمَرُونَ

٦

يَٓا

اَيُّهَا

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

لَا

تَعْتَذِرُوا

الْيَوْمَۜ

اِنَّمَا

تُجْزَوْنَ

مَا

كُنْتُمْ

تَعْمَلُونَ۟

٧

Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır. Ey inkâr edenler! Bu gün özür dilemeyin! Siz ancak yapmakta olduklarınızın karşılığını görüyorsunuz.

Tahrim Sûresi 9. Ayet

يَٓا

اَيُّهَا

النَّبِيُّ

جَاهِدِ

الْكُفَّارَ

وَالْمُنَافِق۪ينَ

وَاغْلُظْ

عَلَيْهِمْۜ

وَمَأْوٰيهُمْ

جَهَنَّمُۜ

وَبِئْسَ

الْمَص۪يرُ

٩

Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!

Tebareke (Mülk) Sûresi 6-11. Ayet

وَلِلَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

بِرَبِّهِمْ

عَذَابُ

جَهَنَّمَۜ

وَبِئْسَ

الْمَص۪يرُ

٦

اِذَٓا

اُلْقُوا

ف۪يهَا

سَمِعُوا

لَهَا

شَه۪يقاً

وَهِيَ

تَفُورُۙ

٧

تَكَادُ

تَمَيَّزُ

مِنَ

الْغَيْظِۜ

كُلَّمَٓا

اُلْقِيَ

ف۪يهَا

فَوْجٌ

سَاَلَهُمْ

خَزَنَتُهَٓا

اَلَمْ

يَأْتِكُمْ

نَذ۪يرٌ

٨

قَالُوا

بَلٰى

قَدْ

جَٓاءَنَا

نَذ۪يرٌ

فَكَذَّبْنَا

وَقُلْنَا

مَا

نَزَّلَ

اللّٰهُ

مِنْ

شَيْءٍۚ

اِنْ

اَنْتُمْ

اِلَّا

ف۪ي

ضَلَالٍ

كَب۪يرٍ

٩

وَقَالُوا

لَوْ

كُنَّا

نَسْمَعُ

اَوْ

نَعْقِلُ

مَا

كُنَّا

ف۪ٓي

اَصْحَابِ

السَّع۪يرِ

١٠

فَاعْتَرَفُوا

بِذَنْبِهِمْۚ

فَسُحْقاً

لِاَصْحَابِ

السَّع۪يرِ

١١

Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü varılacak yerdir orası! Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler. Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar. Onlar da şöyle derler: “Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz’ demiştik.” Yine şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.” İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateştekiler Allah’ın rahmetinden uzak olsun!

Hâkka Sûresi 31. Ayet

ثُمَّ

الْجَح۪يمَ

صَلُّوهُۙ

٣١

“Sonra onu cehenneme atın.”

Meâric Sûresi 15-16. Ayet

كَلَّاۜ

اِنَّهَا

لَظٰىۙ

١٥

نَزَّاعَةً

لِلشَّوٰىۚ

١٦

15,16. Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz cehennem, derileri kavurup çıkaran alevli ateştir.

Müddessir Sûresi 26-31. Ayet

سَاُصْل۪يهِ

سَقَرَ

٢٦

وَمَٓا

اَدْرٰيكَ

مَا

سَقَرُۜ

٢٧

لَا

تُبْق۪ي

وَلَا

تَذَرُۚ

٢٨

لَـوَّاحَةٌ

لِلْبَشَرِۚ

٢٩

عَلَيْهَا

تِسْعَةَ

عَشَرَۜ

٣٠

وَمَا

جَعَلْنَٓا

اَصْحَابَ

النَّارِ

اِلَّا

مَلٰٓئِكَةًۖ

وَمَا

جَعَلْنَا

عِدَّتَهُمْ

اِلَّا

فِتْنَةً

لِلَّذ۪ينَ

كَـفَرُواۙ

لِيَسْتَيْقِنَ

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

الْـكِتَابَ

وَيَزْدَادَ

الَّذ۪ينَ

اٰمَنُٓوا

ا۪يمَاناً

وَلَا

يَرْتَابَ

الَّذ۪ينَ

اُو۫تُوا

الْـكِتَابَ

وَالْمُؤْمِنُونَۙ

وَلِيَقُولَ

الَّذ۪ينَ

ف۪ي

قُلُوبِهِمْ

مَرَضٌ

وَالْـكَافِرُونَ

مَاذَٓا

اَرَادَ

اللّٰهُ

بِهٰذَا

مَثَلاًۜ

كَذٰلِكَ

يُضِلُّ

اللّٰهُ

مَنْ

يَشَٓاءُ

وَيَـهْد۪ي

مَنْ

يَشَٓاءُۜ

وَمَا

يَعْلَمُ

جُنُودَ

رَبِّكَ

اِلَّا

هُوَۜ

وَمَا

هِيَ

اِلَّا

ذِكْرٰى

لِلْبَشَرِ۟

٣١

Ben onu “Sekar”a (cehenneme) sokacağım. Sekar’ın ne olduğunu sen ne bileceksin? Geride bir şey koymaz, bırakmaz. Derileri kavurur. Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır. Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkâr edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, “Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır.

Müddessir Sûresi 37. Ayet

لِمَنْ

شَٓاءَ

مِنْكُمْ

اَنْ

يَتَقَدَّمَ

اَوْ

يَتَاَخَّرَۜ

٣٧

32,33,34,35,36,37. Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.

Müddessir Sûresi 42. Ayet

مَا

سَلَـكَكُمْ

ف۪ي

سَقَرَ

٤٢

40,41,42. Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”

İnsan Sûresi 4. Ayet

اِنَّٓا

اَعْتَدْنَا

لِلْـكَافِر۪ينَ

سَلَاسِلَا۬

وَاَغْلَالاً

وَسَع۪يراً

٤

Şüphesiz biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.

Mürselât Sûresi 29-33. Ayet

اِنْطَلِقُٓوا

اِلٰى

مَا

كُنْتُمْ

بِه۪

تُكَذِّبُونَۚ

٢٩

اِنْطَلِقُٓوا

اِلٰى

ظِلٍّ

ذ۪ي

ثَلٰثِ

شُعَبٍۙ

٣٠

لَا

ظَل۪يلٍ

وَلَا

يُغْن۪ي

مِنَ

اللَّهَبِۜ

٣١

اِنَّهَا

تَرْم۪ي

بِشَرَرٍ

كَالْقَصْرِۚ

٣٢

كَاَنَّهُ

جِمَالَتٌ

صُفْرٌۜ

٣٣

Onlara şöyle denecek: “Yalanlamakta olduğunuz şeye (cehennem azabına) gidin.” 30,31. “Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.” Şüphesiz cehennem, her biri saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar. Bunlar sanki birer kızıl devedir.

Nebe (Amme) Sûresi 21-30. Ayet

اِنَّ

جَهَنَّمَ

كَانَتْ

مِرْصَاداًۙ

٢١

لِلطَّاغ۪ينَ

مَاٰباًۙ

٢٢

لَابِث۪ينَ

ف۪يهَٓا

اَحْقَاباًۚ

٢٣

لَا

يَذُوقُونَ

ف۪يهَا

بَرْداً

وَلَا

شَرَاباًۙ

٢٤

اِلَّا

حَم۪يماً

وَغَسَّاقاًۙ

٢٥

جَزَٓاءً

وِفَاقاً

٢٦

اِنَّهُمْ

كَانُوا

لَا

يَرْجُونَ

حِسَاباًۙ

٢٧

وَكَذَّبُوا

بِاٰيَاتِنَا

كِذَّاباًۜ

٢٨

وَكُلَّ

شَيْءٍ

اَحْصَيْنَاهُ

كِتَاباً

٢٩

فَذُوقُوا

فَلَنْ

نَز۪يدَكُمْ

اِلَّا

عَذَاباً۟

٣٠

21,22,23. Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir. Orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar! 25,26. Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler. Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı. Âyetlerimizi de alabildiğine yalanlamışlardı. Biz ise, her şeyi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) tamamiyle sayıp tespit ettik. Kâfirlere şöyle denilir: “Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız.”

Tekvir Sûresi 12. Ayet

وَاِذَا الْجَح۪يمُ

سُعِّرَتْۙۖ

١٢

Cehennem alevlendirildiği zaman,

Bürûc Sûresi 10. Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

فَتَنُوا

الْمُؤْمِن۪ينَ

وَالْمُؤْمِنَاتِ

ثُمَّ

لَمْ

يَتُوبُوا

فَلَهُمْ

عَذَابُ

جَهَنَّمَ

وَلَهُمْ

عَذَابُ

الْحَر۪يقِۜ

١٠

Şüphesiz mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır.

A'lâ Sûresi 11-12. Ayet

وَيَتَجَنَّبُهَا

الْاَشْقٰىۙ

١١

اَلَّذ۪ي

يَصْلَى

النَّارَ

الْـكُبْرٰىۚ

١٢

11,12. En büyük ateşe girecek olan en bedbaht kimse (kâfir) ise, öğüt almaktan kaçınır.

Gâşiye Sûresi 1-7. Ayet

هَلْ

اَتٰيكَ

حَد۪يثُ

الْغَاشِيَةِۜ

١

وُجُوهٌ

يَوْمَئِذٍ

خَاشِعَةٌۙ

٢

عَامِلَةٌ

نَاصِبَةٌۙ

٣

تَصْلٰى

نَاراً

حَامِيَةًۙ

٤

تُسْقٰى

مِنْ

عَيْنٍ

اٰنِيَةٍۜ

٥

لَيْسَ

لَهُمْ

طَعَامٌ

اِلَّا

مِنْ

ضَر۪يعٍۙ

٦

لَا

يُسْمِنُ

وَلَا

يُغْن۪ي

مِنْ

جُوعٍۜ

٧

Dehşeti her şeyi kaplayan felaketin haberi sana geldi mi? O gün birtakım yüzler vardır ki zillete bürünmüşlerdir. Çalışmış, (boşa) yorulmuşlardır. Kızgın ateşe girerler. Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler. Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur. O, ne besler ne de açlıktan kurtarır.

Beled Sûresi 19-20. Ayet

وَالَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

بِاٰيَاتِنَا

هُمْ

اَصْحَابُ

الْمَشْـَٔمَةِۜ

١٩

عَلَيْهِمْ

نَارٌ

مُؤْصَدَةٌ

٢٠

Âyetlerimizi inkâr edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir. Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.

Leyl Sûresi 14-15. Ayet

فَاَنْذَرْتُكُمْ

نَاراً

تَلَظّٰىۚ

١٤

لَا

يَصْلٰيهَٓا

اِلَّا

الْاَشْقٰىۙ

١٥

Sizi alevler saçan ateşe karşı uyardım. 15,16. O ateşe, ancak yalanlayıp yüz çeviren en bedbaht kimse girer.

Beyyine Sûresi 6. Ayet

اِنَّ

الَّذ۪ينَ

كَفَرُوا

مِنْ

اَهْلِ

الْـكِتَابِ

وَالْمُشْرِك۪ينَ

ف۪ي

نَارِ

جَهَنَّمَ

خَالِد۪ينَ

ف۪يهَاۜ

اُو۬لٰٓئِكَ

هُمْ

شَرُّ

الْبَرِيَّةِۜ

٦

Şüphesiz, inkâr eden kitap ehli ile Allah'a ortak koşanlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar yaratıkların en kötüsüdürler.

Kâria Sûresi 8-11. Ayet

وَاَمَّا

مَنْ

خَفَّتْ

مَوَاز۪ينُهُۙ

٨

فَاُمُّهُ

هَاوِيَةٌۜ

٩

وَمَٓا

اَدْرٰيكَ

مَا

هِيَهْۜ

١٠

نَارٌ

حَامِيَةٌ

١١

Ama kimin de tartıları hafif gelirse, İşte onun anası (varacağı yer) Hâviye’dir. Sen Hâviye’nin ne olduğunu ne bileceksin? O, kızgın bir ateştir.

Tekâsür Sûresi 5-7. Ayet

كَلَّا

لَوْ

تَعْلَمُونَ

عِلْمَ

الْيَق۪ينِۜ

٥

لَتَرَوُنَّ

الْجَح۪يمَۙ

٦

ثُمَّ

لَتَرَوُنَّهَا

عَيْنَ

الْيَق۪ينِۙ

٧

Hayır, kesin olarak bir bilseniz.. Andolsun, o cehennemi muhakkak göreceksiniz. Yine andolsun, onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz.

Hümeze Sûresi 1-9. Ayet

وَيْلٌ

لِكُلِّ

هُمَزَةٍ

لُمَزَةٍۨۙ

١

اَلَّذ۪ي

جَمَعَ

مَالاً

وَعَدَّدَهُۙ

٢

يَحْسَبُ

اَنَّ

مَالَهُٓ

اَخْلَدَهُۚ

٣

كَلَّا

لَيُنْبَذَنَّ

فِي

الْحُطَمَةِۘ

٤

وَمَٓا

اَدْرٰيكَ

مَا

الْحُطَمَةُۜ

٥

نَارُ

اللّٰهِ

الْمُوقَدَةُۙ

٦

اَلَّت۪ي

تَطَّلِعُ

عَلَى

الْاَفْـِٔدَةِۜ

٧

اِنَّهَا

عَلَيْهِمْ

مُؤْصَدَةٌۙ

٨

ف۪ي

عَمَدٍ

مُمَدَّدَةٍ

٩

1,2. Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay hâline! O, malının, kendisini ebedîleştirdiğini sanır. Hayır! Andolsun ki o, Hutâme’ye atılacaktır. Hutame’nin ne olduğunu sen ne bileceksin? 6,7. O, Allah’ın, yüreklere işleyen tutuşturulmuş ateşidir. 8,9. Şüphesiz uzatılmış direkler arasında (bağlı oldukları hâlde) ateş onların üzerine kapatılacaktır.

Tebbet Sûresi 1-5. Ayet

تَبَّتْ

يَدَٓا

اَب۪ي

لَهَبٍ

وَتَبَّۜ

١

مَٓا

اَغْنٰى

عَنْهُ

مَالُهُ

وَمَا

كَسَبَۜ

٢

سَيَصْلٰى

نَاراً

ذَاتَ

لَهَبٍۚ

٣

وَامْرَاَتُهُۜ

حَمَّالَةَ

الْحَطَبِۚ

٤

ف۪ي

ج۪يدِهَا

حَبْلٌ

مِنْ

مَسَدٍ

٥

Ebû Leheb’in elleri kurusun. Zaten kurudu. Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı. O, bir alevli ateşe girecektir. 4,5. Boynunda bükülmüş hurma liflerinden bir ip olduğu hâlde sırtında odun taşıyarak karısı da (o ateşe girecektir).

Konularına Göre Diğer Ayetler

Devamını Gör...